Prof. Dr. Sinsi
|
Allah Mekândan Münezzehtir
Sual: Hıristiyanlar da Vehhabiler gibi tanrı gökte diyorlar Bu inanç İncillerde var mıdır?
CEVAP
Hazret-i İsa’nın, göğe çıkıp, ’ın sağına oturduğu ve ü teâlânın gökte olduğu inancı Hıristiyanlığa sonradan sokulmuştur Hıristiyan İngilizler tarafından kurulan Vehhabi inanışına göre de tanrı gökte, Hazret-i Muhammed de sağ tarafında oturmaktadır Kitabül-Arş isimli Vehhabi kitabında, “ Arş’ın üzerinde oturur, yanında Resulullaha da yer bırakır” deniyor Hıristiyanlıkla Vehhabiliğin bu konuda da birbirine benzemesi tesadüf değildir Ehl-i sünnet âlimlerinin hepsi “ mekândan münezzeh” buyuruyor
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
ü teâlâ, zamanlı, mekânlı, cihetli değildir Bir yerde, bir tarafta değildir Zamanları, yerleri, yönleri O yaratmıştır Cahiller, Onu Arş’ın üstünde veya yukarıda gökte sanır Arşı da, yukarısını da, aşağısını da O yaratmıştır Sonradan yaratılan bir şey, kadim [ezeli] olana yer olamaz , madde, cisim ve hâl değildir Benzeri, ortağı, zıddı yoktur Bildiğimiz, düşünebileceğimiz şeyler gibi değildir Nasıl olduğu anlaşılamaz, düşünülemez Hatıra gelen her şey yanlıştır O kâinatın ne içinde, ne de dışındadır İçinde, dışında olmak, var olan iki şey arasında düşünülür Halbuki kâinat, hayal mertebesinde yaratılmıştır Hayal mertebesindeki âlemin devamlı var görünmesi, ’ın kudreti ile oluyor (2/67)
Bir filmdeki cansız resimler, aynen canlı gibi hareket etmektedir Bir kimse hayal kursa, hayalinde çeşitli işler yapsa, (Bu kimse, hayalinin içindedir, dışındadır) denemez Çünkü hayal gerçek değildir Rüya da hayale benzer Rüya gören kimse, rüyasının ne sağındadır, ne solundadır Rüyasında gözsüz görür, kulaksız işitir, dilsiz konuşur, yer, içer, hatta rüyasında rüya bile görür ü teâlânın kudreti ile hep devam etse, insan rüyayı gerçek bilir, rüyadan başka hayat yok zanneder Bu dünya hayatı da bir rüyadan ibarettir Demek ki; kâinat hayal mertebesinde yaratıldığı için bize var gibi görünmektedir Ezeli ve ebedi var olan yalnız ü teâlâdır O halde, , hayal olan bu kâinatın içinde, dışında denemez (Mektubat-ı Rabbani, Sefer-i Ahiret Risalesi)
Ehl-i sünnet âlimleri buyuruyor ki:
, yukarıda, aşağıda, yanda değildir Her varlık, Arş’ın altındadır Arş ise, Onun kudreti, kuvveti altındadır O, Arş’ın üstündedir Fakat bu, Arş Onu taşıyor demek değildir Arş, Onun lütfu ve kudreti ile vardır O, ezelde, sonsuz öncelerde nasıl ise, şimdi hep öyledir Arş’ı yaratmadan önce nasıl idi ise, ebedi sonsuz geleceklerde de, hep öyledir Onda değişiklik olmaz
İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
ü teâlâ, mekândan münezzehtir Ehl-i bâtıl, istiva, vech, yed gibi kelimeleri tevil etmedikleri için sapıtmışlardır ’ın, Arşı istiva etmesi, Arşı hükmü altına alması demektir (Hükümdar, Irak’ı kansız olarak istiva etti” demek, (Irak’ı kansız olarak ele geçirdi) demektir Bu sapıklıklarına da (Selefin yolu) diyerek selef-i salihine, [Eshaba ve Tabiine] iftira ediyorlar Yedullahtaki yed kelimesini el gibi düşünmemeli Mesela, (Falanca şehir, filanca valinin elinde) denilince, o şehrin valinin elinin içinde değil, onun idaresi altında olduğu anlaşılır İstiva, vech gibi kelimeler böyle tevil edilir (İlcam-ül-avam)
Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri de buyuruyor ki:
ü teâlâ, zamanlı ve mekânlı olmadığı için, hazır ve nazırdır sözü mecazdır Yani zamansız ve mekânsız [hiçbir yerde olmayarak] hazırdır [bulunur] ve nazırdır [görür] demektir ü teâlânın bütün sıfatları zamansız ve mekânsız olduğu gibi, hazır ve nazır olması da, zaman ile ve mekân ile değildir (S Ebediyye)
|