08-05-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
İhlâs'ı Kazanmanın Yolu
"Ihlâs" kelime olarak "has kılma, hâlis ve katıksız yapma" demektir Terim olarak manası: "Ibâdetleri sırf emrettiği için yapma, ibâdeti sadece O'na ait kılma, yaptığı ibâdetlere başkası için hiçbir katkıda bulunmama" demektir Ebedi kurtuluşa erecek olanlar sadece "Ihlâs" ile amel edebilenlerdir Riya, gösteriş, süm'a, ihlâsın zıddı olan davranışlardır Meselâ aslında beş vakit namazını kılan birisi, rükua, secdeye vb gidiş gelişlerinde kendisini gören birilerinin olduğu yerde daha değişik davranıyorsa, işte namazının yalnız kıldığı zamanlardan farklı olan o kısımları, kendisini gören insanlar için yapılmış yani 'a (c:c ) has kılınmamış demektir Bu da aslında için kıldığı namaz ibadetine yaptığı farklılık oranında başkalarını da ortak etmiş, yani 'a şirk (ortaklık) yapmış anlamına gelir Bu da insanı dinden çıkaran "Itikatta şirk" demek değilse de, sevabı götüren "amelde şirk" kabilindendir Oysa : "  Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsâ sâlih bir amel yapsın ve hiç kimseyi Rabbine yaptığı ibâdete ortak etmesin" buyurur ( K Kehf (18) 110) Bir başka yerde temiz ve içimi rahat sütü,"Ihlâs" tan türemiş bir kelime ile anlatır: "Sizin için elbette davarlarda da ibretler vardır Size onların karınlarındaki fıskı ile kan arasından, içenlerin kolaylıkla yudumlayacağı hâlis (dupduru) bir süt içiriyoruz " (K Nahl (16) 66 ) Tefsircilerin izahına göre bu ayette "Ihlâs" la aynı kökten olan "hâlis" kelimesi şu anlama işaret eder: Nasıl ki, önce fıskıdan, sonra da kandan süzülen süte bu iki pis maddeden birisi karışacak olsa içilemez ve "kolaylıkla yudumlanamaz" yani kulun kabul etmeyeceği bir hale gelmiş olursa, amellere de, fıskı ve kana benzetebileceğimiz "şeytan" ve "nefis" hesabına bir şey karışırsa, onlar da 'ın kabul etmeyeceği hale gelmiş olurlar Kul "hâlis" olmayan gıdayı kabul etmez de , "hâlis" yani "ihlâslı" olmayan ibâdeti kabul eder mi?( Bursevi,)Bu açıklamalar ışığında "Ihlâs"ın nasıl elde edileceği de bir nebze anlaşılmış olmalıdır:
1- (c c ), O'nun sıfatları, dünya ve geçiciliği, âhiret ve kalıcılığı hakkında sağlam ve yeterli bilgi olmadan ibâdetin 0'na ait kılınması, yani "ihlâs" mümkün değildir
2- Insanın kendi yaradılış gayesini öğrenmeden "Ihlâslı" olması da mümkün değildir Yaradılış gayesini öğrenmeyen insanlar ya zevkleri (hevâ ve hevesleri), ya mide ve diğer uzuvları (şehvetleri), ya mal ve mülk, ya da şöhret için koşuştururlar Kişinin en büyük derdi ve meşguliyeti bunlardan biri olunca, onun ilâhı da o olmuş, yani ona ibadet etmiş olur Böylece de ibâdeti "sadece 'a has kılmamış", yani ihlâslı olmamış olur
3- Kişinin sözü edilen ilâhlardan kurtulup bir olan 'a ibâdet edebilmesi bir yönüyle de 'ın tevfikine bağlıdır 'ın tevfiki de insanın haramlardan sakınmasına, 'ın çizdiği sınırlara riâyet etmesine (takvâya), farzlardan başka nafilelerle 'a yakınlık aramasına bağlıdır Çünkü (c c )
"Ey inananlar! Eğer takvâlı olursanız O size Furkân (Hakla batılı ayırma gücü) verir "( K Enfâl (8) 29) buyurur Hadîs-i kutsisinde ise: "  Kulum bana nâfilelerle yaklaşır, yaklaşır  Tâ, onun gören gözü, tutan eli, konuşan dili ‚ve yürüyen ayağı olurum  " der Demek ki, ihlâs ve samimiyet kazanma yollarından biri de farzları düzgün yaptıktan sonra bazı önemli nâfileleri de alışkanlık haline getirmektir Bu nâfilelerin başında gece namazı (teheccüd) gelir Iki rekât "işrak" ya da "duhâ" namazı, pazartesi ve perşembe oruçları, evvâbîn namazı  da bunların önemlilerindendir Ancak bunların "az da olsa sürekli" olması çok çok önemlidir Önce çok azı ile başlayıp, süreklilik kazandıktan sonra çogaltmalıdır Ayrıca hergün tekrar edilen yine sürekli bir takım zikir ve tesbihler edinilmelidir
4- Böylece kişinin en büyük derdi, Islâmı öğrenip yaşama, başkalarına da anlatma olmalıdır
5- Sürekli duâ ve yakarışların da "Ihlâslı" olmakta büyük etkisi vardır
|
|
|