08-05-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Farz
'ın, ya kendi kelâmıyla, ya da Elçisinin sözüyle kesinkes yapmamızı istediği şeylerdir Böylece yapılması istenen şeyler, ya her mükelleften istenir ki, buna "farz-ı ayn", yani şahsa farz denir Ya da yeterli mükelleften istenir ki, buna da "farz-ı kifaye" yani, yeterlilik isteyen farz denir Görüleceği gibi, önemli olan şey birincide, yani "farz-ı ayn"da, farz olan şeyi mükellefin bizzat kendisinin yapması, ikincisinde, yani "farz-ı kifâye"de ise farz olan şeyin yapılmasıdır Farzları yapan, sevap kazanır ve mükâfatı hak eder, yapmayan günahkâr olur ve cezayı hak eder Inkâr eden ise kâfir olur Meselâ insanların avretlerini örtmeleri kesin emirle istenmiştir, yani farzdır Kadınların başları da avrettir 'ın emri olduğu için başını örten kadın sevap kazanmış ve öbür dünyada mükâfatı hak etmiştir Kapatmanın 'ın emri ve gerekli olduğunu kabul ettiği halde başını açan kadın, günah işlemiştir Tevbe edip kendini affettirmezse, öbür dünyada ceza görecektir Hem başını açan, hem de 'ın kapatma emrini kabul etmeyen, hattâ başını kapattığı halde; kapatma emrini kabul etmediğini söyleyen ise kâfir olmuştur Tevbe edip imanını yenilemesi gerekir
|
|
|