Osmanlı`Da Ahlâkî Fazîletler |
08-05-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlı`Da Ahlâkî Fazîletlerİşte ecdâdı izzetli kılan meziyetlere dâir insaf ehli bazı batılıların itiraf mâhiyetindeki birkısım müşâhedeleri: Hayrât ve Hasenât Ecdâdımız, idâresi altında bulundurduğu geniş coğrafyada ırk ve mezhep farkına bakmamış, yaratanın kulu olarak müslim veya gayr-i müslim herkesin istifâde edebileceği hayrât ve hasenât müesseseleri te’sîs etmiştir “Osmanlı’da Vakıf” yazısında temâs edileceği gibi câmîler, medreseler, hastaneler, tımarhâneler, hanlar, kervansaray1lar, bentler, çeşmeler, sebîller, sarnıçlar, kuyular, köprüler, yollar, kaldırımlar, imârethâneler vs hizmetler, Allâh rızâsına istinâd ettirilerek pek mükemmel ve çaplı bir şekilde yürütülmüştür Bu cümleden olarak; a Yaz sıcaklarında çeşme ve sebillerde karla soğutulmuş su vermek, b Hanlar ve kervansaraylarda yolcuları üç gün parasız misâfir etmek, Kaynakwh webhatticom: c İmârethânelerde muhtaçlara her öğün yemek ikrâmı yapmak, d Borç yüzünden hapsedilmiş olanların borçlarını ödeyerek onları mahkûmiyetten kurtarmak, e Ölen fakir kimselerin borçlarını ödemek, e İhtiyaçlarını söylemekten utanan muhtaçlara, itibarlarını zedelemeden gizlice yardım etmek, f Köle ve câriye âzâd etmek (bu ibâdet, Osmanlı’da âdetâ bir an’ane hâlindeydi), g Yangınlarda evi yananlardan fakir kimselerin evlerini bedelsiz inşâ ettirmek gibi yüce İslâm ahlâkının ulvî bir semeresi olan faâliyetler, câlib-i dikkattir Yalnız İstanbul’da hayrât eseri olarak 417 kervansaray, 5935 çeşme ve 515 halk mektebinin yapılması, bu hususta ulaşılan müstesnâ seviyeyi ifâde etmeye kâfîdir Ayrıca Osmanlı’da hayrât ve hasenât, yalnız insanları değil, hayvanlar ve nebatları dahî içine alır Nitekim sokak köpek ve kedileri, beldenin belli semtlerinde et ve ciğer dağıtılarak beslenmiştir Diğer taraftan toplumun akciğerleri olan ağaçların, hattâ meyvesiz ve az yapraklı olanlarına varıncaya kadar sulanması için vakıflar te’sîs olunduğu da bir gerçektir Ayrıca Fâtih Sultan Mehmed Han’ın: “Ormanlarımdan bir dal kesenin başını keserim!” sözü meşhurdur Bu yüksek ahlâkî mes’eleler, bütün dünyânın gözlerini kamaştırmış, muhtelif sebeplerle bizleri sevmeyen ve hattâ can düşmanımız olan batılı seyyâh ve müdekkikleri dahî asırlar boyunca hayretler içinde bırakmıştır Bunlardan biri olan Villamont’un kervansaraylardan bahsettiği eserindeki şu kayıt, bu gerçeğin bir ifâdesidir: “… Ziyâret ettiğim hana tıpkı müslümanlar gibi hıristiyanlar da kabul edilip üç gün müddetle iâşeleri te’mîn edilmektedir Çünkü Osmanlı’daki bu hayrât, dîn farkına bakılmaksızın bütün insanlara şâmildir… Bu misâfirhâneler, bazen çok uzaklardan getirilen suların akıtılması için te’sîs edilen müteaddid çeşmelerle müzeyyendir Misâfirlerin atları için ise, büyük ahırlar bulunmaktadır Ayrıca bu imâretlere ilâveten şehirlerde ve yol boylarında her şahsa kapıları dâimâ açık duran ve kervansaray denilen misâfirhaneler vardır Hayretle müşâhede ettim ki, Osmanlılar’ın bazıları, hayrât olarak yol boylarına susuz yolcular için çeşmeler, bazıları da şehirlerde sokaklardan gelip geçenler için sebiller yaptırıyor Bunların içine de devlet dâirelerinde olduğu gibi aylıklı me’mûrlar konuluyor ki, vazîfeleri, isteyenlere su vermektirKaynakwh webhatticom: Yine bu hayrât ve hasenât rûhu, kiminin nehirler üzerine köprüler yaptırmasına, kiminin de yolları tesviye, temizletme ve kaldırım döşetme hizmetlerini kendiliğinden ve severek îfâsına vesîle oluyor Bütün bunlardan daha fevkalâde ve şâyân-ı takdîr olanı da, yapılan bu binâlarda bânîlere âid hiçbir hodbinliğin görülmemesidir Sıradan fertlerin yaptığı sadakalar da, aynı nisbette dindârânedir Zenginler, hapishânelere de uğruyor ve borç yüzünden mahkûm edilmiş mahzûn bîçârelere yardımcı oluyorlardı…” |
|