Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
hayat, kurani

Kur'ani Hayat

Eski 08-04-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kur'ani Hayat



Niçin "Kur’âni Hayat"


Her işimizin başı, ortası ve sonu O’nun adıyla ve O’nun adınadır

Hamdimiz ve senamız Allah’adır O Allah ki, özünde merhametli, işinde merhametlidir

Sonsuz rahmetin kaynağıdır

Vahiyle insana tenezzül buyurmuş, akleden kalplerimizi onunla doyurmuştur



Desteğimiz ve salâtımız, onun vahyini bize aldığı gibi taşıyan, o vahyi taşımakla kalmayıp model bir hayatı yaşayan, insanlık sadakası olan ve insanlığa ucunda ebedi mutluluk bulunan aydınlık bir yol bırakan, bir ömrün vahye nasıl adanacağının sembolü olan, hayatı canlı bir Kur’an olan Rasulullah’adır


Kelamın en yüksek tecellisi vahiydir

Varlık, O konuşunca var oldu Tarih, O konuşunca başladı Beşere ruh, O’nun dilini anlasın diye üflendi

O ruh içinde irade, akıl ve nutk O’nun kelamı muhatabını bulsun diye verildi

Ve insan, O’nu anlasın diye var oldu


Varlığı kelam ile başlatan, insanın serüvenini de kelam ile başlattı

Hak ve sorumluluk verdiği insana, hak ve sorumluluklarını nasıl kullanacağını vahiyle öğretti Tarihin eksenine kelamı yerleştirdi

İnsana vahiyle yol gösterdi Hayatı inşa etsin diye insanı dünyanın “kalfası” (halife) yaptı Bu kalfa işini iyi yapsın diye, insanı vahyin eliyle inşa etti

İslam Allah’ın kâinatı yönettiği sistemin adı, vahiyse ilahi bir inşa projesiydi Hayat yol, insan yolcuydu

Yolu da yolcuyu da yaratan oydu Yol haritasını belirlemek, yolu ve yolcuyu yaratanın hakkıydı Tüm ilahi vahiyler, kâinat ağacının bu soylu meyvesi var ediliş amacını gerçekleştirsin diye gönderilmişti

Ve insanlığın son çevriminde ebedi rehberlik Kur’an suretinde tecelli etmişti


Son Vahiy, bütün bunların hepsini dört cümlede özetledi:

Er-Rahmân…

Alleme’l-Kur’an

halaka’l-insan,

‘allemehu’l-beyân…


O sonsuz merhametin menbaı…

Kur’an’ı O öğretti

İnsan türünü O var etti,

ona kendini ifade etme yeteneğini O bahşetti


Kur’an vahyi, el-Hay olandan, hayatı inşa için, hayatın ta yüreğine inmiş tarifsiz bir hayattı

Amacı insanı zulümattan nura, karanlıklardan aydınlığa, bencillikten ben idrakine, içgüdülerin esaretinden ruhun özgürlüğüne, bilinçaltının gayyasından bilincin doruğuna, nefsin köleliğinden ruhun özgürlüğüne çıkarmaktı


Varlık ağacının bu soylu tohumunun kendini ve elinin değdiğini çürütmesine engel olmaktı Dahası, kendi kendini aşılayarak saflaşmasını, tekamül etmesini, yücelmesini ve potansiyelinin ufuklarına doğru yol almasını sağlamaktı


Vahyin ve insanın sahibi, bu amacın gerçekleşmesini yasalara bağlamıştı Eğer insan bu yasalara uygun olarak hareket ederse vahiy inşa amacını gerçekleştirecek, değilse insan bu inşadan mahrum kalacaktı Bunun da ilk şartı vahye bir özne olarak yaklaşmaktı Zira vahiy gerçekten özneydi

Vahiy inşa edicilik fonksiyonunu bihakkın icra edebilme yeteneğine sahip olduğunu muhatabı olan ilk nesil üzerinden isbat etti İnşa ettiği neslin elleriyle hayatı ve dünyayı inşa etti İnşa ettiği neslin eliyle insanlığın ender gördüğü bir iman hamlesine imza attı


Vahiy bir şeyi daha isbat etti: Eğer bir nesil kendini Kur’an’ın inşasına teslim ederse, Allah da tarihin inşasını o neslin eline teslim ederdi

Yani Kur’an’a nesne olan, tarihe özne olurdu

Vahyin çırağı olan hayatın ustası olurdu

Vahye teslim olan hayatı teslim alırdı

Hayatının yatağını vahyin belirlemesine izin veren, zamanın yatağını elleriyle belirleme liyakati kazanırdı


Bundan sonra isbat sırası vahyin kendilerine emanet edildiği mümin muhataplardaydı Fakat mümin muhataplar vahiyle inşa olma konusunda her zaman aynı başarıyı sergileyemedi Vahiyle inşa olacaklarına vahyi inşa etmeye kalktılar Vahyin nesnesi olacaklarına vahyi nesneleştirmeye yeltendiler Bunun sonucu çok vahim oldu Kendileri de tarihin nesnesi oldular Bu, vahyi nesneleştirmenin cezasından başka bir şey değildi


Vahyi nesneleştirme süreci şu aşamalardan geçerek gerçekleşti:

Kelimelerin Rabbi kelimelerin kalbine manaları indirmişti ki akleden kalp sahipleri indirilen o manaları anlasınlar, hayatlarına koyarak üretsinler Vahiyle inşa olanlar anlam üretmeyi sürdürdüler Kur’an dilinin tedvini, İslami ilimlerin tedvini, rasyonel bir izahı yapılamayan muhteşem İslam fetihleri, burhan, beyan ve irfan ilim sistemlerinin inkişafı, özgün bir medeniyetin inşası, ortaya konulan devasa ilim mirası, hayatın her alanındaki diğer gelişmeler, hep üretilen bu anlamın bereketli sonuçlarıydı

Fakat bir gün geldi anlam üretilmez oldu Anlam üretilmeyince tüketilirdi Biri diğerinin doğal sonucuydu Üretilemeyen anlamdan oluşan açığı kapatmak için bu kez form yüceltilmeye başlandı Bu sürecin sonucunda vahyin lafzı manasının, manası maksadının üzerine kapatılmış, vahiyle ilişki “yüreğinden okumak” yerine “yüzünden okumaya” indirgenmişti


Vahyin sahibi bizden vahyi tertil ile okumamızı emretmişti Tertil ile okuma emri önce tecvid ile okumaya, daha sonra “kaf çatlatmaya” indirgendi

Vahiy elbette tecvit ile okunmalıydı En güzel seslerle süslenmeliydi En güzel hatlarla yazılmalıydı En güzel hurufatla dizilmeliydi En güzel sayfalara basılmalıydı En güzel ciltlerle sıvanmalıydı Büyüt bunlar vahiy için azdı bile Fakat vahiy bunların hiçbiri için gelmemişti Asıl anlamak, yaşamak ve yaşatmak için gelmişti


Bu sürecin sonunda geldiğimiz nokta tam da Kur’an Şairi Mehmet Akif’in dediği noktaydı:

Ya açar Nazm-ı Celilin bakarız yaprağına

Yahut üfler geçeriz bir ölünün toprağına


Bu vahim noktayı vahiy kendi ifadesiyle “mehcur bırakma” olarak adlandırmıştı Bunun açılımı şuydu: Elde taşındığı halde bilinçte taşımama, en yüksek yerlere konulduğu halde hayata koymama, dilde olduğu halde kalbe taşımama, kendisi göz önünde olduğu halde talimatını göz ardı etme, sesi dinlendiği halde sözünü dinlememe, özetle vahye bir “ölü metin” muamelesi yapma…


Vahiy anlamın kaynağı olmaktan işte bu süreçlerden geçerek çıkarıldı Artık o anlamanın konusu değildi Anlamanın konusu olmayan, hayatı nasıl belirlesin? Anlaşılmayan bir hakikat yaşanır mı?


Zaten olan bitenin izahı da buydu: Vahyin hayatsız bırakılması…

Bundan zarar gören vahiy değildi Bundan asıl zararı hayat gördü Ve kıyamet hayat vahiysiz kalınca koptu İnsanlık içine düştüğü şu değersizleştirme ve anlamsızlaştırma girdabından nasıl kurtulacaktı?

Soruların sorusu, sorunların sorunu budur


İdeolojiler birer birer ölüyor Zira ideolojilerin insanlığın yarasına merhem olamayacağı artık ayan beyan anlaşılmış bulunuyor

Değerlerin yerini fiyatlar aldıkça insan biraz daha yok oluyor İnsanın insanlığının kan kaybını ruhtan yoksun güvenlik tedbirleri ve giderek tek tipleşen eğitim politikaları durdurmaya yetmiyor Entelektüel bir katliama dönüşmenin arefesinde olan modern eğitim sisteminin derde deva olamayacağı fena halde anlaşılmış durumda Rahman’ın rahmetinden nasibini almayan bir eğitim ve öğretimin, diplomalı vahşiler yetiştiren bir cangıla dönüşmemesi için hiçbir sebep de yok


Küresel güç merkezlerinin gücü ve güçlüyü yücelten tavırları, ezilenlerin bile güce taptığı hastalıklı bir sonuç üretiyor Rezzak-ı âlemle rızık arasındaki bağı görmezden gelen vahşi dünyevileşme, sebep olduğu krizler zincirine “gıda krizini” de ekleyerek tüy dikmeye hazırlanıyor


Allah’ın mahlukat ağacının soylu meyvesi için donayıp döşettiği şu dünya misafirhanesi, tarihinin hiçbir döneminde bu kadar hor ve hovardaca kullanılmadı Yeraltı ve yerüstü kaynaklarını şuh bir açgözlülükle tüketen “modern hayat”, hazırlamakta olduğu felaketin tellallığı yapmaktan başka hiçbir çözüm üretmiyor, üretecek gibi de görünmüyor

Kerameti kendinden menkul bütün gelişme ve ilerleme iddialarına rağmen insanlık bugün dünden daha mutlu değil İnsan soyunun mutluluk ortalaması bugün dünden daha yüksek değil Bugünkü açlık dünkünden daha az değil İnsanlığın şefkat ve merhamet debisi, dünkünden daha fazla değil Aksine insanlığın şefkat ve merhamet damarları günden güne kuruyor, kurutuluyor Ve adalet açığı çığ gibi büyüyor


Bunlar ve daha sayamadığım unsurlarıyla kötü gidişatı durdurmanın “vahye dönüş”ten başkaca bir yolu bulunmuyor Eğer insanlık insanlığını yeniden kazanacaksa, bu, fiyatlardan değerlere dönmeden asla gerçekleşmeyecektir Değerlere dönmenin Allah’tan bağımsız bir yolu yok


Çünkü Allah demek anlam demektir Allah’sız bir hayat anlamsız bir hayattır

İşte vahiy, Allah’ın hayatla olan anlam bağıdır Ve başlıkta sorduğumuz “Neden Kur’ani hayat?” sorusunun cevabı da budur

İnsanlık akleden kalbe dönecekse tekrar Kutsal kutaplara dönmek zorundadır


İnsanlık kutsal kitaplara dönecekse, Kur’an’a dönmeye mecburdur Zira bu alanda Kur’an’ın rakibi bulunmamaktadır

Kur’an’a dönüş kaçınılmazdır Kur’an’a dönüş salt entelektüel bir faaliyete dönüş değildir Kur’an’a dönüş hayatın kalbine dönüştür Kur’an hayata hayat vermek için inmiştir


“Allah’ın ipi” Kur’an’dır Kur’an’a yapışan Allah’ın ipine yapışmış olur

Ey Rabbimiz! Kitab’a karşı tavrımızdan dolayı tevbe ediyor ve vahye “yöneliyoruz”! Biliyoruz ki vahye yöneliş Sana yöneliştir! Sen bizim yönelişimizi kabul eyle ve Sen de bize rahmetinle yönel!

“Kur’âni Hayat” akleden kalbinize mübarek olsun!


Mustafa İslamoğlu

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.