Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Aşk & Sevgi - Bayanlar, Erkekler > Aşk & Sevgi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
mektup, yüreğimden

Yüreğimden Mektup

Eski 08-04-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yüreğimden Mektup









Merhaba

Yazacak, sana anlatacak o kadar çok şeyim olduğu halde saatlerdir ekrana bakıyorum Radyoda bir semah var Sabahat Akkiraz söylüyor

Turgenyev’in söylediği ne kadar da doğru Acaba ben pencereden mi baktım, sağanağına mı yakalandım?

Peki ya sen

Biliyorum, sağanağına yakalandım diyeceksin Aşıksın ya

Ve daha önemlisi gençsin

Ama ben de aşığım Kaldı ki bu ilk kez de olmuyor

Önemli olan bu mu bilmiyorum Yani yaşam sadece aşık olmaktan mı ibaret Belki, olabilir, kimbilir

Seni neden bu kadar çok seviyorum Ve sen neden başkasına aşıksın?

Bu sorunun yanıtı yok

Hiçbir zaman da olmayacak sanırım

Ve sen orada kalacaksın Bundan eminim Gelmemek için o kadar çok bahane buldun ki

Bahane de değil aslında

Gelmeyeceksin, çünkü aşıksın

Ben olsam ne yapardım? Belki senin yaptığını Ama emin değilim doğrusu

Zor bir durum Sana demiştim ya

“bir yanım seviyorsan gitme tehdidin de,

seviyorsan kal diyemiyor dilsiz yüreğim

Diyemiyorum işte, ne yapayım Bunu demeyi çok isterdim Yani seviyorsan kal diyebilmeyi Bu ne kadar doğru olurdu Böyle bir şey söylemeye cesaretim olur muydu?

Gençlik denen yaz yağmurunun sağanağına keşke hiç yakalanmasaydık

Çünkü çoğunlukla mutsuz oluyoruz

Bazen keşke camdan seyretmekle yetinseydik dedirtiyor insana Camdan seyretseydim de bu kadar acı çekmeseydim Bir sürü şey var işte

Yaşam o kadar garip ki

Çelişkiler ve mutluluklar yumağı Senin mutluluğun benim acı çekmem ya da tersi Ama aynı anda ikimiz de mutlu olamıyoruz işte O zaman bir başkası mutsuz oluyor



Neden ama, neden böyle?

Bir gece yatağa girdiğinde, bir daha hiç kalkamayacağını düşündün mü?

Yaşam bu kadar kısa işte

Ne yapmalı o zaman Neyi yapmak istiyorsan onu

Geceler

Yine karanlık, ıslak ve neon ışıklarıyla keskin gölgelerle parçalanmış

Arka sokaklar yaşamın yoksullaşan yüzü, kahramanlar, sıradışılar, sıradan insanlar Ve bu arka sokaklarda, dışardan bakıldığında cazibeli, içeri girmek için can atılan mekanlar Bu mekanlardan herhangi birinde her akşam aynı tanıdık yüzler, hiç değişmeden anlatılan bildik hikayeler



Şehir ve gece

Kornalar, egzost, asfalta yapışmış kedi ölüsü, çöp kamyonu, çıldırtıcı ambülans sireni, arka sokaklarda patlamış kanalizasyondan akan pis sular, birbirini tanımayan insanların doldurduğu caddeler

Anzavur’un önünde çalan “Yalnızlık Kemanı”

Sanal aşklarımız

Bir rüyadaydım dün gece

Umudumun iplerini ben mi koparmışım

Benim mi bu okunaksız yazılar

Senin mi?

Balıklama daldığım yaz yağmuru

Bir yanım eski bir haziran başı

Bir yanım kurumaya yüz tutmuş papatya

Kaç,

Kaç git uzaklara



Yaşam bir rüya mı, ya da rüyalarımız mı gerçek olan

Yaz yavaş yavaş bitiyor

Bugün İstanbul rüzgarlı ve serindi

Orası hala sıcak mı?

Televizyonda hava durumu sunucusu Pazartesi’nden itibaren serin ve yağışlı bir havanın etkili olacağını söylüyor Başımı çevirip gökyüzüne bakıyorum Bir tek bulut bile yok Keşke her şey gökyüzüne bakar gibi kolay olsaydı Keşke yaşamımızdaki her şey az bulutlu ve güneşli olsaydı Ne yazık ki değil işte Yaz, güze dönüyor

Ama bu neyi değiştirir kiYalnızca kendimi biraz daha yaşlanmış hissediyorum Gelecek mi aşk bana, gelmeyecek mi? Nasıl bir aşk, büyük mü, ufacık mı? Gerçek mi, yalancı mı? Sorularına cevap arayarak koca bir mevsimi, uzun, upuzun bir yaşamı geçirebilir miyiz?

Belki böylesi daha iyiydi

Yaşamı anlamsızlaştırmak ya da kendimizi inandırmak

Böylece ha gri –siyah gökyüzüne bakmışız doya doya ha sevgilinin gözlerine, ne farkeder

Değil mi sevgili arkadaşım

Yanılmak her şeyi yeni baştan görmek demek mi?

En son ne zaman yanılmışım?

Ya sen, sen ne zaman yanıldın en son

Çok olmadı sanırım Bu kadar çok yanılıyorsam kusuru kendimde mi aramalıyım? Eğer bu yanılgıları kusur olarak kabul edersem dönüp kendime mi bakmalıyım?



Güven, önyargı ve yanılgı

Sonra her şey silbaştan Yeniden başladığım noktadayım Kırk yaşını aşmış bir adamın hayatını oluşturan insanları, anıları, benliği oluşturan ayrıntıları Bir noktadan sonra bütün bunlar o adamın hikayesi olmaktan çıkar Hepimizin yaşam deneyimleriyle benzerlik taşıyan, hayatın anlamı üzerine düşünen şiirsel bir film haline gelir



Artık bu filmde kişisel olmayan anılar, belgeler, görüntüler vardır Sonra sende yanıldığını, ve her şeyi silbaştan görür gibi olduğunu hissedersin



Ah be sevgili!

Elimizden neyi aldılar da biz kendimizi yeni ve canlı tutmaktan vazgeçtik

Yaşamın normal , güzel ya da hayal edilebilir olduğunu bildiğimiz halde neden kendimize hüzün kentleri imal ettik

Bizi ne kurtaracak?

Günlük yaşamın günlere ve saatlere bölünüşü,

Çalışma ve kendi başına bırakılışımız, özel ve ayrılmış zamanlarımızın olması veya olmaması mı?

İnsana ait var olma üslubunun ve kendini yeniden üretebilmenin, bu bölünmüşlüğün içinde mutlak bir yabancılaşmaya ve ortak deneyime dönüşmesidir bu az önce sözünü ettiğimiz film

Hafta ortasında çalışıp, hafta sonlarında dinlenir ve hala yeteneğimiz kaldıysa fantezi kurabilir, öyküler yaratabiliriz Yaşamı, kendini ve toplumu yeniden üretmek birbirinden ayrı düzenlenmiş, uzmanlık isteyen eylemlere dönüşmüştür çünkü



Ah Pazar günleri
Bir hiç olmanın ve bunu hatırlamanın günleri

Bir Pazar kalkar, bir hiç olduğumuzu hatırlayarak kendimize gelir ve yeniden yaşamı, kendini, toplumu üretebilecek bir varlık olarak yeniden bulabilmek için arta kalan zamanı kullanabiliriz

İnsanların kendi dünyalarını yeniden kurma ve üretebilme ihtiyacıyla herkesin kendi öyküsünü yaratabileceği, herkesin bir senaryosunun ve yönetecek bir filminin olabileceği bir gerçek Bu gerçek bizi filmin tam da ortasına çeker Sadece onu hissetmek yeter Kırkını aşmış bir adam düşlerinden yararlanarak bir film çekmek istiyorsa ve senin de o film içinde olmanı istiyorsa hiç düşünme

İçindeki yaratıcı insanı yok etmek isteyenlere acı bir manifestodur bu film

Zaman zaman yanıldığımızı düşünsek de işte bu yanılgılardır bizi her zaman en başa götüren Başlangıç noktasına her döndüğümüzde daha duyarlı, daha üretken olduğunu unutma



Geçen sürede ne çok yanıldığımı gördüm yeniden

Başlangıç noktasına her dönüşümde daha üretken, daha duyarlı olduğumu anlıyorum Gerçekten

Şimdi sen,

Değer verdiğim ne varsa en başında geliyorsun Yanılıyor muyum?

Hayır

Aynaya baktığımda yorgun, sakallı yüzümü gördüğümde soruyorum kendime

“Bir kez daha yanılmaya hazır mısın” diye

Ben kimim, ne yapıyorum

Bugün neler konuştum, neler düşündüm

Uyuyup uyandığımda neler hatırlayacağım dünden

Yaptıklarımla konuştuklarım örtüşüyor mu

Yanılmak her seferinde en başa dönmek miydi sahiden?

Bu kez yanılmak istemiyorum Yeniden başa dönmek istemiyorum

Sonunda yine bir başıma kalacağımı biliyorum Ama en azından yanıldığımı hemen görmek istemiyorum



Sensizlik ne kadar zor Bunu sen bilemezsin

Acı çekiyorum evet Hele şimdi, bu mektubu yazarken

Sen burada olmazsan acı çekmeyeceğimi mi sanıyorsun

Her an yanında olma isteği olacak Geldiğimde seni ne kadar görebileceğim, ya da görebilecek miyim?

Gelmeyişin ikimiz için de yenilgi Bunu kabul et Ve ben yenilgiyi sindiremiyorum artık

Biliyor musun?

Her yakınlığa aşk dediklerinde boynu bükülmüştü aşkın

Benimki yalnızca yakınlık mıydı sence?

Geldim, geldin, gittin ve sevdim seni Ne var?

Her öpüşe aşk dediklerinde ölmüştü aşk

Ben seni hiç öpmedim ki

Uykuydu zaman

Dokunamamanın cehennemi

Bir şey daha;

Uykusuzluk özlemi

Sevişirken ve bir çocuğa kızarken ve kucaklarken bir çocuğu farklıydı onlar

Ne oldu, değişen ne?

Uykularını bölecek bir patlama gerekli

Hemen şimdi Acele



Papatyanın hangi yaprağında geldin

Yaseminin hangi yaprağında gittin hatırlamıyorum bile

Uykuda düş

Uykusuzlukta şiir olmayanlar aşk olamazlar kiŞimdi nasılda yalnızım

Saat gece yarısını geçeli çok oldu

Radyo hala açık

Ama ne çalıyor duymuyorum Kulağım ve gözüm telefonda

Aradım seni telefonun ulaşılamazdı



“Günler gitgide kısalıyor Yağmurlar başlamak üzre Kapım ardına kadar açık bekledi seni Niye böyle geç kaldın ?”

Bu dize Nazım Hikmet’e ait

Ve devam ediyor Nazım Hikmet

Ben galiba şahsi hayatımda, anlıyor musun, sırf şahsıma ait ve hiç kimseyi ilgilendirmemesi gereken hayatımda bir dönüm noktasındayım”

Hepimizin yaşamında dönüm noktaları olmuştur

Ve yaşamımızın bu dönüm noktalarını tıpkı Nazım gibi, yalnızca sevdiklerimizle ve yanımızda hissettiklerimizle paylaşırız

Bazen de kimseyle paylaşmak istemeyiz İşte o zaman belki de en üretken günlerimizin başındayızdır

Sonbahar gibi



Ve şimdi mevsim sonbahar Ama ben hiç de üretken değilim Elim kolum bağlandı sanki Hiçbir şey yapmak istemiyorum Belgesel de çekmek istemiyorum

Ama bu geçici bir durum diyeceksin Belki öyledir

Senden beni sevmeni isteyemem

(Bu dünyanın sonu gibi bir şey olurdu herhalde Ama burada olmanı isteyebilirim)

Bir gün seninle, Çamlıca Millet Parkı’nda oturup düşen yaprakları izliyorduk konuşmadan, hatırladın mı?

Hiç de olağanüstülüğü yoktu Sıradan bir beklemeydi işte Senin miden bulanmıştı Başın da ağrıyordu

Hava çok güzeldi Park çok yeşil, çok sessizdi

Eylüldü Yapraklar önümüze düşüyordu

Yer yabani kestane doluydu Topladım

Sonra yine gittim o parka Yine topladım ve eve götürdüm Masanın üzerinde duruyorlar Geldiğinde belki bir şeyler yaparsın diye düşündüm

Aşk nedir, bilmiyorum değil Onu nasıl tanımlayacağımı bilmiyorum

Ama artık tanımlayabilirim



Bu kadar zamandan sonra Gülme ama Biliyorum gülüyorsun şimdi

Aşk; bir türlü fotoğraflayamadığım senin gülüşün işte

Evet aşk budur

Belki sence aşk’da o çok sevdiğin adamın gülüşüdür



Daha çok yazmak istiyorum Ama vakit geç oldu

Yarın bir dolu işim var

Bana acı çektirmek istemediğini söylemiştin

Artık nerede olursan ol ben acı çekeceğim Ve biliyorum ki sen de çekeceksin

Yüreğim kanıyor, ciğerim yanıyor

olmasaydı sonumuz böyle

O zaman neden ayrı kentlerde acı çekelim ki

Ve neden be kent İstanbul olmasın ki

Eğer acı çekmek özgürlükse

İşte ikimizde özgürüz

Acı çekmek aşk demekse ikimizde aşık’ız

Farklı insanlara olsak da Ne çıkar bundan

Senin burada olman gerekiyor

Yanımda olman gerekiyor

Ben senin yanında olamasam da

Senin için her şeyi yapacağımı biliyorsun

Beni senden mahrum etme n’olur

Neden seni bu kadar çok seviyorum ki

Bunu hiç düşündün mü ?

Ne var sende?

Yalnızca fotoğraflayamadığım gülüşün mü?

Eğer sen olmayacaksan ben neden olayım ki ?

Neden ama neden söyler misin bana,

Seni her şeyden ve herkesten çok seviyorken birbirimize acı çektiriyoruz

Neden benin acılarımı sen, seninkileri de ben dindiremiyoruz

Buna ne engel ki Bunu neden anlamıyorum

Bana çok kızıyorsun biliyorum Bu mektuptan sonra benimle bir daha konuşmak bile istemeyeceksin belki Bağışla n’olur

Ben seni seviyorum diye sen de beni sevecek değilsin elbette

İçim acıyor

Keşke oraya hiç gelmeseydim demeyeceğim hiçbir zaman Bunu benden bekleme İyi ki geldim ve iyi ki seni tanıdım Bunun için kendimi mutlu sayabilirim

En azından seni sevdiğimi söyledim Ya bunu da beceremeseydim

İşte o zaman kahrolurdum

Seni üzmek için yazmadım Seni etkilemek için de değildi bilesin Hoş zaten sen de yazdıklarımdan etkilenecek değilsin

Yazmam gerekiyordu sadece



Uyumak istemiyorum Sen şimdi ne yapıyorsun bilmiyorum

Sabah olmasını istiyorum bir an önce Sesini yeniden duyabilmek için
Dayanmalıyım direnmeliyim



Ben burada acıdan geberirken sana mutluluk dilemek erdem midir yoksa başka bir şey midir bilemem

En iyisi bir süre bu şehirden, bu ülkeden gitmek olacak Seni unutmak mümkün değil ama ne kadar uzak olursam o kadar iyi

Ama şunu unutma Bir gün ikimizin bu kısa öyküsü bir film olarak karşına çıkarsa şaşırma

Yalnızca;

Dur,

Düşün,

Ve ağla

Ve beni hatırla olmaz mı ?

De ki; “ bu adam beni gerçekten de çok sevmişti”

Onu anlamıştım ama yapacak bir şeyim de yoktu de

Mutlu olmak varken bu dünyada,

Kendimize hüzün kentleri imal ettik ya ona yanarım

Eğer her şeye rağmen bir daha görüşemeyeceksek, ve sesini duyamayacaksam eğer, gözlerindeki ışıltı hiç sönmesin Ve o gülüşünün fotoğrafını kimse çekmesin

Çünkü o bana ait

Onu bari bana sakla olmaz mı?

Kendine iyi davran

Ve Sevgiyle kal her zaman




Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.