![]() |
Felsefe Akımları |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Felsefe AkımlarıFelsefe Akımları RASYONALİZM (Akılcılık) Rasyonalizm; felsefede dogmatik bir akılcılık olarak tanımlanırken; günlük dilde, önyargılardan ve duygusal saplantılardan arınmış bir akıl yürütme olarak tanımlanır ![]() Rasyonalizme göre; "genel-geçer bir bilgi vardır ve kaynağı akıl ve düşünmedir ![]() ![]() İlkçağdan günümüze kadar başlıca Rasyonalistler şunlardır: Sokrates, Platon, Aristoteles, Farabi, Descartes, Hegel ![]() Sokrates: Sokrates’e göre;”insan bilgisi doğuştan gelir ![]() Atina sokaklarında dolaşarak,her konuyu tartışır,halka değer yargılarına körü körüne inanmanın yanlışlığını göstermeye çalışır ![]() ![]() ![]() 1-İroni (alay):Sorular sorarak çok şey bildiğini zanneden kişinin hiçbir şey bilmediğini ortaya çıkarır ![]() ![]() 2-Maiotik (doğurtma): Hiçbir şey bilmediğine inanmaya başlayan kişinin bulduğu cevaplarla aslında çok şey bildiğini kanıtlar ![]() O’na göre;Bilgilerimiz doğuştandır ve doğuştan olan bu bilgilerimiz genel-geçerdir ![]() ![]() Platon: Platon’a göre İdealar ve görünenler(fenomenler) evreni olmak üzere iki türlü evren vardır ![]() İdealar evreni;doğmadan önce içinde bulunduğumuz ve her şeyin gerçeğinin bulunduğu evrendir ![]() ![]() Görünenler (fenomenler) evreni; halen içinde yaşadığımız nesneler evrenidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İdealar evreninin bilgisi akılla elde edildiği için doğru genel-geçer bilgidir ![]() ![]() ![]() ![]() Aristoteles: Hocası Platon’un birbirinden ayırdığı, biri duyularla diğeri akılla(düşünceyle) kavranan iki evreni bir araya getirmek ister ![]() O’na göre idealar nesnelerden bağımsız değildir, idealar tek tek nesnelerin özünde tümel kavramlar olarak vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Örneğin: Bütün insanlar ölümlüdür ![]() Aristo’da insandır ![]() O halde Aristo’da ölümlüdür ![]() Sokrates’e göre bilgi edinme yetisi (meleke) akıldır ![]() ![]() ![]() ![]() Aristoteles bir rasyonalist olmasına rağmen O’nu kendisinden önceki rasyonalistlerden ayıran en önemli özellik bilgilerimizin doğuştan olmadığını savunmasıdır ![]() ![]() ![]() Örneğin:Bir armut tohumu armudu çekirdeğin içinde güç halinde bulundurmaktadır ![]() ![]() ![]() Farabi870-950) (Ebu Nasr Muhammed bin Turhan bin Uzluğ )Aristotelesçi düşünürdür ![]() ![]() Farabi’ye göre gerçeğin başında zorunlu varlık olan Allah vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Farabi’ye göre bilginin kaynağı duyu, akıl ve nazar (derinliğine düşünme)dir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Rene Descartes: (1596-1650) Modern felsefenin kurucusu sayılır ![]() ![]() Descartes’e göre üç türlü bilgi vardır: 1-Doğuştan gelen 2-Yapma 3-Arızi bilgiler Allah fikri, ruh,uzay ve tüm matematiksel düşünceler doğuştandır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Descartes’ göre bu bilgiyi elde etmenin dört aşaması vardır; 1-Doğruluğunu apaçık bilmediğim şeyi doğru kabul etmemek (apaçıklık) 2-İncelenecek şeyleri bölümlere ayırmak (bölme,analiz) 3-En kolay bilinenden,en karmaşığa doğru yükselmek (Basitleştirme ve sıra) 4-Gözden geçirmek (sayma ve kontrol) Descartes,duyulara güvenmediği için, duyularla elde edilen bilgilerin şüpheli olduğunu düşündü ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Descartes’in rasyonalizmi,iyi yönetilen her zihnin kesin,genel-geçer bilgiye ulaşabileceği örüşüne dayanır ![]() Hegel1770-1831) Alman idealizminin ve rasyonalizminin öncülerindendir ![]() Hegel’e göre deneye başvurmadan sırf düşünce (spekülasyon) ile kesin bilgiye ulaşılabilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hegel felsefesi, gelişme kavramına dayanır ![]() ![]() ![]() ![]() Hegel’e göre her şey üç aşamalı bir gelişme sonucu gerçekleşir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sonuç olarak Rasyonalizm, insan aklını tüm insanlar için aynı ve değişmeyen bir şey olarak ele almıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Alıntıdır *** |
![]() |
![]() |
![]() |
Felsefe Akımları |
![]() |
![]() |
#2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Felsefe AkımlarıEMPRİZM (Deneycilik) Empirizm bilgilerimizin duyu ve algılardan geldiğini,deneyden türediğini ve aklımızda doğuştan gelen hiçbir bilgi,düşünce ve ilke bulunmadığını ileri süren öğretidir ![]() Başlıca empristler John Locke ve David Hume’dur John Locke(1632-1704): Emprizmin kurcusu olan, bilginin kaynağında tecrübenin bulunduğunu söyleyen İngiliz filozoftur ![]() O’na göre İnsan zihni dünyaya boş bir levha (tabula rasa) olarak gelir ![]() ![]() ![]() ![]() Dış deney; dış dünyadaki varlıklar duyu organları ile denenir ![]() İç deney;İnsanın kendi bilincinde ve ruhunda olup bitenlerin bilincine varılır ![]() İnsana bu iki kaynaktan basit ideler (algılar, tasavvur ya da tasarımlar) gelir ![]() ![]() ![]() ![]() Örneğin; sıcak, soğuk gibi tasavvurlar yalın tasavvurlardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() J ![]() ![]() 1-Zihne gerekli tasarımları sağlayan algı 2-Zihne giren tasarımları saklayan bellek 3-Tasarımları düşünceleri birbirinden açıkça ayırt etme yetisi 4-Birçok tasarım ve düşünceyi birbirleriyle karşılaştırma yetisi 5-Bir çok basit ideyi ve tasarımı birleştirme yetisi 6-Benzer düşüncelerdeki ortak öğeyi bulup çıkarmayı sağlayan soyutlama yetisi ![]() Locke’a göre insan zihni dış dünyadan gelen malzemeyi bu yetileriyle işleyerek bilgiyi sağlar ![]() ![]() a-Sezgisel bilgi;Bu bilgiyle İnsan kendi varlığının bilgisine sahip olur ![]() ![]() b-Duyusal bilgi;Bu bilgiyle dış dünyadaki nesnelerin bilgisine sahip olunur ![]() ![]() c-Tanıtlayıcı bilgi;Bu bilgiyle insanın Tanrının var olduğunu kanıtlar ![]() Locke’a göre nesnelerde birincil nitelik (katılık,sıvılık) ve ikincil nitelik(renk,koku) olmak üzere iki tür nitelik vardır ![]() Birincil nitelikler bağımsız olarak nesnede vardır ![]() İkincil nitelik algılayanın sonradan kazandırdığı niteliklerdir ![]() ![]() David Hume (1711-1776):Bizim her şeyi algı yoluyla bildiğimizi söyler ![]() Algı ise dikkati bir şeye yöneltmek suretiyle o şeyin bilincine varma olarak tanımlanabilir ![]() 1-İzlenimler: Zihinde bulunanların temelinde,beş duyu yoluyla algıladıklarımız vardır ![]() ![]() 2-İdeler (kavramlar ve düşünceler):Hume’a göre algının sonucunda oluşmuş olan idelerde ve düşüncelerde belli özellikler bulunduğu zaman,bunlar birbirleri ile birleştirilirler ve sonuçta daha karmaşık düşünceler ortaya çıkar ![]() D ![]() a-Benzerlik-bir resim bizi resmi yapan konu hakkında düşünmeye sevk eder ![]() b-Süreklilik-Bir binadaki daireden söz edilmesi bize başka daireleri düşündürür ![]() c-Neden-sonuç bağıntısı-Bir yara üzerinde düşünme bize yaranın ardındaki acıyı hissettirir ![]() Bütün bilgilerimiz özellikle de bilimsel bilgiler bir nedensellik ilkesine dayandıklarından nedensellik bağıntısı önem taşır ![]() ![]() Nedensellik ilkesini bilmenin ancak iki yolu olabilir; *ya deneyden bağımsız olarak a priori (ön bilgi) olarak, *ya da doğadaki nedenlerle sonuçları gözleyerek bilebiliriz ![]() O’na göre biz nedensellik ilkesini bir a priori bilgi (deneyden bağımsız ön bilgi) olarak bilemeyiz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Öyleyse nedensellik düşüncesi deneye dayanmalıdır, nedensellik düşüncesine karşılık gelen bir algı izlenim bulunması gerekir ![]() ![]() ![]() Biz A olayından sonra B olayının geldiğini defalarca göre göre bizde bir zihinsel alışkanlık oluşturur ![]() ![]() Alıntıdır *** |
![]() |
![]() |
![]() |
Felsefe Akımları |
![]() |
![]() |
#3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Felsefe AkımlarıİDEALİZM NEDİR? Felsefede, en geniş anlamıyla, tinsel güçlerin evrendeki tüm süreçleri ya da olup bitenleri belirlediğini savunan tüm Felsefe öğretilerini içerecek biçimde kullanılan "idealizm" terimi, varolan her şeyi "düşünce"ye bağlayıp ondan türeten; düşünce dışında nesnel bir gerçekliğin varolmadığını, başka bir deyişle düşünceden bağımsız bir varlığın ya da maddî gerçekliğin bulunmadığını dile getiren felsefe akımını niteler ![]() İdealizm, varlığın düşünceden bağımsız olarak varolduğunu kabul eden "gerçekçilik", "maddecilik" ve "doğalcılık" felsefe anlayışlarının tam karşı kutbunda yer almaktadır ![]() ![]() ![]() Metafizikte idealizm, bütün fıziksel nesnelerin bütünüyle zihne bağımlı olduğu, onların bilincinde olan bir zihin olmaksızın metafizik anlamda hiçbir varlıkları olmadığı anlayışına karşılık gelmektedir ![]() ![]() ![]() İdealistler; doğadaki şeyleri ya da nesneleri, her şeyin özünü oluşturan tek bir gücün ya da enerjinin geçici görünümleri olarak görür; varlığın tüm görünüşlerinde tek bir anlamın yattığını düşünür; varoluşu tek bir birlik olarak algılar; aklın sağladıklarının dışında gerçekliğe ulaşmanın olanaksız olduğunu öne sürer; gerçekliği "idea"olarak belirleyip maddeyi bunun bir yansıması sayar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Platon'a göre "gerçek varlık idea, 'düşünce varlığı'dır ![]() ![]() Aynı fikir Kant'tan önce İrlandalı rahip ve filozof George Berkeley ve klasik İngiliz ampiristlerinin en sonuncusu David Hume tarafından ileri sürülmüştü ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kendi felsefesini "madde tanımazcılık" diye adlandıran Berkeley 'e göre ise; iki tür gerçek varlık -tinler (zihinler) ve idealar- söz konusudur; fiziksel nesneler ise duyusal ideaların toplamıdırlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yararlanılan Kaynak: Felsefe Sözlüğü- Bilim ve Sanat Yayınları |
![]() |
![]() |
![]() |
Felsefe Akımları |
![]() |
![]() |
#4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Felsefe AkımlarıKUŞKUCULUK NEDİR ? (Septikler) İng ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() En genel anlamda herhangi bir şeyden duyulan belirgin kuşku; kuşkulanma tutumu ![]() ![]() Yerleşik Felsefe dilinde, kesin bir tutum almamayı, enson bir yargıya varmamayı ilke edinmiş; bütün değerlerden, inançlardan, bilgi savlarından ilkece kuşku duymanın doğruluğunu savunan felsefe anlayışı ![]() Kuşkuculuk, düşünülebilecek hiçbir konuda kesin bilgi diye bir şeyin olmadığını, olsa bile insanın eldeki verileriyle kesin bilgilere ulaşmasının olanaklı olmadığını öne sürerek, nesnel bilgiyi ve nesnel bilme olanağını bütünüyle yok- saymaktadır ![]() ![]() Her türden düşünce uğraşısında doğrulan yanlışlardan ayırmak amacıyla bütün bilgilerin tek tek yeni baştan gözden geçirilmesini öngören bu kuşkuculuk anlayışı, kimileyin "olumlamacı kuşkuculuk" ya da "geçici kuşkuculuk" diye de anılmaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kuşkuculuğun varolan bütün değerlere karşı olumsuzlayıcı bir tutumun sergilendiği, bencil olmayan değerlerin bunların varlığına duyulan inançsızlık nedeniyle yoksaydığı, insanlığın temel değer ve ülkülerinin geçerliliğinin toptan kuşkuya açıldığı "Kinizm" ile karıştırılmaması gerekir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yöntembilgisel kuşkuculuğuyla modern çağa damgasını vuran Descartes, verimsizliği nedeniyle tıkanmış olduğunu düşündüğü geleneksel kuşkuculuk anlayışına yeni bir yön çizerek bir anlamda kuşkuculuğun önünü açmıştır ![]() ![]() ![]() Descartes 'ın söylediğinden anlaşıla- cağı üzere, eski kuşkuculuk için kuşku enson amaçken, yeni kuşkuculuk için kuşku ulaşılması gereken amaç yönünde bir araçtır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Öte yanda Kant'ın eleştirel felsefesinde ileri sürülen kuşkuculuk anlayışı, eleştirel bir tutumun ışığı altında neyi bilip neyi bilemeyeceğimizi belirleyip kesinleme amacı gütmektedir ![]() ![]() ![]() Yararlanılan Kaynak: Felsefe Sözlüğü- Bilim ve Sanat Yayınları |
![]() |
![]() |
![]() |
Felsefe Akımları |
![]() |
![]() |
#5 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Felsefe AkımlarıOLGUCULUK (Pozitivizm) Felsefede olgularla desteklenen ya da olgularla ilgili verilere dayanan bilginin tek sağlam bilgi türü olduğu görüşü ![]() ![]() Genel çizgileriyle Olguculuk, deney konusu edilebilecek olgularla ilgili, yani en geniş anlamıyla bilimsel bilginin sağlam bilgi olduğunu vurgular ![]() ![]() ![]() ![]() Olguculuk tarihsel olarak, Avrupa'da Aydınlanma'nın ve yeniçağ bilimlerindeki önemli gelişmelerin bir sonucudur; felsefe geleneği olarak, Eski Yunan Sofistlerine ve 3 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Üçüncü aşamada ise insanlar doğru bilginin gerektirdiği gibi, açıklamak istedikleri olguları gene bu olgulardan elde ettikleri verilere dayandırmayı öğrenirler; işte bu sonuncusu pozitif aşamadır ![]() ![]() Comte ile yakın ilişkileri olan John Stuart Mill İngiliz Deneycilik okulunun da etkisiyle Olguculuğun bilgisel ve mantıksal yanlarını geliştirmeye çalıştı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Olguculuk bu gelişme döneminden sonra, özellikle de simgesel mantığın hızla yaygınlaşmasının etkisiyle güçlendi ![]() ![]() ![]() Bütün bu gelişmeler Mach 'ın etkilerinin sürdüğü Viyana'da, "Viyana Çevresi" adıyla da bilinen Mantıksal Deneycilik ya da Mantıksal Olguculuk akımıyla sonuçlandı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Günümüzde Olguculuk tıpkı Deneycilik gibi, yaygın gücünü büyük ölçüde yitirmiştir ![]() ![]() ![]() Yararlanılan Kaynak: Ana Britanica |
![]() |
![]() |
![]() |
Felsefe Akımları |
![]() |
![]() |
#6 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Felsefe AkımlarıFENOMENOLOJİ (Görüngübilim) Fenomenoloji, kurucusu Edmund Husserl olan felsefe görüşüdür ![]() ![]() ![]() ![]() Bir felsefe akımı olmaktan çok bir yöntem olarak tarif edilmesi yaygındır ![]() ![]() ![]() ![]() 20 ![]() ![]() ![]() Fenomonoloji, (Türkçeye Görüngübilim olarak çevrilir) genel felsefe akımlarında olduğu gibi özne-nesne ilişkisini konu edinir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Fenomonoloji, yaygın olarak kullanılan deyişle, öz'lerin araştırılması konusudur ![]() ![]() ![]() ![]() Fenomonolojik bakışa göre, gerçekliğin kendiliği diye bir şey olamaz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Böylece "fenomenoljik yöntem" denilen nokta öne çıkar ![]() ![]() ![]() ![]() Bunlar, kısaca belirtilecek olursa, bir yandan verilmiş öğelerin, yani dış görünümlerin raslantılsallığının paranteze alınarak dışta bırakılmasını ve öte yandan da, bilimsel ya da mantıksal olsun, çıkarsama yoluyla türetilmiş olan her tür yargıların ve çıkarsamaların dışta bırakılmasını ifade ederler ![]() Böylece, ikili bir işlemle hem özne hem de nesne askıya alınmış ve hem raslantısal olgular dünyasından hem de bilinci yönlendiren öznel yargılardan kurtulunmuş olunur, ki sonuçta rastlantısal dış görünümleri bir yana bırakılarak dünyanin öz'ü ortaya konulabilsin ![]() ![]() Kaynak: Edebiyat Kuramları, Terry Eagleton, Ayrıntı Yayınları ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Felsefe Akımları |
![]() |
![]() |
#7 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Felsefe AkımlarıMATERYALİZM En geniş anlamıyla materyalizm var olan her ne ise tamamıyla maddi olduğunu ya da en azından maddi olana bağlı bulunduğunu ileri sürer ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Marx’ın materyalist tarih anlayışı’nın felsefî açıdan başlıca önemli noktalan şunlardır: a) Toplumsal yaşamda düşüncelerin öncelikle özerkliklerinin daha sonra da üstünlüklerinin reddi; b) Soyut felsefi düşüncenin tersine yöntemsel olarak somut tarihsel araştırmaya bağlılık; c) Toplumsal yaşamın üretim ve yeniden üretiminde insan etkinliğinin (praxis) merkezi rolünün kavramlaştırılması, buradan hareketle; d) İnsanlık tarihinde toplumsal ilişkilerin dolayımının ve doğanın dönüştürülmesinin nedeni olarak emeğin öneminin vurgulanması; e) Marx’ın türsel bir hümanizm olarak anlaşılmış bir doğalcılığı savunarak insanı temelde doğa ile birliği içinde kavradığı erken dönem (özellikle Ekonomik ve Felsefi Elyazmaları) yazılarının dışavurumculuğundan; insanı temelde doğaya karşı ve onun egemeni olarak kavradığı orta ve geç dönem yazılarının teknolojik Prometheusçuluğa doğru değişme göstererek insan açısından doğanın anlamını vurgulaması; f) Bütününde Marx’ta insan-doğa ilişkisini içsel olarak -insanin temelde doğaya bağımlı olması ancak doğanın temelde insandan bağımsız olması biçiminde- simetrik olmayan bir şekilde ele aldığı, bilimsel gerçekçiliğe doğru göreceli olarak gelişen bir bağlanma ve gündelik gerçekliğe sürekli bir bağlanış ![]() Alıntıdır |
![]() |
![]() |
![]() |
Felsefe Akımları |
![]() |
![]() |
#8 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Felsefe AkımlarıHEDONİZM - ( Hazcılık ) Hazcılık, diğer adlıyla hedonizm; Kirene okulu Sokratesin öğrencisi Aristippos'un (M ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hedonizm Hedonizm (Yunanca “hedone”: zevk), felsefede, zevkin, yaşamdaki tek ya da temel iyi olduğunu söyleyen ve ideal davranış biçimini zevkin peşinde koşmakla açıklayan öğretidir ![]() ![]() Kyrene Okulu takipçileri ya da egoist hedonistler, bireyin o anki kişisel isteklerinin diğer insanları düşünmeksizin karşılanmasını varlığın gerçek temeli olarak açıklayan öğretiyi desteklemişlerdir ![]() ![]() Epikurosçular ya da akılcı hedonistler, egoist hedonistlerin tersine, gerçek zevkin yalnızca akılla elde edilebileceğini ileri sürmüşlerdir ![]() ![]() ![]() Ne var ki Epikuros, mutluluğu zevkle açıklayarak Aristo’dan ayrılır ![]() ![]() ![]() ![]() Epikuros, yaptığımız her şeyi, sonuçta kendi adımıza ve zevk almak için yaptığımızı iddia eder ![]() ![]() Epikuros, bu durumun yetişkinler için de geçerli olduğunu; ama yetişkinlerde bunun doğruluğunu görmenin daha zor olduğunu; çünkü yetişkinlerin kendilerine neyin zevk vereceği konusunda daha karmaşık inançlara sahip olduklarını düşünür ![]() Ama Epikurosçular, tüm aktivitelerin, hatta açıkça kişisel bir fedakarlık olan ya da yalnızca bir erdem ya da asil bir davranış olduğu için yapılan aktivitelerin bile, aslında kişinin zevk duyması için yapıldığı şeklindeki iddiayı mantıklı gösterebilmek için epey enerji harcamışlardır ![]() Epikuros’un deneycilik görüşüyle iyi uyuşan ikinci kanıtın, kişinin iç gözlemsel deneyimlerine dayandığı düşünülür ![]() ![]() ![]() Epikuros, tüm zevklerin iyi, tüm acıların da kötü olmasına rağmen, zevklerin tamamının tercih edilmeye layık olmadığını ya da acıların tamamından kaçınılması gerekmediğini söyler ![]() ![]() Epikurosçular, kendini kontrol etmenin ve ihtiyatlı olmanın erdemli yanlarını vurgulamışlardır ![]() İki öğreti de değişmeden modern çağlara kadar pratikte varlığını korumuştur ![]() ![]() ![]() ![]() Bu kurama göre, insan davranışının temel kriteri, toplumun iyiliğidir ve kişisel ahlaki davranışın yönlendirici ilkesi, en çok sayıda insanın refahını sağlayacak ve yükseltecek olana sadakattir ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Felsefe Akımları |
![]() |
![]() |
#9 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Felsefe AkımlarıVAROLUŞÇULUK Varoluşçuluk, anahatlarıyla insanın hiçbir saltık değer ya da dini yasaya (ya da yasağa) bağlı kalmaksızın yaşaması gerektiğini düşünen, bir 20 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Buna karşın Varoluşçuluk tek bir saltığa sığınmaktan geri duramaz; o da var olduğumuz ![]() ![]() ![]() Varoluşçuluk insanı moral yasalarından ve ahlaki sorumluluklarından arındırmasıyla iyice 'sorumsuz'laştırsa da Albert Camus gibi Varoluşçuluğun daha 'ılımlı' kanatında yer alan yazarlar bireyin kendi sorumlulukları taşıması gerektiğini, tüm düşüncelerinden, duygularından ve eylemlerinden ilahi bir güce ya da evrensel bazı kanunlara değilse bile, kendine karşı sorumlu olduğunu vurgular ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Herhangi felsefi bir dizgesi (sistemi) olmamasına karşın, bu akıma sahip çıkmış birbirinden tanınmış yazar ve sanatçılar sayesinde Varoluşçuluk kuşkusuz 20 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bunun yanısıra Varoluşçuluğun edebiyattaki etkisi Albert Camus'dan, Dino Buzatti'ye ve daha gevşek olarak Howard Fast ve Paul Auster'a kadar geniş bir yelpazeye uzanır ![]() ![]() ![]() Varoluşçuluğun Kökenleri Alışılmadık bir yaklaşım olarak Varoluşçuluğun temellerini Hıristiyanlığın temellerine kadar götürmek olanaklıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sartre’ın artık klasikleşmiş “varoluş özden önce gelir” yaklaşımı, özün benzer bir reddedilişi olarak yorumlanabilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Varoluşçuluk felsefi bir dizgeden öte, ‘felsefi temeller’ barındıran bir ruh hali ve bir yaşam yaklaşımı olduğundan temelleri rahatlıkla Varoluşçuluk kavramı ortaya atılmadan çok öncesine kadar götürülebilir ![]() ![]() ![]() Edebiyatta John Milton bireysel seçimin, bireysel edimlerin ve ne olursa olsun, kaçınılmaz bir ölümün kabullenişinin önemini vurgular ![]() ![]() Alıntıdır |
![]() |
![]() |
![]() |
Felsefe Akımları |
![]() |
![]() |
#10 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Felsefe AkımlarıRİTİSİZM (Eleştiricilik) Alman düşünürü Immanuel Kant'ın öğretisi ![]() ![]() ![]() Kant'a göre felsefe araştırması, bir değerlendirme (eleştiri) olmalıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kant'ın üç büyük yapıtından ilki olan Salt Usun Eleştirisi (Kritik Der Reinen Vernunft, 1781) bu sorunun karşılığını araştırır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Salt us bu yöntemle gerçek bir bilgi edinebilir mi? Öyleyse bilgi nedir, önce onu tanımlamak gerek ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Oysa "bu yük ağırdır" yargısı bize yeni bir bilgi verir, çünkü "yük" kavramı kendiliğinden ağır ya da hafif olduğunu bildirmez; burada, ötekinin tersine, bir çözümleme değil bir bireştirme yapıyoruz ve "yük" kavramıyla "ağır" kavramını birleştirerek yeni bir bilgi elde ediyoruz ![]() ![]() Gerçekleştiremez ![]() ![]() ![]() ![]() Kant öncesi felsefenin tanrılaştırdığı us, böylelikle tahtından indirilmiş olmaktadır; artık, aşkınlık yöntemiyle çalışan salt usa güvenilmeyecektir ![]() ![]() ![]() Elimizle tuttuğumuz taşı yere bırakınca onun düştüğünü görüyoruz ve ancak ondan sonradır ki (a Posteriori) "bırakılan taş düşer" bilgisini edinebiliyoruz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Demek ki bunlar duyarlığın dışardan almadığı, kendinden çıkardığı bir şeylerdir ve duyarlık bunları katmadan, dışardan aldığı hiçbir şeyi bize gönderemez ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kant'a göre bunlar birer biçim'dir ve ancak duyarlığın sezisiyle elde edilebilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Görüldügü gibi, Kant, artık aşkın (Al ![]() ![]() ![]() ![]() Kant'a göre us bu görevi gerçekleştirmeseydi, ne duyuların verileri ve ne de duyarlığın katkıları bilimsel bilgiyi gerçekleştirebilirdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kendi kurduğu bu terimle, eleştirici bakışını dilegetirerek, bilgi'nin duyuların ürünü olduğunu savunan duyumculuk'la anlığın ürünü olduğunu savunan anlıkçılık'ın üstüne aşıyor ve gerçeğin, her ikisinin birleşik bir üstünde'liğinde olduğunu ileri sürüyor ![]() Önemli olan şudur ki, Kant, deneyüstü'ne deney'le bağıntısını kesmeden çıkmaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kavramlar'la nesneler asla kopmaksızın bağıntılı olmalıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Örneğin matematik yargıların tümü bu niteliktedir, "iki kez ikinin dört ettiği" yargısı hiçbir deneyden çıkarılmamıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kant, usun önsel kalıplarını, Aristoteles'ten de yararlanarak, yargı biçimlerinden çıkarıyor ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bunları meydana getiren kalıplar, sırasıyla: Tümellik (Os ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bunları meydana getiren kalıplar, sırasıyla: Varlık (Os ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bunları meydana getiren kalıplar, sırasıyla: Tözlülülük (Os ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bunları meydana getiren kalıplar, sırasıyla: Olanaklılık (Os ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bunlann içinde en önemli bulduğu ilişki'dir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kant'a göre us, deneyin verileriyle bağını koparıp metafizik yapamayacağı gibi deneyin verilerinin arkasına geçerek fizik de yapamaz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kant'ın oluştuğu ortam, bir matematik-fizik-usçuluk ortamıdır ![]() ![]() ![]() ![]() Tarihsel düşünce diyalektiği XVIII ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Salt Usun Eleştirisi'nde bu özgürlük dileğinin işe yaramadığı anlaşılmıştır; salt us deneyle olan bağını kopararak kuram yapamıyor, ama eylem de yapamaz mı? ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ceza korkusu, armağan umudu, beğenilme isteği, göreneğe uyma zorunluğu vb ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Demek ki tanrısal ve dinsel bir törebilim, gerçek bir törebilim değildir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Törebilimsel yasa, deneylerden elde edilmiş bir koşullu (Al ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Görüldügü gibi Kant, Salt Usun Eleştirisi'nde yadsıdığı metafiziği pratik usun eleştirisinde diriltmeye çalışmaktadır ![]() ![]() ![]() Kant'ın üçüncü büyük yapıtı Yargı Gücünün Eleştirisi (Kritik der Urteilskraft, 1790) bu sorunun karşılığını arayacaktır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Doğru bir düşünceyle gerçekleştirilen bir iyi'liğe "güzel bir davranış" diyoruz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Güzel'in niteliği, hiçbir karşılık gözetmeksizin yargılanır oluşudur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Güzelin başka bir niteliği de tümel geçerli oluşudur, Kant böylece önsel bireşimsel yargıyı burada da yakalamış oluyor ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bir müzik parçasında bize zevk veren onun bestelenme nedeni değildir, oysa o gene de bir ereğe uygun olduğu için güzeldir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kant, yapıtının ikinci bölümünde, ereklik (Al ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cansız doga, sürekli bir nedensellik içinde Dekartcı bir mekanizmle düzenlenmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() Kant, burada, usun metafizik yapamayacağını söylediği halde metafiziğin alanına yeniden ve iyice girmekte olduğunu görerek sakıntılı bir dil kullanmaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kendisinden önceki felsefe akımlarının düşünsel sentezini ustaca gerçekleştiren Immanuel Kant'ın, kendisinden sonraki felsefe akımlarını büyük ölçüde etkileyen bu üç önemli yapıtını toparlarsak şu sonucu saptarız: Doğru'yu us kurar, iyi'yi us buyurur, güzel'i us yargılar ![]() ![]() ![]() Immanuel Kant'ın kendi felsefesini adlandırmak için ilerisürdüğü eleştiricilik deyimi, inakçılık ve şüphecilik deyimlerine karşıt bir anlam taeir ![]() ![]() ![]() Alıntıdır |
![]() |
![]() |
![]() |
Felsefe Akımları |
![]() |
![]() |
#11 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Felsefe AkımlarıNİHİLİZM ( Hiççilik ) Hiççilik, Nihilizm veya Yokçuluk genel olarak tanrının var oluşunu, ruhun ölümsüzlüğünü, iradenin özerkliğini, aklın otoritesini, değerlerin nesnelliğini, bilginin imkanını, tarihin mutlu sonunu yad*sıma türünden bir reddiye dışında, bir de umutsuzluk, düş kırıklığı duygusu ihtiva eden görüş ![]() ![]() ![]() Rusya'da özellikle genç entellektüel kesim arasında taraftar bulan bir felsefî yaklaşımdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İvan Sergeyeviç Turgenyev'in Türkçeye Babalar ve Oğullar adıyla çevrilen romanının kahramânı Bazarov'un kişiliğinde ifâde bulmuştur ![]() Hiççilik, Friedrich Nietzsche ile birlikte, felsefede de önemli bir sorun ve kavram olarak ele alınmaya başlamıştır ![]() ![]() Nietzsche'ye göre, nihlizm, yüksek ideallerin değerlerini yitirmelerinden kaynaklanan olumsuz düşünce tutumudur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Heideger ise nihilizmi Batı düşüncesini oluşturan öğelerden biri olarak görür; bu görüş, değeri ve "varolan"ı tanımlamak için gerçekte, varlık sorusunu sormayı kendine yasaklar ![]() Alıntıdır |
![]() |
![]() |
![]() |
Felsefe Akımları |
![]() |
![]() |
#12 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Felsefe AkımlarıENDİVİDÜALİZM Bireyin özgürlüğüne büyük ağırlık veren ve genellikle kedine yeterli, kendi kendini yönlendiren, görece özgür bireyi yada benliği vurgulayan siyaset ve toplum felsefesi ![]() ![]() Endividualizm, bütün ortaçağı kapsayan Hristiyan dünya görüşüne bir tepki olarak Rönesans’ta ortaya çıkan bir dünya görüşüdür ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bireycilik, bir değerler sistemi olduğu kadar, insan yapısıyla ilgili bir kuram, genel bir davranış biçimi ve belirli siyasal ekonomik, toplumsal ve dinsel düzenlemelere yönelik bir inanç anlamına gelir ![]() 1) bütün değerler insan merkezlidir: insanlarca yaratılmış olmasalar bile, onlar tarafından yaşanır ![]() 2) Birey kendi başına bir amaç ve yüce bir değerdir, toplum bireyin amaçları için sadece bir araçtır ![]() 3) Bütün bireyler, bir anlamda ahlakça eşittir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Genel bir davranış biçimi olarak bireycilik, özgüvene, gizliliğe ve başka bireylere saygı göstermeye büyük önem verir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bireycilik, her bireyin (ya da ailenin) mülk edinmek için en çok olanaktan yararlanabileceği bir mülkiyet sistemi önerir ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Felsefe Akımları |
![]() |
![]() |
#13 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Felsefe AkımlarıENTÜİSYONİZM ( SEZGİCİLİK ) Bilginin sezgiyle elde edilebileceğini savunan öğretilerin genel adı, özel olarak Bergsonculuk ![]() ![]() ![]() ![]() 1) felsefesel entüisyonizm: Fransız idealisti Henri Bergson’un öğretisi olarak Bergsonculuk adıyla da anılır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 2) Ruhbilimsel entüisyonizm: William Hamilton ve İskoçyalılar tarafından geliştirilmiştir ![]() ![]() ![]() 3) Törebilimsel Entüisyonizm: George Moore, David Ross, Charlie Broad, Alfred Ewing vb ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 4) Matematiksel Entüisyonizm: Brower, Weyl, Heyting vb ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Felsefe Akımları |
![]() |
![]() |
#14 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Felsefe AkımlarıEZOTERİZM Ezoterizm, asıl gerçeklerin yalnızca anlayabilecek yetenek ve bilgide olanlara bildirilebileceği görüşü üzerine temellenen bir öğreti sistemidir ![]() ![]() ![]() Ezoterizm özünde, bilgi ve görgülerin kapalı bir topluluk içinde ve aşamalı olarak verildiği bir çalışma ve öğreti sistemi olarak tanımlanabilir ![]() ![]() ![]() ![]() Ezoterizm sözcüğü, köken olarak Yunanca' daki esoterikos sıfatından türemiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ezoterik sıfatının tanımı gereği, bir öğreti sistemi olarak Ezoterizmin üç temel özelliği vardır: * Öğretiyi alacak kişilerin özenle seçilmelerinden sonra, "inisiyasyon" yöntemiyle topluluğa kabul edilip yine aynı yöntemle ilerletilmeleri; * Öğretilerin, inisiyasyon yöntemi uyarınca bir dereceler silsilesi içinde verilmesi; * Öğretilerin kapsamında öncelikle simgelerin, allegorilerin ve özdeyişlerin kullanılmasıyla, bireye kendi gerçeklerini bulma yolunun açılması ![]() Görüldüğü gibi, Ezoterizm bir sistem olarak aktarılan öğretinin özünden bağımsızdır ve temelde biçimsel bir işleyişi nitelendirmektedir ![]() Ezoterik öğreti sisteminin doğusu, İnsanoğlunun doğa yasaları üzerinde düşünmeye koyulması ve doğanın ve evrenin gerçeklerini arayıp bulmaya başlaması kadar eskidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ezoterizm uygulayan toplulukların büyük çoğunluğu, ulaştıkları gerçeklere ilişkin bilgi ve bulgulardan yalnızca kendi üyelerinin yararlanmalarını öngörmez; kendi dışlarındaki toplumu ve tüm İnsanlığı da gözetirler ![]() ![]() ![]() Ezoterizmin kapalılık gerekçesi Hermesçiliğin su sözleri ile daha iyi anlaşilabilir : "Her us büyük gerçekleri kavrayamaz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ezoterizmin işlevi, bazılarınca bilinen bir takım gerçeklerin, bilemeyenlere aktarılmasından ibaret değildir ![]() ![]() ![]() Ezoterizmin temel kuralı gereği, bilgiler yalnızca yeterli düzeyde anlayış yeteneği olan ve bu yolda ilerleme özelliği gösterebilen kişilere aktarılmalıdır ![]() ![]() ![]() ![]() Ezoterizmi benimseyip uygulayan kuruluşlar ve topluluklar, kendi öğretileri kapsamında çoğunlukla din, töre, bilim ve sanat gibi konuları bir bütün biçiminde işleyip, öğretilerine göre yorumlamışlardır ![]() Bununla birlikte, salt "bilimsel", salt "dinsel-töresel" ya da salt "sanatsal" Ezoterizmden de söz edilebilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ezoterizmi benimseyen topluluklar, kendilerine özgü bir çalışma yöntemi ve öğretisi olan, üyesi olmayan kişileri çalışmalarına almadığı gibi, öğretilerini kendi üyelerinden başkasına açmayan örgütlenmelerdir ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|