Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > Serbest Forum

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
psikoanalistler

Psikoanalistler Burada...

Eski 08-04-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Psikoanalistler Burada...



Sigmunt Freud (1856-1939)



Sigmund Freud 6 Mayıs 1856 tarihinde Moravia, Freiberg'de doğdu 1860 yılındaailesi Viyana’ya yerleşti 1865'te Gymnasium’a (ortaokul) girdi 1873'te Viyana Üniversitesine tıp öğrencisi olarak girdi 1876-82 Viyana’da Fizyoloji Enstitüsünde Brücke’nin yanında çalıştı 1877 yılında anatomi ve fizyoloji üzerine makaleler yazmaya başladı 1881'de Tıp doktoru olarak mezun oldu Bir yıl sonra Martha Bernays ile nişanlandı 1882-5 yılları arasında Viyana Genel Hastanesinde çalıştı, beyin anatomisi üzerinde yoğunlaştı 1884-7 yıllarında Kokainin klinik kullanımı üzerine araştırmalar yaptı

1885'te Nöropataloji Privatdozent’i (üniversite hocası) olarak atandı 1886 yılında Martha Bernays’la evlendi ve Viyana’da sinir hastalıkları üzerine özel muayenehane açtı 1886-93 arasında Viyana’da Kassowitz Enstitüsünde nöroloji üzerine, özellikle çocuklardaki beyin felçleri üzerine sürekli çalışma yaptı ve pek çok çalışması yayınlandı1887 yılında ilk kez baba oldu ve en büyük kızı Mathilde doğdu 1887-1902 de Berlin’deki Wilhelm Fliess’le arkadaşlık kurdu ve onunla yazışmaya başladı Freud’un, bu dönemde, ona yazdığı ve ölümünden sonra, 1950’de yayımlanan mektupları görüşlerinin gelişimine pek çok ışık tutmuştur

1887 yılında uygulamalarında hipnotik telkini kullanmaya başladı 1888 tarihinde Histerinin katartik sağaltımında hipnozu kullanarak, Breuer’i izlemeye başladı Giderek hipnozu bıraktı ve onun yerine serbest çağrışımı geçirdi1889da Telkin tekniğini incelemek üzere, Nancy’de Bernheim’ı ziyaret etti Aynı yıl en büyük oğlu Martin doğdu 1891 yılında Afazi üzerine monografi yaptı Bir yıl sonra küçük oğlu Ernst doğdu 1893 ile 1898 ylları arasnda Histeri, obsesyonlar ve anksiyete üzerine araştırma ve kısa makaleler yazdı

1895 yılında Breuer ile birlikte, “Histeri Üzerine Çalışmalar”; olgu öyküleri ve Freud’un kendi tekniği betimlemesi çalışmalarını yayınladı 1893 ile 1896 yıllarında Freud’la Breuer arasında giderek artan görüş ayrılığı oluştu Freud, savunma ve bastırma kavramlarını ve de nevrozun, ego ile libido arasında bir çatışmanın sonucu olduğunu getirdi 1895 yılında Bilimsel bir ruh bilim projesi oluştu ve Freud’un Fliess’e mektupları arasında bulundu İlk kez 1950’de basıldı Ruhbilimi nöroloji terimleri ile anlatmak için başarısız bir girişimdi, ama Freud’un daha sonraki çoğu kuramının habercisiydi1896 “Ruh çözümleme” teriminin ortaya çıkış tarihi ve aynı zamanda babasının (80 yaşında) ölüm yılıdır

1897 Freud’un öz-çözümlemesi; yaralanma kuramının terk edilmesine ve çocuksu cinsellik ve Oediepus karmaşasının benimsenmesine yol açtı 1900 yılında “Düşlerin Yorumu” Son bölümünde, Freud’un zihinsel süreçler, bilinçdışı ve haz ilkesinin üstünlüğü üzerine tüm görüşleri ilk kez özetlendi 1901 “Günlük Yaşamın Psikopatolojisi” adlı kiabn yayın tarihidir Bu, düşler hakkındaki kitapla birlikte, Freud’un kuramlarının, yalnızca patolojik durumlara değil normal zihinsel yaşama da uygulandığını ortaya koydu 1902 yılında Professor Extraordinarius olarak atandı Üç yıl sonra “Cinsellik Kuramı Üzerine Üç Deneme” isimli çalışmasıyla; İnsanoğlunda, cinsel içgüdünün gelişiminin, bebeklikten erişkinliğe dek ilk kez izlenişini anlattı

Bir yıl sonra Jung ruh çözümlemeye katıldı 1908 yılında Ruhçözümleyicilerin ilk uluslar arası toplantısı Salzburg’da yapıldı 1909'da Freud ve Jung konferans vermek üzere ABDye çağırıldılar Bir çocuğun ilk çözümlemesinin olgu öyküsü (küçük Hans beş yaşında) daha önce, erişkinlerin çözümlemesinden çıkarılmış olan sonuçların, özellikle de bebeklik cinselliği ile Oediepus ve iğdiş edilme karmaşasına ilişkin olanların desteklenmesi bu konferansda anlatıldı 1910 yıllarında “Narsisizm” kuramı ilk kez ortaya çıkarıldı 1911 ile 1915 tarihleri arasında Ruh çözümleme tekniği üzerine makaleler yazdı 1911 yılında Adler ayrıldı Ruh çözümleme kuramları, psikolojik bir olguya, Dr Schreber’in öz yaşam öyküsüne uyarlandı 1912-13 yıllarında “Totem ve Tabu”: Ruh çözümleme, antropolojik malzemeye uyarlandı

1914 tarihinde Jung Freud ile çalışmalarına son verdi Böylece “Ruhçözümsel Devinimin Tarihi Üzerine” Adler ve jung hakkında polemik yapılan bir kesimi de içerdi Freud Son büyük olgu öyküsü olan, “Kurt Adam”ı yazdı (1918’e dek yayınlanmamıştır) 1915de Günümüze yalnızca beş tanesi gelmiş temel kuramsal sorularla ilgili oniki “metapsikolojik” makaleden oluşan dizi yayınlandı 1915-17 yıllarında “Giriş Konferansları” yayınlandı Bu, Freud’un görüşlerinin birinci Dünya Savaşı’na kadarki durumunun kapsamlı genel bir değerlendirmesiydi 1919 Narsisizm kuramının savaş nevrozlarına uygulanması ve ikinci kızının ölüm yılı oldu 1920'da ”Haz İlkesinin ötesinde”: “yineleme takıntısı” ve “ölüm iç güdüsü” kuramını ilk kez açık olarak tanıttı 1921 yılı “Grup Ruhbilimi” Egonun sistematik bir çözümsel incelenmesinin başlangıcı oldu İki yıl sonra “Ego ve İd”

Bir id, bir ego ve bir de süperegoya bölünmesiyle aklın yapı ve işleyişinin büyük ölçüde düzeltilmiş tanımını yaptı Ve kanser hastalığı ilk kez ortaya çıktı 1925 yılında kadınların cinsel gelişimi üzerine düzeltilmiş görüşler sundu Bir yıl sonra “Ketvurmalar, Belirtiler ve Anksiyete” Anksiyete sorunu üzerine düzeltilmiş görüşler sundu 1927de “Bir yanılsamanın geleceği” Bir din tartışması: Freud’un geriye kalan yıllarının çoğunu adadığı bir dizi toplum bilimsel çalışmanın birincisini yayınladı

1930yılında “Uygarlık ve Hoşnutsuzlukları”nı yayınladı Bu, Freud’un yıkıcı iç güdüler (ki ölüm iç güdüsünün bir görünümü sayılmıştır) üzerine ilk kapsamlı çalışmasını içerdi Freud, Frankfurt kenti tarafından Goethe ödülü ile ödüllendirildi1933 tarihinde Hitler Almanya’da güç kazandı Freud’un kitapları Berlin’de halk önünde Naziler tarafından yakıldı 1934 ile 1938 yılları arasnda yayınlanan “Musa ve Tek Tanrıcılık” Freud’un yaşarken yayımlanan son kitabı oldu

1936 yılında Hitler Avusturya’yı işgal etti Freud, Londra’ya gitmek üzere, Viyana’yı terk etti O dönemde üzerinde çalıştğı “Ruhçözümlemenin Bir Taslağı”, Ruh çözümlemenin son, bitmemiş ama köklü bir tanımı idi
23 Eylül 1939 da Londra'da öldü

Yirminci yüzyılın en etkili düşünürlerinden biri olan Freud'un bilime en büyük katkısı insan zihnini araştırmak için yeni bir yol sunmasıydı Onun büyük başarısı, yalnızca insan ruhunun türlü devinim ve davranışlarının nedenlerini açıklamak değil, aynı zamanda yığılmış bulunan karmaşa durumundaki verileri bir düzen üzere inceleyip belli bir sisteme sokmuş olmasıdır Freud katı bir determinist idi Ancak bu düşünsel tutumunu zaman zaman yumuşatmasını bilmiş, her olasılığı bilimsel önyargısızlıkla incelemeye çalışmış ve yaşamının ilk döneminde vardığı kesin gibi görünen kalıpları sonradan bırakmıştır Freud’un varmış olduğu sonuçlar, kendisinin de kabul ettiği gibi, hiçbir zaman değişmez, şaşmaz, evrensel gerçekler değildir; düşüncelerini, yeni koşullar altında her an değiştirmeğe hazırdır Önemli olan, ortaya koymuş olduğu ve psikanaliz dediği insan ruhunu inceleme yöntemidir Freud’un dünyasına ilgi duyanlar yalnızca psikolog ve psikiyatrlar değildir; filozoflar, ahlakçılar, sanatçılar, toplumbilimciler, hatta siyasetçiler bile Freud’un düşünce ve yönteminin etkisi altında kalmışlar, ondan yararlanmışlar, kendilerine yeni ufukların açıldığını görmüşlerdir

Alıntı Yaparak Cevapla

Psikoanalistler Burada...

Eski 08-04-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Psikoanalistler Burada...



Alfred Adler(1870-1937)



Akıldan geçenleri okuma konusu, artık bilimin tam menzili içine girdi İnsan beyninin içinden geçen düşünceleri, özetle aklı okuma konusu bugüne kadar bilimin el atamayacağı bir alan sanılıyordu Ancak, son on yılda beyin görüntüleme teknolojisinde devrim yaratan gelişmeler sayesinde zihnimizden geçenleri gerçek zamanda okumak artık olası

Adler, Macaristan'dan Avusturya'ya göç eden bir ailenin ikinci çocuğu olarak 1870 yılında Viyana'da doğdu Babası ticaretle uğraşmaktaydı 4 yaşına geldiğinde büyüyünce doktor olacağını söylemeye başlamıştı Bunu söylemesinde elbette sıkıntılı çocukluk yaşantılarının etkisi vardı Bunlar arasında yanındaki yatakta yatarken ölen kardeşine ait izlenimler, kendisinin de raşitizm nedeniyle kemiklerindeki sorunları olması ve sürekli hasta olarak gördüğü annesini iyileştirme isteği sayılabilir Adler insanları tanıyabilmesini sokak çocukluğundan gelmesine bağlar

Tıp eğitimi ve ihtisasını yapıp göz hekimi olarak, çalışmaya başlamıştır Ancak muayenehanesinin iş yapmaması üzerine pratisyen hekimlik yapmaya başlamış ve çevresinin sevgisini kazanmıştır Bu dönemde Viyana'da daha çok yoksullara hitap eden polikliniklerde çalışmıştır 27 yaşında evlenmiştir 32 yaşındayken bir dostu ile birlikte tıbbi nitelikli bir dergi çıkartmaya başlamıştır O yıl Freud ile tanışarak, psikanalitik akımın içine girmiştir 37 yaşında iken "Organların Yetersizliği Üzerine İnceleme" adlı eserini yazmıştır 40 yaşına geldiğinde ise, bu derneğin başkanı olmuştur Bir yıl kadar sonra Adler'in görüşleri ile Freud'unkiler farklılaşmaya başladı Adler'in "Eril Protesto" adını taşıyan yazısı grupta tartışma ve yoğun eleştirilere maruz kaldı Bunun üzerine Adler ve ona eşilik eden 6 kişi dernekten istifa edip, Bireysel Psikoloji Derneği'ni kurdular 42 yaşında "Nervöz Karakter" adlı ikinci kitabını yayınlayan Adler, 2 yıl kadar sonra yeni derneğin içinden arkadaşlarının ve kendisinin çok sayıda yazılarını içeren "Tedavi Etmek ve Eğitmek" adlı eseri oluşturmuştur Bu sırada bir üniversiteye öğretim elemanı olarak başvurusunu yapmış ama red cevabı almıştır

IDünya Savaşı'nın başlaması ile, askeri hekim olarak görev yapmış, başarıları dikkati çekmiştir Bunun üzerine cephe hekimlerinin savaşlarda da rastlanabilen "akut stres bozuklukları ve travma sonrası stres bozukluğu" konularında eğitimlerini arttırmaları için daha üst bir göreve atanmıştır Savaşın bitişinde Osmanlı İmparatorluğu gibi Avusturya-Macaristan İmparatorluğu da karşı taraf tarafından bölünmüş ve işgal edilmişti Savaş sonrası yazdığı bir yazıda "insanların kendileri ile ilgisi olmayan bir savaşa girmek için heyecan duymasını, kendilerinin hissettikleri acizlik ve çaresizlik duygularından kaçınmak" şeklinde açıklamıştır

Gene savaş karşıtı "Öteki taraf" adlı yazısında halkın savaşçı bir eğilimle beslendiğinde, propagandalar ile birlikte , özellikle kişilikleri ve yaşantıları ile ilgili sorunlar da yaşıyorlarsa, savaş fanatiği haline gelebildiğini belirtir Adler'e göre halkın çoğunluğu ise durumu yeterince netlikte bilemedikleri ve değerlendiremedikleri için, baştaki yöneticilerin isteği ile savaşmaya gider Ne zamanki savaş kaybedilir, o zaman halk kendilerini ezenlerden kurtulur Başkası ile savaşarak elde edemeyeceği huzura, asıl gereksinimi olan kendini rahatça ifade edebildiği demokratik yönetim ile ulaşır Adler 50 yaşındadır, savaş bitmiştir Artık ülkenin tekrar eğitim ve kalkınma hamlesine girme dönemidir

Bu aşamada Adler de üzerine düşen görevi yapar, öğretmenler için çocuk yetiştirmeye yönelik kurslar, danışmanlık hizmetleri ve eğitimde yeni sistemler üzerine çalışmalara kendi yaklaşımları ile katılır Bu dönemde İnsan Bilgisi adlı kitabını çıkarmıştır Bu yıllardan sonra daha çok yurtdışında kongre ve seminerlerden aldığı davetlere katılır 59 yaşına geldiğinde Amerika'da Columbia Üniversitesi'nde iki yıl sürecek öğretim üyeliği görevine başlar 67 yaşında iken Hollanda'da verdiği bir seminer sonrasında göğüs ağrısı hisseder Hekimin dinlenme ve tedavi önerisine karşın, programında olan İngiltere'deki konferansa katılır Ancak İngiltere'deki konferansın dördüncü gününde kendisini o günkü derse bekleyenler, bir süre sonra hocalarının sabah üniversiteye giden bilim yolunda kalp krizinden öldüğü haberini alacaklardır

Adler'e göre yetersizlik algısı gerçek yetersizlik durumundan çok daha etkili idi Bu his insanlarda ya bu durumun ortadan kaldırılmasına yönelik çabalamaya, ya içine kapanarak, dünyaya küsmeye ya da antisosyal davranışlarla çevreye ve çevredekilere zarar verici davranışlara yol açmaktaydı Dünyaya küsen birey kendinde kırıntı halinde bile olsa varolan toplumsallık duygusu ile tekrar toplum içine çekilip, aktif hale gelebilir Adler'e göre yaşam topluma karşı bir sorumluluktur Adler eğitimdeki hatalar sonucunda da çocuğun ezilmesi, ağır cezalar uygulanması, pasif duruma alıştırılması, inisiyatif ve yaratıcılığın kullandırılmaması, tek başına bir şey yapamayacağı duygusunun yerleşmesi görülebilmektedir Ayrıca çevre de buna destek olmakta büyükler yanında kendini ifade etmesi önlenmekte, arkadaşlarının alaylarına müdahale edilmemesi de buna zemin hazırlayabilmektedir Kişiler hissettikleri aşağılık duyguları ile ya başka özelliklerini öne çıkararak diğer insanlar üzerinde üstünlüklerini göstermeye çalışırlar ya da sıkıntı, utanç, endişe ve değersizlik hisleri ile daha dar bir çevre içine sığınıp, onlar üzerinde baskı kurmaya çalışabilirler Bu durumu takiben kişilerde çok farklı bağımlılıklar (alkol,uyuşturucu madde, kumar vb), çeşitli nevrotik bozukluklar, cinsel davranım bozuklukları ve antisosyal davranışlar sonucu suça eğilim gözlenebilmektedir Adlerci görüşe göre, bu gibi bozuklukların tedavisinde altta yatan aşağılık duygularını oluşturan olumsuz düşünce şemalarının düzeltilmesi gerekir Bireyler hangi soydan,cinsiyetten , sosyokültürel çevreden gelirlerse gelsinler öncelikle insandırlar

Her insan zekası, duyguları ve kültürü ile değerlidir Doğan her bebek geleceğimiz için önemlidir İyi ürün almak için, toprağa tohum atmak yetmez, ona iyi bakım vermek gerekir Sadece başkalarında bulunan, sahip olamadığımız kaynakları övüp, sahip olduklarımızı görmezden gelmek de bir aşağılık duygusu ifadesidir Önemli olan kendi kaynaklarını diğerlerinin kaynaklarına göre geliştirmek için çaba sarfetmektir Bunun için elbette ki, herkes üzerine düşen görevi yapmalıdır Siz ancak görevinizi tam olarak yaparsanız, yakınma hakkına sahip olabilirsiniz Aksi halde yapılan yakınmalar kendi değersizlik hislerimizin ve aşağılık duygularımızın başkalarına yüklenmesi, yansıtılmasından başka bir şey değildir Kendinizi ancak daha çok çalışarak, emek harcayıp, ürün vererek ortaya koyabilirsiniz Bu da ne yazık ki, yorulmadan olmaz Ne kadar acılar yaşanmış olursa olsun, inatla "ben hala varım" denmelidir Kararmış gümüşler, gözalıcı parlaklıktaki gümüşlere dönüşebilir, yeter ki parlatmak için çabalayın

Alıntı Yaparak Cevapla

Psikoanalistler Burada...

Eski 08-04-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Psikoanalistler Burada...



Carl Gustav Jung (1875-1961)



Carl GustavJung Freud tarafından psikanalizin mirasçısı olarak görülmüştür 1914 yılında arkadaşlıkları bozulmuş ve çalışmalarına Freud’dan ayrılarak analitik psikolojisi adı altında devam etmiştir

Jung 1875’te İsviçre’de dünyaya gelmiştir Babası bir din adamıydı Annesi duygusal problemleri olan dengesiz bir kadındı1900 yılında Basel Üniversitesi’nde tıbbı bitirdi Freud ‘un rüyaların yorumu adlı kitabını okuduktan sonra psikanalizle ilgilenmeye başladı1906 yılında ilk defa Freud’la Viyana’da bir araya geldiJung Freud’un takipçilerinden farklı olarak psikanalizle tanışmadan önce ün yapmış ve psikanalizle tanıştıktan sonra da Freud ‘u eleştirmiştir1902 yılında yazdığı Bilinçdışı Psikolojisi adlı kitabında farklı bir libido görüşü ortaya atarak bu eleştirilerine yer vermiştir1914 yılında Freud ile yollarını ayırdı38 yaşındayken çok şiddetli duygusal problemler yaşadı ve bu çatışmayı kendi bilinçdışıyla yüzleşerek çözümlemişti1932 yılında Federal Polytectinical Üniversitesi’nde prof olarak atandı1942 yılında sağlık problemleri nedeniyle istifa etmek zorunda kaldı1961 yılında Küsnacht ‘da öldü

Jung insanın kişiliğinin sadece geçmişe göre değil kişiliğin geleceğe yönelik hedeflerimiz , tutkularımız ve ümitlerimiz tarafından şekillenebileceğini ileri sürmüştür

Jung yaşamı boyunca bilinçaltını vurgulamış ve bilinçaltına yeni bir boyut olan kolektif bilinçaltını getirmiştirPsişe 3 seviyeden oluşur; bilinç , kişisel bilinçaltı ,kolektif bilinçaltı Bilinç; algılarımızı ve anılarımızı oluşturur ve bizim çevremize adapte olmamızı sağlayan gerçeklikle bağlantı kurma yoludur Kişisel bilinçaltı; dürtüler , arzular, silik algılar ve bireyin bastırılmış deneyimlerinden oluşur Bu deneyimler birleşik komplexleri oluşturur Komplexler;zihnin güç ve aşağılık hissi gibi düşüncelerle meşgul olmasına neden olan ortak ana konu , duygu, anı ve isteklerdir Kolektif bilinçdışı; birey tarafından bilinmeyen genel evrimsel deneyimlerini kapsar , kişiliğin temelini oluşturur Onların farkında değiliz ve kolektif bilinçdışı şimdiki davranışlarımızı yönlendirir

Kolektif bilinçdışındaki kalıtsal eğilimlere arketip denir Arketipler insanların benzer durumlarda benzer şekilde davranmasına neden olan zihinsel deneyimlerin önceden belirleyicileridir Temel arketipler;
Persona ;gerçek kişiliği saklar Başkalarıyla ilişkiye geçtiğimiz de giydiğimiz maskedirbu maske bizi topluma görünmek istediğimiz gibi sunar

Anima ve animus arketipleri; bir insanın hem kadınsı hemde erkeksi eğilimlerini gösterir Anima erkeklerde dişilik özelliklerini, animus kadındaki erkek özelliklerini gösterir

Gölge arketipi; tüm ahlaksızlıkları , ihtirasları ve nahoş arzu ve faaliyetleri içinde saklar

Ben; kişinin tümünü temsil eder Ben her zaman kendini gerçekleştirmek için çabalar

Jung libidoyu genelleştirip bir hayat enerjisi olarak ele almıştır Libidinal hayat enerjisini sadece cinsel nitelikte ele almamış, bunun beslenme ve gelişme işlevlerine de hizmet ettiğini ileri sürmüştür Çocuğun anneye olan düşkünlüğünü annenin çocuğun ihtiyaçlarını karşılaması açısından açıklamıştırÖdipal komplex sürecini reddetmiştir Çocuğun olgunlaşması sırasında beslenmeye ilişkin işlevler cinsel duygularla örtüşür Libidinal enerji ancak ergenlikten sonra heteroseksüel şekle dönüşür

Jung hastalarının kişilik komplexlerini ortaya çıkarmak amacıyla kelime çağrışım testini geliştirmiştir Kelime çağrışım testinde hastaya bir kelime okunur ve hasta aklına gelen ilk kelimeyle karşılık verir Kişinin tepki süresi, nefes alma süresi ve deri iletkenliği ölçülür Hasta aklına gelen kelimeyi söylerken tepki süresi uzarsa nefes almada düzensizlik varsa ve deri iletkenliğinde değişiklik varsa bu kelimeyle ilgili duygusal bir problem olduğu sonucuna varılır
Jung içedönüklük ve dışadönüklük tartışmaları ile de tanınırDışadönük kişi libidosunu kendi dışındaki olaylara , kişilere ve durumlara yatırır Bu insanlar dış faktörlerden kolay etkilenir, özgüveni tamdır ve sokulgandır İçedönük kişi libidosunu kendi içene doğru yatırmıştır Bu kişiler dış etkenlere karşı dayanıklıdır, alıngan ve özgüveni azdırİki kavramda bir insanda bulunur Fakat biri diğerine daha baskın gelir

Jung’un çalışmalarının psikoloji ve psikiyatri alanlarının yanı sıra din, tarih, sanat ve edebiyat alanları üzerinde etkisi olmuşturDikkate değer katkılarına rağmen çağdaş psikoloji tarafından kabul görmemiştirJung’un düşünceleri 1970-80 yılları arasında mistik içeriğinden ötürü halkın büyük ilgisiyle karşılanmıştır,

Jung’a Ait Sözler

• Mars gezegenine ulaşmak, kendi kendine ulaşmaktan daha kolaydır
• Diğerinin sevmediğimiz özellikleri, kendi kendimizi bulmaya yardım edebilir
• Duygusuz karanlığı aydınlatamayız ve bitkinliği harekete çeviremeyiz
• Düşünmek zor bir sanattır onun için çoğunluk tek karar verir
• Artık elinde mitolojinin anahtarı var Ruhun tüm kapılarını açmakta özgürsün
• Çocukken kendimi yalnız hissederdim; hala da öyle hissediyorum çünkü bazı şeyleri biliyorum ve bunları hiç bilmedikleri yada bilmek istemedikleri anlaşılan insanlara bazı ip uçları vermeye çalışıyorum
• Yalnızlık, insanın çevresinde insan olmaması demek değildir İnsan kendisinin önemsediği şeyleri başkalarına ulaştıramadığı yada başkalarının olanaksız bulduğu bazı görüşlere sahip olduğu zaman kendisini yalnız hisseder
• Bilinmeyen bir şeyi hissetmek ve bir gize sahip olmak önemlidir Böyle bir şeyi yaşamamış bir insan, önemli bir şeyi yaşamamış olur
• Tümüyle emin olduğum hiç bir şey yok Tümüyle inandığım bir şey de gerçekten yok Tek bildiğim, doğduğum ve var olduğum
• Doğduğumuz dünya çok acımasız, ama aynı zamanda ilahi bir güzelliği var Anlamlı oluşunun mu, yoksa anlamsızlığının mı ağır bastığına karar vermek, insanın yapısına bağlı
• Günümüzde, bizi tehdit eden tehlikenin doğadan gelmediğini, insan ve kitle ruhundan kaynaklandığını apaçık görüyoruz Tehlike insanın ruhundan kopmuş olmasında
• Tanrı Adem ile Havva'yı, düşünmek istemediklerini düşünmek zorunda bırakacak biçimde yaratmıştır
• Yaşamım bilinç dışının kendini gerçekleştirdiği öykülerden biridir

Alıntıdır

__________ O O O __________

İNSAN RUHUNA YÖNELİŞ // CARL GUSTAV JUNG

Ben ruhsal enerjiyi, tüm genelliği içinde, libido terimiyle belirtiyorum Benim başlangıç varsayımım şu; eğer ruhun kapalı bir sistem oluşturduğu doğruysa, yaşamın her türde belirtileriyle ortaya çıkan enerjetik bir güce sahiptir ruh; sözkonusu enerji, dışavurumlarının birinden birinde ortaya çıkacaktır Herhangi bir alana tutkuyla ilgi duyan birinin olgusunu ve bu ilginin bir anda kaybolup yerini boşluğa, ilgisizliğe bıraktığını varsayalım Oysa kapalı bir sistemde enerji, bulunduğunu yerden, ancak bir başka yerde varolma koşuluyla ayrılabilir; biz de bu durumda ancak, libidonun nereye kaydığını, kişinin hangi alanına geçtiğini ya da hangi önemli koşulla etkisini değiştirdiğini anlamaya çalışırız

Örneğimizin bu olgusunda, öznemizde alışılmışın dışında bir şeyler gözlemleriz Bu düşünceden hareketle, ruhsal olayların temelinde bir nedensellik görülebilir; bu nedensellik mantıksal bir sıralanış değildir; bizi şöyle bir düşünceye yöneltir:

Bugün bir özne şu ya da bu nesneye yarın yok olabilecek bir ilgi duyuyorsa karın ağrısı çekmeye benzer bu, ağrılar ansızın kayboluverir ve yerini başka bir sıkıntıya, örneğin yersiz bir korkuya bırakır Geçmişte, görünümü farklı olaylar dizisinin mantıksal ve nedensel sürekliliğini belirlemek olanaksızdı Kişinin şu ya da bu fanteziyle korkuya kapılacağı, baş ağrısına, baş dönmesine, yıldırım aşkına tutulacağı bilinmezdi Bugün bunların, düzey değiştiren aynı enerjinin değişik görünümleri olduğunu biliyoruz; enerji genellikle bilinci uyarır, kimi zaman da orada gözden kaybolur, birkaç basamak aşağı iner ve yürek çarpıntısı, karın ağrıları gibi olaylara neden olur, ardından değişik bir görünüm, örneğin bir düşünce, bir coşku görünümü altında yeniden belirir Enerjetik düşünce psikolojiye yabancı düştüğünden, tüm bu fenomenler ortak bir addan yoksundur Belirtilerde bir ana birim ve birbirleriyle bağlantı oluşturan eşdeğer ilintiler bilinmediği için bunları gözlemlemenin de hiçbir anlamı yoktu eskilerde Ruhsal enerjinin sözünü ettiğimiz değişimlerini daha iyi belirleyecek bir örnek size:

Hasta, tuhaf davranışlar gösteren elli altı yaşında bir kadın; birdenbire başlayan zihinsel karışıklık ve buna bağlı olarak sürekli yakınma Tıbbi araştırma sonucu ortaya çıkan hiçbir şey yok, yalnızca sırtta görülen tomurcuk biçiminde kabarıklar akla kötü bir urun varlığını getirebilir nitelikte Bu olguya nasıl katıldığımı anmısamıyorum; hastanın içinde bulunabileceği ruhsal durum gözönüne alınmamıştı Hastayı kontrol ettiğimde deri kabarcıklarının sırtın her iki yanında da simetrik olarak bulunduğunu gördüm Sonra hastalığın geçmişini araştırdım; nerede, nasıl ve ne zaman başladığın öğrenmeye çalıştım “Ne oldu böyle birdenbire, niye böyle ani başladı?‿ diye sordum hastaya Bu konuda hiçbir şey bilmiyordu Daha önce çok iyi bir durumdayken, sözkonusu hastalık bir anda ortaya çıkıvermişti Kendisiyle ilgilenen hekimleri sorguya çektim; her şeyi araştırdıkların, hastanın oğlu ve akrabalarıyla görüşmelerine karşın hiçbir bulgu edinemediklerin söylediler Fakat inatçı olduğum için (hâlâ da öyleyimdir) yeniden hastayı sorguya çektim: “İyi düşünün, geçen hafta Noel sırasında, herkesin evinde olduğu bayram günü ne oldu?‿ Hiçbir şey anımsamadığını yineledi

- Kuşkusuz, Noel için bir takım hazırlıklar yaptınız değil mi?
- Hayır, yapmadım
- Niçin yapmadınız?
-Çünkü oğlum gidiyordu
- Niçin?
- Evlenecekti
- Gitmesi gerekiyor muydu?
- Evet, hem de istemediği halde
- Hangi tarihte?
- Şu gün

Hastalığının ilk belirtisi, sözünü ettiği, o ˜şu gün’ de boy göstermişti Hekimlere bu bir "œhisteri" dedim Yaşama nedenlerinden birinin yok olması, hastada bilirli bir yerdeki enerji bölünmesine yol açmıştı Bu da, nedeni anlaşılmayan sıkıntıları ortaya çıkarmıştı Hasta, yaşlı dul kadın, bir başka kadın için giden oğlunun hastalığına neden olduğunu bilemezdi; oysa içinde bir şeyler başkaldırıyordu: Sevgili oğlum beni bırakıp gidiyor, ikinci kez dul kalıyorum; sıkıntıları, çığlıkları hep bundandı; hasta durumunu kendine açıklayamıyordu

* * *


Çağdaş bilimsel düşünce nedenselliğin oğludur; neden araştırmaları da geçerli akçedir bugün Sonuçta, düşyorumsal psikolojiyle ilgili bilimsel bir açıklama gerekti mi, tümdengelimli Freudcu düşünceler çok ilgi çeker Bunları kuşkulu bulduğum doğrudur, çünkü zorunlu olarak eksik kalırlar; sonuçta yer alanları karanlıkta bırakan nedensel kaynaklı düşünceler, ruhu tanımaktan uzaktır

Ancak büyük güçlükler karşısında, nedensel ve ereksel kavramların uygulamada olduğu kadara kuramsal alanda da işbirliği bugün hâlâ kullanılabilir ve bizi düşün doğasını en iyi biçimde tanımaya ulaştırabilir

* * *


Bilimsel ruh incelemesinin, geleceğin bilimi olduğuna inanıyorum Psikoloji, doğa bilimlerinin en genci ve henüz emekleme evresinde bugün Bizim için en önemli bilim dalı bu; gerçekten de, insanoğlu için en büyük tehlikenin açlık, deprem, mikropla, kanser olmayıp, yalnızca insanın kendisi olduğu, göze kamaştırıcı bir açıklıkla ortaya çıkmıştır

Nedeni ortada: Ruhsal yaraları saracak etkili bir çare yok henüz, oysa bu yaralar doğanın en acımasız, en büyük yıkımlarından daha da yok edicidir! İnsanı olduğu gibi, halkları da korkutan en büyük tehlike, psişik tehlikedir Beliren genel güçsüzlüğün nedenleri, bilinçaltını hiç dikkate almaksızın tek bilinçle, ama yalnızca bilinçle ilgilenmiş olmasıdır Bunu sonucu olarak insan için en büyük tehlike, bilinçaltı etkilerin biriktiği kitleden kaynaklanır ve bilincin akılcı direnmelerini susturur Her kitle örgütü, dinamit yığınından farksız gizli bir tehlike oluşturur Çünkü buradan, kimsenin istemediği ve hiç kimsenin de engelleyemeyeceği etkiler yayılır! Bu nedenle psikolojinin ve onun bilgilerinin, buluşlarının yaygınlaşması ve böylelikle insanların başları üzerinde dolaşan büyük tehlikelerin nereden kaynaklandığını öğrenmeleri gerekir İnsanların, modern savaşlar olarak beliren büyük yıkımlardan kendilerini korumaları herkesin tepeden tırnağa silahlanmasıyla olmaz! Silah yığınları savaşları gerekli gösterir! Gelecekte, bilinç setlerini yıkıp kurtularak dünyayı tehlikelere sürükleyen bilinçaltının yarattığı koşulları yok etmek, daha yeğlenir bir durum değil midir?

Umarım, tüm insanlık için geçerli olan bu sorunu aydınlatmaya yarayacaktır bu kitap

Küsnacht-Zürih, Ocak 1944
Carl Gustav Jung

Carl Gustav JUNG
Çev Engin BÜYÜKİNAL
Say Yayınları, 5 Baskı, 2004

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.