Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > Serbest Forum

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
başlamalıyız, felsefe, öğrenmeye

Felsefe Öğrenmeye Nasıl Başlamalıyız?

Eski 08-04-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Felsefe Öğrenmeye Nasıl Başlamalıyız?



I FELSEFE ÖĞRENMEYE NASIL BAŞLAMALIYIZ?

Giriş kısmında birkaç kez belirttik ki, diyalektik materyalizm felsefesi, marksizmin temelidir
Amacımız, bu felsefenin incelenmesi, öğrenilmesidir; ama bu amaca varmak için, aşama aşama ilerlememiz gerekir
Diyalektik materyalizmden sözettiğimiz zaman önümüzde iki sözcük vardır: materyalizm ve diyalektik; bu demektir ki, materyalizm, diyalektiktir Biliyoruz ki, Marx ve Engels'ten önce de materyalizm vardı, ama onlar, 19 yüzyılın buluşlarının yardımıyla, bu materyalizmin şeklini değiştirdiler (sayfa 35) ve "diyalektik" materyalizmi yarattılar
Materyalizmin çağdaş biçimini belirten "diyalektik" sözcüğünü, daha ilerde inceleyeceğiz
Ama, mademki Marx ve Engels'ten önce de materyalist filozoflar varolmuştu (örneğin 18 yüzyılda Diderot), ve mademki bütün materyalistler için ortak olan noktalar vardır, öyleyse, diyalektik materyalizmi ele almadan önce, materyalizmin tarihini öğrenmemiz gerekir Aynı şekilde, materyalizme karşı çıkarılan anlayışları da bilmemiz gerekir



II EVRENİ AÇIKLAMANIN İKİ BİÇİMİ

Felsefenin "en genel sorunların öğrenilmesi" demek olduğunu ve felsefenin amacının, evreni, doğayı; insanı açıklamak olduğunu gördük
Eğer bir burjuva felsefe elkitabını açıp bakarsak, içindeki felsefelerin çokluğu, çeşitliliği ile şaşırıp kalırız Bu felsefeler, "izm" ile biten, az ya da çok karmaşık, çok çeşitli sözcüklerle donatılır, örneğin kritisizm (eleştiricilik), evolüsyonizm (evrimcilik), entelektüalizm (anıkçılık) ve benzerleri gibi Bu çokluk, bir karışıklık yaratır Zaten burjuvazi de durumu aydınlatmak için hiçbir şey yapmamış, tam tersini yapmıştır Ama biz, bütün bu sistemler arasında bir seçim yapacak, iki büyük akımı, kesim olarak birbirine karşı iki anlayışı, ayırdedebilecek durumdayız Dünyanın
a) bilimsel anlayışı,
b) bilimsel olmayan anlayışı



III MADDE VE RUH

Filozoflar, dünyayı, doğayı, insanı, yani sonuç olarak bizi kuşatan her şeyi açıklamak işine giriştikleri zaman, şeyleri ayırdetmek gerekli olmuştu Biz, kendimiz de, gördüğümüz, dokunduğumuz maddi şeyler, nesneler bulunduğunu (sayfa 36) saptıyoruz Ayrıca göremediğimiz, dokunamadığımız, ölçemediğimiz, örneğin fikirler gibi, başka gerçekler olduğunu da saptıyoruz
Demek ki, şeyleri şöyle sınıflandırıyoruz: bir yanda maddi olan şeyler; öte yanda, ruh, düşünce ve fikirler alanında kalan, maddi olmayan şeyler
İşte böylece, filozoflar, madde ve ruh ile karşı karşıya geldiler



IV MADDE NEDİR? RUH NEDİR?

Az önce, şeylerin madde ya da ruh oluşlarına göre nasıl sınıflandırıldığını, genel olarak gördük
Ama bu ayrımın, çeşitli biçimlerde ve çeşitli sözcüklerle yapıldığını belirtmeliyiz
Böylece, ruhtan sözedilirken, düşünceden, fikirlerimizden, bilincimizden sözediyoruz; gene aynı şekilde, doğadan, dünyadan, yeryüzünden, varlıktan sözedilirken, maddeden sözedilmiş olunuyor
Gene bunun gibi, Engels, Ludwig Feuerbach ue Klasik Alman Felsefesinin Sonu adlı kitabında, varlık ve düşünceden sözettiği zaman, varlığa madde, düşünceye ruh demektedir
Düşünce ya da ruhun, varlık ya da maddenin ne olduğunu tanımlamak için şöyle diyeceğiz:
Düşünce, bizim şeylerden edindiğimiz, şeyler hakkındaki fikrimizdir; bu fikirlerin bazıları, bize, alışıldığı üzere, duyumlarımızdan gelir ve maddi nesneleri karşılarlar; tanrı fikri gibi, felsefe, sonsuzluk ve bizzat düşünce gibi diğer bazı fikirler ise maddi nesneleri karşılamazlar Burada, aklımızda tutmamız gereken esas şudur ki, biz, duygulara, düşüncelere, fikirlere, gördüğümüz ve duyduğumuz için sahibiz
Madde ya da varlık, duyumlarımızın, algılarımızın bize (sayfa 37) gösterdiği, bize sunduğu, genel anlamda, bizi çevreleyen ve "dış dünya" dediğimiz her şeydir Örnek: Elimdeki kağıt beyazdır Bu kağıdın beyaz olduğunu bilmek, bir fikirdir, ve bu fikri bana veren benim duyularımdır Ama madde, kağıdın kendisidir
Bunun içindir ki, filozoflar, varlık ile düşünce arasındaki, ya da ruh ile madde arasındaki, ya da bilinç ile beyin arasındaki vb ilişkilerden sözettikleri zaman, bunların soruları hep aynıdır: Madde ya da ruhtan, varlık ya da düşünceden hangisi daha önemlidir? Hangisi, diğerinden öncedir? İşte felsefenin temel sorusu budur



V FELSEFENİN TEMEL SORUSU YA DA SORUNU

Her birimiz, öldükten sonra ne olacağımızı, dünyanın nereden geldiğini, yeryüzünün nasıl oluştuğunu kendi kendimize sormuşuzdur Ve bizim için herhangi bir şeyin her zaman varolduğunu kabul etmek, güç bir şeydir [İnsanın] belli bir zamanda, hiçbir şeyin varolmadığını düşünmeye eğilimi vardır Onun içindir ki, "Ruh, karanlıklar üzerinde yüzüyordu sonra madde geldi" şeklindeki, dinin öğrettiğine inanmak daha kolaydır Gene aynı biçimde, insan kendi kendine, bizim düşüncelerimizin nerede olduğunu sorar ve böylece, ruh ile madde arasında, beyin ile düşünce arasında bulunan ilişkiler sorunu, bize göre konmuş olur Ayrıca sorunu, daha başka türlü koyuş biçimleri de vardır Örneğin, irade ile güç arasındaki ilişkiler nelerdir? İrade burada ruhtur, düşüncedir; güç ise olanaklı olandır, varlıktır, maddedir "Toplumsal bilinç" ile "toplumsal varlık" arasındaki ilişkiler sorunuyla da aynı derecede sık karşılaşırız
Demek ki, felsefenin temel sorusu, çeşitli görünümler altında kendini ortaya koyar ve bu, madde ile ruh arasındaki ilişkiler sorununun konuluş biçimini her zaman tanımanın ne kadar önemli olduğunu gösterir Çünkü biz biliyoruz ki, (sayfa 38) bu soruya yalnız iki yanıt verilebilir:
1 bilimsel bir yanıt,
2 bilimsel olmayan bir yanıt



VI İDEALİZM YA DA MATERYALİZM

Böylece, filozoflar, bu önemli sorun üzerinde, tutum takınmak durumuna geldiler İlk insanlar, büsbütün bilgisiz oldukları, gerek dünya, gerek kendileri hakkında hiçbir bilgileri olmadığı, dünya üzerinde etki yaratabilmek için ancak pek güçsüz araçlardan yararlanabildikleri için, kendilerini şaşkınlığa uğratan bütün olayların sorumluluğunu, doğaüstü varlıklara yüklüyorlardı Soydaşlarını ve bizzat kendilerini canlı gördükleri düşlerinin etkisiyle, imgelemlerinde; herkesin çifte varlığı olduğu gibi bir anlayışa vardılar Bu "çift" olma fikrinin verdiği rahatsızlık ve tedirginlikle, kendi düşüncelerinin ve kendi duyumlarının, "kendi öz bedenlerinin bir eylemi olmadığı, ama bu bedende oturan ve ölüm anında bu bedenden ayrılan ayrı bir ruhun işi olduğu düşüncesine varmışlardır"
Daha sonra, ruhun ölmezliği ve ruhun madde dışında yaşayabileceği fikri doğdu
Gene, tekniğin yenmeye elverişli olmadığı ve anlayamadıkları bütün bu (filizlenme, fırtınalar, seller vb) olaylar karşısındaki, doğa güçleri karşısındaki kaygıları ve güçsüzlükleri, onları, bu güçlerin arkasında sonsuz bir güce sahip, iyilikçi ya da kötülükçü, ama her iki halde de kaprisli birtakım "ruhlar" ya da "tanrılar" bulunduğunu varsaymaya götürdü
Gene, onlar, insanlardan daha güçlü olan varlıklara, tanrılara inanıyorlardı; ama onları, insan ya da hayvan biçiminde, maddi cisimler gibi tasarlıyorlardı Ancak daha (sayfa 39) sonradır ki, ruhlar ve tanrılar (sonra da tanrıların yerini alan bir tek tanrı), salt ruhlar halinde kavrandılar Bunun üzerine, gerçekte, bütünüyle kendilerine özgü, bedenlerinden büsbütün bağımsız bir yaşamları olan ve varolmak için bedenlere gereksinme duymayan ruhlar olduğu fikri doğdu
Daha sonra bu soru, dindeki değişikliğe uygun olarak, şu şekilde, daha kesin, belirli bir biçimde soruldu:
"Dünya, tanrı tarafından mı yaratılmıştır, yoksa bütün öncesizlik boyunca var mıydı?
"Filozoflar, bu soruyu yanıtlayışlarına göre iki büyük kampa ayrılıyorlardı"
Bilimsel olmayan açıklamayı benimseyerek, dünyanın tanrı tarafından yaratıldığını kabul edenler, yani ruhun maddeyi yarattığını söyleyenler, idealizm kampını oluşturuyorlardı
Ötekiler, dünyayı bilimsel olarak açıklamaya çalışanlar, doğanın, maddenin başlıca öğe olduğunu düşünenler, materyalizmin çeşitli okullarında yeralıyorlardı
Başlangıçta, bu iki deyimin, yani idealizmin ve materyalizmin, başka bir anlamı yoktu
Demek ki, idealizm ve materyalizm, felsefenin temel sorununa karşıt ve çelişik iki yanıt verirler
İdealizm, bilimsel olmayan anlayıştır Materyalizm ise, bilimsel dünya anlayışıdır
Daha ilerde bu doğrulamanın kanıtları görülecektir, ama şimdiden, taşlar, metaller, toprak gibi, düşünceye sahip bulunmayan cisimlerin varolduğu deneyle yeterince saptanırsa da, tersine, bedensiz, yani cisimsiz ruhun varlığının hiçbir zaman saptanmadığını söyleyebiliriz
Bu bölümü, çeşitli yorumlara yer vermeyen tek anlamlı bir vargı ile tamamlamak istersek, görürüz ki, nasıl oluyor da insan düşünüyor sorusuna yanıt vermek için, ancak, (sayfa 40) baştanbaşa farklı ve bütünüyle birbirine karşıt iki yanıt vardır:
Birinci yanıt: İnsan düşünüyor çünkü bir ruhu vardır
İkinci yanıt: İnsan düşünüyor çünkü bir beyni vardır
Bu yanıtlardan birini ya da ötekini vereceğimize göre, bu sorudan doğan sorunlara da, farklı çözümler bulmaya çalışacağız Yanıtımıza göre, idealist ya da materyalist olacağız (sayfa 41)

Kaynak;
Georges Politzer
Felsefenin Başlangıç İlkeleri

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.