Tekerleğin Bulunması |
08-04-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tekerleğin BulunmasıTekerleğin Bulunması Tabiatta hiç bir örneğine rastlanmadığı halde, bize son derece doğal gelen ve modern tekniğin ekseni olacak kadar önemli bir icadı, tekerleği de Güneybatı Asya'ya borçluyuz Elimize, tekerleğin hangi tarihte icat edildiğini gösterecek hiç bir belge geçmemiştir Ancak bu aracın günümüze en eski çağlardan geldiği de kesindir Amerikalı arkeolog Speiser, Gawra'da, MÖ 3000-2500 yıllarının kalıntılarında tekerleğe rastlanmış; İngiliz meslektaşı Woolley de Ur'da, MÖ 2950 yıllarından kalma mezardan bir tekerlek çıkarmıştı Ne gibi bir ihtiyacın bu icada yol açtığı kesinlikle bilinmiyor General Frugier'nin ilginç ve inandırıcı varsayımına göre; Yontma Taş Çağı'ndan başlayarak insan, avladığı hayvanı, kaya parçaları gibi bazı şeyleri taşıma ihtiyacını duymuştur Bu soruna çare ararken, kesilmiş bir ağacın yuvarlandığını, böylece taşımayı kolaylaştırdığını fark eden insanlar yüklerini iki ağaç kütüğünün üzerine koymayı akıl ettiler İngiliz tarihçisi Maccurdy'ye göre; tekerleğin atası, tomar denilen silindir biçiminde durulmuş kağıt ya da deridir Bu gelişmeyi kazılar da doğrulamaktadır Yapılan kazılarda Sümer ülkelerinde, MÖ 3000'den kalma kızaklar ve arabalar çıkartılmıştır Tekerleğin icadını hemen arabanın izlediği kesindir Bir çift tekerleği dingille birleştirmek ve buna demirsiz bir saban oturtmak işten bile değildir Gerçekten de, MÖ 3000 yıllarının Sümer kalıntılarında rastlanan arabalar böyledir Sürücüsü, iki tekerleğin arasına konmuş bir eyere, ata biner gibi otururdu Bu taslak çabuk gelişerek dört tekerlekli bir araç oldu; fakat henüz ön tekerlekler sabitti Bu araca ilkin hangi hayvan koşulmuştu? Fransız arkeologu Georges Contenau'ya göre, yaban eşeği O dönemde, bu bölgede at bilinmiyordu ve henüz sözünü etmediğimiz Türkler atı ehlileştirmişlerdir Ortaçağda önemli bir rol oynayacak olan bu ulus Orta Asya, Doğu Sibirya ve Mançurya'da yaşamaktaydı Henüz Yontma Taş Çağı'nda yaşayan bu göçebe halkın hayatı, Babil ve Mısır uygarlığının tam karşıtıydı Ama onların buz gibi ve dümdüz steplerde uzanan ülkeleri Yakın Doğu'nun güneşli ve serin vahasının da karşıtı değil miydi? Asyalı göçebe halkın hayatı, her çeşit yiyeceğe alışan bu yorulmaz hayvanın, atın sırtında geçiyordu Onu gem'e alıştıran Türklerin Güneybatı Asya'ya akınları sonucunda, bu bölgede atı tanıdı, ilk uygarlıklar, insanlığın bu en soylu buluşunu, paha biçilmez armağanını onlardan aldılar Urartular da savaş arabası Koşum kayışlarıyla arabaya bağlanan atla birlikte ilk savaş aracı da doğmuş oldu Antik dünya, arabayı ve atları bu korkunç görünümüyle ilk defa tanıyordu Sonra MÖ 2000 yılında Mezopotamya'da görülen araba, giderek Sami ırkından Hiksosların akınıyla Mısır'a girince, Firavun'un ordusunda, 1917'de ilk müttefik tanklarının Alman askerleri üzerinde yarattığı paniğe benzer bir korku yarattı Mısırlılar hayvan gücü olarak henüz öküz ve eşekten yararlanıyorlardı Ancak tecrübeden çabuk ders almayı bildiler istilâcıları ülkeden atar atmaz bu yeni savaş aracını kullanmaya başladılar Öyle ki Mısır tarihinin en parlak dönemi olan Yeni İmparatorluk'tan kalan belgeler, Firavun'u gelecek kuşaklara savaş arabasının üstünde, bir eliyle dizginleri tutar, ötekiyle de düşmanı yere serer biçimde gösterebilmiştir Bunu izleyen on yüzyıl boyunca, araba, savaş alanlarında fetih aracı olarak hizmet etti Asurlular, MÖ 1000 yıllarında bir sürücünün kullandığı, iki savaşçıyı çeken çift at koşulmuş arabaları sayesinde dünyaya egemen oldular Asur'un ünlü kralları Surgon ve Assurbanipal birçok şehirleri, güçlü savaş makineleri halini alan arabalarıyla kuşattılar Bu arabaların, tekerlekleri üzerine oturtulmuş ağır koçbaşlarıyla şehir kapılarına saldırdılar; savaşçılar kalkanlarının arkasına saklanarak kale duvarlarının üstüne yürüdüler Ancak bu ağır "topçu gücü"nün yanı sıra yeni bir silahlı birlik daha meydana getirmişlerdi: Atlılar Bir halı parçasının üzerinde oturan bu eyersiz ve üzengisiz Asur atlıları, İskender’in fetihlerine yol açan öncüler oldular |
Tekerleğin Bulunması |
08-04-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tekerleğin Bulunmasıİşte tarihteki ilk bisiklet [img]/images/forumsinsimages/51/03-08-2012T03-47-36e27d8f_forumsinsinet_jpg[/img] Bisiklet Bugün yeryüzünde 100 milyondan fazla bisiklet var : Caddelerin her gün yeni yeni otomobillerle dolup taşmasına, son modellerin bütün rahatlık ve gösterisine rağmen halkın en çok tuttuğu taşıt yine de bisiklettir Bisikletin özellikle şehir içinde sağladığı kolaylıkları düşünecek olursak bunların bir otomobilin sağladığı imkânlardan hiç de aşağı kalmadığını görürüz Birincisi, bisiklet nispeten basit bir makinedir Uzun ve pahalı bir bakimi gerektirmez Üstelik çok az yer tutarBir duvar kenarına ya da bir apartman holüne rahatça bırakabiliriz Trafiğin sıkışık olduğu bir caddede sıralanmış otomobilleri düşünün Bisikletli biri bütün bu taşıtların arasından kolayca sıyrılarak kendine yol bulup ilerleyebilir Bisikleti karıncaya benzetmek hiç de yanlış olmaz: kendinin 10 misli ağırlığındaki yükü taşır, karıncadan çok daha hızlı yol alır… Bisikletinize saatte 15-20km’lik bir hız sağlamak isterseniz yürürken harcadığınız enerji kadar bir enerji sarf etmeniz yeter Yerin düz veya çukurlu olusu bisiklet için hiçbir engel meydana getirmez hiçbir taşıtın giremediği yerlere kolayca girip çıkabilir Açık havada yaptığımız bir bisiklet gezintisi, bize tabiatın güzelliklerini içimize sindire sindire seyretmek imkânını verir Gittikçe telaşçı ve aceleci olan çağımızda bisiklet özgürlük ve iç huzurun bir timsalidir Bisikletin Kısa Tarihi Tekerleğin pek eski çağlarda meydana getirilmiş olmasına rağmen bisikletin keşfi çok yeni sayılır Bisiklete benzer makinelerin ilk olarak 18’inci yüzyılın sonlarına doğru ortaya çıktığını görüyoruz Bisiklet, birçok makinenin uğradığı talihsizliğe uğramamış, icadıyla birlikte başarıya ulaşmıştır Ufak bir gayretle bu kadar çabuk ve kolay yol almanın sırrına o yıllarda kimse akil erdirememişti 1791 Bisiklet Fransa’da doğdu İki tekerlekli bir oyuncak yapmayı düşünen Sivrac Kontu ilk olarak „bisiklet“ fikrini de gerçekleştiriyordu Pedalı olmayan bu acayip makinenin (Celerifere) üzerine oturan kimse taşıtı ayaklarıyla yeri teperek yürütmek zorundaydı İki tekerlekli taşıtın üzerine Badois’li Baron Drais bir gidon ve bir sele oturttu ve buna Draisienne adını verdi Draisiennelerin yavaş yavaş öbür ülkelere de yayıldığını görüyoruz Önceleri halkın büyük bir tedirginlikle karşıladığı bu acayip taşıt sonraları moda oldu 1861 Pierre ve Ernest Michaux adında baba-oğul iki Fransız Draisiennein ön tekerlek göbeğine pedal taktılar İşte bu olay, gerçek bisikletin doğuşuydu Böylece makineyi sürerken insan enerjisinden düzgün biçimde yararlanmak mümkün oluyordu Bundan sonra bisiklet hastalığı bütün Avrupa’da yayılmaya başladı Michaux’larin Velo adini verdikleri taşıt Velocipede ismi altında İskoçya’ya girdi Kirkpatrick Mac Millan adında birinin propagandası bu ülkede de Velosiped salgınına sebep oldu 1864’te Michaux’lar Fransa’da bir Velo fabrikası kurdular O yıl 142, ertesi yıl da 400 Velo yapan fabrikada 200 işçi çalışıyordu 1865 İngiltere’de Velocipede yapımı isine ilk olarak Coventry Dikiş Makineleri Şirketi el attı Demir telli tahta tekerleklerden meydana gelen bu basit taşıta sarsak adi takılmıştı 1875 Bu tarihe kadar yapılan Velocipede (velospit)’lerde pedalın bir dönüsü tekerleği de ancak bir defa döndürebiliyordu Bundan ötürü Velocipedein hızının ön tekerleğin büyüklüğüne bağlı olduğu sanıldı: Tekerlek ne kadar büyürse taşıt da o kadar hızlı gidecekti Böylece ön tekerleğin çapı 75sm’den 162sm’ye kadar artarken arka tekerlek de 30sm’ye kadar küçüldü Artık Velocipede bütünüyle oransız bir biçim almıştı Üstelik bu kadar yüksek bir bisikletin üzerine çıkıp oturmak ancak çok uzun boylu kimselerin başarabileceği bir isti (Kısa boylular üç tekerlekli velocipede’le yetinmek zorundaydılar Ayna dişlisinin ve rublenin icada bu acayip duruma son verdi Ayna dişlisi kadro üzerine takılan pedallara, daha küçük olan ruble de arka tekerlek göbeğine takıldı Her iki dişli bir zincir aracılığıyla birbirine bağlandı Öndeki büyük dişliyi pedala bir defa döndürmek arkadaki küçük dişlinin birkaç defa dönüsünü sağlıyordu 1888 19’uncu yüzyılın çukur ve hendekli yollarında tahta tekerlekli velocipedele dolaşmak bir zevk olmaktan çok bir eziyetti İşte bu tarihlerde JBDunlop adında bir İngiliz’in önemli bir bulusu velocipede’i sarsıntılı bir taşıt olmaktan çıkararak rahat ve kullanışlı bir duruma getirdi Bununla birlikte velocipede’in karsılaştığı zorluklar bitmiş değildi Arka tekerlekler, ayna dişlisinin yardımıyla dönerken pedallar da beraber dönüyor, yokuş aşağı inerken bile pedal çevirmek gerekiyordu 1900 yılında arka göbek’e uygulanan bir düzen, rubleyi arka tekerlekle birlikte sürekli olarak dönüşten kurtardı Böylece pedalların gerektiğinde kullanılması sağlanmış oldu Bugünkü görünüş ve yapısını kazanan Velocipede (velospit)’e daha sonraki yıllarda bisiklet adi verildi: (Lâtince, bi = çift, iki ; Yunanca, kukos = daire, tekerlek) |
Tekerleğin Bulunması |
08-04-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tekerleğin Bulunmasıİnanılmaz keşif İşte Trakya Krallığı dönemine ait en eski savaş arabası Bulgaristan'ın güney doğusundaki Karanovo Köyü'ndeki kazı çalışmalarında ikinci yüzyıla ait bir savaş arabası atıyla birlikte yan yana bulundu Savaş arabasının tekerlekleri bronzdan yapılmış ve tekerlekler çok yıpranmamış olarak kazı çalışmasında bulundu Arabanın yanında bir atın iskeletine de rastlandı At ve araba bir höyük içinde bulundu Bulgaristan'ın güney doğusunda şimdiye kadar Trakya Krallığı dönemine ait 10 bin tane höyüğe ulaşıldı Trakya Krallığı'nın milattan önce 4000 ile milattan sonra 46 yılına kadar yaşadığı tahmin ediliyor Krallığa daha sonra Roma İmparatorluğu tarafından son verildi |
|