Prof. Dr. Sinsi
|
Minos (Girit) Uygarlığı
Minos (Girit) Uygarlığı
![](http://frmsinsi.net/images/forumsinsimages/49/03-08-2012T02-03-15bb7375_forumsinsi.net_.jpg)
M Ö 3000 yılında Girit Adası'nda (Yunanistan) kurulan başkentleri Knosos olan Minos Uygarlığı ; M Ö 1200 lerde Dorların Girit Adasını ele geçirmeleriyle sona ermiştir Aslında Minos ,efsane ile tarih arasında bir kişiliğe sahiptir Bölgedeki korsanları yenerek Girit Merkezli bir devlet kuran Minos'un adı zamanla efsanelere karışırken öte yandan Minos adı özel ad olmaktan çıkıp bir hanedana mensup olanların ünvanı niteliğini (firavunlar gibi) kazanmıştır Dolayısıyla zaman içinde Girit'le özdeşleşen bu unvan aynı zamanda Girit te doğan uygarlığın da adı olur
Girit Tarihinin Anahtarları
![](http://frmsinsi.net/images/forumsinsimages/49/03-08-2012T02-03-15079e25_forumsinsi.net_.jpg)
Günümüzde de Girit kronolojisi , bütünüyle olmasa da , Evans’ın yaptığı çalışmalara dayanmakta ve onun terminolojisini kullanmaktadır
İlk Çağ Girit tarihini şu ana başlıklarla özetleyebiliriz :
1 Neolitik dönem ( MÖ 6000 - 2600 )
Girit paleolitik dönem boyunca iskan edilmemiş gibi gözükmektedir Adaya ilk gelenlerin Anadolu’dan geldikleri sanılmakta ve adada Neolitik dönemin bu şekilde başladığı kabul edilmektedir
Bu dönemde konut inşaatı ve alet kullanımı gelişmiş ve ilk ana tanrıça idolleri ortaya çıkmıştır Ayrıca bu dönemde Girit çevresindeki adalarla ilişki içine de girmeye başlamıştır
2 Eski Minos Dönemi ( MÖ 2600 - 2100 )
Bu dönem aynı zamanda adada ilk metalin kullanıldığı zamanlardır Evans’a göre adada ilk metal kullanımı buraya kaçan Mısır’lılar tarafından başlatılmıştır Ancak bu görüş zamanla terk edilmiş ve adadaki metal kullanımına geçişte kaynağın Anadolu olduğu anlaşılmıştır Böylece adanın doğu bölümünün de uygarlaşmada Anadolu ile bir köprü teşkil ettiği görülmüştür
Bu dönemde Girit çevresindeki adalarla da ticaret ilişkilerini geliştirmiştir Bu da büyük ölçüde Girit’in denizcilikte , bölgedeki diğer uygarlıklara göre , ileri olmasından kaynaklanmıştır
Bu dönemin sonuna doğru Knossos önem kazanmaya başlamıştır![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
3 Orta Minos Dönemi ( MÖ ~ 1600 - 1400 )
Bu dönemde Girit Uygarlığında hızlı bir ilerleme kaydedilmiştir Bu dönemin en önemli özelliği Anadolu ile olan ilişkilerin zayıflaması , buna karşılık Mısır ile olan ilişkilerin kuvvetlenmesidir Buna bağlı olarak Girit’in doğusu zamanla önemini kaybetmiş ve orta kısımlar kuvvetlenmeye başlamıştır
Girit Kronolojisinde bu dönem sarayların yapımına göre Eski ve Yeni Saraylar Devirleri olmak üzere ikiye ayrılır
Eski Saraylar Devri MÖ 2000 ile 1700 yılları arasına tarihlenir Bu dönemde Girit yüzünü Ege adaları ve Mısır’a çevirmiş ve buralarda yoğun ekonomik ilişkilere girmiştir Öte yandan Anadolu ile olan ilişkiler zayıflamaya başlamıştır Ekonominin ağırlığının doğudan orta bölgelere kayması da bu dönemde hızlanmıştır MÖ 2000 yılında adanın doğu bölgesinde , Mallia’da inşa edilen bir sarayın 1900’de itibaren kullanılmamaya başlanması bu bölgenin ekonomik gerileyişi hakkında da ipuçları vermektedir
Eski Saraylar devrinde Orta Girit’e bulunan iki şehir ön plana çıkmıştır Bunlardan birincisi Ege adaları ile ticareti geliştiren Knossos öteki de Mısır ile ticareti geliştiren Paestos’dur Bu şehirlerdeki ekonomik zenginlik kalıntıları gün ışığına çıkartılan saraylarla da ortaya konmuştur Her iki şehir arasında zaman zaman çekişmeler olsa da Knossos üstünlüğünü ortaya koymuştur
Minos Uygarlığı Kalıntıları
![](http://frmsinsi.net/images/forumsinsimages/49/03-08-2012T02-03-15ec6178_forumsinsi.net_.jpg)
![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
![](http://frmsinsi.net/images/forumsinsimages/49/03-08-2012T02-03-15fb1878_forumsinsi.net_.jpg)
Bu dönemin sonunda bölgedeki binalarda bir yıkım göze çarpmaktadır Bu yıkımın kaynağı büyük bir olasılıkla adaya dışarıdan gelen istilacılar olmakla birlikte daha araştırılmaktadır
Yeni Saraylar devrinde ise , Girit uygarlığı sanki hiç bir kesintiye uğramamış gibi devam etmektedir Knossos’da , Phaestos’da ve Mallia’da yeni saraylar inşa edilmiş , eskileri de onarılmıştır
Knossos Saray Kalıntıları
![](http://frmsinsi.net/images/forumsinsimages/49/03-08-2012T02-03-15f03cc8_forumsinsi.net_.jpg)
Bu dönemde Girit şehirleri arasında rekabet devam etmiş de olsa Knossos her bakımdan üstünlüğünü ortaya koymuştur
4 Yakın Minos Dönemi ( MÖ ~ 1600 - 2100 )
Bu dönem Knossos krallığının egemen olduğu dönemdir Evans bu dönem uygarlığını , efsanevi kral Minos’dan ötürü , Minos uygarlığı diye adlandırmayı uygun bulmuştur
Bu dönemde Knossos’da Minos diye bir kralın bulunduğuna dair tarihi belgeler yoktur , ancak MÖ 1700-1400 yılları arasında hüküm süren bir hanedanın krallarının Minos ya da buna benzer bir isimle adlandırıldığı düşünülmektedir
Bu dönemde Girit’in büyük bir deniz üstünlüğüne sahip olduğu bilinmektedir Thukydides bu konuda şöyle yazmaktadır :
“ Geleneğe göre bir donanmaya ilk olarak Minos sahip oldu ; bugün Yunan Denizi adını verdiğimiz şeyin büyük bir kısmına gücünü kabul ettirdi ; Kyklades adalarına boyun eğdirdi ve Karia’lıları kovduğu bu adalarda ilk olarak koloniler kurdu; adalara vali olarak öz oğullarını yerleştirmişti ; ayrıca vergilerin toplanmasını daha kolayca sağlamak amacıyla korsanlığı elinden geldiğince ortadan kaldırdı ” ( Peloponnesos Savaşı 1 , 4)
Knossos ayrıca , bu dönemde diğer Ege adalarına hükmetmeye başlamış ve gücünü Yunanistan’a , anakaraya kadar genişletmiştir Mısır’da , On sekizinci sülale de Keftiu ülkesine yani Girit’e hediyeler göndermiştir
Ancak Girit uygarlığının sonu MÖ 1400 yılına doğru bir yıkımla gelmiştir Bu dönem saraylarında, yapılarında bir yangın izine rastlanmaktadır Yıkımın nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte dışarıdan gelen bir istila ya da içeriden bir ayaklanma olasılıkları tartışılmaktadır
Bu yıkımdan sonra ise gelen Akha istilaları adayı Helenleştirmiş ancak uzun yıllar boyunca eski kültürü ve dili koruyanlar olmuştur
Daha sonraları Miken egemenliğine giren Girit MÖ 1100 yıllarında da Dor hakimiyeti altına girmiştir Bu dönemde bir kere daha yakıp yıkılan Girit artık bir Yunan şehri olarak eski, görkemini kaybetmiştir
Phaistos Diski
![](http://frmsinsi.net/images/forumsinsimages/49/03-08-2012T02-03-157f6feb_forumsinsi.net_.jpg)
Girit İle İlgili Klasik Kaynaklar Ve Efsaneler
Klasik Yunan Mitolojisinde Girit ile ilgili anılar yerini mitoslara bırakmış ve burası ile ilgili değişik mitler oluşmuştur
Bunlardan en önemlisi kuşkusuz Minos ile ilgili olan mitlerdir
Minos adının belli yaşamış bir krala mı ait olduğu yoksa Midas , Caesar gibi yaşamış kişilerden alınan bir unvan mı olduğu tartışmalıdır Ancak mitolojik öykülerde Girit dönemini anlatmak için kullanılmaktadır Mitolojide de Minos boğa kültünden ayrı olarak geçmez
Mitolojiye göre Minos Zeus ile Europe’nin üç çocuğundan biridir Minos efsanesini Azra Erhat şöyle anlatır :
“ Minos Girit tahtına çıkmak isteyince üç kardeş arasında kavga kopmuş, ama Minos tanrıların kendisinden yana olduklarını ileri sürmüş, bunu kanıtlamak üzere de Poseidon tanrıdan bir dilek dilemiş, denizden bir boğa çıkarmasını istemiş ve bu boğayı da gene tanrıya kurban etmeye söz vermiş Dilediği gibi olmuş, denizden köpükler gibi ak bir boğa çıkagelmiş Minos boğayı almış, tahta oturmuş ama hayvanı tanrıya kurban etmeyi unutmuş Güzelim ak boğayı sürülerinin arasına damızlık olarak göndermiş Bu duruma çok kızan deniz tanrı, ak boğayı Minos’un başına bela etmiş; bir efsaneye göre de hayvan kudurmuş , ortalığı kasıp kavurduğu bir sırada Herakles’in elinden öldürülmüş, ama iş bununla da kalmamış, kralın karısı Pasiphae bu boğaya doğadışı bir aşkla tutulmuş ve onunla birleşmiş Kral Minos güneş tanrı Helios’un kızlarından Pasiphae ile evlenmişti Bir zamanlar Europe gibi boğaya vurulan Pasiphae ak boğayla birleşebilmek için Daidalos’a bir inek heykeli yaptırır, içine girer ve gebe kalarak Minotauros’u doğurur Ondan sonra da doğurur Ondan sonra da Girit sarayının yaşamı karmakarışık olur Helios döllerinin hepsi gibi Pasiphae de büyücüdür, seviştiği boğayı öldürttü diye Minos’u büyüler, yatağından yılanlar, çıyanlar, akrepler çıkmasını sağlar Bunlar işi çapkınlığa vuran Minos’un yatağına giren her kadını sokup öldürmekteymişler “
Minos hakkında anlatılagelen bu efsaneler de Minos’un Yunan mitolojisinde Midas’a benzer bir yer aldığını göstermektedir Bu efsanede boğa kültünün önemi de dikkat çekmektedir Burada Minos’un boğayı kurban etmemesi ve sonrasında da bu boğayı öldürmesi sonucu bir tür lanetlenme ile karşı karşıya kalması anlatılmaktadır Başka bir efsaneye göre de bu yılanların,çıyanların ve kreplerin Minos’un sperminden çıkması , Girit kraliyet soyuna karşı da bir tepki olduğunu göstermektedir
Burada dikkat edilmesi gereken bir nokta da Pasiphae olarak gözükmektedir Pasiphae’nin, Helios soyundan olması ve büyücü olması boğa ile ilintili ay kültü ile güneş kültü arasındaki bir karşıtlığı yansıtmaktadır
Bütün bunların yanında Minos, Yunanlılara göre halkının üzerinde adil ve düzgün bir şekilde hüküm sürmüş bir hükümdardır
Minos’un hükümdarlığı da , doğu kültürlerinde olduğu gibi tanrısaldır Minos da kanunları Zeus’un iradesi ile yapmaktadır Bunu kanıtlamak için de her dokuz yılda bir İda mağarasına gitmektedir ve burada tanrısal ilhamı da almaktadır
Minos’un mitolojide bir çok yere gitmiş olması da Girit kolonilerinin buralara uzandığını göstermektedir
Minos ile ilgili en ünlü efsanelerden biri de yukarıda kısaca sözü geçen Minotauros efsanesidir
Azra Erhat , Mitoloji Sözlüğü’nde Minotauros’u şöyle anlatır:
“ Adı Minos’un boğası anlamına gelen Minotauros insan bedenli boğa başlı bir canavarmış Tanrı Poseidon’un kral Minos’a gönderdiği bir boğa ile Minos’un karısı Pasiphae’den doğmaymış Minos bu korkunç yaratığı saklamak için mimarı Daidalos’a Labyrinthos sarayını yaptırmış Theseus Minos’un kızı Ariadne’nin yardımı ile Minotauros’u öldürmüş Minotauros Girit sarayında derin izler bırakmış olan Girit’e özgü bir boğa kültünün simgesi olsa gerek “
Aslında bu efsane çok önemli ipuçları da vermektedir Minotauros sadece Minos’un boğası anlamına gelmemekle birlikte bir bileşik isim olarak Boğa Minos anlamına da gelmektedir Eğer Minos’u bir unvan olarak düşünürsek Boğa Kral gibi bir anlam kazanabilir Bu ise daha eski dönemlerden kalan bir unvanı ya da bir tapınakta duran bir Boğa-tanrı heykeli ile ilişkili bir kültü düşündürtmektedir![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
Girit'te Minos Dönemi İnançları
Bütün eski topluluklarda olduğu gibi Girit’te de din toplumsal hayatta önemli bir yer tutuyordu Yapılan kazılar önemli dini merkezleri ortaya çıkartmış ve dönemin inançları hakkında bilgi vermiştir Ancak o dönemlerden kalan yazılı belge eksikliği nedeniyle bazı dinsel törenlerin içeriği tespit edilememiş , sembollerin açıklanması tam olarak yapılamamış ve Girit halkının dini yaşayışları tam olarak açıklığa kavuşmamıştır
Girit’te de Anadolu’da olduğu gibi ilk zamanlarda anaerkil bir kültün var olduğu bulunan ana tanrıça figürlerinden anlaşılmaktadır Araştırmalar Girit’te bir çok farklı ana tanrıça kültünün de varlığını göstermiştir
Girit dininin en büyük özelliği yaygın sembol kullanımıdır Bugün tamamı çözülmemiş olsa da bir çok sembolün tanrısal kuvvetleri simgelemek için kullanıldığı tespit edilmiştir
En sık rastlanılan sembollerden biri boynuz çifti idi Boğa kültünün yaygın olduğu bir yerde boynuz sembolizminin olması da doğaldır Ayrıca doğuda olduğu gibi yukarı bakan boynuz çiftinin ay kültü ile de ilişkili olduğu düşünülebilir
Sık rastlanan bir başka dini sembol de , klasik dönem boyunca da Zeus’un simgesi olarak önemini koruyacak olan çift başlı baltadır Çeşitli törenlerde tören aleti olarak gördüğümüz çift başlı balta çeşitli dini betimlemelerde de yer almaktadır
![](http://frmsinsi.net/images/forumsinsimages/49/03-08-2012T02-03-1543068e_forumsinsi.net_.jpg)
Çift başlı balta ilginç bir etimolojiye de ışık tutmaktadır Yunanca da labris diye adlandırılan çift başlı balta Labirent sözcüğünün kökeninde bulunmaktadır Knossos sarayına eskiden LabÚrinqoj denildiği düşünülürse bu ismin bu sarayda sık sık sembolü bulunan çift başlı baltadan geldiği düşünülebilinir Bu sözcükten türeme sıfatların klasik çağda Zeus’a da verildiğini görmekteyiz
Girit dinine ait bir ilginç sembol de haçtır Haç tekerlek ya da gamalı haç olarak bazen de başka görüntülerle resmedilmekteydi Alexiuo “ en akla yakın teoriye göre , haç ve tekerlek , yıldız ve güneşi simgeliyordu Haçın kolları güneşin veya bir yıldızın ışınlarını , tekerlek de , ilkel insan tarafından göğü boylu boyunca kateden bir arabanın tekerleği olarak düşünülen güneş kursunu temsil ediyordu ” demektedir Bizim görüşümüze göre haçın daha derin bir sembolizmi vardır ve diğer doğu dinlerinde de görülen bu sembolizmin açıklanması başka bir çalışmanın konusudur
Diğer ilkel dinlerde olduğu gibi burada da fetişizme ait buluntular mevcuttur Yapılan kazılarda , halkın üzerlerinde çeşitli idoller taşıdıkları , göktaşlarını ve bazı özel taşları bir kült nesnesi olarak kullandıkları tespit edilmiştir
Eski Girit dininde ağaç ve hayvan kültleri de önemli bir yer tutmaktadır Bir çok yerde kutsal ağaçlar olduğu , ve bunların yanında kült merkezlerinin oluşturulduğu bugün bilinmektedir
Bazı dini tasvirlerden görüldüğü üzere kutsal ağaçlar çitle çevriliyor ve buralarda dini ayin yapılıyordu Törenin tam olarak nasıl olduğu tam bilinmemekle birlikte töreni gerçekleştirenlerin ağaca dokundukları , etrafında dans ettikleri tespit edilmiştir Bazı törenlerde ağacın kökünden sökülmesi de gerçekleşmekteydi Ayrıca ağaç figürleri ile birlikte çift başlı balta figürlerinin de görülmesi ilginçtir
Hayvan kültleri arasında ise en önemli yer tutan kuşkusuz boğa kültüdür Boğa kültü Yunan mitolojisindeki bir çok mit içinde yer almaktadır Boğa kültünün Anadolu kaynaklı olduğu düşünülmektedir Ancak Girit’e kültür olarak yakın olan Mısır’da da boğa ile ilgili Apis ve Hather kültlerinin olması kültürel etkileşimin daha karmaşık olduğunu göstermektedir
Dini tasvirlerde ayrıca , hayvan başlı , insan vücutlu tasvirler de görülmektedir Bunların maske takılarak yapılan dini törenlerle ilişkili oldukları düşünülmektedir Bu varlıkların aynı zamanda libasyon hizmetinde bulunduklarının da görülmesi bu törenlerle olan ilişkiyi güçlendirmektedir
Girit kültüründeki insan biçimli tanrıların ne zaman ve nasıl ortaya çıktıkları ise tam olarak bilinememektedir
Ana tanrıça figürleri , tıpkı Anadolu’da ve Mezopotamya’da olduğu gibi bitki ve hayvan dünyasına hükmeder biçimde ortaya konmuşlardır Yine Anadolu ve Mezopotamya’da olduğu gibi Ana tanrıça burada da hayat ağacı ve çeşitli hayvanlarla birlikte resmedilmektedir
Ana tanrıça gösterimleri yere bağlı olarak da değişebilmektedir Örneğin bir dağ yakınında ana tanrıça bir dağ tanrıçası görünümünü almakta , ekili alanlar yakınında ise tarımla ilgili özellikleri taşımaktadır
Bir önemli ana tanrıça tasviri de yılanlı tanrıçadır Bir görüşe göre kişileştirilmiş yılan tasviri olan bu figürler başka bir görüşe göre ise yılan sembolizmi ile ana tanrıçanın yer altı dünyasına da hükmettiğini gösteren bir figürdür Ancak bizim görüşümüze göre bu ana tanrıçanın yılanlardan koruma özelliğini de gösteriyor olabilir
Bunun yanında ana tanrıça figürü ile birlikte bir erkek figürüne sık rastlanmamaktadır Bu durum bazı araştırmacılara Girit’te “tek tanrılı” bir din olabileceğini düşündürtmüşse de bu konuda kesin kanıtlar bulunamamıştır Zeus ile ilgili inançlarda bile Girit’tin bu kadar önemli olması orada da Ana tanrıçaya eşlik eden bir tanrı olduğunu düşündürtmektedir Ayrıca bulunan bazıtasvirlerde erkek tanrının aslanlarla beraber olması ve silahlı olarak resmedilmesi Girit’te erkek tanrı tapımı olduğunu göstermektedir
Kült Merkezleri
Yapılan kazılar Girit’te bir çok kült merkezini açığa çıkartmıştır Bu kültürde klasik Yunan kültüründe örnekleri olduğu gibi büyük tapınaklar inşa edilmediği için kült merkezleri ancak oralarda bulunan mücevher , heykel , silah gibi sunularla ya da kutsal kaplar , libasyon kapları , üç ayaklı kazanlar gibi eşyalarla tanınabilmektedir
Önemli kült merkezleri en eski zamanlardan beri kullanılmış olan ve mitlere konu olmuş mağaralardır Girit’te bir çok mağarada kült töreni yapılmaktaydı Yapılan araştırmalarda bir çok mağarada adak idollerinin bulunması bu görüşü desteklemektedir
Mağaralar içinde en önemli olanı , klasik devirde de içinde Rhea’nın Zeus’u doğurduğuna inanılan , Dikta mağarasıdır Bu mağaranın en eski dönemlerden itibaren bir kült merkezi olduğu bilinmektedir
Orta Minos devrinin ilk dönemlerinde , dağ tepelerinde , kutsal bir ağacın civarında , kaynak kenarlarında ve kayalıklarda kült merkezleri oluşturulmuştur Yine aynı dönemde ev içlerinde de kutsal yerler belirlenmeye başlamıştır
Dağ tepelerine ya da çıkılabilen sarp kayalıklara duvar örülüyor ve buralardaki kutsal alanlar belirleniyordu Bu alanlarda festival zamanlarında törenler yapılmaktaydı Ayrıca buralarda yaz ve kış gündönümlerinde ateş yakılarak tören yapıldığı ve ateşlere adak eşyaları atıldığı da ortaya çıkarılmıştır![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
1923 yılında imzalanan Lozan Mübadelesi 1927 yılına kadar devam etmiştir Bu anlaşmaya göre Türkiye'deki Rumlarla Yunanistan'daki Türklerin büyük bir bölümü mübadele edilmiştir (Değiştirilmiştir) İstanbuldaki Rum nüfus ile Batı Trakyadaki Türk Nüfus bunun haricinde kalmıştır Girit adası ise 1913 tarihinde Londra Antlaşması ile Yunanistana bırakılmıştır
![](http://frmsinsi.net/images/forumsinsimages/49/03-08-2012T02-03-15258d82_forumsinsi.net_.jpg)
![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
![](http://frmsinsi.net/images/forumsinsimages/49/03-08-2012T02-03-15941c45_forumsinsi.net_.jpg)
Girit Adası 1204 yılında Bizanslılar tarafından 100 000 gümüş lira karşılığında Venediklilere satılmıştır 1645 yılında başlayıp 24 yıl süren kuşatma sonucu 1669 yılında ada fethedilmiştir Tahminen 130 000 şehit verilmiştir
Günümüzde Lozan Mübadilleri Derneği Vakfı ve diğer Mübadil Dernekleri vasıtası ile karşılıklı temaslar yapılmaktadır
![](http://frmsinsi.net/images/forumsinsimages/49/03-08-2012T02-03-15774fc0_forumsinsi.net_.jpg)
1914 – İlk Nüfus Mübadelesi ( Değişimi ) Girişimi
Türkiye ile Yunanistan arasında nüfus mübadelesi fikri, ilk defa Atina sefirimiz Galip Kemali Bey tarafından düşünülmüş ve Venizelos ile Makedonya konusunda yapılan bir görüşme sırasında, şahsî bir mütalâa
olarak ortaya atılmıştır Tamamen Babıâli’nin bilgisi dışında ve gayr-i resmî yollardan yapılan bu teklife göre: “Makedonya’daki Müslümanlar ile Aydın vilâyetinde meskûn Rumlar” karşılıklı olarak mübadele
edileceklerdir![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
Mübadele işine Türk tarafından daha arzulu olduğu anlaşılan Venizelos ise, Babıâli’nin de oluru alındıktan sonra, bu teklifin resmî yollardan kendisine ulaştırılmasını istemiştir Nitekim Sadrazam Sait Halim Paşa’nın da oluru alındıktan sonra, 18 Mayıs 1914 tarihinde resmî yollardan yapılan teklife verdiği cevapta, Trakya Rumlarının da mübadeleye dahil edilmesini arzuladığını bildirmiştir Ayrıca, her iki taraftan şimdiye kadar karşılıklı olarak hicret etmiş veya bundan sonra kendi rızalarıyla hicret edecek olanların geride bırakacakları emlâkin kıymetleri hesap edildikten sonra, aradaki farkın ilgili hükümetler tarafından ödenmesini önermiştir![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
Bu şartlar altında Galip Kemali Bey ile Yunan Dışişleri Bakanı Streit arasında başlayan ve bir hayli tartışmalı geçen görüşmelerden sonra, “Trakya ile İzmir Vilâyeti dahilinde, Boğazlara kadar meskûn Rumlarla, Makedonya ve Yunan Epir’inde mukim Müslümanlar”dan kendi rızalarıyla muhaceret etmek isteyenlerin mübadele kapsamına alınmalarına karar verilmiştir Buna göre, göçmenlerin geride bırakacakları emlâkin kıymetleri kurulacak olan bir muhtelit komisyon
tarafından tespit edildikten sonra, mübadele işlemlerine başlanılacaktır![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
Her iki taraftan ikişer üyenin katılımıyla teşkil edilecek olan bu komisyonda, anlaşmaya varılamayan konular, ilgili hükümetler tarafından seçilecek uluslararası bir hakeme (tahkime) götürülecektir Kısa süre sonra İzmir’de çalışmaya başlayacak olan Muhtelit Mübadele Komisyonu’nda Türk tarafını eski Atina sefirlerinden Muhtar Bey ile İzmir Mülkiye Müfettişi Şükrü (Kaya) Bey’in temsil etmesi uygun görülmüştür Yunanistan tarafından ise General Konsolos
M Dimaras ile Tsorbatisglou (Çorbacıoğlu) katılmıştır Her ikisinin de, Türkiye’den Makedonya’ya göç eden Rumlardan olması son derece manidardır![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
Atina Hükümeti’nin son derece istekli ve hatta mübadele kapsamının genişletilmesinden yana bir tutum izlemesine rağmen, Osmanlı’nın tahkim konusuna pek sıcak bakmaması, bu komisyonun çalışmaya başlamasını bir ay kadar geciktirmiştir Ayrıca bu gecikmede Sultan Osman zırhlısı meselesinin de katkısı vardır Çünkü daha evvel son kuruşuna kadar parası ödenmiş olup da, bu günlerde İngiltere’den teslim alınacak olan bu zırhlıya karşı, Yunanistan’ın Amerika’dan Missisippi zırhlısını satın alması, Ege’de gerginliği arttırmıştır Bu şartlar altında İzmir’de toplanan ve ilk toplantısını 1 Ağustos 1914 tarihinde Mekteb-i Sultani’de kendilerine tahsis edilen hususî bir odada yapan Muhtelit Mübadele Komisyonu, herhangi bir karar alamadan, 4 Ağustos’ta tekrar toplanmak üzere çalışmalarına ara vermiştir Ne var ki aynı gün I Dünya Harbi patlak verdiğinden, mezkûr komisyon bir daha toplanamamış ve mübadele işi bir teşebbüsten öteye geçememiştir![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
Göç hareketi üç dalga halinde cereyan etmiştir İlk dalga 19 yüzyıl sonlarında, adada Osmanlı hakimiyetinin zayıflamasıyla Anadolu'ya dönmeyi tercih edenler ve özellikle de adanın doğu kısmında 1897'de cereyan eden "toplu katliamlar"dan (terim olayların görgü şahidi olan İngiliz gazeteci-yazar Henry Noel Brailsford'a ait; "wholescale massacre") kaçabilenlerdir İkinci dalga, yapısında adanın Türk-Müslüman azınlığı için temel haklar barındıran Girit Cumhuriyeti'nin (1896-1908) Osmanlı Devleti'nde II Meşrutiyet'in ilanını takip eden dönemdeki otorite boşluğunu fırsat bilerek bir oldubitti ile Yunanistan'a bağlanması ile ayrılmak durumunda kalanlardır Üçüncü ve son dalga ise Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi ile dönmüştür![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
![](http://frmsinsi.net/images/forumsinsimages/49/03-08-2012T02-03-1515704a_forumsinsi.net_.jpg)
![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
![](http://frmsinsi.net/images/forumsinsimages/49/03-08-2012T02-03-15c8aea9_forumsinsi.net_.jpg)
![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
![](http://frmsinsi.net/images/forumsinsimages/49/03-08-2012T02-03-1531731f_forumsinsi.net_.jpg)
![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
![](http://frmsinsi.net/images/forumsinsimages/49/03-08-2012T02-03-15bc241b_forumsinsi.net_.jpg)
![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
![](http://frmsinsi.net/images/forumsinsimages/49/03-08-2012T02-03-15ed0b4f_forumsinsi.net_.jpg)
![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
![](http://frmsinsi.net/images/forumsinsimages/49/03-08-2012T02-03-151d2d23_forumsinsi.net_.jpg)
![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
![](http://frmsinsi.net/images/forumsinsimages/49/03-08-2012T02-03-15209099_forumsinsi.net_.jpg)
![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
![](http://frmsinsi.net/images/forumsinsimages/49/03-08-2012T02-03-15ed863e_forumsinsi.net_.jpg)
![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
![](http://frmsinsi.net/images/forumsinsimages/49/03-08-2012T02-03-158443d5_forumsinsi.net_.jpg)
![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
![](http://frmsinsi.net/images/forumsinsimages/49/03-08-2012T02-03-156e4d1a_forumsinsi.net_.jpg)
![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
![](http://frmsinsi.net/images/forumsinsimages/49/03-08-2012T02-03-154bd7a4_forumsinsi.net_.jpg)
![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
Saraylar
Giritliler ilk saraylarını Malya'da Erken Minos döneminin sonlarına doğru, İ Ö 3000 önce inşa ettiler Önceki araştırmalar Girit'te saray yapımlarının yeryüzünde de ortaya çıkan ilk saraylarla eş zamanlı olarak türemeye başladığını öne sürüyordu ve İ Ö 2000'li yıllara OM dönemine tarihlendiriliyordu (Knossos'daki ilk sarayın yapım tarihi) Ancak araştırmacılar bugün sarayların çok daha öncelerde adanın pek çok farklı yerinde inşa edildiğini savunmaktadır Sarayların en çok görüldüğü yerler ayrıca yerel gelişmenin de en çok olduğu yerlerdi Bunlar; Knossos, Malya ve Festos'du![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
Yapılan sarayların pek çok görevleri vardı Herşeyden önce kentlerin yönetim merkezleri durumundaydılar Bunun yanı sıra tapınaklar da yalnızca saray binaları içinde yer alırdı İşyerleri ve depolama alanları (örneğin tahıllar için) da saraylar içinde olurdu![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
Yapılan ilk saraylar yalnızca bir katlı olurlardı ve gösterişli bir ön cepheleri olmazdı Ortalarında bir avlu bulunan U-biçimli bir yapıda olurlardı ve kendilerinden sonra yapılanlardan daha küçüklerdi Daha sonraki çağlarda yapılan saraylarda çok-katlılık ön plana çıkmaya başladı Sarrayların batı duvarlarında kesme taş ile ince işlenmiş desenler bukunurdu Bunun en bilinen örneği Knossos'daki saraylardır![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
Üç kadını betimleyen fresk![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
![](http://frmsinsi.net/images/forumsinsimages/49/03-08-2012T02-03-1598e944_forumsinsi.net_.jpg)
Festos Diski![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
![](http://frmsinsi.net/images/forumsinsimages/49/03-08-2012T02-03-156ba6f1_forumsinsi.net_.jpg)
Phaistos Diski![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
Ege Kıyıları ve Adaları başlıklı yazımda Ege adalarında ve kıyılarına yerleşmiş olan kadim Ön-Türk kültüründen söz ettim Ege ile Akdeniz’in birleştiği köşede sayılabilecek Girit adasında Phaistos şehrinde bulunmuş olan ilginç bir disk gizemini günümüze kadar korumaya devam etmektedir
Kendisi de Tatar Türkü olan Nurihan Fattah Tanrıların ve Firavunların Dili başlıklı bir kitap yayınlamıştır (Selenge Yayınları, 2004, İstanbul) Bu kitabında Tatar Türkçe’si ile Sümer dili arasında bağlar kurmakta hatta Girit adasında bulunmuş olan Phaistos (Festos) diskini dahi okuduğunu ileri sürmektedir![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
3 Temmuz 1908 yılında Girit adasının Festos şehrinde bulunmuş olan bu diskin üzerindeki resim yazısı Mısır Hieroglif yazısını andırmaktadır Merkezden başlayıp çevreye doğru spiral bir helezon şeklinde kazılmış olan bu işaretler bugüne kadar sırlarını korumaktadırlar Gerek Yunanca gerekse Latince ile uğraşan dil uzmanları bu işaretleri okumakta başarılı olmamışlardır Günümüzde bu işaretleri bilgisayara yükleyip, makine mantığı ile çözmek için girişimler sürmektedir![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
Nurihan Fattah ise hem işaretlerin anlamını Türkçe ile çözmekte hem de bu diskin ne zaman ve kimler tarafından okunduğunu tahmin etmektedir Diskteki sözcüklerin anlamına bakılacak olursa, büyük olasılıkla, evlilik töreni sırasında gelin olacak olan genç kız bu diski çevire çevire okumakta ve tanrılara, tanrıçalara dua ederek yeni ailesine bir tür sadakat yemini yapmaktadır Resimde Festos diskinin bir yüzünü görmekteyiz![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
Phaistos diskinin her iki yüzünde 45 farklı görünümde toplam 241 işaret bulunuyor Bu işaretlere ayrıntılı olarak anlam vermek elbette ki bir uzmanlık konusudur Ancak, elde belli bir dil bulunursa, ilişkileri kurmak ve tutarlı bir şekilde yazıyı anlamlandırmak mümkündür Size resimdeki yüzün üzerinde yazılı olan sözleri N Fattah’ın kitabından (sayfa123) kendi yorumumu ekleyerek aktarıyorum![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
Adamıma (Atama), Tu Eniimke (nineme), Es Enem (asıl anama), Karaul Eyimke (Kara ulu bölgeme),Sadaka Nimek (sadakat sözü), Bintime (kız kardeşime), İm Eyimke (şimdiki yeni evime), Sakama (kralıma), İreke de(erime de), Emekenime (kadın akrabalarıma), İrkenekime (erkek akrabalarıma), Eniime (yeni anneme)![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif) ![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif) ![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
şeklinde sürüp giden bir sadakat yeminidir Burada ilginç kök sözcükler bulunmaktadır Bu sözlerin anlamlarına inelim:
Atama sözü ile öncelikle kendi babasına sadakat sözü vererek yemin törenine başlıyor ATA kök sözünün /baba/ olduğu kesindir TU damgası UT olarak da okunabilir Bu da /dışta, ilerde olan/ anlamını taşıdığından /yüksek anne/ yani nine olmaktadır ENİİM sözünün aslında /anam, enem/ olduğu ve ENİİMKE /anama/ olduğu anlaşılıyor
ES kök sözcüğü de /var olan, asıl olan/ anlamını taşıdığından /asıl anne/ beni doğuran anne demektir ES kök sözcüğü -IS ve –İZ takıları şeklinde birçok dile geçtiğini gördük ENEM ve ENİİM sözlerinin her ikisi de /anam/ olmaktadırlar
Karaul Eyimke sözlerini ben /OK-ARA-ULU EVİME/ şeklinde anlıyorum ve Girit sözünün kökeninde OKART bulunduğunu bir önceki yazıya dayanarak hatırlatmak istiyorum![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
Sadaka Nimek sözü ise /dimek, sözünü etmek/ yani sadakat sözü vermek şeklinde anlaşılmalıdır İM EYİMKE sözlerinde bulunan İM /imdi veya şimdi, şimdiki/ olup EYİMKE /evime/ olduğundan bu iki sözün anlamı şimdiki yeni evime olmaktadır SAKAMA sözü hem kralıma hem de kraliçeme anlamlarını taşıyabilir Zira, SAKAMA = AS-OK-AMA kök sözcüklerinin bitişmesinden oluşmuşsa /AS OK Ana/ kavramlarını içerdiği ortaya çıkıyor İREKE DE sözlerinde, İRKEK yani /erkek/ olan eşine de yemin etmektedir![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
Emekenimesözünde eme = ama,ana kök sözcüğünde dişi akrabalarıma ve benzer şekilde İRKENEKİME sözünde erkek akrabalarıma anlamları bulunuyor ENEM /anam/ olduğuna göre ENİİME de kayın valdeme veya yeni anneme demek olmaktadır![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
Her iki yüzünü de okuduktan sonra, herkesin önünde sadakat yemini etmiş olan genç kızın evlilik töreni gerçekleşmektedir![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
"Bir Tatar Türk'ü olan Nurihan Fattah'ın Tanrıların ve Firavunların Dili adlı eserinden alınarak yorumlanmıştır![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif) ![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif) "
Minos Uygarlığı'nın en öne çıkan kenti Knossos'da bir kazıda bulunan fresk: Bir boğanın üzerinden atlayarak dinî görevlerini yapan kişiler Koyu tenli kişi erkek, beyazlar kadın![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
![](http://frmsinsi.net/images/forumsinsimages/49/03-08-2012T02-03-1575438e_forumsinsi.net_.jpg)
"Yılan tanrıçası" ya da dinî bir tören yöneten rahibe
(OM III)
![](http://frmsinsi.net/images/forumsinsimages/49/03-08-2012T02-03-155a3e04_forumsinsi.net_.jpg)
Knossos'da bulunan saklama kapları![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif) ![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif) ![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
![](http://frmsinsi.net/images/forumsinsimages/49/03-08-2012T02-03-1513141d_forumsinsi.net_.jpg)
![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
![](http://frmsinsi.net/images/forumsinsimages/49/03-08-2012T02-03-15ca40ad_forumsinsi.net_.jpg)
Knossos'daki bir sarayın kalıntıları![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
![](http://frmsinsi.net/images/forumsinsimages/49/03-08-2012T02-03-15499d42_forumsinsi.net_.jpg)
![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
![](http://frmsinsi.net/images/forumsinsimages/49/03-08-2012T02-03-15643a3f_forumsinsi.net_.jpg)
![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
![](http://frmsinsi.net/images/forumsinsimages/49/03-08-2012T02-03-153a7eb1_forumsinsi.net_.jpg)
![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
![](http://frmsinsi.net/images/forumsinsimages/49/03-08-2012T02-03-15f96289_forumsinsi.net_.jpg)
![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
![](http://frmsinsi.net/images/forumsinsimages/49/03-08-2012T02-03-1513e824_forumsinsi.net_.jpg)
![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
![](http://frmsinsi.net/images/forumsinsimages/49/03-08-2012T02-03-15c301fd_forumsinsi.net_.jpg)
![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
![](http://frmsinsi.net/images/forumsinsimages/49/03-08-2012T02-03-15966d98_forumsinsi.net_.jpg)
![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
![](http://frmsinsi.net/images/forumsinsimages/49/03-08-2012T02-03-151b00e9_forumsinsi.net_.jpg)
![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
![](http://frmsinsi.net/images/forumsinsimages/49/03-08-2012T02-03-151013b5_forumsinsi.net_.jpg)
![frmsinsi.com](images/smilies/frmsinsi.gif)
|