Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Ülke & Şehirler > Gezelim, Görelim

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bizanstan, eserler, kalan

Bizans'tan Kalan Son Eserler

Eski 08-04-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Bizans'tan Kalan Son Eserler





Roma ve Bizans Dönemi (MÖ 3yy - 1453)





Tarihi Yarımada’nın ilk yerleşimi pagan Byzantion’dur Batı Roma’nın yıkılmasının ardından o günün dünyasının en güçlü merkezi haline gelen Doğu Roma’nın başkenti olan İstanbul, (Kostantinopolis) dalga dalga büyüyerek Hıristiyan başkenti Kostantinopolis’e dönüşür Roma gibi yedi tepeye kurulan Konstantinopolis imparatorların kudretlerinin bir göstergesi olarak inşa edilen saraylar, dinibüyüklüğüsimgeleyen kiliseler, anıtlar, sarnıçlar ve Hipodrom gibi görkemli yapılarla donatılarak yüzyıllardır kudretin ve ihtişamın gösteri mekânı olmuştur işte Osmanlı'dan önceki o yapılar






Arcadius Sütunu (Avrat Taşı, 395-408)
Tarihçi Teofanes başta olmak üzere Bizanslı tarihçiler İmparator Arcadius’un (395-408) Barbarlara karşı kazandığı zaferleri ebedileştirmek için bu anıtın yapıldığını belirtmişlerdir Arcadius zamanında sütunun yapımına başlanmış ve oğlu II Theodosius (408-450) tarafından tamamlatılmıştır Sütunun üzerine Arcadius’un heykeli konulmuş ve Temmuz 421’de açılışı yapılmıştır





Çemberlitaş sütunu:
MS 330 yıllarında İmparator I Konstantin onuruna, İstanbul'un yedi tepesinden biri olan ve şu anki adıyla Çemberlitaş olarak adlandırılan semteki tepeye dikilmiş olan sütundur
Sütun her biri 3 ton ağırlığında ve 3 metre çapında olan bileziklerle birbirine bağlanmış toplam 8 adet sütun ve bir kaidenin üst üste konulmasıyla oluşturulmuştur







Hipodrom (203)
Septimus Severus tarafından Roma'daki Circus Maximus örnek alınarak araba yarışı alanı olarak yapıldı 325'te I Konstantin tarafından genişletildi Nal biçiminde 400 m'ye 120 m'lik bir alandı 40 oturma basamağı 100000 kişi alıyordu Bugün Hipodrom'dan arta kalan üç dikilitaş, o dönemde yarış alanını iki eşit parçaya bölen yükseltilmiş bölüm (Spina) üzerinde yer alıyordu Eski Hipodrom tabanı bugün yerin 5 m altındadır







Galata Kulesi (1384)
1384 yılında Ceneviz kolonisinin surları arasındaki en yüksek noktaya yapıldı Kule 16yy'da Kasımpaşa'daki donanmada tutsakların barındırıldığı yerdi II Selim döneminde, gözlemevi olarak kullanıldı 1964'e kadar yangın kontrol istasyonu olarak kullanıldı ve 1967'de turistik hizmete açılana kadar restorasyon için kapalı kaldı Bu restorasyon sırasında Osmanlı döneminde yapılan değişiklikler de göz önüne alınarak Cenevizliler dönemindeki yapıya daha uygun olması sağlandı Hezarfen Ahmet Çelebi’nin kanat takıp uçmayı bu kulede denediği bilinmektedir




Gotlar Sütunu (4yy)
Topkapı Sarayı dış bahçesinde,Gülhane Parkı Sarayburnu girişinde bulunan Ve Roma Devri'nden günümüze hiç değişikliğe uğramadan gelen en eski abidedir3veya 4yy'da dikilmiş olan sütun yüksek kaide üzerinde 15mboyunda monalit mermerdirSütun başı korint uslubunda kartal arması ile süslüdürGot'lara karşı kazanılan zaferden bahseden kitabe satırlarından dolayı Gotlar Sütunu adıyla anılırEtrafını saran Yüksek ağaçlar arasına saklanmış gibi durmaktadır




Kostantinus Sütunu (Örülü Sütun, 944)
Kaba yontulmuş taşlarla örülü, taklit Obelisk hipodromun güneyinde yer alır Kati yapıldığı tarih bilinmez 10 yyda eseri tamir eden İmparator Konstantin Porfiregenetus adı ile anılır Bir zamanlar üzerini kaplayan, altın harflerle süslü Bronz plakalar, Haçlılar tarafından soyulmuştur






Markianos Sütunu (Kıztaşı, 452)
Bizans devri İstanbul’unda 455 yılında dikilen bulunan Markianos Sütunu Fatih’te Kıztaşı olarak isimlendirilen küçük bir meydanın ortasında günümüze ulaşabilmiştir İstanbul’un fethinden sonra kurulan ilk Türk mahalleleri arasında “Kıztaşı Mahallesi” olarak adı geçmiştir Uzunca bir süre Saraçhanebaşı’nda Yeniçeri odalarında bir evin bahçesinde kalan bu anıt bütün bölgeyi yakan Çırçır yangınından (1908) sonra yeniden yapılan düzenleme sonunda ortaya çıkarılmıştır






Milyon Taşı (4yy):
Bugün Yerebatan yakınında bulunan Milyon Taşı Bizans döneminde kentin tam ortası kabul edilen, bütün ölçümlerin başlangıcı olan 0 noktası kabul ediliyordu






Theodosius Dikilitaşı (394-395)
Theodosius Dikilitaşı, veya yalnızca Dikilitaş, Sultanahmet Meydanı'nın güney tarafında, Yılanlı Sütun'un yanında bulunan bir Antik Mısır dikilitaşıdır MS 394 - 395 yılında Roma imparatoru I Theodosius tarafından Mısır'dan getirilerek şimdiki yerine dikilmiştir






Theodosius Zafer Takı (6 yy)






Yılanlı Sütun (Burmalı Sütun, 324)






Kız Kulesi (MÖ 410)
Mimari yapılanma süreci MÖ 341 yılına kadar uzanır MÖ 410'da Sarayburnu'nun bulunduğu yerden, kulenin bulunduğu adaya zincir gerilerek, Boğaz’ın giriş ve çıkışlarını kontrol eden bir gümrük istasyonu haline getirilir İstanbul'un fethi sırasında savunma amaçlı olarak kullanılan kule, bunun dışında ilave edilen fenerle de gemilere yol gösterme işlevi yüklenir 1719 yılında fenerden çıkan alevle yanan Kızkulesi, 1725 yılındaki onarım sırasında kule kısmı biraz değiştirilerek üst tarafa camlı bir köşk ve onun üzerine de kurşunla kaplı bir kubbe oturturulur ve bina kâgir olarak tekrar yapılır 1920 yılında fenerin lambası otomatik ışık yapma sistemine kavuşur 1959 senesinde radar istasyonu olarak kullanılmaya başlanır Günümüzde restore edilmiş ve özel sektör tarafından restaurant olarak işletilmektedir




Su Kemerleri ve Sarnıçlar








Aspar Sarnıcı (459)







Yerebatan (Bazilika) Sarnıcı (527)
6 yüzyılda, kente su dağıtımını sağlamak amacıyla İmparator Justinianus tarafından yaptırılmıştır 143 m uzunluğu ve 65 m genişliğiyle toplam 9800 m2 genişliğindeki sarnıcın tavanını, 9 m yükseklikte 336 mermer sütun taşımaktadır Genellikle İyon ve Korent üslubundaki sütunların arasında az sayıda işlenmeden bırakılmış Dor stili başlıklara da rastlanır Sarnıcın kuzeybatı köşesindeki iki sütunun altında kaide olarak kullanılan iki Medusa Başı Roma Çağı heykeltraşlık sanatının şaheser örneklerinden biridir Medusa’yla ilgili mitolojiye dayandırılan birçok efsane bu sarnıcı daha da gizemli kılar Bir söylenceye göre Medusa yeraltı dünyasının dişi canavarı olan üç Gorgonadan biridir Bu üç kız kardeşten yalnızca yılanbaşlı Medusa kendisine bakanları taşa çevirme gücüne sahiptir O dönemde büyük yapıları ve özel yerleri kötülüklerden korumak amacıyla buraya yerleştirildiği zannedilmektedir1968 yılında kolon ve çatlakları onarılan, 1985 yılında da restore edilen sarnıç 1987 tarihinde ziyarete açılmıştır




Philoxenus Sarnıcı (Binbirdirek Sarnıcı, 4yy)





Bozdoğan (Valens) Kemeri (364)
İstanbul'un en eski su kemeridir İmparator Valens yaptırmıştır I Theodosius zamanında şehir dışındaki su kaynaklarına bağlanan kemer geç Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde 1500 yılı aşkın bir süre kentin su ihtiyacını karşılayan şebekenin en önemli parçalarından biri oldu Yerebatan Sarnıcı'nın suyu buradan geliyordu Fatih'in yaptırdığı su yolunun en yüksek noktası denizden 635 m, yerden ise 23 m yükseklikte olan Bozdoğan Kemeri'nin üstünden geçiyordu Kemerin toplam uzunluğu 970 m dolaylarındaydı


Surlar ve Kapılar







Tarih boyunca İstanbul’un etrafına yaptırılan çeşitli surların büyük kısmı günümüze ulaşamamıştır İlk surlar, MÖ 657'de yaptırılmıştır Sirkeci yakınlarından başlayarak Sarayburnu ve Marmara kıyılarını takip eden bu surlar, bugün Ayasofya’nın bulunduğu tepelere kadar ilerliyordu Büyük Constantinus döneminde (306-337), Marmara kıyısından başlayarak Haliç’e kadar uzanan şehir, surlarla çevrilmiştir II Theodosius döneminde, Constantinus surlarının bitiminden başlayarak yapılan surlar Kara Surları, Haliç Surları ve Marmara Surları şeklinde üç ayrı bölümden oluşmaktadır Kara Surları, Ayvansaray’da Haliç kıyısından başlayıp, Yedikule’de Marmara Denizi’ne kadar yaklaşık 6,5 km uzunluğundadır 400 kadar kulesi, 46 kapısı bulunan surlar 15-18 m genişliğinde, 10-12 m derinliğinde hendeklerle korunuyordu Haliç Surları, Ayvansaray’dan başlayıp, bütün Haliç boyunca Sarayburnu’na kadar uzanmaktaydı Yaklaşık 5,5 km uzunluğunda tek duvardan oluşan surlardan günümüze çok az iz kalmıştır Marmara Surları ise, Sarayburnu ve Yedikule arasındaki sahil şeridi boyunca uzanmaktaydı Kenti, denizden gelecek saldırılara karşı korumak için yapılmış olan surların uzunluğu 8,5 km olup, çokgen ve dörtgen burçlarla güçlendirilmiştir







Topkapı Sarayı kapısından başlayarak Haliç'e, buradan Yedikule'ye ve tekrar Topkapı Sarayı'na dolanan duvarların kapıları şöyledir:
Topkapı Saray Kapısı, Ahırkapı, Küçükayasofya Kapısı, Bukalonkapı, Balıkhane Kapısı, Mangana Kapısı, Gülhane Kapısı, Kadırga Kapısı, Çatladıkapı, Kumkapı, Yenikapı, Samatya Kapısı, Narlı Kapısı,Yedikulekapı, Belgradkapı, Silivrikapı, Mevlanakapı, Topkapı, Edirnekapı, Eğrikapı, Ayvansaray Kapısı, Atikmustafa Kapısı, Balat Kapısı, Fener Kapısı, Yeniayakapı, Ayakapı, Cibali Kapısı, Unkapanı Kapısı, Ayazma Kapısı, Odun Kapısı, Balık Pazarı Kapısı, Yenicami Kapısı, Bahçe Kapısı, Avcılar Kapısı, İmparator Kapısı, Zindan Kapısı, Sirkecikapı, Yalıköşkü
İstanbul surlarında 50 kapı ve 300 burç vardır ve bir kısmı kaybolmuştur Dış kent Galata tarafındaki surların da kapıları vardı: Kurşunlumahzen, Karaköy, Balıkpazarı, Yağkapanı, Kürkçükapı, Azapkapı





Yedikule ve Altın Kapı (5yy)
İlk inşası muhtemelen Bizans İmparatoru I Theodosius zamanına rastlar İmparator, savaşlardan dönüşte şehre giriş olarak kullanılan bu kısma bir zafer takı inşâ ettirdi Daha sonra III Theodosius devrinde, Marmara’dan gelecek saldırılara karşı deniz surlarının yapılmasıyla zafer takı, kapı hâline getirildi Fâtih Sultan Mehmed Han, surların bu kısmını tâmir ettirerek, buraya üç kule daha yaptırdı 1457’de inşâ edilen bu kulelerle, semte ismini veren Yedikule meydana gelmiş oldu
Surlardaki en görkemli kapı, Marmara denizine yakın olan “Altın Kapı” idi Zaferden dönen ordular, İmparator ve erkanı şehre bu kapıdan girerdi Burayı çevreleyen Türk devri eseri 5 kule ilavesi ile 7 kule, bir iç kale haline sokulmuştu Zaman içerisinde hazine, depo ve elçi hapishanesi olarak kullanılmış iken, günümüzde enteresan girişi ve “Altın Kapı” kuleleri ile şehrin bir diğer müzesidir



Kiliseler







San Paolo Kilisesi (Arap Camii, 717)





Aziz Akataleptos Kilisesi (Kalenderhane Camii, 11yy)
Bozdoğan kemerinin doğu ucunda bulunan 11 yy kilisesi Fatih tarafından 15 yy'da zaviye olarak Kalender dervişlerine verilerek camiye çevrilmiştir Halen görülebilen nefis mermer kaplamaları ve süslemeleriyle Bizans kiliselerinin en güzellerindendir Kare içinde haç planlı kilise tipinin İstanbul'daki en önemli örneğidir Kentin ikonaklazma dönemi öncesinden kalma tek figüratif mozaiği (7yy'a tarihlenen Çocuk İsa mozaiği) ve Teotokos Kriotissa mozaiği de buradadır





Azizler Bedros ve Markos Kilisesi (Atik Mustafa Paşa Camii, 458)





Blakerna Ayazma Kilisesi (Panayia Vlaherna, Balat, 450)





Gastriya Manastırı (Sancaktar Hayrettin Mescidi, 867)





Hagia Irene (Aya Irini, 532, onarım:740)





Hagia Sophia (Ayasofya, 360-532)
Dünya mimarlık tarihinin en görkemli yapılarından olan Ayasofya’nın yapımına Doğu Roma İmparatoru Büyük Constantinus döneminde başlanmıştır Bazilika planlı, ahşap çatılı bu yapı, bir ayaklanma sonunda yanmış ve yapıdan hiçbir kalıntı günümüze gelmemiştir İmparator II Theodosius, Ayasofya`yı ikinci defa yaptırmış ve 415`te ibadete açmıştır Ancak, bu bina da 532’de Nika Ayaklanması sırasında yanarak yok olmuştur İmparator Iustinianus (527-565) ilk iki Ayasofya`dan daha büyük bir
kilise yaptırmak istemiş, çağın ünlü mimarlarından Miletoslu İsidoros ve Trallesli Anthemios`a günümüze ulaşan Ayasofya`yı yaptırmıştır Mimari yönden incelendiğinde büyük bir orta mekân, iki yan mekân (nef), apsis, iç ve dış nartekslerden meydana gelmiştir İç mekân, 100 x 70 m ölçüsünde olup, üzeri dört büyük ayağın taşıdığı 55 m yüksekliğinde, 3031 m çapında kubbe ile örtülmüştür Ayasofya'nın mimarisinin yanı sıra mozaikleri de büyük önem taşımaktadır En eski mozaikler iç narteks ve yan neflerde altın yaldızlı geometrik ve bitkisel motifli olan mozaiklerdir
Fatih’in İstanbul’u fethi ile birlikte camiiye çevrilmiştir Fatih İstanbul’u alınca ilk Cuma namazını burada kılmıştır Çeşitli dönemlerde bir mihrap ve 4 minare eklendi Yapının altında su sarnıcı ve tüneller de bulunmaktadır Ayasofya 1934’te Bakanlar Kurulu kararı ile müzeye dönüştürülerek 1 Şubat 1935’te ziyarete açılmıştır
Mozaik Sanatı: Çeşitli renklerdeki taş, mermer, cam gibi küçük parçaların bir zemin üzerinde farklı tekniklerle yan yana getirilmesiyle yapılan figürlü ya da figürsüz duvar resimleri ve tavan döşemeleridir Bizans imparatorluğu mozaik sanatına çok büyük önem vermiştir Mozaik resim sanatı ve duvar bezemeciliğinin en güzel örnekleri, Ayasofya, Kariye Camisi, Tekfur Sarayı'nda görülmektedir





Hagia Andreas Kilisesi (Kocamustafapaşa Camii, 408)





Kostantin Lips Kilisesi (Fenari İsa Camii, 908)





Myrelaion Kilisesi (Bodrum Mesih Paşa Camii, 920)







Pammakaritos Kilisesi (Fethiye Camii, 1071)






Khora Kilisesi (Kariye Müzesi, 509)
Bizans sanatının başyapıtlarından biridir Geç dönem Bizans mozaikleri ve freskleriyle ünlü yapının dış narteksinde İsa'nın hayatı, iç nartekste ise Meryem'in hayatı ile ilgili sahneler yer almaktadır Apsiste görülen Diriliş (Anastasis) sahnesi ise görülmeye değerdir 16 yüzyıl başlarında camiye dönüştürülen yapı, bugün müze olarak kullanılmaktadır





Pantokrator Kilisesi (Zeyrek Camii, 1125)
Günümüze ulaşabilmiş, mozaikleri ile ünlü, önemli Bizans yapılarından biridir Birbirine bitişik üç ayrı yapıdan oluşan bina tuğladan inşa edilmiştir Binanın üzeri beş kubbe ile kaplanmıştır Ayasofya’dan sonra ayakta kalan en büyük kilisedir Fatih zamanında camiye çevrilmiştir






Sergios ve Bakos Kilisesi (Küçük Ayasofya Camii, 527)
Bizans İmparatoru I Jüstinyen zamanında yapılmış olan eser erken Hristiyanlık döneminin merkezi planlı ve çevresi dehlizli, galerili yapılarının en güzellerinden biridir II Beyazıt döneminde camiye dönüştürülmüştür Türkler’in Küçük Ayasofya diye adlandırdıkları kilise, ilginç planı ve kubbesiyle dikkat çeker





Pantepoptes Kilisesi (Eski İmaret Camii, 1085-1090)






St Theodore Kilisesi (Vefa Kilise Camii, 12yy)





St Theodosia Kilisesi (Gül Camii, 867–886)






Yeraltı Camii (Kurşunlu Mahzen, 6yy)






Blakherna Saray Kompleksi (491-518)





Büyük Saray (Mozaik Müzesi)
Sultan Ahmed Camii Arastası, MS 4 ile 6 yy arasına tarihlenen eski “Büyük Saray” kalıntılarının üzerine inşa edilmiştir 1930’larda ortaya çıkarılan mozaikler büyük bir salonun tabanını süslemekteydi Medusa Kafası, bir aslan avından sahneler, akantus yaprakları ile sarılmış büstler en göz alıcı sahnelerdir Müze, Bizans İmparatorluğu Büyük Sarayı'nın revaklı avlusunun kuzeydoğu bölümünde kısmen sağlam kalmış mozaik döşemeyi içine alacak şekilde yapılmıştır


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.