Parlayan Şehir | Gaziantep (Ayıntap) |
08-04-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Parlayan Şehir | Gaziantep (Ayıntap)Gaziantep, halk arasındaki eski adıyla Antep, Türkiye'nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi ile Akdeniz Bölgesi arasında bulunan aynı adlı ilin merkez şehridir Güneydoğuda şehir olarak en fazla nüfusu barındırır Sanayi ve gelişmişlik bakımından birincidir Gaziantep - Şehit Anıtı Gaziantep, Şehitkamil, Şahinbey olmak üzere iki metropol ilçeye ayrılmıştır Gelişmişlik açısından Türkiye'nin 20 büyük ilinin merkez ilçesidir Ayrıca Gaziantep, Türkiye'nin hâla yaşanılan en eski kenti olup, Dünya'nın da hâlâ yaşanılan en eski kentlerinden biridir Bunların yanında Gaziantep, Türkiye sanayisi ve ticaretinde de çok önemli bir yer tutar Bunun sebepleri arasında Gaziantep'in Anadolu ile Orta Doğu arasında bir konumda bulunması ve liman kentlerine yakınlığı sayılabilir Gaziantep'in simgeleri arasında Gaziantep Kalesi, baklava ve antepfıstığı sayılabilir Etimoloji Gaziantep'in bilinen en eski adı Romalılar tarafından verilen Antiochia ad Taurum'dur "Antiochia ad Taurum", Latince "Toroslar'ın karşısındaki Antakya" anlamına gelir Daha sonra şehri ele geçiren Araplar şehre Ayıntap demiştir Ayıntap adının kökenine ilişkin rivayetlerden birkaçı; Ayıntap ismi, Hitit dilinde "han toprağı" anlamına gelen "Hantap"tan türemiştir Bu ad söylene söylene Ayıntap olmuştur Ayıntap, Farsça pınarı bol anlamına gelir Ayın, Arapça göz, tap ise pınar anlamına gelir Yani Ayıntap Arapça pınarın gözü anlamına gelir Ayıntap, adını eskiden bu yörede yaşamış bir kral olan Ayni'den almıştır Ayıntap adı parlayan şehir anlamına gelir Ancak bu rivayetlerden hiçbirinin doğruluğu kesin değildir Ayıntap adı zaman içinde Antep, Entep ve Antap gibi değişik haller alır Bu adlardan en yaygını Antep'tir 1921'de (Antep Savunması'ndan sonra) çıkarılan bir yasa ile Antep'e Gazi ünvanı verilir |
Parlayan Şehir | Gaziantep (Ayıntap) |
08-04-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Parlayan Şehir | Gaziantep (Ayıntap)Tarihçesi Günümüzdeki Gaziantep'in yakınlarında bulunan Dülük (Dolikhe ya da Doliche) bu yöredeki en eski kenttir Arkeolojik kazılarından bu kentte Paleolitik dönemden beri insanların yaşadığı bilinmektedir Ancak, Dülük Erken Tunç Çağı'ndan sonra bir sürekli yerleşim yeri hâline gelebilmiştir Bu kent, İpek Yolu üzerinde bulunduğu için çok gelişmiştir İlk kurulduğuda Babil yönetimi altında kalan kent, MÖ 1700'lü yıllarda Hititler'in eline geçer Hititler'den sonra Mısır yönetimine geçen kent, MÖ 700-MS 546 arasında ise kronolojik sırayla Medler, Asurlular ve Persler tarafından yönetilir İÖ 6 yüzyılda ise kent sırası ile Makedonya, Selevkos ve Komagene uygarlıklarının yönetimi başlar Gaziantep ve Şanlıurfa, tarih boyunca, Diyarbakır eyaletine bağlı sancaktı Romalılar, Dülük yakınlarına Antiochia ad Taurum adında yeni bir kent kurar Bu kent İsa'nın havarilerinden Yuhanna'nın Hıristiyanlık'ı yaymak için seçtiği merkezlerden biri olmuştur Kent, MS 395 yılında Bizans İmparatorluğu'nun eline geçer MS 636 yılında halife Ömer bin Hattab, İslamiyet'i yaymak için Ayıntap) ve Hatay yöresini Bizanslıların elinden alır Bu şekilde Ayıntap halkı İslamiyet'i kabul eder Bu arada Dülük, hızla eski önemini yitirmektedir 1071 yılında Alp Arslan'ın Malazgirt Savaşı'ndaki zaferinden sonra kent Selçuklu yönetimine geçer Bir dönem Eyyübilerin eline geçen kent, 1270 yılında Moğolların Ayıntap'a saldırmasıyla, 1389 yılında Dulkadiroğulları'nın ve 1471 yılında Memlük Devleti'nin egemenliğine geçmiştir 1516 yılında Yavuz Sultan Selim'in Mercidabık Muharebesi'ndeki zaferinden sonra Ayıntap, Osmanlı yönetimine geçer Osmanlılar döneminde kente çok sayıda cami, medrese, han ve hamam inşa edilmiştir 1516–1596 yılları arasında kent, üretim, ticaret ve el sanatları yönünden de çok gelişmiştir 1641 ve 1671 yıllarında iki defa kenti ziyaret eden Evliya Çelebi, kentte 22 mahalle, 8 bin ev, 100 kadar cami, medrese, han, hamam ve bir de kapalı çarşı olduğunu yazar ve seyahatnamesinde aynen "Dünya yüzünden geniş bir ili, göz alıcı büyük yapıları her yerden aranan eşyası, birçok mezraları, bolluk ve verimliliği, bitimsiz yiyecek ve içecek pınarları ve ırmaklarıyla burası 'Şehr-i Ayıntab-ı Cihan'dır" derOsmanlı döneminde Ayıntap, asla kendi eyaletinde olmayıp, önce Maraş (bugünkü Kahramanmaraş), sonra Halep eyaletinde yer almıştır Buna rağmen Ayıntap'ın kültürü Arap kültüründen fazla etkilenmemiştir Antep Savunması I Dünya Savaşı'ndan sonra Mondros Antlaşması'yla Osmanlı devleti parçalanır 17 Aralık 1918 yılında Antep, Birleşik Krallık'a bırakılır Antep, 5 Kasım 1919'da Fransa'ya bırakılır Ermeni Lejyonu da bu savaşta görev almıştır Antep halkı, 1920 yılında, Fransız birliklerinin Antep'e yerleşmesi üzerine direnişe başlar Gaziantep Kalesi 1920 yılının Ocak ayında Karayılan komutasındaki çeteler, Fransızların bir süvari birliğini pusuya düşürür Şahin Bey, 200 kişilik milis gücüyle 1920 yılının Mart ayına kadar Antep'teki Fransız askerlerine karşı savaşır Antep halkı, 9 Şubat 1921'de teslim olur Savaş tam 10 ay sürer 25 Aralık 1921'de Ankara Anlaşması gereğince Fransız birlikleri şehri boşaltır Gazilik Ünvanının Verilişi Antep'in Gazilik Kanunu Kanun No 93, 6 Şubat 1921 Madde 1- Ayıntap Livası merkezi olan Ayıntap kasabasının namı Gaziayıntap’a tahvil edilmiştir Madde 2- Bu kanunun icrasına (uygulamasına) dahiliye (içişleri) vekili memurdur Madde 3- İş bu kanun tarihi neşrinden (yayınlandığından) itibaren mer’idir (uygulanır) 20 Ekim 1921’de Ankara İtilafnamesi ile Fransızlar Antep’i terk etmeyi resmen kabullendiler Gerçekte ise Fransızlar 8 Şubat 1921’de Antep Türkleri ile yaptıkları mütareke ile işgallerinin geçici olduğunu belirterek Antep’i terk etmeye söz vermişlerdi 25 Aralık 1921’de Ankara’ya bağlı kuvvetler, Gaziantep’e girmişlerdir Her yıl 25 Aralık Gaziantep’in kurtuluş günü olarak kutlanmaktadır |
Parlayan Şehir | Gaziantep (Ayıntap) |
08-04-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Parlayan Şehir | Gaziantep (Ayıntap)Coğrafyası İl merkezi, kuzeyde ve kuzeybatıda Kahramanmaraş, kuzeydoğuda Yavuzeli, doğuda Nizip, güneydoğuda Oğuzeli, güneyde Kilis, güneybatıda Nurdağı ve batıda İslahiye ile çevrilidir Gaziantep'te çok sayıda pınar bulunmasına karşın hiç doğal göl bulunmamaktadır Bu yüzden şehrin bir çok yerine yapay göller ve barajlar inşa edilmiştir Gaziantep şehri, Gaziantep Platosu üzerine kurulmuştur Gaziantep'ten geçen Alleben Deresi iki merkez ilçeyi birbirinden ayırır İl merkezinin yakınında hiç doğal orman bulunmaz Bu yüzden il yakınına kızılçam ağaçlarından oluşan bir yapay orman eklenmiştir İl merkezi 2 derece deprem bölgesindedir İklimi Konumu sebebiyle Gaziantep'te Akdeniz iklimi ve Karasal iklimin bir karışımı görülmektedir Hava özellikle Haziran, Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarında çok sıcaktır Aralık, Ocak ve Şubat aylarında ise çok soğuktur Gaziantep'te ölçülen en yüksek sıcaklık 42 °C, en düşük sıcaklık ise -13 °C'dir Haziran-Eylül arasında Gaziantep, en az yağışı alır En çok yağışı ise Aralık-Şubat arasında alır Mevsim değişirken gündüz ve gece arasında çok büyük bir sıcaklık farkı vardır Denize kıyısı olmaması sebebiyle kentte nem oranı çok düşüktür Bu yüzden hava çok sert değildir Nüfusu Gaziantep, nüfus bakımından Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin en büyük ilidir, Türkiye'nin ise 6 en büyük ilidir Gaziantep'te nüfus 1912223 kişidir Nüfus yoğunluğu, merkez ilçelerde kilometrekarede 421 kişiyi aşmaktadır 1927 yılı nüfus sayımında 214499 olan il nüfusu geçen 70 yıl içerisinde %534 oranında artış göstermiştir Bu artış oranı aynı dönem için Türkiye genelinde % 317 olmuştur Gaziantep uzun yıllar dikkate alındığında Türkiye nüfus artış hızının çok üzerinde bir nüfus artışı göstermiştir Bunun sebebi ise aşırı dercede göç almasıdır Tarım ve Hayvancılık Gaziantep'in ekonomisinde tarım çok önemli bir yer tutmaktadır Ancak özellikle yaz aylarında yağış az olduğu için tarım gerektiği kadar gelişememiştir Gaziantep'teki en önemli tarım ürünü antepfıstığıdır Türkiye'deki antepfıstığı üretimin büyük bölümü ise Gaziantep'ten sağlanır Öyle ki, 2007 yılında sadece Gaziantep'te 60000 ton antepfıstığı üretilmiştir Zaten antepfıstığı adını bu kentten almaktadır Hatta Antepfıstığı Araştırma Enstitüsü de Gaziantep'tedir Gaziantep'te antepfıstığı kadar zeytin ve üzüm de önemli tarım ürünlerindendir Bu şekilde Gaziantep, tarımsal açıdan da çok gelişmiştir |
Parlayan Şehir | Gaziantep (Ayıntap) |
08-04-2012 | #4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Parlayan Şehir | Gaziantep (Ayıntap)El Sanatları Gaziantep'te çok çeşitli el sanatları mevcuttur Geçmişte Gaziantep'teki en yaygın el santları dericilik, bakırcılık, yemenicilik, kilimcilik, el işlemeciliği ve kuyumculuktur Bunlardan el işlemeciliği, bakırcılık ve kilimcilik önemini hâlâ korumaktadır Özelikle Gaziantep'in kendine özgü motifleri olan kilimleri ve bakır ürünleri çok meşhurdur Gaziantep'e özgü kilim çeşitleri Baklava dilimleri, Habbap ayağı, Kuş Kanadı, Zincir Göbek, Dirsek göbek, Pençe Göbek, Çarkı felek, Parmak göbek ve Atom Göbek'tir Ayrıca hanımların hemen her evde yaptığı Antep işi, dantel ve örgü gibi başka el sanatları da mevcuttur Bakır İşlemeciliği Bakır eşya, bakırdan ve pirinç diye tabir edilen bakır ve çinkonun karışımından elde edilen maddeden işlenerek yapılır Antep bakır işlemesinin özelliği, tek parça olarak imal edilmesidir Yani lehim ya da benzeri bir yolla birleştirme yapılmamasıdır Bakır İşleme Ürünlerinden Bazı Örnekler Sahan : Yemek tabağı Tas : Ayran veya su içmek için kullanılan kap Kazan : Yemek pişirmeye yarayan kap Masere Kazanı: (Şire) Pekmez pişirmede kullanılan büyük kap Teşt : Hamur yoğurmada ve çamaşır yıkamada kullanılan kap Tarak Kabı : Sabun, tarak ve kese koymaya yarayan kap Kil Leğeni : Kadınların yıkanırken saçlarını yumuşatsın diye kullandıkları kilin yoğrulmasında kullanılan kap Seferiye Tası : Yemek koymada ve yemek taşımada kullanılan kap Maşrapa : Su, ayran vb konulan kap Satıl : Su taşımada kullanılan kap Paşa Mangalı : Eskiden içine ateş konarak ısınmada ve üzerinde kahve pişirmede kullanılan bir gereç İbrik : El, yüz yıkamak ve abdest almak için içine su konulan kap Cezve : Kahve pişirmede kullanılan kap Vazo : İçerisine çiçek koymaya yarayan büyük ve küçük ebatları olan kap Semaver : Çay pişirmede kullanılan kap Sini (Tepsi) : Yemek yemek için içine kazan, tas ve benzeri şeylerin konduğu kaptır Kutnuculuk Tarihi bir değer olan kutnu bezi dokumacılığı, Türkiye’de yalnızca Gaziantep’te dokunan ipekli bir dokuma türüdür Ham maddesi filoş olan suni ipek ve pamuk ipliğidir Tamamen el tezgâhlarında dokunan kutnu kumaşı değişik şekillerde dokunmaktadır Geçmişi çok eskilere dayanan kutnuculuk; dünyada basma sanatı yok iken, çeşitli boyalara defalarca batırılarak, kendisine has renk ve motifler verilerek yapıldığı bir dokumadır Kutnu kumaşı yöresel bir kıyafet olarak kullanıldığı gibi, çeşitli aksesuar, turistik giysi, çanta, terlik, perdelik kumaş ve milli kıyafet olarak da kullanılmaktadır Kumaşlara, çözgü sayılarına göre değişik adlar verilmektedir 1-) Kutnu 2-) Alaca 3-) Meydaniye Kutnunun çözgü sayısı 4000, alacanın 3000 tel, meydaniyenin 2000 teldir Köşgerlik, Yemenicilik Yemeni; üstü kırmızı yada siyah deriden, tabanı köseleden dikilen topuksuz ve çok sıhhatli olan ayakkabıdır Gaziantep’te yemeniciliğe “köşgercilik”, yemenicilere “köşger” yemeni ustalarına da “köşger ustası” denilmektedir Köşger kelimesi Farsça “keşfger” kelimesinden gelmiş olup, ayakkabı yapan anlamına gelmektedir Zurnacılık Türk Halk Çalgısı deyince; fabrika imalı olmayan, halkın kendi mevcut imkanları içinde ve basit araçlarla elde ettikleri, akustik kanunlara uymayan, standart ölçü ve kalıpları olmayan, etnoğrafik özelliği olan çalgılar akla gelmektedir Üflemeli halk çalgılarımızın başında gelen zurna kalın zerdali ağacından yapılır ve davulun yanında çalınan üflemeli bir çalgı aletidir Zurna üç kısımdan oluşur 1 Baş kısım (mezik), şimşir ağacından yapılır 2 Ağız kısmı (alt çanak) geniştir 3 Orta kısım ise dardır Zurna yapan kimselere “harat” ismi verilmektedir Sedef Ve Sedef Kakmacılığı Bazı deniz hayvanlarının kabuğunda bulunan ve sedefçilikte kullanılan sert, beyaz ve gökkuşağı pırıltılı, fosforik özelliği olan maddeye sedef, bu maddeyi işleyen kişiye de sedefkâr denir Osmanlıda sedef işlemeciliğinin ilk örneklerini 15 yüzyıl sonlarına doğru görmek mümkündür Edirne’de tek kubbeli Beyazıt Caminin kapı kanatlarında görülen sedef işçiliğinin XVI Yüzyılda olgunluk devresine girdiği bilinmektedir Bu dönemde sedefçilik kapı, pencere, dolap kanatları, kürsü, çekmece, Kur’an muhafazası, rahle, masa, koltuk, kanepe, sehpa gibi mobilyalar, silah kabzası, nalın, körük, tütün tabakası, kahve takımı vb gibi ahşap eşyada görülmüştür El İşlemeciliği Antep İşi Antep işi; iplikleri sayılabilen kumaşlar üzerine işlenir Desenleri genellikle kumaşın en ve boy ipliklerine göre hazırlanır Antep ajurlarını yapabilmek için önce zeminin hazırlanması gerekir, sonra desene göre ajur yapılarak şeklin (kare, dikdörtgen, eşkenar vb) kenarlarına hesap işi antikası yapılır Antep işi; çekilen ve bırakılan iplik sayılarına göre ve yapılışlarına göre altı grupta toplanır 1 Grup: Basit Ajurlar 2 Grup: Kesilen iplik sayısı az, kalan iplik sayısı fazla olan ajurlar 3 Grup: Kesilen iplik sayısı fazla, kalan iplik sayısı az olan ajurlar 4 Grup: Motifin adı Çitimedir İplik çekme ve işleme yönünden diğer gruplardan farklıdır 5 Grup: Motifler, kartopu, örümcek ve badem iğnelerinin çeşitleridir 6 Grup: Motif tamamen fantezi iğnelerle yapılır Aba Dokumacılığı Aba deve, öküz, at tüyünden, keçi kılından ve koyun yününden dokunan özel bir kumaştan yapılan bir erkek giysisidir Abanın üst tarafından başın, yan tarafından kolların geçmesi için birer delik olup kolları yoktur Çobanların giydikleri abalar giysileri en üstüne, aba güreşçilerinin giydikleri aba ise güreş sırasında köynek üzerine giyilir Gaziantep’te abalar, eskiden aba dokuyucularının mahalle aralarında bulunan dükkânlarında veya evlerinde bulunan el tezgahlarında dokunur ve satılmak üzere abacılara aktarılırdı Antep Kilimciliği Antep kilimleri bilinen diğer Anadolu kilimlerinden tezgâh, şekil, dokunuş biçimleri ve nakışları yönünden çok farklıdır Antep kilimlerinin üzerindeki desenlere göre bilinen çeşitleri şunlardır 1 Baklava Dilimi 2 Habbab (Nalın) Ayağı 3 Kuş Kanadı 4 Zincir Göbek 5 Dirsek Göbek 6 Pençe Göbek 7 Çarkı Felek 8 Parmak Göbek 9 Atom Göbek (1945 sonrası dokunan bir kilim adı) Gümüş İşlemeciliği Tarihi İpek yolunun üzerinde olması nedeniyle bir çok ticaret yollarının Gaziantep’te yumaklaşması, ilin ekonomisini o günlerde olduğu gibi, günümüzde de canlı tutmaktadır Bu canlılıkta gümüşün önemli bir yeri vardır Çünkü gümüş insanların takı (süs eşyası) olarak eskiden beri kullandığı eski bir madendir Gaziantepli bir kadında on iki çeşit gümüş takı bulunurdu Bunlardan bir kısmı taç kaytan, şekke, daktani, pıçpıçı, götürümgü, üçger, arpacıklı gerdan, Antepli gerdan kemer, koruklu bilezik, düğme, yüzük Gaziantepli erkeklerin gümüş tesbih, ağızlık, baston sapı, sigara tabakası olarak ve atların koşu takımlarında kullanıldıklarını görmekteyiz |
Parlayan Şehir | Gaziantep (Ayıntap) |
08-04-2012 | #5 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Parlayan Şehir | Gaziantep (Ayıntap)Antep Ağzı Güneydoğudaki bir çok ilde olduğu gibi Gaziantep'in de kendine özgü bir şivesi vardır Halk arasında "Antep ağzı" ya da "Antepçe" adıyla çağırılan bu konuşma şekli özellikle kırsal kesimde yaşayanlar ve yaşlılar arasında daha çok görülür En belirgin özellikleri "r" ve "y" harflerinin söylenmemesi, "h" ve "k" harflerinin değişime uğraması ve "-iyor" eki ile bâzı şahıs eklerinin yok olmasıdır Antep ağzının Uygurca ile de benzer özellikler gösterdiği hemen fark edilir Bazı örnekler yandaki tabloda yer alır Antep Ağzı İle İstanbul Ağzı Arasındaki Farklar Türkçe | Antepçe kalın - galın lezzet - n'æzzet baklava - paklova bugün - bööğn gök - göv dükkân - düven bahçe - bahça elbet - h'elbet büyük - böyyyk mevsim - m'œʊsym hamarat - 'amaɾat buğday - buuda Türküler ve Halk Oyunları Gaziantep yöresine özgü çok çeşitli türküler vardır Bu türküler kahramanlık, aşk, göç ve oyun türküleri ve ağıtlar olarak beşe ayırılabilir Bu türkülerden Karayılan, Şirinnar, Allı Yemeni, Ezo Gelin, Bahçalarda Mor Meni, Evlerinde bir İpekten halı var, Bahçalarda Zerdali, Emmoğlu ve Deriko sadece çok az bir kısmıdır Gaziantep, halk oyunları yönünden de çok zengindir Bu oyunlar ise ağır halaylar, oynak halaylar ve mizanseli oyunlar olarak üçe ayrılır |
Parlayan Şehir | Gaziantep (Ayıntap) |
08-04-2012 | #6 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Parlayan Şehir | Gaziantep (Ayıntap)Gaziantep Mutfağı Gaziantep ilinin ayrıca çok zengin bir mutfağı vardır Bu mutfak seneler boyunca çeşitli geleneklerin harmanlanmasıyla zenginleşmiştir 1-) Çorbalar; dövmeli alaca çorba, yoğurtlu dövme çorba, lebeniye çorbası, pirinç çorbası, şehriye çorbası, mercimek çorbası, tarhana çorbası ve işkembe çorbası 2-) Dolmalar, sarmalar ve doldurmalar; karışık dolma, patlıcan dolması, biber dolması, kabak dolması, yaprak sarması, lahana sarması ve pancar sarması 3-) Et Yemekleri; kellepaça, etpaçası, beyran, şıveydiz, yoğurtlu patates, kabaklama, doğrama, boranı, pirpirim aşı, alinazik, patlıcan musakka 4-) Hamur işleri; lahmacun (Antep usûlü), peynirli pide, şekerli pide, yeşil zeytin böreği, peynir semseği, lor semseği, çökelek semseği, tatar böreği, şiş börek, omaç, pisi böreği ve bazı 5-) Kahvaltılıklar; katmer, kaymak, muhammara, yeşil zeytin ekşilemesi, dorgambaç ve tarhana eritmesi 6-) Kebaplar; kuşbaşı kebap (tike), kıyma kebabı, sarımsak kebabı, soğan kebabı, patlıcan kebabı, sebzeli kebap, ayva kebabı, yenidünya kebabı, simit kebabı, yoğurtlu kebab ve ciğer kebabı (cartlak kebabı) 7-) Köfteler; yuvalama, içli köfte, ekşili ufak köfte, yoğurtlu ufak köfte, arap köftesi, sini köftesi, çiğ köfte, mercimekli köfte (malhıtalı köfte), yağlı köfte, yapma ve kısır Pilavlar; özbek pilavı, etli dövme, firik pilavı, iç pilavı, mercimekli pilav, havuç aşı, çağla aşı ve buğulama aşı 8-) Piyaz ve salatalar; maş, fasulye salatası, loğlaz, patates salatası, yeşil zeytin piyazı, çoban salata, domates salatası, koruk salatası, patlıcan salatası ve cacık 9-) Tatlılar; baklava, bülbül yuvası, fıstıklı sarma, kadayıf, lokma tatlısı, irmik helvası, aşure, zerde, sütlaç, bastık, nişe helvası, guymak, kaygana, şıllık, kerebiç, mayanalı kahke ve hedik 10-) Tavalar ve Kavurmalar; saçma tavası, sarımsak tavası, domates tavası, bakla tavası, fasulye tavası, et kavurması, ciğer kavurma ve et kızartması 11-) Zeytinyağlı yemekler; ötçe, bıbbıkiye, ekmek aşı, pancar kavurma ve zeytinyağlı kabak içi |
Parlayan Şehir | Gaziantep (Ayıntap) |
08-04-2012 | #7 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Parlayan Şehir | Gaziantep (Ayıntap)Tarihi Yerler ve Müzeler Gaziantep Kalesi kenti izleyen bir tepeye kuruludurKentin tam merkezinde tarihi Gaziantep Kalesi yer alır Kalenin güneyinde târihi Naib Hamamı bulunmaktadır Kalenin kuzeyinde ise çok sayıda tarihi han (Bayaz Han, Büdeyri Hanı ve Şire Han gibi) bulunmaktadır Hanların kuzeyinde bakır işlemeleriyle ünlü tarihi Bakırcılar Çarşısı yer alır İlde Boyacı Camii, Kurtuluş Camii ve Şirvan Camii gibi çok sayıda tarihi cami yer alır Bey Mahallesi'nde ise tarihi Antep evleri yer alır İldeki görülecek bir diğer yer ise Aziz Bedros Kilisesi'dir Bu cümleden önce adı geçen bütün yerler ödüllü "Kültür Yolu Projesi" adı altında restore edilmiştir Gaziantep, ilinde çok sayıda müze vardır Yapılmakta olan müzelerle beraber Gaziantep tam bir müzeler kenti olacaktır Parklar ve Bahçeler Gaziantep birçok park ve mesire yerine ev sahipliği yapar 100 Yıl Parkı, Türkiye'nin en büyük parkıdır ve şehri baştan aşağı dolaşır Ayrıca Celal Doğan Parkı, Masal Parkı ve Hayri Tütüncüler bunlardan birkaçıdır Ayrıca kentte Harikalar Diyarı gibi eğlence yerlerinin sayısı hiç de az değildir Ayrıca Gaziantep'te Türkiye'nin en büyük hayvanat bahçesi olan Gaziantep Hayvanat Bahçesi bulunur Bu hayvanat bahçesi Orta Doğu ve Balkanlar'ın en büyük, Dünya'nın ise 6 en büyük hayvanat bahçesidir Gaziantep'te gezilecek diğer yerlere hâlâ inşaat halinde olan planetaryum ve botanik bahçesi örnek verilebilir Ulaşım Gaziantep, Anadolu ile Mezopotamya arasında yer aldığı için tarih boyunca hep ticaret yolları üzerinde yer almıştır Bunlardan en önemlisi İpek Yolu'dur Bu sebepten dolayı ilde kara ve hava ulaşımı çok gelişmiştir Gaziantep'in denize kıyısı olmadığı için kentte deniz ulaşımı yapılamamaktadır En yakın liman kenti İskenderun'dur Kara Ulaşımı Gaziantep, tarih boyunca önemli ticaret yolları üzerinde olduğu için kara ulaşımında da çok gelişmiştir Özellikle Avrupa'dan Asya ve Afrika'ya geçişi sağlayan E-24 otoyolu, kentin gelişiminde önemli rol oynar Ancak ildeki en önemli yol Gaziantep-Adana-Tarsus Otoyolu'dur Gazintep Çevre Yolu ise hâlâ inşaat hâlindedir Gaziantep kentinden her gün Adana, Ankara, Birecik, Elazığ, İstanbul, Kahramanmaraş, Karkamış, Malatya, Nizip, Nusaybin ve Osmaniye'ye demiryolu seferleri yapılır 1954 yılında hizmete giren gar, hâlâ ulaşımda önemli bir yere sahiptir Başka bir terminal ise 2001 yılında hizmete açılmıştır Kentte halk ve belediye otobüsleri, dolmuş ve taksiyle ulaşım yapmak mümkündür Ayrıca hafif raylı sistemde aktif durumdadır Hava Ulaşımı Gaziantep, hava ulaşımı bakımından da çok gelişmiştir Kentte Gaziantep Oğuzeli Havaalanı adında uluslararası havaalanı bulunmaktadır Hava alanı şehirden yaklaşık 20 km uzaktadır Her gün İstanbul, Ankara, İzmir ve Antalya'ya tarifeli uçak seferleri yapılmakla beraber, diğer illere de Ankara bağlantılı uçak seferleri yapılmaktadır Ayrıca Almanya, Hollanda ve Fransa'ya direkt uçuşlar vardır |
Parlayan Şehir | Gaziantep (Ayıntap) |
08-04-2012 | #8 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Parlayan Şehir | Gaziantep (Ayıntap)Fıstık Dünyanın en eski sert kabuklu meyvelerden biri olan Antep Fıstığı’nın kökeni, Batı-Orta Asya ve Suriye’den Afganistan’a kadar olan bölgelerdir Ancak, gerek besin değerinin yüksek olması, gerekse lezzeti; bu ürünün tarih boyunca, dünyanın birçok ülkesine yayılmasına ve farklı bölgelerde yetiştirilmesine neden olmuştur Adının geçtiği ilk çağlardan itibaren kral sofralarında dahi kendine yer edinmiş olması, Antep Fıstığı’nın (P Vera L) çok eskilerden beri kültür çeşitlerinin bulunduğunu ve meyve değerinin bilindiğini göstermektedir Konu ile ilgili en eski kaynaklar, Antep Fıstığı’nın ilk olarak Etiler tarafından Güney Anadolu’da kültüre alındığını belirtmektedirler 1 yüzyılın başlarında ise en önemli doğal yetişme alanlarından biri olan Suriye’den İtalya’ya götürülmüş, ardından eşsiz lezzetinin referansıyla diğer Akdeniz ülkelerine de yayılarak yetiştirilmiştir Kırmızı (Ben) Fıstık Olgunlaşmış Antep fıstığının hasatından elde edilir, cumbalarından ayrılmış olan taze fıstık çerez olarak tüketilir ya da işlenerek kavrulmuş antep fıstığı yapılır Kavrulmuş Antep Fıstığı Olgunlaşmış Antep fıstığının hasatından sonra cumbalarından ayrılarak belirli oranda tuzla kavrulmasıyla üretilir Çerez olarak tüketilmektedir Boz İç Boz iç, en kaliteli ve en lezzetli Antep fıstığı cinsidir Antep fıstığı hasat zamanından bir ay önce tam olgunlaşmamış halde toplanır Boz iç antepfıstığı, bilinen fıstık içi rengine göre farklıdır ve daha yeşil renk tonuna sahiptir Tadı ve aromatik lezzeti çok yoğun oluşundan dolayı genellikle baklava yapımında kullanılır Meverdi İç Antep fıstığının tam olgunlaşmaya yakın evresinde hasat edilmesiyle elde edilen fıstık türüdür Kırmızı iç Antep fıstığı ile boz iç Antep fıstığı arasında kırmızı renkte olan Antep fıstığı türüdür Meverdi iç Antep fıstığı genellikle pasta ve helva yapımında kullanılmaktadır Kırmızı İç Antep fıstığının tam olgunlaşıp hasat edilmesiyle elde edilen fıstık türüdür Rengi tam kırmızıdır Tane olarak daha iri bir yapıdadır Kırmızı iç Antep fıstığı çerez olarak tüketiminin yanında, helva, çikolata ve lokum sanayisinde de tercih edilen bir Antep fıstığı türüdür |
Parlayan Şehir | Gaziantep (Ayıntap) |
08-04-2012 | #9 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Parlayan Şehir | Gaziantep (Ayıntap)Anıt Mezarlar Hisar Anıt Mezarı Gaziantep ili Araban ilçesi Hisar Köyünde bulunmakta olan anıt mezar günümüze kadar sağlam olarak gelebilmiştir Hisar Anıt Mezarı; kesme taştan düz bir platform üzerinde inşa edilmiş olup, yüksek kare bir kaide üzerine oturan (4X4 m) dört köşedeki korint başlıklı paye sütunlardan meydana gelen gövde ve bunun üstündeki piramidal çatıdan teşekkül etmiştir Bu piramidal çatının üzerinde ise kare kesitli ve korint tipinde bir sütun başlığı mevcuttur Ayrıca bu başlık üzerinde de şimdi mevcut olmayan bir heykelin bulunduğu düşünülmektedir Hisar Anıt Mezarı 10-11 metre yüksekliktedir Süsleme yönünden çok sade bir özelliğe sahip olan bu yapının kimin adına ve kim tarafından hangi tarihte inşa ettirildiği hakkında bir belge elimizde mevcut değildir Ancak MS 2yüzyıl sonu ile 3 yüzyıl başlarında yapıldığı tahmin edilmektedir Elif Anıt Mezarı Elif Anıt Mezarı, Araban İlçesi’nin Elif Köyü’ndedir Elif köyü antik Sugga kenti olup, Roma dönemi yol güzergahlarını gösteren antik haritadaki bilgilere göre Dolikhe(Dülük)- Samosata(Samsat) ile Zeugma-Samosata yollarının kesişme noktası civarındadır Elif Anıt Mezarı da tıpkı Hisar’daki gibi kesme taştan inşa edilmiş olup, yüksek bir kaide üzerine oturan gövde ve gövde üzerini örten tonozlu bir örtü sisteminden oluşmaktadır Anıt mezarın doğu, batı ve güney cepheleri kemerli, kuzey cephesi ise duvar örülerek kapatılmış, alt orta kısmında ise dikdörtgen bir kapı açıklığı bırakılmıştır Anıt Mezarın gövdesini oluşturan dört hantal paye sütun yerini burada korint başlıklı sütunların üzerine oturan kemerlere bırakmıştır Böylece yapı estetik bir görünüm kazanmıştır Elif Anıt Mezarının örtü sistemi hakkında kesin bir şey söyleyemesekte kalıntılardan tonoz olabileceği anlaşılmaktadır Elif Anıt Mezarı da MS 2yüz sonu ile 3 yüzyıl başlarına tarihlenmektedir Hasanoğlu Anıt Mezarı Araban ilçesi Hasanoğlu Köyünde bulunmaktadır Hasanoğlu Anıt Mezarı, kare planlı bir kaide üzerine kesme taştan inşa edilmiştir Güney ve batı cephelerinin paye-sütun ve bunların üzerine oturan kemerlerindeki mimarisinden daha estetik ve itinalı yapıldığını anlıyoruz Kuzey ve doğu cephelerindeki duvarların tamamı, kaidenin ise yarıya kadar olan kısmı yıkılmış olduğu görülmektedir Bu anıt mezarın da MS 2yüzyıl sonu ve 3 yüzyıl başlarında yapıldığı sanılmaktadır |
Parlayan Şehir | Gaziantep (Ayıntap) |
08-04-2012 | #10 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Parlayan Şehir | Gaziantep (Ayıntap)Tarihi Gaziantep Camileri Tarihi Gaziantep Camileri, Antep kentinin siluetine sağladıkları görsel katkı ve fonksiyonlarına bağlı olarak yerine getirdikleri sosyal katkının yanı sıra kent içindeki konumları ve yapım tarihleri ile bağlantılı olarak kentin gelişiminin izlenmesine olanak sağlayan belgesel nitelikleri ile de kentin vazgeçilmez mimari değerleridirler Gaziantep’te son yıllarda inşa edilen modern camilerde süsleme sanatı çok zengin olup, bu camiler çini işlemeleri ve hat sanatıyla dikkatleri çekmektedir Gaziantep’te Pişirici ve Balıklı olmak üzere iki mescidin yanı sıra tarihi camilerden bazıları şunlardır: Ömeriye Cami Gaziantep’in Düğmeci Mahallesinde bulunan bu tarihi cami, Antep’in en eski camisidir 607 hicri (1210 miladi) yılında tamir geçirdiği kayıtlarda yazmaktadır Caminin kimin tarafından yapıldığı tam olarak bilinmemekle birlikte Halife HzÖmer zamanında yapıldığı, yada HzÖmer’in kızından olma torunu Emevi Halifesi Ömer Bin Abdülaziz tarafından yaptırıldığı söylendiği gibi, birincisinin yaptırıp ikincisinin onarttığı hakkında da söylentiler de vardır Caminin bir diğer adı da İki Ömer anlamında “Ömereyn” dir Caminin taç kapısı ve mihrabı ak-kara taşlarla örülmüştür Minare şerefesinin korkuluklarında oyma taş işçiliğinin güzel örnekleri görülmektedir Hatta minarenin bedeninde Antep Savunmasının dehşetli günlerinden kalan mermi ve şarapnel parçalarının izlerini görmek mümkündür Halk arasında anlatılan bir rivayete göre, bu cami her yıl tabana doğru çökmekte ve toprağa gömülmektedir Tamamen battığı zaman kıyametin kopacağı gibi söylentiler vardır Ali Nacar Cami Tabakhane bölgesi Yaprak mahallesinde Alleben Deresi’nin akışına göre sol tarafında bulunmaktadır Vesikalarda Ali adında bir marangoz tarafından yaptırıldığı görülmüştür Müezzin mahfiline çıkan merdiven üzerinde 1213 Hicri tarihi yazmaktadır Bu hicri tarihin caminin onarım tarihi olduğunda birleşilmektedir Boyacı Cami Hamdi Kutlar Caddesi ile Kutlar Sokağının birleştiği yerde bulunmaktadır Kadı Kemalettin tarafından yaptırılmıştır Caminin minberi üzerindeki oyma kitabede 759 Hicri (1358 Miladi) tarihi yazmaktadır Ancak bu tarihten daha önce yapıldığı kanaati hakimdir Caminin özelliklerinden birisi de minberin alttan kızaklı olması ve duvarda özel olarak yapılan bölmesine girip çıkabilmesidir Avlu girişinin sağında tek şerefeli çokgen gövdeli peteksiz bir minaresi bulunmaktadır Ayrıca Gaziantep’in en büyük camilerinden olan Boyacı Camii’nin içindeki ince ahşap işçiliği dikkat çekicidir Şeyh Fethullah Cami Ve Külliyesi Kepenek mahallesinde bulunmaktadır Halk arasında bu camiye “Aşağı Şeyh Camii” de denilmektedir Caminin banisi, keramet sahibi ve ermiş bir kişi olan Şeyh Fethullah ; Halife Hz Ebubekir soyundan gelmektedir Hicri 971 (Miladi 1564) tarihinde yapılmıştır Harim, ortada sekizgen taş ayağa oturan ve yelpaze şeklinde açılan tonozlarla, askı kemerlere bağlanan bir örtü sistemine sahiptir Bu tür örtü sistemi Şeyh Fethullah Camiinden başka şimdiye kadar hiç bir camide görülmemiştir Ortadaki sekiz köşeli taş ayağa rağmen bu cami merkezi planlı camiler grubuna dahil edilebilir Genelde merkezi planlı camiler kubbe ile örtülüdür Şeyh Fethullah Camii tonozla örtülü olmasına ve ortada ayağı ihtiva etmesine rağmen merkezi mekan bütünlüğünü muhafaza etmiştir Caminin portal, mihrap, minber ve pencere sövelerinde renkli taş işçiliği bakımından Memluklu sanatının etkileri görülmektedir Ancak portal kavsarası ile caminin içindeki pencere alınlıklarının süslemesinde Osmanlı sanat üslubunun özelliklerini de görmek mümkündür Harimin gerisinde son cemaat yeri ve dış avlu mevcuttur Giriş zeminindeki renkli taş döşemesi bölgeye has bir özelliktir Tek şerefeli bodur minaresi vardırŞeyh Fethullah camii; zaviyesi, kasteli, medresesi ve hamamıyla bir külliye olarak inşa edilmiştir Antep Savunmasında şehit düşen Karayılan ( Molla Mehmet)’ın mezarı cami bahçesindedir Bu caminin diğer camilerden farklı olan özellikleri şunlardır: 1- Cami olarak inşa edilmiştir 2- İlk yapıldığı gibi kalmış olup, genişletilmemiştir 3- Diğer camilerde Osmanlı ve Arap mimarisi özellikleri varken, bu camide Selçuklu mimarisi özelliği vardır 4- Banisi kutsal sayılmakta, kendine özgü mimarisi bulunmaktadır 5- Antep Savunmasında şehit olan Karayılan (Molla Mehmet) ‘ın mezarı burada bulunmaktadır 6- Bu caminin eşi benzeri dünyada bir daha yapılmamıştır |
Parlayan Şehir | Gaziantep (Ayıntap) |
08-04-2012 | #11 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Parlayan Şehir | Gaziantep (Ayıntap)İhsanbey (Esenbek) Cami Şehitler caddesi üzerinde bulunan caminin eski kayıtlarda ismi “Esenbek” olarak geçmekte ve ne zaman yapıldığına dair kesin bir bilgide bulunmamaktadır Mabetin altında eskiden caminin su ihtiyacını karşılayan bir kastel bulunmaktadır Kastele avlu kapısının hemen önünden karataştan yapılma 25 merdivenle inilir Hacı Nasır Cami Hacı Nasır adında bir kişi tarafından bugün Elmacı Pazarı denen yerde mescid olarak yaptırılmıştır Hacı Nasır, 16 yüzyılda yaşamış olup, yapımı da 16 yüzyıla tarihlenmektedir 130-140 yıl sonra Kamalakzade Hacı Mahmut oğlu Hasan Ağa tarafından mescide minber konularak camiye dönüştürüldü En önemli onarımını Miladi 1812 (Hicri 1227) yılında geçirdiği kapısının üzerindeki kitabesinden anlaşılmaktadır Handaniye (Handan Bey) Cami Karagöz mahallesindedir Bu camiye Handan Bey Camii de denilmektedir Caminin Miladi 1647 yılındaki kayıtlarda ismi Handan Bey olarak geçmektedir Antep’te yaşamış Erzincanlı beylerin en fakiri sayılan Handan Ağa tarafından yaptırılmıştır Gelir getiren bir de saraçhanesi olan cami, Miladi 1791 yılında yeniden yapıldı Caminin onarımlarında bundan sonra saraçhaneden alınan gelir kullanılmaya başlandı Antep Savunması’nda cami ibadet yapılamayacak duruma gelmişti Daha sonra yeniden bir onarım geçirmiştir Eyüpoğlu Cami Kendi adıyla anılan Eyüpoğlu mahallesindedir Caminin yapılış tarihi ve kimin tarafından yapıldığı veya yaptırıldığı konusunda yeterli bilgi bulunmamaktadır 1586 tarihli Şer-i Mahkeme Sicillerinden bu tarihten önce yapıldığını anlıyoruz İçten çapraz tonozludur Altı gözlü son cemaat yerinin gerisinde duvarla çevrili dış avlusu mevcuttur Mihrap siyah vişne çürüğü ve beyaz mermerle çeşitli geometrik şekillerden oluşan süslemeyi ihtiva eder Merdivenle çıkmalı minberi ve vaaz kürsüsü mevcuttur Minaresi tek şerefeli olup şerefe altı mukarnaslıdırGövde ve petek kısımları bilezik ve sağır kemerlerle süslenmiştir Ömer Şeyh Cami Ömer Şeyh tarafından bugünkü merkez Yazıcık mevkiinde Turna sokağın köşesinde inşaa edilmiştirKesin olarak ne zaman yapıldığı bilinmemekle birlikte H967 (M1559) yılı Şeri Mahkeme sicili kayıtlarına göre bu tarihten önce en azından mescit olarak yapılmış olduğu anlaşılmaktadır |
Parlayan Şehir | Gaziantep (Ayıntap) |
08-04-2012 | #12 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Parlayan Şehir | Gaziantep (Ayıntap)Bostancı Cami Şehir merkezi Bostancı Mahallesinde Bostancı cami sokakta bulunan caminin hangi tarihte ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedirAncak H965 ve 967 tarihli Şeri Mahkeme sicillerinde adı Bostancılar Mescidi olarak geçmektedirBu belgelerden caminin yapılışının M1557 yılından önce olduğu anlaşılmaktadır Kabasakal Cami Şehreküstü semti Kocaoğlan mahallesindeki Ahmet Çelebi İlköğretim okulunun kuzeyinde bulunmaktadır Hacı Ahmet adında birisi tarafından mescit olarak yaptırılmış, Kabasakaloğlu İsmailoğlu Hamza Ağa tarafından minber eklenerek camiye çevrilmiştirHamza Ağa’nın H1114 tarihinde öldüğü veraset belgesinden anlaşılmaktadırBuna göre caminin yapımı M1702 tarihinden daha önce olması gerekir Ahmet Çelebi Cami Ulucanlar Mahallesindedir Caminin kurucusu Peygamber soyundan Hacı Osman oğlu Şeyh Ramazan Efendi’dir Bu eser medrese, cami, kastel olarak peş peşe sıralanmıştır Cami sonradan ilave edilen medreseyi yaptıran Ahmet Çelebi’nin adıyla anılmaktadır Caminin; kitabesinden l083 hicri (l672 miladi) tarihinde yapıldığı anlaşılmaktadırBahçesinde bulunan kastele l2’si kesme taştan, 32’si kayaya oyma 44 merdivenle inilir Cami ahşap işçiliğinin eşsiz örneklerini yansıtmakta olup, ayrıca kadınların da ibadet etmeleri için ayrı bir bölümü vardır Alaybey (Gami Bey) Cami Alaybey mahallesi Gaziler caddesi üzerinde bulunmaktadırCaminin yapılış tarihiyle ilgili kesin bir bilgi yoktur Ancak 4 Zilkade 1005 (M1596) tarihli mahkeme kayıtlarından caminin M1595 tarihinden önce yapıldığı H1224 tarihinde yeni bir onarım gördüğü de kitabesinden anlaşılmaktadır Camiyi yaptıran kişinin Alaybeyi olan bir komutan olduğu bilinmektedir Camide kesme taş işçiliğinin güzel örnekleri bulunmaktadır Üç ayağa oturan dört kemer gözlü olan son cemaat yeri çapraz tonozla örtülüdür Dışarıda küçük bir avlusu vardır Kuzey-doğu köşedeki minare çokgen gövdeli ve tek şerefelidir Merdivenle çıkmalı minberi ve vaaz kürsüsü vardır Şirvani (Şirvani Mehmet Efendi) Cami Gaziantep Kalesi’nin batısında Seferpaşa Mahallesinde bulunmaktadırEskiden tarihi Gaziantep camileri içerisinde minaresi iki şerefeli olan tek cami olduğundan bu camiye halk tarafından “İki Şerefeli Cami” de denir Şirvani Mehmet Efendi , camiyi yaptıran kişinin adıdır Rivayete göre Şirvani Seyit Mehmet Efendi Hz Muhammed’in torunu Hz Hüseyin’in soyundan gelmektedir Caminin yapılış tarihinin Miladi 1677 tarihinden önce olduğu belgelerden anlaşılmaktadır Bir efsaneye göre cami herhangi bir nedenle yıkılırsa onu yeniden yapacak kadar altın ve gümüşün temelinde gömülü olduğu söylenir Camide eskiden dervişlerin zikrettikleri bir oda ve ahşap işçiliğinin güzel örnekleriyle süslenmiş bir müezzin mahfili de bulunmaktaydı Bir başka önemli bölüm ise Boyacı Camiinde olduğu gibi minberin alttan kızaklı olması, duvarda yapılan özel bölmesine girip çıkabilmesidir |
Parlayan Şehir | Gaziantep (Ayıntap) |
08-04-2012 | #13 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Parlayan Şehir | Gaziantep (Ayıntap)Tahtani (Tahtalı) Cami Gaziantep Kalesi’nin yanında Şekeroğlu Mahallesi Uzun Çarşı caddesi üzerindedir Caminin yaptıranı ve yapıldığı tarih hakkında kesin bilgilere rastlanmamıştır Ancak Miladi 1557 tarihli bir belgede adından söz edilmektedirM1563 yılında Maraş Valisi Osman Paşa tarafından tamir ettirildiği anlaşılmaktadır Caminin ismi önceleri Tahtani olarak söyleniyorduBir söylentiye göre cami ağaçtan yapılmıştırBu nedenle halk tarafından camiye Tahtalı Cami de denmiştir Bu cami yararına vakıflar bırakıldığı ve çeşitli amaçlarla kurulmuş vakıfların vakfiyelerinde Tahtani camisine de kaynak sağlandığı kayıtlardan anlaşılmaktadır Alaüddevle (Ali Dola) Cami Uzun Çarsı’nın batısında Eski Saray Caddesi’ndedir Halk arasında Ali Dola Camii de denilmektedir Alaüddevle Maraş”ta hakimiyet sürdüren Dulkadiroğlu Beyliğinin son beyidir Caminin yapım tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber camiyi yaptıran Alaüddevle’nin Miladi 1515 tarihinde vefat ettiği düşünülürse bu tarihten önce yaptırıldığı ortaya çıkmaktadırSadece minaresi yıkılmadan günümüze ulaşabilen cami, 1901 yılında giriş yüzü siyah ve beyaz taşlardan tek kubbeli olarak yeniden yapılmıştır Caminin mimarı Armenek, ustabaşısı da Kirkor’dur Hıristiyan sanatında görülen kemer içinde ki küçük sütunlu pencere ve üzerinde yuvarlak bir pencereden oluşan sistem burada da uygulanmaktadır Mihrabın üçgen bir alınlık içine alınması yine kiliselerden alınma bir özelliktir Ayrıca yan duvar pencerelerinin etraf silmelerinin büyük ebatta yapılmaları ve içerideki mihrap süslemeleri ise barok özellikleri ihtiva eder Tekke (Tekke Mevlevihane) Cami Kozluca Mahallesi Küçük Pazar sokağının güneyindedirResmi kayıtlarda adı Mevlevihane Camisi olarak geçer Ancak halk tarafından Tekke Camii olarak bilinir Cami, hücreler, semahane, yönetim ve Mevlevi dervişlerinin oturma odaları, tuvaletler, havuzlar, küçük ve kısa minaresinden oluşan eserler topluluğudur Cami M1638 yılında Mustafa Ağa adında bir Türkmen Ağası tarafından yaptırılmıştırMiladi 1901-1903 (H1319 ve 1321) yıllarında çıkan büyük yangınlarla gelir getiren yapıları tamamıyla yanmıştırZamanın Mevlevi Şeyhi ve vakfın mütevellisi olan Şeyh Mehmet Münip Efendi tarafından yanan yerler yeniden yaptırılmıştırCaminin minaresi,altından geçen yol nedeniyle dikkat çekicidir Karatarla Cami Karatarla Mahallesi Eski Saray caddesi Kunduracılar çarşısındadırMescit olarak inşaa edilmiş, Gergeri Halil Çavuş adında bir hayırsever tarafından genişletilerek cami durumuna getirilmiştir Yapılan bu değişiklik Hicri 1063 tarihli belgelerden anlaşılmaktadır Gaziantep’teki camilerin minareleri içerisinde en zarif olanıdır Kozanlı Cami Kozanlı Mahallesi Kozanlı sokakta bulunmaktadırH1065 ve 1057 tarihli Şeri Mahkeme Sicillerinde mescit olarak geçmektedirKozanlıdaki mabedin H1088 tarihli Şeri Mahkeme Sicilleri kaydında Üstat Ali Bey’in yaptırdığı cami olarak geçmektedirCaminin örtüsü içten çapraz tonozludurÇıkmalı çift minberi ,üç gözlü son cemaat yeri,tek şerefeli bodur bir minaresi mevcuttur Nuri Mehmet Paşa Cami Çukur Mahallesi Suburcu Caddesi üzerindedir Şer-i Mahkeme Sicillerinden ve bir fermandan anlaşılacağı üzere Nuri Mehmet Paşa tarafından 1786 (Hicri 1200) yılından bir kaç yıl önce yaptırılmıştır Harim mihraba paralel, tek sıra dört kare gövdeli ayakla enlemesine ikiye ayrılmıştır Mihrap önü kubbe ile yanlar çapraz tonozla örtülüdür Son cemaat mahalli ise beş kubbelidir Dış avlu ile son cemaat yerinin birleştiği bölümde klasik Osmanlı tarzındaki iki şerefeli minare yükselir Mihrap; sarı, siyah, bordo renkli mermer malzeme ile zikzak motif ihtiva eden süslemeye sahiptir Mihrabın yanlarında birer balkon minber mevcuttur Girişin üzerinde ahşaptan yapılmış bir bey mahfili bulunur Mahfil kalem işi ile yapılmış çeşitli geometrik ve bitkisel motifleri ihtiva eder Gaziantep Savunmasında zarar gören cami;bir ara askeri depo,1958’den sonra da Müze olarak faaliyet göstermiştir1968 yılından sonra ise onarılarak yeniden ibadete açılmıştır Hüseyin Paşa Cami Gaziler Caddesi üzerindedir 1719 (Hicri 1131) yılında Hüseyin Paşa tarafından yaptırılmıştır Mahkeme sicillerinde mimar olarak Hüseyin oğlu Osman adı geçmektedir Dikdörtgen planlı camide, iki ayağın ve duvarların taşıdığı eşdeğerde altı kubbeli örtü sistemi uygulanmıştır Son cemaat yeri de sivri kemerlere oturan üç kubbe ile örtülüdür Duvarlarla çevrili dış avlusu mevcuttur Mihrap geometrik taşlarla süslenmiştir Mermer olan klasik minber, ahşap korkuluklara sahiptir Minare çokgen gövdeli ve iki şerefelidirCami ile ilgili çok sayıda vakıf kurulmuş, bir çok vakıf tarafından da cami yararına vakfiyelerine şartlar konulmuştur Ağa Cami Tunus’lu Antep Kaymakamı Ferruh Ağa (Bey) tarafından merkez Şehreküstü, Suyabatmaz Mahallesi Şehitler Caddesinde, Miladi 1554-1559 tarihleri arasında yaptırılmıştır Kurtuluş Cami Gaziantep’in Tepebaşı Mahallesindedir 1892 yılında kilise olarak yapılan cami önceleri kilise ve cezaevi olarak kullanılmıştır Bir tarih hazinesi gibi eski ihtişamından hiç bir şey kaybetmeyen Kurtuluş Cami, Gaziantep’in en büyük camilerindendir Gaziantep’in Diğer Camiler Kozluca Camii, Hacı Veli Camii, Karagöz Camii, Kanalıcı Camii, Bekirbey Camii, Çınarlı Camii, Şahveli Camii, Ayşebacı Camii vd |
Parlayan Şehir | Gaziantep (Ayıntap) |
08-04-2012 | #14 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Parlayan Şehir | Gaziantep (Ayıntap)Tarihi Kiliseler Osmanlı döneminde Antep kentinde yaşayan gayrimüslim vatandaşlara hizmet veren dini yapılar da gerek fonksiyonlarına bağlı olarak gerçekleştirdikleri toplayıcı etki, gerekse kent içindeki konumları nedeniyle kentin karakterini belirlemede önemli bir görev üstlenmişlerdir Kendirli Kilisesi Kent merkezinde Atatürk Bulvarı üzerinde, Öğretmenevi bitişiğinde bulunmaktadır Günümüzde Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi toplantı salonu ve Öğretmenevinin lokali olarak kullanılmaktadır Kilisenin ilk yapımı 1860 yılıdır Gaziantepli Katolik Ermenilerin kilisenin inşasında maddi yönden zorlandıklarından Fransa Kralı III Napolyon’dan, Fransız misyonerlerinden ve Katolik camiasından maddi destek alınarak yapılmıştır Daha sonra kullanılmaz hale gelen kilisenin yeniden yapılması için geniş kapsamlı yardım kampanyası düzenlenmiştir Eski kilise yıkılarak yerine 1898 yılında şimdiki kilisenin inşasına başlanmış, yapımı iki yıl sürmüş ve 1900 yılında büyük bir törenle açılışı yapılmıştır Kilisenin planı Roma’daki Saint Fransua Kilisesi’nden örnek alınmıştır Kilise planı Vatikan’dan Papalık Makamından gönderilmiştir Kilise geniş bir bahçe içerisinde siyah kesme taştan temel üzerine, beyaz kesme taştan yapılmıştır Dikdörtgen planlı ve kırma çatılıdır Üç basamakla giriş kapısına ulaşılmaktadır Kilisenin tabanı kırmızı ve beyaz taşlarla satranç tahtası şeklinde döşenmiştir İç kısmı dört ayak üzerine çapraz tonozludur Günümüzde kilisenin ana mekanı betonarme duvarla ikiye bölünmüştür Apsis kısmı tamirat görerek sahne şekline dönüştürülmüştür Apsisin karşısındaki kapatılan ana giriş kapısının bulunduğu cepheye balkon eklenmiştir Nizip Fevkani Kilisesi Nizip ilçesi şehir merkezinde, Şıhlar Mahallesi’nde bulunmaktadır Ne zaman ve kimler tarafından yapıldığı kesin olarak bilinmeyen kilisenin Bizanslılar döneminde yapıldığı zannedilmektedir Geçmişte depo ve bir müddet han olarak kullanılan kilise günümüzde herhangi bir fonksiyonu olmadan boş olarak durmaktadır |
Parlayan Şehir | Gaziantep (Ayıntap) |
08-04-2012 | #15 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Parlayan Şehir | Gaziantep (Ayıntap)Gaziantep Yaylaları Sofdağı Yaylası Güneydoğu Torosların uzantısı olan Sof dağlarının üzerinde bulunan Sofdağı Yaylası, Gaziantep'e 32 km uzaklıktadır Gaziantep şehir merkezine yakın olmasından dolayı hafta sonları yoğun ziyaretçi almaktadır Yaylanın 3 km öncesindeki Sof Alıcı Köyüne kadar yol asfalt olup, köyden yaylaya kadar olan yol ise stabilizedir Sofdağı Yaylası; Gaziantep platosunu yüksekten seyretmek, doğa ile baş başa kalmak, gürültüsüz, kuş sesleri ve su şırıltıları arasında doğa yürüyüşü, kamp ve piknik yapmak için ideal bir yerdir Sofdağı yaylasında rüzgarın tatlı esintisinin ağaçların arasından geçerken çıkardığı fısıltı, pınarlarından akan suların sesine karışır Bazen kuş sesleriyle birlikte koyun melemeleri de duyulur Sof dağlarının en yüksek tepesi olan ve adına Kepekçi Tepesi denilen yerde, oksijen miktarı son derece yüksek olup, havası çok temizdir ve insan sağlığı için faydalı ve ideal bir yerdir Yılın en soğuk günlerinde dahi bol oksijen sebebiyle bu kesimde insanların terledikleri tespit edilmiştir Sofdağı Yaylası'nın batısında küçük bir kaynağı bulunan Sofdağı içmesi, hafta sonlarında yakın yerleşimlerden gelenlerce ziyaret edilmektedir Kaynaktan çıkan şifalı suyun çok az olmasına rağmen yöre halkı tarafından birçok iç ve cilt hastalıklarına iyi geldiği söylenmektedir Sofdağı yöresinde böcekler dahil 124 çeşit hayvanın yaşadığı, 96'sı tıbbi, 11'i baharatlı, 10'u çalı ve çit, 26'sı soğanlı, 12'si ağaç, 19'u meşe olmak üzere toplam 267 tür canlı bitkinin yetişmekte olduğu tespit edilmiştir Yine Sofdağı ve çevresinde 20'nin üzerinde tatlı su kaynağı bulunmaktadır Gerdek Pınarı, Cennet Pınarı ve Börek Pınarı bunlardan bazılarıdır Sofdağı yaylası yıllardan beri köylüler tarafından ve azda olsa yaz aylarında piknik yapmak için şehirden giden insanlarca kullanılmaktadır Baharın başlangıcıyla beraber koyun ve keçi sürülerini önüne almış, çadırını battaniyesini atının terkisine yerleştirmiş çıngırak sesleri arasında yaylalara doğru yol alan bir topluluk görürseniz bilin ki onlar Sofalıcı köylüleridir Köylüler bahar aylarında sıcaklık tenlerine değer değmez köyden yaylaya yol alırlar Sonbaharın o kasvetli havaları bastırdığında ise köye dönüş hazırlıkları başlar Yıllardan beri bu böyle sürüp gitmektedir Yaylada köylüler tarafından sulu tarım yapılmakta, sebze ve meyve yetiştirilmektedir Yaz aylarında yaylayı ziyaret edenler, yoğurt, süt, yumurta gibi gıda maddeleri; domates, salatalık, fasulye gibi sebze ve çeşitli meyveleri yayladan temin edebilirler Yaylada alt yapı mevcut olmayıp, elektrik bulunmaktadır Su doğal pınarlardan veya garaf adı verilen geniş su kuyularından su motoruyla çekilerek sağlanmaktadır Suyu son derece yumuşk(kireçsiz) ve soğuktur Huzur Yaylası İklimin verdiği özellikle her mevsim yeşillikler içinde bulunan Huzur Yaylası, İslahiye ilçesi Altınüzüm beldesinin 20 km batısında Amanos Dağlarının tepesinde bulunmakta ve yeşilin her tonunun görülebileceği ve gökyüzünün mavisiyle kucaklaştığı bir yaylalar topluluğudur Yayla tahminen deniz seviyesinden 1300-1500 m yüksekliktedir15121994 tarih ve 94/6345 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla Turizm Merkezi ilan edilmiştirYaylada elektrik, telefon gibi altyapı hizmetleri bulunmamasına rağmen yolu asfalttır Ulaşım İslahiye-Altınüzüm yolu ile olduğu gibi Osmaniye'den de stabilize bir yol ile sağlanmaktadır Huzur Yaylası, rengârenk kır çiçekleri, ilkbaharda dağ laleleri, büyüleyici güzellikte manzaraları yanında buz gibi suları, pırıl pırıl güneşi ve bol oksijenli tertemiz havası ile insanların doğayla baş başa, kuş sesleri ve su şırıltıları arasında sağlıklı yaşam için doğa yürüyüşü, doğayı tanıma ve inceleme gezileri, kamp ve piknik, vb aktivitelerin yapılabileceği tabiatın insan eliyle bozulmadan öylece kaldığı, doğasıyla insanı büyüleyen ideal bir yerdir Yayla'da gaz lambası ışığında yenen akşam yemeği ve akabinde yapılan sohbetler insanları bambaşka duygularla baş başa bırakmaktadır Yaylada çok geniş bir tabana yayılan çam, sedir, köknar, çınar, kızılağaç, ardıç ve meyve ağaçları mevcuttur Kaynak sularının ve kar sularının oluşturduğu dereler ve bu derelerin suladığı alanlarda yetişen sebze, meyve, tarla ve süs bitkileri vb ürünler bol miktarda bulunmaktadır Huzur Yaylasında, günübirlik olarak veya uzun süreli tarım amacıyla yaylaya çıkan köylülerin kaldıkları doğal malzemeden yapılan barakalarda konaklama yapılabilinir |
|