Konya'nın 7 Harikası |
08-04-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Konya'nın 7 HarikasıKonya'nın 7 Harikası 1- Mevlana Müzesi - Türbesi 2- Meke Krater Gölü 3- Nasreddin Hoca 4- Tınaztepe Mağarası 5- Yerköprü Şelalesi 6- Çatalhöyük 7- Alaeddin Cami 1- Mevlana Müzesi -Mevlana Türbesi Mevlana Müzesi, Konya'da bulunan, eskiden Mevlana'nın dergâhı olan yapı kompleksinde, 1926 yılından beri faaliyet gösteren müzedir "Mevlana Türbesi" olarak da anılır Mevlana Dergahı'nın yeri, Selçuklu Sarayı'nın gül bahçesi iken Sultan Alaeddin Keykubad tarafından Mevlana'nın babası Sultanü'l-Ulema Bahaeddin Veled'e hediye edilmişti Bahaeddin Veled, 1231 yılında vefat edince buraya defnedildi Mevlana'nın da aynı yere sırlanmasından sonra Mimar Tebrizli Bedrettin'e türbesi yaptırıldı Daha sonra yapılan ilavelerle büyük bir külliye haline gelen mekan 1926 yılına kadar dergah olarak kullanıldı Tekkelerin kapatılmasından sonra Mevlana Dergahı müze haline getirildi Mevlana'nın Kabri: Mevlana'nın kabri, oğlu Sultan Veled'le aynı örtü altında yan yanadır Yanıbaşlarındaki ahşap oymalı yüksek sanduka babası Bahaeddin Veled'in kabridir Türbede Mevlana soyundan ya da onun müridlerinden pek çok zatın daha kabri bulunmaktadır Sikkeli sandukalar erkeklere, sikkesiz sandukalar ise hanımlara aittir Girişte soldaki altı sanduka ise Bahaeddin Veled'le birlikte Belh'ten geldikleri söylenen Horasan erlerinindir Mevlana Müzesi'nde günümüzde Mevlana Hazretleri’nin kıyafetleri, Mevlevi kültürüne ait ve pek çoğu birer sanat eseri olan eşyalar ile aralarında Mesnevi'nin ilk nüshalarının bulunduğu el yazmaları ziyarete açık tutulmaktadır Mevlana Müzesi girişi Kapının üstündeki tabloda eski yazıyla"Ya Hazreti Mevlana"yazıyor Cümle Kapısı:Dergahın ana girişidir Derviş Hücreleri : Çilesini tamamlayan dervişlere dergahta hücre tahsis edilirdi 'Hücrenişîn' dedeler burada yaşarlar, misafirlerini burada ağırlarlardı Matbah-ı Şerif : Mevlevi Dergahı’nın mutfağı olan bu kısım aynı zamanda çile çıkaran dervişlerin yetiştiği mekandı Kazancı Dede, dervişlerin eğitiminden de sorumluydu Çileye talip olan can, üç gün boyunca saka postunda oturtulup sabrı denenirdi Sema, sema tahtası üzerinde yapılırdı Mevlevihanelerde yemek son derece zarif kurallara riayetle topluca yenirdi Yemek sofrasına somat denilirdi Çelebi Dairesi (Kütüphane) : Mevlana soyundan olan kişilere Çelebi denir Kubbe-i Hadra (Yeşil Türbe) Mevlânâ'nın Türbesi külliyenin ilk ve en önemli yapısıdır Mevlânâ 17 Aralık 1273 tarihinde vefat edince, babası Sultanü'l-Ulemâ Bahaeddin Veledin baş ucuna defnedildi Mevlânâ'yı sevenlerden Alâmeddin Kayser, Mevlânâ'nın oğlu Sultan Velede müracaat ederek "Mevlânâ'nın üzerine bir türbe yaptırmak istediğini" söyledi Sultan Veled, babası Mevlânanın kabri üzerine türbe yapımına karşı çıkmadı Türbenin yapımına Tebrizli Mimar Bedreddin'in denetimde başlanıldı ve 160 bin dirhem harcanılarak türbe tamamlandı Türbenin yapımı yaklaşık bir yıl sürdü Türbe 1274 yılında, dört adet fil ayağı denilen kalın sütun üzerine, yalnızca güney yönü kapalı olmak üzere tamamlandı, içi alçı kabartmalarla süslenen türbenin, dışardaki 16 dilimli külahı, "Turkuaz renkli çinilerle" kaplandığı için, türbe "Kubbe-i Hadrâ" (Yeşil Türbe) ismini aldı Bugünkü 16 dilimli gövde ve külahının Karamanoğlu Alaeddin Bey tarafından yapıldığını, Şikârînin Karamanoğlu Tarihinden öğreniyoruz Dış görünüşü ile silindir şeklinde inşa edilen türbenin gövdesi, dikey ve bombeli olarak 16 dilime bölünmüş, üzerine koni şeklinde yine 16 dilimli bir sivri külah oturtulmuştur Yeşil Türbe'nin çinileri 1963 yılında Kütahya'da yaptırılmıştır Gövde ile sivri külah arasına, gövdeyi çepe çevre çevreleyen bir şerit halinde, sülüs hatla Âyete'l-Kursî yazılmıştır Türbenin sivri külahı üzerine ise, içinde sikke motifi de bulunan bir alem, 8 mikron altınla kaplanarak konulmuştur Türbenin yapım kitabesi yoktur Türbe Selçuklu tipindedir Mevlânâ ve oğlu Sultan Veledin cesetlerinin defnedildiği mahzenin-(kriptanın) giriş merdivenleri, türbenin kuzeyindedir Merdivenlerin sonunda mahzende yer alan kriptanın kapısı, önüne yapılan bir duvarla kapatılmıştır Bu nedenle kriptanın ve giriş kapısının mimarî özellikleri hakkında bilgi verilemiyor |
Konya'nın 7 Harikası |
08-04-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Konya'nın 7 Harikası2- Meke Krater Gölü Meke Krater Gölü, Konya’nın Karapinar ilçesinde, sönmüş bir volkan kraterinin suyla dolmasıyla oluşan ve ortasında adacıklar bulunan göl Karapınar-Ereğli yolunun 7 km'deki sapaktan 2 km içerdedir Göl ve birincil krater çukurunun uzunluğu 800 m, genişliği 500 m dir 12 metre derinliğindedir 400 milyon yıl önce (Pleistones çağda) volkanik patlama sonucu oluşan bu krater (piroklastik koni), zamanla suyla dolarak göle dönüşmüş ve daha sonra, günümüzden 9000 yıl önce ikinci bir volkanik patlama ile gölün ortasındaki ikinci volkan konisi oluşmuş, zamanla o da suyla dolarak ikinci bir göle dönüşmüştür Meke Gölü deniz seviyesinden 981 m yüksekliktekidir Ana Meke'nin ortasında bulunan ve su seviyesinden 50 m yükseklikte olan volkan konisindeki göl 25 m derinliktedir ve suyu tuzludur Adayı oluşturan volkanik kütlenin yapısı, en şiddetli yağmurları bile hemen emecek yeteneğe sahiptir Meke'nin biçiminin binyıllardır bozulmamasının nedeni budur Ama son yıllarda Konya Havzasi'ndaki yeraltı sularının bilinçsiz tüketimi yüzünden yaz aylarında tamamem kurumaktadır Geniş Konu İçin | Tıklayınız |
Konya'nın 7 Harikası |
08-04-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Konya'nın 7 Harikası3- Nasreddin Hoca Türk düşünce tarihinin büyük dehası gerçek bir halk filozofu, yalnız yasadigi13 yüzyılın değil bütün zamanların en büyük nüktecisi Türk zekasını, mizah dehasının en önemli temsilcisi Nasreddin Hoca, hicri 605, miladi 1208 yılında Sivrihisar´in Hortu köyünde doğmuştur Birçok doğu ve bati kaynaklarına göre babası Hortu köyünün imamı olan Abdullah Efendi, annesi Silika Hatun’dur Hocamızın doğduğu Hortu köyü bu gün "Nasreddin Hoca" olarak isim değiştirmiştir Yapılan incelemelerde Nasreddin Hoca`nin bu köyde 23 yasına kadar yasadığı, babasının medresesinde okuduğu, sonra Sivrihisar medresesini bitirdiğini görmekteyiz Babasının ölümü üzerine bir müddet köyde imamelik yapmış, Sivrihisar`da da kısa bir süre vaizlik görevini üzerine almıştır 1237 yılında Sultan 1 Alaaddin Keykubatin son saltanat devirlerinde Sivrihisar`daki yüksek öğrenimini tamamlayarak, Akşehir`e yerleşmiştir O devirde Ömerli bir kültür merkezi olan Akşehir`de zamanın ünlü alimleri Seyyid Mahmut Hayrani ve Seyyid Hacı İbrahim Sultandan dersler almış ve Seyyid Mahmut Hayrani`ye intisap etmiştir Akşehir`de uzun süre Müderrislik (Profesör) kadılık yaptiBu görevlerinden dolayı kendisine Nasuriddin Hâce adı verilmiş, sonradan bu ad Nasreddin Hoca biçimini almıştır Nasreddin Hoca'nın yaşamıyla ilgili bilgiler, halkın kendisine olan aşırı sevgisi yüzünden, söylentilerle karışmış, yer yer olağanüstü nitelikler kazanmıştır Bu söylentiler arasında, onun Selçuklu sultanlarıyla tanıştığı, Mevlana Celaleddin ile yakınlık kurduğu, kendisinden en az yetmiş yıl sonra yaşayan Timur'la konuştuğu, birkaç yerde birden göründüğü bile vardır Nasreddin Hoca'nın değeri, yaşadığı olaylarla değil, gerek kendisinin, gerek halkın onun ağzından söylediği gülmecelerdeki anlam, yergi ve alay öğelerinin inceliğiyle ölçülür Onun olduğu ileri sürülen gülmecelerin incelenmesinden, bunlarda geçen sözcüklerin açıklanışından anlaşıldığına göre o, belli bir dönemin değil Anadolu halkının yaşama biçimini, güldürü öğesini, alay ve eğlenme türünü, övgü ve yergi becerisini dile getirmiştirNasreddin Hoca, halkın duygularını yansıtan, bir gülmece odağı olarak ortaya çıkarılır Onun gülmecelerinde, kaba sofuların "ahret" le ilgili inançları da önemli bir yer tutar "Fincancı Katırları", "Ben Sağlığımda Hep Burdan Geçerdim" başlıklı gülmeceler katı bir inanç karşısındaki duyguyu açığa vurur Toplumda neye önem verildiğini anlatan "Ye Kürküm Ye" gülmecesi, Hoca'nın dilinde, halkın tepkisini gösterir Nasreddin Hoca'nın etkisi bütün toplum kesimlerine yayılmış, "İncili Çavuş", "Bekri Mustafa", "Bektaşi" gibi çok değişik yörelerin duygularını yansıtan gülmece türlerinin doğmasına olanak sağlamıştır Nasreddin Hoca 1284 yılında Akşehir’de vefat etmiştir Türbesi şehir mezarlığında bulunmaktadır Yanları acık olan ve kapısında kocaman bir kilit bulunan hocanın kabri bu günde pek çok insan tarafından ziyaret edilmekte ve dünyada "Kahkahalar Atılan" tek kabir olma özelliğini korumaktadır Dünyanın Ortası Akşehir Nasreddin Hoca ve Turizm Derneğinin, ünlü mizah ustası Nasreddin Hoca'nın fıkrasından yola çıkarak yaptığı başvuru üzerine, Konya'nın Akşehir ilçesi ''Dünyanın ortası Akşehir'' olarak 10 yıllığına tescillendi Dernek Başkanı Taner Serin, yaptığı açıklamada, Türk Patent Enstitüsüne 22 Aralık 2006 tarihinde yaptıkları tescil başvurusunun kabul edildiğini ve başvuru tarihinden itibaren 10 yıl geçerli olmak üzere ''Dünyanın Ortası Akşehir'' tescil belgesi verildiğini bildirdi Nasreddin Hoca Türbesi'nin önünde, yere, Dünyanın Ortasını belirten plaket yerleştirildi Türkiye Cumhuriyeti Brüksel Büyükelçiliği ile Brüksel, Schaerbeek Belediyesi´nin ortaklığında ,Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı tarafından yaptırılan dev ´ Nasreddin Hoca Heykeli´ kaidesine kondu 1884 tarihli ‘’the turkish jester by hoca nasreddin’’ kitabinin kapak resmi |
Konya'nın 7 Harikası |
08-04-2012 | #4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Konya'nın 7 Harikası4- Tınaztepe Mağarası Tınaztepe mağarası 22 kilometre uzunluğuyla Türkiye’nin en büyük, dünyanın üçüncü büyük mağarası 230 milyon yılda oluştuğu belirlenen dev mağara 2 yıl önce ziyarete açıldı Ancak tanıtım eksikliği nedeniyle ziyaretçilerin ilgisini çekmedi İçinde göletler bile bulunan mağaranın astım ve bronşite iyi geldiği söyleniyor Gezilebilen mesafesi yaklaşık 1580 metre olan mağaranın varlığı, ilk kez 1968 yılında bölgeye gelen Fransız bilim adamlarınca belirlendi Araştırmacı Jacques Cousteau ve arkadaşları, 1970 yılında Suğla Gölü ve onu besleyen su kaynaklarında yaptıkları araştırmada, Tınaztepe Mağarası’nı keşfederek, mağaranın toplam uzunluğunun 22 kilometre olduğunu tespit etti Mağaranın sonunda ise yaklaşık 35 metre derinliğinde bir gölet bulunuyor Mağara, gerekli çalışmalar yapılamadığı için 2003 yılına kadar turizme açılamadı 2003 yılının Ocak ayında Çelmeli Turizm Ltd Şti’ye kiralanan mağara, yapılan çalışmaların ardından aynı yılın Temmuz ayında turizme kazandırıldı Tınaztepe Mağarası, travertenleri, sarkıt-dikitleri, kar ve yağmur sularının oluşturduğu gölcükleri ve sızan suların oluşturduğu küçük şelalelerinin güzelliği ile görenleri büyülüyor İçine yapılan köprüler ve ışıklandırmalarla gezilebilen 184 - 365 derece sıcaklıklarıyla, astım ve bronşit hastalarının da akınına uğruyor Çevresini saran yeşillikler ve karlı dağların oluşturduğu görüntüyle doğa tutkunlarını çeken mağara, 2004 yılında 15 bin kişi tarafından ziyaret edildi Geniş Konu İçin | Tıklayınız |
Konya'nın 7 Harikası |
08-04-2012 | #5 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Konya'nın 7 Harikası5- Yerköprü Şelalesi Yerköprü Şelalesi ülkemizin en güzel doğal şelalelerinden birisidir Yerköprü Şelalesi Konya Merkeze Yaklaşık 110 km uzaklıkta Hadim İlçesi sınırları içerisindedir Şelaleye gidebilmek için Konya dan Karaman istikametinde giderken sağ tarafda Güneysınır ilçesi tabelası görünür Güneysınır ilçesini geçdikten sonra Gürağaç kasabasınıda geçip soldaki küçük tabelayı atlamadan şelale yoluna dönülür Habiller köyünü geçdikten sonra 7 - 8 km sonra karşınızda 20m yükseklikten aşağı akıp, akdenize doğru koşan kocaman bir şelale gelir Şelalenin altından, zorda olsa dikkatli olmak kaydıyla, geçtiğiniz zaman karşınıza hayranlık verici harika manzarasıyla dev bir mağara çıkıyor Dört bir yanınızdan, kucak gibi etrafınızı saran sular dökülerek toplanıyor ve çağlayarak akıyor Yerköprü'nün bir başka güzelliği de yüzülebilir olması Şelale'den akan sular yer yer set görevi gören kayalar arasında büyük havuzlar oluşturuyor Akıntı bu kısımlarda azaldığından bu havuzlarda yüzmek, kayalardan suya atlamak imkanı oluşuyor Şelalenin oluşumu Yerköprü olarak adlandırılan mevkide, Göksu nehri, 500 m uzunluğunda bir mağaranın içinden geçmektedir Mağaranın oluşumu oldukça ilginçtir Göksu vadisinin yan yamaçlarından birinde meydana gelen heyelan sonucu vadi tıkanmış ve doğal bir baraj oluşmuştur Daha sonra vadinin sağ yamacından çıkan karstik Karasu kaynağı, bu heyelan kütlesinin üzerine yayılarak traverten bir kabuk oluşturmuştur Göksu nehri zamanla bu doğal barajın altından bir tünel açmış ve bugünkü Yerköprü mağarasını meydana getirmiştir Karasu karstik kaynağı ise, mağaranın hem girişinde hem de çıkışında, traverten platodan Göksu nehri yatağına 20 m yükseklikten düşüş yapan şelaleler oluşturmuştur |
Konya'nın 7 Harikası |
08-04-2012 | #6 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Konya'nın 7 Harikası6- Çatalhöyük Çatalhöyük, Güney Anadolu'da, MÖ 7500 yıllarına dayanan, çok geniş bir Cilalı Taş ve Bakır devri yerleşimidir Muhtemelen, bugüne kadar bulunmuş en eski ve en gelişmiş Cilali Tas Devri yerleşim merkezidir Günümüz Konya Şehri'nin güneydoğusunda, Hasandagi'nın yaklaşık olarak 136 kilometre uzağında, Konya Ovası'na hakim buğdaylık arazide bulunmaktadir 1958 yılında James Mellaart tarafından keşfedilmiş, ilk kazıları 1961 - 1963 ve 1965 yıllarında yapılmıştır Şu anda Ian Hodder tarafından kazılmaktadır Doğu yerleşimini, en son Cilalı Taş Devri sırasında ovadan 20 metre yüksekliğe kadar ulaşan bir yerleşim birimi oluşturmaktadır Ayrıca, batıya doğru da ufak bir yerleşim birimi ve birkaç yüz metre doğuya doğru da bir Bizans yerleşimi bulunmaktadır Tarih öncesi yerleşim birimleri Gümüs Cagi'ndan önce terk edilmiştir Bir zamanlar iki yerleşim birimi arasında Çarşamba Nehri'nin bir kanalı akmaktadır, ve yerleşim birimleri, ilk tarım zamanlarında elverişli sayılabilecek alüvyonlu toprak üzerine kurulmuştur Evlerin girişleri üst kısımlarında bulunmaktadır Çatalhöyük varyapımı Çatalhöyük Haritası Çatalhöyük haritası, 1963 yılında Çatalhöyük'te yapılan kazılar sırasında, daha önce kutsal yer olduğu belirlenen bir bölümünün kuzey ve doğu duvarlarında, Çatalhöyük şehir planını gösteren bir harita olarak ortaya çıkarılmıştır Haritanın büyük bölümü kutsal yerin uzun kenarını oluşturan kuzey duvarına, kalan bölümü ise kısa kenarını oluşturan doğu duvarına resmedilmiştir Harita 1-15 cm kalınlığında, perdahlanmış duvar sıvası üzerine yapılmıştır Haritanın kutsal yerin kuzey duvarı üzerinde bulunan ve halen Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesinde sergilenmekte olan ana parçası tek parça olarak sökülemiş, sergilenen üç parça ve Müze deposundaki bir parçayla birlikte toplam dört parça olarak çıkarılabilmiştir Haritanın uzunluğu 3 metre, yüksekliği ise 09 metredir Çatalhöyük Haritası, yapılmış olduğu Cilalı Taş Çağı'nın uygarlık düzeyi göz öninde tutulursa, günümüz teknolojisi ile de yorumlanabilecek çok başarılı bir sanat eseri olarak karşımıza çıkmaktadır Temsili Yaşam Alanları Kült Odalarının duvarlarında boğa başları ve boynuzlarını görmekteyiz Çatalhöyük inanışına göre bunlar kutsal sayılırdı Çatalhöyük’te bulunan heykellerden bazilari Duvar Resimleri Av resimleri, köpeğin evcilleştiğini gösteren ilk resimler Anadolu Medeniyetler Müzesindeki kazılarda bulunan takılar |
Konya'nın 7 Harikası |
08-04-2012 | #7 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Konya'nın 7 Harikası7- Alaeddin Cami Kuzeyden, Karatay Medresesi tarafından bakıldığında minytür bir kaleyi andıran Alaeddin Camii Konyadaki en eski camidir Yapımı yüz yıldan fazla sürmüş ve Sultan Birinci Alaeddin Keykubat döneminde bitirilmiş Bu yüzden de Alaeddin Camii adını almış Yanında inşa edilen su deposu ve bazı görüşlere göre de Alaeddin Tepesi çevresinde inşa edilen yol yüzünden bu değerli caminin oturduğu zeminde kaymalar oldu ve cami esaslı bir sağlamlaştırma çalışması gördü Cami aslında ibadet yeri, türbeler, avlu gibi bölümlerden oluşan bir kompleks İçeriye girdiğiniz zaman sayıları 41 olan bir sürü sütunla karşılaşıyorsunuz Cami daha önceki devirlerde burada inşa edilip sonra yıkılmış olan çeşitli yapıların taşlarından da yararlanılarak yapılmış ve bu sütunlar da dahil olmak üzere çeşitli yerlerde bunun izlerini görebiliyorsunuz Üçbinden fazla parça ahşabın geçme tekniği ile birleştirilmesinden meydana gelmiş olan mimberin oymaları tek kelime ile harika Üzerindeki her figürün bir anlamı olduğu söyleniyor 1155 yilinda Ahlat'lı Mengum Berti tarafından yapılmış Hiç çivi kullanılmamışYapımı 40 yıl sürmüş Caminin restorasyonu sırasında İstanbul da muhafaza edilmiş ve restorasyon tamamlanınca yerine tekrar konulmuş Caminin üstü ağaç örtü Osmanlı döneminin kubbeli tavanlarına benzemiyor Cami, alışık olunan klasik cami tarzinda yapilmamis Cami içine ısıtma tesisine, hatta ışıklandırma sistemi kurulmasına bile, cami zarar görebilir diye izin verilmiyor Her gün ziyarete Sabah 9’dan akşam 5’e kadar açık Caminin içinden avluya açılan bir kapı var Oradan alvuya geçerek hem Konyayı seyredebilir, hem de sekiz adet Selçuklu Sultanının yattığı türbeleri görebilirsiniz Bu türbede yatan Selçuklu Sultanları şunlardır: 1 1 Alaeddin Keykubat 2 1 Sulan Mesut 3 Kılıç Arslan 4 4 Kılıç Arslan 5 2 Rükneddin Süleyman 6 1 Gıyaseddin Keyhüsrev 7 2 Gıyaseddin Keyhüsrev 8 3 Gıyaseddin Keyhüsrev |
|