Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Ülke & Şehirler > Türkiye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bursa, iznik, nicaea

İznik (Nicaea) | Bursa

Eski 08-03-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İznik (Nicaea) | Bursa



















İznik İlçesi, dünyada eşine az rastlanan ve bütünüyle "açık hava müzesi" olan tarihi ve antik bir şehirdir Yaz kış demeden, adeta bereket saçan verimli toprağı, kendine özgü iklimi ve doğal güzelliği nedeniyle, tarihin her döneminde insanlığın ilgi odaklarından biri haline gelmiştir





Göl Sahili - 1880


İznik'in tarih öncesi çağlardan beri iskan gördüğünü ve çok eski bir tarihte kurulduğunu çevresindeki Prehistorik buluntulardan ve yörede bulunan bol miktardaki höyüklerden anlamaktayız İznik, Makedonya Kralı Büyük İskender'in kumandanlarından Antigonius Monophthalmos tarafından MÖ 316'da kurulmuştur Bu çağın geleneklerine göre, kurucusu Antigonius nedeniyle de "Antigonia" adını almıştır Makedonya imparatoru Büyük İskender'in mirasçıları, General Antigonius ve General Lysimakhos, İmparatorluğu egemenlikleri altına almak için birbirleri ile savaştılar Lysimakhos, MÖ 301'de Antigonius'u mağlup etti ve kenti yönetimi altına alarak, o dönemin geleneklerine göre kente sevgili karısının adı olan Nikaia adını verdi





Kılıçaslan Caddesi



Yörede egemen olan Bithynia Kralı Zipoites, MÖ 279'da Nicaia'yı ele geçirdi Nicaia bir süre Bithynia Krallığına başkentlik de yaptı Adına altın sikkeler basıldı ve bundan böyle tarihte "Altın Şehir" unvanı ile anıldı Nicaia Bithynia Krallığı İle Roma İmparatorluğu arasında uzun yıllar devam eden savaşlara sahne oldu Sonuçta, Bithynia ordusu, General Lucullus komutasındaki Roma ordusuna yenildi ve bu güzel göl kentine Nicaea adı verildi

Şehir MS 259 yılında Gotların saldırısına uğradı Bunun üzerinde Romalılar, Bithynia Krallığı zamanında başlatılan ve MS 12i yılında meydana gelen depremde büyük hasar gören surları daha güçlü olarak İnşa ettiler Şehrî 4 ana ve 12 tali kapısı bulunan 4970 m uzunluğunda bir sur ile çevirdiler





Lefke Kapısı



Üç kıtada geniş sınırlara dayanması nedeniyle her konuda güçlüklerle karşılaşan Roma İmparatorluğu, MS 476 yılında Doğu ve Batı Roma İmparatorluğu olarak ikiye ayrılınca, İznik sonradan Bizans adını alan Doğu Roma İmparatorluğu sınırları içinde kaldı Nicaea Bizanslıların elinde büyük imar gördü Şehirde kiliseler, su yolları ve sarnıçlar yapıldı Selçuklu Sultanı Alpaslan'ın Bizans ordularını Malazgirt'te 1071'de yenmesinden sonra, Selçuklular XI yüzyılın sonlarında Bizans içlerine kadar yürüdüler Kutalmışoğlu Süleyman Şah, 1075 tarihinde Nicaea'yı aldı ve 1080 yılında Selçuklu devletinin başkenti yaptı Adını da Nicaea'nın izi anlamında "İznik" olarak değiştirdi Böylece İznik, Anadolu'da ilk Türk başkenti oldu 600000 kişilik I Haçlı Ordusu Godefroy De Bouillon'un başkomutanlığında 1097 mayısında İznik'i kuşattı Çetin savaşlardan sonra Türkler 1097 haziranında şehri Bizanslılara teslim ederek yağmalanmasını önlediler Haçlıların İznik'i alıp Bizanslılara bırakmasıyla 2 Bizans dönemi başlamış oldu Selçuklu Türkleri, şehri ancak 22 yıl kadar ellerinde tutabildiler IV Haçlı Seferine katılan Latinler, Anadolu içlerinde kan dökmektense Constantinopolis'i (İstanbul'u] yağmalamayı yeğlediler ve burayı işgal edip Latin İmparatorluğunu kurdular (1204) Bizans'ın saltanat soyu Theodoros Lascaris, İznik'e kaçtı ve burada imparatorluğunu ilan etti İznik, böylece 57 yıl boyunca başkenti Latin İşgali altında olan Bizans imparatorluğu'nun yönetim merkezi oldu Bu dönemde surlarda önemli onarımlara girişildi ve surların önüne bir ön duvar (ön sur) inşa edilerek şehrin korunması güçlendirildi






Yenişehir Kapı


Başkent İznik'te Theodoros Lascaris'den sonra dört imparator tahta çıktı Sonuncu olan VIII Michael (1259-1282), 1261 yılında Constantinopolis'i' (İstanbul) yeniden ele geçirerek Latin İmparatorluğu'na son verdi Böylece Constantinopolis yeniden Bizans imparatorluğu'nun başkenti oldu

Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk dönemlerinden itibaren İznik, ilgi çekici bir merkez olarak hep fethedilmek İstendi Osman Bey zamanında bu önemli kenti ele geçirmek amacıyla seferler düzenlenmişse de, İznik ancak Sultan Orhan Bey (1326-1362) zamanında 1331 tarihinde fethedildi Böylece İznik 234 yıllık bir aradan sonra yeniden Türk idaresine girmiş oluyordu Özellikle II Murat ve Çandarlılar döneminde şehir tepeden tırnağa İmar edildi ve birçok cami, medrese, han, hamam vs bu dönemde yapıldı İznik, İstanbul'dan Anadolu'ya uzanan sefer ve kervan yolunun üzerinde önemli bir durak ve konaklama merkezi oldu Keza XIV-XVl yüzyıllarda İznik, Türk kültür hayatında önemli bir yere sahipti Birçok ulema ve şairin yetiştiği bir kültür merkezine dönüşmüştü Çağın en ünlü alimleri İznik'teki medreselerde ders vermeye başlamışlardı Bu yüzden de İznik'e "Ulema Yuvası" (Alimler Diyarı) da denmiştir

İstanbul'un fethi ve Anadolu'daki Osmanlı egemenliğinin pekişmesinden sonra, İznik'in önemi azaldı Diğer taraftan Kara Halil Paşa'nın idamı, Çandarlı ailesinin nüfuzunun sarsılmasına sebep oldu Şehrin köklü ve zengin aileleri de İstanbul'a göç etmeye başlayınca İznik gerileme sürecine girerek XVI yüzyıl sonlarından itibaren boşalmaya ve eski zenginliğini kaybetmeye başladı





Üzüm Bayramı


Sonuç olarak çeşitli dönemlerin askeri, siyasi, dini, sosyal ve kültürel yaşam biçimlerini bize yansıtan birçok uygarlığın kalıntılarını günümüze taşıyan ve buram buram tarih kokan İznik, yoğun imar faaliyetlerine sahne oldu ve kentte çok sayıda abidevi yapılar inşa edildi İznik her dönemden devraldığı mimari mirası ile bir açık hava müzesi niteliğini hala korumaktadır Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı uygarlıklarının arkeolojik ve etnografik kalıntılarıyla bütünleşmiş durumdadır









Bursa iline uzaklığı 85 kmdir Rakımı (deniz seviyesinden yüksekliği) 85 metre olup, yüzölçümü 753 km2’dir 40 derece kuzey enlemi, 29 derece doğu boylamı arasındadır

Kuzeyde Samanlı Dağları, güneyde Katırlı Dağları ile çevrilidir Güney Doğusunda Körüstan ve Avdan Yaylaları, Güney batısında Müşküle Yaylası, Kuzeyinde Hacı Osman Yaylası bulunmaktadır İznik Ovası, İznik Gölü’nün doğu, Kuzey Doğu ve Güney Doğu kıyılarına uzanan geniş bir alanı kapsar ve ilçenin 3/4 ünü oluşturur






Orman İşletme Şefliklerimizin kontrol ve denetiminde olan 32041 Ha Miktarındaki ormanlık alanımız, bölgenin Akciğeri durumundadır Yine aynı şefliklere bağlı açık alanlarda Yabani Kiraz ve Kızıl Çam Fidanı ekimine devam edilmektedir




İznik Gölü


Akdeniz iklimine benzer bir iklimi vardır Yazları sıcak, kışları ılıman ve yağışlı geçer İznik Gölü, uzunluğu 33 km, genişliği ortalama 12 km, çevresi 95 km ve derinliği 85 m olan Türkiye’nin 5 büyük doğal gölüdür







İznik Gölü


"Bu göl, İznik Gölü'dür
Durgundur,
Karanlıktır,
Derindir,
Bir kuyu su gibi, içindedir dağların"

(Nazım Hikmet)







***"Burası beşinci iklimin yaşandığı yerdir Suyu ve havası çok güzeldir Bu gölün çevresinde 45 tane köy vardır ki, bunlar bağlı bahçeli, camili, hamamlı, küçük birer çarşılı mamur köylerdir Bu gölün suyunda civar ahali çamaşır yıkar Hiç sabun sürmedikleri halde yine de bembeyaz olur Bu gölde 70 çeşit balık bulunur"

Bu sözler 1648 yılında İzik'e uğrayan Evliya Çelebi'nin "Seyahatname"sinde yer almaktadır

Marmara Bölgesi’nin Güney Marmara Bölümü’nde, en büyük, Türkiye’nin ise beşinci büyük doğal gölü olan İznik Gölü, tektonik bir tatlı su gölüdür Marmara Bölgesi’nin doğu-batı doğrultusunda peş peşe dizilmiş çukur sistemlerinden Pamukova-İznik-Gemlik Körfezi çöküntü alanı sırasının orta kesimindeki tektonik kökenli bir çukurun dolması ile oluşan göl, elips şeklindedir Kuzeyinde Samanlı Dağları, güneyinde Avdan Dağı vardır 298 km2’lik yüzölçümü ile Marmara Bölgesi’nin en büyük gölüdür Uzunluğu doğu-batı doğrultusunda yaklaşık 32 km, en geniş yeri 115 kmdir Derin göllerden olan İznik Gölü’nün büyük kesiminde derinlik 30 myi aşmaktadır








Gölün güney kıyısının açığında kıyıya paralel olarak 13 km boyunca uzanan bir çukur bulunmaktadır Yaklaşık 60 m derinliğindeki bu çukurun en derin yeri 65 myi bulur Gölün su yüzeyi ise deniz seviyesinden 85 m daha yüksektedir

Gölde, Karabatak, Tepeli Kutan, Küçük Balaban, Gece Balıkçılı Alaca Balıkçıl, Çeltikçi, Erguvan Balıkçıl, Angıt, Macar Ördeği, Yılan Kartalı ve Martı türü kuşlar bulunmaktadır Gölde Yayın, Aynalı Sazan, Tatlı Su Yılanı, İlik Balığı, Tatlı Su Levreği, Gümüş Balığı, Ördek, Kızıl Kanat yetişmektedir Gölde yosun ve bitki türleri de zengindir Dipte pamuk veya üstüpü şeklinde açık yeşil renk bir yosun türü yaygındır Bu yosun suyun çalkalanmasını ve göl suyunun oksijeninin azalmasını önlerBalıkların beslenmesini sağlar Sulama ve avcılık yanında çamaşır ve bulaşık yıkamada,duş almakta,yemek ve çay yapımın da,suyun sodalı oluşu nedeniyle vücuttaki yara bere, sivilcelerin tedavisinde, içilerek mide hazımsızlığının giderilmesinde kullanılmaktadır Genelde tarım yapılan göl çevresinde az yükseklikli kayalar ve tepeler bulunmaktadır











İznik gölü yörenin iktisadi yapısında önemli bir yer tutar Samanlı, Avdan ve Gemiş dağlarının çevrelediği çukur alanda bulunan gölün çevresinde tatlı su ile sulanabilen verimli bir ova bulunmaktadır 1905 tarihli Hüdavendigar vilayeti Salnamesine göre Sakarya nehri ile bir kanal açılarak Karadeniz ve Marmara denizleri arasında ulaşım ağı kurulması projesinin varlığından söz edilmektedir İznik'in elverişli konumu ılıman iklimi, gölü ve çevresindeki akarsuları, Üzüm bağları, değirmenler, bağlar ve bahçeleri kente özel bir kimlik kazandırmıştır Roma kaynaklarına göre yörede yetişen Buğday'dan çok kaliteli ekmek yapılmaktadır İznik ve çevresindeki dut ağaçlarından elde edilen ipek böceğinden kaliteli iplik ve ipek üretilmekteydi

Günümüzde ise İş ve çalışma hayatı durumundan bakıldığında, ilçe nüfusunun %90’ının tarımla uğraştığı ve geçimini sağladığı görülür Diğer bir ifadeyle, halkın temel geçim kaynağı tarımdır Aile işletmeciliği şeklinde faaliyet gösterilmektedir Şirketleşme ve kooperatifleşme henüz oturmamış olduğundan pazar sıkıntısı çekilmektedir Geriye kalan nüfus, ticaretle meşguldür Halkın refah düzeyi, Türkiye ortalamasının üzerinde olmasına rağmen ilçenin ekonomisi sancılıdır İlçe gelirinin büyük çoğunluğu ölü yatırımlara yatırıldığından ilçe bu yüksek gelirden faydalanamamaktadır

Genel olarak, tarımda mekanizasyona ağırlık veren bir çiftçilik yapılmaktadır Tarımda kullanılmaya uygun toplam arazi 23000 Ha olup, bunun 13100 hası sulanabilir durumdadır





Zeytincilik









İznik’te üretimi yapılan tarımsal ürünler içinde zeytin,çiftçi ailelerinin %70 gibi önemli bir kısmının gelir kaynağı olarak birinci sırayı almaktadır Gemlik tipi sofralık diye bilinen bu zeytinliklerden yıllara göre değişmekle birlikte 12000-18000 ton arasında zeytin üretilmekte ve bunun da %90’ı sofralık, %10’u da yağlık olarak değerlendirilmektedir Mahsulün pazarlanması Marmara Birlik ve özel zeytin alıcıları kanalı ile sağlanmaktadır

İlçede 6 adet kontinü sistem zeytinyağı fabrikası mevcutturSofralık Siyah Zeytin, Tirilye Zeytini, Gemlik tipi sofralık zeytin aynı zeytini ifade eder

Marmarabirlik kurulduktan 25 sene sonra İznikli üretici kendini kabul ettirmiş ve 1969'da kimi engellemelere rağmen 699 sayılı İznik Tarım Satış Kooperatifi kurulmuş ve Marmarabirlik bünyesinde yerini almıştır Zeytin artık İznik’in asıl geçim kaynağıdır Müşküle üzümü, maliyet ve piyasa yüzünden geri planda kalmıştır Elma, Armut, Erik, Kiraz sebzeler, domates zeytinden sonra gelmektedir




İznik ve Bağcılık


Eski potansiyelinde olmasa da günümüz İznik'inde yöreye has bir ürün Müşküle üzümü yaklaşık 4000 dönümlük arazide üretilmeye devam edilmektedir Geçtiğimiz 20 yıl içinde zeytine yenik düşen ve sadece Çamdibi, Çakırca, Ömerli ve Akköy ovalarında yetiştirilen Müşküle üzümü yaklaşık 7-8 bin ton yıllık rekolte ile 25 trilyonluk bir ekonomik girdi sağlamaktadır 60’lı yıllarda günde 10-15 tır dolusu müşküle üzümü Avrupa pazarlarına yollanıyordu






Meyvecilik






İlçede şeftali, kiraz, elma, armut, ayva, erik gibi meyve çeşitlerinin üretimi yapılmaktadır Yaklaşık 8-10 adet şeftali çeşidinden 250000 adet şeftali ağacı bulunmakta 7000-8000 ton şeftali üretilmektedir 6-7 adet kiraz çeşidinden 80000-85000 adet kiraz ağacı bulunmakta ve 2500 ton civarında kiraz üretimi yapılmakta, 3-4 adet armut çeşidinden 55000-60000 adet armut ağacı bulunmakta, 2325 ton civarında armut üretimi yapılmakta , 4-5 adet erik çeşidinden 42000 adet erik ağacı bulunmakta 850 ton civarında erik üretimi yapılmakta, 2-3 adet elma çeşidinden 75000 adet elma ağacı bulunmakta ve 3200 ton elma üretimi yapılmaktadır






Sebzecilik


İlçede 2700 hektar alanda sebze üretimi yapılmakta ve sırasıyla domates, taze fasulye, hıyar, kabak, barbunya, biber ve pek çok çeşit sebze ekimi yapılmaktadır %80 oranında hibrit tohum kullanılmaktadır Çeşitlerine göre dekardan 8000- 9000 kg arasında verim alınmaktadır Üretilen sebzeler günlük olarak toptancı hallerinde pazarlanmaktadır






Seracılık


İlçede seralar yüksek tünel tipinde olup yaklaşık 30 çiftçide 50-60 dekar alanı kaplamaktadır Serada üretilen ürünler hıyar ve marul çeşitleridir Seracılık bölgemizde yeni gelişen bir sektör olup geliştirilmesi amacı ile çeşitli çalışmalar yürütülmektedir






Su Ürünleri







İznik gölünde tatlı su kereviti ve balık türlerinden sazan, yayın, alabalık , kızılkanat, gümüş çeşitleri mevcut olup, bu ürünlerin avcılığından 300 aile gelir elde etmekte, 120 aile ise direk geçimini sağlamaktadır Avlanan su ürünlerinden kerevit ve gümüş balığının tamamı ihraç edilmektedir Diğer ürünler ise bölgemizde tüketilmektedir İlçemizde 3 işletmede alabalık yetiştiriciliği yapılmaktadır






İznik Çinisi





Türk Çini Sanatının tarihi ilk müslüman Türk devletlerinden Karahanlılar'a kadar dayanmaktadır Bu da çini sanatının bin yılı aşkın bir geçmişe sahip olduğunu göstermektedir

Büyük Selçuklular ve Anadolu Selçukluları çiniyi mimari süslemelerde sıkca kullanmış Anadolu Selçuklu Devleti'nin dağılmasından sonra, çini sanatında Osmanlı Devleti'nin kuruluşuyla yeni bir dönem başlamıştır







XV-XVII yüzyıllar arasında Osmanlı mimarisinde İznik Çinisi önemli bir dekoratif unsur olarak kullanılmış ve büyük bir gelişme göstermiştir Çini, cami, mescit, medrese, imaret, hamam, saray, köşk, çeşme, sebil, kütüphane gibi çeşitli eserlerde geniş bir kullanma sahası bulmuştur Türk mimarisinde ve süsleme sanatlarında çininin yeri büyüktür Binanın ihtişamı ve güzelliği süslemeleri ile önem kazanır Süsleme unsurları o yapının sanat değerini ve estetik güzelliğini arttırarak kalıcı olmasını sağlar

Kısacası XV XVI ve XVII yüzyıllarda yapılan başlıca yapıları süsleyen, desen, renk ve teknik bakımdan eşsiz güzellikteki duvar çinileri hep İznik çini fırınlarından çıktığı gibi birçoğu Avrupa ve Amerika müze ve koleksiyonlarının en değerli eşyaları arasında yer alan göz kamaştırıcı güzellikteki tabak, kase, fincan, kandil ve maşrapalar da yine İznik fırınlarında yapılmıştır







XVI yüzyılda İznik çinileri renk, kompozisyon, motif, teknik ve kalite yönünden tüm dünyanın beğenisini kazanmış ve ayrıcalıklı bir üne kavuşmuştur İznik çinileri müthiş bir ritme ve çeşitliliğe sahiptir İnanılmaz derecede bol çeşit ve kompozisyonların uygulandığı İznik çinilerinin tam bir desen repertuvarını çıkarmak imkansızdır Teknik üstünlüklerinin yan ısıra, İznikli ustaların asıl etkileyici tarafları desen oluşturmadaki yaratıcı güçleridir

1648 yılında Şam'a giderken İznik'e uğrayan ve İznik'i gezen ünlü seyyah Evliya Çelebi İznik'te büyük bir çarşı ve çini fırınları bulunduğuna işaret eder ve şöyle der: "Burada insanı hayretler içerisinde bırakan bukalemun (çok renkli) nakışlı öyle çiniler işlenir ki, tarifinden dil acizdir"








XVII yüzyılın sonlarından itibaren İznik çini sanayi ve tekniğinde duraklama dönemi başladı Çünkü Osmanlı İmparatorluğu'nda siyasi ve askeri otorite boşluğunun ortaya çıkması ve ekonomik bir krizin yaşanmasına paralel olarak sarayın mimari faaliyetleri ve tezyin işleri de azaldı Dolayısıyla sarayın İznik çini yapımcıları üzerindeki himayesi de kayboldu Böylece İznik çini sanatı eski parlak dönemini kaybetti


İznik Çinisinin Yeniden Doğuşu








300 yıl aradan sonra 1985'de Faik KIRIMLI Usta, İstanbul'dan İznik'e gelerek Eşref EROĞLU ile birlikte bir atölye kurmuştur Daha sonraki yıllarda Rasih KOCAMAN, İznik çiniciliğine duyduğu ilgi ve istekle İznik'te kendi atölyesini faaliyete geçirmiştir Bu atölyelerde İznik klasik çinilerinin üretimine yeniden başlanmıştır Akademik, teknolojik ve kültürel destekli İznik Çini ve Keramik araştırmaları için ilk adım 1993'de atıldı ve İznik Eğitim ve Öğrenim Vakfı çatısı altında "İznik Çini-Seramik Araştırma Merkezi" adıyla bir merkez kuruldu Böylece İznik çiniciliği bu vakfın kurulmasıyla yeniden gün ışığına çıktı ve canlanmaya başladı Hem de 300 yıl toprağın altında kalmasına rağmen renklerinden, kalitesinden hiçbir şey kaybetmemiş olarak

XV ve XVI yüzyıllarda Osmanlı Türk Medeniyet Sanatı'nın zirvelerinden biri olan İznik çinisinin camilerimizde, saraylarımızda, Türk ve dünya müzelerinde mevcut örnekleri hala hayranlıkla izleniyor

Ayrıca İznik'te Uludağ Üniversitesi'ne bağlı olarak 1995 yılında "İznik Meslek Yüksekokulu" açıldı ve 1995-96 eğitim ve öğretim yılında "Çini İşletmeciliği Programı" ile eğitim ve öğretime başlandı































Alıntı Yaparak Cevapla

İznik (Nicaea) | Bursa

Eski 08-03-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İznik (Nicaea) | Bursa





Prehistorik Dönem Höyükleri


Çakırca Höyüğü







Gölden 2 km içeride, adını aldığı Çakırca Köyü'nün 2 km doğusunda, İznik'in 5 km kuzeybatısında, Orhangazi Karayolu'nun güneyinde, yol kenarında yükselmektedir Çevresi 200 m, yüksekliği 9 m'dir Bu ölçüleri ile bölgedeki büyük höyükler arasında yer almaktadır Çevresinde ve üzerindeki bağlar, meyve ağaçları, sebze ve tarım alanları höyüğün üst tabakasında son derece ciddi bir kültür dokusu kaybına yol açmaktadır Birçok yerli ve yabancı gezgin ve bilgin tarafından höyüğün gezildiği ve incelendiği bilinmektedir

Höyükte (MÖ 1900-1700) yılları arasındaki orta bronz çağına ait seramik buluntularına da rastlanmaktadır Bulunan parçalardan kaseler, tabaklar ve küplerin daha çok üretildiği anlaşılmaktadır Çevredeki tüm höyüklerde rastlanan bu seramiklerde herhangi bir bezeme bulunmamaktadır Troia 5-6 tabakalarında da benzerlik gösteren bu gri tip kaplar, aslında ovalık alanlardaki yerleşimlerde imal edilmiştir Höyük MÖ 1200 yıllarına kadar uzanan, bronz çağı seramik buluntuları da vermektedir




Karadin Höyüğü







İznik'in doğusunda İznik-Mekece Karayolu'nun 13 km'sinden 2 km içeride, aynı adlı köyün güneydoğusundadır Ana yoldan kuzeye uzanan yolun 1250 m'sinde, Karadin Köyü'nden 800 m uzaklıktadır Karayolundan rahatlıkla izlenecek şekilde, tarlalar arasında üzeri düz bir tepe olarak yükselmektedir Höyük günümüzde fundalıkla kaplıdır Çevresi, özellikle batı ve güneyindeki tarlaların sürülmesi sonucu daralmıştır Höyüğün güneyinde adeta bir kesit oluşmuş ve buradaki bir duvar, yangın tabakaları ve seramik parçaları kolaylıkla izlenebilmektedir Höyüğün çevresi 150 m, yüksekliği ise 8 m'dir Çevresindeki bahçelerde sebze, pancar ve hububat ekimi yapılmaktadır Güçlü su motorları ile gerçekleştirilen sulama sırasında daha bol miktarda seramik kalıntılarına rastlanmaktadır Ulaşımı kolay olan ve karayolundan kolaylıkla görülebilmesi nedeniyle höyük, yerli ve yabancı birçok bilim adamınca incelenmiştir Höyük, bugün de çok verimli olan ve kolayca su temin edilen bu ovada prehistorik çağlarda da insanların yerleşme isteğini doğurmuştur Höyükte çokça rastlanan seramikler el yapımıdır Siyah ve gri renk hakimdir Yüzeyleri cilalıdır




Çiçekli Höyüğü







İznik ilçesi'nin 4 kilometre doğusunda, İznik-Mekece Karayolu'nun güneyinde bağlı bulunduğu Çiçekli, eski Köristan Köyü'nün 2 kilometre kuzeybatısında ve Hocaköy'den 1,5 kilometre kuzeyde yer alan bu höyük üzerinde yabani bitki örtüsü bulunmaktadır Eteklerinde bağlar ve bilhassa domates ekilen bahçeler yer almakta, bu bahçeler gün geçtikse genişlediğinden höyük yüzeyi kısmen aşınıp tahrip olmaktadır Höyük eteklerine ekilen ürünü sulamak amacıyla oluşturulan su arklarından akan gür su, yüzeydeki birçok prehistorik parçanın görünmesini sağlamaktadır Höyüğün yüksekliği 5 m, çevresi 150 m'dir Höyüğün yola yakınlığı ve büyüklüğü nedeniyle bir çok bilim adamı ve gezgin tarafından incelenmiştir Çeşitli yıllarda ziyaret edilen höyüğe "Köristan, Güristan, Hüyücek, İyücektepe, Gülüstan, Körüstün" adları verilmiştir Bunun nedeni günümüzde Çiçekli olan köy adının eskiden "Köristan" olmasıdır Yüzeyde bulunan seramik parçalarının elle yapıldıkları; yoğun mika, kuvars ve özlü killi hamurdan oldukları, iyi pişirildikleri, dış renklerinin kahverengi, mat kahverengi, kızıl kahverengi, kırmızı, gri, gri-siyah, siyah arasında değişiklikler gösterdiği; iç renklerin gri ve kırmızı renklere sahip olduğu tespit edilmiştir Kap şekilleri, gaga ağızlı testiler, dışa dönük eğik kenarlı kaseler ile çok az sayıdaki depasları içerir

Höyük sathında derinlere inmeden görülen bir diğer tür seramik parçaları, bize höyüğe ait başka bir tabakanın varlığını bildirmektedir Buradaki seramikler kırmızı veya mat kırmızı renktedir Satıhları mükemmel şekilde cilalıdır Özlü hamurları içinde kum ve mika taneciklerine rastlanmaktadır Çok az rastlansa da yüzeylerde plastik süsleme unsurları görülmektedir Elde edilen parçalardan bu seramik türü nün biçimleri hakkında da bilgi sahibi olmaktayız Buna göre iç derinlikleri az olan düz kenarlı, yüksek kavisli kulpları olan testiler ve küpler ortaya çıkmaktadır






Bithynia Krallık Dönemi Eserleri


Berber Kaya (Mezar Odası)








Lefke Kapı'dan doğuya uzanan yolun kuzeyinde şehir mezarlığı, güneyinde su kanalı yer almaktadır Dar yol, bağ ve bahçeler arasından geçerek Abdulvahap Sancaktarı'nın mezarına gitmektedir Yolun uzandığı Elmalı Dağı'nın ilk yamacında, halk arasında










"Berber Kaya" olarak bilinen koyu gri kalkerden yapılmış mezar odasına ait 17 parça, etrafa ve yamaca yayılmış bulunmaktadır Bithynia, Roma ve Bizans dönemlerinde bu yörenin Nekropol olarak kullanıldığı ve şehrin kapılarını yaptıran C Cassius Chrestus'un lahitinin bu bölgede bulunduğu bilinmektedir Tek bir kaya kütlesinden yontularak yapılmıştır İznik'te Helenistik çağa ait tek eserdir Yöre halkının "Berber Kaya" olarak adlandırdığı bu anıt mezarın oğlundan kaçmak için sığındığı Nikaia'da yakalanarak öldürülen Bithynia kralı IIPruslas (MÖ 185-149) için yapıldığı bilinmektedir Anıtsal mezar odasının ön kısmının burada olmadığını, uzun yıllar ayakta duran arka kısmının 1953 yılında define meraklılarınca dinamitle parçalandığı, bir kısmının sonradan toprak ile örtüldüğü belirlenmiştir



Dörttepeler Tümülüsü






İznik'in kuzeyinde Elbeyli Kasabası'na giden yolun 6,6 km/sinde, günümüzde Elbeyli Mezarlığı olarak kullanılan, etrafı duvarla çevrelenmiş alanda 9 m yüksekliği ve 110 m çevresi olan tümülüs, doğal şisttik kayaçlar üzerindedir Geçmiş yıllarda gerçekleştirilen çapraz yarmadan dolayı dört ayrı tepeciğe bölündüğünden, halk arasında "Dörttepeler" diye anılmaktadır





1 No'lu Mezar: İznik’te faaliyet gösteren karayolları 147 şube şefliğince yol genişletme çalışmaları sırasında 1 mezarın Dromos'una girişi sağlayan kapıya rastlanması ile açığa çıkmıştır Şisttik kayaçlara oyularak yerleştirilmiş kristalize kalkerden iki kapı sövesi arasında 0,67 m'lik bir açıklık vardır Başlangıçta 1,04 m genişliğe sahip Dromos, 1,26 m'ye kadar genişleyerek 3,30 m güney kuzey doğrultusunda uzanmaktadır Üstü birbirine bindirilmiş taşlarla oluşturulan sivri çatı ile örtülmüştür Mezarın değişik tarihlerde soyulması nedeniyle içinde iskelet veya ölü hediyesine rastlanmamıştır Tarihlemeye yarayacak herhangi yazılı belge bulunmamıştır Yapısal özellikleri nedeniyle Helenistik, erken Roma dönemine ait olduğu söylenebilir











2 No'lu Mezar:Dörttepeler Tümülüsü'ndeki 1 no'lu mezarın 90 m kuzey doğusunda, 6,5 m derinde yer almaktadır Define aramak amacıyla kaçak kazılarla tahrip edildiği anlaşılan mezar odasının, 1988 yılında Dromos kısmına kadar inildiğinin öğrenilmesi üzerine İznik Müzesi tarafından tiyatro kazı ekibinin bilimsel ve teknik yardımlarıyla gerçekleştirilen kazı çalışmaları sonucu Dromos ile mezar odasının açığa çıkarılması sağlanmıştır



Alıntı Yaparak Cevapla

İznik (Nicaea) | Bursa

Eski 08-03-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İznik (Nicaea) | Bursa



Roma Dönemi Eserleri

Deliklitaş Taş Ocağı





İznik'in 3,5 km kuzeybatısındaki sırtlarda Roma döneminden günümüze dek iletildigi bilinen bölgedeki taş ocaklarının en büyüğüdür Antik dönem işletmeciliğinin izlerini taşımaktadır Bu ocak, bilhassa Roma döneminde Nikaia (İznik)'te yapılan yedi tapınak, tiyatro, forum, Agora, gymnasium gibi anıtsal yapılara taş temininde kullanılmıştır Kazısı yapılan tiyatroda, tapınaklarda, yivli sütun tamburları, arşitravlar, sütun başlıkları, friz parçaları, mezar stelleri ile lahitlerin birçoğu bu ocaklardan çıkarılan taşlardan yapılmıştır Çok geniş bölümü işletilmiş ve ovaya yakın şeritte 20 m yüksekliği ve 50 m çevre genişliği olan birçok yongalık tepeleri oluşmuştur Bu büyüklükteki yongalıklar taş ocaklarının asırlardır yoğun şekilde işletildiğini belgelemektedir





İnikli Taş Ocağı





İznik'in 11 km kuzeyinde, Elbeyli Kasabası'nın kuzeyinde çam ormanları arasında kalan taş ocağına İnikli Köyü'nden veya Gürmüzlü Köyü'ne çıkan stabilize yoldan ayrılarak yaya olarak gidilebilmektedir İnikli'de MS II yüzyılda biri büyük diğeri küçük olmak üzere iki ocak açılmıştır Küçük ocak tamamen, büyük ocak ise kısmen daha sonraki işletmeler sırasında tahrip olmuştur Roma döneminde büyük ocağın 100 m uzunluğunda, 26 m eninde ve 18,5 m yüksekliğindeki bölümü çalıştırılmıştır MS II yüzyılda inşa edilen açık hava tiyatrosunun şeref localarının oturma setleri (Proedria) bu ocaktan getirilen taşlarla yapılmıştır İznik Lefke Kapı'nın iç kapısının batı cephesinde dokuz adet beyaz oturma basamağı örnekleri bulunmaktadır






Surlar






Görkemli İznik surlarının en ilgi çekici kısımlarını, kesme taşlarla Roma döneminde MS 1yüzyılda yapılmış olan taç kapılar teşkil etmektedir Bugünkü ana caddelerin, Kılıçarslan Caddesi ile Atatürk Caddesi'nin her iki yönündeki kapılar ana yerleşimlerin veya yerlerin adlarını taşımaktadır Strabon, kent merkezindeki Cymnaseum'dan dört ayrı yöne bakılınca bu kapıların görüldüğünü yazmıştır Yapılan araştırmalar doğuda Lefke, kuzeyde İstanbul, güneyde ise Yenişehir Kapıları'nın birbirlerine benzer tipte inşa edildiklerini, Göl Kapı'dan ise günümüze herhangi bir kalıntının ulaşmadığını ortaya koymuştur

Yüksekliği 10-13 metre arasında değişen surlarda, yuvarlak ve kare şeklinde 114 burç bulunmaktadır Helenistik dönemde inşa edilmeye başlanan surlar, Roma ve Bizans dönemlerinde yapılan yeni ilavelerle günümüzdeki şeklini almıştır Depremler, fiziki etkenler ve saldırılar (kuşatmalar) nedeniyle zaman zaman zarar gören surlar ya yeniden yapılmış ya da onarım görmüşlerdir






İstanbul Kapı





İstanbul Kapı ön taraftan görünüm


İmparator İladrianus zamanında yapılmıştır Kapının 70-71 yıllarında inşa edildiği ve 123 yılında İmparator Hadrian tarafından onarıldığı anlaşılmaktadır İznik'in kuzeyinde Atatürk Caddesi'nin surlara birleştiği yerdedir Orhangazi'ye yönelen yolun üzerindeyken, batısında surlar yarılarak yapılan yol nedeniyle tali duruma dönmüştür Geçirdiği çeşitli evreler ve onarımlardan sonra bugünkü görünümünü almıştır Antik dönemde İstanbul'a giden yola ayrılmasından dolayı bu isimle anılmaktadır





Taç Kapı'nın şehir cephesine bakan yüzünde diş motifi altında dış yüzeyine açılan çivi delikleri ile takılmış metal harflerden oluşan kitabe, günümüzde delikler yardımı ile okunabilmektedir Aynı kitabenin benzer şekilde şehir dışına bakan yüzeyinde de yazıldığı belirgindir Kitabede ;"Gaius, Cassius Chrestus'un çabasıyla yapımı tamamlanan (bu eseri) Prokonsil M Plancius Varus imparatorların yüce evine ve eyaletin başşehri Nikaia'ya adadı"

yazılı idi Fakat burada Lefke Kapı'da görülen kitabenin sadece ilk satırı belirlenmiştir 123 yılında Roma imparatoru Hadrian deprem nedeniyle önemli bölümü yıkılan kentin onarılmasını sağlamıştır Bu nedenle ağır hasar gören İstanbul Kapı'da Lefke'deki kitabenin bir kısmı tahrip olmuştur İstanbul Kapı'daki bu yazıtlar Roma İmparatoru Vespasian (69-79) ve İmparator Titus'un (79-81) müşterek yönetimleri sırasında yazılmıştır Kitabede adı geçen M Plancius Varus ünlü bir kişidir Bu dönemde Bithynia ve Pontus eyaletlerinde prokonsillük yapmaktadır Perge şehrinde oturan ünlü ve varlıklı bir aile ferdidir Kapının kuzey ve güney cephelerindeki veya geçitlerinin üstünde yer alan nişlerin içinde heykellerin bulunduğu, zaman içinde bunların değiştiği, Bizans döneminde bu kısımlara freskler işlendiği kalan izlerden anlaşılmıştır




İstanbul Kapı arka taraftan görünüm


İstanbul Kapı'da Alman Arkeoloji Enstitüsü tarafından Dr Alfons Maria Schneider başkanlığında 1935 yılında beş gün süren bir kazı yapılmış ve 2 m derinliğe kadar inilmiştir Roma takı niteliğinde olan ana kapının kent yönünde kapı kulelerinin yanındaki sur duvarları ile bağlanan oval planlı bir iç avlu, avlunun güneyinde Nikaia'ya girişi sağlayan iç kapı yer almaktadır İç kapının ortasında 3,50 m genişliği, 4,15 m yüksekliği ve 4,01 m derinligi olan bölüm iki kanatlı ahşap kapı ile kapatılmaktaydı İki yandaki 1,75 m genişliğindeki geçişler yayalar için açılmıştır İstanbul kapı yakınındaki muhtemelen Tiyatrodan sökülen bir taşa yazılmış Yunanca kitabede;"Düşmanın cüretinin, tanrının yardımıyla, utanca dönüştüğü şu yerde, Hıristiyan dostu krallarımız Leon ve Konstantin, yüz basamaklı bir zafer kulesi yaptırdılar Çoşku içinde giriştikleri bu işi gerçekleştirerek, Nikaia şehrini içten bir gayretle onardılar Her üne laik saray mabeyincisi patrik Artavasdos'un yapıtın tamamlanmasında büyük emeği geçti"
yazılıdır





Lefke Kapı






Şehrin doğusunda, Kılıçarslan Caddesi'nin sonundadır Sakarya Nehri (Sangarios) kıyısında kurulan Lefke kenti, bu günkü Osmaneli'ne ulaşan yola açılması nedeniyle bu isimle bilinmektedir İmparator Adrianus (117-138) zamanında yapılmıştır İki yanındaki kuleleriyle bir zafer takı biçimindedir İznik'in 13 km doğusundaki Karadin yerleşim yeri nedeniyle bu kapıya bir süre "Karadin Kapı" adı verilmiştir Osmanlı döneminde Haç yolu üzerinde yer alan Şam kentine atfen bazı gezginlerce bir süre "Şam Kapı" adıyla da anılmıştır Taç Kapı'nın şehir cephesine bakan yüzünde üstteki diş motifi altında yer alan iki satırlık Yunanca yazıt, kapının mezarlığa bakan cephesinde de tekrarlanmıştır Yazıtta ;

"Gaius Cassius Chrestus'un çabasıyla yapımı tamamlanan (bu eseri), Prokonsül M Plancius Varus imparatorların yüce evine ve eyaletin başşehri Nikaia'ya adadı"

yazılıdır Mezarlığa bakan doğu cephedeki yazıt mermer yüzeye ağlan deliklere takılı olan metal (altın) harflerden oluşmakta idi Harflerden hiç biri günümüze ulaşmamakla birlikte, delikler yardımıyla yazıt okunabilmektedir







Roma imparatorlarından Vespasian (69-79) ve Titus'un (79-81) müşterek yönetimleri sırasında bu yazıtlar konmuştur İmparatorluk mücadeleleri sırasında Nikomedia'nın (izmit), Septimius Severus'u desteklemesine karşılık Nikaia (iznik), rakibi Nikomedia'ya inat Pescennius Niger'in yanında yer aldı 194 yılında Niger'in Nikaia yakınında komutan Cardidus tarafından yenilgiye uğratılması sonucu Nikaia güç durumda kaldı Septimius Severus, Nikaia'nin bu tutumu nedeniyle ünvanlarını geri aldı Yazıtlardaki metal harfleri söktürdü Taş yüzeyindeki yazılar kazınarak sildirildi Lefke Kapı'nın şehre bakan yüzünde yukarıdaki yazıtın altında, arşitrav üzerindeki iki satırlık Yunanca kitabede;

"İmparator Kayser, Tanrı Traianus Parthicus'un oğlu Tanrı Nerva'nın torunu, halkın egemenlik yetkisini kendinde taşıyan (Tribunicia Potestas), Traianus Hadrianus Augustus'a, Augustusların en dindar Neokoru (imparator kült ve tapınağına sahip şehir), Dionysos ve Herakles soyundan gelen, Bithynia ve Pontus'un birinci şehri, imparatorların en kutsal (Roma) senatosunun kararları uyarınca Metropolis olan Nikaia sundu"

yazılıdır Aynı yazıt kapının doğuya, mezarlığa bakan cephesinde ve arşitrav üzerinde de tekrarlanmıştır Bu yazıt, Roma imparatoru Hadrian'ın şiddetli bir deprem sonrası 123 yılında Nikaia'yı ziyareti sırasında yıkılmış yapıların perişan halini görüp bunları yeniden onarılması için gerekli maddi ve manevi desteği vermesi nedeniyle kentin görkemli kapılarına yazdırılmış olmalıdır Lefke Kapı'nın şehre bakan yüzünde, kuzey yarı yaya geçişi üzerinde, nişin altında üç satırlık kitabede;

"Proconsul ve şehrin patronu M Plancius Varus'u dostu Cladius Quintianus (onurlandırdı)"

yazılıdır Yazıttarı anlaşıldığına göre buradaki niş içinde Plancius Varus'un bir mermer heykeli bulunmakta idi Yazıttan anlaşıldığına göre buradaki nişte de Plancius Varus'un mermerden bir başka heykeli yer almakta idi Lefke Kapı'sına heykelleri konacak kadar önemli kişiliğe sahip olan Plancius Varus hakkında fazla bilgi bulunmamaktadır






Yenişehir Kapı





Yenişehir ve Bursa'dan gelen karayolu yakın tarihe kadar bu kapı dan İznik'e bağlanmaktaydı Konumu ve darlığı nedeniyle, Lefke ve İstanbul Kapılarında olduğu gibi burada da sur duvarı açılarak geçirilen yol, kapıyı tali duruma sokmuştur Çevresinde çetin savaşlara sahne olan ve kent müdafasında katkılarda bulunan bu kapı depremlerde önemli derecede tahribe uğramış, tamiratlar geçirmiştir İmparator IIClaudis zamanında yapılmıştır Yenişehir Kapı diğer iki kapı gibi üç kısımdan oluşmaktadır Dıştan kente ilk girişi sağlayan kapı ön sura bağlıdır, batı kısmı şipolyen parçalardan yapılmış olup surla birleşiktir ve doğu kısmı küçük bir surla bağlantılıdır




Yenişehir Kapıları ile Lefke Kapı’sı arasındaki sur doksan derecelik bir açı ile dönmektedir Açının bu köşesindeki bir kule içerisinde de Aziz Mikhael’in at üzerinde büyük bir freskosu yakın tarihlerde bulunmuştur Ancak zamanla bu fresko da tahrip edilmiştir

İznik surlarının göl kıyısında kalan uzak kesimlerinde de Laskarisler döneminde diğerlerinden çok daha alçak bir ön sur yapılmış ve bunun önüne de gölün suyundan yararlanılarak bir su hendeği kazılmıştır






Antik Roma Tiyatrosu





Şehrin Güney Batısındadır Saray bahçe veya Eski saray olarak da anılır Gölden 400 m doğuda, surlardan 90 m kuzeydeki tiyatro, Kuzey batı Anadolu'nun ayakta kalan en görkemli arkeolojik yapıtı olma özeliklerini taşımaktadır Roma İmparatoru Trajanus (97-117) tarafından eyalet valisi Plinius Caecillius Secunds (62-113)'a yaptırılmıştır 85-55 m ölçülerindedir Göl sevisinden 13m yüksekliktedir 1980 yılından bu yana Arkeolog Dr Bedri Yalman başkanlığında arkeolojik kazılar yapılmaktadır Büyük ölçüde yıkılmıştır





Vali Plinius, imparator Trajanus'a yazdığı mektuplarda 111-112 yıllarında yapımına devam edilmekte olan tiyatrodan bahseder İnşaatın tamamlana bilmesi için 10 milyon sesterzene acilen ihtiyaç olduğunu bildirir İmparator'un istenilen ödeneği gönderdiği fakat buna rağmen tiyatronun tamamlanamaması üzerine ilave ödenek istendiği şehir meclisinin de bazı taleplerde bulunduğu anlaşılmaktadır Kuzeybatı Anadolu'nun en görkemli arkeolojik kalıntısı olan tiyatro, uzun yıllar batılı gezginlerin uğrak yeri olmuştur

Nikaia tiyatrosu moloz taş ve harç kullanılarak inşa edilmiştir Sahne yapısında mermer kaplama dikkati çeker Diğer kısımlarda ise dış yüzey kireçtaşı bloklarıyla kaplanıp, demir kenetlerle sağlamlaştırılmıştır Bazı bloklarda taşçı işaretleri vardır İznik çevresindeki arazi çalışmalarıyla, tiyatronun yapımında Deliktaş, İnikli, Ömerli ve Sarıkaya taş ocaklarından yararlanıldığını saptamıştır




Tiyatro kalıntıları


Yapının zaman içinde bazı müdahalelere maruz kaldığı anlaşılır III Leon döneminde (MS 717-741) tiyatrodan birçok parça sökülerek, yükseltilen kent surları başta olmak üzere çeşitli yapılarda kullanılmıştır Devşirilmiş parçalar arasında, oturma kademeleri ve İstanbul Kapı'da yer alan, tiyatro maskları ile bezeli bloklar bulunmaktadır Yine Bizans Dönemi içlerinde tiyatronun bazı kesimlerine toplu mezarlar açılmış, tuğla duvarlara sahip bir yapı inşa edilip fresklerle bezenmiş, Osmanlı Dönemi'nde ise bir seramik fırını kurulmuştur






Obelisk (Dikili Taş)






Kentin 5 km kuzeyinde bağ ve bahçeler arasında yükselen bu mezar anıtı Elbeyli Kasabası, eski Roma yolu üzerindedir( Nikaia (İznik)'den, Nikomedia (İzmit)'e giden karayolu) Günümüzde bağlar içerisinde yükselen mezar anıtı üzerindeki Grekçe kitabeden anlaşılacağı üzere Nikaia Kapı'larını yaptıran Cassius Chrestus'un kardeşi veya yeğeni olan CCassius Philiscus'a aittir






Kaidenin üzerinde yükselen kısım 3 yüzeyli, yukarıya doğru yükselen ve birbiri üzerine demir kamalarla oturtulmuş 5 beyaz mermer blokla örülmüştür Bundan dolayı da "Beştaş" adını almıştır Günümüzdeki yüksekliği 12 mtdir Aslında en üstte 6bir taşın bulunduğu, fakat buradan düşerek kaybolduğu anlaşılmaktadır Obelisk'in geniş olan birinci taşın üzerindeki Grekçe kitabede "CCassius Philiscus, CCassius Asklepiodotus 'un oğlu,83 yıl yaşadı" yazılıdır Kitabede geçen CCassius Asklepiodotus Nikaia'nın ileri gelen ailelerinden olup, son derece zengindi






Kaidade üçgen prizmatik dikilitaşın iki yanında görülen ayak izleri ve bağlantı yuvaları, bu kısımda bronz heykellerin bulunduğunu işaret etmektedir Yine üstte kaybolduğunu vurguladığımız altıncı taşın üzerinde bronzdan zafer tanrıçası Nike'nin veya Tanrı Zeus Kartalı'nın tüm heybetiyle bir heykelinin yer aldığı anlaşılmaktadır Anıtın alt kısmında toprağa gömülü olan bölümde mezarın yer aldığı, zaman zaman yapılan kaçak kazılarda, çukurlarda iri moloz taşlar ve duvar izlerinin bulunması, buranın Tümülüs mezar odası stilinde yapılmış olduğunu belgelemektedir






Su Kemerleri






Antik Su Yolu


İznik’in doğusunda, surların dışında, Elmalıdağ eteklerinde Katırcı İni ile Berber Kayası uzantısındaki doğal mağaradan çıkan su bir kanal ile kente Roma döneminde nakledilmiş olup, kanal bugün de ayaktadır Doğal kayalığın ağız kısmı bir duvarla dışarıya doğru uzanmakta, buraya yakın bölümde oluşturulmuş havuza su doldurulup dinlendirilmekteydi





Suyu nakleden kanal ilk önce kuzeybatıya sonra batıya dönerek kente, Lefke Kapı’nın güneyindeki çeşmeye ulaşmaktadır Su kanalının Roma döneminde İmparator Hadrian’ın (117-138) buyrukları ile yaptırıldığını kent surlarındaki bir kuleye ters şekilde konmuş olan kitabeden öğrenmekteyiz Kitabede:

“Yüce İmparator Kayser Trajan Hadrian’ın elçisi, su yolunu çevreleyen arazide oturanlara, hiçbir şekilde kanala girmemelerini, çevrede yetişmiş bulunan ağaçlardan on dirsek boyunda olanları kesmemelerini duyurur Aynı şekilde, bir kimse buna aykırı davranışta bulunursa, devlet kasasına kanun uyarınca ceza ödeyecektir Bazı kimseler, su yolunun köprülerini, üzerinden arabaların ve bütün hayvanların geçebileceği şekilde yapmalıdırlar Eğer bazı kimseler su kanalının içinden geçmeye yeltenirlerse, aynı kanunun cezai kapsamına düşerler Kanal çevresinde hendek açanlara, su kanalına hiçbir şekilde zarar vermemeleri duyurulur Eğer bir kimse buna aykırı bir davranışta bulunursa, kanun uyarınca para cezası ödeyecektir

denilmektedir




Bu kanal Bizans döneminde Justinianus tarafından yeniden ele alınmış ve günümüze kadar birçok kez onarılmıştır Son yıllarda bu suyun şehir suyu şebekesine katılması nedeniyle boşalan bu kanallar, yolu genişletmek için doldurulmuştur





Merdivenli Kaya





İznik Elbeyli Karayolu’nun 6 km’sinde, Elbeyli Hali yanındadır Nikaia’nın kuzeybatı nekropolü içinde, doğal kayalık düzeltilerek hazırlanmış sunak alanıdır Kayalara oyulan 0,35 m yüksekliğinde, 0,36 m derinliğinde ve 2,10 m genişliğindeki altı basamaklı merdiven 2,10 x 3,90 m boyutlu düzlüğe, oradan da aynı özellikli dört basamaklı merdivenle cenaze törenlerinin yapıldığı alana ulaşmaktadır




Bu merdivenlerin doğusunda da aynı özelliklere sahip beş basamaklı bir merdiven yer almaktadır Cenaze törenine toplu halde katılımı sağlamak için merdivenler geniş işlenmiştir Yer, halk arasında “Köşk Burnu” olarak bilinmektedir





Pampylıa Tipi Lahit






Kent surları dışında 4 km kuzeydoğudaki Deliktaş Mevki’nin alt kısmında, Hacı Mahmut Şahin’in bağında 2 m derinde rastlanan lahit 15 Ekim 1966 tarihinde müze müdürlüğü ilgililerince yerinden çıkarılarak müzeye nakledilmiştir Lahit bulunduğu zaman kapağının daha önce açıldığı, demir bağlantılarının bulunmadığı, içinin toprak ile dolu olduğu görülmüştür Roma dönemine ait olan bu lahitin bulunduğu bağlık alan nekropol sahasıdır






Threptus Mezar Anıtı





İznik’in güneyinde Roma döneminde nekropol olarak kullanılan sahada 1985 yılında DSİ tarafından kanaletler için ana depoya gölden su nakledecek borular döşenirken açığa çıkan anıt, Dr Bedri Yalman başkanlığındaki Tiyatro Kazı Ekibi tarafından İznik Müzesi’ne nakledilmiştir Ön yüzündeki üç satırlık Latince kitabede “Threptus’un kardeşi Aphrodision oğlu P Pagnius’un anısına yaptırdı” yazılıdır Threptus Mezar Anıtı II yüzyıla aittir






Çamdibi Mezar Anıtı





Köyün 500 m batısında, toprak yolun kenarında, su kanalı yanında, beyaz rekristalize kalker kayalığa oyulmuş mezar anıtı yer almaktadır Bu eser, mezar steli, merdiven ve sabit lahit tekneleri olmak üzere üç ana bölüme sahiptir Anıtın batıya bakan cephesinde kayaya oyulan üç basamaklı merdiven ile mezar steline ulaşılır Doğal kaya kitlesinin daha derine uzandığını gösteren bölümlere rağmen, yol, su kanalı yapımı sırasında toprak seviyesinin yükselmiş olduğu anlaşılmaktadır






Karasu Köprüsü





Tarihteki önemli ve uzun süreçli rolü nedeniyle birçok yol Nikaia(İznik) ‘dan geçmekteydi Bunlar arasında, devrinin en yoğun trafiğine sahip olanı, Balkanlardan, Bizans’a, İstanbul Boğazı’ndan Kalchedon (Kadıköy)’e, Nikomedia’ya (İzmit), Eribolon’a, Libum, Liada (Gürmüzlü veya EIbeyli)’yi izleyerek Nikaia’ya ulaşan en ünlüsüydü Bu yol juliopolis, Ankyra üzerinden Antiocheia (Antakya)’ ya gitmekte ve “Hacılar Yolu” olarak bilinmektedir

Bu yolun Roma İmparatoru Trajan devrinde var olduğu, Hadrian’ın Nikaia’ya bu yolla geldiği bilinmektedir Ele geçen arkeolojik verilerle, bu yolun ulaşım ve ticaret yanında önemli askeri seferler için de sık sık kullanıldığı anlaşılmaktadır

Bölgede bu yollara ait izler ve günümüze ulaşmış olan iki köprü bulunmaktadır Bizans ve Osmanlılar döneminde de kullanılan ve önemli onarımlar geçiren bu köprülerden “Karasu Köprüsü”, İznik Çakırca karayolu üzerindeki karayolu köprüsü yakınından kuzeye, bağ bahçeliklere giden toprak yol üzerindedir İznik’ten 7,5 km uzaklıktadır
Antik kaynaklardan, Justinianus’un sel sularının bu kesimde önemli olan bu yolu defalarca tahrip ettiği için, burada büyük bir köprü inşa ettirdiği bilinmektedir Köprünün başlangıç ve bitişleri daha alçak seviyede olup, önemli kısmı sellerin getirdiği mil tabakasıyla örtülü bulunmaktadır






Roma Köprüsü





İznik’ten Orhangazi’ye giden karayolunun Çakırca yönünde kuzeye dönen bağ ve bahçe yolunun 1 00 msinde kuru dere üzerinde, doğu batı uzantılı olarak ayaktadır Nikala (İznik) ile Nicomedla (İzmit) Roma yolu üzerindeki bu taş köprü halk arasında Kuru Köprü olarak da bilinmektedir Üç gözlü olan köprünün ortadaki gözü büyük, iki yandakiler daha küçüktür Köprünün doğu ve batıdaki Roma yolu bir miktar devam edip bağlar arasında kaybolmaktadır



Alıntı Yaparak Cevapla

İznik (Nicaea) | Bursa

Eski 08-03-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İznik (Nicaea) | Bursa



Bizans Dönemi Eserleri



Ayasofya Müzesi (St Sophia)







Müze şehrin tam ortasında, kentin dört kapısına ulaşan yolların kesiştiği noktada yer almaktadır İlk olarak MS VII yüzyılda Romalılar tarafından inşa edilen Gimnasium üzerine Bizans Döneminde Bazilika olarak inşa edilmiş olan Ayasofya Müzesi, çeşitli hasar ve onarımlar nedeniyle bugüne kadar büyük bir değişime uğramıştır XI yüzyıldaki depremden sonra yenilenmiştir











Müzenin içinden bir kesit


Orhan Gazi tarafından 1331 yılında camiye dönüştürülen yapı, Kanuni döneminde Mimar Sinan tarafından yapılan büyük değişikliklerle yenilenmiştir 1935 ve 1953 yılında gerçekleştirilen onarım sırasında, renkli taşlardan taban mozaikleri ve Sythronon'u ortaya çıkartılmıştır Apsisin yanındaki odaların içinde freskolar vardır MS 787 yılında (24 Eylül-23 Ekim) VII Ekümenik Konsil bu binada toplanmıştır





Hypoge (Yeraltı Mezarı)







Hipoje, Elbeyli kasabasının Hesbekli mevkiinde MS IV-V yüzyılda yapıldığı anlaşılan benzersiz bir yeraltı mezar odasıdır Üzeri bir tonozla örtülüdür Tavan ve duvarları bitkisel ve geometrik motifler ile hayvan figürlerinden oluşan fresklerle dekorludur Fresk tekniğinde yapılmış Bizans resim sanatının en güzel anıtsal örneklerinden biri olup, Hristiyan dini motiflerinin sembolik bir anlayış ile betimlenmesi bakımından önemli bir eserdir






Hipojeyi ölümsüzleştiren iç duvar yüzlerinin ve tonozun çok renkli fresklerle kaplı olmasıdır Çeşitli renklerdeki tabii boyaların kullanıldığı freskler yapıldığı günün canlılığını korumaktadır






Vaftizhane (Böcek Ayazması)










Yeni Mahalle'de Koimesis Kilİsesi'nin hemen doğusunda bir bahçe içerisindedir MS VI yüzyılda inşa edilmiştir İçine 11 basamaklı merdiven ile inilerek ulaşılan bir oda halindeki vaftizhane, dairevi planlı ve bir kubbeli bir yapıdır Ortasında (merkezinde) kare şeklinde mermer taşlar ile çevrili bir vaftiz teknesi (havuz) yer alır Vaftiz havuzunun çevresinde İbranice ve Grekçe yazılar mevcuttur






Koimesis Kilisesi




Yeni Mahalle, Mustafa Kemal Paşa Sokak'ta bulunan Koimesis Kilisesi VIII yüzyılda (750 tarihinde) Piskopos Hyakinthos tarafından İnşa ettirilmiştir Hyakinthos Manastırı olarak da biliniyordu Üzeri büyük bir kubbe ile örtülü olan kilisenin apsis yarım kubbesi ile bazı tonozlarını mozaikler süslüyordu Apsis yarım kubbesinde altın zemin üzerinde kucağında Hz İsa olan bir Meryem mozaiği, iki yanında ise imparator elbiseleri ile giyimli dört baş melek tasviri yer alıyordu İçeride ayrıca dört İncil yazarını, kitaplarını hazırlar vaziyette gösteren dört mozaik daha dikkati çekiyordu Bunlardan başka geç döneme ait ikonalar ve yağlı boya tablolar da vardı Bu modern resimlerden birinde 325 yılı konsili tasvir edilmiştir Kilise 1922 yılında Kurtuluş Savaşı sırasında tamamen yıkılmıştır





Hagıos Tryphon Kilisesi



Yenişehir Kapıya giderken Atatürk Caddesinde sağ taraftadır XI yüzyıldan sonra (1255-1256) İznik Hükümdarı II Thedoros Lascaris'in bir felsefe okulu ile birlikte yaptırdığı kilise, şu anda kalıntı haldedir Plandan büyük bir kubbe ile örtülü olduğu ve tabanının çok süslü mozaiklerle kaplandığı anlaşılmıştır





Ayatrifon Kilisesi


İstanbul Kapıya giden caddenin sol tarafındadır Birkaç duvar ve döşeme mozaiklerinden parçalar bulunmuştur Dört sütunlu, kapalı haç planlı bir kilisedir Duvar tekniği ve planı kilisenin X-XII yüzyıllarda yaptırılmış bir Bizans eseri olduğunu göstermektedir



Alıntı Yaparak Cevapla

İznik (Nicaea) | Bursa

Eski 08-03-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İznik (Nicaea) | Bursa



Osmanlı Dönemi Eserleri





Yeşil Cami






İznik’in doğusunda, Lefke Kapısı yakınında bulunan Yeşil Camiyi Çandarlı Hayrettin Paşa adına Mimar Hacı Musa 1378-1391 yılları arasında yaptırmıştır Caminin yapımına Çandarlı Halil Hayrettin Paşa tarafından başlanmış, Onun ölümünden sonra oğlu Ali Paşa 1391-1392 yıllarında tamamlamıştır Erken Osmanlı mimarisinin en önemli yapılarından olan Yeşil Cami, tek kubbeli, merkezi camilerin gelişmiş örneklerinden biridir





Son cemaat yeri sütunlu ve ayaklıdır Mermerlerden yapılmış caminin mihrabında görülmeye değer ve zengin bir taş işçilik vardır Uzunlamasına dikdörtgen biçimindeki iç mekânı kubbe ve tonozlarla örtülüdür Kubbesi 105 metre çapında ve kuşunla kaplıdır Eşsiz minaresi caminin sağ köşesinde yer alır Gövdesi mavi ve yeşil renkli çinilerle zikzaklı mozaik tekniğiyle bezenmiştir





İznik’in Yunan işgali sırasında harap edilen cami Cumhuriyetin ilk yıllarında onarılmıştır Bunun ardından 1956-1969 yıllarında Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce geniş çapta onarılan camiyi bugünkü konumuna YMimar Süreyya Yücel getirmiştir Bu onarım sırasında minarenin çinileri bütünüyle sökülmüş ve yeni baştan orijinal şekline uygun olarak yapılmıştır






Nilüfer Hatun İmareti (Şehir Müzesi)






Sultan Orhan Gazi’nin eşi Nilüfer Hatun İznik’te 1388 yılında bir zaviye- imaret yaptırmıştır Yeşil Cami’nin kuzeybatısında, Müze, Türbe ve Lefke sokaklarının bulunduğu yerde olan imaret günümüzde İznik Müzesidir
İmaretin doğu cephesindeki giriş kapısı üzerinde üç satırlık, 48x151 cm ölçüsünde bir kitabesi bulunmaktadır Bu kitabede Sultan Murad’ın (1362-1389) annesi Nilüfer Hatun için 1388’de bu imaretin yapılmasını emrettiği belirtilmiştir
Kitabenin Türkçe’si:

Bu mamur olarak sürecek olan mübârek ve şerefli imaretin yapılmasını büyük hükümdar, kerem sahibi Hakan Sultan oğlu Sultan, Orhan’ın oğlu Murad emretti Annesi merhume ve makfure Nilüfer Hatun için yedi yüz doksan senesinin Cumade’l-evvelinin başında






İmaret doğu-batı doğrultusunda peş peşe uzanan giriş ve ibadet mekanı ile buna bitişik kuzey yönündeki iki yan kanat ve önündeki son cemaat yerinden meydana gelmiştir Yapı bir bakıma yan mekanlı, ters T planlı yapılar grubundandır Kare mekanlı giriş pandantifli bir kubbe ile örtülmüştür Bu kubbenin ortasında yuvarlak bir aydınlık feneri vardır Mihrap girişin karşısında olmayıp, kıbleye yönelik sol duvarın ortasındadır Ancak yapının son onarımı sırasında imaretin bu özelliği dikkate alınmamış, duvar sıvanmış ve mihrap ortadan kalkmıştır





Müzenin bahçesindeki Roma dönemine ait eser


XIXyüzyıl sonlarına kadar imaret işlevini sürdüren bu yapı, İznik’i Yunan işgali sırasında büyük ölçüde tahrip olmuştur Cumhuriyet döneminde bir süre depo olarak kullanılmış, bu arada onarılmış, binanın çevresini kuşatan ekler ortadan kaldırılmış ve bugünkü görünümünü almıştır Kültür Bakanlığı’nca 1955 yılında müze olarak ziyarete açılmıştır






Hacı Özbek Cami








İznik Çarşısı içerisinde bulunan bu camiye aynı zamanda Çarşı Mescidi ismi de verilmektedir Halk arasında da Çukur Cami ismi ile tanınmaktadır Erken Osmanlı devri mimarisinin en erken örneklerinden olan bu camiyi Hacı Özbek 1333-1334 yıllarında yaptırmıştır






Kare planlı olan bu yapının üzeri pandantifli bir kubbe ile örtülmüştür Kubbe 790 m çapında olup, önünde çapraz tonoz ve ayna tonozlu, iki sütunlu bir son cemaat yeri bulunuyordu Caminin dış duvarlarında bir sıra taş, üç veya dört sıra tuğla dizileri ile hareketli bir görünüm sağlanmıştır
Caminin son cemaat yeri 1959 yılında yol genişletilmesi sırasında yıkılmış ve bu arada kuzey duvarı da tahrip edilerek orijinalliğinden uzaklaşmıştır Caminin yıkılmış olan minaresi yapılmamıştır Kitabesi İznik Müzesinde koruma altına alınmış, daha sonra caminin içerisindeki bir duvara yerleştirilmiştir





Şeyh Kudbeddin Cami ve Türbesi









Nilüfer Hatun İmaretinin (İznik Müzesi'nin) güneye bakan tarafının karşısında olup Sultan II Bayezit'in vezirlerinden Çandarlı İbrahim Paşa tarafından XV yüzyılda yaptırılmıştır Şeyh Kudbeddin Camii tamamen yıkılmış durumdadır Caminin, yanındaki türbeden bir süre sonra yapıldığı tahmin edilmektedir Tek kubbeli ve kare planlı kubbede İznik'in tanınmış müderrislerinden olan ve 1418'de vefat eden Şeyh Kudbeddin yatmaktadır





Eşrefi Rumi (Eşrefzade) Cami ve Türbesi







Eşrefzade Mahallesi, Ali Çandar Sokağın hemen girişinde bulunan cami, II Bayezit'in oğlu Şehinşah'ın eşi Mükrime Hatun tarafından XVI yüzyılda yaptırılmıştır Caminin ve türbenin duvarları Sultan IV Murat tarafından (1640-1643) çinilerle kaplatılmıştır Kurtuluş Savaşı sırasında Yunanlılar tarafından tamamen yıkılan cami 1950 yılında aslına benzer boyutlarda yeniden inşa edilmiştir Eski camiye ait sadece minare ayaktadır Minarenin külah bölümü yıkılmıştır Çini kuşakların yer aldığı gövdesi ise çemberler İle sarılarak sağlamlaştırılmıştır Caminin hemen yanında hazire şeklindeki türbede XV yüzyılın büyük mutasavvıfı ve şairlerinden olan ve kendisini "gah muti gah asiyem, gah alim gah amiyem" diye tanıtan Eşref-i Rumî yatmaktadır







Mahmut Çelebi Cami








İznik Mahmut Çelebi Mahallesi’nde, Ayasofya Kilisesinin yaklaşık 100 m güneyinde olan Mahmut Çelebi Camisini, kitabesinden öğrenildiğine göre Sultan IIMurad’ın kayınbiraderi, Çandarlı Halil Paşa’nın torunu Vezir Mahmut Çelebi 1442-1443 yılında yaptırmıştır





Mahmut Çelebi Cami tavanı


Caminin minaresi yeşil sırlı tuğlalardan yapılmış kuşaklarla çevrilmiştir Ancak, 1967 yılındaki depremden zarar görmüştür Mahmut Çelebi de caminin bahçesindeki demir parmaklıklı bir türbede gömülüdür Caminin karşısında yer alan İznik’in en eski çeşmesi ise 1970’li yıllarda yıkılmıştır Caminin yanında Golts Paşa’nın kullanılır olarak gördüğü aşhane-imaretten sadece duvar izleri günümüze gelebilmiştir





Yakup Çelebi Cami ve Türbesi




Yeni Mahalle'de şehir garajının güneyinde olan cami, I Murat'ın oğlu ve Yıldırım Bayezit'in kardeşi Yakup Çelebi tarafından XIV yüzyılda ters T planına göre inşa ettirilmiştir Nilüfer Hatun İmareti'nde görülen itinalı taş ve tuğla işçiliği burada da görülür Cami saçakları, tuğladan testere dişi biçiminde dekore edilmiştir 1919 yılına kadar imaret, 1934'ten sonra da müze deposu olarak kullanılan yapı 1963 yılında restore edilmiş ve cami olarak kullanılmaya başlanmıştır Bahçesindeki türbe Yakup Çelebi adına yaptırılmış bir makam türbesidir Zira Yakup Çelebi Bursa'da babası I Murat Hüdavendigar'ın yanında gömülüdür





Süleyman Paşa Medresesi








İznik Süleyman Paşa Sokak ile Maltepe Sokağın kesiştiği köşede, Selçuklu medrese mimarisinin etkisinde kalmadan yapılmış, özgün nitelikli ilk Osmanlı medreselerinden birisidir Kitabesi günümüze ulaşamamıştır Ancak Sultan Orhan Gazi’nin büyük oğlu olan ilk Rumeli Fatihi Süleyman Paşa’nın ölümünden sonra babası Sultan Orhan Gazi tarafından düzenlenen 1361-1362 tarihli vakfiyesinde bu medreseden söz edilmiştir Süleyman Paşa İznik’teki bu medrese dışında İznik’te ve Bender Yenişehir’de birer medrese daha yaptırmıştır Medreseyi yaptıran Süleyman Paşa 1316-1317 yılında doğmuş, 43 yaşında bir av partisinde attan düşerek ölmüş, Gelibolu ve çevresinin fatihi olması nedeniyle Bolayır’a gömülmüştür





Medresenin içeriden görünümü


Süleyman Paşa Medresesinin yapımı ile ilgili araştırmacılar çeşitli tarihler ileri sürmüşlerdir Bu nedenle medresenin mimari yapısı ve Süleyman Paşa’nın yaşadığı dönem dikkate alınarak XIV yüzyılın ortalarında yapıldığı sanılmaktadır XIX yüzyılın sonlarında da medrese onarılmıştır Daha sonra Süleyman Paşa Medresesi restore edilmiş olup, günümüzde çiniciler çarşısı olarak kullanılmaktadır





İsmail Bey Hamamı









İznik’in kuzeyinde, İstanbul Kapısı’nın güneydoğusundaki Akçeşme yolunda bulunan bu hamam halk arasında Mescit Hamamı olarak da anılmaktadır Hamamın kitabesi günümüze ulaşamamıştır Ayrıca kaynaklarda da yeterli bir bilgiye rastlanmamaktadır Bu nedenle hamamın ne zaman ve kimin tarafından yapıldığı kesinlik kazanamamıştır Türk sanatı yönünden önemli bir yapı olan bu hamam çeşitli yayınlarda XIV-XVII yüzyıl arasında yapıldığı konusunda iddialar ortaya atılmıştır Hamam üzerinde son yıllarda araştırmalar yoğunlaşmış, 1989-1990 yıllarında koruma altına alınmıştır





İsmail Bey Hamamının spiral şeklindeki kubbesi


Hamamın içerisine kuzeybatısındaki bir kapıdan girilmektedir Temel kalıntılarına dayanılarak bu yapının kemerlerin ve pandantiflerin taşıdığı kubbe ile örtülü olduğu sanılmaktadır Burada girişten sonra 280x260 m ölçüsünde kareye yakın planlı soğukluk kısmına geçilmektedir Bu bölümün üzeri üçgen prizmalardan oluşan bir kasnak üzerine oturtulmuş kubbe ile örtülüdür Kubbenin kaburgalarla sekiz bölüme ayrılmış oluşu mimari yönden ilginç bir görünüm ortaya koymuştur Kubbe dilimlerinin her birinde beşer aydınlık penceresi bulunmaktadır Buradaki bezemenin büyük bir bölümü ile duvarlardaki alçı süslemelerden çok azı günümüze gelebilmiştir





II Murat Hamamı (Hacı Hamza Hamamı)





Mahmut Çelebi Camisi’nin kuzeydoğusunda Maltepe Sokak ile Belediye Sokağın kesiştiği köşede yer alan bu hamamın kitabesi olmadığından ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı kesinlik kazanamamıştır Hamamın plan şekli, duvar yapım tekniği ve erkekler kısmının giriş eyvanının Yeşil Cami’ye, soğukluk kubbe kasnağının Bursa’daki Eski kaplıcaya benzerliğinden ötürü XIV yüzyılın sonu ile XV yüzyılın başlarında yapıldığı sanılmaktadır
Osmanlı mimarisi hamam tipleri arasında çifte hamam olarak nitelenen gruptandır Günümüzde erkekler bölümü hamam olarak işlevini sürdürmekte, kadınlar bölümü ise kubbe çatlaklarından ötürü kullanılmamaktadır





I Murat Hamamı (Meydan Hamamı)









İznik ilçe merkezinde, İstanbul Kapısına giden Atatürk Caddesi’nin doğu kenarında yer alan bu hamamın kitabesinin olmayışı ve yazılı kaynaklarda da yeterli bilgi bulunmamasından ötürü ne zaman ve kimin tarafından yapıldığı konusunda çelişkiler bulunmaktadır İzniklilerce Büyük Hamam, IMurat Hamamı ve Eski Hamam isimleri ile anılan hamamın mimari yapısının incelenmesi sonucunda XIV yüzyıl ile XV yüzyılın başlarında yapıldığı anlaşılmıştır Bu tarihler arasında Osmanlı tahtında Sultan IMurat, Yıldırım Beyazıt, Çelebi Sultan Mehmet ve Sultan II Murat bulunuyordu

Hamam günümüzde evler arasında sıkışıp kalmış, erkekler ve kadınlar bölümleri ayrı ayrı olmak üzere çifte hamam düzenindedir





Kırgızlar Türbesi








Yenişehir Kapı dışında surlardan 250 m ileride İznik-Yenişehir asfaltının sağındadır İznik'in Türkler tarafından fethi sırasında yararlılıklar gösteren Kırgız Türklerinin anısına, Orhan Gazi tarafından 1331 tarihinde inşa ettirilmiştir İçinde yedi büyük ve bir çocuk lahdi bulunmaktadır Türbe, mimarisi ile kalem işi süslemeleri bakımından büyük değer taşır

Türbe günümüzde Hacı Camadan, Camasa, Kırk Kızlar, Reyhan ve Yedi Kardeşler isimleri ile de tanınıyor Ayrıca türbenin bahçesinde Kırgızistan Cumhurbaşkanı tarafından gönderilen bronz bir Kırgız askeri heykeli de dikilmiştir





Sarı Saltuk Türbesi









İznik’in doğusunda, Lefke Kapısına yaklaşık 300 m uzaklıktaki Çandarlı Halil Hayreddin Türbesi yakınında bir bağ içerisindedir Türbe İznik’in alınmasından sonra 1331’de yapılmıştır

Sarı Saltuk’un yaşamı ile ilgili bazı efsaneler bulunmaktadır Bunlardan birine göre; asıl ismi Mehmet Buhari olan Sarı Saltuk, devrin ünlü hocalarından Hoca Ahmet Yesevi’den ders almış, Hacı Bektaşi Veli ile yakınlık kurmuş ve Orhan Gazi’nin sarayında bulunmuştur Orhan Gazi tarafından 70 arkadaşı ile birlikte Balkanlar’a gönderilmiş ve orada birçok yararlılıkları görülmüştür Ölümünden sonra vasiyeti üzerine vücudu yedi ayrı parçaya bölünmüş ve yedi ayrı yere gömülmüştür Bu nedenle Sarı Saltuk’un değişik yerlerde mezarları bulunmaktadır Hıristiyan inanışına göre de Sarı Saltuk Aziz Nikalaos ile eşleştirilmiştir





Davudi Kayseri Türbesi








İznik Müzesinin Kuzeyinde, Davudi Kayseri Sokakta bulunmaktadır 1260’lı yıllarda doğduğu düşünülen Davud-i Kayseri hakkında yeterli bilgi yoktur Öğrenim hayatına Kayseri’de başlamış ve daha sonra Mısır’a gitmiştir Osmanlı Devleti’nin ilk medresesi olan Süleyman Paşa Medresesi’nin ilk müderrislerindendir Hadis, fıkıh gibi dini ilimlerin yanı sıra felsefe ve mantık gibi akli ilimlerde dersler ve eserler vermiştir Düşünce sistemi ve görüşleri açısından dönemine ve döneminden sonraki düşünürlere öncülük etmiştir Davud-i Kayseri’nin mezarı yaklaşık 1251 yıllık bir çınarın yanında olduğu bilinmekteydi ancak türbe ile ilgili herhangi bir belirti günümüze ulaşmamıştı Türbe çalışmaları ve çevre düzenleme çalışması tamamlanarak ziyarete açılmıştır





Alaaddin-i Mısri Türbesi






İznik, Beyler Mahallesi Aladdin-i Mısri Sokağı’ndadır Türbe ilk Osmanlı müderrislerinden olan Aladdin-i Mısri’ye aittir KOtto-Dorn’a göre bu türbe orijinalinde ahşap çatılı olup, XVIII yüzyılda yapılmıştır Türbe, doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen planlı, içerisinde kitabesiz üç mezar bulunmaktadır Bunlardan bir tanesi Alaaddin Mısri’ye ait olup, diğerleri bilinmemektedir





Abdülvahab Sancaktari Türbesi (Bayraklı Dede)








İznik’in doğusunda yüksek bir tepe üzerinde Abdülvahab Sancaktari Türbesi bulunmaktadır İznik, Bizanslıların elinde iken şehri kuşatan İslam ordusundan Abdülvahab adındaki bir kişiye ait olduğuna inanılan bu yatır, kentin doğusundaki şehre ve göle egemen tepededir Türbe kitabesizdir Söz konusu şahsın VIII yüzyılda kuşatma esnasında İslam ordularına büyük yararlılıklar gösterdiği kabul edildiğinden Türkler, İznik'i aldıktan sonra anısına bir türbe yaptırmışlardır Abdülvahab, efsaneye göre VIII yüzyılda yaşamış bîr sancaktardır İslam orduları İznik'i kuşatırken şehit düşmüştür Türbeye bayraklar asılmakta, adaklar adanmaktadır Bu nedenle türbe halk arasında "Bayraklı Dede" olarak da anılır






Çandarlı Halil Hayrettin ve Ali Paşa Türbesi








İznik’in doğusunda, Müslüman mezarlığı olarak nitelenen Abdülvahap Sancaktari’nin mezarına giden yolun üzerindeki mezarlık içerisinde yer almaktadır Serez’de 1389’da ölen Paşa’nın cenazesi, İznik’e getirilerek bugünkü türbesine defnedilmiştir

Türbenin duvarları tek sıra moloz taş ve bazen tek, bazen de üç sıra tuğla ile örülmüştür Kubbenin dışında kalan bölümler kiremitle örtülmüştür Kapıdan girilince güneyde Ali Paşa’nın, kuzeyde de Halil Hayrettin Paşa’nın sandukaları bulunmaktadır Bu sandukalar dikdörtgen prizma şeklinde olup, baş ve ayak uçlarına mezar taşları yerleştirilmiştir Halil Hayrettin Paşa’nın mezarının ayak taşının iç yüzünde;

“Hayreddin Paşa yediyüz seksendokuz (h789-M1387) yılında Serez şehrinde yokluk evinden beka evine göç etti”

yazılıdır





Mezar taşının dış yüzünde de;

“Ayın çarşamba günü Mehmed, Hazreti Mevlâ´ya kavuştu, ilkbahara müsadif rebülevvel ayında yer, gök ehli O’nun için kan ağladı O´nun ruhu cennete gitti”

yazılıdır Mezarın baş taşı ile iç ve dış yüzeylerinde, sandukada çeşitli dualar yazılıdır Ali Paşa´nın mezarına ait ayak taşının üzerinde;

“Vezirlerin efendisi ve halkın eşrafının sığınağı Hayreddin Paşa oğlu Ali Paşa, Allah her ikisinin de mekanını cennet etsin, hicri sekiz yüz dokuz (H809 - M1406)senesinin recep ayının yedinci günü cumartesi, yokluk evinden sonsuzluk evine göçtü”

yazılıdır Aynı türbede, Halil Hayreddin Paşa’nın (H832-M1430)´da ölen oğlu İbrahim Paşa’ya ait bir sanduka bulunmaktadır






Çandarlı İbrahim Paşa Türbesi








1429 yılında inşa edilen türbe Kılıçaslan Caddesi üzerinde, Lefke Kapı'ya varmadan sol tarafta yolun sonunda yer alır Türbedeki kitabeli dört mezardan büyük olanı Halil Hayrettin Paşa'nın küçük oğlu İbrahim Paşa'ya aittir






Eşref Baba Türbesi








İlçenin 1 km kuzeydoğusunda zeytin ve elma bahçelerinin içerisindedir XIV yüzyılda inşa edilen türbede Eşref oğlu Abdullah Rumî'nin babası yatmaktadır






Ahiveyn Sultan (Afyon Sultan Türbesi)




Beyler Mahallesinde bir çocuk parkının içindedir Halk arasında Afyon Sultan olarak da anılmaktadır Ahiveyn Sultan, Osmanlı İmparatorluğu döneminde İznik Ahi Örgütü temsilcisi idi Türbe vasıfsız bir yapı olup XV yüzyıla aittir






Huysuzlar Türbesi



İstanbul Kapı'ya giderken Atatürk Caddesi üzerinde sol taraftadır Özelliksiz ve kitabesiz bir türbedir XVIII yüzyıla tarihlenen türbede üç mezar bulunmaktadır Türbeye belli bir süre bırakılan huysuz çocukların uslanacağına inanılır Bu inanç ve gelenek bugün de devam etmektedir





İznik Çini Fırınları Kazı Alanı







II Murat Hamamının (Hacı Hamza Hamamı) doğusundadır İznik'te Osmanlı dönemi çini-seramik fırınlarını araştırmak üzere, kazı ve sondajlara, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi öğretim üyelerinden Prof Dr Oktay Aslanapa başkanlığında kalabalık bir ekiple, 1964 yılında başlanmış ve bu çalışmalar kesintisiz olarak 1969 yılına kadar devam etmiştir XVII yüzyıla kadar Türk Çini Sanatının en güzel çini Örneklerini yaratan fırınlardan birçoğu, bu kazı çalışmalarında bulunmuş ve açığa çıkarılmıştır Ünlü İznik Çinileri, XV ve XVI yüzyıllarda küçük kubbeli bir pişirme ocağından ibaret olan bu fırınlarda üretilmiştir 1981 yılında bu kez Prof Dr Ara Altun başkanlığında bilimsel bir heyetin öncülüğünde II dönem kazıları başlamış olup, halen devam etmektedir






Doğal Anıtlar









Doğal anıtların başında, tarihi Topkapı Çınarı, Hespekli Çınarı, Müşküle Çınarları, Havuzbaşı Çınarı ve Kaymakköşkü Çınarı gelmektedir Şehrin kuzeydoğusunda Eşrefzade Mahallesi Alaaddin-i Mısri sokakta bulunan ve bir tabiat anıtı olan Topkapı Çınarı'nın 650 yaşında olduğu tahmin edilmektedir Kılıçaslan Caddesi'nde karşılıklı olarak sıralanan ve ilçenin muhtelif yerlerinde göklere doğru yükselen asırlık çınar ve serviler gerçekten dikkat çekicidir

















Alıntı Yaparak Cevapla

İznik (Nicaea) | Bursa

Eski 08-03-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İznik (Nicaea) | Bursa



Atatürk İznik'te




Fotoğraf: Ulusal Kurtuluş Savaşında İznik - Recep BOZKURT



Atatürk 1936'da İznik'e uğramıştı Yanında Celal Bayar, Afet Hanım ve daha birçok arkadaşları vardı İznik Belediye Bahçesi'nde uzun bir masanın etrafında toplananlar, O'nu eğliyorlardı Afet Hanım, tarihi İznik'i gezmek için Atatürk'ten izin alarak ayrılmak istedi Atatürk, herkesçe malum olan tarih bilgisine dayanmış olacak ki, şöyle dedi:

- Hay hay, gidebilirsiniz, fakat unutmamalı ki, asıl İznik'i göremeyeceksin, çünkü o topağın altındadır

Afet Hanım ayrıldıktan sonra Atatürk, masasında oturanlara şöyle bir soru soruyor:

- İznik'in etrafını çeviren surların kaç kapısı vardır?

Bu sorunun yanıtını İznik tarihini iyi bildiğini sanan bir İznikli veriyor:

- Üç kapısı vardır efendim Bulunduğumuz yerin doğusundaki Lefke Kapı, kuzeyindeki Yenişehir Kapısı, güneyindeki İstanbul Kapısı diye bilinir

Atatürk:

-Hayır, dört kapısı olacak İznik Türkler tarafından ilk zaptında Kılıç Aslan'ın girdiği Batı Kapısı nerede?

-Böyle bir kapı bilmiyoruz efendim

Atatürk bir süre sustu Canı sıkılmışa benziyordu Nihayet konuyu değiştirdi Aradan seneler geçti Biriken suları İznik Gölü'ne akıtmak için yol açmaya uğraşan işçiler, bir noktada suların kendiliğinden boşluk bularak akmakta olduğunu hayretle gördüler ve ilgililere bildirdiler Kazıya devam olununca, bunun bir kapı, hemde tam teşkilatlı kurşunlu bir kapı olduğu meydana çıktı Atatürk'ün bahsettiği Batı Kapısı bulunmuştu














İznik, Bursa iline bağlı ve 85 km uzaklıkta, Türkiye'nin Marmara bölgesinin güneydoğusunda ve kendi adıyla anılan gölün doğu kıyısındadır İlçe, 29-30' (Müşküle Köyü batısı) ve 29-57' (Elmalı Köyü doğusu) doğu boylamları ile 40-21' (Hisardere tepesi) ve 40-37' (Ayvaşa dağı) kuzey enlemleri arasındadır İznik kenti ise 29-42' doğu boylamları ile 40-26'doğu boylamının kesişme noktası çevresinde kurulmuştur

Lefke boğazından geçen 30 km'lik yol ile Mekece tren istasyonuna ulaşır Kuzeyinde Samanlı dağları, güneyinde ise Katırlı dağları ile çevrilidir İstanbul Yeşilköy, Atatürk havaalanına uzaklığı karayolu ile yaklaşık 210 km'dir Ancak İznik, Yalova arası 60 km olan karayolundan sonra Yalova'dan İstanbul'a deniz yoluyla yaklaşık iki saatte geçilir

Yalova istikametinden İznik'e gelmek isterseniz Bursa karayolunu kullanmalısınız Orhangazi'ye geldiğinizde şehir merkezindeki ışıklardan sola doğru İznik istikametine doğru sapacaksınız Yaklaşık 42 km'lik bir güzergah takip ederek yol üzerindeki Boyalıca ve Çakırca köylerini geçtikten sonra İznik'e gelebilirsiniz

Bursa'dan İznik'e gelmek de bir o kadar kolaydır Toplam 85 km'lik bir yolculuk sonrası İznik'e ulaşabilirsiniz Bursa 'dan İstanbul istikametine doğru yola çıkıp, Otobandan Gemlik ilçesini seçip, buradan otobanı takip ederek yaklaşık 5km' sonra KARSAK kavşağına varacaksınız Buradan sağa doğru dönün Sırasıyla Gölyaka, Sölöz, Narlıca, Müşküle, Göllüce köylerini geçtikten sonra göl kıyısını takip ederek İznik 'e gelebilirsiniz Bursa santral garajda her yarım saatte bir minibüs, saat başı da otobüsler ile İznik'e gelinebilir

Adapazarı'ndan İznik'e gelmek için ise, Bilecik-Bursa istikametine doğru sırasıyla Pamukova, Mekece den sonra (Mekece çıkışındaki İznik ayrımından sağa dönüp) yaklaşık 25 dakikalık bir yolculuktan sonra İznik'e varabilirsiniz


Yol - Uzaklık:
  • İznik-İstanbul= 210km (3 saat)
  • İznik-Bursa= 87 km(1 saat)
  • İznik-Bilecik= 66 km (1 saat)
  • İznik-Eskişehir= 146 km(2 saat)
  • İznik-Yalova= 60 km (45 dakika)
  • İznik-Orhangazi= 40 km (35 dakika)
  • İznik-Mekece= 30km (30 dakika)
  • İznik-Yenişehir= 21km (20 dakika)
  • İznik-İnegöl= 49 km (1 saat)
  • İznik-Osmaneli = 34 km (30 dakika)
  • Yalova-İstanbul (Deniz Otobüsüyle)= (45 dakika)
  • Yalova-İstanbul (Yolcu Gemisiyle)= (1,5 saat)












İznik'e Geldiğinizde;

  • Lefke, Yenişehir ve İstanbul kapılarını mutlaka görün
  • Ne yapın edin küçük bir parça da olsa iyi bir İznik Çinisi alın
  • Göl havasında balık yemeden geri dönmeyin
  • İznik’in dünyanın en önemli kültür hazinelerinden biri olduğunu unutmayın
  • Yeşil Camii’nin Anadolu’nun en güzel minaresine sahip olduğunu bilin ve mutlaka görün
  • İznik zeytinleriyle de ünlüdür İznik zeytinini tatmayı unutmayın
  • İznik'e gelirken yol kenarlarında bağ ve bahçelerdeki insanları ziyaret ediniz Mevsimine göre dalından meyve ve sebze tadabileceğinizi unutmayınız
  • Ayasofya’yı mutlaka gezin
  • 4970 m Uzunluktaki hala ayakta duran İznik Surlarını mutlaka görün
  • Düz zeminde inşa edilmiş Roma Tiyatrolarını görmeyi ihmal etmeyin
  • Bir çok eseri bünyesinde barındıran İznik Müze’sini görmeyi ihmal etmeyin
  • Çiniciliğe meraklıysanız " Çini Çarşılarını " ziyaret etmeyi unutmayın



Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.