|  | Karabasan | Enis Batur |  | 
|  08-03-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Karabasan | Enis BaturYoruldum, çok yaşlandım artık: Geçen ay 83 yaşıma bastım, gövdem beni daha ne kadar taşır kestiremiyorum; zihnim, yıllardır direniyor olup-bitenlerin yıpratıcı yanına, o da dinlenmek istiyor galiba  40 yaşlarındayken, uzun yaşamak, yapmak istediklerime, yazmak istediklerime olabildiğince geniş ufuklar, olanaklar kazanmak arzusu egemendi içimde, anımsıyorum  Zoraki göçmen olacağım, kendi ülkeme dönme şansım olmaksızın bir şehirden ötekine göç ederek yaşamak zorunda kalacağım pek aklımdan geçmezdi  Şimdi dönüp bakıyorum da, aymazlığımı, çevremdekilerin aymazlığını kavramakta güçlük çekiyorum: Nasıl olmuştu da olabileceklerin boyutlarını sezememiş, güçlü bir girdabın ortasına doğru topluca sürüklendiğimizi farkedememiştik? Geçen yüzyılın son çeyreği başladığında oysa, barut fıçısı şekillenmeye yüz tutmuştu zaten  Bize nasıl bir geleceğin hazırlandığını görmemek için kör olmak gerekirdi  Türkiye fokur fokur kaynıyordu, durulur sanıyorduk  Doğu'da, Güneydoğu'da komşu ülkelerin yükesk gerilim telleri döşediğini biliyorduk, vazgeçilir umuyorduk  Balkanlar'da, Kuzey'de sarsıntılar birbirini izliyor, atlatılır sanıyorduk  Umutlarımız bir bir duvara dayandığında biz de yüzyılın sonunda dayanmıştık  Kalanlarımız usul usul ya da çarçabuk kavruldular, bazılarından haber bile alamadık  Sanki telefonların hepsi açık unutuldu, gönderilen mektuplar yolda kayboldu  Biz gidenler, gitmek zorunda kalanlar, beyhude çırpınışlar içinde yıldan yıla, sınırdan sınınra sürgün olduk  Zayıf düşüp hastalananlar, intihar edenler, kahrolup susanlar için kalın defterlerde kayboluş kayıtlarını tutttuk  Direnen, didinip uğraşanlar, hızla soyu tükenen bir kavim halinde bugüne ulaştılar  Benden daha genç olanlara bakıyorum da: Gözlerindeki ışık sönmeye yüz tutuyor gibi geliyor bana   40 yıldır sürdürdüğümüz savaşımız bize bir ışık kaynağı bıraktı mı? Yayımladığımız göçmen gazeteleri için yazdıklarımı isteseler de okuyamayacak yeni kuşak temsilcileri  Ben, kalanlardan kalanlara ulaşamayacağım, kalanlardan bir şey kaldıysa, kalmasına izin verildiyse tabii   Şimdi, bu yaşta ve bu durumda hayıflanmak gülünç oluyor, biliyorum  Bütün bu olup bitenlerin önüne geçmek için, bundan 40 yıl önce, 1990'larda daha uyanık, bilinçli, dirayetli, örgütlü olmamız gerekirmiş  Zemin, gözümüzün önünde kayıp giderken daha sorumlu, kararlı, yapıcı olmak varmış  Treni göz göre göre kaçırmış olmamız bağşlanır gibi değil  Bütün herşeyi biz hazırladık aslında  Gelişmelere göz yumulmasına göz yumduk  Vaktinde harekete geçip harekete geçiremedik  Buluşmamız, yanyana gelmemiz zorunluluk haline giridiğinde bile ayrıldık, ayrıştık, zayıfladık   Basiretimizin bağlandığı, "bir şey olmaz" kolaycılığına sığındığımız, "birileri durumu düzeltir nasıl olsa" mantığına yenildiğimiz günleri acıyla, ağrıyla anımsıyor yaşlı belleğim  Kaybedilenler geri gelemeyecek artık  Karanlık, koyu karanlık kimbilir daha ne kadar sürecek, ışık bir daha egemen olamayacak belki de  Yerkürenin zifiri karanlığında yaşamak zorunda bırakılanlar, tarih boyunca aydınlık yakada yaşayanlara imrenerek yaşayıp ölmemişler midir?Kaynak: Türkiye'nin Üçlemi (İstanbul: Papirüs Yayınları, 1998), s  68 | 
|   | 
|  | 
|  |