Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
kılıcı, türk, yatağan

Türk Kılıcı &Quot;Yatağan&Quot;

Eski 08-03-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Kılıcı &Quot;Yatağan&Quot;



Yatağan Kılıcı
Yatağan, 16 yüzyılda yaygınlaşan bir Türk kılıcı Bilinen ilk yatağanlardan biri Ahmet Tekelû ustanın Sultan Süleyman için yaptığı işlemeli yatağandır New York Metropolitan Müzesi'nde sergilenmektedir










Yatağan adının kökeni


Genel kanı, bu kılıçlar çoğunlukla Denizli'nin Yatağan köyünde yapıldığından ötürü, kılıcın da buranın ismiyle anıldığı şeklindedir Ayrıca köye de ismini veren Bektaşi Yatağan Baba'nın etkisi de göz önünde bulundurulmalıdır Bir rivayet ise, kuşağa sıkıştırılan yatağanın, yan durmasından ötürü bu ismi aldığıdır Hacı Bektaşi Veli Hazretlerinin tavsiyesi üzerine Türkmen ustalar tarafından yapılan Kılıcın en önemli özelliği sadece tek tarafının keskin olması ve aman diyen, teslim olan düşmana ve hayvanata yaşama şansı vermesidir

Özellikleri



Yatağan, pek çok doğu kılıcı gibi kavislidir, ancak (geleneksel kılıçların aksine) keskin ağzı içe gelecek biçimde, ters kavislidir Çarpışma anında yüksek strese maruz kalan yatağanların ağızları çelikten, sırtları ise esneklik kazanması için demirden yapılırdı Sapındaki kulaklar, bileği kavrayarak, içe doğru kavislenmesi nedeniyle savrulması zor olan yatağanın kullanımını kolaylaştırır Bu kulaklar yüzünden, halk arasında "kulaklı" diye de bilinir Genelde sapından sırtına doğru uzanan bir kemer, darbe anında kırılması muhtemel olan bu bölgeyi destekler Yatağanların çoğu, sapında ve kabzasında işlemeler taşır Kabzaya sedef kakma, inci ve değerli taşlarla süslemeler yapılır Yanaklara ise ustanın adı, "Allah", "Muhammed", "Ali" gibi kakmalar yapılır, veya Kur'an'dan ayetler yazılırdı Ancak kullanımının yaygınlaşmasıyla, siviller tarafından kullanılan oldukça basit yatağanlar da yapılmıştır

Kullanımı



Yatağan'ın bıçak eğimi, İspanyol "falcata"sı, Mısır "kopesh"i ve Yunan "kopis"iyle benzerlik göstermektedir Yarımay biçimide bir gövdenin, iç kısmı keskin, dış kısmı ise küttür Yatağan, görünüş itibariyle doğu esintileri taşısa da, kullanımı daha ziyade Romalıların "gladius"larına benzer Zira, pala, şimşir gibi kılıçlar, darbe enerjisini bıçağa yayarak, kesme üzerine odaklanırken, düz kılıçlar daha çok enerjiyi kılıcın ucuna yakın odaklayarak, daha sert darbeler vurma eğilimindedir Yatağanda ise, kılıcın ucu keskin kenar üzerine yatırılarak, uç kısımın açısı değiştirilmiş, kılıç daha çok baş-boyun bölgesine vurulması için geliştirilmiştir Boyna inen sert bir darbe, bu bölgede zaten zayıf olan ortaçağ zırhlarından pek etkilenmeden hasmı öldürebilir Avrupalılar bu kullanım tarzına istinaden, bir çift yatağana "kelle makası" demişlerdir
Kısa bir kılıç olması dolayısıyla, hem sivil kullanımına uygun, hem de askerlerin yan silah olarak taşıyabileceği bir silahtı Bir çok hançer ve kısa kılıca göre daha ölümcül olması da yatağana olan ilgiyi arttırdı Yatağan, yeniçerilerin olduğu gibi, 18 ve 19 yüzyıllarda pek çok balkan ordusunun sembolüydü Yeniçeriler, öncelikli kullandıkları tüfek ve kılıçların yanında, kuşaklarında birer yatağan da taşıyorlardı

Siviller arasında da oldukça yaygın olan yatağan, Kullanımı hançerden daha zor olmasına ve ustalık gerektirmesine karşın, kulaklarının azameti ve şeklinin güzel olması dolayısıyla, oldukça popüler bir silahtı Kavgalarda, açıkça üstün olan tarafın, zayıf olan tarafa yatağanın keskin ağzıyla değil de, sırtıyla müdahale etmesi bir görgü kuralıydı

Elli yıl önce,Kuzey Sibirya bölgesinde,İrtiş ırmağı kıyısında Zevakino köylüleri, Türklerin ‘’kurgan’’ adını verdiği bir mezarda,sonradan uzmanlar tarafından yapılan karbon 14 metodu incelemesinde, yaşının 1400 küsür yıl olduğu tespit edilen Türk yapımı bir kılıç buldular


Kılıcı bulan genç Kazaklar,kılıcın hiç aşınmadığını ve bir keresinde bir samuray kılıcını ikiye böldüğünü şaşkınlıkla gördülerBu olay üzerine Moskova Tarih Enstitüsü’nden ekspertiz istediler Yapılan inceleme sonucunda kılıcın ‘’bulat’’ adı verilen, Altay Türk demirci ustaları tarafından kullanılan çelik döküm tekniği ile yapıldığı anlaşıldı

İncelemeyi yapan uzman Kirsanov;

‘’Sonuçta, kılıcın 6'ncı yüzyıl sonlarında Orta-Asya'nın Altay bölgesinde yaşayan Türk boylarının demirci ustalarının elinden çıktığına
kanaat getirdik’’ dedi

İncelemeyi yapan bir diğer uzman Çarikov ise;

‘’Kılıç, tarihte Türk boylarının dünyanın en iyi silah tekniğine, en iyi silah ustalarına sahip olduğunu kanıtlıyor

Türkler’in 6’ncı yüzyılda, Cengiz Han'dan çok önce, Karadeniz'den Çin Denizi'ne kadar nasıl ve niye hükmettiğini, işte bu kılıç gösteriyor’’ dedi

Bu muhteşem Türk kılıcı şimdi özel bir koleksiyonda muhafaza ediliyor




OSMANLIDA KILIÇLAR




Zengin ve çeşitli içeriğe sahip olan Osmanlı da kullanılan silahları dört ana bölüme ayrılır Bunlar vurucu silahlar (eslah-i darbe), delici silahlar (eslah-i nafize), kesici silahlar (eslah-i cariha), atıcı silahlar (eslah-i ramiye) diye adlandırılır Bıçak kılıcın esas kesici görevini yerine getiren en önemli bölümüdür Uzunluğu ve genişliği üzerinde standart ölçüleri olmayan namlu Osmanlı kılıçlarında form olarak özellik gösterir ve Avrupa kılıçlarından bu özelliği itibari ile ayrılır Osmanlı kılıçları hafif balçaktan uca doğru hafif eğimli ve tek taraflı keskin olarak yapılmışlardır Bu eğimin kılıcın kullanılmasında kolaylığı ve etkinliği sağlamak üzere belirli teknik ölçülere göre verildiği muhakkaktır Hint, İran ve Memlük kılıçlarında da bu eğrilik görülür







Türk kılıçlarının en büyük karakteristik özelliği namlularda kullanılan çeliğin elde edilmesi ve bu namlular üzerinde çağına göre ileri bir teknikle yapılan süsleme, bezeme ve hat sanatını uygulamalarıdır Ayrıca Cengiz Han zamanında Moğol ülkesine giden Çinli elçiler bunların çelik işlemeyi bilmedikleri Moğol generallerinin ve ordularının kılıçlarını Uygur Türklerine ısmarladıklarını yazmışlardır

Kılıcın gerek yapımında gerekse kullanımında tarihi bir geçmişe ve ustalığa sahip olan Türk toplumu bu özelliğini Osmanlılar zamanında da devam ettirmiştir
Kılıç namluları arasında en meşhur ve en seçkinlerinin Şam da yapılmış oldukları ve buna Şam' ın Arapça adı olan" DIMIŞK" ile bağlantı kurularak "DIMIŞKİ" adı verildiği birçok kaynaklarda belirtilir Hatta o kadar ki Şam tekniğini uygulayan ve Şam çeliği ile çalışanlara "DIMIŞKÇI" ünvanı verilmiştir Kanuni Sultan Süleyman ın saltanatının ilk yıllarında kendisine bayramlık hediye (bayramiye) veren sanatkarlar arasında DIMIŞKÇI Hüseyin in bir Dımışki yumurta, DIMIŞKÇI Murat ın on dımışki yumurta hediye ettiklerini görüyoruz Burada yumurta deyimi ile kılıç yapımında kullanılan ve kılıç yumurtası diye adlandırılan has çelik kastedilmektedir

Kılıç Osmanlılar zamanında sayıca en çok kullanılan silahlardan bir olduğu halde imalathaneleri ve buralarda kılıç yapılması esnasındaki işlemler hakkında kesin bilgi veren bir kaynak yoktur yalnızca Evliya Çelebi seyahatnamesinde; Fatih Sultan Mehmed in Kurşunlumahzen ve Topkapı arasında yaptırmış olduğu Dımışkihane den bahisle: "Hatta Sultan 4Murad ın kılıççıbaşısı Davud bu kılıçhanede işlerdi kale dışında, deniz kıyısında büyük bir işyeri idi" der
Sultan Deli İbrahim başa geçince (1640) Dımışkihane nin Gümrük Emiri Ali Ağa tarafından satın alınarak yıktırıldığını böylece ne kılıçhanenin ne de demir madeninin adı ve nişanının kalmadığı belirtilir Bir çok sefaretname ve seyahatnamelerde Türk kılıçlarına, kılıç talimlerine ve kılıç kullanmada Türk askerinin ustalıklarına dair pasajlar vardır Ahmed Cevdet Bey Tarih-i Askeri-i Osmani de şu gözlemlere yer verir; " Herhalde Türk kılıçları şekil, görünüş ve hafiflik yönünden bizimkilerden daha mükemmeldir Avrupa süvarilerindeki en büyük eksiklik kılıçlarının ağır oluşlarından ileri gelmektedir Herkesin kendi kullanacağı kılıcı kendisinin seçmesi Osmanlılar da adettir Yüzlerce yıldan beri Osmanlılar bütün dikkatlerini kılıcın mükemmelleştirilmesine vermiştir Türk kılıçlarını kullanmak bir ustalık işidir Öyle ki Yatağanın ağzının çok keskin olmasından ve biçiminden dolayı zamanla bir kullanım kültürü gelişmiştir Örneğin yatağan sahibi, karşısındaki kişi zayıf ise yatağanın keskin ağzı ile değil de kesmeyen sırtı ile müdahale ederdi Oğuzlar' ın milli düşüncelerine göre Türkler tarafından icat edilen ve yine eşsiz bir şekilde kullanılan kılıcı bu eski geleneğin devamı olarak kullanılabilen sanatı Osmanlılar tarafından benimsenmiş ve Yeniçeri Ocağındaki talimhanede, talimhaneci tarafından kabza tutmak ve kılıç çalmak talimleri yapılmıştır Kılıç çalmak; kılıca herhangi bir zarar vermeden hedef üzerine kullanma tekniğine uygun olarak indirip istenilen en yüksek sonucu almaktır
Bir süs eşyası zarafetinde ince ve narin görünümü ile bugün müze vitrinlerini yerli ve yabancı kolleksiyonları süsleyen Türk kılıçları yaşadıkları çağlarda usta Türk savaşçısı elinde zırhları, miğferleri parçalayan aman vermez bir silah kimliğini taşımaktadır





Süvari bir ulus olan Türklerde kılıcın her kişinin yanında taşıdığı bir araç olması çok doğaldırTürkler at ve kılıçla tarih boyunca çağlar açmışlar,çağlar kapamışlardırKılıç Türklerde kutsal kabul edilmiştirDemir ve onu eriten ateşin büyük bir ruhsal yönü olduğu kabul edilirdiDemire büyük saygı gösteren Türkler bu nedenle kılıca da saygı göstermişler,yeminlerini kılıç üzerinde yapmışlardır
İyi kılıç yapımı demiri bulan Türkler tarafından gerçekleştirilmiştirKamaların namlu denilen madeni bölümü daha da uzunlaştırılan Türk kılıçları dövme demirden ve ağırlıkları uç tarafa toplanacak biçimde yapılırdıHer bozuluş yada kırılışta yeniden dövülerek kılıç biçimi veriliyorduTürkler,kılıcın yapımında ve kullanımında de üstün yetenek göstermiş,kılıcın kullanım tekniğinde de büyük aşama yapmışlardırÖzel formüllerle yapılan kılıçlar yetenekli bileklerde büyük işler başarmışlardırTek vuruşta bir deve yavrusunu ikiye biçen bilek,yine tek vuruşta bir atlası ikiye bölüyor,kat kat yapılmış keçeyi doğruyordu

Kılıcı saldırı aracı olarak kullanan Türkler kılı kesecek kadar hünerli idi ve savunma aracı olarak kalkanı da ona eş değer özellikte kullanıyorduAvrupa kılıçları düz ve iki tarafı da keskin olarak yapılıyorduTürk kılıçlarının ise bir tarafı keskin ve kıvrıktırMezarlarına atları ve kılıçları ile gömülmelerini isteyen Türklerin kazılarla sağlanan bulgularında bu tarihsel yönlerini yansıtan bir çok belge ele geçmiştir

MÖ 23-24 Yüzyıl öncesine varan doğu Hun Türklerinin silahlarına ait Çin kaynaklarında geniş açıklamalar vardırBir bölümde şöyle denilmektedir:”Onların hepsi zırhlı süvarilerdiUzağa mahsus silahları yay ve oktu,Kısa silahları ise keskin kılıçlar ve mızraktı

















Shamsir (şaşmir): Şaşmir Eski Persçe de kılıç anlamına gelmekle birlikte kuşağa takıldığına kıvrık namlusunun yandan bakıldığında aslanın kuyruğuna benzediği için de bu ismin verildiği söylenmektetir İran, Türk, Rusya ve Hindistan da kullanılmıştır

Tarihçi lofyor”Kılıç,acemilik ve dikkatsizlikte bir toprak çanak gibi kırılır derKılıç onu kullananın bileğin kuvvet ve yeteneği ile üstünlük kazanırİşte bu bilek Türklerde vardır” demektedir




Yatağan için güzel bir örnek



Ayrıca tarihi belgelerde Alparslan’ın yönettiği ani saldırılarda her Türk askerinin biri elinde,biri belinde,biride ağzında olmak üzere üç kılıcı olduğu belirtilirSavaş dışında ise kılıç bir egemenlik sembolü olarak kullanılıyordu

Kılıç;kabza,korkuluk ve namlu diye adlandırılan üç bölümden oluşmaktadır

Kabza: Ağaç,boynuz,kemik yada madeni maddelerden yapılırdıkabzanın süslü olmasına her dönemde ayrı bir özen gösterilirdi

Korkuluk: Kılıcı kullanan kişinin elini bir darbeye karşı koruyan bölümdür

Namlu ise: Kılıcın madeni bölümüdürTürk kılıçlarının namluları eğridirEğri namlular darbede daha büyük yara açtıkları için delici kılıçlardan daha öldürücüdürBazı kılıçlarda iki yanları keskin,ucu sivri,düz yada yuvarlak olan namlu türleri de vardırNamlunun keskin kenarına kılıç ağzı yada kılıç yalmağı denirKılıçlar kullanılmadıkları zaman “kın” denilen bir kılıfta korunur ve taşınırKın önceden madenden yada tahtadan yapılırdıKının üst tarafında bele bağlanmasını sağlayacak olan bölüm vardır

Eski Türklerde kılıç yapımı ustalığı yanı sıra,kılıç üzerine ve kınına yapılan işlemecilikte büyük bir sanata dönüşmüştürKılıçların kınları ilk dönemlerden beri hayvan,bitki türündeki motiflere göre süslenirdiKılıçların üzerine de özellikle kabza bölümlerine;kaç yılında,hangi amaçla,kimin tarafından yapıldığı kazınarak işlenirdiİslam dininin kabulünden sonra kılıçlar üzerine ayet,hadis ya da bazı mısralar işlemekte bir gelenek olarak benimsenmiştir





11Yüzyılda yazılan Kaşgarlı Mahmud un eserinde; demir maddesinde şu açıklamalar vardır; Kırgızlar Yabanku,Kıpçaklar ve öteki Türk boyları yemin edecekleri zaman demirden yapılmış kılıcı kınından çıkarırlar önlerine enine koyar “Bu kök girsin,kızıl çıksın” diyerek yemin ederlerdiBunun anlamı sözümde durmasam bu kılıç temiz girsin vücudumdan kanlı çıksın biçiminde idiBu suretle ”Demir intikamını alsın” demekti

Eski Türklerde daha 5-6 yaşındaki çocuklar ellerine verilen tahtadan yapılmış kılıçlarla bu uğraşa hazırlanırdıDaha sonra iki çocuk bu tahta kılıçlarla birbirlerinin karşısında beceri edinirlerdiEski kaynaklara göre Türkler eğri ve tek yüzlü bir savaş aracı olarak kullandıkları kılıçları ile ilgili düzenlenen oyunlara büyük önem verirlerdiKılıçla ilgili becerilerini artırmak,sergileyebilmek için sık,sık gösteri düzenlenirdiBu kılıç oyunları yıl dönümlerinde ve büyük törenlerde yakılan ateşin çevresinde,müzik eşliğinde ritmik hareketlerle yapılırdıBu oyunlar ve benzeri akrobatik hareketlerin Türk efsanelerinde, destanlarında geçmesi bunların tarihin derinliklerinden indiğini anlatır

Kılıç-kalkan oyunu bir dini inançtan oluşmuşturBu gösteri ilkbaharda yeniden ateş yakmak amacı ile yeni yılın başında yapılırdıBundan yeni yılın ürünü için bir sonuç çıkarılırdı

İki düşman kabile arasındaki iddialı gösterilerde öldürme koşulu vardıDüğün ve bayram gibi özel günlerdeki gösterilerde ise oyuncular birbirlerini yaralamaktan kaçınırlardıAncak oyunun aşırı heyecan ile yinede ölenler olabilirdi

Türkler çok iyi kullandıkları kılıçlarına kutsal bir değer kazandırmışlardırEski Türklerde olduğu gibi Osmanlı Türkleri de yeminlerini kılıç üzerine ederlerdiFatih Sultan Mehmet Bosna’daki Latin kilisesine tanıdığı ayrıcalığı doğrulamak için ”Kuşandığım kılıç hakkı için” diyerek güvence vermiştirYavuz Sultan Selim de Venediklilere ticaret ile ilgili olarak verdiği izni;”Kılıcım hakkı için” diyerek garanti etmiştir

Kılıç yapımı için 3-5 kg ağırlığındaki kılıç yumurtası 5-8 cm çapında ve 8-12 cm yüksekliğinde oval biçimdeki bir çelik külçe dövülerek yapılırdıSonradan değişik formüllerle kılıca su verilirdiKılıca su verme işlemi başlı başına bir sanattıKılıç ustaları kendilerine özgü değişik su verme formülleri bulmuşlar ve bunları birbirlerinden büyük değer olarak gizlemişlerdirBu türde yapılan Türk kılıçları havaya atılan yaş pamuktan bir yumağı kolayca ikiye biçerdi



Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.