Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ekonomik, kriz, olmazdı, osmanlılarda

Osmanlılarda Neden Ekonomik Kriz Olmazdı?

Eski 08-03-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlılarda Neden Ekonomik Kriz Olmazdı?



Osmanlılarda Neden Ekonomik Kriz Olmazdı?


Önce Osmanlı maliyesi hakkında birkaç söz

Osmanlılardaki ilk düzenli maliye teşkilâtı Murad Hüdavendigâr (I Murad) zamanında Çandarlı (Cendereli) Kara Halil Paşa ile Karamanlı Kara Rüstem Paşa tarafından oluşturuldu

Osmanlı maliyesinin daha kuruluş dönemlerinden itibaren titizlikle ele alındığı ve çok önem verildiği belgelerden anlaşılmaktadır O kadar ki, Fatih’in meşhur “Kanunname”sinde mali konulara da girilmiştir
Fatih, “Bu kanunnâme atam ve dedem kanunudur ve benim dahi kanunumdur” diyerek, kendisinden önceki Osmanlı padişahlarının, yazılmamış töre ve geleneklere göre devleti yönettiklerini vurguladıktan sonra, ekonomik konuların hassasiyetine temas ediyor ve şöyle diyor:
“Ve yılda bir kerre rikâb-i hümâyunuma defterdarlarım (Maliye Bakanlarım) irad ve masarifim okuyalar hil'at-i fahire giyeler
“Ve hazineme dahil ve hariç olan akça, defterdarlarım emri ile dahil-hariç olsun

Bu ifadeler, Osmanlıların maliye teşkilâtına ve mali disipline ne kadar önem verdiklerini gösteriyor

Osmanlı maliye teşkilâtının başında “Defterdâr” bulunmaktadır Defterdar, Fatih Kanunnamesi’nde de belirtildiği gibi, padişahın ekonomik alanda vekilidir

Bir bakıma, daha geniş yetkilerle, Maliye Bakanlığı görevini yürütürler

Önceleri teşkilatın başında bir “Başdefterdar”la, onun maiyeti bulunurdu Bütün malî işlerden Başdefterdar sorumlu tutulurdu
Ancak zaman içinde devletin genişlemesi defterdar sayısını ikiye çıkarma zarureti doğurdu

Defterdarlar hazineyi ve harcamaları titizlikle denetler, gerekirse padişahların bile önünü keserlerdi Bu yüzden devlette ısraf olmaz, kriz de olmazdı

Yıkılış sürecine kadar Osmanlılarda ekonomik krizler yaşanmadı Bunun en önemli sebeplerinden biri “kulluk şuuru”dur Bu şuur insanı yaradılış hikmetine en uygun boyuta taşır ve orada “Mü’minler kardeştir” hükmü çerçevesinde bütünleştirip toplumsallaştırdığı kütleyi büyük bir aileye dönüştürür

“İnfak”, yani yardımlaşma ahlâkı; hasedi, kini, kıskançlığı en asgari düzeye indirir Zekât, fitre, sadaka ve vakıf müesseseler yürekten yüreğe köprü olup büyük aileyi bir birine bağlar

Yardımlaşma belli bir sistem içinde toplumun tüm katmanlarını kuşatıp kucaklar “Vermek”, toplumda büyük ve önemli bir yarışa dönüşür Bu çerçevede dara düşenler kayrılır, sıkıntıya düşenlere el verilir Ve toplum, “dilencisi olmayan” bir refah toplumuna dönüşür

“Dilencisi olmayan toplum” ifadesi, Osmanlı Devleti’ni gezmeye gelen Fransız gezgin Du Loir’ındır Du Loir 1654’de Paris’te yayınladığı değerli seyahatnamesinin 191 sayfasında şöyle diyor:
“Türkiye’de dilenci nadir görülür Fransa’da herkesi bunaltan tembel dilencilerin Türkiye’de kimseyi taciz etmesine imkân yoktur
“Hayırda yarışınız” mealindeki âyetin hükmünü Osmanlı insanı derinden hissedip yaşamakta, “İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olan, malın en hayırlısı Allah yolunda harcanan, Allah yolunda harcananın da en hayırlısı halkın en çok ihtiyaç duyduğu şeyi karşılayandır” anlayışı çerçevesinde, hayatını yaradılış hikmetinin hizmetine vakfetmektedir

Devlet, insanının bu ulvi çabasından öylesine etkilendi ki, bizatihi kendisi devasa bir vakfa dönüşüp din, dil, renk, ırk, kıyafet farkı gözetmeksizin, tüm gücünü, yönettiği insanların hizmetine sundu Çünkü insan hayatın merkezidir Bediüzzaman’ın deyişiyle, “Kainat hayata, hayat insana bakar” Vakıf müesseseler ise insana (ve tabii ki hayata) duyulan sevgi ve saygının kurumlaşmış halidir Böyle müesseseler düşünebilmek için, insanın yaradılış hikmetini kavraması gerekir İnsanın yaradılış hikmetini en iyi anlatan kitap Kur’an olduğuna göre, insana hizmeti pek tabii Müslümanlar kurumlaştıracaklardı

Bir kişinin malını-mülkünü hiç tanımadığı insanların hizmetine sunması, insanı tüm teferruatı ve kıymetiyle kavramakla mümkündür!

Belli ki bu idrak Osmanlı insanında mevcuttu Bu yüzden yirmi altı binden fazla vakıf kurdular Bunlardan bazıları hayvanlara ve bitkilere yöneliktir ki, Ortaçağda böyle bir çevre bilincinin oluşmasını takdirle anmamak imkânsızdır

Bu yapının dayanağını, Du Loir’ın Corneille Le Bruyn isimli yurttaşı açıklıyor: “Türklerin hayrat ve hasenata çok düşkün olduklarını ve hatta Hıristiyanlardan çok fazla hayrat vücuda getirdiklerini inkâra imkân yoktur Türkiye’de pek az dilenciye tesadüf edilmesinin başlıca sebeplerinden biri de işte budur” (İ H Danişmend, Garb Menbalarına Göre Eski Türk Seciye ve Ahlâkı, İstanbul Kitabevi, 1961)

Bütün bunların ışığında kısaca şunu söyleyebiliriz: Osmanlı asırlarında ekonomik krizlerin çıkmasını önleyen sebeplerin başında işte bu toplumsal yapı geliyor


alıntı



Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.