Çanakkale'de Mehmet |
|
|
#1 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Çanakkale'de MehmetÇanakkale'de Mehmet ![]() Gayrı dayanamam ben bu hasrete Ya beni de götür ya sen de gitme Ateş-i aşkınla yakma çıramı Ya beni de götür ya sen de gitme ![]() Çanakkale’de saatler akıp giderken güneş, her sabah kanlı bir savaşın üzerine doğuyordu Bu küçücük toprak parçasında her gün doğumu daha çok ölüm demekti Sesler, renkler, yüzler ve düşler, ateşlenen her silahla yere düşüp birbirine karışıyordu Çanakkale’de hayat sanki ölümü; ölüm de yaşamı besliyordu Ateş düştüğü yeri yakıyor , yanan her yerden önce bir çığlık yükseliyor sonra her yeri kısa süren bir sessizlik sarıyordu Bir güne yüzlerce çığlık ve yüzlerce suskunluk sığıyordu Sonra güneş ruhunu teslim etmiş veya etmek üzere olan askerlerin bulunduğu tepelerin ardından yavaş yavaş batıyordu Gün ışığındaki cesaretli çığlıklar bu defa ay ışığında cesur suskunluklara dönüşüyordu En karanlık ve en sessiz noktadan bir umut, bir düş gibi Türk eri Mehmet’in sesi yükseliyordu Mehmet her gece ağrıyan kalbiyle yanık yanık türküler okuyordu:![]() Yavru yavru huma kuşu yükseklerden seslenir Ağam yar goynunda bir çift suna beslenir Yavru yavru sen ağlama kirpiklerin ıslanır Ağam ben ağlim ki belki gönül uslanır ![]() Bu ses ölümün suskunluğundaki savaş meydanına hatta bütün dünyayı kendine çekiyordu Bir annenin çocuğunu kucaklayışı gibi sarıyordu Gün ışığında birbirine top, bomba atanlar, silah sıkanlar, karanlık indiğinde hep birlikte Mehmet’in sesine tutunuyordu Sanki yeniden doğuyor ve uzaktan uzağa birbirini hiç tanımamalarına rağmen dost oluyorlardı İngiliz, İskoç, Fransız, Anzak Senegalli, Hintli, Nepallı askerler, Mehmet’in önünde düşüp şehit olan arkadaşlarının arkasından yaktığı ağıdı anlamasa da onlar da gözyaşları içinde dinliyorlardı, insanın içini yakan bu türküleri![]() Ama gecenin karanlığını bir gün doğumuna çeviren bu ses gün geldi duyulmaz oldu Cepheler, siperler, sanki öksüz ve yetim kaldı Hiç anlamadığı türküye tutulan yeni Zellandalı asker uzun süre sesi duyamayınca meraklanmıştı Arkadaşlarını o sesin neden artık duyulmayınca sordu Kimse bilmiyordu Türkçe bilen arkadaşlarından yardım istediler Birkaç metre ileride cephedeki Türk askerlerine bu soruyu sormasını rica ettiler Bir kağıda yazdılar sorularını ve o kağıdı taşa sarıp Türk askerlerine seslerini duydukları sipere doğru attılar Karşılığı hiç ama hiç gecikmedi Aynı taş aynı kağıda sarılı ve arkasında cevabı ve önlerine bir alev topu gibi düşüverdi Bu cevap günboyu düştüğü yerde yüzlerce canı alan toplardan daha can alıcıydı:“O arkadaşımız geçen hafta şehit düştü!” Oysa adına bir mezar taşı bile olmayan Anadolulu Er Mehmet’in sesi hiç susmadı, susmadı Çanakkale’de yere düştükçe şehitler, daha da güçlendi Mehmetler ![]() ![]() Çanakkale içinde aynalı çarşı Ana ben gidiyom düşmana karşı Of gençliğim eyvah Çanakkale içinde bir uzun selvi Kimimiz nişanlı kimimiz evli Of gençliğim eyvah Çanakkale üstünü duman bürüdü On üçüncü fırka harbe yürüdü Of gençliğim eyvah Çanakkale içinde toplar kuruldu Vay bizim uşaklar orda vuruldu Of gençliğim eyvah Çanakkale içinde bir dolu testi Analar babalar umudu kesti Of gençliğim eyvah ![]() ![]() ![]() |
|
|
|