Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
abdülhamit, evrensel, hükümdar, siyaset, sultan, öğretmeni

Sultan İi. Abdülhamit / Son Evrensel Hükümdar / Siyaset Öğretmeni

Eski 08-03-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Sultan İi. Abdülhamit / Son Evrensel Hükümdar / Siyaset Öğretmeni



Sultan II Abdülhamit

Siyaset Öğretmeni ;







II Abdülhamid (Arapça: عبد الحميد ثانی `Abdü’l-Hamīd-i sânî)(d 21 Eylül1842 – ö 10 Şubat1918) 34 Osmanlıpadişahı ve 98 İslamhalifesidir
Sultan Abdülmecid'in oğludur Henüz 10 yaşındayken annesi Tirimüjgan Sultan ölünce, bakımını Abdülmecid'in diğer çocuksuz eşi Piristû Kadın Efendi üstlendi Piristû Kadın Efendi Abdülhamid'i kendi çocuğu gibi büyüttü Babasının ölümünden sonra yerine geçen amcası Abdülaziz diğer şehzadelerle birlikte Abdülhamid'in eğitimiyle de yakından ilgilendi Abdülaziz1867 yılında çıktığı Avrupa gezisine Abdülhamid'i de beraberinde götürdü
Amcası Abdülaziz'in 1876'da tahttan indirilmesi ve şüpheli koşullarda ölümü, ağabeyi V Murat'ın tahta geçirildikten üç ay sonra ruhsal çöküntü geçirdiği iddiasıyla görevden alınarak Çırağan Sarayı'na hapsedilmesi olaylarına tanık oldu 31 Ağustos1876'da padişah ilan edildi ve 7 Eylül günü Eyüp'te kılıç kuşandı[1] Ağabeyinin yerine tahta geçirildikten sonra, her iki saltanat değişiminin mimarı olan Mithat Paşa'yı sadrazam yaptı
33 yıl padişahlık yaptıktan sonra 27 Nisan1909’da tahttan indirildi, 3 yıl Selanik'te Alatini köşkünde ev hapsinde tutulduktan sonra 1912'de İstanbul'a Beylerbeyi Sarayına getirildi 10 Şubat1918’de de İstanbul’da vefat etti Büyükbabası için Divanyolu'nda yaptırılmış Sultan II Mahmut Türbesi'inde yatmaktadır

Toprakları elde tutma dönemi [değiştir]

Berlin Kongresi Doğu Anadolu'daki Ermenilerin Rus himayesine yönelmelerine engel olmak amacıyla, Osmanlı Devleti'nden bu bölgedeki Ermenilerin durumunu düzeltmeye yönelik bir dizi reform yapmasını talep etti Abdülhamid yönetiminin bu reformları ertelemesi ve bölgedeki Kürt aşiretlerini muhtemel bir Ermeni isyanına karşı silahlandırma yoluna gitmesi üzerine Ermeniler arasında devrimci ve milliyetçi örgütler güç kazandı 1887'de Maraş'a bağlı Zeytun'da, 1891'de ise Siirt'e yakın Sason'da Ermeni devrimci örgütlerince desteklenen direniş hareketleri başlatıldı 1895'te bu olayların ülke çapında bir ihtilale dönüşmesi olasılığının doğması ve İstanbul'da Ermeni örgütlerinin Kumkapı'da Batı kamuoyunu etkilemeye yönelik bir ayaklanma düzenlemesi üzerine Kâmil Paşa hükümeti tarafından Anadolu'da Ermeni topluluklarına yönelik sert bastırma tedbirleri alındı IV Ordu Komutanı Müşir Zeki Paşa Ermeni isyanını bastırmakla görevlendirildi Doğuda Kürt aşiret reisleri Hamidiye Alayları adı altında düzensiz milis birliklerinde örgütlendi
1895 yazında tüm Anadolu taşrasında gerçekleşen kanlı olaylar Batı kamuoyunda genellikle "Ermeni katliamı" olarak değerlendirildi; liberal Avrupa basınında Abdülhamid aleyhine şiddetli bir kampanya başlatılmasına sebep oldu Fransız Akademisi üyesi tarihçi Albert Vandal, ilk defa Abdülhamid hakkında Le Sultan Rouge (Kızıl Sultan) lakabını kullandı
1897 yılında, Girit'in Yunanistan'a ilhakını isteyen Yunan hükümetinin Tesalya sınırında ihlallere girişmesi üzerine Meşhur tabirle “barut kokusu” artık duyulmaya başlamıştı Bunun üzerine vükela meclisi Mâbeyne çağrıldı Padişah tarafından, durumun müzakere ve bir neticeye bağlanması için emredildi Meclis ara vermeden 56 saat durumu konuştu Herkes Yunanlılara harp açılmaması yolunda fikirler ileri sürdü Bunu söyleyenler, durumumuzun iyi olmadığını izah ederek: -Harbe girmek hata olur, diye rey veriyorlardı ki, ilk bakışta haksız da görünmüyorlardı Bu fikrin baş müdafii İzzet Paşa idi Zaman zaman dışarı çıkarak Padişahın yanına gidiyor, müzakereler hakkından bilgi veriyordu Harp aleyhinde Padişahı da kandırmaya çalışıyor ve muhtemelen bu uğurda bazı yanlış ve kötümser malumat da veriyordu Fakat Rıza Paşa ve birkaç cesur devlet adamı, eğer Yunanistan’a karşı korkak bir tavır içine girilirse, bütün Rumeli’nin parçalanacağını ve belki de İstanbul’un tehlikeye düşeceğini savundular ve Sultan II Abdülhamid Han ile gizlice görüşerek bu fikirlerini ona bildirdiler Zaten padişahda savaş taraftarıydı ve hemen hazırlıkların yapılmasını istiyordu İşte tam bu sırada harekete geçen Yunan ordusu Alasonya’ya saldırdı Hazırlıksız bulunan Yanya’daki tümenimiz, Yunan birlikleri önünden ric’at etmek zorunda kaldı Bunun üzerine İstanbul’daki I Ordu, Umum Kumandanı Ethem Paşa kumadasında Yunanistan üzerine harekete geçti Bir kaç gün içinde Yenişehir’i (Tesalya) ele geçirdi Daha sonra Atina yolu üzerindeki Milona geçitlerine geldi ve burasını savunan Yunan ordusunu, 23Nisan 1897 günü büyük bir mağlubiyete uğrattı Milona Meydan Savaşı ile, Avrupalıların, geçilemez de dikleri bu geçitleri aşan ordumuz, güneye çekilen Yunan ordusu ise, Atina ile Tesalya arasındaki Dömeke’de yeniden karşılaştı Yunanlıların son müdafaa hatları olan Dömeke’de, 25 bin kişilik Yunan ordusu perişan edildi ve bir daha toparlanamadan darmadağın edildi Bu muharebede Abdülezel Paşa şehid düştü Ordumuz hızla ilerleyerek birkaç saat içinde Atina'ya girdi Bu sırada Vükela Meclisi toplantı halindeydi ve henüz zafer haberleri İstanbul’a ulaşmamıştı bütün vekiller, bu muharebeden galibiyetle çıkılacağından endişeliydiler ve hüzün içinde bekleşiyorlardı Zafer haberini telgrafla öğrenen Rıza Paşa meclise giderek müjdeyi verince hepsi sevinçten ağlamaya başladılar Hatta Şurayı Devlet Reisi (Anayasa Mahkemesi Başkanı) Said Paşa, onun eteklerine sarıldı Padişahın Özel Kalem Müdürü olan Faik Bey de zafer haberini Sultan Abdülhamid Han’a ulaştırınca: -Ömrüm oldukça kahraman kumandan askerimizin bu gayret ve sadakatlerini ve memleketine ve vatanına ettiği hizmetleri kemiklerim dahi unutmayacaktırdiye sevinç ve şükranlarını bildirdi 15-17 Mayıs tarihinde Dömeke'de yapılan muharebede Yunan ordusu kesin bir yenilgiye uğradı Avrupa devletlerinin müdahalesi ile mütareke yapıldı Osmanlı lehine Tesalya[color="gray"] sınırındaki bazı küçük değişiklikler dışında savaştan önceki sınırlara dönüldü Yunanistan Osmanlı Devleti'ne 4 milyon lira savaş tazminatı ödemeyi kabul etse de bu tazminat tahsil edilemedi Oysa buna karşılık Girit'e özerlik verilmişti


İttihatçılar tarafından Abdülhamid dönemine "İstibdat Dönemi" (devr-i istibdâd) adı verilir
Tedbir Dönemi [değiştir]

II Abdülhamid Meclis'i kapatarak yönetimi kendi eline aldıktan sonra Osmanlı tarihinde ilk defa geniş kapsamlı bir polis ve istihbarat örgütü kurdu 1880 yılında Yıldız İstihbarat Teşkilatını kurdu[4] Çok sayıda hafiye'den oluşan bu örgütün amacı Abdülhamid'in siyasi rakipleri hakkında bilgi toplamak ve Abdülhamid'e karşı hazırlanan darbe veya ayaklanma girişimlerini önlemekti Hafiyeler sadece kendi başlarına bilgi toplamakla kalmıyor, halk arasında çok sayıda kişiye maaş bağlayarak geniş bir istihbarat ağı oluşturuyorlardı Jurnalci adı verilen bu kişiler Abdülhamid yönetimine karşı olabilecek faaliyetleri bildiriyorlar, böylece vatana vemilete zararlı olabilecek her türlü hareketin önü önceden kesilmiş oluyordu[kaynak belirtilmeli]
Abdülhamid'in sıkıyönetim dönemi bazı uzmanlarca[kaynak belirtilmeli] Osmanlı Devleti'nin ömrünü 30-40 yıl daha uzatmış olduğu ileri sürülmüştür[kaynak belirtilmeli]:
  • Düvel-i Muazzama'nın bu meclisin açılmasını demokrasi ve insan hakları için değil, kendi adamları olan milletvekilleri eliyle iç idareye daha rahat karışabilmek için istediği öne sürülmüştür[kaynak belirtilmeli]
  • İcrayı baskı altında tutan bir meclis vardı[kaynak belirtilmeli]
  • Azınlık milletvekilleri, her bir grup arkasına bir Avrupa Devletini alarak, üyesi olduğu bağımsız devletler kararı çıkarmak için uğraşmaktaydılar Girit, Teselya ve Yanya'nın Yunanistan'a bırakılması gerektiğini ifade eden vekiller çıkmıştır[kaynak belirtilmeli]
  • 240 üyeden sadece 60-70 kadarının Türk asıllı olduğu düşünülürse, gayrimüslimlerin bu meclis üzerindeki etkileri daha iyi anlaşılabilir[kaynak belirtilmeli]
II Abdülhamid, 13 Şubat1878'de Meclisi feshetti
Durumdan rahatsız olan İngiltere, V Murat'ı Padişah, Mithat Paşa'yı sadrazambaşbakan yapmak için Genç OsmanlılardanAli Suavi 'yi tahrik ederek tarihe Çırağan Baskını olarak geçen başarısız darbeyi yaşattı 23 ihtilâlcinin ölümü ile sonuçlanan bu sonuçsuz darbe, II Abdülhamid'in hafiyye denilen gizli teşkilâtını kurarak daha sıkı idareyi ele almasına mecbur etti


İkinci Meşrutiyet [değiştir]

Ana madde: İkinci MeşrutiyetAbdülhamid’in örfi yönetimine karşı muhalefet de giderek güçlendi 1889'da İttihat ve Terakki Cemiyeti kuruldu 1908'de İttihat ve Terakki yanlısı bazı subaylar Manastır ve Selanik kentlerinde ayaklandılar Bu baskıların üzerine, Abdülhamid 24 Temmuz1908'de anayasayı diye yeniden yürürlüğe koymak zorunda kaldı ve II Meşrutiyet ilan edildi Yapılan seçimlerle oluşturulan yeni meclis 17 Aralık1908’de açıldı
Artan huzursuzluklar ve İttihat ve Terakki karşıtlarının baskıları sonucunda, 13 Nisan1909’da İstanbul’da ayaklanma çıktı Rumi takvimle 31 Mart günü patlak verdiği için bu ayaklanma 31 Mart Olayı olarak bilinir Selanik’te kurulan Hareket Ordusu 23/24 Nisan gecesi İstanbul'a girerek ayaklanmayı bastırdı
İkinci Meşrutiyet dönemi ağırlıklı olarak İttihat ve Terakki hükümetlerinin yönetiminde geçti Devlet yönetiminde İttihat önderleri Enver Paşa, Talat Paşa ve Cemal Paşa etkili oldular Bu dönemde Osmanlı Devleti, Trablusgarp, I ve II Balkan Savaşları ve I Dünya savaşlarına girdi I Dünya Savaşı’nın hemen ardından VI Mehmet, İtilaf Devletleri’nin baskısıyla 21 Aralık1918’de parlamentoyu kapattı
31 Mart Ayaklanması ve tahtan indirilişi [değiştir]

Ana madde: 31 Mart Ayaklanması12 Nisan13 Nisan'a bağlayan gece, Taksim Kışlası'ndaki Avcı Taburu'na bağlı askerler subaylarına karşı ayaklanarak kendilerine önderlik eden din adamlarının peşinde Heyet-i Mebusan'ın önünde toplandılar ve ülkenin şeriata göre yönetilmesini istediler Hüseyin Hilmi Paşa hükümeti ayaklanmacılarla uzlaşma yolunu seçti ve hükümet üyeleri tek tek istifa etti
Abdülhamid, olayların başlama sebebini hatıratında şu şekilde anlatır:
[color="gray"]Vekâyi'ın(olayların) ve acemi bir idârenin hergün bir sûretle izhâr ettiği mevâdd-ı müşte-ıle(tahrik edici hususlar) elbette infilâk edecekti Hatta 31 Mart'a kadar te'hîri bile şâyân-ı hayrettir Hiçbir kimseye hesap vermek mecburiyetinde bulunmadığım bir zamanda, ma'a'l-kasem(yemin ederek) te'mîn ederim ki ben bir fenalık olmamasına elimden geldiği kadar çalıştım Tehlikenin te'ehur-i vuku'unda(gerçekleşmesinin gecikmesinde) bu mesâ'î-i hayır-hâhânenin dahli bulunduğunu zannederim

Ayaklanma Heyet-i Mebusan üzerinde de etkili oldu O gün İttihat ve Terakki üyesi mebuslar, can güvenlikleri olmadığı için meclise gitmediler Bazıları İstanbul'dan uzaklaşırken, bazıları da kent içinde gizlendi Bu arada ayaklanmacılar İttihatçı subaylarla mebusları buldukları yerde öldürüyorlardı Hükümetin ve meclisin etkisiz kalmasıyla, II Abdülhamid yeniden duruma egemen oldu Ayaklanmayı başlatan muhalefet ise, herhangi bir programdan yoksun olduğundan önderliği elde edemedi
İstanbul'da denetimi elinden kaçıran İttihat ve Terakki asıl güç merkezi olan Selanik'teki 3 Ordu'yu harekete geçirdiBöylece ayaklanmayı bastırmak üzere Hareket Ordusu kurulduAyaklanmacılar 23 Nisan24 Nisan'a bağlayan gece İstanbul'a girmeye başlayan Hareket Ordusu'na başarısız bir direniş çabasından sonra teslim oldular Heyet-i Mebusan ve Heyet-i Ayan da bir gece önce Yeşilköy'de toplanarak Hareket Ordusu'nun girişiminin meşruluğunu onaylamışlardı


Alatini Köşkü (Selanik, sürgün edilen Abdülhamid'in kaldığı köşk)



[color="gray"]Diğer bir iddiaya göre 31 Mart ayaklanmasını İttihat Terakki, İngiltere ve Abdulhamid'e Filistin nedeniyle husumet besleyen Mason teşkilatları tertip ederek Abdulhamid'i tahttan indirmeyi amaçlamışlardır[kaynak belirtilmeli] Nitekim Abdulhamid'in tahttan inmesiyle Yahudiler Filistin'de toprak satın alma izni almışlardır[kaynak belirtilmeli] İttihad Terakki ise hiçbir etkisi olmayan padişah Vahidettin sayesinde yönetime tamamen hakim olmuştur Abdulhamid'ten sonra imparatorluk hızlı bir parçalanma sürecine giderek İngiltere de istediğini elde etmiş oldu
Ayaklanmanın bastırılmasından sonra sıkıyönetim ilan edildi ve ayaklanmacıların önderleri divanıharpte yargılanarak ölüm cezasına çarptırıldılar Muhalefet hareketi önemli kayıplara uğradı Ama en önemli gelişme, Meclis-i Umumi Milli adı altında birlikte toplanan Heyet-i Mebusan ve Heyet-i Ayan'ın 27 Nisan'da II Abdülhamid'in tahttan indirilmesini, yerine V Mehmed'in geçirilmesini kararlaştırmasıydıAyrıca II Abdülhamid'in İstanbul'da kalması da sakıncalı bulunarak Selanik'te oturması uygun görüldü Divanıharp II Abdülhamid'i yargılamak istediyse de, yeni kurulan Hüseyin Hilmi Paşa hükümeti bunu kabul etmedi
[color="gray"]Abdülhamid, Selanik'ten gelen Hareket ordusuna karşı herhangi bir direniş göstermedi Kendi hatıratında bunu kardeş kanı dökülmesin diye yaptığını yazar Oysa Osmanlı Paşaları bu toplama orduyu rahatlıkla geri püskürtebileceklerini padişaha arz etmişlerdi


Onun Hakkında Söylenen Sözler ;


Abdülhamid'in idare tarzı azami müsamahadır
Atatürk Abdülhamid'in Kurtlarla Dansı , sf 327 ,
Mustafa Armağan



Şadiye Osmanoğlu (Kızı )
Babam milletini delicesine severdi Ahmetcik, Mehmedçik sözlerini kullandığı vakit öz evlâtlarından bahsediyormuş gibi yürekten gelen sevgisi derhâl yüzünden okunurdu Babamın saltanatı zamanında bir tek harp hatırlıyorum O da 1897 Yunan Harbidir Bu benim çocukluk zamanıma rastlamıştır Hatırladığıma göre Harem 'deki dairelere top top bezler getirilip dağıtılmıştı Yaralı askerler İçin gecelikler dikilirdi
Hizmetkârlarımızla beraber sabahın erken saatlerinde, gece uyku saatimize kadar dikiş makinelerimizin başında, bizden islenilen sayıda geceliği yetiştirmeye çalışırdık Bu hummalı faaliyet, bütün muharebe müddetince devam etti Ben de çamaşırlara düğme dikerdim Aklımca büyük iş gördüğümü sanırdım
Babam aramıza gelip:
Aferin evlâtlarım!
Allah vatanımızı düşmanlardan muhafaza buyursun! derdi Biz bu sözlerden kuvvet ve şevk alırdık Zaman kaybolmasın diye gözümüzü işimizden ve makinemizden ayırmaksızın onu dinlerdik Vatan! Vatan !
- Babam bunu bizlere ne kadar da çok söylemişti
Necip Fazıl Kısakürek , Ulu Hakan Abdülhamid Han , Büyük Doğu Yayınları , İstanbul 1994 , sf 317




Alman devlet adamı Bismarck’ın şöyle dediği rivayet edilir:
“Dünya siyaset ilminin %80´ini Sultan IIAbdülhamit biliyor %10´unu ben, gerisini de diğer liderler biliyor"




Abdurrahman Şeref Efendi
Sima ve bünyesinde Osmanlı hanedanına mahsus alâmetler iyice görülürdü Zeki ve hassas, tez anlayışlı, etrafını iyi gören bir adamdı Mutat muamelesi çok nazik sesi de halâvetliydi Padişahlık ve halifelik makamının izzet ve vakarını tamamıyla korurdu Tehdidini hakkıyla yerine getirmeye kadirdi Lüzumunda şiddet göstermeyi ya da hiddetini teskin etmeyi de bilirdi Bendegânını daima taltif etmiş, kendisi ile görüşen ecnebileri ise daima teshir etmiştir
Reşat Ekrem Koçu ; Osmanlı Padişahları , İstanbul 2000 , s 561



Rıza Tevfik Bölükbaşı
Meşrutiyet'in ilanından beri maarifimiz ilerleyeceğine bilakis geriledi Şimdi Sultan Abdülhamid ' in o beğenmediğimiz maarifi seviyesine yetişmek için hiç olmazsa on sene çalışmamız lazım "
Hilmi Yücebaş , Filozof Rıza Tevfik , Dizerkonca Matbaası , istanbul 1957 , sf 38



Talat Paşa
Bazı yorumlara göre 31 Mart Hadisesi , bazı yorumlara göre de II Abdülhamid ' i tahtan indirmekle ilgili söylediği bir söz : yanındaki bir hoca ya ;
" Hoca , bir halt yedik ; ağzımıza , burnumuza bulaştırdık Felaket oldu " ( 1 )
1 -Rıza Nur , Hayat ve Hatıratım, Cilt 2 , s 41




Enver Paşa
Paşa, Beylerbeyi Sarayı’nda hapis olan sabık sultanı ziyaretten dönerken Talat Paşa’ya ağlaya ağlaya şu itirafta bulunur: “Başımıza ne geldiyse bu adama yaptıklarımızdan geldi ve daha ne gelecekse o yüzden gelecek




İlber Ortaylı
Dünyanın son hükümdarı , son evrensel imparator IIAbdülhamid Han ' dır
İlber Ortaylı
( Abdülhamid'in Kurtlarla Dansı , sf 285,
Mustafa Armağan )
[*]“Asker yaşatan Sultan” - Sivas yöresinden derlenen bir türkü[*]Abdulhamid'i anlamak herşeyi anlamak olacaktır ! Necip Fazıl[*]100 gram aklın 90 gramı Abdulhamid Han'da, 5 gramı bende, 5 gramı da diğer siyasilerdedir ! Prens Bismarck[*]Sen bir anne gibi tuttun ufukları(Sezai Karakoç)[*]Dünyanın son hükümdarı,son evrensel imparator 2Abdülhaid han'dır(İlber Ortaylı)[*]“Padişah Abdülhamid sayesinde Batı âlemi, bilhassa Dışişleri teşkilatları; Halifeye, İslâm âleminin Papası gözüyle bakıyorlardı Onun bu sıfatla kullanabileceği nüfuzdan çekiniyorlar, hattâ korkuyorlardı”(Wanbery) Dünyanın yetiştirdiği en büyük hükümdar O mükemmel bir lider o harika bir insan Ona hayin diyenlerin zekasından süphelenirim


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.