08-03-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Vatan Size Minnettar!

Seyit Ali (ÇABUK) Onbaşı,
I Dünya Savaşı'nda Çanakkale Cephesi'nde çarpışan asker
1889 yılının Eylül ayında BalıkesirinHavran İlçesi Çamlık (Manastır) köyünde dünyaya geldi Babası Abdurrahman, annesi Emine idi
1909 yılında Osmanlı Ordusu'na katıldı Balkan Savaşı'nda çarpıştı I Dünya Savaşı'nın başlaması ile Çanakkale Cephesi'nde topçu eri olarak göreve başladı 18 Mart1915'de Müttefik donanması Çanakkale Boğazı'nı geçmek için saldırıya geçti Bu sırada Seyit onbaşı Rumeli Mecidiye Tabyası'nda görevliydi Türk topçusunun yoğun karşı ateşi ve daha önceden Nusret mayın gemisinin döktüğü mayınlar, bu saldırıyı püskürttü Çatışma sırasında Fransız savaş gemisi Bouvet vurularak hareketsiz kaldı ve batmaya başladı Gemi mürettebatını kurtarmak için yardıma İngiliz Ocean ve Fransız Irresistible gemileri geldi Ancak çatışma sırasında Seyit Ali'nin görevli olduğu topun vinci arızalandı Bunun üzerine Seyit Ali 275 kg ağırlığındaki top mermilerini sırtlayarak top kundağına yerleştirdi Seyit Ali, üçüncü atışında İngiliz gemisi Ocean'a isabet sağladı Atılan mermi geminin bacasından içeri girerek gemiye büyük hasarlar verdi, bu nedenle mürettebat gemiyi terk etmek zorunda kaldı Bu yüzden komutan ona onbaşılık görevini verdi O atıştan sonra Seyit Ali Onbaşı'ndan top mermisi sırtında fotoğrafı çekilmesi istendi Seyid Ali Onbaşı ne kadar zorlansa da top mermisini kaldıramadı Sonra Seyit Ali onbaşı yine savaş çıksın yine kaldırırım dedi Bundan sonra ancak fotoğrafı plastik bir mermiyle çekilebildi
Savaşın sona ermesi ile 1918'de köyüne dönen Seyit Ali, ormancılık ve kömürcülük işlerine devam etti 1934 yılında çıkartılan Soyadı Kanunu ile Çabuk soyadını aldı 1939 yılında hayatını kaybetti Aynı Zamanda da Bir Babayiğit İdi

Muharebe cereyan etmekteydi Bir yanda dünyanın en gelişmiş askeri vasıtalarına sahip ve sayıca çok kalabalık Batı ülkeleri, diğer tarafta vatanlarını müdafaa için cepheye koşup; düşmanın topuna, tüfeğine iman dolu göğsünü siper eden Mehmedcik 
Anadolunun cihangir ruhlu yiğitleri, şanlı fakat talihsiz devletlerinin elde kalan kısmını müdafaa için cansiperane vuruşmakta Düşman zırhlılarının yağdırdığı güllelere, yaylım ateşe karşılık vermekte, düşmana adım attırmamaktadır
Her hususu gözönünde bulundurduklarını zanneden ve hesaplarına göre en geç üç günde Çanakkale'yi aşacaklarını hesap eden düşmanlar yanıldıklarını acı bir şekilde görecek ve zelil bir halde kaçacaklardır Çanakkale önlerinden Onlar kaçarken, geride Mehmetçiklerin kanları, canlan pahasına kazanıp evlatlarına ithaf ettikleri şanlı bir hatıra kalacaktır
Çanakkale harbinde tarihlere şanla geçen kahramanlık tabloları çizilmiştir İşte böyle tablolan çizenlerden birisi de Koca Seyyit'tir
1889'da Balıkesir'e bağlı Havran ilçesinin Çamlık köyünde dünyaya gelen Seyit, çocukluğundan itibaren gürbüz yapısı ve pehlivanlığıyla dikkatleri çekmiştir Bu vasfından dolayıdır ki asker ocağında kendisine pehlivanlığına izafeten "Koca" lakabı verilmiş ve "Koca Seyyid" diye tanınmıştır
1909'da vatani vazifesine yapmak üzere askere giden Koca Seyit üç senelik asker iken 1912'de Balkan harbi patlak vermiş, Seyit de birliğiyle birlikte savaşa katılmıştır 1913'te Balkan savaşının sona ermiş olmasına rağmen Seyit terhis edilmemiştir
1914'te Birinci dünya savaşı patlak verince Seyit de Çanakkale'de topçu eri olarak vazife almıştı
Çanakkale Boğazı'nın Rumeli yakasında, Kilitbahir denilen mevkide 28 lik Mecidiye bataryasında Şeyit'le birlikte kırk kişi vazifeliydi
17 Mart 1915'te Çanakkale'deki bütün birliklerde yoğun bir faaliyet görülmekteydi Ertesi gün, düşmanın büyük bir hücuma geçeceği haber alınmıştı
Seyit Onbaşının bataryasında da hazırlıklar tamamlanmış ve düşmanın taarruzu beklenmeye başlanmıştı
18 Mart 1918'de ilk önce Fransız daha sonra İngiliz zırhlıları Çanakkale boğazında görülmüşlerdi Kıyılan yoğun top ateşine tutan düşman zırhlıları aynı şiddette karşı ateşle karşılaşınca duraklamışlar, fakat ateşlerini kesmemişlerdi
Anadolu ve Rumeli kıyılarından ateş ve dumanlar göklere yükselmekteydi, düşman ateşi aralıksız devam ediyordu
İngilizlerin en büyük savaş gemilerinden Queen Elizabeth ve Ocean zırhlıları Koca Seyit'in bataryasının bulunduğu Kilitbahir önlerine gelmiş, kıyıyı top ateşine tutmuştu
Ateş çemberi genişleye genişleye Koca Seyit'in bataryasına ulaşmıştı Bataryanın sağına soluna mermiler peşpeşe düşmeye başlamıştı Durumun kritik oluşunu gören batarya komutanı "sığınağa!" emrini vermişti Fakat batarya erleri sığınağa ulaşmadan müthiş bir gürültü kopmuş, sanki yer yerinden oynamıştı Koca Seyit de o gürültüden sonrasını hatırlamıyordu Düşman gemilerinden atılan bir mermi cephaneliğe isabet etmiş, cephanelik havaya uçmuştu
Bataryadaki erlerden on dördü şehit olmuş, yirmi dördü ise yaralanmıştı Sadece Seyit ile Ali isimli arkadaşı yara almadan kurtulmuşlardı
Sağlık erlerinin müdahelesiyle kendine gelen Seyit gözlerini açınca etrafta şehit olan arkadaşlarının cesetlerim görmüş ve arkadaşlarından durumu öğrenmişti Bataryada ikisinden başka kimse kalmamıştı
Bataryanın toplarından ikisi toprağa gömülmüş ve kullanılmaz hale gelmişti Sadece bir tanesi kullanılabilir haldeydi Onun da vinci kırılmıştı
Koca Seyit, bir denizde hâlâ ateş püsküren düşman zırhlısına bir yerde yatan şehitlere bir de topa bakmış ve büyük bir hırsla her biri 215 okka (276 kilo) ağırlığındaki mermilere yönelmişti Arkadaşı Niğdeli Ali şaşırmıştı, Koca Seyit ne yapmak istiyordu Seyit, şaşkın şaşkın kendisine bakan arkadaşına "yardım et de mermiyi yükleneyim" demiş, ardından da "Ya Allah" diyerek koca mermiyi kavramış ve Ali'nin yardımıyla sırtlamıştı 276 kiloluk yüküyle 28'lik topun altı basamağını çıkan Koca Seyit mermiyi topun ağzına yerleştirmeyi başarmıştı İmanın hem nur hem de kuvvet olduğunu göstermişti Koca Seyyit Bu hakikati bütün dünyaya ilan edecekti Şimdi bütün dikkatini vermiş önünde canavar gibi duran Ocean'ın üzerine çevirmişti topun namlusunu Hedefi iyice tesbit edip nişanının doğru olduğuna kanaat getirdikten sonra "Ya Allah, bismillah!" diyerek topu ateşlemişti Topun gürlemesiyle birlikte karşıdaki düşman gemisinden yoğun siyah bir duman yükselmişti Anında yalpalamaya başlamıştı Koca gemi isabet almıştı Gemi personelinin sesleri kıyıdan duyuluyordu Vurmuştu Koca Seyit, koca kefere gemisini Ve mağrur düşmanın koca gemisi batacaktı
Düşmanlar Mecidiye bataryasının safdışı edildiğini zannetmekteydiler Kilitbahir cephesindeki komutanlar da aynı kanaate varmışlardı Fakat Mecidiye bataryasından ateşlenen bir top düşman gemisini batırmıştı işte
Batarya komutanı Hilmi Bey derhal Mecidiye bataryasına koşmuş ve topu Seyitle arkadaşının ateşlediğini öğrenmişti Hemen oracıkta onbaşı rütbesini takmıştı Seyit'e Komutanlar takdirlerini bildirmekteydi Batarya Komutanı Hilmi Bey 'ne istersin Seyyid'' dediğinde ''Kumandanım tayınım az geliyor iki tayın isterim'' demiş, fakat ikinci yemekte ''arkadaşlarım bir tayın alırken ben iki tayın alamam'' diye hakkından feragat etmiştir
"Nasıl yaptın?" sualine ise şu cevabı veriyordu "Cenb-ı Hakkın yardımıyla "
Koca Seyit'in Ocean'ı batınşı bir anda her tarafa yayılmıştı Mehmedcik taze moralle düşmanı şiddetli top ateşine tutmuştu Gün batımına kadar devam eden şiddetli savaşta düşman perişan edilmişti Düşman Çanakkale'yi geçememişti Geçemiyecekti de  
Çanakkale kahramanlarından Koca Seyit 1918'de terhis edilmişti Köyüne dönen Seyit geçimini temin için çalışmaya başlamıştı Fakat hain gözler cennet vatanın üzerinde olunca rahatlık yoktu
Düşmanların hücumları bitmiyordu Daha düne kadar Osmanlı devletine bağlı olan "uşak tabiatlı" Yunanlılar 15 Mayıs 1919'da İzmir'i, 28 Mayıs 1919'da da Ayvalık ve Edremit'i işgal etmişti Vatan istila altındaydı, Çanakkale'nin şanlı gazisi Seyit onbaşı durabilir miydi? Durmadı ve işgal haberini alır almaz cepheye koştu
Karış karış vatanını müdafaa eden yediden yetmişe Anadolu insanıyla omuz omuza verip vuruşuyordu Koca Seyit, Ordunun 26 Ağustos 1922'de başlattığı büyük taarruza da iştirak etmiş ve 28 Ağustos'ta cereyan eden muharebede iki yerinden yaralanmıştı Büyük zaferin kazanıldığını hastanede yatarken öğrenmişti Koca Seyyit Dünyalar kendisinin olmuştu Artık asırlardır olduğu gibi şanlı bayrağı semalarda hür olarak dalgalanacak, Ezan-ı Muhammedi vatan semalarından eksik olmayacaktı
Savaşın kazanılmasından sonra mütevazı hayatını devam ettirmişti Koca Seyyid, fakirdi, çoluk çocuğunun geçimini sağlamak için binbir meşakkatle dağdan odun getiriyor, odun kömürü yapıp satıyordu
Koca gazinin madalyası bile yoktu O da "müracaat et sana madalya versinler, maaş bağlasınlar" diyenlere, "Biz madalya için, maaş için dövüşmedik 'Ya şehid olacağız ya gazi' dedik Ücretini Cenab-ı Allah'tan bekledik ve Rabbim bize gazilik rütbesini nasib etti" demiştir
Dağdan sırtında odun taşırken yağmurlu ve soğuk havalarda üşütmüş sonunda zatürre hastalığına yakalanmıştı Hastalığı sırasında da malesef hiçbir yardım görememişti 1939 yılının Aralık ayında vefat eden Koca Seyit geride maddî hiç bir servet bırakmamıştı Madde bakımından belki dünyanın en fakir insanıydı, fakat, şanlı tarihe malolan şanlı hatıralar bırakmıştı
Koca Seyyid ve arkadaşlarını bu vesileyle birkez daha rahmet ve minnetle yad etmiş olduk!
Vatan onlara minnettar
ya biz?
|
|
|