Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ekber, elfikhu

El-Fikhu' Ekber

Eski 08-03-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

El-Fikhu' Ekber



Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Hamd Âlemlerin Rabbine, Salât ve Selâm Efendimiz Hz Muhammed'in Bütün Âl ve Ashabına Olsun
Tevhidin aslı, buna îman etmenin en doğru yolu şudur: Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, öldükten sonra dirilmeye, kadere, hayrın ve şerrin Allah'tan olduğuna, hesap, mizan, cennet ve cehenneme inandım, bunların hepsi de haktır, demek gerekir
Yüce Allah, sayı yönüyle değil, ortağı olmaması yönüyle birdir O, doğurmamış ve doğurulmamıştır O'na hiçbir şey denk değildir O yarattıklarından hiç birine benzemez İsimleri, zatî ve fiilî sıfatlarıyla daima var olmuş ve var olacaktır
Allah'ın zatî sıfatları; hayat, kudret, ilim, semi, basar ve irâde sıfatlarıdır Fiilî sıfatlar ise, tahlik (yaratma), terzik (rızık verme), inşa (yapma), ibda (örneksiz yaratma) ve sun' (san'atla yaratma) ve diğer fiilî sıfatlardır
Allah, sıfatları ve isimleri ile var olmuş ve var olacaktır O'nun isim ve sıfatlarından hiçbiri sonradan olma değildir O ilmiyle daima bilir, ilim O'nun ezelde sıfatıdır O kudretiyle daima kadirdir, kudret O'nun ezelde sıfatıdır Kelâm ile konuşur, kelâm O'nun ezelde sıfatıdır Yaratması ile daima haliktır, yaratmak O'nun ezelde sıfatıdır Fiili ile daima faildir, fiil O'nun ezelde sıfatıdır Fail Allah'tır, fiil ise O'nun ezelde sıfatıdır Yapılan şey, mahlûktur Yüce Allah'ın fiili ise mahlûk değildir Allah'ın ezeldeki sıfatları mahlûk ve sonradan olma değildir Allah'ın sıfatlarının yaratılmış ve sonradan olduğunu söyleyen, yahut tereddüt eden veya şüphe eden kimse Yüce Allah'ı inkâr etmiş olur
Kur'ân-ı Kerîm, Allah kelâmı olup, mushaflarda yazılı, kalplerde mahfuz, dil ile okunur ve Hz Peygamber'e indirilmiştir Bizim Kur'ân-ı Kerîm'i telaffuzumuz, yazmamız ve okumamız mahlûktur fakat Kur'ân mahlûk değildir Allah'ın Kur'ân'da belirttiği Musa ve diğer peygamberlerden, firavn ve İblis'ten naklen verdiği haberlerin hepsi Allah kelâmıdır, onlardan haber vermektedir Allah'ın kelâmı mahlûk değildir, fakat Musa'nın ve diğer yaratılmışların kelâmı mahlûktur Kur'ân ise Allah'ın kelâmı olup, kadîm ve ezelîdir
Allah bir şey (varlık)'dir, fakat diğer şeyler gibi değildir O'nun varlığı cisim, cevher, araz, had, zıd, eş ve ortaktan uzaktır O'nun Kur'ân'da zikrettiği gibi eli, yüzü ve nefsi vardır Allah'ın Kur'ân'da zikrettiği gibi el, yüz ve nefs gibi şeyler, keyfiyetsiz sıfatlardır O'nun eli, kudreti veya nimetidir denilemez Zîra bu takdirde sıfat iptal edilmiş olur Bu, Kaderiyye ve Mutezile'nin görüşüdür O'nun elinin, keyfiyetsiz sıfat olması gibi, gazabı ve rızası da keyfiyetsiz sıfatlarından iki sıfattır
Allah, eşyayı bir şeyden yaratmadı Allah, eşyayı oluşundan önce, ezelde biliyordu O, eşyayı takdir eden ve oluşturandır Allah'ın dilemesi, ilmi, kazası, takdiri ve Levh-i Mahfûz'daki yazısı olmadan, dünya ve âhirette hiçbir şey vaki olmaz Ancak onun Levh-i Mahfûz'daki yazısı, hüküm olarak değil, vasıf olarak yazılıdır Kaza,kader ve dilemek, O'nun nasıl olduğu bilinemeyen sıfatlarındandır Allah, yok olanı yokluğu halinde yok olarak bilir, onun yarattığı zaman nasıl olacağını bilir Var olanı, varlığı halinde var olarak bilir, onun yokluğunun nasıl olacağını bilir Allah ayakta duranın ayakta duruş halini, oturduğu zaman da oturuş halini bilir Bütün bu durumlarda Allah'ın ilminde ne bir değişme, ne de sonradan olma bir şey hâsıl olmaz Değişme ve ihtilâf, yaratılanlarda olur
Allah'ın "Allah Musa'ya hitap etti"(en-Nisa,164) âyetinde belirttiği gibi Musa Allah'ın kelâmını işitti Şüphesiz ki Allah, Musa ile konuşmasından önce de, kelâm sıfatı ile muttasıftı Yüce Allah yaratmadan da ezelde yaratıcı idi Allah, Musa'ya hitap ettiğinde, ezelde sıfatı olan kelâmı ile konuştu O'nun sıfatlarının hepsi, mahlûkların sıfatlarından başkadır O bilir, fakat bizim bildiğimiz gibi değil O kadirdir, fakat bizim gücümüzün yettiği gibi değil O görür, fakat bizim görmemiz gibi değil O işitir, fakat bizim işittiğimiz gibi değil O konuşur, fakat bizim konuşmamız gibi değil Biz uzuvlar ve harflerle konuşuruz Oysaki Allah, uzuvsuz ve harfsiz konuşur Harfler mahlûktur, fakat Allah'ın kelâmı mahlûk değildir
Allah insanları küfür ve îmandan hâli olarak yaratmış, sonra onlara hitap ederek emretmiş ve nehyetmiştir Kâfir olan; kendi fiili, hakkı inkâr ve reddetmesi ve Allah'ın yardımını kesmesiyle küfre sapmıştır İman eden de kendi fiili, ikrarı, tasdiki ve Allah'ın muvaffakiyet ve yardımı ile îman etmiştir
Allah Âdem'in neslini, sulbünden insan şeklinde çıkarmış, onlara akıl vermiş, hitap etmiş, îmanı emredip, küfrü yasaklamıştır Onlar da onun Rabb olduğunu ikrar etmişlerdir Bu, onların îmanıdır İşte onlar bu fıtrat üzerine doğarlar Bundan sonra küfre sapan bu fıtratı değiştirip bozmuş olur İman ve tasdik eden de fıtratında sebat ve devam göstermiş olur
Allah, kullarının hiç birini îman veya küfre zorlamamış, onları mü'min veya kâfir olarak yaratmamıştır Fakat onları şahıslar olarak yaratmıştır İman ve küfür kulların fiilleridir Allah, küfre sapanı, küfrü esnasında kâfir olarak bilir O kimse daha sonra iman ederse, imanı halinde mü'min olarak bilir, ilmi ve sıfatı değişmeksizin onu sever
Kulların hareket ve sükûn gibi bütün fiilleri hakikaten kendi kesbleri (kazançları)'dir Onların yaratıcısı ise Yüce Allah'tır Onların hepsi Allah'ın dilemesi, ilmi, hükmü ve kaderi ile olur
Taatların hepsi, Allah'ın emri, muhabbeti, rızası, ilmi, dilemesi, kazası ve takdiri ile vacip kılınmıştır Masiyetlerin hepsi de Allah'ın ilmi, kazası, takdiri ve dilemesi ile olmakla beraber, rızası ve emri değildir
Peygamberlerin hepsi de (salât ve selâm olsun) küçük, büyük günah, küfür ve çirkin hallerden münezzehtir Fakat onların sürçme ve hataları vâki olmuştur Hz Muhammed, Allah'ın sevgili kulu, resulü, nebisi, seçilmiş tertemiz kuludur O hiç bir zaman puta tapmamış, göz açıp kapayacak bir an bile Allah'a ortak koşmamıştır O, küçük büyük hiç bir günah işlememiştir
Peygamberlerden sonra insanların en faziletlisi, Ebû Bekr es-Sıddîk, sonra Ömer el-Fârûk, sonra Osman b Affân Zû'n-Nûreyn, daha sonra Aliyyu'l-Murtaza'dır Allah hepsinden razı olsun Onlar doğruluk üzere, doğruluktan ayrılmayan, ibâdet eden kimselerdir Hepsine sevgi ve saygı duyarız Hz Peygamber'in ashabının hepsini sadece hayırla anarız
Bir müslümanı, helâl saymaması şartıyla, büyük günahlardan birini işlemesi ile kâfir sayamayız Bu durumdaki bir kimseden îman ismini kaldıramayız, ona gerçek anlamda mü'min deriz Bir mü'minin kâfir olmamakla beraber günahkâr olması caizdir
Günahlar, mü'mine zarar vermez demeyiz Keza günah işleyen kimse Cehennem'e girmez de demeyiz Dünyadan mü'min olarak ayrılan kimse, fasık da olsa Cehennem'de ebedî kalacaktır, demeyiz
Mürcie'nin dediği gibi, iyiliklerimiz makbul, kötülüklerimiz de affedilmiştir, demeyiz Fakat kim bütün şartlarına uygun, müfsit ayıplardan uzak amel işler ve onu küfür ve dinden dönme gibi şeylerle boşa çıkarmaz ve dünyadan mü'min olarak ayrılırsa şüphesiz Allah onun amelini zayi etmez, bilakis kabul eder ve ondan dolayı sevap verir, deriz
Allah'a ortak koşmak ve küfür dışında, büyük ve küçük günah işleyen, fakat tevbe etmeden mü'min olarak ölen kimsenin durumu Allah'ın dilemesine bağlıdır Dilerse ona Cehennem'de azap eder, dilerse affeder ve hiç azaba uğratmaz
Herhangi bir amele riya karıştığı zaman, o amelin ecrini yok eder Keza ucüb (kendi amelini üstün görmek) de böyledir
Peygamberlerin mucizeleri ve velîlerin kerametleri haktır Ancak, haberlerde belirtildiği üzere İblis, Firavun ve Deccal gibi Allah düşmanlarına ait olan, onların şimdiye kadar vukua geliş ve gelecek hallerine mucize de, keramet de demeyiz Bu, onların hacetlerini yerine getirmedir Zîra, Allah, düşmanlarının ihtiyaçlarını, onları derece derece cezaya çekmek ve sonunda cezalandırmak şeklinde yerine getirir Onlar da buna aldanarak azgınlık ve küfürde haddi aşarlar Bunların hepsi de caiz ve mümkündür
Yüce Allah, yaratmadan önce de yaratıcı, rızıklandırmadan önce de rızık verici idi Allah, âhirette görülecektir Mü'minler Allah'ı Cennet'te, aralarında bir mesafe olmaksızın, teşbihsiz ve keyfiyetsiz olarak baş gözleriyle göreceklerdir
İman, dil ile ikrar, kalp ile tasdiktir Gökte ve yerde bulunanların îmanı, îman edilmesi gereken şeyler yönünden artmaz ve eksilmez, fakat yakın ve tasdik yönünden artar ve eksilir Mü'minler, îman ve tevhid hususunda birbirlerine müsavidirler Fakat amel itibarıyla birbirlerinden farklıdırlar İslâm, Allah'ın emirlerine teslim olmak ve itaat etmek demektir Lügat itibariyle iman ve islâm arasında fark vardır Fakat islâmsız îman, îmansız da islâm olmaz Onların ikisi de bir şeyin içi ve dışı gibidirler Din ise; iman, islâm ve şeriatlerin hepsine birden verilen isimdir
Biz, Yüce Allah'ı kendisini kitabında tavsif ettiği bütün sıfatlarıyla gerçek olarak biliriz Hiçbir kimse Allah'a, O'nun şanına lâyık şekilde hakkıyla ibâdet etmeye kadir değildir Fakat insan ancak Allah'ın kitabında, Resulünün bildirdiği ölçüde Allah'a ibâdet eder
Bütün mü'minler; marifet, yakîn, tevekkül, muhabbet, rıza, korku ve ümit ve iman konusunda birbirlerine müsavidirler Bu konuda imanın dışındaki hususlarda birbirlerinden farklıdırlar
Yüce Allah, kullarına karşı lütufkârdır, adildir, kulun hakettiği sevabı lütfuyla kat kat fazlasıyla verir Kulunu, adaletinin icabı olarak işlediği günahtan dolayı cezalandırır Keza kendisinden bir lütuf olarak bağışlar da
Peygamberlerin (salât ve selâm olsun) şefaati haktır Peygamberimizin (sa) şefaati, günahkâr mü'minler ve onlardan büyük günah işleyip cezayı haketmiş olanlar için hak ve sabittir
Kıyamet günü amellerin mizanla tartılacağı hususu haktır Hz Peygamberi'in havzı haktır Kıyamet günü hasımlar arasında iyilikler alınarak kısas ve hesaplaşma olması haktır İyilikler bulunmadığı takdirde kötülüklerin atılması hak ve caizdir
Cennet ve Cehennem hâlen yaratılmıştır, ebediyen de fâni olmayacaklardır Huriler ebediyen ölmezler Yüce Allah'ın cezası da, sevabı da ebedîdir
Allah dilediğini kendisinin bir lütfü olarak hidâyete ulaştırır Dilediğini de adaletinin gereği olarak sapıklığa düşürür Allah'ın sapıklığa düşürmesi, hızlânıdır Hızlanın mânâsı ise, Allah'ın razı olacağı şeylerde onu muvaffak kılmayıp, yardımını kesmesidir Bu, Allah'ın adaleti gereğidir Keza, Allah'ın günahkârları isyanları sebebiyle cezalandırması da adaleti icabıdır
Şeytan, mü'min kuldan imanını baskı ve cebirle alır, dememiz doğru değildir Fakat kul îmanı terkederse, Şeytan da onun imanını alır, deriz
Kabirde Münker ve Nekir'in sualleri haktır Kabirde ruhun cesede iade edilmesi haktır Bütün kâfirler ve asi mü'minler için kabir sıkıntısı ve azabı haktır
Âlimlerin, Allah'ın sıfatlarını Farsça (Arapça'dan başka bir dille) söylemeleri caizdir Fakat yed=el kelimesi, Allah'ın sıfatı olarak Farsça söylenemez Fakat Farsça olarak Rûyi Hüdâ=Allah'ın yüzü demek caizdir Allah'ın yakınlık ve uzaklığı, mesafenin uzunluk ve kısalığı ile değil, keramet ve zillet mânâsındadır İtaatli olan kul, Allah'a keyfiyetsiz olarak yakın, âsi kul ise keyfiyetsiz olarak Allah'tan uzak olur Yakınlık, uzaklık ve yönelmek, yalvaran kula racidir Keza Cennet'te komşuluk ve Allah'ın önünde bulunmak da keyfiyetsiz şeylerdir
Kur'ân-ı Kerîm, Allah'ın Resulüne (sa) indirilmiş olup, mushaflarda yazılıdır Kelâm mânâsında Kur'ân âyetlerinin hepsi de fazilet ve büyüklük bakımından birbirine müsavidir Fakat bazısında zikir ve zikredilen fazileti bahis konusudur Âyete'l-Kürsi buna misaldir Burada zikredilen Allah'ın yüceliği, azameti ve sıfatlarıdır Bu âyette hem zikir, hem de zikredilenin fazileti olarak iki fazilet bir araya gelmiştir Bu kısmında ise sadece zikir fazileti vardır Kâfirlerin kıssalarında olduğu gibi Bu âyetlerde zikredilenin bir fazileti yoktur, çünkü zikredilenler kâfirlerdir Keza Allah'ın isim ve sıfatlarının hepsi de azamet ve fazilette müsavidir, aralarında farklılık yoktur
Hz Peygamber'in anne ve babası İslâm gelmeden önce öldüler Kasım, Tâhir ve İbrahim Allah Resulünün oğulları, Fâtıma, Rukiyye, Zeynep ve Ümmü Gülsüm de kızları idiler
İnsan tevhid ilminin inceliklerinden herhangi birinde güçlükle karşılaşırsa, sorup öğreneceği bir âlim buluncaya kadar, Allah katında doğru olana inanması gerekir Böyle bir kimseyi arayıp bulmakta gecikmesi caiz değildir Bu hususta tereddüt edilerek beklemek mazur görülmez Eğer tereddüt ederek beklerse, kâfir olur
Mîrac haberi haktır Onu reddeden sapık bir bid'atçi olur Deccal'in, Ye'cüc ve Me'cüc'ün ortaya çıkması, güneşin batıdan doğması, Hz İsa'nın gökten inmesi ve sahih haberlerde bildirilen kıyamet alâmetlerinin hepsi de haktır
Yüce Allah, dilediğini doğru yola hidâyet eder

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.