Mahşer Sıkıntısı |
|
|
#1 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Mahşer SıkıntısıMahşerin sıkıntısı dayanılmaz hâl alınca, mahşer halkı, önce Âdem Nebî’ye gidip dert yanarlar: - Ey babamız! Ve ey hazret-i Âdem! Sen, Peygamberlerin ilkisin Hâlimiz pek fenâdır Ne olur, bize şefâat et ki, başlasın hesabımız Hak teâlâ ne hüküm verirse, râzıyız![]() Âdem Nebî, kendini buna lâyık görmez ![]() Ve ehl-i mahşere; - Siz Nûh Peygambere gidin! buyurur ![]() Mahşer halkı, bin sene müşâvere edip, Nuh aleyhisselâma varırlar: - Yâ Nuh! Ne olur, bize şefâat et ki, Rabbimiz baksın hesabımıza Artık dayanamıyoruz![]() Lâkin O da kendini geri çeker: - Siz, İbrâhim Peygambere gidin! Onlar, yine bin sene müşavere ederler ![]() Ve İbrâhim Peygambere varıp yalvarırlar: - Yâ İbrâhim! Sen Allahın dostusun Ne olur bize şefâat et ki, hesabımız başlasın artık![]() O da kendini lâyık görmez ![]() Ve mahşer ehline; - Siz Mûsâ Peygambere gidin! der ![]() SEN KELÎMULLAHSIN Ehl-i mahşer, bir ümitle Mûsâ aleyhisselâma varırlar: - Yâ Mûsâ! Sen kelîmullahsın Bize şefâat et ki, Hak teâlâ hesabımızı görsün Bu sıkıntıya tahammülümüz kalmadı artık![]() Mûsâ Nebî de özür diler: - Siz Îsâ Nebî’ye gidin! Bu defa hazret-i Îsâ’ya varıp yalvarırlar: Ancak o da kendini geri çeker: - Siz Hâtem-ül enbiyâ’ya gidin Çünkü O, Habîbullahtır ve Peygamberlerin en üstünüdür Ümîd ederim ki, O şefâat eder ve Onun şefâati kabul olur![]() Çok sevinirler ![]() Ve son bir ümitle Resûlullahın minberine varıp, yalvarırlar: - Yâ Muhammed! Sen Allahın Habîbisin Senden başka gidecek kimsemiz kalmadı Ne olur, sen şefâat et ki, başlasın hesabımız Hak teâlâ, ne hüküm verirse râzıyız![]() ![]() ![]() Ben şefâat ederim” Mahşer halkı, hesabın başlaması için en son Habîbullah’a gelir, yalvarırlar Efendimiz;- Peki, Rabbim izin verirse ben şefâat ederim! buyurur ![]() Sonra Arş-ı âlâya varıp, bin senelik bir secdeye kapanır O an ehl-i mahşerin hâli pek fenâdır Öyle ki, çekilen zahmetleri anlatmak mümkün olmaz ![]() Çoklarının haramdan kazandıkları mallar, boyunlarında birer halka olur ve öyle ağırlaşır ki, “büyük dağ” olur sanki Feryât ve figânları gök gürlemesini andırır ![]() - “Vâ veylâ! Vâ sebûrâ!” diye feryât ederler O feryâtlara yer gök dayanmaz ![]() Zekâtı verilmeyen mallar da koca bir “yılan” olup, sahibinin boyunlarına dolanır ![]() Ve öyle ağırlaşır ki, “değirmen taşı” gibi olur âdeta O kimseler; - Bu nedir? diye feryâd eder ![]() Melekler; - Zekâtını vermediğiniz mallardır, derler ![]() BUNLAR, ZİNA YAPANLARDIR Bâzılarının avret mahallerinden, kan, cerâhat ve irin akar Tahammülü imkânsız pis kokuları vardır ki, zinâ yapan erkek ve kadınlardır bunlar da ![]() Bir kısmının dilleri, böğürlerine sarkmıştır ![]() Bunlar da iftirâ edenlerdir ![]() O esnada Rabbimizden hitap gelir: - Yâ Muhammed! Başını secdeden kaldır ve şefâat eyle Söyle murâdını ki, kabul edeyim!Resûlullah başını kaldırıp yalvarır: - Yâ ilâhî! Kulların arasından iyi ve kötüleri ayır ki, günahlarıyla rezîl rüsvây oldular bu meydanda Bu azâba tahammülleri yoktur artık![]() Bunun üzerine “Mîzân” kurulur ![]() Ehl-i mahşer izdihâmdan kurtulur Ama kâfirlerin işi zordur Zîra girecekleri “Cehennem”in azâbı yanında bu sıkıntılar, denize nazaran “damla” bile değildir |
|
|
|