Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
baş, başörtüsü, dinimizde, tesettür, yeri, örtüsü

Başörtüsü Baş Örtüsü Tesettür ün Dinimizde Yeri Nedir?

Eski 02-11-2008   #1
gülgüzeli

Başörtüsü Baş Örtüsü Tesettür ün Dinimizde Yeri Nedir?



http://wwwyoutubecom/v/xj_XSMiJGaw&rel=1"



Kadınların, erkeklerin baş ve saçlarına bakmaları mekruhtur Kadınların saçları da avrettir Avret yerine bir zaruret olmadan şehvetsiz de bakmak haramdır

İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
Kadınların, kızların, başı, saçı, kolları, bacakları açık olarak sokağa çıkmaları haram olduğu gibi, ince, süslü, dar, hoş kokulu elbise ile çıkmaları da haramdır Böyle çıkmalarına izin veren, razı olan ana babası, kocası veya kardeşi de, onun günahına ve azabına ortak olurlar (Kimya-yı saadet)

Tesettüre riayet etmemek ve ziynetlerini göstermek gibi günahlar, kadınlarda çok olduğu için, Resulullah efendimiz, (Mirac gecesi Cehennemi gösterdiler, çoğunun kadın olduğunu gördüm) buyurdu (Tirmizi)



Herkesin bildiği gibi, Nûr Suresi 31 Ayette Allah (cc) kadınların ziynetlerini (süslerini ya da güzelliklerini), sayılan kimseler dışındakilere göstermemelerini ve başörtülerini (hımarlarını) yakalarının (ceyblerinin) üzerlerine dökmelerini emretmektedir “Ceyb” (ç Cüyûb) gömlek ya da hırka gibi giysilerin, boyun altından düğme ile açılan yırtmaç yeridir Yani, başörtülerle örtülmesi istenen yer, çenenin altına tekabul eden ve bizim “döş” dediğimiz bölgedir “Ceyb” aslında bedende değil elbisede bulunur Ama bununla kastedilen şeyin ceybin kendisi değil, bulunduğu yer olduğu açıktır Keza ziynetten kastedilen de onun bulunduğu bölgedir Yoksa takı anlamındaki ziynetlerin bizzat kendilerinin gösterilmemesinin bir anlamı yoktur

Şimdi bu ifadeden direkt olarak anlaşılan birinci mana, kadınların döşlerini de kapatmaları gereğidir Ama hedef sadece bu olsaydı Allah (cc) “Ceyblerini de/döşlerini de kapatsınlar” derdi “Başörtüleri/hımarları ile kapatsınlar” denmiş olması, tabii olarak bunun da bir anlamının olmasını, ve başın örtüsünün de bulunmasını gerektirir Yani bu mana, bu ifadenin dilinin bir gereği/iktizasıdır Eğer istenen şey sadece döşlerinin kapatılması olsaydı böyle söylemekle Allah, fazladan ve gereksiz bir kelime kullanmış olurdu Biz bir insana mesela: “Gömleğinizle diz kapaklarınızı örtün” demiş olsak, ona sadece dizinin örtülmesi gerektiğini anlatmış olmayız Bunu kastetmiş olsaydık, “dizleriniz örtülü olsun” derdik Aksine bunun anlamı; gömlek bulunsun, o örteceği yerleri örtsün ve de diz kapaklarını örtecek şekilde uzun olsun, oraları da onunla örtün demektir Ya da meclis iç tüzüğüne konan kravat takma mecburiyetini, Rahmetli Osman Yüksel Serdengeçti´nin: “İstenen şey, kravat takılmasıdır Bunun boyuna takılacağı tasrih edilmemiştir Binaenaleyh, ben meclise girsem, kravatı yine belime bağlayarak girerim” şeklinde yorumlaması elbette sadece bir espri ve muziplik olarak görülebilir

Konu ili ilgili ikinci ayet-i kerime Ahzâb Suresi 59 ayetidir Orada da Allah (cc) şöyle der: “Ey Nebi! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle cilbablarının bir bölümünü üzerlerine atsınlar Böyle yapmaları tanınmalarının, böylece de taciz edilmemelerinin en uygun yoludur Allah Ğafûrdur, Rahîmdir” “Cilbâb” da “Hımâr” gibi başa atılan, ama ondan daha büyük olup bedenin büyük bir kısmını örten atkı gibi bir üstlüktür Mümin kadınların bir dış elbisesidir ve bir bakıma da alamet-i farikasıdır Burada da “Üzerlerine atmak”tan sözedilir Eğer bu “üzerleri” ni en üst noktalarından başlatacaksak böylece başın da kapalı olacağı anlaşılır Eğer omuzlardan başlatacaksak, omuzlara atılan bir giysinin, atılmış olması için daha yukarılarda olması gereği de ortadadır Yani her halü kârda bu ifade de başın kapalı olmasını gerektirir Buradaki bir başka önemli husus, kadınların üzerlerine atacakları bu üstlüğün, onların tanınmamasını değil, tanınmasını sağlamasıdır Oysa örtü insanın kim olduğunu gizleyen bir araçtır Öyleyse bununla da kastedilen şey; Ayşe mi Fatma mı oldukları tanınsın değil, mümin ve iffetli oldukları tanınsın da kimse kendilerini rahatsız etmesindir

Görüldüğü gibi, eğer başka hiçbir delil bulunmasaydı dahi Kuranın dilini birazcık bilen ve kendi ideolojisine destek arama gibi bir maksadı bulunmayan her sağlam insan sadece bu iki ayetten dahi kadınların başlarının kapatılması gereğini rahatlıkla anlayabilirdi Ayrıca biz biliyoruz ki, Hz Peygamber bu ayetlerden ve bütünüyle İslam´dan, kadınların tesettürünün başlarını da kapsadığını anlamış, kendi hanımlarına böyle uygulatmış ve arkadaşlarının/sahabenin hanımları da aynı şeyi yapmışlardır

Bütün bunlarla beraber Hz Peygamberden günümüze bütün İslam alimlerinin bunu böyle anlamış olmaları ve kesintisiz bir kabulle bunun bize kadar böyle gelmiş olması, baş örtmenin kadınlar için dinde gerekli olduğunun ve bu ayetlerin anlamlarının böyle olduğunun en önemli delilidir Buna felsefî anlamda gelenek, ya da yaşayan sünnet, hatta yaşayan Kuran diyebiliriz ve İmam Malik´in de ısrarla üzerinde durduğu gibi bu bir bakıma manevi tevatürdür Kastı mahsusası olmayanlar için reddi mümkün değildir

Özetle, mümin kadınların başlarını örtmeleri Kurânın bir emridir Bunu sünnet böyle beyan etmiş ve uygulamıştır O günden bu güne de bu anlayış, aksine hiçbir görüşle sekteye uğramadan manevi bir icma olarak kabul edilmiştir Aksini iddia etme İslam akidesi açısından da tehlikeli bir noktada olma demektir Çünkü İslam ne ise odur O kendini kendi tanımlar İnsanlar onu kendini tanımladığı gibi kabul ederler ya da etmezler Ama değiştirme hakları olmamalıdır


Açık gezmek farklı bir günahtır
Sual: Bazıları, "Açık gezmek imanın veya İslam’ın şartı değildir Tesettür üzerinde bu kadar fazla durmamalı" diyorlar Açık gezmek, diğer haramlardan farklı değil midir?
CEVAP
Böyle söylemek çok yanlıştır Farzlara uymaya, haramlardan sakınmaya teklif denir Tekliflere yani emirlerin yapılmasına ve yasaklardan sakınmak gerektiğine inanmak, imanın şartıdır Tekliflerin çoğuna inanıp da, yalnız birine inanmayan, buna uymak istemeyen, Muhammed aleyhisselama inanmamış olur Kâfir olur Müslüman olmak için, tekliflerin hepsine inanmak, hepsini beğenmek gerekir Bir müslüman, tekliflere inandığı halde, bunlara uymazsa, mesela, kötü arkadaşa ve nefsine uyarak, içki içerse, tesettüre riayet etmezse, imanı gitmez, kâfir olmaz Günahkâr müslümandır

Tekliflerin [Allah’ın emirlerinin] hepsine inanıp amel ettiği halde, sadece birine uymak istemezse, yani beğenmez, vazife olduğuna önem vermez ise, hafif görürse, imanı gider, kâfir olur

Mesela, (Açık geziyorsam ne çıkar? Sen kalbe bak Kalbim temizdir) demek, tekliflerin bir kısmını beğenip bir kısmını beğenmemektir Her müslümanın bu inceliğe dikkat etmesi, tekliflere uymayanların, imanlarının gitmemesi için uyanık olmaları gerekir Teklife uymamak başka, uymak istememek, beğenmemek başkadır Bu ikisini karıştırmamalıdır!

Açık gezmek, diğer günahlardan üç yönden farklıdır:

Birincisi: Ara sıra değil, devamlı işlenen bir günahtır Hadis-i şerifte, (Küçük günaha devam edilirse, büyük olur) ve (İnsan, günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta hasıl olur Günaha devam ederse, o leke büyür ve kalbinin tamamını kaplar) buyuruldu (Haraiti)

Demek ki, devamlı günah işleyenlerin kalbleri kararır Kalbi kararan ne olur? Peygamber efendimiz, (Günaha devam edenlerin zamanla kalbi mühürlenir O, artık sevap işleyemez olur) buyuruyor (Bezzar)

Tesettürsüz kadın, oruç tutsa, oruç borcundan, zekat verse zekat borcundan kurtulur, fakat orucunun ve zekatının sevabı azalır Yani, işlediği günahlar, kazandığı sevapları alır götürür Elinde sevabı kalmadığı için, sevap alamaz, sevabı olmaz deniyor Yoksa sahih ve ihlaslı olan her ibadetin sevabı olur

Sonra dinimizde, sevap kazanmaktan önce, günahtan kaçınmak esastır Hadis-i şerifte, (Ufacık bir günahtan kaçınmak, bütün cin ve insanların ibadetleri toplamından daha iyidir) buyuruldu (S Ebediyye)

Zengin kadına hacca gitmek farzdır Yanında mahremi yoksa gitmek haram olur

İkincisi: Gizli işlenen günahı açıklamak da ikinci bir günahtır Açık gezen kadın, bu günahı pervasızca işlediği için, başkalarına kötü örnek olmaktadır Hadis-i şerifte, (Her mümin affedilir, ancak günahını başkalarına açıklayan hariç) buyuruldu (Buhari)

Tesettürsüz kadın, günahı alenen işlemiş oluyor, günahını başkalarına açıklamış oluyor Hadis-i şerifte bildirildiği gibi, açık işlenen günahların affı zor olur

Her ne kadar açık-saçık gezene kâfir dememek gerekir ise de, açık gezen kadının zamanla kalbi kararır, açık gezdiği için, içi sızlamazsa, imanı da zayıflayıp bir gün tamamen sönebilir

Üçüncüsü: En önemlisi budur Açık saçık gezmek, iffetsizliğe yol açan bir günahtır Bir kadın içki içse, kumar oynasa, hırsızlık etse, kocası, bunlardan vazgeçirmeye, tedavi etmeye çalışır Fakat açık gezen kadın, iffetsizliğinde ileri giderse, kocası tedavisine çalışmadan hemen bırakır Öldüren bile çıkar
Peygamber efendimiz, erkeğin avret yerinin diz ile göbek arası, kadının ise, yüz ve iki elinden başka bütün bedeninin avret olduğunu bildirmiştir Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Avret yerini açmak büyük günahtır) [Hakim]

(Avret yerini açana, başkasının avret yerine bakana Allah lanet etsin!) [Beyheki]

Kur'an-ı kerimde ise mealen buyuruldu ki:
(Mümin kadınlara söyle: [Yabancı erkeklere bakmaktan] sakınsınlar, ırzlarını korusunlar, [el, yüz gibi] görünen kısmı hariç, ziynetlerini [Saç ve gerdan gibi ziynet takılan yerleri] göstermesinler, başörtülerini yakalarına kadar [saç, kulak ve gerdanlarını] örtsünler!) [Nur 31]

Ahzab suresinde de, Allah’tan korkan kadınların, yabancı erkeklerle konuşmak durumunda kalınca, kötü niyetli erkeklerin tahrikine sebep olmamaları için, yumuşak konuşmamaları emrediliyor Sesten tahrik olan erkek, açık kadına bakınca tahrik olmaz mı?

Artık dileyen Allahü teâlânın emrine uyar, dileyen de nefsine ve şeytana uyar



bazıları redetsede mantıgıma uymuyor dese de kuran-ı kerımde ortunmeyle ılgılı ayetler vardıranlayamadıgım bızler bu konuyla ılgılı Yuce Mevlanın Yuce Yaradanın ayetlerınden ornek vererrk cevaplıyoruz ama dıger arkadaslar sadece dusuncelrını mantık olarak kavrayamadıklarından bahsedıyorlararkadaslar bu kufre hasa Allah-u Tealaya karsı gunah olmuyor mubu ayetler kuranı kerımde varamentunun asaslarından bırıde kuran-ı kerıme tam manasıyal ınanmak degıl mı bakın amelı karıstrmıyırum o kulla Allah-u Tealanın arasındadıryapıyorsunuz yada yapmıyorsunuz dıye yargılamak bana dusmez elbettekı ama sırf mantıgıma uymuyor dıye dusnursek ozaman hersey bırbırıne gırermısal soruyorum allah,melek,seytan bu gıbı sıfatlar soyuttur ve asla gozle gorulemezelerzaten manevıyatta gozlerımız kor degılmıdırpeygamber efendımız Dini aklı ile ölçen kadar zararlı kimse yoktur demıstır
Ehl-i sünnet âlimleri buyuruyor ki:
Nakil yolu ile anlaşılan, yani Peygamberlerin söyledikleri şeyleri, akıl ile araştırmaya uğraşmak, düz yolda güç giden, yüklü bir arabayı, yokuşa çıkarmak için zorlamaya benzer Yokuşa doğru at, kamçılanırsa, çabalaya çabalaya, ya yıkılıp canı çıkar, yahut, alışmış olduğu düz yola kavuşmak için sağa sola ve geriye kıvrılarak arabayı yıkar ve eşyalar harap olur Akıl da, yürüyemediği, anlayamadığı ahiret bilgilerini çözmeye zorlanırsa, ya yıkılıp insan aklını kaçırır veya bunları alışmış olduğu, dünya işlerine benzetmeye kalkışarak, yanılır, aldanır ve herkesi aldatır Akıl, his kuvveti ile anlaşılabilen veya hissedilenlere benzeyen ve onlara bağlılıkları bulunan şeyleri birbirleri ile ölçerek, iyilerini kötülerinden ayırmaya yarayan, bir miyardır, bir alettir Böyle şeylere bağlılıkları olmayan varlıklara eremeyeceğinden, şaşırıp kalır O halde, Peygamberlerin bildirdikleri şeylere, akla danışmaksızın inanmaktan başka çare yoktur

İslamiyette aklın ermediği şeyler çoktur Fakat, akla uymayan bir şey yoktur Ahiret bilgileri ve Allah (cc)ü teâlânın beğenip beğenmediği şeyler ve Ona ibadet şekilleri, eğer aklın çerçevesi içinde olsalardı ve akıl ile doğru olarak, bilinebilselerdi, binlerce Peygamberin gönderilmesine lüzum kalmazdı İnsanlar, dünya ve ahiret saadetini kendileri görebilir, bulabilirdi ve Allah (cc)ü teâlâ, hâşâ Peygamberleri boş yere ve lüzumsuz göndermiş olurdu Hiçbir akıl, ahiret bilgilerini bulamayacağı, çözemeyeceği içindir ki, Allah (cc)ü teâlâ, her asırda dünyanın her tarafına, Peygamber göndermiş ve en son ve kıyamete kadar değiştirmemek üzere ve bütün dünyaya, Peygamber olarak, Muhammed (sav) aleyhisselamı göndermiştir Bütün Peygamberler, akıl ile bulunacak dünya işlerine dokunmayıp, yalnız bunları araştırmak, bulup faydalanmak için çalışmayı emir ve teşvik buyurmuş, kendileri dünya işlerinden herbirinin, insanları ebedi saadete ve felakete nasıl sürükleyebileceklerini anlatmış ve Allah (cc)ü teâlânın beğendiği ve beğenmediği şeyleri açık olarak bildirmişlerdir

Allah (cc)ü teâlâ, insanı yaratınca, ona hakkı batıldan, iyiyi kötüden, faydalıyı zararlıdan ayırabilmesi için aklı verdi Akıl bir ölçü aletidir Allah (cc)ü teâlâya ait bilgilerde ölçü olmaz Mahluklara ait bilgilerde ölçü olur Akıl, insandan insana değiştiği için, bazı insanlar mahluklara ait bilgilerde isabet ettiği halde, bazıları yanılabilir Acaba insan, bir yol gösterici, bir kılavuz olmadan aklı ile Allah (cc)ın bildirdiği doğru yolu bulabilir miydi? Tarih incelenirse, insanların kendi başlarına gittiklerinde, hep yanlış yollara saptıkları görulur bu yaızda ımanın dıger esaslarından bahsedıyro ama konumuzla da ılgısı vardırallahu tealanın var olan ayetlerını mantıgıma uymuyor dıye hurafe olarak adlandırısak cok buyuk gunaha gırmıs oluruzAkıl çok şeyi anlar Fakat her şeyi anlayamaz Anlaması da kusursuz, tam değildir Çok şeyleri, Peygamberler bildirdikten sonra anlamaktadır Akıl, dünya işlerinde bile çok kere yanılmaktadır Böyle olduğunu bilmeyen yoktur Din bilgilerini, böyle bir akıl ile tartmaya kalkışmak doğru olamaz Din bilgilerini akıl ile inceleyip, akla uygun olup olmamasına kalkışmak, aklın hiç yanılmaz olduğuna güvenmek olur ve Peygamberlik makamına inanmamak olurHer işte ve hele dini işlerde akla güvenilemez Din işleri, akıl üzerine kurulamaz Çünkü akıl, bir kararda kalmaz Herkesin aklı, birbirine uymadığı gibi, bir adamın, selim olmayan aklı da, bazen doğruyu bulur, bazen da yanılır ve yanılması daha çok olur En akıllı denilen kimse, din işlerinde değil, mütehassıs olduğu dünya işlerinde bile, çok hata eder Çok yanılan bir akla nasıl güvenilebilir? Devamlı, sonsuz olan ahiret işlerinde, nasıl olur da, akla uyulur?Önemli olan da bu ya emre uymak akla uymak degil Seytan da aklina uydu emre uymadi ve sapitti insanin da düsecegi hata bu iste Allah (cc) bizleri hataya düsmekten korusun hepnızden allah razı olsun benım gorusum bu katılmayanlara herzamn saygım sonsuz

__________________
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.