08-02-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Ahmed Raûfî
AHMED RAÛFÎ
İstanbul'da yetişen evliyânın büyüklerinden ve seyyiddir 1653 (H 1063) senesinde İstanbul'da doğdu
Seyyid Ahmed Efendi, asrının büyük âlimlerinden aklî ve naklî ilimleri öğrendi İlim tahsîlini tamamladıktan sonra, Üsküdar Kapı Ağası Medresesi müderrisliğine tâyin edildi Bu sırada tutulduğu bir hâl, onu mürşid-i kâmil aramaya sevketti Selâmsız semtindeki bir dergâhın şeyhi olan Ali Efendi ile karşılaşıp, ona talebe oldu Ali Efendiden tasavvuf yolunun edebini öğrendikten sonra, Doğancılar'da Koca Sinan Paşa Câmii yakınında bulunan evinde talebe yetiştirmeye başladı Sultan Üçüncü Osman kendisini sık sık ziyâret edip duâsını alırdı Yetiştirdiği talebelerden bâzıları; Hafız Muhammed Efendi, Şeyh İsmâil Efendi, Şeyh Kirişçi, Şeyh Arabî İsmâil, Şeyh HasanHalîfe ve Şeyh Süleymân Halîfe'dir
1757 (H 1171) senesinde Üsküdar'da vefât etti ve Koca Sinan Paşa Câmii bahçesine defn edildi
Seyyid Ahmed Efendi Halvetiyye yolunun büyüklerindendir İlim ve irfân bakımından pek yüksekti Şöhretten çok sakınır, uzleti çok severdi Raûfî mahlası ile şiir ve ilâhîler yazan Ahmed Raûfî'nin Kurret-ül-Uyûn isimli bir eseri ve bir dîvânı vardır Dîvânı basılmıştır
YA HAYIR SÖYLE YÂHUT SUS!
Ahmed Raûfî, sohbetlerinde büyüklerden nakille buyururdu ki:
Câbir radıyallahü anhın bildirdiği hadîs-i şerîfte buyruldu ki: "Zikrin en fazîletlisi lâ ilâhe illallahdır " Bâzı âlimler, en fazîletli zikrin Lâ ilâhe illallah olduğunu gösteren Kur'ân-ı kerîmden yetmiş âyet-i kerîme bildirdiler Çünkü bu mübârek sözde Allahü teâlânın birliği, ilâhlığın Allahü teâlâya mahsus olduğu, O'ndan başkasının ilâh olamayacağı isbat edilmektedir Îmân, bunun mânâsına inanmakla olur Bu husûsiyetler, başka kelimelerde ve başka zikirlerde yoktur Ebü'l-Fadl Cevherî şöyle bildirir: Cennet ehli Cennet'e girdiklerinde, Cennet nehirlerinin, ağaçlarının ve Cennet içindeki şeylerin hepsinin, lâ ilâhe illallah dediklerini işitirler Onların bâzısı bâzısına, bu kelimeden biz dünyâda iken gâfildik, derler Mûsâ aleyhisselâm; "Yâ Rabbî! Bana bir kelime öğret ki, seni onunla anayım, yâhut onunla sana duâ edeyim " dedi Allahü teâlâ; "Ey Mûsâ! Lâ ilâhe illallah de " buyurdu Mûsâ aleyhisselâm; "Yâ Rabbî! Bu kelimeyi bütün kulların söylüyor Ben bana mahsus bir şey istiyorum " dedi Allahü teâlâ; "Ey Mûsâ! Yedi kat gökler, yedi kat yerler, bir kefeye konsa, lâ ilâhe illallah mübârek sözü bir kefeye konsa bu daha ağır gelir " buyurdu
Çok konuşmasını, lüzumsuz söz söylemesini sevmezdi Bu hususla ilgili olarak şunları naklederdi:
Peygamber efendimiz buyurdu ki: "Susmak hikmettir Onu yapan azdır Hikmet insanı cehâletten ve sefâhatten koruyan faydalı bir şeydir " İmâm-ı Gazâlî; "Susmaya yapış Zarûret mikdârı hâriç " buyurdu Ebû Bekr kendisini konuşmaktan men etmesi için ağzına taş koyardı Dilin tehlikesi büyüktür Âfeti çoktur Susmakla bunlardan kurtulunur Denilmiştir ki: "Dilin kendisi küçüktür Fakat yaptığı cürmü büyüktür ve çoktur " Lokman Hakim oğluna dedi ki: "Konuşmak gümüş ise susmak altındır " Hadîs-i şerîfte; "Allahü teâlâya ve âhiret gününe inanan ya hayır söylesin yâhut sussun " buyruldu
1) Sefînet-ül-Evliyâ; c 5, s 59
2) Osmanlı Müellifleri; c 1, s 76
3) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c 17, s 213
4) Mecâlis (Süleymâniye Kütüphânesi, Halet Efendi Kısmı No: 294)
|
|
|