Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ahmedi, ticânî

Ahmed-İ Ticânî

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ahmed-İ Ticânî




AHMED-İ TİCÂNÎ

Tîcâniyye tarîkatının (yolunun) kurucusu İsmi, Ahmed bin Muhtâr, künyesi, Ebü'l-Abbâs'dır 1737 (H1150) senesinde Cezâyir'in güneyinde Ayn-ı Mâdî denilen yerde doğdu Seyyiddir Peygamber efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem mübârek soyundandır Dedelerinden Seyyid Muhammed, Ayn-ı Mâdî'ye yerleşip, Berberî kabîlelerinden biri olan Tîcânlılardan bir kadınla evlenmişti Bu soydan geldiği için Ebü'l-Abbas Ahmed'e Ticânî denildi Ahmed Ticânî 1815 (H1230)'de Fas'da vefât etti Kabri buradadır Soyu, oğulları Muhammed Kebîr ve Muhammed Habîb ile devam etti Mâlikî mezhebindeydi

Dindâr bir âile ocağında yetişen Ahmed Ticânî'ye, Allahü teâlâ, parlak bir zekâ, zihin açıklığı ve din gayreti ihsân etti Yedi yaşında Kur'ân-ı kerîmi ezberledi Yirmi yaşına varmadan dînî ve edebî ilimleri öğrendi Peygamber efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem mübârek işlerini ve sözlerini içerisinde toplayan Sahîh-i Buhârî ve Sahîh-i Müslim ile Malîkî mezhebine ait din bilgilerini anlatan Muhtasar adındaki fıkıh kitabını ezberledi

Yirmi yaşına gelince ihlâsa (herşeyi Allah rızası için yapma) kavuşma yollarını öğreten tasavvufa meyletti Bu arada, talebelere ders okutur, sorulan suallere doyurucu cevaplar verirdi İlimde olduğu gibi ibâdetlerde, Allahü teâlânın beğendiği işleri yapmakta, O'nu anıp, hatırlamakta da pek gayretli idi Genç yaşta yüksek hallere ulaşma nîmetine kavuştu

Sonra, âlim ve velîlerle görüşüp, onlardan istifâde için pek çok yolculuk yaptı Görüştüğü kimseler kendisine ileride büyük derecelere kavuşacağını müjdelediler Önce; Ebû Muhammed Tayyîb bin Muhammed, Ahmed Sakîlî ile Muhammed Zebîbî Vâncelî ile karşılaştı Muhammed Zebîbî Vâncelî'nin onu gördüğünde ilk sözü; "Sen ilerde yüksek bir mertebeye kavuşursun" oldu Abdullah bin Arabî; "Allahü teâlâ senin elinden tutar" buyurup, bu sözünü üç defa tekrarladı Ebü'l-Abbâs Ahmed Tavvâş ise, halveti (yalnızlığı), zikri, (Allahü teâlâyı anmayı, hatırlamayı) tavsiye etti "Sabret, kalp gözün açılır" dedi Bilâhare Sahrâ denilen yere gelip, beş sene kaldı Sonra Tilmsân'a geçti Tefsîr ve hadîs dersleri verdi Bu sırada bütün himmet ve gayreti, Allahü teâlâ ile beraber olmak, dâimâ O'nu anıp, hâtırlamak, O'ndan başkasını unutmak oldu Bu sebeble insanlardan ve onların arasına karışmaktan uzak durdu Sonra hacca gitmek Resûlullah efendimizi sallallahü aleyhi ve sellem ziyaret etmek niyeti ile yola çıktı Cezâyir yakınlarında Ezvâvâ denilen yere gelince, Ebû Abdullah Muhammed bin Abdurrahmân Ezherî'nin adını duydu Gidip onunla görüştü Ondan Halvetiyye tarîkatının yolunu öğrendi Zikirler, tenhâda, insanlardan uzak ve yalnız yapıldığı için bu tarîkata Halvetiyye denmiştir Allahü teâlânın yedi ism-i şerîfini usûlüne göre söylemek, kalb temizliği, "La ilâhe illallah" sözünü dilden düşürmemek, devamlı Allahü teâlâyı hatırlamak, O'ndan başkasını gönlünden çıkarmak, bu tarikatın temel husûsiyetlerindendir

Yolculuğa devâm eden Ahmed Ticânî önceden ismini duyduğu Şeyh Mahmûd-i Kürdî ile görüşmek üzere gemiyle Mısır'a geldi Gelir gelmez ilk işi o zâtı bulmak oldu Şeyh Mahmûd-ı Kürdî onu görünce; "Sen Allahü teâlânın indinde sevilen birisin" buyurdu Ahmed-i Ticânî; "Bunu nereden biliyorsun?" diye sordu "Allahü teâlânın bildirmesi ile" cevâbını verdi

Bir müddet onun yanında kalıp, hac için Mısır'dan ayrıldı Vedâlaşırken Şeyh Mahmûd-ı Kürdî ona hayır duâda bulundu Mekke-i mükerremeye varınca buradaki büyükleri aradı Ebü'l-Abbas bin Ahmed bin Abdullah isimli mübârek bir zâtın varlığını öğrendi Ancak bu zât mânevî bir işârete dayanarak kimse ile görüşmüyordu Bu yüzden onunla bizzât görüşemedi Kalben ona teveccüh edip (yönelip) mânen istifâde etti Pek çok sırlara kavuştu Hattâ hizmetçisi vâsıtasıyla mektuplaşırlardı Ebü'l-Abbâs Ahmed bin Abdullah, Ahmed Ticânî'nin ilerde yüksek derecelere kavuşacağını müjdeledi "Sen benim ilmimin, sırlarımın, kavuştuğum nûrlarımın vârisisin" dedi Hizmetçi bunları duyunca üzüldü ve; "On sekiz senedir sana hizmet ediyorum Sen ise, mağribden gelen birini vâris ediniyorsun" dedi Ahmed bin Abdullah hazretleri hizmetçisine; "Eğer bu benim isteğimle olsaydı, ondan evvel kendi evlâdımı bundan faydalandırırdım" dedi Zilhiccenin onunda vefât edeceğini söyledi Dediği gibi oldu

Ahmed Ticânî hac ibâdetini tamamlayınca, Medîne-i münevvereye gitti Peygamber efendimizin kabr-i şerîfini ziyâret etti Ahmed Ticânî hazretleri Medîne-i münevvereye gelince, burada evliyânın büyüklerinden Mustafa Bekrî'nin talebesi Semmân diye tanınan Muhammed bin Abdülkerîm ile görüştü Teberrüken onun derslerinde ve sohbetlerinde bulunup, istifâde etti Ziyâretten sonra, hac kâfilesi ile Mısır'a döndü Şeyh Mahmûd-ı Kürdî'nin yanında bir müddet kaldı Şeyh Mahmûd-ı Kürdî onun ilminin biraz daha gelişmesi için, müşkil (zor) meseleleri sorup, ondan bunların çözülmesini istedi Bu sûretle ilimde yüksek bir dereceye ulaştı Hocası, Halvetiyye yolu üzere insanları terbiye ve irşâd etmesine izin verdiyse de o buna cesâret edemedi Büyük velî Mevlânâ İdrîs'i ziyâret için 1777 (H1191) senesinde Fas şehrine gitmek üzere yola çıktı Bu sırada Vecde şehrine uğradı Orada Ali Harzim bin Arabî ile tanıştı Ona ileride kendisi ile görüşeceğine işâret eden unutmuş olduğu bir rüyâsını hatırlattı Fas'a varınca Mevlânâ İdrîs'i ziyâret etti Bir müddet daha Fas'da kalıp, onu ziyâret için yanına gidip geldi

Bundan sonra Tunus'a ve bilâhare Tilmsan'a geçti Burada sekiz sene kaldı İnsanlara Allahü teâlânın emir ve yasaklarını anlattı Bir çok yerleri dolaştıktan sonra, Sem'un köyünde yerleşti Burada halvete girerek insanlardan uzak durdu ve kimse ile görüşmedi Devamlı zikir ve ibâdetle meşgul oldu Mânevî perdeler kalkıp, yüksek derecelere kavuştu Mübârek ceddi (dedesi) Resûlullah'ı sallallahü aleyhi ve sellem uyanık iken, baş gözü ile gördü Peygamber efendimiz ona görünüp çeşitli zikirler öğretti Sonunda Resûlullah ona; "İnsanları irşâd et Onlardan uzak durma Bu sûretle vâdolunduğun yüksek mertebeye ulaşırsın" buyurdu Resûlullah efendimizin izni ve emri olduğu için insanları irşâd ve terbiyeye başladı Tasavvufun esâsını teşkil eden tövbe (günahlardan pişmanlık), zühd, (dünyâya rağbet etmeme), sabr, şükr, havf (Allahü teâlânın azabından korkma), recâ, (Allahü teâlâdan rahmetini ümit etme), tevekkül (Allahü teâlâya güvenme), rızâ (Allahü teâlâdan gelen her şeyden hoşnûd olma), muhabbet (Allahü teâlâyı sevme ve her an Allahü teâlâyı hatırlayıp, O'ndan başkasını unutup gönlünden çıkarma) demek olan fenâfillah mertebelerine kavuştu

Ahmed Ticânî bilâhare bulunduğu köyden 1213 senesinde Fas'a gitti Fas Sultânı onu çok iyi karşıladı Kendisine bir ev tahsis etti Fakat, kalbi bu ev hakkında huzurlu değildi İçinde bir tereddüd vardı Bu sebeple orada kalmayı kabûl etmedi Sultan bunun farkına varıp, onu bu hususta rahatlatacak şeyler söyledi Nihâyet Ahmed Ticânî o eve yerleşti Birkaç gün sonra yakınlarına; "Bu eve Resûlullah efendimiz sallallahü aleyhi ve sellemin izni ile yerleştim Fakat bana bir şey yerine getirmemi emretti" dedi Yakınlarından birisi Resûlullah'ın ona evin kirâsı mikdarı bir şeyi fakirlere tasadduk etmesini (vermesini) emrettiğini anlatmıştır Bundan dolayı Ahmed Ticânî hazretleri her ayın sonunda evin kirâsı kıymetinde ekmeği, fakirlere verirdi Vefâtına kadar buna devâm etti

Ahmed Ticânî hazretlerinin talebelerine ve sevenlerine nasihat edeceği, onları terbiye ile meşgul olacağı bir zâviyesi (dergâhı) olmamıştı Bu işi bâzan evinde bâzan câmilerden birinde yapardı Bir gün Resûlullah efendimiz kendisine görünerek bir zâviye inşâ etmesini, bunun için kendisine güzel, helâl bir arâzi seçmesini emretti Ahmed Ticânî hazretleri yine Peygamber efendimizin işâreti ile bugün Fas'ta Büleyde diye bilinen Derdâs mıntıkasında bir yeri seçti ve burayı helâlinden kendi malı ile satın aldı Bu arsa Akvemâ oğullarına ait harâbe bir yerdi Kimse oraya yalnız giremezdi Güvenilir kimselerden nakledildiğine göre, bâzan oradan bir kalabalığın zikir sesleri gelirdi Fas meczûblarının (velîlerinin) çoğu buraya uğrardı Zâviye yapılmadan önceFas'ın Lehbî ismindeki meşhûr meczûbu, bu harabeye gelir, kulağını kapısına koyar oradan geçenlere; "Buraya gelin, zikr seslerini dinleyin" derdi Ahmed Ticânî hazretleri daha sonra bu arsanın çevresindeki yerleri de satın aldı Resûlullah efendimiz, Ahmed Ticânî'ye orası için; "Burası benim mekânımdır" buyurdu

Ahmed Ticânî (rahmetullahi aleyh) zâviyenin inşâsına başlayacağı zaman, hasedçiler hep birlikte, zâviyenin yapılmasına karşı çıktılar Durum sultana ulaştı Sultan, Ahmed Ticânî'nin çok kerâmetlerine şâhid olduğu için zâviyenin yapılmasını emretti Bunun için Ahmed Ticânî'ye bir mikdâr yardım ve başka lâzım olabilecek şeyler de gönderdi Ahmed Ticânî belki bizden daha muhtaç olanlar vardır diye bunları ona geri gönderdi Onlara verilmesini istedi Sultan; "Yanındaki talebelerine dağıtırsın" deyince; "Hamdolsun hepsinin durumları iyidir" buyurdu Sultan; "Zâviyeye harcarsın" dediğinde; "Zâviye, Allahü teâlânın yardımı ile ayakta durucudur" buyurdu Fakat o sırada kimse bu sözün mânâsını anlamadı Zâviyenin işlerini yürüten talebeleri, sultandan gelen malın bu sefer de geri çevrilmesinden çekindiler Ahmed Ticânî hazretlerinin haberi olmadan gelen yardımı sultanın adamından alıp, onunla abdesthâne yaptılar İnşâat tamamlanınca, sultandan gelen para ile yapılan abdesthânenin yıkıldığı, zâviyenin diğer kısımlarının ise ayakta durduğu görüldü O zaman bu sözün mânâsı anlaşılmış oldu

Ahmed Ticânî hazretleri, bu zâviyede insanlara din bilgilerini Allahü teâlânın rızâsını kazanma yollarını öğretti Allahü teâlânın kendisine ihsân ettiği ilimler ve feyzlerden herkesi faydalandırdı Peygamber efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem sünnetine uymakta, dinden olmayıp, sonradan giren bid'atlerden sakınmakta, dünyevî alâkalardan kurtulmakta pek gayretli olduğu gibi, insanları da bu hususda teşvik etti

Ahmed Ticânî hazretlerinin Mûsâ ismindeki talebesi sohbet esnâsında çok suâl sorardı Muhammed Selâlî ismindeki zât ise ona bu sebeple darılırdı Birgün Ahmed Ticânî hazretleri ikisini de yanına çağırdı Geldiklerinde Muhammed Selâli'ye; "Mûsâ'ya karışma O ne yaparsa yapsın ben onu severim" buyurdu

Ahmed Ticânî hazretleri Halvetiyye tarîkatına göre insanları terbiye ve irşâd etti Bu irşâd kendine mahsus olduğundan Halvetiyye'nin Ticânîye kolu ortaya çıktı ve bu tarîkatın Afrika'da İslâmiyet'in yayılmasına büyük hizmeti oldu

Ahmed Ticânî hazretleri Fas'ta uzun müddet kaldıktan sonra çoluk çocuğu ile beraber Şam'a yerleşmeye karar vermişti Faslılara bu haber ağır geldi Sanki içerlerinde ciğerleri parçalanıyordu Bütün hazırlıklar tamam olup sadece yola çıkmak kalmıştı Faslılar, Ahmed Ticânî hazretlerinin aralarında kalması için Resûlullah efendimizin rûhâniyetinden yardım istediler Peygamber efendimizin muvâfakatı ile Şam'a gitmekten vazgeçince halk çok sevindi

1230 yılında 80 yaşındaydı Bereketli ömrünün son anlarına gelmişti Gece boyunca; "Allah Allah! Bir nûr kalbimi yaktı" sözünü tekrarladı Sabaha yakın yanında bulunanlara dönüp; "İşte Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem halîfeleri ile beraber geldi, hepiniz kalkınız" buyurdu Birkaç kişi hâriç diğerleri çıktılar Bir müddet sonra rûhunu teslim etti

Ahmet Ticânî hazretleri beyaz tenli nûrânî yüzlü, gür sesli, susması çok, tebessümü hoş, sözü, sohbeti tatlı, heybet, vakar, hayâ, firâset ve kerâmet sâhibiydi Allahü teâlânın izni ile kısa zamanda uzak mesâfelere giderdi Gizli şeyler kendisine mâlum olurdu Şeyh İbrâhim Reyyâhî isminde bir zât Fas'a geldiğinde, ilk önce Ahmed Ticânî hazretlerini ziyâret için evine gitti Kapıyı çaldığında, hizmetçi çıkıp; "Sen Tunuslu İbrâhim Reyyâhî misin?" dedi O; "Evet" deyince, hizmetçi; "Ahmed Ticânî hazretleri geleceğini söylemişti Buyrun, girin" dedi İbrâhim Reyyâhî içeri girince, odada başkalarının da olduklarını gördü Sonra ona bir bardak süt ikrâm edildi Hepsini içdikten sonra Ahmed Ticânî hazretleri oraya geldi ve ona, hocası Şeyh Sâlih Kevvâş'ın vefât ettiğini, kendisinin de onun cenâzesinde bulunduğunu haber verdi

Cenâzesinde Fas âlimleri, eşrafı ve devlet ileri gelenleri de hazır bulundu Cenâze namazını, Müftü Muhammed bin İbrâhim kıldırdı

Büyük âlimler Ahmed Ticânî hazretlerini medh u senâ etmişlerdir

Mağrib âlimlerinden Câfer bin İdris Kettânî: "Büyük kutb gavs-ı rabbânî, vasıfları yüksek, halleri garib, evliyâlık derecesi büyüktür"

Muhammed bin Câfer Fârîsî: "Nihâyete varmış velî, şerîatle hakîkatı bir araya getiren kâmil (olgun) rehber"

Yûsuf-i Nebhânî: "Ârif denilen evliyânın önderidir Zikirlerini ve virdlerini uyanık iken Peygamber efendimizden alan büyüklerindendir" demiştir

1) Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c1, s349
2) Târih-ul-Halef; c2, s38
3) Esmâ-ül-Müellifîn; c1, s183
4) El-A'lâm; c1, s248
5) Mu'cem-ül-Müellifîn; c2, s143
6) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; s1077
7) Kıyâmet ve Âhiret; s82
8) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c17, s331
9) Gâyet-ül-Emânî fî Sîreti Seyyidî Ahmed et-Ticânî; (Muhammed bin Hasan Sânî, Beyrut, Tarihsiz)
10) Cevâhir-ul-Mesnî (Ali Harezm, Kâhire, 1348)
11) The Tijaniyye (Jamil Abu'n-Nasr, Londra, 1965)
12) The Sufi Orders in İslâm; s107

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.