Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
acemi, habibi

Habîb-İ Acemî

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Habîb-İ Acemî




HABÎB-İ ACEMÎ

Evliyânın büyüklerinden Aslen Acem'dir (İranlıdır) Künyesi, Ebû Muhammed'dir 738 (H120)'de vefât etti Vefât târihi hakkında başka rivâyetler de vardır Habîb-iAcemî hazretleri, hazret-i Hasan-ı Basrî, hazret-i İbn-i Sîrîn, hazret-i Bekir binAbdullah el-Müzenî, hazret-i Ebî Temîme el-Huceymî gibi büyüklerle sohbet etti İlim öğrenip hadîs rivâyet etti Hazret-i Süleymân et-Teymî, hazret-i Hammâd bin Seleme, hazret-i Mutemir bin Süleymân, hazret-i Osman binHeysem gibi büyükler kendisinden hadîs-i şerîf rivâyet ettiler

Önceleri çok zengindi Fâizle para verirdiHer gün borç tahsîl etmeye çıkardı Para olarak borcunu tahsîl edemediği zaman, ayak kirâsı alır, onunla da o günün rızkını temin ederdi Bir gün borç tahsîl etmeye gitti Aradığı şahsı evinde bulamadı Borçlunun hanımı; "Sana verilecek bir şeyim yoktur Sâdece bir koyun kellesi var İstersen onu vereyim" dedi Habîb-i Acemî teklifi kabûl etti Onu evine götürdü Hanımına; "Bunu pişir de yiyelim" dedi Hanımı; "Evde odun ve ekmek yok" dedi

Habîb-i Acemî aynı usûlle odun ve ekmek alıp geldi Hanımı yemeği pişirip önüne koydu Tam yemeği yiyeceği sırada, kapıya birisi geldi "Allah rızâsı için bir sadaka" dediHabîb dilenciye; "Bunca zamandan beri sana o kadar şey veriyoruz Sen zengin olmadın, ama biz fakir oluyoruz" diyerek yüzüne kapıyı kapadı O kimse mahzun olarak gitti Habîb-i Acemî, geri sofraya geldiğinde kabın içindeki yemeğin kan hâline dönmüş olduğunu gördü O anda kalbinde bir değişiklik hissetti Yerinde duramadı Bir Cumâ günü Hasan-ı Basrî'nin evinin yolunu tuttu Yolda giderken, oyun oynayan çocuklarHabîb-i Acemî'yi görünce birbirlerine; "Kaçın kaçın, fâiz yiyen Habîb geliyor Ayağından kalkan toz bize gelir de, biz de onun gibi bedbaht oluruz!" dediler

Çocukların bu sözleri kendisine çok ağır geldi Hasan-ıBasrî hazretlerinin meclisine gelip elini öptü Allahü teâlânın, sonsuz olan lütfu ve ihsânı ile tövbe-i nasûh eyledi ve onun talebelerinden oldu Önceki yaptıklarına çok pişman oldu Allahü teâlâya şöyle münâcatta bulundu: "YâRabbî! Ben çok günahkârım Fakat senin magfiretin sonsuzdur Beni affet Senin her şeye gücün yeter Kudretin sonsuzdur Dilediğini yaparsın Sen öyle büyüksün ki, benim dermanım ancak sendedir Ben ancak sana sığınırım Yâ Rabbî! Fermanına boyun eğdim ve sana teslim oldum Beni affet!"

Oradan ayrılıp evine dönerken kendisine borcu olanlar onu görüp alacaklarını ister endişesiyle kaçmak istediler Bu durumu görünce; "Kaçmayın! Bugün benim sizden kaçmam lazımdır" buyurduYolda giderken yine oyun oynayan çocukların yanından geçiyordu Çocuklar kendisini görünce birbirlerine; "Kaçın, kaçın! Tövbekâr Habîb geliyor Üzerine bizden toz bulaşmasın Bulaşırsa cenâb-ı Hakk'a âsî oluruz" dediler Çocukların bu sözleri üzerine çok duygulandı, yüreği sızladı ve; "Yâ Rabbî! Bir tövbemle ismimi iyilerden eyledin" diye şükretti

Habîb-i Acemî hazretleri, şehrin her tarafına tellâllar çıkararak; "Her kimin Habîb'e borcu varsa, bundan vazgeçti Aldığı fâizleri de geri dağıtacaktır!" diye îlân ettirdi Servetinin hepsini fakirlere dağıttı Günün birinde bir kimse geldi Dağıtacak malı kalmadığından, üzerindeki gömleği gelen kimseye verdi

Sonra Fırat Nehrinin kenarında bir kulübe yapıp orada ibâdetle meşgûl oldu Gündüz Hasan-ı Basrî'nin sohbetinde bulunup, gece ibâdet ederdi Hasan-ı Basrî hazretlerinin sözleri kalbine öyle tesir ederdi ki, kendinden geçmiş olarak dinlerdi

Ne zaman yanında Kur'ân-ı kerîm okunsa inleyerek ağlardı "Sen Acemsin Fârisî konuşursun Arabî bilmediğin halde bu ağlaman hangi sebeptendir!" diye sorduklarında; "Evet, lisanım Acemîdir Lâkin kalbim Arabîdir" buyururdu Daha sonra Arabî lisânını öğrendi Çok fasih (açık) Arabî konuşurduKendisi, Terviye günü Basra'da, Arefe günü Arafat'ta görülürdü Bir gün dervişlerden biri; "Habîb-iAcemî, Acem olduğu halde, Arabî bilmediği halde acaba bu çok yüksek mertebeye nasıl kavuştu?" diye kalbinden geçirdi O anda hafiften bir ses "Evet o Acemîdir Lakin Habîb (sevgili) ve âşıktır" diyordu

Habîb-i Acemî hazretlerine; "Allahü teâlânın rızâsı hangi şeydedir?" diye sordular "İçinde nifak tozu bulunmayan kalpte" buyurdu

Hasan-ı Basrî, Dicle Nehri kenarında gemi bekliyordu O sırada Habîb-i Acemî oraya geldi ve; "Ne bekliyorsun?" dedi O da; "Gemiye bineceğim, onu bekliyorum" dedi Habîb-i Acemî; "Gemiye ne hâcet, suyun üzerinden yürüyerek geçiniz" buyurunca Hasan-ıBasrî; "Suyun üzerinde gitmeye sebep gemidir Biz sebeplere yapışarak hareket ederiz Onun için gemiyi bekleyeceğiz" dedi Habîb-i Acemî; "Siz, yakîn mertebesine ulaşmamışsınız" diyerek, su üzerinde yürüyerek karşıya geçti Derecesi, kendisinden çok büyük olan Hasan-ı Basrî ise; "Sen de, ilm-ül yakîn derecesine kavuşamamışsın" dedi ve geminin gelmesini bekledi

Horasanlı bir kimse, Basra'da yerleşmek için, Horasan'daki evini 10000 dirheme satıp, hanımı ile berâber Basra'ya geldi Hacca gidecekti Basra'da, bu on bin dirhemi kime emânet edebilirim? diye sorduHabîb-i Acemî hazretlerini gösterdiler Horasanlı zât Habîb-i Acemî'ye geldi ve şöyle dedi: "Ben hanımımla berâber hacca gidiyorum Bu on bin dirhem ile burada (Basra'da) bir ev almak istiyorum Münâsip bir ev bulursanız, bu para ile alırsınız"

Horasanlı böyle dedikten sonra hanımı ile beraber Mekke'ye doğru yoluna devam etti Bu sırada Basra'da kıtlık meydana geldi Habîb-i Acemî dostlarıyla istişâre edip, bu parayla gıdâ maddesi almaya ve muhtaçlara dağıtmaya karar verdi Bâzıları; "O kimse bu parayı, kendisine bir ev satın almanız için bırakmıştır" dedi Buyurdu ki: "Bu parayla aldığım gıdâ maddelerini tasadduk ederim sonra, o kimse için, azîz ve celîl olan Rabbimden, Cennet'te bir köşk satın alırım Eğer Horasanlı bu duruma râzı olursa ne âlâ, yok râzı olmazsa paralarını geri veririm" Böylece paraları muhtâc olanlara yiyecek temin etmekte kullandı

Nihayet, Horasan'lı hacdan dönüp Habîb-i Acemî'ye geldi "Ben, on bin dirhemin sâhibiyim O para ile ev almış iseniz onu istiyorum Yok almamış iseniz bana paraları iâde edin ben kendim alayım" dedi Habîb-i Acemî hazretleri buyurdu ki: "Sana öyle bir köşk satın aldım ki, bahçesinde ağaçlar, meyveler, nehirler bulunmaktadır" Horasanlı hanımının yanına döndü ve; "Bizim için, sultanlara mahsus azamette ve güzellikte bir ev satın almış" dedi

İki-Üç gün sonra Habîb-i Acemî'nin yanına gelip, evi sorduHabîb-i Acemî hazretleri Horasanlıya, Basralıların çektikleri yiyecek sıkıntılarını, insanlara hizmet etmenin faydalarını, buna mukabil Cennet nîmetlerinin güzelliklerini münâsip bir lisanla anlattı ve sonra; "Senin için Rabbimden, Cennet'te bir köşk aldım ki, sofaları, nehirleri fevkâlâdedir" buyurdu

Horasanlı bunları dinledikten sonra tekrar hanımının yanına döndü Olanları anlattı Her ikisi de bu duruma çok sevindiler Adam, Habîb'in yanına gelip; "Bizim için satın aldığını kabûl ettik Lâkin bize bunun senedini de yazsanız" dedi Habîb-i Acemî; "Peki" buyurdu ve bir kâtip istedi Şöyle yazdırdı: "Bismillâhirrahmânirrahîm Bu, Ebû Muhammed Habîb-i Acemî'nin, azîz ve celîl olanRabbinden, şu Horasanlı için satın aldığının senedidir Habîb-i Acemî, bu kimse için Rabbinden on bin dirheme Cennet'te öyle bir ev satın aldı ki, o evin köşkleri, nehirleri, ağaçları, sofaları ve daha nice güzel sıfatları vardır Allahü teâlâ bu güzel evi bu Horasanlıya verecek, böylece Habîb'i on bin dirhem borçtan kurtaracaktır"

Horasanlı bu yazıyı alıp hanımının yanına döndü Böylece kırk gün daha yaşadı Nihâyet vefât ânı geldi Hanımına; "Beni yıkayıp kefenliyenlere bu yazıyı ver, kefenime koysunlar" diye vasiyet etti Adam vefât edince vasiyeti yerine getirildi ve defnedildi Sonra bu kimsenin kabrinin üstünde bir kâğıt buldular Kâğıtta bulunan yazılar parlıyordu ve şöyle yazılıydı:

"Ebû Muhammed Habîb-i Acemî'nin, Allahü teâlâdan şu Horasanlı için on bin dirheme satın aldığı köşkün beratıdır Şüphesiz ki Allahü teâlâ, Horasanlıya Habîb'in arzu ettiği köşkü verdi ve Habîb'i on bin dirhem borçtan kurtardı" Habîb-i Acemî mektubu alınca, hem okuyor, hem öpüyor, hem ağlıyor, hem de dostlarının bulunduğu yere doğru yürüyor ve; "Bu Rabbimden bana berâttır" diyordu

Hasan-ı Basrî hazretleri,Habîb-i Acemî hazretlerini çok sever ve ona çok iltifât ederdiHattâ bâzan meclisinde Habîb'in sohbet etmesini söyler, Habîb de emredildiği için sohbet ederdiBâzı kimseler bu durumu merâk ederler; "Siz burada bulunduğunuz halde, onun sohbet etmesini istemenizin hikmeti nedir?" diye suâl ederlerdi Hasan-ı Basrî hazretleri;"Habîb, kalbinden konuşur ve konuştuğunu insanların kalbine yerleştirir Ben onun için onu konuşturuyorum" buyururdu

Hanımı Umrete de sâlihâ bir kadındı Kendisi ile berâber ibâdete devâm ederdi Bâzan gece yarısı Habîb'i uyandırır; "Ey Efendim! Kalkınız Gece geçiyor, önünde uzun bir yol var, azığımız ise az Sâlihler kâfilesi gitti ve selâmete ulaştı Biz ise geri kaldık" der ve berâber ibâdet ederlerdi

Bir gün kapılarına bir fakir geldi O sırada hanımı, hamur yoğurmuş ve ekmek yapmak için komşudan ateş istemeye gitmişti Habîb gelen fakire; "Hamuru al!" buyurdu o fakir hamuru alıp gitti Habîb'in hanımı gelip hamuru sorunca; "Hamuru ekmek yapmaya götürdüler" buyurdu Biraz sonra bir kimse bir sepet dolusu ekmekle et getirdi Habîb'in hanımı ekmekle eti aldı ve; "Hamurlar ne çabuk ekmek oldu?" diye hayretini bildirdi

Habîb-i Acemî buyurdu ki:

Kıyâmet günü Allahü teâlâ bana; "Ey Habîb! Şeytanın vesvesesinden uzak olarak, bir gün namaz kıldın mı? Bir gün oruç tuttun mu? Bir rekat olsun namaz kıldın mı? Bir tesbih çektin mi?" diye sorarsa; "Evet yâ Rabbî" demeye gücüm yetmez "Evet yâ Rabbî" demeye yüzüm olmaz, böyle bir söz diyemem

Bir kimse beş vakit namazından birini kılmasa ve hangisini kılmadığını bilmese ne yapması îcâb eder?" diye suâl edildiğinde; "Bu gibilerin kalbi Hak'tan gâfildir Cezâ olarak beş vakit namazın hepsini kazâ etmelidir

Boş oturmayınız Çünkü ölüm peşinizdedir

Zâhirî ilimler kâlden (sözden), bâtınî bilgiler ise hâlden başka bir şey değildir

İŞİNİ ARTIRSIN

Bir gün hanımı, nafakalarının bittiğini, ev için erzâk lâzım olduğunu bildirdi Habîb-i Acemî bir şey demeyip sustu Sabahleyin; "Çalışmaya gidiyorum" diyerek evden çıktı Kulübesine gidip ibâdetle meşgûl oldu Akşam eve gelince hanımına: "Öyle bir zâtın işinde çalışıyorum ki gâyet cömerttir O zâtın kereminden utandım da bir şey isteyemedim On günde bir ücret vereceğini söylüyorlar On gün sabret On günlük olunca kendisi verecektir" dedi Onuncu gün olduğunda, kulubesinde öğle namazını kıldıktan sonra, "Bu akşam hâtuna ne söyleyeyim" diye düşünüyordu

Tam bu sırada Habîb-i Acemî'nin hânesine beyaz elbiseli kimseler geldi Birisinin sırtında un çuvalı, birisinin sırtında yüzülmüş koyun, birisinin sırtında, içinde yağ, bal, baharat, vb eşyâların bulunduğu bir tulum ve birisinin elinde, içinde 300 gümüş bulunan bir kese vardı Habîb'in hânesinin kapısını çaldılar Hâtun kapıyı araladı Gelenler ellerindekilerini bıraktılar ve; "Bunları, efendinizin çalıştığı yerin sâhibi gönderdi Eğer, Habîb işini artırırsa biz de ücretini artırırız diye söyledi" deyip gittiler

Habîb-i Acemî, akşam mahzun ve mahcûb bir şekilde evine döndüDaha eve girmeden, içeriden tâze ekmek ve yemek kokuları geldi Hanımı kendisini karşıladı ve şöyle söyledi: "Efendi! Kime çalışıyorsan, hakîkaten o çok iyi bir kimseymiş, ikrâm ve ihsân sâhibi bir zâtmış Bugün öğle vaktinde şunları göndermiş Ayrıca, Habîb'e söyle, eğer işini artırırsa biz de ücretini artırırız, diye haber göndermiş" Bunun üzerine Habîb, hayretle; "Allah Allah, on gün çalıştım Bana bu ihsânlarda bulundu Demek daha çok çalışırsam kim bilir neler verecek" dedi ve kendini tamâmen Hak teâlâya ibâdete verdi Böylece Allahü teâlâya ibâdet edip, Hasan-ı Basrî hazretlerinin kalplere tesir eden sohbetleri ile yükselerek duâsı makbûl büyük zâtlardan oldu Edebi ve anlayışı fevkalâde olup, ilm-i siyâseti çok iyi bilirdi

ÜÇ YÜZ DİRHEM ALACAK

Bir gün bir kimse, Habîb-i Acemî hazretlerine gelip; "Sende üç yüz dirhem alacağım vardır" dedi Habîb; "Ben hatırlayamadım Nerede, ne zaman borcum oldu?" buyurdu O kimse; "Ben de bilmiyorum Fakat benim sende üç yüz dirhem alacağım vardır" dedi Habîb, o kimseye; "Bugün gidin de yarın gelin" buyurdu

Gece olunca, abdest alıp iki rekat namaz kıldı ve namazdan sonra şöyle duâ etti: "Yâ Rabbî! Eğer o kimse doğru söylüyorsa, borcumu ona ödememde bana yardım et Şâyet yalan söylüyorsa sen bilirsin" Sabah olunca o kimsenin, bir tarafının felç olduğunu gördüler Habîb o kimseye; "Sana ne oldu?" diye sordu O kimse, "Tövbe ettim, tövbe ettim Ben sizden alacağım olmadığı halde üç yüz dirhem istedim Bunun için bana bu hastalık geldi Ben tövbe ettim" dedi Habîb; "Peki niçin böyle yaptın?" dedi O kimse "Kendi kendime; "Habîb Allahü teâlâdan ve kullardan çok utanır Ben bu parayı istersem bana verir" dedim

Habîb-i Acemî merhametinin çokluğundan o kimseye acıdı ve; "Yâ Rabbî! Doğru söylüyorsa ona şifâ ihsân eyle" diye duâ ettiAllahü teâlâ o kimseye şifâ verdi ve hiç felç olmamış gibi ayağa kalktı

1) Müjdeci Mektuplar; c1, s216
2) Tam İlmihâl Seâdet-iEbediyye (49 Baskı); s1079
3) Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c1, s387
4) Hilyet-ül-Evliyâ; c6, s149
5) Risâle-i Kuşeyrî; s379, 687, 720
6) Tehzîb-üt-Tehzîb; c2, s189
7) Tezkiret-ül-Evliyâ; s33
8) Keşf-ul-Mahcûb; s208
9) Min-A'lâm-il-Ârifîn; s91
10) İslâm ÂlimleriAnsiklopedisi; c2, s184

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.