Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ebülberekat, emevi, hakkari

Ebü'l-Berekât Emevî Hakkârî

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ebü'l-Berekât Emevî Hakkârî




EBÜ'L-BEREKÂT EMEVÎ HAKKÂRÎ

Irak ve Doğu Anadolu'da yaşayan büyük velîlerden İsmi Sahr olup babasınınki de Sahr'dır Künyesi Ebü'l-Berekât'tır Hocası, Adiy bin Müsâfir'in kardeşinin oğludur Emevî ve Hakkârî nisbet edildi Aslen Lübnan'da Ba'lebek yakınlarında Beyt-i Fâr beldesinde doğdu On üçüncü asrın sonlarında Hakkâri'de vefât etti Amcasının inşâ ettirdiği ve kendisinin ders verdiği zâviyeye defnedildi

Her ferdi, Allah aşkıyla yanıp tutuşan bir âilenin evlâdı olan Ebü'l-Berekât Emevî hazretleri, küçük yaşta yüksek ilim sâhibi âlimlerin meclislerine devâm etti Gençliğinin baharında ilimle doldu Kalbi Allah aşkı ile yandı Tasavvufta en üstün makamlar, ilimde yüksek dereceler sâhibi, Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinin halîfelerinden olan amcası Adiy bin Müsâfir, o sırada Hakkâri civârında bıkıp usanmadan insanları Allah yoluna çağırmaktaydı Ona olan sevgisi, Ebü'l-Berekât hazretlerinin ana ve babasını, akrabâ ve yakınlarını bırakıp, Hakkâri gibi dağlık ve sert kış şartlarına sâhip bir memlekete gitmesine sebeb oldu O, orada amcasının elinde kısa zamanda yüksek makamlara ulaştı Üstünlükleri dillere destan oldu Sevgisi gönüllerde yeşermeye, Allah aşkı ile terennüm ettiği şiirler dillerde dolaşmaya başladı Üstâdı ve amcası Adiy bin Müsâfir hazretleri onun için; "Ebü'l-Berekât gerçek bir velîdir" buyurup, Hakkâri dağlarındaki talebelerinin yetiştirilmesi ile vazîfelendirdi

Doğu evliyâsının birçokları ile görüştü Yüce makamlara, üstün ahlâk ve davranışlara sâhib oldu Allahü teâlâya yakın olmaktan bahsedilince, sözü o alır, vilâyetin üstünlük ve hükümleri onun dilinden dinlenirdi O, Allahü teâlânın ölü kalpleri diriltmek, karanlık gönülleri aydınlatmak, hikmetli sözleri söylemek, Allah adamlarını yetiştirmekle vazîfelendirdiği bir mübârek kimseydi O, zühd ve takvâda eşsiz, dünyâya kıymet vermez, Allahü teâlânın rızâsına muhâlif hiçbir söz ve harekette bulunmazdı Tevâzu ve kerâmetler sâhibi, akıl ve zekâda üstün bir kimse idi O, değil haram ve şüphelilerin yanından geçmek, helâlden kullandığı şeylerin hesâbını nasıl vereceğini düşünürdü Mübahları, yaşamak için zarûrî olduğu mikdârda kullanırdı

Amcası Şerefüddîn Adiy bin Müsâfir'in vefâtından sonra, ondan aldığı ilim ve feyzi insanlara yayan Ebü'l-Berekât Emevî hazretleri, birçok talebe yetiştirdi Doğu evliyâ ve ulemâsının birçoğu onun ilim ve feyzlerinden istifâde etti Sâlih kimseler, gelip onun meclisinde bulundular Onun yetiştirdiği evliyâdan biri de, oğlu Ebü'l-Mefâhir Adiy bin Ebi'l-Berekât hazretleriydi

Dostlarından Ebü'l-Feth Nasr bin Rıdvân anlatır: "Bir ilkbahar günü Ebü'l-Berekât Hakkârî, talebeleri ve birçok Allah dostu da olduğu hâlde, zâviyeden çıkıp dağa doğru tırmandılar İçlerinden biri, "Bugün canımız ne kadar da nar istiyor Acı tatlı farketmez" dedi Daha sözünü bitirmeye fırsat kalmadan, etraftaki meşe ağaçları narla doldu Ebü'l-Berekât hazretleri, narları toplayıp yemelerini söyledi Toplayıp yediler Sonra zâviyeye döndüler Bir saat sonra hocalarından ayrılan bir grup talebe biraz önce nar yedikleri yere gittiler Ağaçlarda narın eseri bile yoktu"

Talebelerinden Nasrullah bin Ali Humeydî, bir gün yüksekçe bir dağın tepesine yakın bir yerinde yürüyordu Ebü'l-Berekât hazretleri de dağın eteğinde oturuyordu Birden bir rüzgâr çıktı Nasrullah bin Ali'yi rüzgâr önüne katıp, dengesini kaybettirdi Yuvarlanmaya başladı Ebü'l-Berekât hazretleri rüzgârın dinmesi için duâ etti O anda rüzgâr dindi ve Nasrullah da bulunduğu vaziyette kıpırdayamadan durdu Ebü'l-Berekât hazretleri rüzgâra emredip, Nasrullah'ı aldığı yere bırakmasını söyledi Allahü teâlânın izni ile rüzgâr onun bu emrini hemen yerine getirdi

Ebü'l-Berekât Emevî buyurdu ki:

"Muhabbet sarhoşluğu ile mest olan bir kimse, ancak mahbûbunu, sevdiğini görmekle ayılabilir"

"Muhabbetin esâsı üç şeydedir Bunlar; vefâ, edeb, mürüvvettir"

"Vefâ; kalbin, ezeliyetin nûru ile ünsiyet yakınlık peyda edip, Allahtan başkasına muhabbeti bırakarak, O'na yakîninde ısrârlı olmasıdır

"Edeb; kulun, Allahü teâlâya karşı vazifelerini, vakitlerini nasıl ayarlayacağını, kendini O'ndan uzaklaştıran şeylerden nasıl korunacağını bilmesidir"

"Mürüvvet ise; Allahü teâlâdan başka hiçbir şeyi hatırlamayan kalble zikre devâm etmek, sözlerinde ve işlerinde Allahü teâlânın emrine uymak, içte ve dışta Allah'tan başka her şeyden uzak durmak, kendisine bir sermâye olan vaktini iyi değerlendirmekten ibârettir"

Bir kulda bu üç haslet; vefâ, edeb ve mürüvvet bulunursa, Allahü teâlâya yakîn olmanın tadını tatmış olur Onun gönlüne O'ndan ayrı kalmanın korkusundan bir kor düşmüş olur O'na kavuşmak ateşiyle yanmaktan kurtulamaz

İSTEDİĞİN BİR ŞEY VAR MI?

Ebü'l-Fadl Meâli bin Temîmî Mûsulî anlatır: "Yedi sene Ebü'l-Berekât hazretlerine hizmet ettim Bir gün yemek yedikten sonra elini yıkıyor, ben de su döküyordum Bana, "İstediğin bir şey var mı?" diye buyurunca; "Evet, duânız bereketiyle Kur'ân-ı kerîmi ezberlemek isterim" dedim O da; "Allahü teâlâ sana kolaylık versin, her uzağı yakın etsin Kur'ân-ı kerîmi ezberlemekte yardımcın olsun" diye duâ etti Ondan sonra Kur'ân-ı kerîmi kısa zamanda hıfzettim Allahü teâlâ onun duâsı bereketiyle, bana uzak olan yerleri yakın, güç olan şeyleri de kolay eyledi"

İSTEK BÖYLE OLUR

Âriflerden Cârullah Ebû Hafs Ömer bin Muhammed Magribî anlatır: "Ebü'l-Berekât bin Sahr hazretlerinin tasarrufları açık, kerâmetleri çok, devamlı Allahü teâlâ ile berâber, halka karşı çok merhametli, insanları kırmayan bir hâli vardı Bu hâller onun huyu olmuştu Bir gün Laliş köyündeki zâviyesinde, sohbetiyle şereflenmekteyim Yufka içinde, kızarmış koyun eti yemek hatırımdan geçti Çok geçmeden bir arslan ağzında dürülmüş yufka ekmekle kapıdan girdi Ebü'l-Berekât hazretlerine doğru yürüdü Ebü'l-Berekât hazretleri beni gösterince; Arslan getirip ekmeği benim önüme koyup gitti Ekmeğin içinde kızarmış koyun eti vardı O sırada yukarıdan bir adam indi Onun inmesi ve ekmeği görmesiyle, benim biraz önceki et yeme arzum tamâmen kayboldu Ona ikrâm ettik Hepsini yedi Ebü'l-Berekât hazretleriyle bir müddet sohbet ettikten sonra, geldiği gibi gitti Ebü'l-Berekât hazretleri bana, "Yâ Ömer! İstek dediğin bu adamın arzusu gibi olur Onun isteği öyle şiddetlidir ki, başkalarının isteğini yok eder ve arzu ettiği anda onu yapması gerekir Şu anda o, tâ Çin'e gitti" buyurdu

1) Kalâid-ül-Cevâhir; s109
2) Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c1, s253
3) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c6, s178

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.