Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
burhaneddin, muhakkık, tirmizi

Burhâneddîn Muhakkık Tirmizî

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Burhâneddîn Muhakkık Tirmizî




BURHÂNEDDÎN MUHAKKIK TİRMİZÎ

Anadolu velîlerinden Hazret-i Hüseyin'in torunlarından olup, seyyiddir Kıymetli düşünceler ve hoş hâller sâhibi olduğu için, Seyyid-i Sırdân denmekle meşhûr olmuştur Nisbesi Hüseynî'dir 1165 (H561) senesinde Tirmiz'de doğdu İlk tahsîlini babasının yanında yaptı İlim öğrenme arzusunun fazlalığından dolayı Belh'e giderek Sultân-ül-Ulemâ Behâeddîn Veled hazretlerine talebe oldu On iki yıl hocasının hizmetinde bulundu Bu zaman zarfında bütün ilimleri öğrendi ve mânevî yüksek derecelere kavuştu Hocası, oğlu Mevlânâ Celâleddîn'in terbiyesini ona havâle etti Seyyid Burhâneddîn, Mevlânâ'nın lalası ve atabeği olmakla meşhûr oldu Daha sonra Allahü teâlânın aşkı ile uzun süre dağlarda tek başına yaşadı Nefsinin istek ve arzularını yapmamakla çok riyâzet çekti On iki günde bir yemek yerdi Bir gün seher vakti gayb âleminden; "Bugünden îtibâren riyâzeti bırak" diyen bir ses geldi Bunun üzerine Seyyid Burhâneddîn; "Peygamber efendimizi bütün insanlara gönderen Allahü teâlâya yemin ederim ki, cenâb-ı Hakk'ın cemâlinin tecellîleri ile şereflenmeden mücâhedeyi bırakmam" dedi Allahü teâlâdan bütün isteklerine kavuştu Bu sırada Sultân-ül-Ulemâ Behâeddîn Veled, âilesiyle birlikte Anadolu'ya göç etti Riyâzetini tamamlayıp, hocasını ziyâret için Belh'e geldiğinde, onun Anadolu'ya hicret ettiğini öğrenince Tirmiz'e yerleşti

Seyyid Burhâneddîn bir gün Tirmiz'de âlimler ile oturmuş sohbet ediyordu Birden; "Eyvâh! Üstâdım gitti Âlimlerin sultanı efendim vefât etti Bizi terkederek bekâ âlemine göç eyledi" diyerek ağlamaya başladı Hâlbuki, hocasının bulunduğu yer ile kendisi arasında binlerce kilometrelik mesâfe vardı Hocasının vefât ettiğini kalp gözüyle anlamıştı Hocasının vefâtından sonra, günlerini gâyet mahzûn ve dertli olarak geçirdi Bir gece rüyâsında hocasını gördü Hocası ona; "Burhâneddîn! Benim Celâleddîn Muhammed'imi nasıl yalnız bıraktın? Bu hâl, lalalık ve atabeklik vazîfene yakışmaz" buyurdu O da bu işâret üzerine; "Hocamın oğlu Celâleddîn Muhammed yalnız kalmıştır ve beni beklemektedir Anadolu diyârına gitmek, onun hizmetinde bulunmak ve hocamın bana bıraktığı bu ilmi ona teslim etmek bizzat bana farz olmuştur" diyerek yola çıktı Tirmiz'deki âlimler bu büyük velînin gitmesine çok üzüldüler Bir sene yolculuktan sonra Konya'ya gelebildi

Mevlânâ da, babasının vefâtından dolayı fevkalâde hüzünlü ve kederli olduğundan hem biraz teselli bulmak ve hem de ilim tahsîlini devâm ettirebilmek niyetiyle Karaman'a kayınpederinin yanına gitmişti Mevlânâ'nın ilim öğrenmek husûsunda pek gayretli olduğunu, daha çocuk iken büyük bir âlim ve velî olacağını anlayan Seyyid Burhâneddîn, mübârek hocasının emri olduğu için, onunla berâber olmayı arzu ediyordu Mevlânâ'nın; ilim, irfân ve velîlik yolunda yükselip yetişmesi için, Karaman'a mektup yazarak Konya'ya gelmesini istedi Mevlânâ mektubu alınca, merhum babasının bu çok kıymetli talebesinin kendisiyle meşgûl olmak, kendisini yetiştirmek üzere Konya'da bulunmasına pek fazla sevinip derhâl yola çıktı Konya'ya geldi Hemen Seyyid Burhâneddîn'i ziyâret etti Birbirleriyle kucaklaştılar Sonra Mevlânâ Celâleddîn, lalası Seyyid Burhâneddîn'in sorduğu bütün sorulara cevap verdi Seyyid Burhâneddîn ona birçok iltifatta bulunduktan sonra; "Din ve dünyâ ilimlerinde bir hayli ilerlemişsin Fakat baban hem dünyâ hem de âhiret ilimlerini tamamladı Bundan sonra senin de tasavvuf ilmini öğrenmeni istiyorum Bu, peygamberlerin ve velîlerin ilmidir Bu ilmi babandan öğrendim Sen de benden al da babanın hakîkî vârisi ol!" buyurdu

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî büyük bir aşk ve şevk ile bu yüksek zâtın derslerine devâm etti Seyyid Burhâneddîn hazretleri, hem mübârek hocasının yâdigârı ve hem de ilim öğrenmekteki gayret ve istîdâdı pekçok olan bu kıymetli talebesinin mânevî terbiye ile yetişmesi için çok gayret gösterdi Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî tahsîlini tamamlayıp, zâhirî ve bâtınî ilimlerde kemâle geldikten ve maddî mânevî olgunluklara, tasavvufta çok yüksek derecelere kavuştuktan sonra, Burhâneddîn Muhakkık Konya'dan ayrılıp Kayseri'ye gitmeye karar verince, Mevlânâ, ayrılığa tahammül edemeyeceğini bildirerek, gitmemesi için çok ısrâr etti Fakat Seyyid hazretleri bunda kararlı idi Mevlânâ, bu kadar ısrârına sebebin ne olduğunu suâl edince; "Öyle anlıyorum ki, yakında buraya Şems-i Tebrizî gelecek Senin bundan sonraki yükselmen, onun vâsıtasıyla olacak Sen artık ona havâle olundun Onun şefkat kanatları altında aşamadığın engelleri aşar, daha yüksek mânevî hâllere kavuşursun O seni, tasavvufun en mahrem noktalarına çeker Sen de ona aynı âlemi anlatırsın Bu şekilde birbirinizi tamamlar ve yeryüzünün en büyük iki dostu olursunuz Ben de Kayseri'ye gidip, ömrümün sonlarını orada geçiririm" buyurdu Mevlânâ, Kayseri'ye gitmeye kesin kararlı olan hocasını, hürmet ve edeple uğurladı Daha sonraki senelerde onu ziyâreti terk etmedi

Şeyh Selâhaddîn ismindeki bir zât da, Seyyid hazretlerinin önde gelen talebelerinden idi Seyyid Burhâneddîn; "Hâlimi Selâhaddîn'e, kâlimi yâni sözümü de Mevlânâ'ya verdim" buyurmuştur

Bağdât'taki evliyânın büyüklerinden olan Şihâbüddîn-i Sühreverdî hazretleri Anadolu'ya geldiği zaman, Seyyid Burhâneddîn hazretlerini ziyâret etti Huzûruna vardığında, ona hürmeten yanına tam yaklaşmadı ve biraz uzakta, karşısına oturdu Aralarında hiç konuşma olmadı Daha sonra, talebeleri Şihâbüddîn hazretlerine bu hâlin hikmetini suâl ettiklerinde; "Hakîkatler âleminin ehli önünde, kalp lisânı lâzımdır Konuşma lisânına ne hâcet var?" buyurdu "Onu (Seyyid Burhâneddîn'i) nasıl buldunuz?" diye suâl ettiklerinde ise; "O, hakîkat ve mârifet deryâsının çok usta bir dalgıcı, mânâlar âleminin parlayan bir yıldızı ve gizli sırların kaynağı olan yüksek bir zâttır" buyurdu

Seyyid Burhâneddîn birgün çarşıda giderken, kaftanının eteği, bir tarafa hafif eğilmiş idi Bunu gören bir genç, dalga geçmek maksadıyla; "Hey derviş! Bu ne biçim kaftandır?" dedi O da; "Kaftana ne olmuş? Nesi var kaftanın?" deyince, genç; "Ne olacak Eğrilmiş" dedi Gencin dalga geçtiği, kendisiyle alay ettiğini anlayan Seyyid Burhâneddîn ona; "Bu mühim değil, sen benim kaftanın eğriliğine bakacağına, kendi ağzının eğriliği ile meşgûl olsan daha iyi edersin" buyurdu Genç, tam bu sırada ağzının eğrildiğini hissetti Sanki felç olmuş gibi oldu Hatâsını anlayıp, derhâl Seyyid'in huzûruna koştu Kendisinden özür dileyip affını istedi Seyyid Burhâneddîn, gencin özrünü kabûl edip ağzına şefkatle bakınca, gencin ağzı düzeldi Eskisinden iyi oldu Yâni ağzı, maddî ve mânevî bakımdan düzeldi

Kayseri'de bir gün, yol kenarında Allahü teâlânın muhabbetiyle kendinden geçmiş hâlde bulunurken, Moğol askerlerinden birisi, atını bunun üzerine sürüp kılıç çekti "Hey kimsin? Necisin?" dedi Askere karşı; "Allahü teâlânın huzûrunda bulunan birine böyle söylemen uygun mu?" diye cevap verdi Asker bunun heybetinden ve bu sözlerinden çok müteessir oldu Derhâl atından indi Kendisinden özür dileyip gitti

Zamânında bulunan evliyânın büyüklerinden ve önde gelenlerinden olan Seyyid Burhâneddîn Muhakkık, devamlı Allahü teâlâya ibâdet ve tâat ile meşgûl olur, bir an O'ndan gâfil bulunmazdı

Dâimâ riyâzet ve mücâhede eder, nefsin arzularını yapmaz, nefsin istemediği, ona zor gelen şeyleri yapardı On beş gün ağzına lokma koymadığı zamanlar olurdu "Karnınız aç olsun! Bunun için de çok oruç tutunuz! Çünkü oruç, hikmet hazînelerinin anahtarıdır Oruç tutmak, kalp gözünün açılmasına, kalbin rikkate gelmesine sebeb olur Ayrıca oruçlunun duâsı, Allahü teâlâ indinde makbûldür" buyururdu Nefsinin isteklerini yapmamak için, kapıda köpekler için hazırlanan yemek artıklarının yanına gider, nefsine karşı; "Ey nefs, bana istediklerini yaptırıp, emrin altına almak mı istiyorsun? Arzunun yerine gelmesini istiyorsan, önce yemek artıklarını yemen lâzım Ya ye veya beni bu hâlimle kabûl et!" diyerek nefsiyle mücâdele ederdi Böylece nefsinin isteklerini hiç yapmaz, onu rûhuna köle ederdi

Vefât târihi kesin olarak belli olmayıp, 1240 (H638) senesinden sonra vefât ettiği bâzı kaynaklarda bildirilmektedir Selçuklu vezîri Sâhip Şemseddîn, Şeyh Burhâneddîn'in kabrinin üzerine türbe yaptırdı Ancak birkaç gün sonra türbenin yıkıldığı görüldü Tekrar yapıldı ise de, yine yıkıldı Bir gece rüyâsında Seyyid Burhâneddîn'i gördü Seyyid Burhâneddîn ona; "Benim üzerime türbe yapmayınız" dedi Seyyid Burhâneddîn'in vefât ettiği, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'ye 40 gün sonra bildirildi Mevlânâ hazretleri, hocasının vefâtını haber alır almaz, derhâl yola çıkıp Kayseri'ye geldi Hocasının kabri başında Kur'ân-ı kerîm okuyup, mübârek rûhuna hediye etti Seyyid hazretlerinin kitaplarını Mevlânâ'ya teslim ettiler Bu kitaplar arasında kendisinin hazırladığı Makâlât isimli eseri de vardı

Seyyid Burhâneddîn hazretlerinin türbesi bugünkü şekliyle 1892'de Ankara Vâlisi Âbidîn Paşa'nın yardımlarıyla yapılmıştır

Burhâneddîn Tirmizî buyurdu ki:

"Hased, nefis köpeğinin sıfatıdır Çünkü o, dünyâ leşinin başında durmaktadır"

"İlmiyle amel etmeyen âlim, itâatte bulunmayan bilgisizden beterdir Hiç olmazsa ilmi olmayan; "Bilseydim böyle bir iş yapmazdım" der"

"Kötülük etmeyen temiz bir kimseye iftirâda bulunmak, göklerden de ağır bir suçtur"

"Bedeniniz mezara girmeden, nefsinizin şerrinden emin olmayın"

Talebelerine şöyle nasihat ederdi: "Eğer Allahü teâlâya tâatta bulunamazsanız, hiç olmazsa oruç tutun Karnınızı aç tutmaya ve acı çekmeğe önem verin Çünkü oruç tutmaktan daha iyi bir tâat yoktur Peygamber ve velîlerin kalplerinden hikmet pınarları, açlık ve oruç bereketi ile fışkırmıştır Allahü teâlâya ulaştıracak oruçtan daha iyi bir binek yoktur Oruç ehlinin duâlarına karşılık verilir ve kabûl edilir Orucun Allahü teâlâ katında büyük değer ve önemi vardır Oruç, hikmet hazînelerinin anahtarıdır Bir kimse bütün kulluk vazîfelerini yerine getirse, fakat mîdesini doldursa hiç bir yere ulaşamaz Orucu gereğince tutsa, başka kulluk vazîfelerinde kusur olsa bile, yine bir yere erişir Oruca yavaş yavaş alışmak gerekir ki, sıhhate ziyan gelmesin, insanı işten alıkoymasın"

BENİ BAĞIŞLA

Seyyid Burhâneddîn hazretleri, bir gün gusl abdesti aldı Hizmetçisine; "Ecel şerbeti bir bardağa konulmuş bana verilmek üzeredir Beni yıkamaları için sıcak su hazırla Dışarıya çık, "Seyyid Burhâneddîn vefât etti!" diye seslen ki, cenâzemde hazır bulunsunlar" dedi Sonra içeri girip iki rekat namaz kıldı Sonra Allahü teâlâya niyâza başladı: "Ey hâzır ve nâzır olan Allah'ım!Bana bir emânet verdin Nihâyet o emâneti benden geri alacaksın" dedi ve; "İnşâallah beni sabredenlerden bulacaksın" (Sâffât sûresi: 102) meâlindeki âyet-i kerîmeyi okudu Bundan sonra; "Yâ Rabbî! Seni ve Resûlünü çok seviyorum, sana kavuşmak arzum son haddine ulaştı Beni bu sevgime ve arzuma bağışla Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah" dedi ve rûhunu teslim etti

Bu sırada hizmetçi dışarıda insanlara haber vermişti Bu haber kulaktan kulağa duyularak, hemen etrâfa yayıldı Kayseri bir anda ana-baba gününe döndü Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'ye haber gönderildi Burhâneddîn Muhakkık hazretleri, yıkanıp kefenlendi Defin işleri hâlledildi

MÂDEMKİ TÖVBE ETTİN

Seyyid Burhâneddîn Konya'ya gelirken, yolda, Horasan ile Irak arasında bulunan Beyâbân isimli kasabaya uğradı Bunu haber alan ahâli, onu karşılamak üzere yollara döküldü O beldede ilim sâhibi biri, insanların buna hürmet ve alâka gösterdiklerini çekemeyip, hased etti ve karşılamaya çıkmadı Seyyid Burhâneddîn bu beldede birkaç gün kaldı Bu günlerden birinde, hased eden o kimsenin bulunduğu mahalleye uğramıştı O kimse yanına gelip, önceki hâlini bildirdi Fakat pişmân olup tövbe ettiğini, özür dilediğini, artık çok sevdiğini söyledi Bunun üzerine Burhâneddîn Muhakkık; "Mâdemki, özür diledin Buna karşılık sana mühim bir haber vereyim Ramazan ayının üçüncü günü hamam yolunda seni öldürecekler Ramazan'ın üçüne kadar olan bu birkaç günlük zaman içinde, ölüm hazırlığı ile meşgûl ol" buyurdu O kimse bu söze çok hayret etti Hakîkaten bildirilen günde, bildirilen yerde, o âlim zât öldürüldü

1) Nesâyim-ül-Mehabbe; s297
2) Nefehât-ül-Üns Tercümesi; s515
3) Meşâhir-i Kayseri; s3
4) Risâle-i Sipehsâlâr
5) Menâkib-ül-Ârifîn; vr 22b-28b
6) Sevâkib-ül-Menâkıb; vr 12b-14b
7) Sefînet-ül-Evliyâ; c1, s298
8) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c9, s256

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.