Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
evzâî

Evzâî

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Evzâî




EVZÂÎ

Tebe-i tâbiînden meşhur fıkıh âlimi ve velîlerden İsmi, Abdurrahmân bin Amr bin Muhammed'dir Künyesi Ebû Amr'dır 707 (H88) senesinde Ba'lebek'te doğdu Şam'da yerleşip orada yaşadı 774 (H157)'te Beyrut'ta vefât etti Zamânın bir tânesi, asrının ilimde önderi idi Ömrünün sonlarına doğru Beyrut'a gitti Orada kendisine kâdılık teklif edilince kabul etmeyip, talebelere ders vermekle meşgul oldu Vefât ettiğinde birisi ilim sâhibi bir kimseye gidip; "Dün gece rüyâmda, Mağrib tarafından çıkıp, göğe doğru yükselen ve sonunda gökte kaybolan bir demet fesleğen gördüm" dedi Rüyâyı yorumlayan zât; "Rüyân doğrudur Evzâî hazretleri vefât etti" dedi Araştırdıklarında, o gece Evzâî hazretlerinin vefât ettiğini öğrendiler

Evzâî, Yemen'de bir yer veya Şam'ın Feradız kapısı dışında bir köydü Yemen'de bir kabîlenin adı olduğu da söylenmiştir Oraya bir ara gitmişti Onun için bu ismi aldı Edebiyatta, yazı ve güzel konuşmada çok kâbiliyetli olup, herkes tarafından beğenilir, takdir edilirdi Sâlih bin Yahyâ, Beyrut Târihi kitabında; "Evzâî'nin (raleyh) Şam'da çok îtibârı vardı Hattâ idârecilerden daha fazla hürmet ve îtibâr görüyordu Onun fıkha dâir Sünen ve Mes'eleler adında eserleri vardır Kendisine yetmiş bin mesele sorulup hepsine cevap verdiği söylenir Hakem bin Hişâm zamânına kadar, Endülüs'te, fetvâlar onun ictihâdı üzerine verilmiştir" Velîd bin Müslim; "İbâdet konusunda ondan daha çok ictihâd eden birini görmedim" demektedir

Şam ve Magrib (Fas, Tunus, Cezâyir) halkı, Mâlikî mezhebine mensûb olmadan önce Evzâî hazretlerinin mezhebinde idiler Mezhebi, Endülüs'e Emevîler'le girmiştir Mensupları kalmadığı için mezhebi daha sonra unutuldu Mezhebinin kayboluşu hicrî üçüncü asrın ortalarına rastlar

Atâ bin Ebî Kesir, Zührî, Muhammed bin İbrâhîm et-Teymî'den hadîs bildirdi Şû'be, İbn-i Mübârek, Yahyâ bin Hamza, Yahyâ el-Kettan, Ebû Âsım ve başkaları da ondan hadîs nakletmişlerdir

Zamânının en büyük âlimi ve en fazîletlisi idi Zühd ve takvâsı pek çok idi Dünyâya düşkün olmayıp haramlardan çok sakınırdı İbâdet etme konusunda çok gayretli idi Gecelerini, namaz kılmak, Kur'ân-ı kerîm okumak ve ağlamakla geçirdiği bildirilir

Ümeyye bin Yezîd bin Ebî Osman; "Evzâî, ibâdeti, verâyı, haramlardan sakınmayı, hakkı ve doğruyu söyleme özelliklerini kendisinde toplamıştı" der İbn-i Sa'd da onun için, "İlmi geniş, fıkıh bilgisi pek çok, fazla hadîs bilen, seçkin ve fazîletli, hadîs ilminde sika, güvenilir bir âlimdir" demiştir Ebû İshâk Fezârî şöyle demiştir: "Eğer bana seçme izni verselerdi, bu ümmet için Evzâî'nin mezhebini seçerdim Çünkü, o her yönüyle yetişmiş derin bir âlimdir O zamanki insanlar bir güçlükle karşılaştıkları zaman, ona koşarlardı" Muhammed bin Aclan da; "İnsanlara ondan daha çok nasîhat eden birini bilmiyorum" Halîfe Mansûr, Evzâî hazretlerine çok hürmet eder, onun nasîhatlarına kulak verirdi Beşir bin Velîd der ki: "Evzâî'yi gördüm, huşû'dan dolayı gözleri görmeyen biri gibi idi"

Velid bin Mezîd, "Annesinin himâyesinde fakir bir yetim olarak büyüdü, terbiye gördü O kadar edebliydi ki, sultanlar bile onda bulunan terbiye ile çocuklarını terbiye etmekten âcizdiler Ondan boş bir söz işitmedim O konuştuğunda, mutlaka dinleyenin ihtiyâcı ve ona gerekli şeyleri söylerdi Kahkaha ile güldüğünü hiç görmedim O, âhireti anlatmaya başlayınca ondan başka orada ağlamayan kalmazdı" demiştir

Evzâî bir gün İbrâhim Edhem ile karşılaştı Omuzunda bir mikdâr odun taşıyordu "Yâ İbrâhim! Bu yaptığın nedir? Dostların senin ihtiyâcını temin ederler" deyince; "Böyle söyleme Zîrâ helâl kazanç uğruna zorluklara katlanan kimseye Cennet vâcib olur, diye duyduğum için, kendi nafakamı kendim temin etmeye çalışıyorum" dedi

İmâm-ı Evzâî'nin hayâtı ve menkıbeleri Mehâsin-ül-Mesâî fî Menâkıb-il-Ebû Amr Evzâî adlı kitapta anlatılmıştır

Evzâî hazretleri buyurdular ki:

"Allahü teâlâ bir kavim için kötülük dilerse, onlara mücâdele kapısını açar, onları iş yapmaktan alıkoyar" Çoğu zaman kendi kendine; "Seni yaratan ne kadar yüce! Yağa benzer bir şey vermiş onunla görürsün Kemikle işitirsin Bir et parçası ile konuşursun" derdi

"Kul, dünyâdaki her ânından kıyâmette hesâb ve sorguya çekilecek Hem de gün gün, saat saat Bu durumda, Allahü teâlâyı anmadığı bir an karşısına çıkınca, pişman olur ve kendini parçalamak ister"

"Bizim, hayatlarına yetiştiğimiz insanlar şöyleydi: Gece uykusundan en erken uyanırlar, sabah namazını vaktinde kılarlar, sonra bir müddet âhiret işlerini, âkıbetlerinin (sonlarının) ne olacağını düşünürlerdi Bundan sonra kendilerini fıkıh (dînî bilgileri) öğrenmeye ve Kur'ân-ı kerîm okumaya verirlerdi"

"Bir din kardeşiyle karşılaşmak, maldan ve çoluk çocuktan daha hayırlıdır (iyidir)"

"Halkın bize verdiği her şeyi kabûl etseydik kıymetimiz kalmazdı"

"Resûlullah'tan sana bir hadîs-i şerîf ulaştığı zaman, ondan başkasını söyleme, onu değiştirme Çünkü, Resûlullah efendimiz Allahü teâlâdan aldığını bildirmektedir"

"Eshâb-ı kirâmda şu beş haslet (özellik) vardı: Cemâate devam, Resûlullah'ın sünnetine uymak, câmi yapmak, Kur'ân-ı kerîm okumak ve cihâd (İslâmiyeti yaymak) etmek"

"İbâdet maksadı dışında fıkıh öğrenenlere, şüphelilerle, haramları helâl göstermeye uğraşanlara yazıklar olsun"

Namazda huşûnun nasıl olacağını sordukları zaman, Evzâî hazretleri şöyle cevap verdi: "Gözleri aşağı düşürüp, önüne bakmak, yanlarını kabartıp, şişirmeyip alçaltmak ve bir de kalb yumuşaklığı, yâni üzüntülü bir vaziyette durmak Gösteriş olunca huşû gider"

Misâfire ikrâmın ne olduğunu soranlara, Evzâî hazretleri; "Güler yüz ve tatlı dildir" diye cevap verdi Evzâî hazretleri, Ömer bin Abdülazîz'in kendisine yazdığı bir mektuptan şöyle bildirir: "Ölümü çok hatırlıyan kimse dünyâya rağbet etmez Ağzından çıkan her sözün hesâba çekileceğini bilen az konuşur ve ancak lüzumlu sözleri söyler"

Yine buyurdu ki: "Süleymân aleyhisselâm oğluna; "Ey oğlum! Allahü teâlâdan kork! Çünkü Allahü teâlâdan korkmak, her şeyi yener" "Mümin az konuşur, çok iş yapar Münâfık, çok konuşur, az iş yapar"

"Sünnete uymakta sabırlı ol Daha önce yaşamış olan büyüklerin durduğu yerde dur Söylediklerini söyle, sakındıklarından sen de sakın Onların yoluna gir Îmân sözle, söz amelle, bunların üçü(îmân-söz-amel) ise ancak Peygamberimizin bildirdiklerine uygun ise doğrudur Büyüklerimiz, îmânı amelden, ameli de îmândan ayırmazlardı Îmân bunların hepsini içine alan bir isimdir Amel de îmânı doğrular Kim diliyle inandığını söyler, fakat, kalbiyle inanmaz, ameliyle de inancını ve sözünü doğrulamazsa, onun îmânı kabûl edilmez Âhirette zarara uğrıyanlardan olur"

ŞÜKREDİCİ OLMAYAYIM MI?

İmâm-ı Evzâî, Halîfe Câfer'e buyurdu ki: Cebrâil aleyhisselâm bir gün Peygamber efendimize gelmişti Resûlullah efendimiz, Cebrâil'e; "Yâ Cebrâil! Bana Cehennem'i anlat" buyurdu Cebrâil de; "Allahü teâlâ Cehennem'e emretti Bin sene iyice kırmızılaşıncaya kadar yandı Bundan sonra bin sene daha yandı Sapsarı oldu Bin sene daha yanıp, simsiyah oldu Onun için Cehennem koyu ve siyahtır Alevleri ve parçaları parlamaz; seni Peygamber olarak gönderen Allahü teâlâya yemin ederim ki, Cehennem elbiselerinden birisi, dünyâdakilere gösterilmiş olsaydı, hepsi ölürlerdi Eğer, Cehennem'in içecek kovalarından bir tânesi, dünyâ suyuna dökülmüş olsaydı, ondan tadan herkes ölürdü Eğer, Allahü teâlânın bildirdiği zincirden bir arşın, dünyâdaki dağlar üzerine konulsaydı, bütün dağlar erirdi Bir kimse Cehennem'e girip, çıksaydı, yeryüzündekiler onun kokusundan ölürlerdi" dedi Bunun üzerine Peygamber efendimiz ağladılar Resûlullah efendimiz ağlayınca, Cebrâil aleyhisselâm da ağladı ve; "Yâ Muhammed! Sen de mi ağlıyorsun, halbuki Allahü teâlâ seni günahdan muhâfaza eyledi" deyince, Resûlullah efendimiz; "Allahü teâlâya şükredici bir kul olmayayım mı?" buyurdu Resûlullah efendimiz ile Cebrâil aleyhisselâm ağlarlar iken, gökten bir ses; "Ya Muhammed, yâ Cebrâil! Şüphesiz Allahü teâla sizi, günâh işlemiyecek şekilde yarattı Onun için, yâ Muhammed! Allahü teâlâ seni bütün peygamberlerden üstün kıldı Yâ Cebrâil! Seni bütün gök meleklerinden üstün kıldı" dedi

"Ey müminlerin emîri! En üstün şey takvâdır Çünkü, kim, Allahü teâlâya itâat için şeref isterse, Allahü teâlâ onu yükseltir Kim de şerefi günâh işlemek için isterse, Allahü teâlâ onu alçaltır" Halîfenin yanından ayrılırken, halîfe ona hediyeler vermek istedi Fakat kabûl etmedi ve; "Benim ona ihtiyâcım yok Ben nasîhatı, dünyâlık karşılığında satmadım" buyurdu

1) Miftâh-us-Seâde; c1, s340, c2, s17,77,165,218,242
2) Meşâhir-i Eshâb-ı Güzîn; s177
3) El-A'lâm; c3, s320
4) Fihrist; s227
5) Vefeyât-ül-A'yân; c3, s127
6) Hilyet-ül-Evliyâ; c6, s135
7) Tehzîb-ül-Esmâ ve'l-Luga; c1, 298
8) Şezerât-üz-Zeheb; c2, s241
9) Tezkiret-ül-Huffâz; c1, s178
10) Tehzîb-üt-Tehzîb; c6, s238
11) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye (49 Baskı); s1075
12) Mu'cem-ül-Müellifîn; c5, s163
13) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c2, s175

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.