|  | İbn-İ Cevzî |  | 
|  08-02-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   İbn-İ CevzîİBN-İ CEVZÎ Tefsîr, hadîs, târih ve Hanbelî mezhebi fıkıh âlimi, büyük velî  Künyesi, Ebü'l-Ferec; ismi, Abdurrahmân; babasınınki Ali'dir  Nesebi hazret-i Ebû Bekr'e ulaşır  Ebü'l-Ferec, büyük dedesi Câfer-ül-Cevzî'ye âit "El-Cevzî" lakabından dolayı, "İbn-i Cevzî" diye meşhûr oldu  El-Kuraşî, Et-Teymî, El-Bekrî, El-Bağdâdî nisbeti de kendisine isnâd olunan sıfatlardandır  İbn-i Cevzî'yi, İbn-i Teymiyye'nin talebesi olan İbn-i Kayyim el-Cevziyye ile karıştırmamalıdır  İbn-i Kayyim 1292-1350 (H  691-751) târihleri arasında yaşamıştır  Aralarında bir buçuk asırlık bir zaman farkı vardır  Ayrıca îtikâd ve fikrî bakımdan farklı şahsiyetlerdir  Ebü'l-Ferec Ehl-i sünnet, diğeri ise aşırı görüşleri dolayısıyla Ehl-i sünnetin başına ciddî gâileler açmış bid'at ehli biridir  İbn-i Cevzî hazretlerinin doğum tarihi ihtilaflıdır  Kendisi bir yazısında şöyle demektedir: "Doğum tarihimi araştırmadım  Ancak, babam 1120 (H  514) senesinde vefât etmişti  Annem, babamın vefâtında benim üç yaşlarında olduğumu söyledi  " Bu açıklamayla İbn-i Cevzî'nin doğumu 1117 (H  511) senesi olmaktadır  İbn-i Cevzî Bağdât'ın Habîb Sokağında dünyâya geldi  Babası vefât ettiğinde, kendisi çok küçüktü  Ona annesi ve halası baktı  Beş yaşına basınca, halası, Ebü'l-Fadl bin Nâsır Mescidine götürdü  İbn-i Cevzî burada vâz dinlemeye başladı  Küçük yaşta Kur'ân-ı kerîmi ezberledi  Kendisi şöyle anlatır: "Hocam İbn-i Nâsır, beni küçüklüğümde birçok âlime götürdü  Onlardan ilim dinletti  Dinlediğim âlimlerin hepsinden bana icâzet (diploma) aldı  Hocalarımın büyüklüklerini bilen, onların hâllerine vâkıf olan arkadaşlarıma, hocalarımın herbirinden bir söz söyledim  Ders aldığım hocalarımın sayısı seksen yediydi  " Ebü'l-Ferec, Ebû Hâkim Nehrivânî'nin yanında yardımcıydı  İbn-üs-Senihal'in yaptırdığı medresede Ebû Hâkim, Ebü'l-Ferec'e fıkıh ve ferâiz okuttu  Bâb-ül-Özc'de Ebû Hâkim'in ders verdiği bir medrese vardı  Daha sonra Ebû Hâkim, bu medresede ders vermeyi tamâmen Ebü'l-Ferec'e bıraktı  Halîfe Müstadî, Ebü'l-Ferec'e çok hürmet ederdi  Ebü'l-Ferec halîfe için El-Mesbah-ül-Mudî' fî Devlet-il-Mustadî adlı eseri yazdı  Ayrıca En-Nasrü alâ Mısr adlı eseri de yazıp, halîfeye sundu  Bunun üzerine halîfe ona, Bâb-ı Bedr'de kendi huzûrunda vâz etmesi için, 1172 (H  568) senesinde izin verdi  Ayrıca pekçok hediye gönderdi  Ebü'l-Ferec, daha sonra Darb-i Dinâr'da bir medrese yaptırdı  Orada ilk dersi 1174 (H  570) senesinde verdi  Medresenin açıldığı ilk gün, çeşitli ilimlerden on dört ders verdiği bildirildi  Aynı sene kürsüde Kur'ân-ı kerîmi tefsîr etmesi son buldu  Binefşa'da bulunan medreseyi Ebû Câfer bin Sabbâg'dan teslim aldı  Vakıf defterine şöyle yazdı: "Burası İmâm-ı Ahmed bin Hanbel'in talebeleri için vakfedilmişti  Şimdi bana teslim edildi  " Medresede ders verdiği zaman, Kâdı'l-Kudât, Hacîb-ül-Bâb ve Bağdât fukahâsı hazır bulundu  Kendisine hilât giydirildi  Ebü'l-Ferec'in derslerini dinlemeye gelen halk, medresenin kapısında birikti  O da, üsûl ve fürû' hakkında birçok ders verdi  Anlatmasındaki güzellik, iknâ etme ve senetleri ortaya koymadaki üstünlüğü, bid'at ehli ve îtikâdı bozuk olanların kalplerine büyük bir üzüntü verdi  Bir ara Eshâb-ı kirâm düşmanlığı çoğaldı  Mahzen sâhibi (Hazîne bakanı) halîfeye mektup yazdı  Mektupta; "Eğer sen İbn-i Cevzî'den yardım istemezsen, Eshâb-ı kirâm düşmanlarıyla mücâdele edemezsin  " diye bildirdi  Halîfe de İbn-i Cevzî hazretlerine yardım etmesi için mektup yazınca, o da vâz kürsüsünden insanlara şöyle hitâb etti  "Emîr-ül-Mü'minîn'e Eshâb-ı kirâm düşmanlarının çoğaldığı haberi ulaşmış  Bid'at ehli olanları yok etmek için fermân çıkardı  Size söylüyorum  Halktan Sahâbeye dil uzatanları duyarsanız bana haber verin  Onun evini başına yıkayım  Ömür boyu hapse attırayım  Eğer vâizlerden birisi de Sahâbeyi zemmederse, onlara da aynı şekilde zemmetmeyi yasaklıyorum  " Bu vâzın tesiri büyük oldu  Halk, Eshâb-ı kirâm düşmanlarından uzaklaştı  1178 (H  574) senesi Âşûre günü, İbn-i Cevzî, halîfenin de hazır bulunduğu bir cemâate vâz verdi  Vâz esnâsında halîfeye hitâben "Allahü teâlâ seni insanların başına âmir olarak vazifelendirdi  Birinin sana teşekkür eden olmasını istemez misin?" deyip, hapistekilerin durumunu imâ edince, halîfe bütün tutukluları serbest bıraktı  Ebü'l-Ferec beş medresede ders verdi  Yüz binden fazla kişi onun vâzları sebebiyle tövbe etti  Binlerce kişi Eshâb-ı kirâma düşmanlığı bıraktı  Vâzlarında o kadar insan toplanırdı ki, başka hiçbir âlimin vâzında böyle kalabalığa rastlanmazdı  Vâz meclislerinde halîfe, vezîr, sahib-ül-mahzen (hazîne bakanı) ve büyük âlimler bulunurdu  Ebü'l-Ferec ibni Cevzî'nin vâz meclislerinin benzeri yoktu  Onun verdiği vâzlar büyük faydalar sağladı  Gâfilleri uyandırdı  Câhiller onun sözlerinden çok şeyler öğrendiler  Günahkârlar onun meclisinde tövbe ettiler  Birçok müşrik, orada müslüman oldu  İbn-i Cevzî hazretleri, her yedi günde bir, Kur'ân-ı kerîmi hatm ederdi  Cumâ namazı ve vâz vermek hâriç, evinden hiç çıkmazdı  Aslâ kimse ile şaka yapmazdı  Helâl olduğu kesin olarak bilinmeyen şeyi yemezdi  Bu âdetini ömrünün sonuna kadar devâm ettirdi  İbn-i Cevzî'nin sûreti latîf, görünüşü tatlı, sesi yumuşak, hareketleri ölçülü, latîfeleri çok güzel idi  Zamanını boşa geçirmezdi  Bir günde dört forma yazardı  Bir senede elli veya altmış cild kitap ortaya çıkardı  Her ilimden bilgisi vardı  Fakat tefsîrde a'yândan (büyüklerden), hadîste hâfızlardan, târihte geniş bilgisi olanlardandı  Hanbelî fıkıh ilminde imâmdı  Vâzlarında çok güzel kâfiye yapması, kendisine has bir alışkanlığıydı  Kitaba bakmadan konuşursa çok güzel, rivâyetle konuşursa çok edebli idi  Sıhhatini korumağı gözetirdi  Mizacı latîf idi  Aklında kuvvet, zihninde keskinlik ifâdesi vardı  Daha çok piliç yerdi  Meyve yerini tutan içeceklerden içerdi  Kıymetli elbiseler giyerdi  Elbiseleri, beyaz yumuşak kumaştan ve güzel kokuluydu  Yetim olarak büyüdü  Hazır cevap olan İbn-i Cevzî, tatlı espiriler yapardı  " İbn-i Cevzî, Rükn Abdüsselâm isminde bir zâtın iftirâsıyla Vâli tarafından hapse atıldı ve bir gemi ile Vâsıt'a getirildi  Vâli, İbn-i Cevzî için Derb-i Dinâr'da bir hücre ayırttırdı ve oraya hapsettirdi  İbn-i Cevzî, bu hücrede beş sene mahbus kaldı  Ona inanan halktan bir kısmı hücresine gelir, ondan vâz dinlerlerdi  İbn-i Cevzî onlara bâzı şeyleri yazdırırdı  İbn-i Cevzî hapisteyken elbisesini kendi yıkar, yemeğini kendi pişirirdi  Suyu kuyudan kendisi çekerdi  Hamama gitmeye veya başka bir şey için yanında bekçi olduğu hâlde dışarı çıkmasına izin verilmezdi  Yaşı sekseni geçmişti  Hapiste zamanını Kur'ân-ı kerîm okuyarak ve Allahü teâlâya ibâdet ederek geçirirdi  Akşam ile yatsı arasında üç-dört cüz Kur'ân-ı kerîm okurdu  İbn-i Cevzî'nin çok sevdiği oğlu Yûsuf, o hapisteyken büyüdü ve vâz vermeye başladı  Babası gibi çok güzel vâz veriyordu  Vâzlarının güzelliğini halîfe Nâsır'ın annesi de duydu  Kendinin de bulunacağı bir mecliste vâz vermesini, İbn-i Cevzî'nin oğlundan istedi  O da; "Babam, oğlunuz halîfe Nâsır tarafından hapsettirildi  Eğer onu serbest bıraktırırsanız, biz de sizin isteğinizi yerine getiririz  " diye halîfenin annesine haber gönderdi  Bunun üzerine halîfenin annesi, halîfe Nâsır'dan İbn-i Cevzî'yi serbest bırakmasını istedi  O da İbn-i Cevzî'nin serbest bırakılmasını emretti  İbn-i Cevzî, hapisten kurtulunca Bağdât'a döndü  Bağdât halkı onu büyük bir sevinç içinde karşıladı  Cumartesi günü Ümmül Halîfe Türbesinin yanında vâz vereceği halka duyruldu  Halk Cumâ namazından sonra türbenin etrâfında yer tutmaya başladı  O gece çok yağmur yağdı  Yollar su ile doldu  Halk, gece yağmur dinince hemen yerleri temizlediler  Kireç ve toprak serpip, yaygılar yaydılar  İbn-i Cevzî hazretleri, sabah erkenden vâz kürsüsüne çıktı  Medreselerde ders veren âlimler ve büyük evliyâ da orada hazır bulundular  İbn-i Cevzî'nin sesi Allahü teâlânın bir lütfu olarak kalabalığın en sonundakine kadar gidiyordu  İbn-i Cevzî, 1201 (H  597) senesi Ramazân-ı şerîf ayının yedisinde Cumartesi günü, Ümmül Halîfe Türbesinin yanında son vâzını verdi  Bu vâzdan sonra beş gün hasta yattı  Cumâ gecesi akşam ile yatsı arasında evinde vefât etti  İbn-i Cevzî'yi Ziyâeddîn bin Sekîne ve Ziyâeddîn bin el-Cübeyr seher vaktinde yıkadılar  Sabahleyin, bütün Bağdât halkı evin önüne toplandı  Dükkânların hepsi kapatıldı  Tâbutu vâz verdiği yer olan Ümmül Halîfe Türbesinin altına götürüldü  Oğlu İbn-i Kâsım namazını kıldırdı   Sonra Mensûr Câmiine götürüldü  Burada da cenâze namazı kılındı  Çok kalabalık vardı  Görülmemiş bir gündü  Ahmed ibni Hanbel'in kabrinin yanında kazılmış mezara, ancak Cumâ namazı vakti ulaşıldı  O sene Ramazan ayı Temmuz'a rastladığı için çok sıcaktı  İbn-i Cevzî'nin vefâtına insanlar çok üzüldü ve ağladılar  Ramazan ayı boyunca kabri yanında hatimler okuyarak geceleyenler oldu  Pegamber efendimizin hadîs-i şerîflerini yazdığı kalemleri açarken çıkan küçük yonga parçacıklarını topladı ve kendisi: "Ben ölünce, beni yıkayacağınız suyu bunlarla ısıtınız  " diye vasiyet etti  İbn-i Cevzî hazretlerinin vasiyeti yerine getirildi  Yonga parçacıkları suyun ısınmasına yettiği gibi, bir mikdâr da arttı  " İbn-i Cevzî buyurdu ki: "Kim kanâat ederse, geçimi iyi olur  Kim tama' ederse (dünyâ lezzetlerini haram yollardan ararsa), geçim sıkıntısı çeker  " "Hâin korkak, sâlih cesur olur  " "İyi niyetle mal kazanmak, mal kazanmamaktan iyidir  " "Dünyâ arzuları olmayan kimsenin sultanlarla görüşmesinde zarar yoktur  " "Dünyâ, Allahü teâlânın evidir  sâhibinin izni olmadan bu evde tasarrufta bulunan hırsızdır  " Bir gün münâcâtında buyurdu ki: "Yâ İlâhî! Senden haber veren dile azâb etme! Sana delâlet eden ilimlere bakan göze de azâb etme! Senin hizmetinde yürüyen ayağa, Resûlünün hadîslerini yazan ele de azâb etme! İzzetin hakkı için beni Cehennem'e atma! Cehennem ehli de, dünyâ da biliyordu ki, ben senin dînini muhafaza etmeğe çalıştım  Yâ Rabbî! Senin için dökülen göz yaşlarına rahmet et! Sana kavuşamadığı için yanan ciğere rahmet et! Sana karşı âcizim, yalvarırım  " İbn-i Cevzî'nin bir hayli eseri vardır  Kendisi, üç yüz kırktan fazla olduğunu söylemektedir  Hadîs ve hadîsin bölümlerine dâir yazdığı kitaplar gibi kimse tasnif yapmamıştır  Bir eser yazarken, kitâbın tertîbini, bâblara ayrılmasını güzel yapardı  Toplama ve yazma konusunda çok kâbiliyetliydi  Kendisi "İlk tasnif ve telif ettiğim eser, on üç yaşındayken Kur'ân-ı kerîm ilimleri ve Kur'ân-ı kerîm ilimleriyle ilgili tasniflerin tesbiti kitabıdır  " demektedir  Bilinen eserlerinin bazıları şunlardır: 1) Zâd-ül-Mesîr fî İlm-it-Tefsîr: Dört cildlik bir eserdir  2) Teysîr-ül-Beyân fî Tefsîr-il-Kur'ân, 3) Teysîr-ül-Beyân fî Tefsîr-il-Garîh, 4) Garîb-ül-Garîb, 5) Nüzhet-ül-Uyûn, 6) El-İşâretü ilel Kırâat-il-Muhtâre, 7) Tezkiret-ül-Müntebihi fî Uyûn-il-Müştebeh, 8) Fünûn-ül-Efnân fî Uyûni Ulûm-il-Kur'ân, 9) Vird-ül-Egsân fî Fünûn-il-Efnân, 10) Umdet-ur-Râsih fî Ma'rifet-il-Mensûh ven-Nâsih, 11) El-Musaffâ, 12) Sebt-üt-Tesânif fî Usûl-id-Dîn, 13) Muntekâd-ül-Mu'temed, 14) Minhâc-ül-Vüsûl ilâ İlm-il-Usûl, 15) Beyân-ü Gaflet-ül-Kâil bi Kademi Ef'âlil İbâd, 16) Gavâmid-il-İlâhiyyât, 17) Meslek-ül-Akl, 18) Minhâc-ü Ehl-i İsâbe, 19) Es-Sirr-ül-Masûn, 20) Def'u Şübhe-tit-Teşbîh, 21) Er-Reddü alel Müteassıbil Anîd, 22) Telbîs-ül-İblîs, 23) El-Mugnî, 24) El-Vefâ  KIZI O'NUN NİKAHI ALTINDA BULUNANDIR Bağdât'ta Ehl-i sünnet ile bid'at fırkaları arasında mücâdele çıktı  Hangi tarafın haklı olduğu hakkındaki konuşma uzadı  İki taraf da İbn-i Cevzî'nin cevâbına râzı olup, hükmünü, geçmişi kapatacak bir belge olarak kabûl edeceklerdi  İçlerinden birisi İbn-i Cevzî'ye; "Âlemlere rahmet olarak gönderilen Resûlullah efendimizden sonra, insanların, yâni ümmetin en üstünü kimdir?" diye sordu  İbn-i Cevzî hiç düşünmeden; "Kızı, O'nun nikâhı altında bulunandır  " dedi  İki taraf da bu söze râzı oldular  Çünkü hazret-i Ebû Bekr'in kızı, Peygamber efendimizin nikâhı altında ve Resûlullah efendimizin kızı da hazret-i Ali'nin nikâhı altında idi  Bu cevâbı her iki taraf da kendilerine çektiler  1) Mu'cem-ül-Müellifîn; c  5, s  157 2) Zeylü Tabakât-ıHanâbile; c  1, s  399 3) Tezkiret-ül-Huffâz; c  4, s  1342 4) Miftâh-üs-Se'âde; c  1, s  254 5) Vefeyât-ül-A'yân; c  3, s  140 6) Tabakât-ül-Müfessirîn; (Dâvûdî); c  1, s  270 7) Tabakât-ül-Müfessirîn (Süyûtî); s  17 8) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; (49  Baskı) s  1089 9) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c  6, s  180 | 
|   | 
|  | 
|  |