Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
selahaddin, zerkûb

Selâhaddîn Zerkûb

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Selâhaddîn Zerkûb




SELÂHADDÎN ZERKÛB

Konya'nın büyük velîlerinden İsmiSelâhaddîn Feridun'dur Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî hazretlerinin önde gelen talebelerindendir Önceleri Mevlânâ'nın hocası olan Seyyid Burhâneddîn Tirmizî'nin talebesi idi Kuyumculuk yapardı

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, bir gün Konya'nın kuyumcular çarşısından geçerken, bir kuyumcu dükkânından gelen çekiç seslerinden çok etkilendiHer çekicin vuruluşunda çıkan seslerin, "Allah! Allah!" dediğini müşâhede etti Bu sesler, eşi bulunmaz bir haz ve dükkânın sâhibine karşı kalbinde büyük bir muhabbet hâsıl etti Kapının önünden Mevlânâ hazretlerinin geçmekte olduğunu gören kuyumcu Selâhaddîn ve çırakları, onu hürmetle selâmladılar Mevlânâ, dükkâna merhametle teveccüh ettiğinde, dükkândaki bütün eşyâlar altın oldu Bu durumu hayretle gören Selâhaddîn, dükkânındaki bütün malzemeyi, âletleri, çıraklarına ve fakirlere dağıtıp Mevlânâ'nın peşinden gitti Ona talebe olmayı, dünyâ servetlerinden üstün gördü Huzûra vardığında Mevlânâ onu talebeliğe kabûl ettiSelâhaddîn'deki istidâd ve kâbiliyeti görünce, yetişmesi için çalıştı Selâhaddîn de hocasına kusûr etmiyerek, on sene hizmet etti Mevlânâ, hocası Şems-i Tebrizî hazretlerine gösterdiği hürmet ve saygı kadar, bu talebesine de şefkat ve merhametle muâmelede bulundu Onu, kendisinden sonra yerine vekîl olabilecek şekilde yetiştirdi Mevlânâ Celâleddîn, Selâhaddîn'i o kadar çok severdi ki, onunla akrabâ olmak istemiş ve oğlu Sultan Veled'e, Selâhaddîn'in kerîmesini nikâh etmişti

Selâhaddîn Zerkûb bir gün dedi ki: "Gönlümde bulunan nûr çeşmeleri, bende gizli ve örtülü olduğu hâlde, hocam Mevlânâ hazretlerinin mübârek vücûdlarına, nûrların nehir gibi aktığını gördüm" Kayınpederinden bu sözleri işiten Sultan Veled, babası Mevlânâ'ya; "Efendim! Selâhaddîn hazretlerini sevmeniz, ona aşırı muhabbet beslemeniz, nûrunuzu müşâhede ettiği için midir?" diye sordu Babası da; "Kıymetli evlâdım! Mıknatısın demiri çektiği gibi, insanoğlu da kendisini sevene karşı muhabbet etmektedir Çocuğun annesine olan muhabbeti, dünyâ zevklerinden, onu yedirip içirmesinden, giydirip kuşatmasından dolayı değildir Aralarındaki bu bağ, Allahü teâlânın kalbe yerleştirdiği akrabâlık, annelik muhabbetinden dolayıdır" diyerek, Selâhaddîn'in derecesini açıkladı

SultanRükneddîn, Mevlânâ hazretlerinin evliyâlıktaki üstünlüğünü anlıyamamıştı Bir gün Şemseddîn-i İsfehânî'ye; "Senin, Mevlânâ'ya bu kadar bağlı olmanın sebebi nedir ki, ondan başkasına bu kadar izzet, ikrâmda ve hürmette bulunmazsın?" diye sordu O da sultana, Mevlânâ'nın üstünlüğünü anlatmaya başladı ve sonunda; "Onun büyüklüğünü anlayabilmek için, talebesi Selâhaddîn'e bakmak lâzımdır Selâhaddîn'in kemâlâtını, olgunluğunu, derece ve mertebelerini bilseydiniz böyle söylemezdiniz Zîrâ Selâhaddîn'eAllahü teâlâ öyle ihsânlarda bulunup nîmetler vermiştir ki, kalblerdeki bütün gizli sırlara vâkıftır, bilmektedir" dedi Sultan Rükneddîn bu sözlerin doğruluğunu tahkîk etmek için, gizlice bir hokkanın içine küçük bir yılan yavrusu koydurdu Bu işi yapana da, bu durumu kimseye söylememesini tenbih etti Sonra Konya'daki bütün âlim ve velîleri saraya dâvet etti Dâvetliler geldiğinde hokkayı çıkarıp; "Bu hokkanın ağzını açmadan içindekinin ne olduğu sorulmaktadır" dedi Oradakilerden hiçbirisi cevap vermedi, sustular Sultan Rükneddîn tekrar; "Bu hokkanın içindekinin mutlaka anlaşılması lâzım" diyerek, tekrar tekrar sordu Oradakilerden hiçbirisi buna cevap vermediler Ancak Mevlânâ Celâleddîn hazretlerinin işâret ederek izin vermesi ile, Selâhaddîn Zerkûb söze başladı ve; "Ey Sultan! Allahü teâlânın sevdiği kulları olan velîler, kerâmet göstermekten hayâ ederler Onun için hiçbirimiz bu hokkanın içinde ne olduğunu söylemek istemedik Evliyâya cenâb-ı Hak öyle nîmetler ihsân etmiştir ki, onlara, değil bu gözle görünen hokkaların içindekini, yedi kat göklerde ve yerlerde mahrem olan gizli sırlar bile bildirilir Doğuda ve batıda olan her şey onlara mâlûmdur Bunu kısa olan akıllar elbette anlıyamaz Bizi bu basit şey için imtihan etmeniz uygun mudur? Ve bu hokkanın içine zavallı yılan yavrusunu hapsedip, havasız ve yiyeceksiz bırakmanız doğru mudur?" dedi Bu sözleri hayretle dinleyenSultanRükneddîn, yaptığı hatânın büyüklüğünü anlayıp, Mevlânâ'dan özür diledi Orada hazır bulunan Şemseddîn İsfehânî, Sultan'a; "Gördüğünüz gibi, talebesi böyle olursa, hocası kimbilir nasıl olur?" dedi Bunun üzerine SultanRükneddîn, Mevlânâ'ya candan bağlananlar arasına katıldı ve onun talebesi oldu

Selâhaddîn Zerkûb hazretleri buyurdu ki: "Şunu iyi bilmek lâzımdır ki, Allahü teâlânın evliyâ kulları, insanlara ve diğer mahlûkâta karşı büyük bir rahmet-i ilâhîdir Çünkü onların mübârek vücûdlarının varlığı sebebiyle, bütün mahlûkât, huzur ve büyük bir rahatlık içindedir Gelen feyz ve bereketler, yiyecek ve içecekler, rızıklar, hep o velîler sebebiyledir"

Selâhaddîn Zerkûb, 1258 (H657) senesinde hocası Mevlânâ'nın sağlığında vefât ettiCenâze namazını hocası kıldırdı

PERDE Mİ ÇEKİLDİ

Bir gün Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'ye; "Ârif kimdir?" diye sordular O da; "Daha bir şey sormadan, onun sonundan haber verendir O da bizim Selâhaddîn'e mahsustur" buyurdu Tekrar sordular ki: "Selâhaddîn önceleri, hocamızın nûrunu şöyle şöyle gördüm diye anlatırdıŞimdi bu gibi hâllerini hiç anlatmıyor Acaba kalb gözlerine bir perde mi çekildi de söylemiyor?" Mevlânâ da; "Selâhaddîn, şimdi nûr deryâsına batmıştır Nûrun içinde olduğu için, dışardaki nûr ona görünmez Hattâ kendisi nûr olmuştur" buyurarak, Selâhaddîn Zerkûb hazretlerinin ne kadar kıymetli, mübârek bir zât olduğunu talebelerine îzâh ettiSelâhaddîn Zerkûb hazretlerinin vâlidesi vefât ettiğinde, kabre koyduktan sonra herkes ayrılıp giderken, Mevlânâ hazretleri de; "Ey Selâhaddîn! Bize düşen vazifeyi yaptık Artık gidebiliriz" buyurunca, o da; "Efendim! Benim burada bir mikdâr daha kalmama müsâade eder misiniz? Zîrâ Münker ve Nekir melekleri geldiler Vâlideme yardım edeyim" dedi ve mezarın başında kaldı Bir müddet sonra tebessüm ederek hocasına yetişti

1) Menâkıb-ül-Ârifîn; c1, s109
2) Velednâme; s64
3) Nefehât-ül-Üns; s523
4) İslâm ÂlimleriAnsiklopedisi; c9, s254

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.