![]() |
Rabia'tül Adeviyye ( R.A ) |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Rabia'tül Adeviyye ( R.A )![]() Rabia'tül Adeviyye ( r ![]() Tâbiînden ve hanım velîlerin büyüklerinden ![]() ![]() târihi bilinmemektedir ![]() ![]() ![]() Babası İsmâil'in üç kızı vardı ![]() koydu ![]() ihtiyaç olan şeylerden hiçbiri yoktu ![]() oldu ![]() dedi ![]() istememeğe söz vermişti ![]() gitti ![]() ![]() da çok üzüldü ![]() ![]() Peygamber efendimizi gördü ![]() üzülme! Bu kızın, öyle bir hanım olacak ki, ümmetimden yetmiş bin kişiye şefâat edecek ![]() efendimize yüz salevât-ı şerîfe, Cumâ geceleri de dört yüz salevât gönderirdin ![]() ![]() getiren zâta dört yüz altını helâl parandan ver ![]() git ![]() ![]() görmenin şevkiyle ağlıyordu ![]() yanına gitti ![]() şükrü için, binlerce altını fakirlere sadaka verdi ![]() İsmâil Efendiye de mektupta yazılanı ve ona ilâve olarak pekçok altını da sadaka verip, bir ihtiyâcı olursa tekrâr gelmesini tenbîh etti ![]() sonra lüzumlu ihtiyaçlarını temin etti ![]() rahatça bakıp güzel edeb ve terbiye ile büyüttüler ![]() Râbia-i Adviyye biraz büyümüştü ![]() ![]() Basra'da kıtlık ve fevkalâde pahalılık vardı ![]() dağıldılar ![]() gördürdü ![]() ![]() hizmetçisi olarak, gösterilen zor işleri sabırla yapmaya çalışıyordu ![]() günler geçirdi ![]() ![]() takdirine râzı oldu ![]() ![]() yabancı çıktı ![]() ![]() kırıklık içinde, mahzûn olmuş bir kalb ile Allahü teâlâya yalvardı ![]() "Yâ Rabbî! Garib ve kimsesizim ![]() ![]() ![]() kırıldı ![]() ![]() Benden râzı olup olmadığını da bilmiyorum" dedi ![]() ![]() "Üzülme, sen âhirette meleklerin bile imreneceği bir makamda bulunacaksın ![]() diyordu ![]() ![]() akşama kadar ayakta dururdu ![]() de Allahü teâlâya ibâdet ve tâatle geçirirdi ![]() uyandığındaRâbia'nın odasından sesler geldiğini işitti ![]() Râbia'nın, secde ettiğini, Allahü teâlâya şöyle yalvardığını duydu ![]() "Ey Rabbim! Benim arzumun senin emrine uymak olduğunu biliyorsun ![]() saâdetim senin huzûrunda bulunmaktır ![]() bir ân geri kalmam ![]() ediyorum ve sana gereği gibi ibâdet edemiyorum ![]() ![]() ![]() ![]() Ayrıca, Râbia'nın başı üstünde bir kandil bulunduğunu, kandilin bir yere asılı olmadan havada durduğunu, odanın o kandilin nûru ile aydınlandığını gördü ve hayretten dona kaldı ![]() ![]() uyuyamadı ![]() ![]() Dilediğini yap ![]() ![]() ![]() dedi ![]() ![]() gün ve gecesinde bin rekat namaz kılardı ![]() kılacağı zaman onu serer, üzerine secde ederdi ![]() gezdiğini, kefenini beraberine almadan konuştuğunu kimse görmedi ![]() Sevrî ve Hasan-ı Basrî, ondan feyz alırlardı ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Rabia'tül Adeviyye ( R.A ) |
![]() |
![]() |
#2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Rabia'tül Adeviyye ( R.A )Kimseden bir şey almazdı ![]() ziyârete gelmişti ![]() ![]() "Niçin ağlıyorsunuz?" diye sordu ![]() olmasa, halk mahv olur ![]() ![]() ve sıkıntılardan onun hürmetine muhâfaza etmektedir ![]() olsun diye şu keseyi getirdim ![]() ![]() verseniz, belki sizin hatırınız için kabûl eder" dedi ![]() girip olanları bildirince, Râbia-i Adviyye buyurdu ki: "Ben bu dünyâlıkları bunların hakîkî sâhibi olan Allahü teâlâdan istemeğe utanır iken başkasından nasıl alırım? Allahü teâlâ bu dünyâda, kendisini inkâr edenlerin bile rızkını verirken, kalbi O'nun muhabbetiyle yanan birinin rızkını vermez mi zannediyorsunuz? O kimseye selâmımızı söyle ![]() ![]() teâlâdan başkasından bir şey almamaya ahdettik ![]() beklemiyoruz ![]() ![]() kandilin ışığından istifâde ederek gömleğimi yamadım da kalbim dağıldıkça dağıldı ve dikişleri sökünceye kadar kalbimi toparlayamadım ![]() Mâlik bin Dinâr şöyle anlatır: Birgün Râbia'nın yanına gittim ![]() kalan sudan bir kaç yudum da içmişti ![]() çok eski bir hasırda oturuyordu ![]() ![]() çok üzüldüm, içim yandı ve; "Ey Râbia! Zengin arkadaşlarım var ![]() edersen sana onlardan bir şeyler alayım" dedim ![]() Bana da, onlara da rızkı veren Allahü teâlâdır ![]() unutup, zenginleri de zengin olduğu için hatırlıyor ve yardım mı ediyor sanıyorsun?" dedi ![]() ![]() "Mâdem ki Rabbim benim hâlimi biliyor, benim hatırlatmama ne lüzum var ![]() öyle istiyor, biz de O'nun istediğini istiyoruz" diye cevap verdi ![]() Râbia-i Adviyye, "Niye evlenmiyorsun?" diye ısrâr edenlere şöyle söyledi: "Benim üç büyük derdim var ![]() ederseniz, o zaman evlenirim ![]() kurtarabilecek miyim?) İkincisi, (Kıyâmet gününde amel defterimi sağ tarafımdan mı, yoksa sol tarafımdan mı verecekler?) Üçüncüsü, (Herkesin hesâbı görüldükten sonra bir grup Cehennem'e ve bir grup Cennet'e giderken, acabâ ben hangi grupta bulunacağım?)" dedi ![]() cevâbı olarak size bir şey söylemekten âciziz" dediler ![]() dehşetli günler varken ve bu günlere hazırlanmak elbette lâzım iken, evlenmeyi nasıl düşünebilirim?" buyurdu ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Rabia'tül Adeviyye ( R.A ) |
![]() |
![]() |
#3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Rabia'tül Adeviyye ( R.A )Bir gün ikindi vakti yanına bir misâfir geldi ![]() ![]() pişirip misâfire ikrâm edeyim diye düşündü ![]() misâfirin yanından ayrılamadı ![]() ![]() ![]() Kendisi de, misâfiri de oruçlu idiler ![]() bir mikdar suyu misâfire ikrâm için hazırladı ![]() Allahü teâlânın izni ile kaynadığını ve yemeğin çok güzel piştiğini gördü ![]() Misâfire ikrâm ile iftarı birlikte yaptılar ![]() yemek yemedim ![]() hatırlıyan ve sâdece O'nun rızâsını istiyenlere işte böyle yemek pişirirler ![]() buyurdu ![]() Râbia-i Adviyye'nin hacca gitmek arzusu çoğaldı ![]() çıktı ![]() yükleyelim" dediler ![]() ![]() Siz yolunuza devam ediniz, ben yavaş yavaş gelirim" dedi ve kervan yoluna devam etti ![]() ![]() ettin ama bineğim yarı yolda öldü ![]() ![]() havâle ettim ![]() ![]() teâlâ merkebi diriltti ![]() ![]() Bir gün, Râbia-iAdviyye'ye yemek yapmak istediler, fakat soğan yoktu ![]() ![]() başkasından bir şey istememek üzere söz verdim ![]() ![]() buyurdu ![]() gitti ![]() azâbından emin değilim, korkuyorum!" deyip, yemek yerine kuru ekmeği yedi ![]() Bir gün, Hasan-ı Basrî hazretlerinin evinin önünden geçiyordu ![]() damında bulunan Hasan-ı Basrî, Allahü teâlânın muhabbetinden pek çok ağlamış, göz yaşlarını rüzgâr, aşağıdan geçmekte olan Râbia-i Adviyyenin yüzüne düşürmüştü ![]() olan Hasan-ı Basrî'yi görünce; "Ey Hasan! Sakın gözyaşların nefsinin arzusuyla akmış olmasın! Bu gözyaşlarını içinde muhafaza et ki, içerde bir derya olsun ![]() Allahü teâlânın muhabbeti ile kaynasın" dedi ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Rabia'tül Adeviyye ( R.A ) |
![]() |
![]() |
#4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Rabia'tül Adeviyye ( R.A )Bir defâsında kendisini sevenler ziyârete gelmişlerdi ![]() aydınlatacak bir kandil yoktu ![]() ![]() hazretleri parmaklarına üfledi ![]() kadar parmaklarından ışık yayıldı ve oda aydınlandı ![]() Bir kimse, kendisine, cebinden çıkardığı parayı vermek istedi ![]() elini havaya doğru uzattı ![]() cebinden alıyorsun, bana böyle veriyorlar ![]() ![]() Bir gün iki kişi, Râbia-i Adviyye'yi ziyârete geldiler ![]() ![]() helâldir" diye içlerinden yemek yimek geçti ![]() rızâsı için bir şeyler istedi ![]() ![]() Gelen sevinerek gitti ![]() geldi ![]() ![]() ![]() yirmi olsa gerektir ![]() ![]() verdi ![]() ![]() gelmiştik ![]() ![]() geldi ![]() ![]() karnınızın aç olduğunu anladım ![]() verdim ![]() bunun için bir yerine on vermesini istedim ![]() (En'âm sûresi 160 ![]() ![]() bu vâdine güvendim ![]() ekmeklerin noksan olduğunu söyledim ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Rabia'tül Adeviyye ( R.A ) |
![]() |
![]() |
#5 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Rabia'tül Adeviyye ( R.A )Bir defâsında namaz kılarken gözüne bir kamış saplandı ![]() teâlânın muhabbetinin her tarafını kaplamış olması hâli o kadar fazla idi ki, namazda bunu hiç farketmedi ![]() ![]() Gâlibâ gözüme bir şey girmiş" dedi ![]() ![]() Güçlükle çıkardılar ![]() Hasan-ı Basrî hazretleri suâl edip: "Ey Râbia, yokluğu nerede buldun?" dedi ![]() Cevâbında; "KendimiHak teâlâya teslim ve işlerimi O'na havâle ettim ![]() buyurdu ![]() ihsân olunan ilim ve amelden bana bir harf öğret" dedikte, cevâbında: "Ey Hasan, câriyelikten kurtulalı beri iplik eğirip satarım, geçimimi temin ederim ![]() Lâkin hiç bir zaman iki akçeyi bir elime almadım ![]() teâlânın yolundan ve mârifetullahtan alıkoyar diye korktum ![]() ![]() Birinin; "Yâ Rabbî, bana rahmet kapısını aç!" diye duâ ettiğini işitince, Râbia-i Adviyye; "Ey câhil, Allahü teâlânın rahmet kapısı kapalı mı idi de şimdi açmasını istiyorsun ![]() herkeste açık değildir ![]() ![]() ![]() Kendisine, Hasan-ı Basrî hazretlerinin; "Cennet'te, Allahü teâlâyı görmekten bir an mahrum olursam öyle ağlayıp, feryâd edeceğim ki, bütün Cennet ehli bana acıyacak ![]() ![]() Allahü teâlâdan bir an gâfil olduysa ve bu gafletinden dolayı aynen bildirdiği üzüntü, ağlamak ve inlemek meydana geldiyse âhirette de dediği gibi olacaktır ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Rabia'tül Adeviyye ( R.A ) |
![]() |
![]() |
#6 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Rabia'tül Adeviyye ( R.A )Râbia-i Adviyye bir gece; "Yâ Rabbî! Ya kalb huzûru ile namaz kılmamı nasîb et, veya kalb huzûru ile kılamadığım namazımı kabûl buyur ![]() bütün dünyâdaki arzum ve işim, seni yâdetmek, âhirette de Cemâl-i ilâhiyene kavuşmaktır ![]() ![]() Bir gün Râbia Hâtun ağlıyordu ![]() Rabbinle yakınlığın var ![]() ![]() ölüm vaktinde (Sen bana gerekmezsin ey Râbia) diye Allahü teâlâ hazretleri hitâb buyurursa benim hâlim nice olur? Eyvah, eyvah!" deyip ağladı ![]() Tevekkülü o dereceye ulaşmıştı ki; "Gök tunç olsa, yer demir kesilse, gökten bir damla yağmur düşmese, yerden bir bitki bitmese ve dünyâdaki bütün insanlar benim çocuğum olsa, Allahü teâlâya yemîn ederim ki onlara nasıl bakacağım düşüncesi kalbime gelmez ![]() vereceğini bildirmiş ve üzerine almıştır" derdi ![]() Bir zaman hasta olmuştu ![]() hastalık çok ızdırap vermektedir ![]() hafifletsin ![]() çekmemi Allahü teâlâ irâde etmiştir ![]() ![]() bildiğiniz halde, O'nun irâdesine muhâlefet etmemi, O'ndan tersini dilememi nasıl istiyebiliyorsunuz?" dediği zaman, onlar; "Ey Râbia, peki senin arzun nasıldır?" diye sordular ![]() takdir etmişse ona râzı olmak" buyurdu ![]() Bir gün kendisine sordular ki: "Ölümü arzu ediyor musun?" Buyurdu ki: "İnsanlardan birine karşı bir kabahat işlemiş olsam, o insanla karşılaşmaktan utanırım ![]() huzûruna varmayı (ölümü) nasıl arzu ederim?" "Bu yüksek derecelere ne ile kavuştun?" dediklerinde; "Beni ilgilendirmeyen her şeyi terk ve ebedî olanın dostluğunu istemekle" buyurdu ![]() Râbia-i Adviyye devamlı inlerdi ve onu hep dertli bir hâlde görürlerdi ![]() "Hiç bir hastalığınız yok, ağlayıp sızlanmanıza, yakınmanıza sebep nedir?" dediler ![]() kaldılar ![]() ![]() yakılıyorum ki, belki maksadıma kavuşurum ![]() az olanıdır" diye cevap verdi ![]() Yaşı sekseni bulmuştu ![]() ![]() Öyle ki görenler, ha düştü, ha düşecek zannederlerdi ![]() kimsenin yardımını kabûl etmezdi ![]() bintiŞevvâl adında bir hâtunu yanına çağırdı ![]() kefeni göstererek; "Vefât ettiğim zaman beni bu beze sar ve defnet ![]() vasiyet etti ![]() Vefât etmeden önce hasta yatağının başucunda bekleyen sevdiklerine; "Kalkınız, burayı boşaltıp, yalnız bırakınız ![]() kalayım" deyince, oradakiler odayı boşalttılar ![]() ![]() şu âyet-i kerîmenin okunduğu işitiliyordu: "Ey mutmainne nefs, râzı olmuş ve râzı olunmuş olarak Rabbine dön! Has kullarımın arasına katıl ve Cennetime gir ![]() ![]() girdiklerinde vefât ettiğini gördüler ![]() vasiyyetini yerine getirdi ![]() ![]() Abede binti Şevvâl şöyle anlatmıştır: "Râbia'yı vefatından bir sene sonra rüyâda gördüm ![]() ![]() "Seni sardığım kefenine ne oldu?" dedim ![]() bunları verdi ![]() ![]() Vefâtından sonra kendisini rüyâda görenler; "Münker ve Nekir melekleri ile aranızda ne gibi bir şey oldu?" diye sordular ![]() bana Men rabbüke (= Rabbin kim?) suâlini sorunca, onlara dedim ki, ey melekler! Hemen geri gidip Rabbime şöyle arzediniz: (Ey Allah'ım! Dünyâda bunca halk arasında, ihtiyar bir kadıncağızı unutmadın ![]() muyum?)" Nakledildiğine göre Muhammed bin Eslem Tûsî ile Nu'mân Tûsî, Râbia-i Adviyye'nin kabri başına gelip; "Hâlin nasıldır?" diye sordular ![]() izni ile şöyle cevap verdi: "Allahü teâlâ bana çok nîmet ihsân etti ![]() içindeyim elhamdülillah ![]() Bessâr bin Gâlib en-Necrânî diyor ki: "Râbia-i Adviyye için vefâtından sonra hep duâ ederdim ![]() ![]() nûrdan mendil içinde ve nûrla kaplanmış tabaklarla bize sunulmaktadır ![]() ![]() "Bu nasıl oluyor?" dedim ![]() ipek mendiller içinde nûrdan tabaklara konup, ölüye götürülür ve (Bu, sana filân dostunun hediyesidir) denilir" buyurdu ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Rabia'tül Adeviyye ( R.A ) |
![]() |
![]() |
#7 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Rabia'tül Adeviyye ( R.A )"Yâ Rabbî, dünyâda, bana neyi takdir etmiş isen onların hepsini düşmanlarına ver ![]() isen onları da dostlarına ver ![]() ![]() "Yâ Rabbî, eğer sana ibâdet etmem Cehennem korkusu ile ise beni Cehennem'e at ![]() yasak eyle ![]() müşerref eyle ![]() Çok defâ şöyle derdi: "İstiğfâr etmekle kurtulduk sanırız ![]() ![]() ![]() istiğfârımız da, bir başka istiğfâra muhtaçtır ![]() Allahü teâlânın muhabbeti ile çok ağlar, hep mahzûn olarak yaşardı ![]() lafzını duyunca, onun dehşeti ile kendinden geçerek bayılıp düşerdi ![]() "Bir kulun Allahü teâlânın takdirine râzı olup olmadığı nasıl bilinir?" diye sordular ![]() aldığı zaman ![]() ![]() Bir kimse; "Yâ Rabbî! Benden râzı ol!" dedi ![]() "Kendisinden râzı olmadığın (Kazâ ve kaderine rızâ göstermediğin) bir zâtın, senden râzı olmasını istemeğe utanmıyor musun?" dedi ![]() Kendisine sordular ki: "İnsanı Allahü teâlâya yaklaştıran en üstün şey nedir?" "Muhabbet sâhibi olan kişi, muhabbetinde öyle sâdık olmalı ki, gönlünde O'nun için olmıyan hiç bir sevgi bulunmamalı ![]() ![]() "İşlediğiniz günahları gizlediğiniz gibi, yaptığınız iyilikleri de gizleyin ![]() "Sabır insan olsaydı çok kerîm olurdu ![]() "Mârifetin alâmeti, her an Allahü teâlâyı hatırlamaktır ![]() "Kul Allahü teâlânın sevgisini tattığı zaman, Allah o kulunun kusurlarını kendisine gösterir ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Rabia'tül Adeviyye ( R.A ) |
![]() |
![]() |
#8 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Rabia'tül Adeviyye ( R.A )ÜÇ MÜHİM DERT Bir gün çok ağlıyorken, Râbia-i Adviyye, Sordular: “Ağlamanın sebebi nedir?” diye ![]() Buyurdu ki: “Üç büyük derdim var şimdi benim, Bunları düşündükçe, ağlayıp yaş dökerim ![]() Bunlardan kurtulmağa, var ise bir kolaylık, Bir garanti verin de, ağlamıyayım artık ![]() Dediler: “Söyle bize, ne imiş o dertlerin? Herhâlde hâllederiz, kolayı var her şeyin ![]() Buyurdu: “Öyle zor ki, kasdettiğim o dertler, Zannettiğiniz gibi, kolay hâlledilmezler ![]() Biri son nefesimde, verirken ben canımı, Kurtarabilir miyim, acaba îmânımı? İkincisi mahşerde, acep amel defterim, Sağımdan mı verilir, soldan mı, yok haberim ![]() Üçüncüsü, herkesin, hesabı görülünce, Ve lâyık oldukları, yere götürülünce, Cennetlikler ile mi, giderim ben acabâ? Yoksa atılır mıyım, kötülerle azâba? Bu korkunç tehlikeler, var iken önümde hep, Ben ağlamıyayım da, kimler ağlasın acep?” Uzaktan bir misâfir, gelmişti hânesine, Bir parça eti vardı, koydu tenceresine ![]() Düşündü pişirip de, ona ikrâm etmeyi, Ve lâkin konuşurken, unuttu pişirmeği ![]() Nihâyet akşam olup, namazları kıldılar, Hem kendi, hem misâfir, o gün oruçluydular ![]() Dedi ki: “Et pişmedi, unutmak sebebiyle, Bâri iftar edelim, “kuru ekmek, su” ile ![]() Getirmeye giderken, su ve kuru ekmeği, Leziz et kokuları, bir anda sardı evi ![]() Baktı ki tencerede, duran et, o hâliyle, Ateşsiz pişmiş idi, kudret-i ilâhiyle ![]() Misâfir o yemekten, yiyince, ilk tadımda; Dedi: “Böyle hoş yemek, yemedim hayatımda ![]() Hem de sen demiştin ki, Unuttum, pişmedi et, Hâlbuki bu et pişmiş, acaba nedir hikmet?” Dedi: “Kul unutmazsa, eğer ibâdetini, Onu da unutmazlar, pişirirler etini ![]() Yine bir gün misâfir, var iken hânesinde, Yemeğe koymak için, soğan yoktu evinde ![]() Dediler; “Ey Râbia, şu komşudan istesek, Zîrâ soğan olmazsa, iyi olmaz o yemek ![]() Buyurdu: “Kırk senedir, söz verdim ki ben şuna, Aslâ el açmıyayım, Rabbimden gayrısına ![]() Râbia’nın bu sözü, bitmemişti ki, o an, Bir kuş, ayaklarıyla, bıraktı iki soğan ![]() Bir gece de dostları, geldiler ona, ancak, Kandil yoktu evinde, gece aydınlatacak ![]() Râbia hazretleri, üfledi bir avcuna, Nûr geldi birden bire, parmakları ucuna ![]() Kamış girdi gözüne, bir gün namaz kılarken, Hiç farkına varmadı, acımasına rağmen ![]() Öyle sarmış idi ki, onu aşk-ı ilâhî, Hissetmedi kamışı, gözüne girse dahî ![]() Selâm verip sordu ki, “Gözümde bir şey mi var?” Baktılar kamış girmiş, güçlükle çıkardılar ![]() Yâ Rabbî, bu mübârek velînin hürmetine, Kavuştur bizi dahî, senin muhabbetine ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Rabia'tül Adeviyye ( R.A ) |
![]() |
![]() |
#9 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Rabia'tül Adeviyye ( R.A )BENİ KENDİNLE MEŞGÛL EYLE Hazret-i Râbia, çok oruç tutardı ![]() ![]() Sekizinci gece açlığı iyice şiddetlendi ![]() kapıyı çaldı ![]() ![]() getirmeğe gitti, gelince bir kedinin yemeğini dökmüş olduğunu gördü ![]() bardağını almaya gitti ![]() ![]() ![]() da; "Yâ Rabbî! Bu zavallı kulunu imtihan ediyorsun, fakat âcizliğimden sabredemiyorum ![]() ![]() ![]() ses duyuldu: "Ey Râbia, istersen dünyâ nîmetlerini üstüne saçayım ![]() üzerindeki dert ve belâları kaldırayım ![]() arada bulunmaz ![]() senden alıkoyacak işlere bulaştırma ![]() ![]() zevklerinden öyle kesildi ki; kıldığı namazı;"Bu benim son namazımdır ![]() huşû ile kılar, hep Allahü teâlâ ile meşgûl olurdu ![]() Allahü teâlâ ile meşgûliyetten alıkoyar korkusuyla; "Yâ Rabbî! Beni kendinle meşgûl eyle de, kimse senden alıkoymasın ![]() ![]() BOŞA YORULMUŞ Râbia-i Adviyye, bir gece, evinde geç vakitlere kadar namaz kılarken hasırın üzerinde uyuya kaldı ![]() ![]() bir şey bulamadı ![]() hazretlerinin dışarıda giydiği örtüsünü aldı ![]() kapıyı bulamadı ![]() ![]() buldu ![]() ![]() bulamadı ![]() ![]() şöyle bir ses duydu: "Ey kişi kendini yorma ![]() ![]() Şeytanın ona yaklaşma gücü yok iken, hırsızın onun örtüsüne yaklaşması mümkün müdür? Git, yorulma, boşuna uğraşma ![]() ve onu korumaktadır ![]() kötü huyundan vazgeçti ![]() Alintidir Rahmetullahi aley ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|