Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
erbilî, esad

M. Es'ad Erbilî (K.S)

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

M. Es'ad Erbilî (K.S)





Es’ad Efendi uzuna yakın boylu, beyaz sakallı, süzme gözlü, esmer tenli, şişmana yakın cüsseli, güler yüzlü, tatlı sözlü, vakur bir zat idi Çok kuvvetli bir hafızaya sahipti Senelerce
evvel görüştüğü zatı hemen tanır, konuştukları mevzuyu derhal hatırlardı
Altın silsilenin otuz üçüncü halkası yine Irak’tan, Musul’un Erbil kasabasından 1264/1847 yılında Erbil’de doğdu Baba ve anne tarafından seyyiddir Babası Erbil’ de bulunan Halidî tekkesi şeyhi M Saîd Efendidir Babası tarafından dedesi Hidayetullah Efendi ise Mevlana Halıd el-Bağdadi’ nin Erbil’de yaptırdığı tekkeye tayın ettiği halifesidir
Es’ad Efendi ilk tahsilini Erbil ve Deyr’de ikmal ettikten sonra yirmi üç yaşında iken 1287/1870 yılında manevi bir işaretle Nakşı-Halidi şeyhi Taha’l-Hariri’ye (o 1294/1875) intısab etti Beş yılda seyru sulükunu ikmal île hilafet aldı 1292/1875 yılında Hicaz’a gittiİNTİSABI ÖNCESİNDE 18 YAŞLARINDA MHALİDİ BAGDADİYİ RÜYADA GÖRÜRLER KENDİLERİNE GEL EVLADIM DİYORLAR O ANDA MHBAGDADİ YERİNDE THARİRİ HZGÖRÜNÜYORLAR GEL OGLUM SENİ KABUL ETTİK DİYORLARTHARİRİ HZLERİNİN YANINA, DEVRİN ZORLUKLARINDAN DOLAYI HEMEN GİDEMESELERDE MEKTUPLA KENDİSİNE BAGLILIKLARINI BİLDİRİYORLAR


İstanbul’a Gelişi

Hac dönüşü, şeyhi de vefat etmiş bulunduğundan İstanbul’a geldi İstanbul’ da önceleri Salkımsöğüt’te Beşirağa dergahında misafir olarak kaldı Muhib ve ziyaretçilerinin sayısı artınca buradan ayrılarak Bayezid-Parmakkapı’ da Makasçılar içinde bulunan camiinin müezzin odasına yerleşti Fatih Cami’inde Hafız Divan’ı ile Mevlana Camii’nin Luccetu’l-esrar adlı eserini okuttu Onun bu derslerine ilim ve irfan ehlinden pek çok kimse devam etti Bayezid dersiamlarından Hoca Yekta Efendi ve benzeri alimler onu bu derslerinden tanıyarak intisab ettiler
Kelamî Dergahı Şeyhliği
Kısa zamanda şöhreti İstanbul’u tuttu ve Sultanın damadı olan Derviş-paşa-zade Halid Paşa kendisini saraya davet ederek ondan bir buçuk sene kadar arapça ve dini ilimler tahsil etti Sultan ikinci Abdülhamit Han tarafından da Meclis-i Meşayıh azalığına tayin olundu Toplantı günleri meclise, ders günleri Fatih camiine, ara sıra da Saray’a giderdi
Bu arada evini Bayezid Camii imaretinin kapısı üstündeki odalardan meydana nazır olan kısma nakletti ESAT EFENDİ 1883 TE 40 YAŞLARINDA ŞERİ VE TASAVVUFİ İCAZETLERİYLE Ayrıca kendisine bir tekke tevcih olunması için Meşihat’ a müracaat etti Fındık zade Macuncu civarında Şehremini Odabaşı semtindeki Kelamî Dergahı şeyhliği münhal bulunuyordu Burası Kadirî tekkesi olduğundan tayın için Kadirî icazetname gerekiyordu Esad Efendi 1303/1883 tarihinde Abdülkadir Geylanî ahfadından VE SEYYİD NUREDDİN HZ TALEBESİ Abdulhamid er-Rifkanî’den aldığı Kadiri icazetnameyi ibraz île bu tekkeye tayin olundu Burada muntesiblerine önce oturarak ve Kadiri evradı okuyarak Kadiri ayini, sonra da Nakşî usulünce “hatm-hacegan” yaptırırdı Ancak Nakşî tarîkatında sohbet esas olduğundan cuma günleri de zikirden evvel “esrar-ı aşk ve muhabbete dair” sohbet ederdi Es’ad Efendi bir ara Halıcılar’ da bulunan Feyzullah Efendi dergahına da devam etti


Tekrar Erbil’e


İstanbul’a ilk geldiği bu devrede ibadet ve ahlak gibi çeşitli konulardaki hadislerden derlediği “Kenzu’l-İrfan” adlı eserini neşretti Onun bu esen büyük hüsn-i kabüle mazhar oldu 1316/1900 yılında Abdulhamid Han tarafından bilinmeyen bir sebeple memleketi Erbil’de ikamete me’mür edildi
Erbil’ de saliha bir kadın tarafından kendisi için inşa ettirilen tekkede Meşrutiyetin ilanına kadar irşad hizmetiyle meşgul oldu Mektubat adlı eserindeki mektuplarının ekserisini bu esnada Erbil’de muhib ve müridhanıyla muhabereleri teşkil eder


İstanbul’ a İkinci Gelişi

Esad Efendi, Meşrutiyeti müteakip sevenlerinin daveti üzerine 1324/1908′ de tekrar İstanbul’a döndü Kelamî dergahını zemin kat üzerine genişleterek yeniden inşa ettirdi Üsküdar’daki Selimiye Dergahı şeyhliği boşalınca oranın şeyhliği de Es’ad Efendi’ye tevcih olundu Buraya niyabeten oğlu Mehmed Alı Efendi’yi tayın etti Kendisi de arasıra gelip irşad hizmetini oğluyla birlikte yürüttü Milli mücadelenin başlaması üzerine Ankara’ ya gidecek olan Fevzi (Çakmak) Paşa’nın bu dergahta Es’ad efendiyle birkaç defa görüştüğü bilinmektedir

Meclis-i Meşayıh Reisliği

Es’ad Efendi 1330/1914 yılında önce Meclis-i Meşayıh azası sonra da reisi oldu Meclıs-i Meşayıh reisliği zamanında tekkelerin ıslahı ve şeyhliklerine ehliyetli kimselerin tayini ile şeyh evladının en iyi şekilde yetiştirilmelerini temin istikametinde çalışmalar yaptı Padişah Sultan Reşad’ ın sevgisini kazanan Es’ad Efendi, aynı yıl “sürre emînî” olarak hacca gönderildi 1331/1915 yılında meclis-i Meşayıh reisliğinden istifa etti
Es’ad Efendi pek çok halife yetiştirdiğinden İstanbul, Anadolu, Yugoslavya ve Bulgaristan’da binlerce müntesibi vardı Cumhuriyetin ilk yıllarında (1925) tekkelerin kapatılmasından önce İstanbul’a gelen ve Kelami Dergahı’nda onbeş gün misafir kalan Danimarkalı araştırıcı Carl Vett’ in anlattıklarından onun dergahına ilim ve devlet adamlarından pekçok itibarlı kişinin o şartlarda bile devam ettiği anlaşılmaktadır (bk Kelamî Dergahından Hatıralar)CARL VETT SORUSU ÜZERİNE ESAT EFENDİ HZ 40 KADAR HALİFELERİ,YÜZBİNDEN FAZLADA MÜRİDANININ OLDUGUNU SÖYLEMİŞLERDİR


Tekkelerin Kapatılmasından Sonra


Tekkelerin kapatılmasından sonra hiç sokağa çıkmamağa karar vererek Erenköy-Kazasker’ de satın aldığı köşkünde inzivayı ihtiyar etmesine rağmen dikkatler üzerinden eksik olmamıştır 23 Aralık 1930 yılında meydana gelen Menemen vak’asıyla ilgisi bulunduğu iddiasıyla tutuklanarak Menemen’e sevk edildi İdam talebiyle yargılandı, ilerlemiş yaşı sebebiyle idam cezası müebbed hapse çevrildi KENDİLERİNİ MAHKUMİYETLERİ SIRASINDA ZİYARET EDEN FEVZİ CAKMAK PAŞA, YAŞLARINDAN DOLAYI İDAM EDİLMEYECEKLERİ MÜJDESİ VERİNCE TAM BİR TESLİMİYET İÇİNDE KADERE RAZI OLDUKLARINI SÖYLEMİŞLERDİR Oğlu M Ali Efendi ise idam edildi
Es’ad Efendi Menemen’deki askeri hastanede üremiden tedavi gördüğü sırada 84 yaşında iken 3-4 Mart (1931) gecesi vefat etti Vefatıyla birlikte zehirlendiği ile ilgili tartışmalar da gündeme geldiESAT EFENDİ VE OGLU ALİ EFENDİNİN NAAŞLARINI DEVRİN YÖNETİMİ AİLESİNE VERMEDİ, BİR GECE YARISI 1950 LERDE HARFİYAT CALIŞMASIYLA DÜZELTİLEN MEZARLIGA GÖMÜLDÜLER, SAMİ EFENDİ TARAFINDAN KABİR YERLERİ TESBİT EDİLEREK 1956 YILINDA BULUNDUKLARI YERE CAMİ YAPTIRILMIŞTIRMENEMENDEKİ CAMİDE ESAT EFENDİ İÇİNDE KAPALI BİR BÖLMEDE ,ALİ EFENDİ DIŞINDA YATMAKTADITLAR

-EY SAFA DA YATAN SULTAN -KUTBU AZAM ,KUTBU CİHAN


Edebî Şahsiyeti


Ana dili Türkçe olmakla beraber aynı kuvvetle Arapça, Farsça ve Kürtçe de bilirdi Divanı ve diğer eserleri buna delildir Türkçeyi kullanmaktaki mahareti Hüseyin Vassaf Bey’ in ifadesiyle “selîka-i kalemiyyesi ve tarz-ı ma’nadaki tevcihi kendisin sahife-i edebiyatta sername-i mübahat eyliyecek derecededir
Es’ad Efendi kendisi tekkeden yetişmiş bir şair olmasına rağmen tasavvufi halk edebiyatından ziyade divan edebiyatını benimsemiş ve aruzu büyük bir ustalıkla kullanmayı başarmıştır O’nun Türkçeyi kullanmaktaki liyakati ve şiirlerindeki başarısını Necip Fazıl şöyle ifade etmektedir: “Esad Efendinin Kenzü’l-İrfan isimli eserinde asli metne ve Osmanlıca’ ya büyük bir sadakat ve hakimiyet müşahede ettiğimizi belirtmek borcundayız…” “Şiirlerine gelince bunlar, Şeyh Es’ad Efendi’nin bir hassasiyet ve şiir kabi-liyyetine malik bulunduklarına işarettir…” (Son Devrin Din Mazlumları, s 169-170)


Eserleri:


1-Kenzü’l-İrfan: Ahlak, ibadet ve takva gibi muhtelif konularda derlenmiş binbir hadis-i şerîfin tercüme ve izahından ibarettir Eser eski harflerle iki defa neşredildi (İstanbul, 1317, 1327) Yeni harflerle de pekçok defa basılan bu eserson olarak Erkam yayınlarınca aslî şekline uygun bir biçimde yeniden yayınlandı (İstanbul, 1989)

2-Mektubat: Bilhassa Erbil’ de bulunduğu sırada muhib ve müridlerine yazdığı tasavvufi mahiyette yüzelli dört mektubtan müteşekkildir Tamamına yakını Türkçe olmakla beraber birkaç arapça ve farsça mektup da vardır Mektübat’ın baş tarafındaki ilk altı mektupla 36 mektup Tasavvuf mecmuasında makale olarak yayınlanmıştır (İstanbul, Tasavvuf mecmuası, sene:1307) Mektubat eski harflerle iki defa yayınlanmıştır (1338,1341) Mektubat, H Kamil YILMAZ ve İrfan GÜNDÜZ tarafından ilmi esaslara uygun olarak neşredilmiştir (İstanbul, 1983) Bu son neşrinde ilk neşirlerde bulunmayan iki mektuba da yer verilmiştir MEKTUBATA AYRICA SAMİ EFENDİ BAŞTA OLMAK ÜZERE BAZI TALEBELERİNE YAZDIGI İCAZETNAMELERDE BULUNMAKTADIR

3-Dîvan: Türkçe ve Farsça şiirlerinin toplandığı eseridir Aruz veznini büyük bir ustalıkla kullanan Es’ad Efendi, zaman zaman tasavvuf halk edebiyatı şairleri gibi şiirler ve onlara tahmisler de yazmıştır Dîvan’ da yer yer Arapça manzumelere ve bir kürtçe gazele rastlanmaktadır Farsça şiirler Ali Nihat Tarlan tarafından tercüme edilerekDîvan yeni harflerle Cemal Bayak tarafından yayınlanmıştır(İstanbul,1991) Dîvan’daki farsça “Mev-lid-i Fatıma” manzümesi, Şeyhin oğlu tarafından nazmen türkçeye çevrilmişir

4- Risale-i Es’adiyye: Tasavvuf ve tarikatın lüzumu ve faziletiyle seyr u sülukün şekil ve adabından bahseden küçük bir risaledir Müellif bu eserinde otobiyografisini de müridlerinin talebi üzerine kaleme almıştır Eski harflerle bir defa basılan bu küçük eser yeni harflerle de yayınlanmıştır (İstanbul, 1986)

5- Tevhîd Risalesi Tercümesi:
Muhyiddin İbn Arabi’ye izafe edilen bir risalesinin Türkçe tercüme ve şerhidir Bu risale İbn Arabi’ ye değil Evhadid-din Balyani’ye aiddir Eser, Ali Kadri tarafından yayınlanmıştır, (İstanbul 1337,103s)

6- Fatiha-i Şerife Tercümesi:
Fatiha süresinin tefsiri bir tercemesidir Eski harflerle müstakil olarak, yeni harflerle Risale-i Es’adiyye ile birlikte yayınlandı (İstanbul 1986)
Bunlardan başka Urfalı Şeyh Safvet Efendi’ nin çıkardığı, Tasavvuf ile Beyanü’1-hak ve benzeri mecmualarda neşredilmiş yazıları vardır
Muhammed Es’ad Erbili,meşayıhın ulemasından olması sebebiyle daha sağlığında büyük bir şöhrete ve halk tarafından hüsn-i kabule mazhar olmuştur Nitekim onun yakınlarından bir meczûb derviş, daha Erbil’de iken şöyle bir rüya görür: “Es’ad Efendi’nin iki kolu, İstanbul merkez olmak üzre, Erbil’den Balkanlara kadar olan geniş bölgeyi ihata etmektedir Önce bir rüyadan ibaret olan bu hal, elli sene sonra hakikat olmuş ve Es ad Efendi’nin Anadolu’dan Arnavutluk, Bulgaristan ve Sırbistan’a kadar uzanan alanda pek çok müridi bulunmuştur
Esad Efendi, Muhammedi meşrebde ve îsar ve infak doygunluğunda bir gönül sultanıydı Nitekim vefatına yakın şunları söylemişti: İntisabımın ilk yıllarında gönlüme: Ya Rabbi, huzur-i ilahiyyene çıplak olarak geleyim Şayan-ı kabul amelim varsa onları günahkar kullarına bağışlayayım şeklinde bir duygu gelmişti Şimdi aynı duygularla doluyum
Es’ad Efendi diyor ki iki mes’ele hakkında şüphem vardı İmam Rabbanî hazretlerinin mektûbatını okuyunca bu şüphelerim zail oldu:
a) Tarikatte asıl olan tam anlamıyla sünnete bağlanmak olduğuna göre, bazı tarikatlarda riyazat yapmadan manevî yükseliş nasıl olabilir?
Bu sorunun cevabını İmâm-ı Rabbanî’nin Mektûbat’ında buldum”Karnın, temiz ve helal yiyecekle doyarsa fikirde havatır olmaz Zikir, fikir, rahat ve huzurlu olur Fakat nefsin hakkı verilmezse huzûra mani olabilir”
b) “Fena-yı kalbden sonra kalbe havatır nasıl gelebilir?
Bunun cevabını da “Kalb fena bulduktan sonra kalbe gelen havatır kalbe zarar vermez, aksine kalb vazifesini yapmaya devam eder” Hükmünde buldum
Rivayete göre bir Japon generali müslüman olup İstanbul’a gelir, İstanbul da Es’ad Efendi nin Kelamî dergahında bir müddet misafir olur ve zikir meclislerine katılır Daha sonra bazı dergahlarda da zikir meclislerine katılan bu Japon general “Allah Allah” diye zikretmede gök kuvvet var Padişahlar da böyle “Allah Allah” deseler, top tüfek kuvvetinin hükmü olmaz” der
Es’ad Efendiye bir gün İttihad ve Terakki taraftarlarından biri gelip der ki Allah,”Dua ediniz, sizin dualarınızı kabul edeyim” (Gafir, 40/60) buyuruyor Halbuki biz dua ediyoruz, bize bir şey vermiyor ve duamızı kabul etmiyor Acaba bu ayete yanlış mana mı veriliyor?” Es’ad Efendi şu cevabı verir:
-”Duanın kabulü için birtakım şartlar vardır Şart yerine gelmeyince şarta bağlı hüküm de gerçekleşmez Duanın kabul olunmayışında ayrı bir takım hikmetler vardır Bazen duanın beklenen ve istenen şekilde kabul edilmeyişi kul için daha büyük bir hayır olabilir (bk el-Bakara, 2/216) Mesela sıtma hastasının canı bal isterse hemen verilmez Çünkü bal, sıtma için zehir gibidir Ayrıca bu ayet bir başka manaya göre “Beni davet edin, ben de meclisinize geleyim” anlamınadır
Bir başka seferinde yine inançsız birisi Es’ad Efendi’nin tekkesine gelerek müslümanları tezyif etmeye başladı “Her kötülük müslümanlarda, yalan, hırsızlık gibi fenalıklar hep onlarda Bu nasıl din böyle?”
Es’ad Efendi dedi ki:
- Bu senin söylediklerin bile dinimizin büyüklüğüne delildir Başka dinler batıl olduğu için şeytan onlarla pek fazla uğraşmıyor Çünkü boş eve hırsız girmez
Es’ad Efendi’nin nazarı keskin, sohbeti etkileyici idi İhvan ve halifelerinden de teveccüh ve nazarı keskin insanlar vardı Nitekim Es’ad Efendi’nin Erbil’de ziyaret maksadıyla bulunduğu sırada çevre köy ve kasabalardan ihvan akın akın geldiler Gelenler arasındaki bir genç Es’ad Efendi’nin yanına kadar sokuldu Efendi hazretleri ona “Okuma yazma bilip bilmediğini, tarikata girip girmediğini” sordu O da şöyle konuştu:
- “Okumam yok Henüz tarik da almadım Köyümüzden bir kızı sevmiştim Babasından istettim, vermediler Muhtar beni askere gönderdi Ben askerde iken o kızı oğluna almış Şimdi ben onlardan birini öldürüp intikamımı almadıkça tarikata girmeyeceğim
Es’ad Efendi, gencin söylediklerine hayretle “ya öyle mi?” diye mukabele etti Bu arada halifelerinden Şemseddin Efendiye bu gençle meşgul olmasını işaret etti ve abdest tazelemek için dışarı çıktı Dönüşünde bu genci değneğini at yapmış koşarken gördü, o haliyle biraz koşuştuktan sonra kalabalığı yararak geldi Şemseddin Efendi’nin teveccühüyle önce meczûb bir tavır sergileyen bu delikanlı daha sonra Es’ad Efendi’ye gelip: “Bana tarik ver” dedi Es’ad Efendi:
“Hani sen adam öldürecektin” dedi Genç, “o hal geçti” karşılığını verdi Tekrar tarik isteyince Es’ad Efendi “Senin Şeyhin Şemseddin Efendidir” dedi Fakat o genç “Hayır, hayır o değil, ben biliyorum sensin” karşılığını verdi Es’ad Efendi, bununla birlikte meczûb tabiatlı olmaktan çok, temkin ehli olmayı tavsiye eder “Bize serinkanlı insan lazım” derdi
Esad Efendi, “Ümmetimin şereflileri Kur’an hamilleridir” hadisini ”Kuran tilavetine müdavim, ahkamıyla amil, teheccüt namazı ve zikirle geceleri ihya edenlerdir” diye yorumlardı Yoksa bazılarının dediği gibi sadece Kur’an hafızları demek değildir Kuran ahkamına itaatkar olmayan ve namaz bile kılmayan hafızlar neye yarar? Nitekim Kuranda öyleleri hakkında: “Kendilerine Tevrat yükletilip de onu taşımayan; emirlerini tutmayanların durumu kitaplar taşıyan eşeğin durumu gibidir” (el-Cumua, 62/5) buyurulmuştur Sırtında kitap taşıyan merkebe taşıdığının ne faydası vardır?
Es’ad Erbili hazretleri, “Sizden insanları hayra çağıran, iyiliği emreden, kötülüklerden sakındıran bir topluluk bulunsun Onlar gerçek felaha erenlerdir” (Ali İmran, 3/104) ayet-i kerîmesini şöyle tefsir eder:
“Ey İslam cemaati! Sizlerden bir taife, dinî ilimleri öğrenip tahsil ettikten sonra avam-ı nası gerçek tevhide ve islamî hayata çağırsın Şeriatın ve aklın meşru kabul ettiği şeyleri kendisi yerine getirdikten sonra diğer insanlara da emretsin Yine şeriat ve akıl ölçülerine göre çirkin olan davranışları kendisi terkettikten sonra başkalarını da o kötülükten sakındırsın İşte bunlar hakîkaten gerçek kurtuluşa erenlerdir Şayet bu kimseler Cenab-ı Hakk’ın emir ve nehiylerine itina göstermez; ilimleriyle amel etmezlerse ahkam-ı ilahiyi insanlara tebliğ etmeye layık değillerdir Bu gibilerin tebliğlerinin te’siri de olmaz, sözün kısası, şüphesiz Hak Teala Hazretleri avam-ı nâsın cehalet ve günahtan kurtulması ve marifet nurundan istifade edebilmesi için hususî bir topluluğun ilim ve amel cihetinden yetiştirilmesini emr ile bu vazifeyi farz-ı kifaye olarak müslümanlara yüklemektedir Bu mukaddes vazifenin medar-ı iftihar olan yükü de şüphesiz, zahiren batınen alim olma sıfatını kazanmış meşayih-i kiramın uhdelerine tevdî buyurulmuştur
Es’ad Efendi, İbn Arabi’yi çok sevdiği ve vahdet-i vücut fikrine kail olduğu halde bu düşüncenin “ittihad ve hulul” şeklinde anlaşılmasından son derece tedirgin olmaktadır Nitekim: “Her nerede olursanız olun, Allah sizinle beraberdir” (el-Hadîd, 4) ayetinin tefsirinde der ki: “Ayet-i kerimedeki bu beraberlik zata ve zamana müteallik bir beraberlik olmadığı gibi hulûl ve İttihad yoluyla da değildir Aksine bütün zuhur mahallerinden şimşek ziyası gibi, sadece zuhur ve huzur suretiyledir Yani Hazreti Allah bütün işlerimizi ve her halimizi bilmekte, görmekte ve vakıf bulunmaktadır Göklerde ve yerde mevcud bulunan herşey, O’nun kendi mülküdür Herkese iyi veya kötü ameline göre karşılık vermek onun hakkıdır Bu ayet-i celîleyi bildikten sonra halktan birinin yanında çirkin bir fiili yapmaya cesaret edemeyenlerin Yüce Mevla’nın huzurunda ne cesaretle o çirkin hareketi yapmaya teşebbüs edebilecekleri hayret verici bir husustur Acaba bu gibilere akıllı denilebilir mi?”
Yine o: “Size ne oluyor ki Allah yolunda infakta bulunmuyorsunuz? (el-Hadid, 10) Ayet-i kerimesini tefsir ederken şu mühim konulara işaret etmektedir:
1) Kiralık evlerde oturmakta olan kiracıların bir evden diğer bir eve taşınırken bütün eşyasını beraberinde götürüp, sevdiği mallarından hiçbir şeyi bırakmayacağı herkesçe bilindiği halde, herşeye muhtaç olan kabir evine gidenlerin sevgili eşyalarından kısmen olsun birşeyi beraberinde görülmemeleri gerçekten hayret ve dehşet verici bir durumdur
2) Cenab-ı Hakk’ın kullarına emaneten ihsan buyurduğu mallarından kulun ayrılacağı şüpheye mahal olmayan bir gerçektir Şu kadar var ki, fakirleri doyurmak, düşkünleri giydirmek, camî ve mescid yaptırmak, İslam’ın zaferi ve ehl-i İmanın kuvvet bulması için gerekli olan harp aletlerine ve nakliye vasıtalarına sarfedecek malı elden avuçtan çıkarmak hemen veya ileride medh ve sevabı celbedecektir Aksine sadece “pintilik duygusu” denilen adi tabiat yüzünden veya Kur’an ayetlerine ve Peygamberimiz (sa)’in hadislerine tam bir îmanla itimat edememek yüzünden cimrilik hastalığını, cömertlik şerefine tercih edenlerin; yani malının fazlasını kısmen de olsa yukarıda bahsedilen yollardan herhangi birine sarfetmeyerek ölüm ile bu mallarından ayrılmak zorunda kalanların ilahî azab ve itaba müstehak olmaktan korkup çekinmemeleri gerçekten üzücü bir haldir

Es’ad Erbili hazretleri iyi bir alim olduğu kadar usta bir şairdi Nitekim onun divanından sunacağımız çerçeve içindeki şiir onun duygu ve aşk yüklü dünyasının mahir san’atıyla terennümüdür Aynı zamanda şiirdeki:
“Ne mümkün bunca ateşle şehid-i aşkı gasleylemek” mısraı da kendisinin şehid olacağını sezip önceden haber vermesi şeklinde bir keramet olarak değerlendirilmektedir

ES’AD ERBÎLÎ HAZRETLERİNDEN BİR ŞİİR


Tecellâ-yı cemâlinden habîbim nev-bahâr âteş
Gül âteş bülbül âteş sünbül âteş hak ü hâr âteş
Şua’ı âfitâbındır yakan bi’l cümle uşşâkı
Dil âteş sîne âteş hem dü çeşm-i eşk-bâr âteş
Hayal-i şem’-i rûyinle aceb mi yansa cân u dil
Nigârım gel de gör kalbimde âteş âh u zâr âteş
Ne mümkün bunca âteşle şehîd-i ışkı gasletmek
Cesed âteş kefen âteş hem ab-ı-hoş-güvâr âteş
Ben el çektim safa-yı hatır u aram-ı canımdan
Safa âteş cefa âteş firar âteş karar âteş
Ne yapsam bu dil-i mahzûnu mesrur eylemem şahım
Gam âteş gam-güsar âteş temenna-yı mesar âteş
Ümid-i afiyet besler mi Es’ad yardan haşa
Saçar oldukça gözden ol nigâr-ı gül-i zâr âteş

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.