![]() |
Borlu Ahmed Kuddûsî (K.S.) (1769 – 1849) 1 |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Borlu Ahmed Kuddûsî (K.S.) (1769 – 1849) 1![]() BORLU AHMED KUDDÛSÎ (k ![]() ![]() (1769 – 1849) 1769 yılında Rebî'ul-evvel ayının on birinci gecesinde , Niğde'nin Bor beldesinde doğdu ![]() Babası Hâcı İbrâhim adlı sufi-meşreb bir kişi, annesi ise bir veliyyedir ![]() Kendisi anlatırken: "Pederim el-Hac İbrahim Efendi (r ![]() ![]() ![]() Bir velî olan babası, rüyâsında üç tane ay gördü ![]() Ortadaki ay diğer aylardan daha büyük ve parlaktı ![]() Bu rüyânın tâbirinde kendisinin üç oğlu olacağını ve ortanca oğlunun büyük bir velî ve âlim olacağını anladı ![]() Ahmed Kuddûsî, bu sâdık rüyânın zuhûr ettiğini Dîvan'ında şöyle anlatır: Ahmed Kuddûsî, küçük yaşta babasından ders almaya başladı ![]() ![]() Babasının; "Oğlum her zaman Allahü teâlâyı zikr et, benim sağlığımda boş şeylerle uğraşmaktan uzak dur ![]() ![]() Kısa zamanda velîlik basamaklarında yükseldi ![]() Ahmed Kuddûsî, o zaman medreselerde okutulan ilimleri öğrenmek için de uzun müddet medrese tahsîli gördü ![]() 1786 senesinde babası vefât edince, ilâhî bir işâret üzerine Tokat/Turhal'a gitti ![]() Turhal'daki Turhal Şeyhi denilen zâtın sohbetlerinde bulunarak kemâle erdi ![]() Oradan bir arkadaşı ile ayrılıp Erzincan'a geldi ![]() Sert geçen kış mevsimi yüzünden Erzincan'da birkaç ay kaldı ![]() Yaz gelince, Erzincan'dan ayrılarak, önce Şam'a oradan da Mısır'a vardı ![]() Daha sonra hac farîzasını yerine getirmek için Mekke-i mükerremeye gitti ![]() Bu ilk Hicaz seferinde Hira ve Uhud dağında, Hazret-i Hamza ve Uhud harbinin diğer şehîdlerinin medfûn, gömülü bulunduğu sahada ve dağın kayalıkları arasındaki mağaralarda uzun günler uzlette kendi başına kaldı ![]() Mescid-i Nebî çevresinde riyâzetler çekti ![]() Resûlullah efendimizin lütuf ve hitaplarına kavuşarak, üstün derecelere yükseltildi ![]() Bu sırada; "Anadolu'ya git, orada evlen ![]() Senin için üstün derece ve makamlar, âile kadrosu içinde hâsıl olacaktır ![]() ![]() Bu müddet içerisinde, Resûlullah efendimizin yüksek himmetlerine nâil olduğunu bir şiirde şöyle ifâde eder: Dâvet etti köyüne çünkü bizi ol şâhımız, Pes icâbet eyledik bugün açıldı râhımız ![]() ![]() Etti tâlim hem bize seyr-i sülûkin tarzını, Pîşvâ-yı sâlikîn olan Resûlullahımız ![]() ![]() Doldu ışk-u-cezbe dil iklimine deryâ misâl, Bu sebeple mürtefî' oldu begâyet râhımız ![]() ![]() Bakmanız hışm u hakâretle bize ey zâhidân, Dost yanında mu'teber hor görünen gümrâhımız ![]() ![]() Yanarız ışk oduna Kuddûsî yâ leyl ü nehâr, Kıldı âlem halkını âciz figân ü âhımız ![]() Ahmed Kuddûsî, ilki 1807 ve 1810 senelerinde olan Osmanlı-Rus savaşlarına katıldı ![]() Böylece sünnete uyarak, nefsini ıslâh etmek için yaptığı halvet, yalnızlık çile ve riyâzetleri yâni cihâd-ı asgarı cihâd-ı ekberle, yâni nefsle yaptığı savaşlarla da tamamladı ![]() Bir süre Anadolu'da kalan Kuddûsî Hazretleri tekrar Hicaz'a gitti ![]() Uzun müddet Mekke ve Medîne arasındaki ıssız çöllerde, dağlarda nefsini tezkiyeye, safiyyete ulaştırmak için çektiği çileler, onun derecesini bir kat daha yükseltti ![]() Bu sırada günlük yiyeceği, her gün belli saatte kendiliğinden gelen bir ceylanın verdiği süttü ![]() Hicaz'da geçen günlerini Dîvân'ında şöyle anlatır: Çıktım vatandan gittim Hicaz'a, Dağ u çöl bana gülîzâr oldu ![]() ![]() Yalınız yayan râh'a azm itdim, Köşküm sarayım kûhisâr oldu ![]() ![]() Vahşî âhûlar gibi insandan, Kaçmak bana bir hoşça kâr oldu ![]() ![]() Susuz azıksız ulu dağlarda, Rûz u şeb rızkım tatlı nâr oldu ![]() ![]() Görmedim açlık hem susuzluk hiç, Her ne istersem çün o vâr oldu ![]() ![]() Tevhîd ile bu devleti buldum, Çok diyen ânı bahtiyâr oldu ![]() ![]() Düşdü Kuddûsî dâmına ışkın, İstemez çıkmak hoş şikâr oldu ![]() Ahmed Kuddûsî, Hicaz'dan Bor'a döndükten sonra, birçok din düşmanının düşmanlıkları sebebiyle, on üç yıl kadar evinde inziva hayâtı yaşadı ![]() Bu arada, bir gün Cumâ vaktinden önce bir tanıdığı, misâfir olarak evine geldi ![]() Cumâ vakti yaklaştığı hâlde Ahmed Kuddûsî hiçbir acelecilik göstermedi ![]() O zât Cumâya gitmek için izin istedi ![]() Ahmed Kuddûsî : "Biraz daha beklesen iyi olacaktı ![]() ![]() ![]() Cumâdan sonra biraz gecikerek gelen misâfir zât, yemekle berâber tâze hurma ve o mevsimde Bor'da olmayan tâze sebzeler ikrâm edilince, çok şaşırdı ve: "Efendim, hurma ve sebzeler buranın olamaz ![]() "Evlâdım söz dinleyip, biraz daha beklesen, ihlâsının karşılığını görecek, bizimle birlikte sen de Cumâyı Kâbe-i Muazzama’da kılacaktın ![]() ![]() O devrin ileri gelenlerinden makam sâhibi biri, bir sohbette: "Zamânımızın büyük velîsi kim ise onunla görüşmek istiyorum ![]() ![]() Bunun üzerine orada Kuddûsî Hazretlerini tanıyan biri: "Zamânımızın büyük velîsi Ahmed Kuddûsî'dir ![]() ![]() Ahmed Kuddûsî, İstanbul'a gelip huzûra girince, orada bulunan kimseler, onun taşralı kıyâfeti ile huzûra girmesini pek beğenmeyip, yukarıdan bakıcı bir tavır takınırlar ![]() Ahmed Kuddûsî sohbet sırasında hiç konuşmaz ![]() O makam sâhibi kimse : "Şeyh efendi! Siz de bir beyân buyursanız ![]() "Efendim! Bendeniz ilmi olmayan bir kişiyim ![]() Huzûrunuzda konuşmaya hayâ ederim ![]() Ancak emrinize uyarak başımdan geçen bir hâdiseyi anlatayım ![]() "Bir gün bendeniz Sarayburnu'nda sahil boyunca gezerken, çok güzel bir hanım sandala bindi ![]() Gönlümü cezbeden bu güzelin peşinden başka bir sandala binerek, onu tâkib ettim ![]() Üsküdar iskelesinde karaya çıkıp, falan sokaktaki büyük bahçeli konağa giren bu hanımı bir daha göremedimse de aslâ unutmadım ![]() ![]() O makam sâhibi kimse, bu hikâyeyi duyar duymaz, yanında bulunanların hepsini dışarı çıkararak, Ahmed Kuddûsî'ye : "Efendi, anlattığınız benim halen içinde yaşadığım elemli hâlimin ifâdesiydi ![]() Şu anda ise o dertten kurtuldum ![]() O hanım gönlümden silindi ![]() ![]() Sonra Kuddûsî Hazretlerine görülmemiş ihsânda bulundu ![]() Yine bir gün sultan, huzûrunda bulunanlara : "Şu avucumda gizlediğim şeyi tahmin etmenizi istiyorum ![]() ![]() Herkes bir şey söylediyse de kimse bilemedi ![]() Bir köşede oturan Ahmed Kuddûsî'ye : "Siz de bir tahminde bulunun ![]() ![]() Ahmed Kuddûsî de : "Yedi iklim ve yedi deryâyı gezdim ![]() ![]() ![]() Meğerse pâdişâhın avucunda küçük bir balık varmış ![]() Bunun üzerine Ahmed Kuddûsî'ye tâzim ve ikrâmda bulunularak, sarayda kalması teklif edildi ![]() Fakat o : "Ben âciz bir kulum, burada kalsam dünyâ imtihânından berât edemem ![]() ![]() Bir süre İstanbul'da kalan Ahmed Kuddûsî, Bor'a döndü ![]() Bor'da iken birgün sultan, Bor'a iki memur gönderip, onun durumunu öğrenmek istedi ![]() Gelen memurlar onu bahçesini bellerken buldular ![]() Ahmed Kuddûsî Hazretleri onlar daha bir şey söylemeden : "Siz İstanbul'dan geldiniz ![]() ![]() ![]() Onlar : "Pâdişâhımız bizi vazifeli gönderdi ![]() ![]() ![]() Ahmed Kuddûsî onlara : "Açın eteğinizi" diyerek her ikisinin eteğine birer kürek toprak döktü ![]() İki memur bu toprakların altın olduğuna şâhid oldular ![]() Bu sefer Ahmed Kuddûsî : "Eteklerinizdekileri dökün!" deyince hemen yere döktüler ![]() Bu defâ toprakların yılan-çiyan olduğuna şâhid oldular ![]() Ahmed Kuddûsî : "Evlâtlarım! Allahü teâlânın keremi ile bizim pâdişâhımızın tahsîsatına ihtiyâcımız yoksa da, fukarâ ve âcizlere dağıtmak için bırakın ![]() ![]() Ahmed Kuddûsî, bir gün Konya'ya giderek, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin kabrini ziyâret etmek istedi ![]() Türbenin önüne vardığı zaman, türbedâr kapıları kilitleyip gidiyordu ![]() Türbedâra türbeyi açması için ricâlar edip çok yalvardı ![]() Fakat türbedâr : "Akşam oldu, açma müsâdesi yoktur ![]() ![]() Bunun üzerine Ahmed Kuddûsî şu medhiyeyi okumaya başladı : Sensin velîler şâhı, Yâ Hazret-i Mevlânâ! Affet şu ben gümrâhı, Yâ Hazret-i Mevlânâ! Bed-kâr-u-âvâreyim, Pür-zenb ü bî-çâreyim, Âsî yüzü kâreyim, Yâ Hazret-i Mevlânâ! Gâyet azîmdir câhın, Mahbûbısın Allah'ın, Dâr-ül-emân dergâhın, Yâ Hazret-i Mevlânâ! Sen şol ulu sultânsın, Ki server-i merdânsın, Hem ma'den-i irfânsın, Yâ Hazret-i Mevlânâ! Çün tıfl iken ey Sultân, Eflâki etdin seyrân, Oldu melâik hayrân, Yâ Hazret-i Mevlânâ! Muhtâcınam in'âm et, Mihmânınam ikrâm et, İhsânını itmâm et, Yâ Hazret-i Mevlânâ! Kapunda çok muhtâcân, Erer murâda her ân, Devrinde sürer devrân, Yâ Hazret-i Mevlânâ! Bencileyin yok gümrah, Lâkin dedim eyvallah, Geldim sana şey'en lillah, Yâ Hazret-i Mevlânâ! Âriflerin sultânı, Dertlilerin dermânı, Kuddûsî'nin cânânı, Yâ Hazret-i Mevlânâ! Son dörtlüğü söylediği anda, kapılar kendiliğinden açıldı ![]() Ahmed Kuddûsî, türbedârın şaşkın bakışlarından habersiz, ziyâretini yaparak oradan ayrıldı ![]() Ertesi gün bu hâdiseyi duyan Mevlevî şeyhleri ile bir kısım ulemâ : "Bu mutlakâ Bor'lu Kuddûsî'dir ![]() ![]() Medîne-i münevverede saatçılık yapmakta olan Ali Osman isimli İzmirli bir Türk vardı ![]() Bu zât Medîne-i münevvereye hicret ettikten bir müddet sonra, mesleği olan işi yapmak üzere bir dükkân açmak için izin almaya çalıştı ![]() Uzun süre bunu sağlayamadı ![]() Parası bitti ![]() ![]() O gece rüyâsında esmer, kır sakallı, uzunca boylu bir zât : "Evladım, resmî dâireye girdiğinde sağ tarafında gördüğün şu üçüncü şahsa mürâcaat et ![]() Gerisine karışma buyurdu ![]() Ali Osman Efendi sabahleyin doğruca denilen şahsın yanına gitti ![]() O şahıs, Ali Osman Efendi'ye : "Seni Kuddûsî Hazretleri mi gönderdi? Git hemen dükkânını aç, işine başla ![]() ![]() Ali Osman hemen gidip dükkânı izin almış gibi açtı ![]() O şahıs izin belgesini sonradan gönderdi ![]() Bir müddet sonra rüyâsında aynı zâtı gördü ![]() O zât : "Oğlum bana Kuddûsî derler ![]() ![]() ![]() Ali Osman Efendi uyandığında cebinde Kuddûsî Hazretlerinin şu şiirinin yazılmış olduğu kâğıdı buldu: Ey rahmeti bol pâdişâh, Cürmüm ile geldim sana, Ben eyledim hadsiz günâh, Cürmüm ile geldim sana ![]() Hadden tecâvüz eyledim, Deryâ-yı zenbi boyladım, Ma'lûm sana ki neyledim, Cürmüm ile geldim sana ![]() Senden utanmayup hemân ![]() Ettim hatâ gizlü ayân, Urma yüzüme el-emân, Cürmüm ile geldim sana ![]() Aslım çü bi katre menî, Halk eyledin andan benî, Aslım denî, fer'îm denî, Cürmüm ile geldim sana ![]() Gerçi kesel fısk-ü-fücûr, Ayb-ı-zelel çok hem kusûr, Lâkin senin adın Gafûr, Cürmüm ile geldim sana ![]() Zenbim ile doldu cihân, Sana ayân zâhir nihân, Ey lutfü bî-had Müste'ân, Cürmüm ile geldim sana ![]() Adın senin Gaffâr iken, Ayb örtücü Settâr iken, Kime gidem sen vâr iken, Cürmüm ile geldim sana ![]() Hiç sana kulluk etmedim, Rah-ı rızâna gitmedim, Hem buyruğunu tutmadım, Cürmüm ile geldim sana ![]() Bin kerre bin ol pâdişâh, Etsem dahî böyle günâh, Lâ-taknetû yeter penâh, Cürmüm ile geldim sana ![]() İsyânda Kuddûsî şedîd, Kullukda bir battal pelîd, Der kesmeyip senden ümîd, Cürmüm ile geldim sana ![]() Ali Osman Efendi, o günden sonra bu şiiri okumadan işine gitmedi ve verilen vazifeleri devamlı yaptı ![]() Ahmed Kuddûsî Hazretleri, gerek şiirlerinde, gerekse mektup ve sâir yazılarında, hak yolundaki tehlikelere dikkatleri çekerek, bu yoldaki sâdıklarla, sapıkların hâl ve durumlarını tekrar tekrar anlatmaktadır ![]() Ehl-i dünyâ ile mülhid ve dinsize yaklaşmamayı, câhil ve inatçı sofulardan kaçınmayı, küfür ehli ile münâfıklardan şiddetle sakınmayı, hased, kin, istihzâ ve nemîme, dedi-kodu ehlinden uzaklaşıp onlarla berâber olmamayı tavsiye ederek, şöyle buyurmaktadır: Nâr-ı ışk ile yanup kül olmayan nâdân'a yuf, Ölmeden evvel ölüp dirilmeyen bî-cân'a yuf ![]() Kadrini uşşâk-ı Hakk'ın bilmeyüp ta'n eyleyen, Bed-kelâmu bed-likâ vü bed-nefes hayvâna yuf ![]() Zu'm eder ki özi yahşı tâgiyândır ehl-i ışk, Yuf o tâgî'nin özine ettiği tuğyâna yuf ![]() Mü'minin budur nişânı ki seve mü'minleri, Ehli, îmâna adâvet eyleyen düşmana yuf ![]() Söyleyup elfâz-ı küfr-i güldürür nâs-ı müdâm, Dinleyüp ânın kelamın gülüşen yârâna yuf ![]() Ger gazâb eylersen kalmaz anda aslâ akl-u-dîn, Bî-vefâ vü akl u hem bî-dîn ü bî-îmâna yuf ![]() Kârıdır gamz u nemîme kizb ü sebb ü ifk'ü zem, Hak içinde fitne îkâz edici fettâna yuf ![]() Öğredirler anı hassad şeyhe dahl eyle deyu Öğreden hassade hem şeyhine taş atana yuf ![]() Îtirâzı cenâb-ı Hakka hem Cebrâile, Şeyhime etmez mi ya ol âsî-i Rahmân'a yuf ![]() Asdıkâ'yı fırka fırka eyleyûb iblîs kişi, Ara yerde ceng-i gavga buğz-u-kin koyana yuf ![]() Nan-ı nîmet ıyş u sohbet hakkının isyân edip, Şol kuduz hayvan gibi her gördüğün kapana yuf ![]() Çün âyân oldu bu yüzden, dostumuz düşmanımız, Bize dostluk gösterip gizlü adû olana yuf ![]() İsteyen bizim rızâmız varmasun hiç yanına, Bize rağmen ol sefîhin yanına varana yuf ![]() Etmeniz anınla ülfet, ey bizim ahbâbımız, Pes dedik ol münkire yuf, hem ana uyana yuf ![]() Hâsılı anda vefâ yok, n'eyleriz lâkin ana, Taş verüp Kuddûsî'ye ur deyü'ben salana yuf ![]() Yine birçok şiirinde Allahü teâlânın rızâsını taleb etmeyi, mal, mevkî, şöhret ile dünyâya ve maddeye âit her şeyin sevgisini kalbden çıkarmayı tavsiye etmekte, kalbde yerleşmiş sevgisi olmayan; mal, mülk, makam ve mevkînin de bir mahzuru olmadığını belirtmektedir ![]() Ahmed Kuddûsî, İslâmı tek bir bütün olarak görür ![]() İslâmiyete uyanı ve İslâmın yüceliğini anlatmak için, devrindeki sağlam idârecilerle pâdişahları birçok defâ methetmiş ve onlara itâatı tavsiye etmiştir ![]() Müslümanların eğer fitneye uyup, din ve devletine ihânet etmezse, yer ve gök ehlinden duâ ve yardım alacaklarını, şâyet din ve devletine ihânet ederlerse zulüm ve belâlara uğrayacaklarını belirterek şöyle buyurmaktadır: Zulm eylemez nâsa zerrece Hudâ, Lâyık olduk geldi bize bu şifâ, Amele göredir herkese cezâ, Taksîr iden lâ-büd cezâsın bulur ![]() Kalbinden adâlet merhamet gitti, Pâdişâhı bize musallat etti, Emr-i Hallâk ile halkı incitti, Anlamayan onu kul itti sanır ![]() Uzattın kat'et sözün Kuddûsî, Uyandırmak kasdın pend idip nâsî, Vir nefsine öğüt ey kalbi kâsî, Gözsüzleri nice edebilir kör ![]() Ahmed Kuddûsî, farz, vâcib ve sünnet olan ilimleri bilip, kendisine kâfi olanını öğrendikten sonra, ilmi ile amel ederek, Allahü teâlâyı anmaya devâm etmeyi bütün eserlerinde tekrarlamaktadır ![]() Baş olmak, dünyâlık elde etmek veyâ halkı başına toplayıp, onların hürmet ve hizmetlerini celbetmenin, insanı şeytana oyuncak edeceğini tekrar tekrar anlatan Ahmed Kuddûsî; Azâzil'i (şeytanı), Bel'âm bin Baûrâ'yı, Bersisa'yı ve sahâbeden iken dünyâlıklara mağlûb olan Sa'lebe'yi anlatmaktadır ![]() Allahü teâlâya kulluğu, Allahü teâlânın emri için yapmayı, yeterince ilim ve bilgiyi kazanıp farz-ı ayn olan bilgileri edinmeyi, bu şartların kazanılmasından sonra da ihlâs ile zikir, fikir ve şükür ibâdetlerini gücü yettiği nisbette yerine getirmeyi tavsiye etmektedir ![]() Ahmed Kuddûsî, Kuddûsî mahlasını almasını şöyle anlatmaktadır ![]() “Ben, daha doğmadan önce ana karnında iken, Kuddûs Kuddûs diye Allahü teâlâyı zikr ediyormuşum ![]() ![]() ![]() Ahmed Kuddûsî bu durumu şu şiirinde de anlatır: Kuddûs'a mensûb olmuşam, Kuddûsî'yem! Kuddûsî'yem! Hem O'na meczûb olmuşam, Kuddûsî'yem! Kuddûsî'yem! Bil ana rahminde beni, Ki etmişem takdîs O'nu, Anam işitmiştir bunu, Kuddûsî'yem! Kuddûsî'yem! On ikiye erdi yaşım, Aşk oldu yâr u yoldaşım, Takdîs-i Hakk idi işim, Kuddûsî'yem! Kuddûsî'yem! Yiğirmide ettim hereb, Gezdim Hicâz'ı, Şam'ı heb, Kuddûs'e çektim çün nasab, Kuddûsî'yem! Kuddûsî'yem! Şevkiyle oldum bî karar, İçimde ışık odu yanar, Kuddûs'e etmişem firâr, Kuddûsî'yem! Kuddûsî'yem! Çektim sivâsından eli, Buldum O'na giden yolu, Varsun desün münkir, deli! Kuddûsî'yem! Kuddûsî'yem! Yetmiş, dahî üç oldu sin, Hayran bana hep ins ü cin, Kuddûs'e kalbim mutma'în, Kuddûsî'yem! Kuddûsî'yem! Tedbîr-i dünyâ bilmezsem, Arzû-yı Cennet kılmazsam, Ağyâra mensûb olmazsam, Kuddûsî'yem! Kuddûsî'yem! Kuddûsî'yi cezb etti ol, İster O'na her dem vusûl, Der bilmeyip iz'an usûl, Kuddûsî'yem! Kuddûsî'yem! 1849 (H ![]() ![]() Vasiyeti üzerine Eski Mezarlık'a defnedildi ![]() Aynı gün köylünün biri kırılan saban demirini tamir ettirmek üzere Bor'a geldiğinde çok kalabalık bir cemâatın cenâze namazına hazırlandığını görünce, abdestini tazeleyerek cenâze namazını kılar ![]() Hemen işine dönmek niyetinde olduğundan, yakındaki bir demirci dükkanına girerek, tamir etmesi için saban demirini ustaya verir ![]() Demirci, ocağa koyduğu demirin bir türlü kızarmadığını, saatlerce uğraştığı halde dövülecek hale gelmediğini görünce şaşkın bir halde düşünceye dalar ![]() Bu sırada yakın bir tanıdığı dükkana girer ![]() Demirci durumu ona anlatır ![]() O da köylüye : "Sen nerelisin, bu demiri nereden getirdin?" diye sorar ![]() Köylü : "Ben filan köydenim ![]() ![]() Tamir ettirmek için bugün buraya getirdim ![]() Şehre girdiğimde eşini görmediğim bir cemâata katılarak cenaze namazını kıldıktan sonra doğru bu dükkana geldim ![]() "Senin, adını sormadan namazına iştirâk ettiğin büyük evliyâ, âşık-ı Hakk Şeyh Ahmed Kuddûsî Hazretleriydi ![]() Allahü Teâlâ, değil onun namazını kılanı, o cenâzede hazır olan âlet ve edevâtı da ateşten muhâfaza etmiştir ![]() ![]() Îmân sâhibi olan bu köylü, yeni bir saban alıp köyüne döner ![]() Son yıllarda mezarlıkları şehir dışına nakletme hususundaki genel bir karar üzerine, Ahmed Kuddûsî Hazretlerinin kabri bugünkü kabristandaki ziyaretgâh olan yerine nakledildi ![]() Bu nakil esnâsında halk karşı çıkmış ise de, devrin kaymakamı, belediye başkanı ve jandarma komutanı olaya müdâhale ederek, Ahmed Kuddûsî Hazretlerinin kabrine karşı hoş olmayan bâzı sözler sarfedip, edep dışı davranışta bulundular ![]() Hepsi bir belâya mâruz kaldılar ![]() Kabr-i şerîfi yıkmaya kimse râzı olmayınca hapishaneden getirilen mahkûmlar, kabri yıktı ![]() Bu esnâda orada olan jandarma komutanı kabrin taşına tekme vurarak kazın diye emir verdiği anda yere düşerek beni kurtarın diye bağıra bağıra öldü ![]() Kabri açtıklarında, Ahmed Kuddûsî Hazretlerinin kefeninin bembeyaz duruyor olduğunu gördüler ![]() O anda kabirden çok güzel bir koku etrafa yayıldı ![]() Yine o gün hava çok sıcak iken, semâ âniden bulutlanarak yağmur çiseleyip serinlik ve ferahlık hâsıl oldu ![]() Ahmed Kuddûsî Hazretlerinin nâşı yeni kefene sarılarak bugünkü kabrine nakledildi ![]() Ahmed Kuddûsî'nin eserleri şunlardır: 1) Dîvân-ı Kuddûsî, 2) Külliyât-ı Kuddûsî Efendi: Bu külliyât, şu eserlerden meydana gelmiştir: Dîvân, Pendnâme, Vasiyetnâme, İcâzetnâme, Nesâyih-ı Ahmed Kuddûsî, Hazînet-ül-Esrâr ve Ganîmet-ül-Ebrâr, Medâyıh Risâlesi, Muhtasar Tıbb-ı Nebevî, Mektuplar ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Borlu Ahmed Kuddûsî (K.S.) (1769 – 1849) 1 |
![]() |
![]() |
#2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Borlu Ahmed Kuddûsî (K.S.) (1769 – 1849) 1İkbâl idegör Halika mahlûkı nidersin Vir ana kamu varını yoğ eyle yolında & Kişi bir dilber-i ra'nâyı sevse cân u gönülden Yanar 'ışkı ile anın düşer mi gayrı sevdâya & Kamudan nefsini alçak tutub eyle tevâzu' sen Bu râhın ehline çünki tevâzu' oldı sermâye & Günâhım çok deyü kesme ümîdi bahr-ı rahmetden Ki 'afv olunsa heb gümrâh nakıs gelmez o deryâya & Şerî'atsız tarîkat işi bitmek mümteni' zîrâ O bir kapu ki andan irilür maksûd-ı aksâya & İsteme hîç kimseden rızkı virir Rezzâk-ı halk Her ne istersen dimez yok tâ ki varınca tuza |
![]() |
![]() |
![]() |
Borlu Ahmed Kuddûsî (K.S.) (1769 – 1849) 1 |
![]() |
![]() |
#3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Borlu Ahmed Kuddûsî (K.S.) (1769 – 1849) 1Ol kadar iksâr-ı zikr it ki münâfıklar sana Diyeler Mecnûn mürâ'î 'aklı yok erkânı yok & Celîsidir Hudâ çün zâkirinin İbâdet var mıdır ezkâra benzer & Nâsa görünme hem görme nası bulgıl selâmet Rü'yetde gaflet gafletde hıclet olmamak olmaz & Reva mı subha dek yatub uyuman Dün ü gün hâb ile merdân olunmaz & Meşakkat çekmeyen bulmaz terakki Belâsız vuslat-ı cânân olunmaz & Ma'şûkına elbetde irer 'âşık eğer kim Ağyarını terk eyleyüben gitse yolınca |
![]() |
![]() |
![]() |
Borlu Ahmed Kuddûsî (K.S.) (1769 – 1849) 1 |
![]() |
![]() |
#4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Borlu Ahmed Kuddûsî (K.S.) (1769 – 1849) 1Kuddûsî-yi bî-çâre nice sabr idebilsün Biñ şîve ile yüzüne mahbûbı gülünce & Eğer Hak ise maksûdın sivâsından elini çek Aña ehl olamazsın gayriden usanmayınca & Kemâle iremez sâlik dirîgâ Bu 'ışkın odına haşlanmayınca & Açılur zikr-ile kalb gözi devam it sen ana 'Ârif olmaz kişi nahv ü sarfda yekta olsa da & İki nesne zelîl eyler buyurdı mer'î Peygamber Biri şehvet biri hırsdur bu iki bende çok hâlâ & Günâhım çoklığından var mıdır saña keder hergiz Beni 'afv eyleseñ rahmet tükenür mi ki bir derya |
![]() |
![]() |
![]() |
Borlu Ahmed Kuddûsî (K.S.) (1769 – 1849) 1 |
![]() |
![]() |
#5 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Borlu Ahmed Kuddûsî (K.S.) (1769 – 1849) 1Her neye baksa görür anda Hudânın vechini Ol kişi kim çeşmini bir ehl-i 'ışk açmış ola & Bir lahza 'arif sohbeti 'uşşâka virir hayreti Hem zikr ile ünsiyyeti biñ yıl 'amel uymaz aña & 'Ulüvv-i himmet îmândan özine it yüce himmet Tenezzül itme ednâya sen ol a'lâdan ayrılma & Gice gündüz olub tevhîde meşgûl sıdk u şevk ile Celîs olur enîs olur mugís olur sana Mevlâ & Cihanda her ne var ise senin cisminde var misli Hudânın kudretin sen de görüb ol 'arif ü dânâ & Tükenür mi bize rahm eyleyince Kamu halka ider bir katre îfâ |
![]() |
![]() |
![]() |
Borlu Ahmed Kuddûsî (K.S.) (1769 – 1849) 1 |
![]() |
![]() |
#6 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Borlu Ahmed Kuddûsî (K.S.) (1769 – 1849) 1Anı bir kez dise kâfir mü'min olur şübhesiz Rûz u şeb meşgul olan ana velî olmaz mı yâ & Dilin yoruldu ise it kalbin ile zikri dahi Bir lahza gâfıl olmayub zikre çalış Kuddûsîyâ & Hüsn-i zann it Hazret-i Gaffâra Kuddûsî hemân Çünki eyler 'abdinin ol zannına göre cezâ & Anda esmânın kamusının hemîn esrârı var Ol ana meşgûl ki nef i bî-nihâyet bî-hisâb & Bir şehen-şâh bâbına geldim ki meftûh rûz u şeb Eylerem dürlü ni'am leyi ü nehâr andan taleb & Komaz tevhîd muvahhidde zünûb hîç Kamu ehl-i cihanın virdi tevhîd |
![]() |
![]() |
![]() |
Borlu Ahmed Kuddûsî (K.S.) (1769 – 1849) 1 |
![]() |
![]() |
#7 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Borlu Ahmed Kuddûsî (K.S.) (1769 – 1849) 1Çay taşını cevher sanuban destine alma Gel tâlib isen la'l-i güher-kânı açıldı & Tevhîd ile bu devleti buldum Çok diyen anı bahtiyâr oldı & Mağlûb-ı 'ışk oldı bu Kuddûsî hemîn mest-i müdâm Yazmaz o meczûbun ferişte deftere evzârını & Ledün 'ilmiyle açılur basîret gözi kardaş Nazar eyler bu göz-ile gören âsâre toğrı Bu 'ilme nâ'il olmak ister isen cân u dilden Çalış dilin alışsun rûz u şeb ezkâre toğrı & 'Azâb yok ümmetime âhiretde dimiş ol şâh 'Azâbı anların dünyâdaki derd ü cefâsı & 'Adet olmış dürlü dürlü kesb-i kâr Kuddûsîyâ Hak viren rızkı sebeb eyler imiş şunı bunı & Gönlümi sayd eyledin dâm üzre döküb dâneyi Yok halâsa çâre pes nâçâr iden sensin beni & Bildi çün dil hüsnini artdı mahabbet gün-be-gün Pes güzel sevmekde yekta eyledi 'ışkın meni & Bu-durur 'âdet ider 'âşık niyaz ma'şûkı nâz Vâdî-yi hicranda iskân eyledi bu 'ışk meni & Nefsimi bildirdi bu 'ışk bana sonra Rabbimi Pes sadefde lü'lü'-i meknûn iden 'ışkdır meni & Yokluk ile takrîb ider şol pâdişâha bendesi Ma'şûka virir varını hem canını merdân-ı 'ışk & Nice ümmî söylemek bilmez sığır çobanının Dilini bülbül sözüni dürr-i meknûn itdi 'ışk & Devam it zikre Kuddûsî sözin tut Güç işin zâkirin teysîr ider 'ışk & Mecâzî 'ışk beni tahrîk idüb dâ'im gezerdim Gelüb bir hûb dahi takdı bu dem gönlime çengel & Çok uyuma gicelerde kıl temellük Hâlika Bitmek istersen işin hoş cilve-i eshâra gel & Beher dem her nefes zikre devâm it olma gâfıl İder Allah ne deñlü var ise müşkil işin hal & Celisiñ Hak olınca her işm biter seniñ bî-şek Hemân ısmarla cümle işin aña tevekkül kıl & Hulûs 'ışk-ıla vü 'ışk zikr-ile kalbde olur hâsıl Gice gündüz çalış tevhide olgıl muhlis ü kâmil & Neye meyl eylese göñlüñ seniñ ma'budiñ oldur Bu şirkden eyleyüb tevbe 'afîf ü bî-günâh ol & Kaç hemân tenhâ yire nâsa karışma ol 'azîz İştigâl it zikre mezkûrı gönül kasrında bul & Yidi kat gökler ü yirler rûhımın seyrân-gehi Dahi cennet sidre tûbâ 'arş u kürsî levh kalem & Halk-ı cihân senden dilerler cümlesi maksûdların Sen var iken kul kapusına varmağa utanıram & Mâsivâdan kalbi safî idici kâr istedim Zikr-i Hak hoş kâr imiş bu kârdan evlâ bulmadım & Ol cezbeye tevhîde devam itmek ile pes Nâ'il oluban Halikı her zerrede gördüm & Kelâmında buyurmışsın ki tevhîd ehline ben Kıyâmetde 'ikâb itmem Kerîmim hem Cevâdım & Gönlüm mülevves oldı kesretle Bahr-i vahdetde yunmaya geldim & Himmet eyler saña hâlince bu Kuddûsî fakîr Adımı aheste aheste yürüyüb atalım & Kamu eşyaya bakuban 'ayânen anı gördüm Ki 'uşşâkın dilin kapan şeh-i hûbânı gördüm Sözüm yalan değil and içerem dostlar inanın Beher zerrât-ı mevcûdâtda ben ol canı gördüm & Bu Kuddûsî teşekkür eyleyüb dir kim 'ayânen Nazar itdim kamu eşyada ben Yezdânı gördüm & Bilemez bir kimse Hakkı kendi nefsin bilmeden Cevher-i 'irfan bulunmaz bahr-i fikre talmadan & Aldanma nakşa sâlikâ nakkaşa it ikbâl hemân Yokdur nukûşda hîç vefâ anın ile sen kal hemân & Basîret gözümi aç göreyim her şeyde vechiñ Yiter ağlatdığın hicr-ile kıl vaslınla handân Buyurduñ kör olan dünyâda pes 'ukbâda kördür Seni her zerrede kim görmez anıñ işi hüsrân Teşerrüf ideriz ism-i şerifin itmek-ile yâd Be-küllî derdlere zikrin devâdır yâ Resûlullah & Gönül mir'âtını tesvîd iden yağ ile kandır Mücellâ eyle gönlüni idüb anları ifrâg & Hudânın kubbeler altında gizlü evliyâsı çok Di her kimi görürsen bu velîdir dime bîgâne & Zenbim katı çok mu'terifem gerçi velîkin Bir katrece rahmet yetiştir bahr-i keremden & 'Alâmet bu ki zikr eyler kişi mahbûbını çok Bu Kuddûsî de Hakkın zikrini kesmez dilinden & Ey sâlik-i Hak geç bu zamânın geçeninden Hem şimdiki hâlinden anıñ hem geleninden Tedbîr-i umûr Hazret-i Hallâka yaraşur Ismarla aña her işi kurtul şeceninden & Çün oldı 'ıyâl mâl ü menâl heb sana düşmân Sür koma gönülden çıkar anları nidersin & 'Hallâk-ı cihân rızkına çün zâmin olubdur Mü'minsen eğer rızk içün efkârı nidersin & Sen sende gözet Hakkı hemân gezme yabânda Kendinde iken sen anı gayrîde ararsın & İksâr-ı zikr itmek ile çıkar gönülden mâsivâ Şâhâ kılalım menzili ol sevgilü mihmân içün & Az yimek az uyumak az söylemek az ihtilât Evliyanın hilyesidir bâ-husûs nâsdan firar & Gice gündüz iştigâl it zikr-i Hakka sâlikâ Sa'y iden irer murada gafili gaflet yıkar & Zikrini iksâr idüb olurlar imiş çün velî Evliyadan yaz beni fazlınla eyle bahtiyar Anlara iden teşebbüh karışurmış anlara İtdi Kuddûsî teşebbüh anlara hem hubbı var & Sakın beyhude sanma çekdiğin zahmeti Kuddûsî Terakkiye sebebdir cümlesi her şeyde hikmet var & Reşk ider gökde ferişte ol gürûhın seyrine Çünki anlar bir nefesde 'arş-ı Rahmana gider & Şol kişi kim zikr-i Mevlâ ile istînâs ider Evliyaya karışur Hak anı hayrü'n-nâs ider & Hak yolına sâlik olan kişi dahi böyledir Tîz açılmaz mübtedîye râh-ı kapu bacalar & Görür her şeyde Allahı bilür 'ayne'l-yakîn bî-şek Kamu mahlûkda Hallâkı bulan tevhide sa'y eyler & Yârdan özge her ne ki goñlüñde var zünnârdır ol Fehm idebilmezsin aslâ yâr nedir ağyâr nedir & Bu bir 'ilm-i ledünnî kim bilen dimez diyen bilmez Bilür 'ârif bu 'ilmi sen yüri var anı andan sor & Sohbet iden ol gürûh-ile şakî olmaz imiş Eşkıyâdan ise de ol zümreden ma'dûd olur & Her ne kim kişi severse ol aña ma'bûd olur ' Âşıkın ma'bûdı Mevlâ kendüsi mes'ûd olur & Mültefit olur mı hîç 'âşık-ı zât gayriye Bakmaya ağyâra bî-tâkat u bî-tûş olur & Mecazî 'ışkı özine makam idinme zinhar Ki Hak 'ışkı-durur maksûd değildir göz-ile kaş & Bu çarşûda zühd ü verâ' didikleri mergûb değil Çünki bu yir cân satılub yâr alınan bâzâr imiş & Ur tabii mutrib sen hemân yansun gürûh-ı 'âşıkân Rûhıyla çengi dinleyen 'ışk odına yanar imiş & Bakılmaz hîç muhibbin zenbine 'âdet kadîmden Ne devletdir ne 'izzetdir ne ni'metdir mahabbet & Sevmek dir isen şahını bende nice olur Turmaz dili her dem ider ezkâr ile ülfet & Kılmaz anı çalışmağa muhtâc gice gündüz Ol zümreden olur yoğise dahi liyâkat Olur aña mensûb kişi itmek ile da'vâ Eyler aña ben Kâdirîyem dimek kifayet & Sakın kîn ü küdûretden halîm ol ma'rifet kesb it Kıyamet kopsa 'arif Teñriden bilür hazîn olmaz & İki cihanın nakşına aldanmayız 'âşıklarız Gizlü velîlerdür kubâb altında dervîşânımız & 'İlm ü 'amel keşf ü keramet çoklığı virir gurur İblîs yiter 'ibret bize var çün bizim iz'ânımız |
![]() |
![]() |
![]() |
Borlu Ahmed Kuddûsî (K.S.) (1769 – 1849) 1 |
![]() |
![]() |
#8 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Borlu Ahmed Kuddûsî (K.S.) (1769 – 1849) 1Salâ 'uşşâk-ı cânâne visâlin şimdi çağıdır Tağıtmış zülfini gûyâ o sayyâdın tuzağıdır Mülâzım olmışuz dâ'im kapusında koyub başlar O yârin âsitânı çünki 'âşıklar turağıdır Biz ol deryâ-ı 'ışk içre gezer mâhîleriz gûyâ Bu ni'metler bizi sayd itmek içün özge ağıdır O bir dilber ki 'âlem halkı olmış hüsnine hayrân Bizi mest eyleyen ol gül ruh-ıla al yanağıdır Bu Kuddûsîye Kulluk tarzını 'ışk eyledi ta'lîm Anın üstâdı oldı 'ışk u ol 'ışkın çerâğıdır & Zenbe derman zikr ü istiğfardan evlâ bulmadım Aradım a'mâli heb ezkârdan evlâ bulmadım İstedim ki dilde şems-i ma'rifet ide tulü' Nefy ü isbâtı hemân tekrardan evlâ bulmadım Mâsivâdan kalbi safî idici kâr istedim Zikr-i Hak hoş kâr imiş bu kârdan evlâ bulmadım Gaflet ile bilmeyüb ağyara meyl itmiş idim Yâre meyl itdim bugün ben yârden evlâ bulmadım Dir ki Kuddûsî Hudâya pek yakın yol aradım Gice gündüz zikrini iksârdan evlâ bulmadım & Divanın tamamını indir (word) ![]() Hazretin Bor mezarlığındaki kabri Cânâna gönül vireli ben candan usandım Hem düşeliden derdine dermandan usandım Meyl eylemezem gayrısına tevbeler olsun Bu âna değin itdiğim 'isyandan usandım Pervane gibi yanmağı ister deli gönlüm Her şâm u seher âh-ıla efgândan usandım Kalmadı firak giryesine sabra mecalim Vuslat dilerem yârime hicrandan usandım 'Işk-ıla enîs oldı gönül geçdi sivâdan Ben sohbet-i nâs ülfet-i yarandan usandım Çün zerre vefâ bulmadım ihvân-ı zemândan Şol yüzleri dost özleri düşmandan usandım Vird ideyim ismini hemân Hazret-i Hakkın Kesret ile ünsiyyet-i insândan usandım Kuddûsîye vahşet gelüben cümle sivâdan Dir her ne ki ağyar var ise andan usandım Kuddusi Veli |
![]() |
![]() |
|