Prof. Dr. Sinsi
|
Hacı Bayram-İ Velî
Hacı Bayram-ı Velî
On dördüncü ve on beşinci yüzyıllarda Anadoluda yetişmiş olup, Fâtih Sultan Mehmed Hanın İstanbulu fethedeceğini müjdeleyen büyük velî İsmi, Nûmân bin Ahmed, lakabı Hacı Bayramdır 1352 (H 753) târihinde Ankaranın Çubuk Çayı üzerinde Zülfadl (Solfasol) köyünde doğdu 1429 (H 833) târihinde Ankarada vefât etti
Hacı Bayram-ı Velî küçük yaşta ilim tahsiline başlayıp din ve fen ilimlerinde yetişti Ankarada Melike Hâtunun yaptırdığı Kara Medreseye müderris oldu İlmi ve talebe yetiştirmekteki mahâreti ile kısa zamanda tanındı Herkes tarafından sevilip hürmet gösterildi
Bir gün medreseye birisi gelerek; İsmim Şücâ-i Karamânîdir Hocam Hamîdeddîn-i Velînin selâmı var Sizi Kayseriye dâvet ediyor Bu vazîfe ile huzûrunuza geldim dedi O da, Hamîdüddîn ismini duyunca; Baş üstüne, bu dâvete icâbet lâzımdır Hemen gidelim diyerek müderrisliği bıraktı Birlikte Kayseriye yöneldiler ve Somuncu Baba diye bilinen Hamîdeddîn-i Velî ile Kurban Bayramında buluştular O zaman Hamîdeddîn-i Velî; İki bayramı birden kutluyoruz! buyurdu ve ona Bayram lakabını verdi Talebeliğe kabul etti Din ve fen ilimlerinde yüksek derecelere kavuşturdu
Hacı Bayram-ı Velî, hocasının vefâtından sonra Ankaraya gelerek doğduğu köye yerleşti Yeniden talebe yetiştirmekle meşgul oldu Sohbetleriyle hasta kalplere şifâ dağıttı Talebelerini daha çok sanata ve zirâate sevk ederdi Kendisi de geçimini zirâatle sağlardı Açtığı ilim ve irfân ocağına, devrinin meşhur âlimleri, hak âşıkları akın etti Dâmâdı Eşrefoğlu Abdullah-ı Rûmî, Şeyh Akbıyık, Bıçakçı Ömer Sekînî, Göynüklü Uzun Selâhaddîn, Edirne ve Bursa ziyâretlerinde talebeliğe kabul ettiği Yazıcızâde Ahmed (Bîcân) ve Mehmed (Bîcân) kardeşler ile Fâtih Sultan Mehmed Hanın hocası Akşemseddin bunların en meşhurlarıdır
Fâtihin babası Sultan İkinci Murâd Han, Hacı Bayrâm-ı Velîyi Edirneye dâvet edip, ilim ve mânevî derecesini anlayınca, fevkalâde hürmet göstermiş, Eski Câmi'de vaaz ettirmiş, tekrar Ankaraya uğurlamıştır
Sultan İkinci Murâd Han, kendisinden nasîhat isteyince; İmâm-ı Azamın, talebesi Ebû Yûsufa yaptığı uzun nasîhatı yaptı: Teb'an içinde herkesin yerini tanıyıp bil; ileri gelenlere ikrâmda bulun İlim sâhiplerine hürmet et Yaşlılara saygı, gençlere sevgi göster Halka yaklaş, fâsıklardan uzaklaş, iyilerle düşüp kalk Kimseyi küçümseyip hafife alma İnsanlığında kusur etme Sırrını kimseye açma İyice yakınlık peydâ etmedikçe kimsenin arkadaşlığına güvenme Cimri ve alçak kimselerle ahbaplık kurma Kötü olduğunu bildiğin hiçbir şeye ülfet etme Bir şeye hemen muhâlefet etme Sana bir şey sorulursa ona herkesin bildiği şekilde cevap ver Seni ziyârete gelenlere faydalanmaları için ilimden bir şey öğret ve herkes öğrettiğin şeyi belleyip tatbik etsin Onlara umûmî şeyleri öğret, ince meseleleri açma Herkese itimâd ver, ahbaplık kur Zîrâ dostluk, ilme devâmı sağlar Bâzen da onlara yemek ikrâm et İhtiyaçlarını temin et Onların değer ve itibârlarını iyi tanı ve kusurlarını görme Halka yumuşak muâmele et Müsâmaha göster Hiçbir şeye karşı bıkkınlık gösterme, onlardan biri imişsin gibi davran
Hacı Bayram-ı Velî, ömrünün sonuna kadar İslâmiyeti yaymak için çalıştı 1429 (H 833) senesinde Ankarada vefât etti Türbesi kendi ismiyle anılan Hacı Bayram Câmii'ne bitişik olup, ziyâret mahallidir Vefâtından sonra Bayrâmiyye yolunu talebelerinden Akşemseddîn ve Bıçakçı Ömer Efendi devâm ettirdiler
Hacı Bayram-ı Velî hazretleri, Yûnus Emre tarzında şiirler söylemiştir Şiirlerinde Bayrâmî mahlasını kullanmıştır
Hacı Bayram-ı Velî buyurdu ki:
Hiddet ve kin, hakîkatleri gören gözleri kör eder Öfke, iyi düşünmeyi daraltır, yanıltır
Ayıp ve kusurlarını gördüğünüz arkadaşlarınızın, komşularınızın sırlarını ifşâ etmeyiniz Çünkü bu sırlar, size emânettir Emânete hıyânet ise, çirkin bir harekettir
Nefsinizi dâimâ kontrol altında tutunuz Ateşe sürüklenmemesi için, onu kendi hâline bırakmayınız
Noldu bu gönlüm, noldu bu gönlüm,
Derd ü gam ile doldu bu gönlüm,
Yandı bu gönlüm, yandı bu gönlüm,
Yanmada dermân buldu bu gönlüm
El-fakru fahrî, el-fakru fahrî
Demedi mi ol âlemler Fahri,
Fahrini zikrin, fahrini zikrin,
Mahv ü fenâda buldu bu gönlüm
Sevâd-ı azam, sevâd-ı azam,
Bana gelübdür arş-ı muazzam,
Mesken-i cânân, mesken-i cânân,
Olsa aceb mi şimdi bu gönlüm?
Bayramum imdi, Bayramum imdi,
Bayram ederler yâr ile şimdi,
Hamd ü senâlar, hamd ü senâlar,
Yâr ile bayram kıldı bu gönlüm
|