Prof. Dr. Sinsi
|
(İttihâd Ve Terakkî Cem&Amp;#8217;İyyeti)
ŞERÎF HÜSEYN PÂŞANIN
İttihâd ve Terakkî Cem’ıyyeti)[/url]
BİRİNCİ BEYÂNNÂMESİNİN TERCEMESİ
Târîhi iyi bilenler pek iyi anlar ki, islâm birliğinin kuvvetlenmesi için, islâm âmirlerinden ve hâkimlerinden (devlet-i aliyye-i Osmâniyye)ye ilk olarak bî’at edenler, bağlananlar, Mekke-i mükerreme emîrleridir
Osmânlı sultânlarının (Kitâbullah) ve (Sünnet-i Resûlullah)ı icrâ ve islâmiyyete uymakdaki gayretleri ve bu uğurda vücûdlarını fedâ etmeleri dolayısıyle, bu (arab emîrleri), Osmânlılara her zemân sıkı bağlandılar Hattâ, 1327 [m 1909] senesinde ben, arablardan meydâna gelen bir kuvvetle, arabların üzerine yürüyerek devlet-i Osmâniyyenin şerefini ve haysiyyetini muhâfaza için (Ebhâ)nın kuşatılmasını kaldırmağa çalışdım Ertesi sene, aynı maksadla oğullarımdan birinin kumandasında o hareketi icrâ eyledim Herkesin bildiği gibi, bu büyük gâyeden hiç ayrılmadım
(İttihâd ve Terakkî Cem’ıyyeti)nin ortaya çıkması ve devlet işlerini eline alması ve temelinden bozuk olan idâresi, dâhilde ve hâricde birçok karışıklıklara ve herkesin bildiği üzere, birçok muhârebelere sebebiyyet vermiş, devletin azametini ve kuvvetini sarsmış, hele son harbe gereksiz atılmakla, memleketi gâyet tehlükeli bir hâle sürüklemişdir Bu acı durumu görmiyen, anlamıyan yokdur Anlatmağa hâcet kalmamışdır
Biz, bütün Ehl-i islâmın bu büyük islâm devletine olan bağlarının gevşemesini, üzülmelerini ve sıkılmalarını görmek istemiyoruz Memleketimizin elimizde kalan parçasındaki müslimân ve gayr-i müslim vatandaşların i’dâm edilerek, zindanlarda çürütülerek ve yurdlarından sürülerek, Osmânlı milletinin birliği bozulmuş, böylece halkın, malına, canına emniyyeti bırakılmamışdır Bu son muhârebeye katıldıkdan sonra, (Mukaddes topraklar)da bulunan ehâlînin çekdikleri sıkıntı o kadar büyükdür ki, orta hâlli olanlar evlerinin kapı ve pencerelerini ve bütün ihtiyâc eşyâsını satdıkdan sonra, damındaki tahtaları da satmağa mecbûr olmuşlardır
İttihâdcılar bu kadarla da kalmıyarak, saltanat-ı seniyye-i Osmâniyye ile bütün müslimânların arasında yegâne bağ olan (Kitâbullah) ve (Sünnet-i seniyye)yi bozmağa kalkışmışlar ve (Saltanat-ı seniyye)nin başkentinde sadr-ı a’zam, şeyh-ul-islâm ve bütün vezîrlerin ve senatörlerin gözü önünde yayınlanan (İctihâd) gazetesi, Peygamberimize çirkin yazıları ile hakâret etmekden çekinmediği gibi, kimsenin ses çıkaramamasından yüz bularak, Kur’ân-ı kerîmin âyetlerini değişdirmeğe dahî kalkışmış, (Mîrâs bölümü)nü bildiren âyet-i kerîme ile alay etmek küstahlığında bulunmuşdur [Bu küstahca yazı ve yazarının Ziyâ Gökalp olduğu (Fâideli Bilgiler) kitâbının, (Doğruya İnan, Bölücüye Aldanma) kısmında [197 ci sahîfede] bildirilmişdir ]
Bunlardan başka, islâmiyyetin beş esâsından birini yıkmağa kalkışmışlardır Şöyle ki: Güyâ rus ordusu karşısında harb eden askerlere benzemek üzere, (Mekke-i mükerreme) ve (Medîne-i münevvere) ve (Şâm)da bulunan müslimân askerlerinin Ramezân-ı şerîf ayında oruc tutmamalarını emr etmişlerdir Buna benzer birçok islâmî esâsları yıkmakdan ve Allahü teâlânın yasak etdiği şeyleri yapmakdan ve yapdırmakdan çekinmemişlerdir
Şevketli yüce sultânımızın “rahmetullahi aleyh” bütün haklarını elinden aldıkları gibi, serâya bir başkâtib seçmek ve ta’yîn etmek hakkını dahî (Zât-ı şâhâne)den esirgemişlerdir Osmânlı sultânını müslimânların işlerine bakmak hakkından da mahrûm ederek, kendi yapdıkları ve dünyâya i’lân eyledikleri anayasayı kendileri çiğnemişlerdir Osmânlı pâdişâhını anayasanın vermiş olduğu selâhiyyetlerden, mahrûm bırakmışlardır Bütün müslimânlar ve bütün yabancılar, bu alçak davranışları görmekde ve iğrenmekdedirler Böyle, islâmiyyeti yıkıcı işler karşısında, şimdiye kadar hep anlamamazlıkdan gelmemiz, iyiye yormamız, müslimânlar arasına fitne ve ayrılık tohumları saçılmaması için olmuşdur
(Devlet-i aliyye-i Osmâniyye)nin idâresi, Enver ve Cemal ve Tal’ât pâşaların ellerinde kaldı sözünün memleketin her tarafına yayılması, boş yere değilmiş Bunun ne demek olduğu, gün geçdikce açığa kavuşmakdadır İstediklerini yaparlar, dilediklerini yapdırırlar Onların emrleri, anayasanın, kanûnların üstündedir, demek olduğunu herkes iyice anladı Mekke (Mahkeme-i şer’ıyyesi kâdîsı)na gönderdikleri bir emrde, hâkim huzûrunda şehâdetlerin dinlenmesi ve hâkim huzûrunda yazılmıyan tezkiyelerin kabûl edilmemesi yazılıdır Bu emr, Kur’ân-ı kerîmde açıkça bildirilen, müslimânlar arasında tezkiye yapılmasını ortadan kaldırmakdadır
Bunlardan başka, meşhûr islâm âlimlerinden ve arab vatandaşların büyüklerinden emîr Ömer-el Cezâirî ve emîr Ârif-el-Şehâbî ve Şefik beğ ve el-Müeyyed Şükrü beğ ve Asenî ve Abdülvehhâb ve Tevfîk beğ ve el-Besat ve Abdülhamîd Zerâvî ve Abdülgani-el-Arisî’ler ve bunlar gibi dahâ nice kıymetli ve fâideli kimseler, mahkemesiz ve kanûnsuz, asılıyor, kurşuna diziliyor Serhoş iken, şu’ûrsuz iken verilen emrlerle birçok ocaklar söndürülüyor Katı kalbli, taş yürekli diktatörlerin bile yapamıyacağı bu cinâyetlerde ufak bir ma’zeret bulsam bile bunların geride kalan günâhsız, ma’sûm âilelerinin, kadınlarının, çocuklarının yurdlarından, yuvalarından uzaklaşdırılmasına, sürülmelerine, böylece, felâket üstüne felâket, musîbet üstüne musîbet çekdirilmelerine ne ma’zeret gösterilebilir?
Âile reîslerinin her ne sebeble olursa olsun öldürülmeleri, zındanlarda çürütülmeleri, evlerini, evlâdlarını cezâlandırmağa kâfi iken, bunları ayrıca sürüp inletmek hiçbir sûretde mantıka, adâlete, insanlığa sığacak birşey olmadığı meydândadır En’âm sûresi, yüzaltmışdördüncü âyetinde meâlen, (Hiç kimse başkasının suçu ile cezâlandırılmaz!) buyuruldu Adâlete ışık tutan bu emr meydânda iken, ittihâdcıların o canavarca hareketleri, hangi formül ile bağdaşdırılabilir? Bu ikinci cinâyeti de bir siyâsî sebebe bağlıyarak, bir maddeye uydurabilsek bile, âile reislerini gayb eden kadınların ve çocukların mallarının, mülklerinin ellerinden alınmasına ne denilebilir? Haydi bu en alçak hareketlerine de susalım Milletin, memleketin selâmeti için, ma’sûmları, mazlûmları korumak vazîfemizi de ihmâl edelim Fekat, meşhûr mücâhid, kahraman emîr Abdülkâdir Cezâyirî’nin nâmûs-u mücessem, iffetli ve şerefli kızının tahkîr edilmesine, haysiyyet ve nâmûsu ile oynanmasına ne sebeb gösterilebilir? Oynatılacak, eğlenilecek bayağı kadınlar bulunamadı da, târîhin vesîkalandırdığı, müslimânların gözbebeği mubârek hanımların asâletine, şereflerine saldıranların düşünce ve hedeflerini anlamıyacak kimse var mıdır?
İttihâdcıların kanûn, ahlâk, insâf dışı taşkın ve şaşkın hareketlerinden herkesin bildiği birkaç fâci’ayı yukarıda bildirdik Bunları bütün insanlık âlemine ve bütün îmânlı kardeşlerime duyuruyorum Okuyanlar, anlıyanlar, vicdânlarından doğan hükmü vereceklerdir Bu komitacıların islâmiyyeti nasıl anladıklarını ve işi nereye kadar götürmek istediklerini bildirmek için, bütün müslimânların kalblerini sızlatan çok alçak, pek küstah bir davranışlarını da yazmadan geçemiyeceğim:
Mekke-i mükerreme halkının, cânlarına ve nâmûslarına yapılan saldırıların durdurulması için hâzırladıkları gösteri yürüyüşünde, bir ittihâdcı kumandanın emri ile (Kal’a-i Ciyâd)dan müslimânların kıblesi ve mü’minlerin Kâ’besi olan (Beytullah) üzerine atılan topların iki mermisinden birisi (Hacer-ül-esved) mukaddes taşına bir metre, ikincisi üç metre yakın yere isâbet etmişdir (Kâ’be-i mu’azzama)yı örten (Sütre-i şerîfe) de bu mermilerden ateş almışdır Vatandaşlar (Kâ’be-i mu’azzama) kapısını açarak ve üstüne çıkarak yangını söndürmek mecbûriyyetinde kalmışlardır Bu sırada yangını gördükleri hâlde, (Makâm-i İbrâhîm) ve (Harem-i şerîf) mescidi üzerine sürekli topçu ateşi yapılmış, bir kaç müslimânın şehîd olmasına sebeb olmuşlardır Halk, günlerce mescide girememiş, nemâz kılınamamışdır Müslimânların mescidlere ve (Kâ’be-i mu’azzama)ya hurmet etmeleri ve ta’zîm eylemeleri lâzım iken, böyle hakâret ve tahrîb etmeğe kalkışan kimselerin îmânlarının ve düşüncelerinin nasıl olabileceğinin anlaşılmasını bütün dünyâdaki müslimânlara bırakıyorum İslâm dîninin ve bütün vatandaşlarımın geleceğini, bu zihniyyetde ve bu inançda olan ittihâdcıların elinde oyuncak olarak bırakamayız Allahü teâlâ, milletimizi gâfil avlanmakdan muhâfaza buyurdu Hicâz müslimânları, şimdi kendi çalışması ile istiklâlini kazanmış, bu yiğitler diyârına musallat olan ittihâdcı komitacılarından memleketi kurtarmağa karâr vermişdir Hiçbir dış ülke ile anlaşmıyarak ve böyle bir yardımı kabûl etmiyerek, kendi îmân kuvveti ve târîhde şanlı sahîfeler bırakan, kahramanlığı ile tam ve mutlak bir istiklâle kavuşmuşdur
Ehl-i islâmın üzerine musallat olan ittihâdcı komitacılarının zulmü, işkencesi altında inliyen memleketlerden ayrılarak (Dîn-i islâm)ı korumakdan ve (Kelime-i tevhîd)i yükseltmekden ibâret olan mukaddes gâyemize doğru ilerliyoruz İslâmiyyete yakışan ve uygun olan her dürlü fen bilgilerini öğreneceğiz İleri sanâyi’ kuracağız Medeniyyet yolunda can ile, baş ile çalışacağız Bütün islâm âlemindeki din kardeşlerimizin, vâcibi, vazîfeyi îfâ için olan bu hareketimizi kardeşçe destekliyeceklerini ve bu mukaddes cihâdımızda bize yardımcı olacaklarını beklemekdeyiz
Ellerimizi rablerin rabbi olan yüce Allahımıza kaldırarak, bize doğru yolu göstermesi ve bu yolda başarıya kavuşdurması için Onun yüce Peygamberi hurmetine düâ ve istirhâm ediyoruz Onun yardımı her yalvarana yetişir ve yeter O çok iyi yardım edicidir
25 Şa’bân, sene 1334 (1916)
Mekke-i mükerreme emîri
Şerîf Hüseyn bin Alî
(kıyamet ve ahiret )
|