Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
açık, namazgâhlar, semaya

Semaya Açık Namazgâhlar

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Semaya Açık Namazgâhlar



Bursa’da bir parktayız Nazarlarımızı Uludağ tarafına çevirdiğimizde, kendimizi ilk anda duvarları ve kubbesi alınmış bir camide zannediyoruz Sanki yeryüzünün tam ortasına bir mihrap ve minber kondurulmuş ve bütün insanlar; “Haydi namaza, haydi kurtuluşa…” diye davet ediliyor Zemin tamamen mermerle kaplı Çevresinde fazla kalın olmayan bir duvar, ortasında mukarnaslı bir mihrap, sağında hâlâ ayakta duran minber, solunda ise minbere benzeyen bir kürsü Burası mahalleye, parka ve yanında bulunan ilköğretim okuluna adını veren bir ‘namazgâh’ Zaten parkın girişine de, “Namazgâh, Spor, Çocuk, Oyun ve Dinlenme Parkı” yazılı bir tabelâ asılmış
emaya Açık Namazgâhlar[/url]

‘Namazgâh’ın tarifi, tarihi ve fonksiyonu

Namazgâhın ne olduğunu, Mustafa Armağan’ın naklettiği, Gazzizade Abdullatif Efendi’nin “Hülâsatü’l-Vefayât” adlı eserinden öğreniyoruz: “Bursa fethinde salât-ı Cum’a ve ‘ıydeyn (iki bayram namazı) edâ olmak içün binâ olunmuştur Etrafı kârgir divardır Beş kapusı vardır Taşdan bir mescit ve mihrâp ve bir kürsî vardır On iki bin asker almağa mütehammil bir musallâdur Gâhi yaz günlerinde salât-ı ‘ıydeyn eda olunur Rahmet duasına anda cem’ olurlar Gâyetde rûhâniyetlü ve sefâ-bahşa bir mahalle-i mübârekedir Mescid-i Aksâ resmindedir Bursa’da Câmi-i Kebir (Ulucâmi) binâ olmazdan evvel salât-ı Cum’a ve salât-ı ‘ıydeyn anda eda olunurdu” Demek ki, müminler Cuma ve bayram namazlarının yanında yağmur duası için de Allah’a el ve sinelerini burada açıyormuş


Ünlü devlet adamı Umur Bey (13 yüzyıl) yaptırmış bu namazgâhı Buraya yakın olan ve kendi adını taşıyan mahallede bir de külliyesi var Umur Bey’in Namazgâhın yanı sıra cami müştemilâtına yaptırdığı ilâve mekânları, kütüphane ve kitap okuma alanları olarak insanların hizmetine sunması, onun hizmet yarışında önde gidenlerden biri olduğunu gösteriyor


Allah’a bağlılık nasıl kişinin iç dünyasıyla sınırlandırılamazsa, ibadetlerin de, sadece cami, mescit ve ev gibi kapalı mekânlarla sınırlandırılamayacağını ilân eden namazgâhlar, bu anlayışla Edirne’de 2 Beyazıt Külliyesi’nin hemen yanına, İstanbul’da Çubukçu Çayırı’na, Anadolu Hisarı’na ve Okmeydanı’na da inşa edilmiştir


Bir dönem toplum hayatında önemli bir ihtiyaca cevap veren bu mekânlar, devrinin sanat ve kültür anlayışına da ışık tutar Çünkü namazgâhlar; şehirlere, kasabalara, kervan yollarına, mesire yerlerine ve ordu sevkiyatının yapıldığı önemli kavşaklara insanların ihtiyaçlarını giderebilecek müştemilâtlarıyla birlikte tesis edilmişlerdir Meselâ, ibadetin ön şartı olan temizliğin gereği gibi yapılabilmesi için, bu mekânların yanına mutlaka çeşme, kuyu ve abdesthaneler ilâve edilmiştir Yaz aylarında serin olmaları için namazgâh mekânı olarak büyük ağaçların bulunduğu yerler seçilmiş; ağaç yoksa, bu alanlar kısa sürede ağaçlandırılmıştır


Osmanlı’da vakıf geleneğinin örneklerinden biri olan namazgâhlar, ibadetlerin huşu içinde yapılmasına vesile olduğu gibi, birlik ve beraberliğin sağlanmasında da önemli roller oynamıştır Hacca, sefere ve askere gidenlerin buralardan dualarla uğurlanması; Ay ve yıldızlarla süslenmiş gökyüzünün kubbelediği uhrevî bir gecede, yatsı veya teravih namazlarının cemaatle buralarda kılınması Osmanlı insanın birlik ve beraberlik hislerinin inkişafına büyük katkılar yapmıştır


Namazgâhlar Osmanlıya has bir gelenek değildir Müslümanlar, ilk dönemlerden itibaren, temiz olmak şartıyla, her mekânı ibadet için kullanmışlardır Peygamberimiz (sas) de açık mekânlarda namaz kılmıştır Buralar, daha sonraları birer namazgâh hâline dönüştürülmüştür Efendimiz (sas) bazen Cuma ve bayram namazlarını, Mescid-i Nebevî’nin yakınındaki açık alanda kıldırmıştır Bu mekânda namaz kıldırdığı zamanlarda O’nu (sas) bir bulutun gölgelediği rivayet edilir Ömer bin Abdülaziz’in bu mekâna Medine Valiliği esnasında inşa ettirmiş olduğu mescide bundan dolayı “Gamame (Bulut) Mescidi” adı verilmiştir2 Ayrıca, Şakk-ı Kamer Mu’cizesi’nin gerçekleştiği Ebu Kubeys Tepesi’ne de sonraki yıllarda namazgâh yaptırılmıştır


Dört Halife (ranhüm) de Efendimiz (sas) gibi aynı civardaki açık alanlarda namaz kıldırmıştır Bugün, o mekânlarda dört büyük halife adına birer cami vardır

Hz Peygamber (sas) ve Hulefa-i Raşidin’in bu uygulamalarını örnek alan Osmanlı insanı da çok sayıda namazgâh inşa etmiştir Sadece Üsküdar’da ehemmiyetli görülen on bir namazgâhın adları ve yerleri, kitabeleriyle birlikte kayıtlarda mevcuttur M Uğur Derman, İstanbul’un muhtelif yerlerinde yüzün üzerinde namazgâh ismi vermektedir İstanbul Maçka’daki Bezm-i Âlem Valide Sultan’ın yaptırdığı namazgâh, çelenkli mihrap taşı ile hâlâ ayaktadır Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde, Balkanlar’da mevcudiyeti bilinen namazgâhların isimleri verilmektedir3 Çanakkale ve Edirne Balkan şehitliklerinde bulunan namazgâhlar da bu geleneğin bir devamıdır


Birçok hususta Efendimiz’i (sas) kendilerine rehber edinen Osmanlı Sultanları da namazgâh geleneğine uymuşlardır 3 Selim’in yaptırdığı Topkapı Sarayı’nın ikinci avlusundaki namazgâh buna en güzel misâldir Bu namazgâhın Kıble taşında; “Zekeriya ne zaman onu mâbette ziyaret ettiyse yanında yiyeceklerle görür ve sorardı: ‘Ey Meryem, bunlar sana nereden geliyor?”4 âyeti yazılıdır


Fatih Sultan Mehmet, asırlardır hasret ve heyecanla beklenen Feth-i Mübin’e mazhar olacağını anlayınca, bir mayıs gününde, zeminin yeşil cümbüşü, göğün berrak maviliği ve denizin fethe şahadetinin coşkunluğu eşliğinde Bizans surlarına yakın bir yerde secdeye kapanıverir Fatih’in ve fethin bu hatırasını canlı tutmak için, secde ettiği yere inşa edilen Okmeydanı’ndaki namazgâhtan bugün bir iz kalmamasına karşılık, Kosova’daki Prizren Namazgâhı hâlâ misyonu eda etmektedir


Çanakkale-Gelibolu Azepler (1407), Bursa-Umurbey (1439), Malatya-Eski Malatya (1541), Konya (Musalla) (1541), Eskişehir-Sivrihisar (inşa? -tamir 1811), Diyarbakır (1859), Karabük-Safranbolu (?) namazgâhları günümüzde kaderlerine terk edilmişliğin hüznünü yaşamaktadırlar Bu büyük namazgâhların yanı sıra Kadırga’da Esma Sultan Namazgâhı’nda olduğu gibi, bir çeşmenin üzerinde veya Göksu çayırındaki gibi çeşmenin yanı başında, ücra veya çok işlek bir yolun kenarında, menzillerde, zamanla birer kır kahvesi hâline dönüşmüş köy veya kasaba meydanlarında küçük namazgâhlar da inşa edilmiştir5 Atalarımızın asırlarca sarsılmadan devam ettirdiği namazgâh geleneği, bugün tren istasyonu, garaj, havaalanı, benzinlik gibi mola yerlerinde, ayrıca alışveriş merkezlerinde inşa edilen mescitlerle yaşatılmaktadır


Bir hadîste namaz hakkında “gözümün nuru” ifadesi geçer Hayatımızda ve kâinatta olup bitenlere imanın nuruyla bakabilmek için, gözlerimize fer verecek olan namazın ikamesi o kadar mühim olmalı ki, ecdadımız “namazın dosdoğru eda edilmesi” için gerekli zeminlerin hazırlanmasına büyük bir ihtimam göstermiştir Ruhları şâd olsun!


Alaaddin Dikmen


Dipnotlar

1 Mustafa Armağan, Bursa Şehrengizi, İz Yay İst 1998, s82

2 Diyanet İşleri Başkanlığı 2 Baskı Ankara 2001

3 M Uğur Derman’dan nakille Hüdavendigâr Akmaydalı, Vakıflar Dergisi, Yıl 1994 S 23 s123–124

4 Âli İmran, 37

5 Mustafa Armağan, Bursa Şehrengizi, İz Yay İst 1998, s83

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.