Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
çanakkalede, dersi, insanlık

Çanakkale'de İnsanlık Dersi

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Çanakkale'de İnsanlık Dersi



Çanakkale'de İnsanlık Dersi

?nakkale'de İnsanlık Dersi[/url]

Baştanbaşa bir destandır Çanakkale Mehmetçiğin aslanlaştığı aynı zeminde şefkat kahramanı kesildiği yokluğun varlığa galebe çaldığı imanın zaferinin bayraklaştığı toptan bir milletin istikbalini pazara çıkarıp ölüm kalım mücadelesi verdiği yerdir Çanakkale

Anlatılamayacak kadar çok harikulâde hadisenin vuku bulduğu, ehl-i keşfin işaretiyle, Rasûlüllah’ın da ruhaniyeti ile hazır bulunduğu Çanakkale hakkında pek çok kıymetli eser kaleme alınmıştır Bu nadide eserleri okurken insan, kimi zaman göz yaşlarıyla, kimi zaman coşan bir gönülle, kimi zaman mahzun ve mükedder, kimi zaman da iftiharla olup bitenleri sanki bir sinema ekranından seyrediyormuş gibi olur ve 80 yıl önceki olayları hayalinde bir kere daha yaşar Akıl almaz hadiseler, dehşetengîz olaylar zaman zaman insana gayri ihtiyarî “olamaz böyle şey” dedirtir

Japonların maziden çok iyi ders aldıklarını, Hiroşima ve Nagazaki’nin bir kısmını II Dünya Harbi sonundaki durumuyla aynen bıraktıklarını, çocuklarını önce modern fabrikaları gezdirip ardından bu iki şehri ve tahribin boyutlarını gezdirip göstererek, “Eğer siz, çalışmaz ve o modern fabrikaları daha da ileri götürmezseniz, birileri gelir yine sizin memleketinizi bu hale çevirir” şeklinde ders verdiklerini okumuştum Tarihten ders alabilen milletlerin geleceğe daha güvenle bakacakları da bilinen bir gerçektir

İşte Çanakkale, ders alacak o kadar çok yönü olan bir hadisedir ki, belki de Asr-ı Saadet istisna edilecek olursa bir benzeri görülmemiş bir mücadeledir Evet o derslerden biri de imanla gerilmiş Mehmetçiğin akıllara durgunluk veren insanlık dersidir Ateş çemberi içinde mürüvvet sergilemesi, şefkat ve merhamet kanatlarını sonuna kadar yerlere sermesi, aciz ve mahtaçların imdadına koşması eşine az rastlanır bir düzeydedir Bu minvalde sayısız örneklerinden bir kaçını müsaadenizle arzedeyim

* * *

Hüseyin isminde bir er yaralanmış ve sargı yerinde tedaviye alınmıştı Ancak yarası çok ağırdı Durumunun ümitsiz olduğunu kendisi de hissediyordu Onu çok seven arkadaşları etrafında pervane gibi dönüyor, son anlarında can dostlarını mutlu etmek için elinden geleni yapıyorlardı Bu arada hastalara taze ekmek gelmişti Hemen bir yarım somun da ona uzattılar Hüseyin somunu aldı, tam ısıracakken birden durakladı; ve yeniden ekmeği başucunda bekleyen Mehmetçiklere uzattı Onların yemesi için ısrarı üzerine, sahabe ahlakını çağrıştıran şu sözleri söyledi:

“Kardaşlarım! Bu ekmeği benim yemem doğru değildir Ben nasıl olsa şimdi işe yaramadan öleceğim alın, bunu çarpışacak yiğitlere yedirin de ekmek boşa gitmesin

* * *

General Guro anlatıyor:

Bir gün, bir taarruz sonrası cepheyi dolaşıyordum, yaralı bir Fransız subayını gördüm ve elini sıkmak istedim Elimi sıkmadı ve “benim değil, şu Türk subayının elini sıkınız, o olmasaydı ben şimdi ölmüştüm” diyerek ilerde baygın yatan Türk subayını gösterdi Sebebini sordum, subay şöyle devam etti:

“İkimiz de ağır yaralı idik O kendi yarasına aldırmadan sargı paketini çıkardı ve benim şaşkın bakışlarım arasında boynumdaki yarayı sardı Rica ederim, yalvarırım onu kurtarınız

General çok meraklanır, acaba bu Mehmetçik neden kendi yarasına bakmamış da, düşmanını tedaviye çalışmış Merakını yenemeyip işin aslını soruşturur ve şunları öğrenir

O Fransız subayı yaralanmıştır Bir kenara çekilir, elini cebine atar ve cebinden cüzdanını çıkarır Cüzdanın içinden yaşlı bir kadın fotoğrafı çıkarıp, bakar, bakar, sonra öper, yüzüne gözüne sürer Mehmetçik, onun annesi olduğunu tahmin etmiş ve demiştir ki: “Beni bekleyen ne annem var, ne de babam Ben ölsem arkamdan ağlayan kimsem olmaz Ama bu arkadaşın onu bekleyen bir annesi var Bari o sağlığına ve annesine kavuşsun

* * *

Harbin en çok kızıştığı bir hengamda birkaç İngiliz subayı esir alınır Hemen cephe gerisine götürülür Yaralı olanlarının tedavisine bakılır

Mehmetçik yokluklar içinde mücadele vermektedir Haftada bir etli yemek bulurlarsa bayram ederler, çoğu zaman da bir kuru ekmekle geçiştirirlerdi Fakat karşı taraf içeceği şaraptan çukulatasına kadar herşeyi tam tekmildi

Derken yemek vakti sargı yerine taze ekmek getirilir Mehmetçik, taze ekmeği esir subaylara verirler ve kendileri kuru ekmeğe talim olurlar İngiliz subaylar, bu işte bir iş var, ekmeği zehirlemiş olmasınlar sakın, diyerek yemeğe yanaşmazlar Bizim Mehmetçik ne kadar yeyin, dediyselerde anlatamazlar Nihayet, ingilizce bilen Türk subayı gelir İşi öğrenir ve sebebini sorar Mehmetçikten Tam bir Anadolu delikanlısının saffeti içinde şöyle cevap verir:

“Kumandanım, madem bu adamlara bakacağız, yedireceğiz Bari taze ekmek yesinler, onlar bayat ekmeğe alışık değillerdir Biz zaten askere gelmeden evvel de köyde bayat ekmek yiyorduk

* * *

Çanakkale’de yedi oğlundan dördünü şehid veren Samsun’un Bekdiğin köyünden Ali Çavuş’un hikayesi de çok ilginçtir Harbin son dönemleridir Mehmetçik süngüyle hucuma kalkar ve düşmanı geri püskürtür Geri kaçarken bazı yaralı düşman askerleri de siperlerde kalır daha geri gidemezler Ali Dayı, düşman askerlerinden iki tane Anzak askerini bu şekilde siperde yaralı bulur Bunları tutar tedavileri için cephenin arkasına getirir Orada bir kısım tedavileri ile ilgilenir Nihayet harp biter Sekiz ay bu cephede harp eden Ali Dayı, harp bitince bu iki esiri yanında İstanbul’a getirir Kimse zarar vermesin diye de üzerlerine Türk askeri üniformasını giydirir Oradan doğru memleketi Samsun’a Samsun’un Bekdiğin köyüne alır getirir Köylü bu iki yabancıya kucak açar bunları bağrına basar Derken iki Avustralyalı 1916 yılında Samsun’da yaşamaya başlarlar Kendilerine gösterilen tarlayı ekerler, biçerler Sıcak bir dostluk atmosferi oluşur Hayat alabildiğine hoş ve huzurlu devam ede dururken, bir gün Ali Dayı bunları melûl mahzun görür Sebebini sorar Memleketinden çok uzakta olan bu iki asker, kendi topraklarını ve akrabalarını özlemiştir Ali Dayı durumu anlar Hemen ne yapabileceğini düşünür Nihayet, çareyi hanımının altınlarını istemede bulur Bu ikisini alır doğru İstanbul’a Araştırır, soruşturur hemen yakında Avustralya’ya kalkacak bir gemi bulur Ali Dayı, eşinin altınlarını bozdurur, bu iki Anzak askerinin biletlerini alır, yanlarına azık temin eder ve uğurlar

* * *

İşte, imanla yoğrulmuş bu şefkat abideleri, haksız yere kimseye kıymamışlar Hatta, civanmertlikleri sayesinde düşmanları tarafından bile takdir görmüşlerdir Öyle ya fazilet odur ki, düşman dahi takdir etsin Şimdilerde bu ruha başta bizim ve daha sonra da bütün insanlığın ne kadar ihtiyacı var Evet bu yüce duyguları biz nereden aldık ve nasıl kaybettik Üzerinde uzun uzun durulmaya değer

Ali Ünsal

Alıntı Yaparak Cevapla

Çanakkale'de İnsanlık Dersi

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Çanakkale'de İnsanlık Dersi



Bir Destandır Çanakkale




Kızının doğduğunu cephedeyken öğrenmişti Yavrusunu görmesi için izin verildi Ancak o, vazifeyi her hazzın üstünde tuttu Gözleri kızını görecekken, düşmanı takip etti Yeni doğan bebeğini göremeden adını mektupla koyan babaların düşmanla çarpıştığı yerdir Çanakkale

Düşman bütün hazırlıklarını yapmış, 18 Mart'ın ikindi çayını Marmara sularında içmeyi plânlamıştı Bunun için Boğaz'ın sularını hemen her damlasına kadar taramış, dökülen bütün mayınları toplamıştı 17 Mart günü hazırlanan raporda Boğaz artık temiz gözüküyordu Aynı günün gecesi ise, tuzak kuranların tuzaklarını ters yüz eden, tuzakların en hayırlısını kuran Küllî İrade'nin Sahibi, görünenlerin arasından görünmeyen Nusrat'ı yüzdürmüş, İsmail Hakkı Efendi'ye kalan son 26 mayını döşetmişti Boğaz'ın serin sularında her gece yarısı düşmana görünmeden yüzen Nusret Mayın Gemisi'nin demir attığı yerdir Çanakkale

"Ağır adımlarla sınıfın merdivenlerini çıkmaktaydı Her gün seslerini sınıfın kapısına yaklaştığında duymaya alışık olan Ahmet Fevzi Bey sınıftan hiçbir sesin gelmediğini fark etti İçeriye girdiğinde sınıfın boş olduğunu gördü; masasına doğru ilerlediğinde tahtadaki yazıyı fark etti Tahtada: 'Hocam biz hep beraber karar verdik ve Çanakkale'ye gidiyoruz sizi de orada bekliyoruz Hakkınızı helâl edin! Allahaısmarladık!' yazıyordu

Ahmet Fevzi Bey'in kanı donmuş, son bir solukla kendisini dışarı atmıştı Gözlerinden sicim gibi yaşlar akmaktaydı Artık onun da İstanbul'da durmasının bir mânâsı kalmamıştı İstikamet belliydi Çanakkale"* 1915'te birçok okulumuzda buna benzer durumlar yaşanmıştı ve o sene bu okullarımız mezun verememişti Öğretmenlerin talebeleriyle kavuşup gülle yağmurlarının altında onları mezun ettikleri yerdir Çanakkale

Gemiler şafakla birlikte harekete geçmişti, bataryalarımızın üstüne tonlarca mermi yağmakta, gemiler âdeta kan kusmaktaydı Askerlerimiz ise, sabırla sıranın kendilerine gelmesini beklemekteydi Bekleyenlerden biri de, atılan mermilerle alt-üst olan Mecidiye Tabyası'nın Onbaşısı Koca Seyid'di Kullandıkları bataryanın vinç sistemi bozulmuş, 275 kg mermiyi topa yüklemek için kaldırma imkânı kalmamıştı Koca Seyid, önünden geçen Ocean Zırhlısı'nı gözüne kestirmişti Göz göre göre geçemezdi düşman buradan Koca Seyid âdeta kollarıyla boğazı kesmeye hazırlanıyordu Yere eğildi Kımıldatılması dahi zor olan son mermiyi açık bir İlâhî nusret ile kaldırarak topun namlusuna sürdü ve ateşledi; gemi sanki kaşının ortasından vurulmuştu Artık savaşın seyri değişecekti Birkaç kişi kaldıkları tabyada, âdeta toprak altından dirilen, mağrur düşmanın gemisine geçit vermemek için, sadece koca mermiyi değil, gerektiğinde bütün Gelibolu'yu tek başına kaldıracak olan Koca Seyid'in, âbideleştiği yerdir Çanakkale

Hamilton 18 Mart günü denizden geçemeyeceğini anlamış, bütün plânlarını değiştirmek zorunda kalmıştı Artık her gün asker yığıyordu Gelibolu'ya Dünyanın dört bir yanından askerler Çanakkale'ye akın etmekte, hançerlerini Osmanlı'nın kalbine saplamak için çekmekteydiler Haksızca, zalimce, kinle çekilmiş hançerlerin, hedefine ulaşamadan kırıldığı yerdir Çanakkale

Hamilton, çıkartma yapılacak koyları harita üzerinde işaretlemiş, ertesi günü beklemekteydi 25 Nisan sabahı şafakla beraber emir verildi Gemiler işaretlenen koyları ara vermeden dövüyorlardı, tek bir canlının yaşamasına tahammülleri yoktu Seddülbahir, Ertuğrul Koyu, Alçıtepe âdeta yanıyordu Düşen her mermi Mehmetçiğin avucunda söndürülüyordu Fennin, teknolojinin yetmediği, her metrekaresinde 6000 merminin söndürüldüğü yerdir Çanakkale

Yanan Ertuğrul Koyu'nun gerçek sahipleri, bu amansız top yağmurunun dineceği ânı iple çekiyorlardı Nihayet saatlerdir devam eden ateş son bulmuş, çıkartma gemileri Ertuğrul Koyu'na demirlemişti Şimdi sıra Yahya Çavuş ve yiğitlerindeydi Sahile yaklaşan ilk düşman askerleri artık tepeden gözüküyordu ki, işte o ân kıyamet koptu Askerlerimizin bulunduğu tepe alevden bir sel hâline dönüşmüş, önüne kattığı her şeyi denizin dibine sürüklemekteydi Sahile çıkmak isteyenlerin bu selden kurtulmalarına imkân gözükmüyordu Bir ara Yahya Çavuş'un sesi duyuldu: "Mermilerinizi sakın boşa harcamayın Bir mermiyle iki kişi vurmaya çalışın"

Yahya Çavuş ve arkadaşları, akşama kadar düşmana nefes aldırmamış, düşmanın rahatlıkla çıkacağını zannettiği tepeyi onlar için bir cehenneme çevirmişti Düşman orada sadece 63 kişi olduğundan habersiz, koca bir alayla savaştığını zannediyordu Akşam olduğunda, tepedeki siperden artık mermi sesi duyulmaz olmuştu Bir bölüğün bir alay gibi vuruştuğu, Yahya Çavuş ve askerlerinin Allah'a kavuştuğu yerdir Çanakkale

Çok uzak yerlerden -Hindistan'dan- yola çıkmışlardı; maksatları Osmanlı'ya yardım etmekti İngilizler onları kandırmış, hain bir plânın parçası olarak Osmanlı'nın karşısına çıkarmıştı Saldırı emri siperlerde bir defa daha yankılanmış, askerler siperlerinden ok gibi fırlayıp göğüs göğüse kıyasıya bir mücadeleye başlamıştı

Âsım, yerde boğaz boğaza mücadele ettikten sonra öldürdüğü düşmanın cansız vücudundaki garip şişkinliği fark etti Elini gömleğinden içeriye soktu ve hiç yabancısı olmadığı bir şeyi çıkarttı Soluk alması değişmiş, dudakları kurumuştu Elindeki, uğruna canların feda edildiği, hepsinin canlarından çok sevdikleri Kur'ân-ı Kerîm'di Her şeyi anlamış, kardeşinin cansız bedenine kapanarak ağlamaya başlamıştı Hain oyunların oynandığı, kardeşin kardeşe vurdurulduğu yerdir Çanakkale

Kurban bayramıydı Bütün alay, bayram namazı için bir araya gelmiş, sükûnetle bayram hutbesini dinliyordu Namaz kılındı, herkes tertemiz bir hâlde birbirleriyle bayramlaştı Bu, birçoğunun dünyadaki son bayramlaşmasıydı Dünya tarihinin en şanlı alayı (57 Osmanlı Piyade Alayı) kurban bayramının birinci günü, alay komutanından saka erine kadar Hakk'a yürüdü; güneş battığında bütün alay şehit olmuştu Dünya tarihinin en şanlı alayının en büyük bayramı yaşadığı yerdir Çanakkale

Siperler arası mesafe yer yer sekiz metre Ölüm muhakkak; ancak müthiş bir teslimiyet ve tevekkül var Her dakikaya, her metrekareye bir şehit düşmekte, mermi mermiyle çarpışmaktadır Conkbayırın'da, Anafartalar'da, Arıburnu'nda, Bombasırtı'nda, Zığındere'de kimi on beş, kimi on altı yaşındaki er oğlu erler bir bir toprağa düşmektedir Toprağın bağrında binlerce çiçek açmaktadır Bu en güzel çiçeklerden birinin mektubu, açtığı günün ardından gelir anasına: "Oğul, arkadaşların saçındaki kınayı merak ederlermiş Neden annen seni buraya gönderirken saçına kına yakmış derlermiş Oğul söyle onlara, herkes duysun! Herkes öğrensin! Ben seni vatanımıza, Allah'ımıza kurban seçtim, o yüzden saçını kınalayıp gönderdim" Her adımında binlerce Kınalı Hasan'ın, Ali'nin, Mehmet'in yattığı yerdir Çanakkale

"Eller tutmasa da
Gözler görmese de
Kulaklar işitmese de
Bir neslin vatanı beklediği yerdir Çanakkale"

*Mustafa Necati Sepetçioğlu, Geldiler, İrfan Yay, İst, 1998

Burak AZAKLILI
Sızıntı Dergisi


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.