Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
istiklal, marşı, yasında

İstiklal Marşı 86 Yasında

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İstiklal Marşı 86 Yasında



İSTİKLÂL MARŞI 86 YAŞINDA 1936 yılının Haziran ayında İstanbul Taksim’deki Mısır Apartmanı’nda yoğun bir ziyaretçi akını vardı Beyoğlu İstiklal Caddesi (Galatasaray) üzerindeki Mısır Apartmanı Abbas Halim Paşa tarafından Ermeni mimar Hovsep Aznavuryan’a yaptırılmıştı (1910) O günkü adıyla Cadde-i Kebir’deki Mısır Apartmanı Art Nouveau stilinde tasarlanmış, ancak “birinci mimarlık dönemi”nin izlerini taşıyor Birçok ünlü gibi Mithat Cemal Kuntay ve Fuat Şemsi İnan da Mısır Apartmanı’nda oturmuşlardı
stiklal marşı 86 yasında[/url]Mısır’dan hasta ve yorgun dönen Mehmet Âkif Ersoy (16 Haziran 1936) vatanında ölmek istiyor ve diyordu ki “ Cânı cânânı bütün varımı alsında hüdâ/ etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ
Abbas Halim Paşa ve öteki dostları, Mehmet Âkif’ Ersoy’u Mısır Apartmanı’nda konuk ettiler Bir ara Nişantaşı Şifahanesinde tedavi gördü Zaman zaman da Abbas Halim Paşa’nın Alemdağı’ndaki çiftliğinde kalıyordu Siroz her geçen gün ilerliyor, Âkif’i bitap bırakıyordu
Mehmet Âkif Ersoy İstiklâl Savaşımızın kazanılmasından mutlu ve mesrurdu Konuşma İstiklâl Marşı’na geldiğinde de yatağından zorda olsa kalkıyor ve konuklarına diyordu ki;
“- İstiklâl Marşı: o günler ne samimi, ne heyecanlı günlerdi O şiir milletin o günkü heyecanının bir ifadesidir Binbir facia karşısında bunalan ruhların ızdıraplar içinde halâs dakikalarını beklediği bir zamanda yazılan o marş, o günlerin kıymetli bir hatırasıdır O şiir bir daha yazılamaz O’nu kimse yazamaz O’nu bende yazamam O’nu yazmak için, o günleri görmek, o günleri yaşamak lâzım O şiir artık benim değildir O milletin malıdır Benim milletime karşı en kıymetli hediyem budur
Halide Edip Adıvar’ın romanına verdiği ismiyle “Türk’ün Ateşle İmtihanı” bütün dünya milletlerini dehşete düşürecek, iştahlarını kursaklarında bırakacak derecede üstün bir muvaffakiyetle verilmişti
Vatanın bağrından Namık Kemal’in değişiyle “Düşmanın Hançeri” çekip, çıkarılmıştı İstiklâl Savaşında Türkler sadece ülkeyi işgal eden Fransız, İngiliz, İtalyan, Yunan ve İtilaf devletlerine karşı mücadele vermiyordu; açlığa, sefalete, hastalığa, imkansızlığa, vefasızlığa, hainliğe karşı da savaşıyordu Türk’ün zaferi dünyadaki bütün mazlum milletleri de sevindirmiş, örnek teşkil etmişti
İstiklâl Savaşı’na Mehmet Âkif Ersoy’da katılmıştı İstanbul’un işgalinden sonra Eşref Edip Fergan’ın yayınladığı ve kendisinin de yazı ailesinde bulunduğu Sebülürreşad dergisi neşriyatına ara vermişti Sebülürreşad mührü ile birlikte Âkif ve Eşref Edip Kastamonu’ya yerleşerek mücadeleye orada devam ettiler Mehmet Âkif, Kastamonu Nasrullah Camii’nde verdiği vaazlarla halkı milli mücadeleye davet etti Onları yüreklendirdi Şiirleriyle cesaretlerini arttırdı Öyleki; Genelkurmay Başkanlığı Âkif’in bu çalışmalarını çoğaltarak cephedeki Mehmetçiklere dağıttı
Balıkesir Zagnos Paşa Cami’indeki vaazları da Nasrullah Cami’indeki kadar şiddetliydi Hep ümit veriyordu milli mücadelede Nitekim Mustafa Kemal Paşa’da Zagnos Paşa camii’nde minberden bir konuşma yaparak halka mesaj verdi, zafer için onları heyecanlandırdı
Mehmet Âkif Konya’da isyanı bastırdı Cephe cephe dolaşarak, savaşan askerlerimize umut ve heyecan verdi Görevli olarak Suudi Arabistan’a gitti Necid’de kuşçu başı Eşref Bey’in başkanı olduğu heyetle birlikte; isyan eden Şerif Hüseyin’e karşı, devlete sadık kalan Necid Meliki İbnürreşid ile Riyad’da görüştü
Savaşta müttefikimiz olan Almanlar; Rus, İngiliz ve Fransız ordularındaki savaş sırasında esir olan Müslüman askerleri ayrı kamplarda toplamışlardı Müslüman esirlere iyi muamele ediliyordu Bir jest olarak Almanlar, içlerinde Mehmet Âkif Ersoy’unda olduğu bir heyeti Berlin’e davet ettiler Âkif’in Müslüman esirlere hitaben yaptığı konuşma da Almanlar tarafından konuşularak dağıtıldı
İstiklâl Savaşı’nın zaferle sonuçlanması Ankara’daki hareketliliği hızlandırdı TBMM çalışmalarını aralıksız sürdürüyordu Mehmet Âkif’de önce Biga, sonra Burdur mebusu olarak parlamento’da gayret gösteriyordu
Genelkurmay Başkanlığı o sıcak günlerde Milli Eğitim Bakanlığı’na müracaat ederek:
“- İstiklâl Savaşımızın mânâsını anlayacak, halka ve askere heyecan verecek ve diger milletlerde bulunan milli Marşlara denk olacak bir marş” istedi
O günkü adıyla “ Maarif Vekaleti” bütün kuruluşlara bu isteği bir genelge ile bildirdi Ayrıca gazetelere de ilanlar verilerek “ birinci gelecek şiire 500 Lira ve bestesine de aynı şekilde 500 Lira mükâfat” verileceği açıklandı
Yarışmaya şiir yağıyordu 724 şiir gönderildi 6 ay içerisinde 6 şiir elemeye kaldı
Hüseyin Suat Bey yarışma şiirinde şöyle diyordu;
“ – Türk’ün evvelce büyük bir pederi/ Çekti sancağa hilâl-i seferi / Kanımızla boyadık bahr-ü Berri / Böyle aldık bu güzel ülkeleri/ İleri arş ileri / Geri kalsın vatanın kahpeleri
Matbuat Müdüriyet-i Umumiyesi Muharrirlerinden Kemalettin Kami uzun şiirinin bir bölümünde şunları söylüyor;
“- Göz yaşına veda et/ Ey güzel Anadolu/ Hakkını korur elbet/ Türk’ün bükülmez kolu
Yarışmaya Ankara’dan “AS’nin gönderdiği şiir de şöyle;
“- Millet aşkı, din aşkı, vatan aşkı uyansın/ Yurduma göz dikenler al kanlara boyansın/ Ya ben, ya onlar diyen silahına dayansın/ Türk oğludur bu millet/ Türk’ündür bu memleket!”
Merzifon İdadisi Hat Muallimi İskender Haki Bey’in şiiri de şöyle;
“- Ey Müslüman, Ey Türkoğlu/ Açıldı İstikbâl yolu/ Benim son günlerimdir / Diyor size Anadolu”
Yarışmaya “M” Rumuzu ile giren sanatçı ise bakın neler sıralamış:
“- Altıbin yıl efendilik yaptın/ Kahraman Türk idi cihanda adın/ Bir ateşten siperdin İslam’a/ Sönmeyen bir güneş gibi yaşadın
Kısa örnekler aldığımız yarışmanın son şiiri Mehmet Muhsin Bey’in:
“- Yıllarca altı cephede ateşle kanlara/ Türk’ün hilal-ü dinine düşman olanlara/ Ceddin o, yıldırım gibi sardın zaman zaman/ yüksek başın eğilmedi bir an cihanlara

Elemelerde ortaya çıkan bu altı şiir çoğaltılarak milletvekillerine dağıtıldı Ancak İstiklâl Savaşımızı ve halkımızın kahramanlığını, fedakârlığını anlatan dizeler daha güçlü olmalıydı, daha etkili ve tesirli bulunmalıydı Duygu çağlayanı aranıyordu, insanları heyecana gark edebilecek, öz ve has kimliğini aktaracak, değerleri yücelikleri, güzellikleri yansıtacak bir şey
Tek kelime ile bir “milli yemin” arıyordu TBMM
Maarifvekili ve büyük hatip Hamdullah Suphi Tanrıöver, Mehmet Âkif’i ziyaret ederek, ondan bir şiir istiyor Peki neden?!
Finale kalan şiirler beğenilmemiş miydi? Yoksa bir başka husus mu vardı?
O güne kadar Mehmet Âkif’ten bir çok arkadaşı bu yarışmaya katılmasını istemiş, sanatçı hepsini münasip bir dille reddetmişti Oysa o sırada sırtına giyecek bir paltosu bile yoktu İhtiyaç sahibi birine vermişti Ankara’nın o Mart soğukları hatırlanınca kışın nasıl geçtiği bilinir Mehmet Âkif’te üşüyordu bittabi Zaman zaman baytar (veteriner) meslektaşı Profesör Şefik Kolaylı’nın paltosunu ödünç alıyor, sırtına geçiriyordu İkâmet ettiği Samanpazarı’ndaki Taceddin Dergah’ından, Ulus’taki TBMM’ne gitmek epey bir zaman alıyordu, yol yakın değildi O günlerde tarım alanı olan bölgede rüzgâr insanları uçuracak kuvvette esiyordu zaman zaman Hamdullah Suphi Bey’in ısrarını kıramadı, kendisi de “mükâfat vermeyecekleri” sözü alarak şiiri yazmaya başladı Sabahlara kadar uyumadı Duygulandığı anları hemen not ediyordu Duvara yazıyordu, adeta kazıyordu 17 Şubat 1921 günü İstiklâl Marşı’nın yazımı tamamlandı
Şiir, TBMM Başkanlığı’na teslim edildi Oy birliği ile kabul gördü Defalarca okundu, ayakta alkışlandı 12 Mart 1921 Peki mükâfat ne olacaktı 1921in 500 Lira’sı onlarca apartman ederdi Üstelik Âkif parasızdı Eşi İsmet Hanım astım hastasıydı, bakıma ve ilaca muhtaçtı
Mehmet Âkif 500 Lira mükafatı darülmesai (iş evi) adlı Hilâl-i Ahmer’e bağışladı Yani Kızılay’a Kızılay’da hastanelerde tedavi gören yaralı askerlerin ihtiyacı için harcadı
İstilâl Marşımızı Mehmet Âkif “Karaman Ordumuza” ithaf etti ve Safahat’a almadı Ne diyordu marşımız:
“Korma, sönmez bu şafaklarda yüzen alsancak
“Ey bu vatanın kurtuluşu için milletimizin maddi ve manevi varlıkları için savaşan arkadaş; merak etme, endişelere kapılıp üzülme, yurdumun düşman işgal ve zulmü altında, akşam karanlığı çökmüş göklerinde, gün batımının kızıl şafakları içinde bir alev gibi süzülüp dalgalanan al bayrağımız yere inmeyecek, daima yüksekte kalacak ve onun alevleri, bu topraklardaki son bir ocak yandıkça ve canlı tekbir kişi kalana değin sönmeyecek ve daima yaşayacaktır (Mehmet Ertuğrul Düzdağ’dan)”
Bütün okullarımızda okuduğumuz İstiklâl Marşı bir iman tazelemektir Dinamizmdir Türk dilinin en güzel örneğidir İyi ki öyle yazılmış Muhtevası ve duyguları harikadır Fazilet ve medeniyeti öne çıkarmaktır Ümittir ve aydınlığa yol almaktır
İstiklal Marşı tefekkürdür, ruhdur, heyecandır, hikmettir Şanlı mazimizdir, Kahramanlık destanımızdır, heybetli kimliğimizdir
Dik bir duruştur
Özgürlüğün simgesidir
Milli mutabakattır
Maneviyat sembolüdür
Kararlılık, yurtseverlik, özgürlük aşkı ve çağdaşlıktır İstiklâl Marşımız
Mehmet Âkif Ersoy’a gelince, örnek şahsiyettir
İmân ve âhlak sahibidir
Mert ve sarsılmaz bir karakterdir
Milletin ta kendisi bir insandır
Toplumun derdini kendine dert edinmiş bir sanatçıdır
Halkın duygu ve düşüncesiyle donanmış bir yapıdır
İstikbâli bütün refahıyla arzu eden bir mütefekkirdir
Dizeleri yumrukları gibi vurucu bir sporcudur
Yol göstericidir
Düşünce adamı, fikir önderidir
Mehmet Âkif Ersoy iyi bir aile babasıdır, hisli bir eştir, iddialı bir güreşçidir Örnek bir akademisyendir Fedakar bir milletvekilidir
Cömert, mükrim ve çetin eviz bir dosttur Azimli, vefalı, mütevazi vakur, cesur, mahcup, mukavim, yalnız, daima okur ve okutur, taassuba, cehalete, sapıklığa sonuna kadar düşman, müstağni, sözde ve özde gerçek Müslüman kahraman Türk milliyetçisi, yiğit bir memleket sever, Müslümanlara islamı yeniden okutmaya çalışan entelektüel ahlak sahibi bir sanatçıdır
His ve fikirleri milletin ve tarihin birer motifi ve tezyiniydi
“ Toprakta gezen gölgeme, toprak çekilince,
Günler şu heyülayı da ergeç silecektir,
Rahmetle anılmak, ebediyet budur amma,
Sessiz yaşadım, kim beni nereden bilecektir
Mehmet Âkif Ersoy diyordu ki “ Allah bu millete bir daha İstiklâl Marşı yazdırtmasın” Ama Mehmet Âkif Ersoylar hep olsun
İstiklâl Marşımızın yazıldığı, bugün için Hacettepe Üniversitesi Saman Pazarı kampüsü içinde olan Merhmet Akif Ersoy Müzeevi de (Taceddin Dergahı) tarihi dokusunu koruyan bir cazibe merkezi olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bağlanmalıdır


Alıntı Yaparak Cevapla

İstiklal Marşı 86 Yasında

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İstiklal Marşı 86 Yasında



Sağol kardeşim


Rabbim , marşımızın şairi Mehmet Akif Ersoy'u ( rahmetullahi aleyh ) cennetiyle , cemaliyle müşerreflendirsin


Her hangi bir şeyin sayısı azımsanacağı zaman derler ya , sayıları bir elin parmağını geçmez diye Maalesef merhumun zamanında da , şimdi de O nun gibilerinin sayısı bir elin parmağını geçmeyecek kadar az


Onu hem şairliği açısından , hem insanlığı açısından hem de inancı açısından değerlendirmek gerekir


Sonuçta sabır taşlarını çatlatan ezaların , cefaların , Mehmet Akif merhumun imanlı göğsünde eridiğini ve pes ettiğini göreceksiniz

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.