Doksanlık Mücahit Tiryaki Hasan Paşa |
08-02-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Doksanlık Mücahit Tiryaki Hasan PaşaDoksanlık mücahit Tiryaki Hasan Paşa oksanlık mücahit Tiryaki Hasan Paşa[/url] Her ne kadar topun kullanılmaya başlamasıyla eski havaları kalmasa da savunmada kalelerin önemi uzun süre azalmaz Stratejik noktaları kontrol altında tutmak isteyen yine sur örer, yine hendek kazar Mesela diyeceksiniz Mesela Peşte, Belgrad ve Viyana’ya oynayan Kanije kavşağını elinde tutar Tiryaki Hasan Paşa nerelidir bilmiyoruz ama Enderun’da yetişir Bir ara Manisa’da kalır sonra İzvornik sancağına tâyin edilir Hem Havaliyi hem de düşmanı yakından tanır, kolay kolay yaşa basmaz Bin kere ölçer bir kere biçer, ihtiyatı da elden bırakmaz Yaşı 90’a merdiven dayamıştır lâkin cihattan kopmaz Düşünün alaca atında dik durabilmek için beline urgan dolar Mâlum 1600’lere yaklaşırken Osmanlı eski gücünü özlemeye başlar Bir tarafta İran, diğer yanda Avrupalılar İsyanlar, ihanetler, huzursuzluklar Fitne her yanı sarar Avusturyalıların ayaklandırdığı Eflak ve Boğdan şirazeden çıkar, bac, haraç ödemeyi terk eder, hesapsız Müslüman kırarlar Yetmez, Sokolluzade komutasındaki kuvvetler Budin önünde hezimete uğrar 6-7 bin fidan şehit düşer, toplarımızı düşman kapar Küffar civar kasabaları zapt eder yöredeki, kalelerimizi yıkar Zaten Yeniçeriler evlere şenliktir, başlarına buyruk davranırlar Yer yer çeteleşir, Müslüman halka musallat olurlar Ah, o Yeniçeriler Eğri Seferi ve Haçova Zaferi ile Osmanlı “yıkılmadım ayaktayım” dese de Sultan askerine güvenip havalide duramaz, nihai darbeyi bir türlü vuramaz İşte Tiryaki Hasan Paşa o günlerde Peçoy sancağında bulunmaktadır, hepi topu 50-60 adamı vardır ama katılanlar her geçen gün artar, orduları imrendirecek işler yapar Misal, çapulculukla geçinen Kanije Hıristiyanlarını Drava Köprüsünde sıkıştırır, 400 şakiyi öldürür, kalanları tutuklar Derken Kosma adlı bir derebeyini kenara yazar Bu adam esir ticareti ile hesapsız para kazanan bir ne oldum delisidir Müslümanları iğneli sandıklarda çalkalayıp kanını süzer, posalarını köpeklere atar Hasan Paşa, Kosma’yı yakalar ve onu kendi sandığına tıkar Ardından burçları semaya uzanan, hendeği zemini yaran korkunç Komar hisarını alır, ki bu haçlılara çok koyar Hele kadı efendinin iffetli kızını kaçıran Mekomorya kafirlerine hiç acımaz Hanım kızı bulabilmek için dağıtmadık kale, basmadık şato bırakmaz Nedendir bilinmez bu küffar milletine rahat batar, Hasan Paşa ahalinin huzuru için 2 bin atlıyla akın yapar Şakilerin palangalarını başlarına yıkar Has adamları Hasan ve Rıdvan Voyvoda ile Azeri asıllı Musli Bey şölenleri kaçırmaz, gece yarısı sızan düşmanı gafil avlarlar Bakın şu Allah’ın inayetine ki bir seher ölümü göze alarak saldırdıkları Çak Hisarının arka kapısını açık bulurlar Sultan Murat bu yararlık üstüne ona Gyula (Göle) sancağını bağışlar Paşamız Göle’de ulema ve suleha ile ilim meclisi kurar, hafızlar okur, mollalar anlatır, kirden pastan arınırlar Hasan Paşa nifak ocaklarından Kölü Kalesini de alır, karşısına çıkan orduyu tuzağa düşürüp kırar Adamlarına sık sık “Hazine arzulayan, yılandan korkmaz” der, “mal bedava, bal belasız olmaz! Ölüm mümine hediye, cennet arzulayan canını niye saklar?” Girdiği nice cenkten yüzünün akıyla çıkar Tarihçi Cafer Beyin deyimiyle âdeta şeytan taşlar Haçlılar, Tiryaki Hasan Paşa korkusundan Eğri Kalesini tahkim eder, içine tam 10 bin asker yığarlar Erdel Kralı Jağmund bir avuç Türk’ün fırtına gibi esmesine dayanamaz sayısız asker toplayıp Göle sancağını yıkmaya kalkar Ancak o daha yola çıkmadan Hasan Paşa üstüne varır, en yakın adamları bile “başımıza iş açtın” der, isyan koparırlar Firariler ayrılınca iş kolaylaşır, kralın çadırını ele geçirir unutulmaz bir zafere imza atar Bir gece devriye gezen Hasan Paşa, Şekeş Hisarını basmaya giden haçlılarla karşılaşır Namı öylesine büyümüştür ki adamlar ellerini kılıçlarına atmadan kaçar, topları ortada bırakırlar Ancak Pojega sancağı komutanı Şehsuvar Bey bir akının ardından pusuya düşer, en gözde komutanlar şehid olurlar Haçlılar bundan cesaret alır Zigetvar’dan topladıkları Müslümanları Banhi’ye götürüp kazığa oturturlar Tiryaki Hasan Paşa mazlumun kanını yerde komaz, Kiş Geçer adlı eli kanlı kaputanı yakalar Yakınları 10 bin altın fidye verseler de uyuşmaz, onu kendi kalesinin önünde kazığa çakar Evet paşamızın başarıları ortadadır ama Avrupa ittifakının gücü de yabana atılmaz Padişah, Serdarı Ekrem Sinan Paşa’yı havaliye yollar Babofça’yı kolay alır, Kanije’yi sıkıştırırlar Bir zamanlar Kanuni’nin tahkim ettiği Kanije’nin etrafı bataklıktır bu yüzden lağım yolları açılamaz Surları oturaklıdır, günde 400-500 gülle ile vurulsa da önemli bir hasar almaz Olacak bu ya bir gece duvar onarımından dönen Müslüman tutsaklar cephaneliğin kapısını açık bulurlar Hiç düşünmeden içeri dalar ellerinde ki meşaleleri fıçıların üstüne savururlar Bummm! Ortalık toz duman! Avrupa ayaklanır Nemçe, Üngürüs (Avusturya Macar) ve Alaman savaşçıları kalenin yardımına koşsalar da Türkler hem muhasarayı sürdürür, hem de takviye birliklerine karşı koyarlar Bu arada Yeniçerilerle de uğraşırlar Ama bakın şu işe ki Haçlılar, bizim hayırsız firarilerin ormanın derinliklerinde pusu kurduklarını sanırlar Kral Fedinand kuşatmayı bırakır, başının çaresine bakar Kale komutanı Macar asıllı Turan Yunuş destekten ümidini kesince teslim olur Serdar-ı ekrem sözünde durur, canlarını bağışlar Hatta eşyalarını götürsünler diye 200 deve verir, beklemedikleri bir alicenaplık yapar Halbuki istese mallarını da alır, canlarına da kıyar Aslında Kanije büyük bir kale değildir ama fethi büyük yankı uyandırır Civardaki şatolar da kapılarını açar, teslim olurlar Tiryaki Hasan Paşa iyice yaşlanmıştır, gönüllü olarak Kanije’de kalmayı arzular Zira kale namlunun ucundadır, şehadeti özleyen bu fırsatı kaçırmaz İlk işi şirin bir cami yapmak olur, erleriyle birlikte çalışır, omuz omuza saf tutarlar Ve beklenen olur, Leh, Macar, İspanyol, Fransız, Maltalı, Hırvat, İtalyan savaşçılar (160 bin kişi dile kolay) İstoni Belgrad’ı alır, bir kandil günü gelip Kanije’yi kuşatırlar (21 Eylül 1600) |
|