Prof. Dr. Sinsi
|
İl İl Türkiye Resimleri (Malatya)
Urartu ve Hitit kaynaklarında Melitea, Hitit tabletlerinde de geniş biçimde yer almıştır Bunun yanı sıra Urartu krallarından lspuinis (M Ö 824816) ile oğlu Menuas (M Ö 816-807) zamanlarına ait Palu kaya kitabelerinde, yörenin tarihine ışık tutacak bilgiler bulunmaktadır Buradan Urartuların Milid Kralı Sulumeli’yi mağlup ettikleri, Malatya Kralı’nın da bu yeni egemenliği kolayca kabul etmediği öğrenilmiştir Nitekim bu kitabelerde, I Argistis (M Ö 789-766) “Tanrı Haldi’nin sayesinde Hatti memleketlerine karşı sefer ettiğini ve Tuwate’nin oğlunun memleketini Melitea (Malatya)’yı zaptettiği” ve Malatya krallarının kısa bir süre sonra Urartulara karşı yeniden ayaklandıkları, III Sarduri’nin (M Ö 765-733) Melitea Kralı Sahu oğlu Hilaruwata’yı mağlup ederek, şehri yağmaladığı yazılıdır

M Ö 1750 yıllarında Kuşsara Kralı Anitta, Anadolu’yu tek bir yönetim altında toplayarak siyasi birliği sağlamıştır Bu dönemde Malatya’nın, büyük bir olasılıkla, siyasi birliğe katıldığı sanılmaktadır I Hattuşilis, Kuzey Suriye yolunu emniyet altına almış, yerine geçen oğlu I Murşilis ise Anadolu birliğini Halep ve Babil seferlerinden sonra sağlamış Malatya’ nın bu krallar döneminde kuzey Suriye ile Anadolu arasında önemli yol kavşağında olması nedeniyle Hitit birliğine girdiği ve bir Hitit şehri olduğu sanılmaktadır I Mursilis, babası I Hattusilis ’in gösterdiği, çıkarlarının güneyde olduğu fikri üzerine hareket edip, Halep ve Bağdat’ı fethederek “Büyük Kral” unvanını aldığı Akad metinlerinde görülmektedir Hitit Krallarından Ammunas ile Huzziyas’tan dönemlerinde M Ö XV yüzyılda yer yer görülen isyanlar sonunda Hitit Birliğinin kuzey Suriye’deki egemenliği Mitanni Krallığının eline geçmiştir Böylece, Malatya da bu dönemde Mitanni egemenliği altına girmiştir Hitit Kralı Şuppiluliuma, M Ö 1450 yıllarında Fırat Nehrini geçerek bölgede yer alan Mitanni egemenliğine son vererek Malatya’yı yeniden Hitit İmparatorluğuna kazandırmıştır II Mursilis, Muvatalli ve III Hattusilis dönemlerinde Malatya, Hitit Merkezine bağlı kalmıştır

M Ö 1000 yıllarında Malatya, Kargamış Krallığı’na bağlı olarak varlığını sürdürmüştür Gürün yakınlarında bulunan bir kitabeye göre “Sasa” isimli biri Malatya Kralı olarak bilinmektedir Asur Kralı II Adad Nirari (M Ö 911-891) Kargamış’ı egemenliği altına alarak, Kargamış’ın Malatya üzerindeki hakimiyeti son bulmuştur Yöredeki Urartu egemenliği, Asur kralı III Tiglat Psaser’in tahta çakışına kadar devam etmiş ve Malatya, M Ö 733’de yeniden Asur Krallığına haraç veren beylikler arasına girmiştir M Ö 722 yılında Malatya Kralı Funzianu, Asur Kralı II Sargon’a esir düşmüştür Bu tarihte Asur Kralının Malatya’yı egemenliği altına aldığı, bir isyan sonunda M Ö 713 yılında Malatya Kralı Tarhunaz’ı esir ettiği anlaşılmaktadır Kral Tarhunaz’ı halkı ile birlikte Asur’a, Basra’ya sürgün ettiği, Basra halkından bir kısmını da Malatya’ya getirerek yerleştirdiği bilinmektedir Malatya’ya Asurlu bir kral atadığını ve emrine 150 savaş arabası, 1500 atlı, 20 000 yaya, 10 000 kalkan ve mızrak taşıyıcıları verdiğini II Sargon’un kitabelerinden öğrenilmektedir Asur Kralı Sanherib (M Ö 705-681) döneminde Asur egemenliğinde olan Malatya’da, Asar Haddon (M Ö 681-669) zamanında Asur egemenliği sona ermiş, bunun yerini bölgede Med ve Persler almıştır

Perslerin Anadolu egemenliği Büyük İskender’e kadar sürmüştür Makedonya Kralı Büyük İskender Perslerin kurmuş olduğu idari sistemi bozmamış, bölgeye atadığı komutanları ile Helenistik kültürünün Anadolu’ya yayılmasını sağlamıştır Bundan sonra Malatya, tamamen Helen kültürünün etkisi altında kalmıştır İskender’in M Ö 323 yılında ölümünden sonra bu büyük İmparatorluk, onun komutanları ve Satrapları arasında bölüşülmeye başlandı Malatya bölgesine ilk önce, İskender’in Kapadokya Satrabı Eumenes’in egemenliğine girmiştir Eumenes’in M Ö 315’de komutan Antiogonos’a yenilmesi üzerine bu kez yöre Antiogonosların egemenliğine girmiştir Böylece, M Ö 312’de Seleukos devletinin temelleri atılmıştır Seleukosların Malatya’yı da içerisine alan topraklarda yeni bir krallık kurması, Lisimaukhos’u M Ö 281 ’de yenilgiye uğratmasından sonra gerçekleşmiştir Seleukosların Malatya’da egemenlikleri yalnızca bir yıl sürmüş, yöre halkının isyanı sonucu Seleukoslar Malatya’yı terk etmek zorunda kalmışlardır Bundan sonra yöre Kapadokya Krallığı’nın egemenliğine geçmiştir Ne var ki Kapadokya Krallığı, bir süre sonra “Sofen Presleri” diye anılan ve Harput yöresinde bağımsızlığını ilan eden prenslere boyun eğmiş ve Malatya yöresinin yönetimini bırakmak zorunda kalmıştır M Ö 212’de bölgedeki yönetim, tekrar Seleukosların eline geçmiştir Bu yönetimden de memnun olmayan yöre haklı, kuzeyde bulunan Pontus Kralı Farmekes’in koruması altına sığınmıştır (M Ö 170)

Malatya yöresi uzun süre Pontus Krallığına bağlı olarak kalmıştır Pontus Kralı Mitridates Evpator’un (M Ö 120-63), Pompeius komutasındaki Roma ordusuna yenilmesinden sonra bölge, merkezi Kelkit Irmağı kıyısındaki Kabira olan Roma eyaletinin sınırları içerisine alınmıştır (M Ö 66) Roma döneminde eski kavşak yollarından ötürü, Roma ordularının uğrak yeri haline gelen Malatya; kuzeyi güneye, doğuyu batıya bağlayan bir düğüm noktası konumundaydı Ayrıca Fırat nehrinin doğu ile batıyı birbirinden ayırması, buranın önemini daha da artırmıştır Bu bölgeye Romalılar iki Legionu (lejyon) yerleştirmişlerdir Bu lejyonlardan biri Melitene’ye (Malatya) gönderilerek görevlendirilen lejyon XII Fulminita’dır Diğeri ise Samosata (Samsat-Adıyaman) gönderilen lejyon XVI Flavia’dır Roma’nın 30 lejyonundan ikisini Fırat kıyısına yerleştirmesi bölgenin önemini gözler önüne sermektedir Melitene’de yerleştirilen 12 lejyon doğudaki Roma’nın en önemli askeri bir üssü olmuştur Bu lejyonlar bölgede asayişi sağlayarak, Karadeniz’den Zeugma’ya kadar uzanan doğu sınırlarının ileri karakolu olmuştur Romalıların 12 Lejyonu buraya yerleştirmelerinin nedeni; önemli bir yol kavşağında olmasının yanı sıra Fırat’ın burada geçit vermesi, su kaynaklarının ve yiyecek depolarının bol olmasıdır 12 lejyonun Malatya’da yerleştirilmesi ile Aslantepe’deki şehrin yeri değiştirilmiş, şehrin etrafı surlarla çevrilmiştir Şehir surları (M S 98 -117) Traianus döneminde yapılmıştır

Traianus zamanında, Melitene (Malatya), Part’lara karşı önemli bir sınır üssü olmuş, askeri yolların bir geçit noktası haline gelmiştir Romalılar döneminde sınır şehri olma özelliğini taşıyan Melitene ’ye komşu devletler tarafından sürekli saldırıya uğramıştır Savaşlar nedeniyle zarar gören şehir surları, İmparator Constantinus (M S 363) zamanında onarılarak genişletilmiştir Bütün Roma’da olduğu gibi, Melitene’de (Malatya) de isyanlar artmış, şehir sürekli el değiştirmiştir Daha sonra Pers Kralı Sapor’u Bizans İmparatoru Valens yenerek bölgede Roma egemenliğini yeniden sağlamıştır Romalılar tarafından askeri bir karargâh olarak kullanılan Malatya’da o döneme ait eserler tahrip olduğundan günümüze ulaşamamıştır Ulaşabilen kültürel buluntular ve kalıntılar Malatya müzesinde sergilenmektedir
Roma İmparatorluğu’nun M S 395’te Arcadius ve Honorius arasında bölünmesinden sonra Anadolu Arcadius’a düşmüştür Malatya, İmparatorluğun ikiye bölünmesinden sonra Doğu Roma (Bizans) imparatorluğu içinde kalmıştır Bizanslılar, Malatya’yı Sasanilere karşı bir hudut şehri olarak kullanmışlardır 575 yılında Sasanilerle Bizanslılar arasında büyük bir meydan savaşı olmuş, Sasani imparatoru 1 Hüsrev yenilgiyi hazmedemeyerek intikam amacı ile şehri yakıp yıkmıştır Bizans ve Araplar arasında paylaşılamayan bir merkez konumunda olan Malatya, VII yüzyıldan itibaren sürekli Arap akınlarına uğramıştır 1993 yılında Battalgazi ilçesinde Belediye Hamam inşaatı hafriyatı sırasında ele geçen VII Mikhael Dukas (1071-1078) dönemine tarihlenen altın sikkeler, Bizans döneminin bu tarihte Malatya’da son bulduğunu işaret etmektedir

VII -X Yüzyıllar arasında Araplar ile Bizanslılar arasında bir çok kez el değiştiren yöre, 1101’de Danişmendlilerin, 1105’te de Anadolu Selçuklularının eline geçmiştir Yıldırım Beyazıt 1399’da Malatya’yı ele geçirmişse de Ankara Savaşı’nda (1402) Timur’un ordusu tarafından şehir yağmalanmıştır Sonraki yıllarda Osmanlılarla Memlüklular arasında çekişmeye neden olan Malatya, daha sonra Dulkadiroğulları’nın yönetimine geçmiştir Yavuz Sultan Selim 1515’te Malatya’yı kesin olarak Osmanlı topraklarına katmıştır Zulkadriye eyaletine bağlı Malatya sancağının merkezi konumuna getirmiştir
1577 yılında Suriye’de, Şam Diyade adlı Türkmen aşiretinden Şah İsmail olduğunu iddia eden bir kişi ayaklanmıştır Malatya yöresindeki Türkmenlerin de ona katılmasıyla asiler, Kırşehir yöresine kadar ilerlemişlerdir Osmanlı Devleti bu ayaklanmayı güçlükle bastırdı 1582 yılından sonra İran’la yapılan savaşlar Anadolu’da karışıklıkları daha da arttırdı Malatya ve Sivas yöresinde ayaklanan Kiziroğlu Mustafa buraları haraca bağlamış, Onun ölümünden sonra adamları, Malatya’dan Niğde’ye kadar yayılarak ayaklanmalarını sürdürmüşlerdir
1596 yılında Kiziroğlu Mustafa’nın adamlarından Kelp İlyasoğlu Ali, ve ünlü asilerden Karayazıcı’nın merkezi yönetimle olan çatışmaları, Malatya yöresine büyük zararlar vermiştir Osmanlılar bu isyanları bastırdıktan sonra Malatya’da yer yer ayaklanmalar olmuşsa da bunu izleyen yıllarda Osmanlı egemenliği sürmüş, halk huzurlu bir yaşam sürmüştür

Kavalalı Mehmet Ali Paşa 1839’da Osmanlı ordusu ile çarpışmaya giderken burada konaklamış, askerlerini Malatya’daki evlere yerleştirmiş, bunun üzerine halk bir sayfiye yeri olan Aspuzu’ya göç etmiştir Askerlerin buradan ayrılmasından sonra harap olan eski evlerine dönmeyerek Aspuzu’nun olduğu yerde bugünkü Malatya kentini kurmuşlardır Malatya’dan geçen İngiliz gezgin, W F Ainsworth, askerlerin ayrıldığı kentte, yıkık 500 ev bulunduğunu yazmaktadır Charles Texier de, kervansarayların ıssız, evlerin perişan olduğunu belirttikten sonra Eski Malatya’nın yakında kent olmaktan çıkacağını belirtmektedir Yeni Malatya’nın kurulduğu Asbuzu yöresi, sulu bahçeler ve bağlardan oluşmakta, ayrıca bağ ve çevrelerinde ufak yerleşim yerleri de bulunmaktaydı Zamanla dış mahalleler Asbuzu ile birleşmiştir Malatya XIX yüzyıl boyunca küçük bir kent olarak kalmış, asıl gelişmesi Cumhuriyet döneminde olmuştur
Osmanlı döneminde, Malatya yöresi Maraş eyaletine bağlı bir sancak idi 1831 yılında yapılan idari değişiklikle, Malatya sancağı, Maraş eyaleti sınırları içinde yer almakta idi 1847 yılında Harput eyaletine bağlanmış, 1867 yılında kazaya dönüşerek, Diyarbakır vilayetinin Mamuret-ül Aziz sancağına bağlanmıştır Osmanlı döneminin son yıllarında müstakil Mutasarrıflık olan Malatya Cumhuriyetin ilanından sonra 1924’de il konumunu sürdürmüştür

Malatya’da günümüze gelebilen eserler arasında; Malatya’ya 4 km uzaklıkta Orduzu Mevkiinde Aslantepe Höyüğü, Eşref Höyük, Merkez Samanköy’de Samanköy Höyük, Kaletepe Höyük, Karahöyük, Kuruçay Höyük, Fethiye Höyük, Malatya-Elazığ karayolu üzerinde Furuncu Höyük, İsahöyük, Morhamam (Uzunoğlan) Höyüğü, Orduzu Pınarbaşı Gölet kenarında Maltepe Höyüğü, Güzelyurt Höyük, Ören Höyük, Arga Tepesi, İkinciler Höyük, Akçadağ’da Kaya Mağaraları ve Kaya Kabartmaları, Rom Dönemi sur kalıntıları , Darende’de Merkez Tümülüsü, Taşhoron Kilisesi (XVIII yüzyıl), Venk Kilisesi (XIX yüzyıl), Zengibar Kalesi, Eski Arapgir Kalesi, Eski Arapgir Kale Köprüsü, Yeni Cami (1912-1913), Yususf Ziya Paşa Camisi (1792), Çarşı Camisi (XVII yüzyıl), Hal Fetih Minaresi (XIII yüzyıl), Melik Sunullah Camisi (1393-1394), Emir Ömer Mescidi (1563-1564), Ak Minare Camisi (1575), Köprülü Mehmet Paşa Camisi (1660), Sütlü Minare Camisi (XVII yüzyıl), Abdülselam Camisi (1566-1567), Malatya Ulu Camisi (1224), Karahan Camisi (1589), Cafer Paşa Camisi (1683), Arapgir Yeni Cami (1515), Gümrükçü Osman Paşa Camisi (1787), Molla Eyüp Mescidi (XVIII yüzyıl), Namazgâh (1243), Şahabiye-i Kübra Medresesi (XIV yüzyıl), İriağaç Köy Camisi, Somuncubaba Cami minaresi, Mir-i Liva Ahmet Paşa Camisi (XVIII yüzyıl), Arapgir Ulu Cami (XIV yüzyıl), Bedesten ,Silahtar Mustafa Paşa Hanı, Kanlı Kümbet (XV yüzyıl), Kırkgöz Köprüsü, Sitti Zeynep Kümbeti (XIII yüzyıl), Nefise Hatun Kümbeti (XVI yüzyıl), Kabak Abdal Türbesi (1844), Taşhan (1218), Köprülü Mehmet Paşa Hamamı (XVII yüzyıl), Darende’de Kavlak, Taş ve Nadir köprüleri, Hasan Paşa Hamamı, Çarşı Hamamı, Elmasık Hamamı, Osman Paşa Hamamı (XIX yüzyıl) bulunmaktadır Ayrıca ilde, Atatürk Anıtı, İnönü Anıtı, Askeri Şehitlik ve Türk sivil mimari örneklerinden evler bulunmaktadır
Orduzu Pınarbaşı, Horata, Gündüzbey, İnekpınarı, İspendere İçmesi, Sultansuyu Harası, Sürgü Takas, Balaban İçmecesi, Günpınar Çağlayanı ilin önemli mesire yerleridir
kenthaber
|