Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Ülke & Şehirler > Türkiye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
nevşehir, resimleri, türkiye

İl İl Türkiye Resimleri (Nevşehir)

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İl İl Türkiye Resimleri (Nevşehir)






İç Anadolu Bölgesi’nde yer alan Nevşehir, doğusunda Kayseri, güney ve güneybatısında Niğde, kuzeybatısında Kırşehir, kuzey ve kuzeydoğuda Yozgat ili ile çevrilidir İl, doğudan batıya doğru çukurluğu artan Kızılırmak Vadisinin ikiye ayırdığı, güney ve kuzey bölgelerine gidildikçe yükselen bir konumdadır İl topraklarını orta yükseklikte dalgalı düzlüklerden oluşan bir plato kaplamaktadır Akarsu vadileri ile yarılmış olan bu plato, il sınırları dışındaki Erciyes Dağı ile Melendiz-Hasan Dağlarından çıkan lav ve tüflerin yığılması ile oluşmuştur Volkanik arazinin çeşitli biçimlerde aşınması ile peribacaları ortaya çıkmıştır Platonun kuzeyinde Kızıldağ (1768 m), güneydoğusunda Hodul Dağı (1949 m), güneyinde de Erdaş Dağı (1982 m) yer aşır Oylu Dağı (1680 m), Gülşehir Hırka Tepesi (1684 m), Avanos’ta İsmail Sivrisi (1768 m), ve İdiş Tepesi (1339 m) ilin diğer yükseltileridir



İldeki başlıca düzlükler Kızılırmak boyunda yer alan ovalar ile Derinkuyu Ovasıdır Nevşehir’in en büyük ovası olan Derinkuyu ovası, güneye doğru eğimli ve çok sayıda küçük akarsuyun taşıdığı alüvyonlarla kaplanmıştır Nevşehir’de bu ovalar dışında kimi taban topraklarda ve platolar arasında, çok sayıda küçük düzlük vardır Ova sayılabilecek kadar geniş olmamalarına karşın, son yıllarda tarımda modern araçların kullanımının artmasıyla, bu alanların önemi artmaya başlamıştır

Nevşehir’de yeryüzü şekilleri açısından vadiler çok önemlidir Volkanik lav tüflerden oluşan kesimlerde, akarsular dar oluklar açmıştır Vadiler dar ve dik olduğundan verimli ovalar pek azdırİlin en önemli vadisi Kızılırmak vadisi olup Göreme vadisi, Karacaören vadisi, Damsa vadileri bu vadiye dikey inen vadilerdir Türkiye’nin en uzun ve önemli vadilerinden biri olan Kızılırmak vadisinin Nevşehir’deki bölümü geniş değildir Yalnızca Avanos ve Gülşehir yörelerinde yer yer genişleyen vadide dar ovalar oluşmuştur Kızılırmak vadisine kuzeyden ve güneyden çok sayıda yan vadi açılır



İlin başlıca akarsuyu Kızılırmak olup,çok derinden aktığı için de sulama ve diğer şekillerde yararlanılamamaktadır İlin kuzey kesiminden kaynaklanan küçük akarsular Delice Irmağı’nın başlangıç kollarını oluştururlar İl toprak ve jeolojik yapısının sonucu olarak akarsu bakımından yoksuldur İlde Tatlarin ve Damsa barajları ardında suların toplanması ile oluşan yapay göller bulunmaktadır Doğal göl yoktur Deniz seviyesinden ortalama 1150 m yükseklikteki ilin yüzölçümü 5467 km2 olup, toplam nüfusu 309914’tür

Jeolojik dönemlerde aktif birer volkan olan Erciyes, Hasan Dağı ve Göllüdağ Nevşehir yöresinde, püskürmeler ile platoda, göller ve akarsular üzerinde 100-150 m kalınlığında farklı sertlikte tüf tabakalarını oluşturmuştur Bu tabakanın bünyesinde tüften başka tüffit, ignimbirit tüf, lahar, volkan külü, kil, kumtaşı, marn aglomera ve bazalt gibi jeolojik kayaçlar bulunmaktadır Ana volkanlardan püsküren maddelerle şekillenen plato, şiddeti daha az küçük volkanların püskürmeleriyle sürekli değişime uğramıştır Üst Pliosen’den başlayarak başta Kızılırmak olmak üzere akarsu ve göllerin bu tüf tabakasını aşındırmaları nedeniyle bölge bugünkü halini almış ve peribacalarının oluşumunu sağlamıştır Daha çok Ürgüp civarında bulunan peribacaları konik gövdeli olup, tepe kısımlarında bir kaya bloğu bulunmaktadır Gövde tüf, tüffit ve volkan külünden oluşmuş kayaçtan; şapka kısmı ise lahar ve ignimbirit gibi sert kayaçlardan oluşmaktadır Kapadokya Bölgesi’nde erozyunun oluşturduğu peribacası tipleri; şapkalı, konili, mantar biçimli, sütunlu ve sivri kayalardır



Peribacaları, Ürgüp-Uçhisar-Avanos üçgeni arasında kalan vadilerde, Ürgüp-Şahinefendi arasındaki bölgede Nevşehir Çat kasabası civarında, Kayseri Soğanlı vadisinde ve Aksaray Selime Köyü civarında bulunmaktadır Peribacalarının dışında vadi yamaçlarında yağmur sularının oluşturduğu ilginç kıvrımlar bölgeye ayrı bir özellik katmaktadır Bazı yamaçlarda görülen renk armonisi, lav tabakalarının ısı farkından dolayıdır Bu oluşumlar Uçhisar, Çavuşin-Güllüdere, göreme-Meskendir, Ortahisar Kızılçukur ve Pancarlı vadilerinde bulunmaktadır

İlin bitki örtüsü (Bozkır) Step özelliği gösterir Nevşehir ilinde geniş ve verimli nitelikte ormanlar olmamasına rağmen ilin çeşitli yörelerinde orman olarak kabul edilen bitki toplulukları görülür Bu bitkilerin başında meşe yanında ardıç türleri, alıçlar, ahlatlar, yabani erikler, cehriler gelmektedir Hodul Dağı eteklerinde az da olsa çok yaşlı ve soyu tükenmekte olan karaçam ağaçlarına rastlanmaktadır Ayrıca yol kenarlarında akasya ve akça ağaçlar bulunur Vadi boylarında görülen söğüt, kavak, ceviz gibi ağaç türleri ile geniş alanlara yayılmış kayısı, badem, elma, armut gibi ağaç türleri de bunları tamamlamaktadır



Nevşehir’de karasal iklim hüküm sürmekte olup, yazları sıcak ve kurak, kışlar sert, soğuk ve yağışlı geçer

İlin ekonomisi turizm, tarım, hayvancılık, ormancılık ve sanayie dayalıdır Yetiştirilen başlıca tarımsal ürünler, patates, buğday, şeker pancarı, arpa, üzüm, çavdar, soğan, nohut, elma, karpuz, domates, kavundur Az miktarda fiğ, korunga, mısır ve yonca ve başta kayısı, armut, kiraz olmak üzere çeşitli meyve de üretilmektedir Mera alanlarının azlığı nedeni ile hayvancılık genelde ahır hayvancılığı şeklinde olup, aile tüketimine yöneliktir Kızılırmak ve Damsa Baraj Gölünde su ürünleri üretim tesisleri bulunmaktadır Ayrıca ilin çeşitli köylerinde el tezgahlarında halı ve kilim dokumacılığı yapılmaktadır

Yer altı kaynakları bakımından zengin olan ilin Acıgöl ve Derinkuyu yörelerinde perlit; Avanos’ta kaolin, Gülşehir’de barit, tuz ve linyit, Ürgüp’te çimento hammaddesi ve ponza taşı hammaddesi bulunmaktadır Hacıbektaş ilçesindeki yataklardan çıkarılan ve bir tür albatr türü olan hacıbektaştaşı hediyelik eşya yapımında kullanılmaktadır İl toprakları yer altı suları bakımından da zengin olup, Kozaklı Kaplıcaları’ndan çıkan sıcak sular, Türkiye’de radyoaktivitesi en yüksek madensuyudur



İlin doğusunda yer alan Göreme Vadisi ve Ürgüp zengin doğal ve tarihsel yapısı ile ülkenin başlıca turistik yerlerinden olup, son yıllarda ilin ekonomisinde en büyük etken olmaktadır Göreme Milli Parkı’nın bulunduğu yörede birçok konaklama tesisi bulunmaktadır

İlin sanayisi tarım ürünlerinin işlenmesiyle sınırlıdır Ticaret ve ulaştırma ekonomisinde etkilidir Önemli karayollarının kavşak noktasında yer alan Nevşehir’in kuzeydoğusundan Ankara-Kayseri demiryolu geçer Sümerbank Nevşehir Pamuklu Sanayii Müessesesi, çeşitli şarap fabrikaları, un, dokuma, meyve suyu, pekmez, tarım araçları, tuğla ve kiremit fabrikaları ilin başlıca sanayi kuruluşlarıdır

Nevşehir (Muşkara) ilinin en eski yerleşim yeri Gülşehir ilçesi Civelek Mağarası’nda görülür Avanos’un Sarılar beldesi yakınlarındaki Zank Höyük’te DTCF Öğretim üyelerinden Doç Dr Hüseyin Sever’in başkanlığında yapılan kazılar sonucunda Eski Tunç Çağı’na (MÖ3000-2000) ve Assur Ticaret Kolonileri Çağı’na (MÖ2000-1750) ait eserler ele geçmiştir Nevşehir civarında bulunan çok sayıdaki höyüklerde özellikle Eski Tunç Çağı’na ait kalıntılar tespit edilmiştir



Hititler döneminde Kahve Dağı eteklerinde kurulan Nyssa bugünkü Nevşehir’dir Burada yapılan kazılardan ele geçen kalıntı ve buluntulardan Nyssa’nın MÖ3000 yıllara kadar uzanan bir tarihi olduğu anlaşılmaktadır Bu bölge tarih öncesi çağlardan beri yerleşmeye sahne olmuş ve “Kapadokya” olarak tanımlanmaktadır



Alıntı Yaparak Cevapla

İl İl Türkiye Resimleri (Nevşehir)

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İl İl Türkiye Resimleri (Nevşehir)




Hititlerden sonra Kimmerler’in Frig egemenliğine son vermesi sonucu yörede Medler (MÖ585), daha sonra da Persler (MÖ547) hakimiyet kurmuşlardır Persler bölgeyi ‘Satrap’ adını verdikleri valilerce yönetmişlerdir Persler, Kapadokya’dan geçerek başkentlerini Ege’ye bağlayan, ‘Kral Yolu’nu geliştirmişlerdir Makedonya Kralı İskender MÖ334 ve 332’de Pers ordularını arka arkaya bozguna uğratarak bu büyük İmparatorluğu yıkmıştır
Büyük İskender, komutanlarından Sabiktas’ı bölgeyi denetim altına almakla görevlendirince, halk buna karşı çıkmış ve eski Pers soylularından Ariarathes’i kral ilan etmişlerdir IAriarathes (MÖ332-322) Kapadokya Krallığı’nın sınırlarını oldukça genişletmiştir



İskender’in ölümüne kadar barış içinde yaşayan Kapadokya Krallığı, Roma’nın bir eyaleti olduğu MS 17 yılına kadar varlığını korumak için Makedonyalılarla, Pontuslularla, Galatlarla, Romalılarla mücadele etmiştir MS17’de Tiberius Kapadokya’yı Roma’ya bağlayarak bölgedeki kargaşaya son vermiştir Romalılar bölgeyi ele geçirdikten sonra batıya bir yol yaparak Ege’ye ulaşımı sağlamış, bu yol askeri ve ticari bakımdan çok önem taşımıştır İmparator Septimus Severius Dönemi’nde ekonomik bakımdan oldukça canlanan Kapadokya’nın merkezi Kayseri daha sonraki yıllarda İran’dan gelen Sasaniler’in saldırılarına uğramış, III Gordianus bu saldırılara karşı şehrin etrafını surlarla çevirtmiştir

Bu dönemde Anadolu’da yayılmaya başlayan ilk Hıristiyanların bir kısmı büyük şehirlerden köylere göç etmeğe başlamışlar, Kayseri’nin önemli bir din merkezi haline geldiği IV yüzyılda, Göreme ve çevresini gelen Hıristiyanlar, Kayseri Piskoposu da olan Aziz Basil’in dünya görüşünü benimseyerek kayalar içinde manastırlar kurmuşlardır
Roma İmparatorluğu’nun ikiye bölünmesiyle Kapadokya Doğu Roma İmparatorluğu’nun (Bizans) hakimiyetine geçmiştir VIIyüzyılın ilk yıllarında Kapadokya’da Sasanilerle Bizanslılar arasında yoğun savaşlar olmuş, Sasaniler bölgeyi 6-7 yıl kadar ellerinde tutmuşlardır 651’de Halife Osman Sasanileri yıkınca bölge bu kez Arap-Emevi güçlerinin akınlarına uğramıştır Uzun süredir devam eden mezhep çatışmaları IIILeon’un Müslümanlıktan etkilenerek ikonaları yasaklamasıyla doruk noktasına ulaştı Bu durum karşısında bazı Hıristiyan ikon yanlısı keşişler Kapadokya’ya sığınmaya başladılar İkonoklasm hareketi yüz yıldan fazla sürmüştür (726-843)



XIIIyüzyılda Horasan’dan gelen Türk düşünürü Hacı Bektas-i Veli’nin çalışmaları sonucunda Türkler bölgede egemenliklerini kurmuşlardır

Malazgirt Savaşı’ndan (1071) sonra, 1077’de Anadolu Selçuklu Devleti kurulunca, bu topraklar da Orta Asya’dan gelen Türk egemenliğine girmiştir Kapadokya yöresi 1071’den önce VIIve VIIIyüzyıllarda doğudan İran-Sasani, güneyden gelen Arap-İslam akınlarına hedef olmuştur Hititler döneminden kalma yörede bulunan 200’e yakın yeraltı şehri bu akınlar zamanında geliştirilmiştir 1308 yılında Anadolu Selçuklu Devleti yıkılınca Moğol istilasına uğramıştır

Anadolu Selçuklu Devleti yıkılınca Timur’un daha sonra da Eratna Bey’in hakimiyetine giren Nevşehir, 1381’de Kadı Burhanettin tarafından ele geçirildiyse de 1397’de yöreye Karamanoğulları egemen olmuşlardır 1397’de Yıldırım Beyazıt Karaman ilini topraklarına katınca Nevşehir (Muşkara) de Osmanlı topraklarına dahil olmuştur Yıldırım Beyazıt 1402 Ankara Savaşında Timur’a yenilince yeniden Karamanlı Beyliği yörede egemen olmuştur II Beyazıt’ın Karaman Beyliği’ne son vermesi ile 1466’da Muşkara (Nevşehir) kesin olarak Osmanlı topraklarına katılmıştır



Antik dönemde adı ’’Nyssa’’ olan Nevşehir’in Osmanlı İmparatorluğu zamanındaki adı ’’Muşkara’’ idi Osmanlı Padişahı IIIAhmet’in damadı ve sadrazamı olan İbrahim paşa ( 1660-1730 ) doğup büyüdüğü yer olan Nevşehir’e ilgi göstermiş, Ürgüp’e bağlı 18 haneli küçük bir köy olan Muşkara’da camiler, çeşmeler, okullar, imaretler, hanlar ve hamamlar yaptırmış ve adını, yeni şehir anlamına gelen ’Nevşehir’ olarak değiştirmiştir

Celali Ayaklanmalarına da sahne olan Nevşehir yöresi XIXyüzyıl sonlarında Konya Vilayetinin Niğde Sancağına bağlı bir kaza olarak yönetiliyordu Cumhuriyetin ilanından sonra yapılan yeni idari yapılanmada Niğde iline bağlı bir ilçe olmuş, 1954’de de il konumuna getirilmiştir

Nevşehir’de günümüze gelebilen tarihi eserler arasında; Nevşehir Kalesi (XIIyüzyıl), Uçhisar Kalesi, Durmuş Kadir Kilisesi, Yusuf Koç Kilisesi, El Nazar Kilisesi, Saklı Kilise, Meryem Ana Kilisesi, Kılıçlar Kilisesi, Göreme Açık Hava Müzesi, Göreme Kilise Mimarisi, Tokalı Kilise, Rahibeler ve Rahipler Manastırı, Aziz Basil Şapeli, Elmalı Kilise, Azize Barbara Şapeli, Yılanlı (Aziz Onuphrius) Kilise, Karanlık Kilise, Azize Catherine Şapeli, Çarıklı Kilise, Çavuşin Kilisesi, Balıklı ve Üzümlü Kilise, Paşabağları ve Aziz Simeon Hücresi, Aziz Theodore (Tağar) Kilisesi, Pancarlık Kilisesi, Üzümlü Kilise, Aziz Basil Şapeli, Tatlarin Kilisesi, Aziz Jean (Karşı) Kilisesi, Aziz George (Kırkdamaltı) Kilisesi, Ağaçaltı Kilisesi, Kokar Kilise, Yılanlı Kilise, Karabaş Kilisesi, Kubbeli Kilise, Azize Barbara (Tahtalı) Kilisesi, İbrahim Paşa Külliyesi, Kaya Camisi (1715), Avanos Alaaddin camisi (XIIIyüzyıl), Ürgüp Taşkınpaşa Camisi, Hacıbektaş Veli Türbe ve Müzesi, Balım Sultan Türbesi, Beylik Hanı (1726) bulunmaktadır Göreme Vadisi, Ballıkaya, Kadirah Deresi, Üzengi Deresi, Çakırcan, Gülşehir Karayolları Dinlenme Parkı, Kızılırmak Vadisi, Kozaklı Kaplıcası, Gümüşkent Kaplıcası, Üzengiçay İçmesi, Karakaya İçmesi, Bahçeli İçmesi, Çorak İçmesi, Ürgüp İçme ve Kaplıcası ilin doğal oluşumları olup başlıca mesire yerleridir



Kapadokya Bölgesi’ndeki Erciyes, Hasandağı ve Göllüdağ jeolojik devirlerde aktif volkanik dağlardı Jeolojik devirlerde, günümüzden on milyon yıl önce, Miyosen devrinde başlayan jeolojik hareketlilik belirli aralıklarla günümüze kadar sürmüştür Buradaki Neojen gölleri altındaki volkanik dağlardan çıkan lavlar platolarda, göllerde ve akarsular üzerinde 100-150 m kalınlığında birbirlerinden farklı sertlikleri olan tüf tabakalarını oluşturmuştur Bu tabakalar içerisinde tüfün yanı sıra lahar, volkan külü, kil, kumtaşı, tüffit, ignimbirit tüf, lahar, marn aglomera ve bazalt kayaçlar da bulunmaktadır

Volkanlardan püsküren maddelerden ötürü yöre şekillenmiş, volkanların küçüklüğüne ve büyüklüğüne göre de püskürmelerle platolar şekillenmiştir Bu şekillenen arazi, tüf tabakaları, aşınma ve erozyon nedeniyle de bugünkü haline gelmiştir



Bu jeolojik oluşumların yanı sıra vadi yamaçlarından aşağıya akan sel suları, rüzgâr, tüf bloklarını aşındırmış ve günümüzde “Peribacası” ismi yakıştırılan ilginç oluşumları ortaya çıkarmıştır Bu arada sel sularının dik yamaçlardan kendilerine yol bularak aşağıya akması, sert blokların çatlamasına ve yer yer de kopmalarına neden olmuştur Arazinin alt kısımlarında bulunan, aşınmaları kolay olan bloklar derin bir şekilde oyulmuştur Bunun sonucu olarak da üst kısımlarında şapkaya benzer, konik biçimli gövdeler ortaya çıkmıştır

Kapadokya Bölgesi’nde erozyunun oluşturduğu peribacaları şapkalı, konili, mantarlı, sütunlu ve sivri kayalar isimleri altında gruplara ayrılmaktadır

Ürgüp çevresinde bulunan şapkalı peribacaları konik gövdelidir Bunların bazılarının üzerlerinde ise taşıdıkları kaya blokları bulunmaktadır Bu oluşumların gövdeleri tüf, tüffit ve volkan külünden oluşmuş, şapka kısımları ise ignimbirit ve lahar denilen kayalardan meydana gelmiştir Peribacalarının şapkasını oluşturan bölümleri kaya türü gövdeden daha dayanıklıdır Bunlardan şapka kısmındaki kayanın direncine bağlı olan peribacalarının dayanma güçleri birbirlerinden farklıdır



Peribacaları en yoğun şekilde Ürgüp-Uçhisar-Avanos üçgeni arasında kalan vadilerde, Ürgüp-Şahinefendi arasındaki bölgede Nevşehir Çat kasabası civarında, Kayseri Soğanlı vadisinde ve Aksaray Selime köyü civarında bulunmaktadır

Kapadokya Bölgesi’nin bilimsel yönden ortaya çıkışı, XVIIIyüzyılda bir Fransız gezgininin anılarından olmuştur Fransa kralı XIVLouis’in talimatı ile Afrika ve Anadolu’ya giden Fransız Paul Lucas, Kapadokya’daki peribacalarını görmüş ve bunları anılarında yayınlamıştır Peribacalarının, daha önceki antik yazarlar Arap ve Türk araştırmacıları tarafından o güne kadar ele alınmamış olmasından ötürü Lucas’ın bu açıklamaları batıda büyük yankılar uyandırmıştır Lucas’ın açıklamaları Fransa sarayında hayal gücü olarak nitelenmiş ve hatta alay konusu da olmuştur Bunun üzerine Fransız büyükelçisi Kont Desalleurs’den bu konuda bir araştırma yaptırması istenmiştir Yapılan araştırma sonuçları Lucas’ın tanımlamalarını doğrulamıştır Bunun ardından İngiltere büyükelçisi Cherac’da kendi adına başka bir inceleme yapmış, daha önce verilen rapor doğrulandığı gibi, peribacalarının söylenenden çok daha fazla olduğuna da işaret etmiştir

Bundan sonra Kapadokya ile bilimsel kişilerin ilgilenmeleri bir buçuk yüzyıl sonra başlamıştır Fransız Charles Texier 1867’de yayınladığı Assie Mineure (Küçük Asya) isimli kitabında Kapadokya Bölgesi üzerinde özenle durmuştur IDünya Savaşı’ndan sonra Fransız araştırmacısı Rahip Jerphanion Kapadokya’da Bizanslıların yeni bir eyalet oluşturduğunu ortaya koymuştur Çalışmalar bu yönde devam etmiş, Bizans kiliseleri, keşiş hücreleri, barınaklar ve yeraltı kentleri üzerinde durulmuştur

kenthaber


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.