Edirne Gelenek Ve Görenekleri |
08-02-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Edirne Gelenek Ve GörenekleriGenel Bilgiler Yüzölçümü : 6276 km² Nüfus : 402606 (2000) İl Trafik No : 22 Türkiyenin Yunanistan ile Bulgaristana sınırı olan Edirne ili yıllar boyu Osmanlı başkenti, 18 inci yüzyılda ise Avrupa'nın en büyük yedi şehrinden biri olmuştur100 yıl kadar bir süre Osmanlı İmparatorluğunun başkenti olması buradaki tarihi ve mimari açıdan önemli yapıların sebebidir Edirne, camileri, dini kompleksleri, köprüleri, eski pazar yerleri, kervansarayları ve saraylarıyla yaşayan bir müzedir İlçeler Edirne ilinin ilçeleri; Enez, Havsa, İpsala, Keşan, Lalapaşa, Meriç, Süloğlu ve Uzunköprü'dür Havsa : Havsa, Edirne'nin kuzey yarısında ve Lalapaşa yaylası üzerindedir Havsa'ya Hafsa Hatun bir han, Sadrazam Sokollu Mehmet Paşa bir külliye ve zamanın defterdarı (Maliye Bakanı) bir cami yaptırmıştır Çok işlevli yapı topluluğu olan külliye, Mimar Sinan'ın eseridir İpsala : İpsala, Edirne'nin güney yarısında yer alır Ayakta kalmış olan Osmanlı yapısı, Alaca Mustafa Paşa Camii'dir Tek kubbeli ve tek minarelidir Tahta işçiliği bakımından sanat değeri taşır Keşan : İlçe, Edirne'nin güney yarısındadır Tarihsel değer taşıyan yapıları, Hersekzade Ahmet Paşa Cami ile İbrice-Keşan kervan yolu üstündeki üç taş köprüdür Uzunkum adlı alçak kıyı, deniz turizmi bakımından elverişlidir Düzgün yolları ve turistik işletme belgeli konaklama yerleri bulunan ilçe, Edirne'nin turistik yerlerindendir İlçenin iç turizm bakımından önemli olayı, panayırı ile Hıdırellez'de yapılan dallık adlı bahar şenliğidir Lalapaşa : İlçe Edirne'nin kuzey yarısındadır İlçedeki en önemli tarihsel eserler, taş devrinden kalma türbe ve tapınaklardır Bu türbelere, Tablataş, Kapaklıkaya, Perikızı Evi (dolmen) denir Tapınma yerleri ise Ulutaş (menhir) adını taşır Bunlar, dünyada benzeri az bulunan eserlerdir Sinanköy'deki kale ören durumundadır Meriç : İlçe, Edirne'nin orta kısmında ve Lalapaşa Yaylasının güney batı köşesindedir İç turizm bakımından önemli olayları, Beyköy dallığı ve Mayalar adıyla anılan ilkbahar şenlikleridir Süloğlu : Edirne'nin kuzey yarısında ve Lalapaşa Yaylası üstündedir Baraj gölü çevresi bir piknik yeri olarak ilgi çeker Uzunköprü : İlçe Edirne' nin orta kısmında ve Trakya Yontukdüzü üstündedir En ünlü tarihi yapısı, Mimar Muslihiddin'in eseri olan Ergene Köprüsüdür Uzunluğu 1200 metreyi, kemer sayısı 170'i geçer Diğer önemli yapılar, II Murat Külliyesi'nin tek minareli ve çatılı Muradiye Camii, II Bayezit zamanında Mimar Hayreddin'in yaptığı Halise Hatun Camii, külliyenin bir vakfı olan Çifte Hamam, köprüye eklenmiş çeşmelerdir Köprünün kentten yana ucuna, İkinci Meşrutiyet döneminde eklenen, Hürriyet Çeşmesi adıyla anılır Daha eski öteki tarihi çeşmeler Gazi Mahmut (Belediye parkı), Halise Hatun (Hacı İbrahim Ağa ya da Tosbağacı) çeşmeleriyle Telli Çeşme'dir Önemli iç turizm olayları, Bülbül Deresi'nde yapılan Dallık adlı bahar şenliği, av partileri ve panayırdır |
Edirne Gelenek Ve Görenekleri |
08-02-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Edirne Gelenek Ve GörenekleriEl Sanatları Ve Hediyelik Eşya Ağaç İşlemeciliği, lake kap ve kutu yapımcılığı, çiçek ressamlığı, kitap kapakçılığı, talik yazı ve oyuculuğu, mezar taşçılığı el sanatlarının başında gelir Bir dönem,Osmanlı İmparatorluğuna başkentlik yapan Edirne'de el sanatları çok gelişmiştirAhşap İşlemeciliğinin yanı sıra,Süpürgecilik bir el sanatı olarak varlığını sürdürmektedirMis sabunculuğu da geleneksel el sanatları arasındadır Edirnekari:"Edirne işi"anlamına gelirSaray kenti Edirne'nin yüksek nitelikli sanatsal yaratım etkinliğinin el sanatlarına yansıması sonucu Edirne'den gelişen bir süsleme üslubudur14yüzyıldan beri farklı malzemeler üzerine uygulanmaktadırGünümüzde,sandık,dolap çerçeve gibi ahşap malzemeler üzerine boya ile işlenerek yapılmaktadır Seramik Ürünler:Osmanlı başkenti Edirne,Türk Çini ve seramik sanatının önemli merkezlerinden biriydiSultanların vazgeçemediği süsleme tarzı ,saray ve anıtsal yapıların emsalsiz çinileri,Edirne'nin kültür mirası içinde önemli bir yer tutar |
Edirne Gelenek Ve Görenekleri |
08-02-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Edirne Gelenek Ve GörenekleriYöre Mutfağı (Gastronomi) Edirne’ye özgü yiyeceklerin başında tarhana, badem ezmesi, ciğer sarması, mamzama, akıtma, hardaliye ve satır kebabıdır Ne Yenir? Edirne'ye özgü yiyeceklerin başında Edirne'nin meşhur tava ciğeri gelmektedirEdirne'yi ziyaret edenler Edirne'nin tava ciğerini yemeden kentten ayrılmazlar Edirne'den Yemek Tarifleri Ciğer Tava Malzemeler : Dana ciğeri, buğday unu, yağ,tuz, kurutulmuş kırmızı biber Hazırlanışı : Sinirleri alınan taze dana karaciğeri keskin bir bıçakla ince ince yaprak şeklinde kıyılıp, yıkanıp tuzlandıktan sonra kıyılan ciğerler una bulanıp bol ve kızgın yağda kızartılırTavadan alınan kızarmış ciğerler servise sunulurCiğer tavanın yanında mutlaka yazın güneşte kurutulup kırmızı hale gelen biberler kızgın yağda kızartılıp verilir Ciğer Sarması Malzemeler : 1 takım kuzu ciğeri 2 bardak pirinç 6 adet taze soğan 1 adet kuru soğan 1 demet taze nane 1 çorba kaşığı karabiber 1 kaşık salça 3 bardak su yeterince tuz yağ Hazırlanışı : Ciğerler bir tencerede kavrulur Sonra soğan ve salça ilave edilip birlikte kavrulur Aynı tencereye 2 bardak pirinç ilave edilip ciğerlerle kavrulur Daha sonra 3 bardak su, tuz, karabiber ve nane ilave edilerek kısık ateşte 10 dakika pişirilir Daha sonra kuzu ciğerinin sarmasına bohçalar halinde sarılıp bir tepsiye dizilir Üzerine bir bardak su ilave edilir, sarmaların üstüne yumurta sarısı sürülüp pişirilir Elbasan tava Malzemeler : 3 çorba kaşığı margarin 750 gr kemiksiz kuzu eti 2 orta boy soğan 6 su bardağı su, tuz 6 su bardağı süzme yoğurt 1/2 su bardağı un 3 yumurta sarısı Hazırlanışı: Margarin bir tavada eritilir, yağ kızınca etler ilave edilip bir kez alt üst edilip iki tarafı altın sarısı rengini alıncaya kadar 3'er dakika pişirilir İri doğranmış soğanlar, su tuz ilave edilerek kısık ateşte 1, 15 saat pişirilir Başka bir kapta yoğurt unla karıştırılır içine 25 bardak süzülmüş et suyu konarak ağır ateşte 10 dakika pişirilir Yumurta sarıları çırpılıp karışıma eklenir Sos sıcak olarak etlerin üzerine dökülür ve önceden ısıtılmış fırında 5-10 dakika üzeri kızarıncaya kadar pişirilir Sıcak servis yapılır |
Edirne Gelenek Ve Görenekleri |
08-02-2012 | #4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Edirne Gelenek Ve GörenekleriGeleneksel Kırkpınar Yağlı Güreşleri Kırkpınar Efsanesi “Kırkpınar Yağlı Güreşleri” ile ilgili birçok söylenti vardır Bunlardan en yaygın olanı da şöyledir: Rumeli’nin fethi sırasında Orhan Gazi’nin kardeşi Süleyman Paşa 40 askeriyle Domuzhisarı Kalesi ile birlikte birkaç kaleyi de ele geçirir Bu birlik geri dönerken, bugün Yunanistan sınırları içerisinde kalan Samona’daki molalarında güreşe tutuşurlar Bunlardan ikisi yenişemez Daha sonra iki güreşçi bir Hıdrellez gününde (6 Mayıs) yeniden güreşe tutuşurlar Güreş sabah erkenden başlayıp gece yarısı iki güreşçinin ölümüne kadar sürer Arkadaşları tarafından orada bulunan bir incir ağacının altına defnedilirler Yıllar sonra arkadaşları aynı yere tekrar geldiklerinde iki pehlivan arkadaşlarının gömülü oldukları yerde temiz ve gür pınarların şırıl şırıl aktığını görürler Bunun üzerine o yer “Kırkpınar” olarak adlandırılır ve böylece “Kırkpınar Yağlı Güreşleri” geleneği başlar Güreşlerin Yapıldığı Yer Balkan Savaşı ve I Dünya Savaşı sonrasında Kırkpınar Yağlı Güreşleri, bugün Yunanistan sınırları içinde kalan Samona köyü civarında bulunan Kırkpınar Çayırı’ndan Edirne-Mustafa Paşa yolu üzerinde yer alan Virantekne mahalline taşınmıştır Cumhuriyetin ilanından sonra güreşler Edirne’nin Sarayiçi bölgesinde yapılmaktadır Güreşlerin yapıldığı Tarih Her yıl genellikle Haziran ayının son haftası ile Temmuz ayının ilk haftasını kapsayan günlerde bir hafta süre ile düzenlenen Kırkpınar Etkinlikleri Bu Yıl 30 HAZİRAN - 6 TEMMUZ 2008 Tarihinde düzenlenecektir İlk dört günü çeşitli festival etkinlikleri ile geçen haftanın son üç günü (Cuma-Cumartesi-Pazar) yağlı güreş müsabakaları yapılmaktadır Haftanın son günü (Pazar) başpehlivanlık güreşleri ve Kırkpınar ağalığının ihalesi yapılmaktadır |
Edirne Gelenek Ve Görenekleri |
08-02-2012 | #5 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Edirne Gelenek Ve GörenekleriEDİRNE ÖRF-ADET-GELENEK-GÖRENEKLERİ Kırkpınar Efsanesi "Kırkpınar Yağlı Güreşleri" ile ilgili birçok söylenti vardır Bunlardan en yaygın olanı da şöyledir: Rumeli'nin fethi sırasında Orhan Gazi'nin kardeşi Süleyman Paşa 40 askeriyle Domuzhisarı Kalesi ile birlikte birkaç kaleyi de ele geçirir Bu birlik geri dönerken, bugün Yunanistan sınırları içerisinde kalan Samona'daki molalarında güreşe tutuşurlar Bunlardan ikisi yenişemez Daha sonra iki güreşçi bir Hıdrellez gününde (6 Mayıs) yeniden güreşe tutuşurlar Güreş sabah erkenden başlayıp gece yarısı iki güreşçinin ölümüne kadar sürer Arkadaşları tarafından orada bulunan bir incir ağacının altına defnedilirler Yıllar sonra arkadaşları aynı yere tekrar geldiklerinde iki pehlivan arkadaşlarının gömülü oldukları yerde temiz ve gür pınarların şırıl şırıl aktığını görürler Bunun üzerine o yer "Kırkpınar" olarak adlandırılır ve böylece "Kırkpınar Yağlı Güreşleri" geleneği başlar Güreşlerin Yapıldığı Yer Balkan Savaşı ve I Dünya Savaşı sonrasında Kırkpınar Yağlı Güreşleri, bugün Yunanistan sınırları içinde kalan Samona köyü civarında bulunan Kırkpınar Çayırı'ndan Edirne-Mustafa Paşa yolu üzerinde yer alan Virantekne mahalline taşınmıştır Cumhuriyetin ilanından sonra güreşler Edirne'nin Sarayiçi bölgesinde yapılmaktadır Güreşlerin yapıldığı Tarih Her yıl genellikle Haziran ayının son haftası ile Temmuz ayının ilk haftasını kapsayan günlerde bir hafta süre ile düzenlenen Kırkpınar Etkinlikleri BU YIL 25 HAZİRAN - 1 TEMMUZ 2007 TARİHİNDE düzenlenecektir İlk dört günü çeşitli festival etkinlikleri ile geçen haftanın son üç günü (Cuma-Cumartesi-Pazar) yağlı güreş müsabakaları yapılmaktadır Haftanın son günü (Pazar) başpehlivanlık güreşleri ve Kırkpınar ağalığının ihalesi yapılmaktadır YÖRESEL YEMEKLER: Edirne'ye özgü yiyeceklerin başında tarhana, badem ezmesi, ciğer sarması, mamzama, akıtma, hardaliye ve satır kebabıdır YÖRESEL GİYİM: Trakya ve Edirne halkının kendisine özgü bir kıyafeti ve giyim kültürü bulunmaktaydı öyle ki 1453 yılına kadar Osmanlı'ya başkentlik yapmış Edirne, İstanbul'un başkent olmasından sonra da bu önemini korumuş bu sayede Edirne halkı, sarayın da etkisi ile giyimine oldukça düşkündü Edirne sarayı giyim ve kuşamda İstanbul saraylarını aratmayacak düzeydeydi ve şehir Osmanlı döneminin bir moda merkezi haline gelmişti Kadın Giyimi Edirne giysilerinde, Edirne'ye özgü pembe renkli atlas kumaşlar kullanıldığı gibi, kadın giysilerinde, hama kumaşı, martin denilen bir nevi ipekli kumaşlarda kullanılmıştır Atlas; yüzü ipek, tersi pamuk, parlak yüzlü düz bir kumaş ve üzerinde işleme yapmaya elverişli bir kumaş türü olduğundan, üzeri altın ve gümüş tellerle işlenmiştir Edirne'de kadınlar; şalvar ve entarinin üzerinde kuşak ve kemer kullanılırdı Dokuma kumaşlardan yapılmış kemerler kullanıldığı gibi, madeni kemerler de bele takılırdı Şalvarı bele bağlayan bütün kuşağa uçkur adı verilmektedir Uçkur bağlandıktan sonra belden aşağı sarkıtılan uçkurun uçlarına, güzel işlemeler yapılırdı Şalvarın üzerine, bürüncük adı verilen kumaştan yapılmış gömlekler giyilirdi Bürüncük kumaşlar ipek ipliği ile pamuk ipliği de kullanılarak dokunmuştur Kadınlar, başlarına kenarları iğne oyası, mekik, tığ ve boncuk oyaları ile süslenmiş grep veya yemeni bağlarlardı Zengin hanımlarda başlarına iğne oyası ile süslenmiş hotoz tabir edilen serpuşu giyerlerdi Edirne kadınında mücevher giysiyi tamamlayan vazgeçilmez bir unsurdur Edirne sarayında ve konaklarındaki kadınlar, zümrüt, yakut, elmas, akik, mercan, yeşim, inci gibi değerli taşları kullanırken, köylerde ise altın ve gümüş küpe, bilezik, gerdanlık, yüzük takıyorlardı Köy kadınları altınları genellikle kurdele üzerine dizerek boyunlarına takmakta, nazarlık ve muska gibi süs özelliği taşıyan eşyalar da kullanmaktaydılar Osmanlılar döneminde Edirne'de yaşayan kadınlar, sokağa çıktıklarında koyu renkli ipek veya çuha kumaştan yapılmış ferace, yeldirme veya çarşaf giyerler; sadece gözleri açıkta kalacak şekilde yüzlerini tülle örterlerdi Günümüzde de kırsal kesimde yaşayan kadınlar arasında çarşaf, ferace ve şalvar giyilmeye devam edilmektedir Kadınlar ayaklarına evde ve sokakta yün ve pamuktan yapılmış çoraplar giyerlerdi Köylerde, elde beş şişle örülen köylü çorapları çeşitli renklerden yapılmış motiflerden oluşmaktaydı Edirne sarayında ve varlıklı ailelerde, ayaklara mercan terlik, deriden yapılmış kısa ve uzun konçlu çizme, sedef kakmalı nalınlar giyilirdi Halk arasında ise, keçe, çizme, çarık, dolak sade nalınlar ve yemeniler giyilmekteydi Erkek Giyimi Erkekler ise ayaklarına tulumbacı yemeni veya ökçeli, altı kalın köseleli, çivili yemeni adı verilen arkaları basık ayakkabılar giyerlerdi Burun kısmı sivri kesilen deriden yapılan, topuk ve yan kısımlarına ip geçirilerek ayak gibi şekil verilen çarık, köylü halk arasında giyilirdi Çarık, cumhuriyet döneminde de bir süre daha çobanlar tarafından keçeden yapılmış, kebe ile birlikte giyilmiştir Erkek giyiminde; bele kuşak takılarak, potur ve ağlı şalvar giyilmiştir Üzerine, camadan, fermene, kolsuz camadan, kavuşturmalı yelek, mintan, salto giyilir, başı örtmek için fes kullanılırdı Potur, Karapınar biçimi, Rusçuk biçimi, Tek gözlü potur ve kulaklı potur olmak üzere dört çeşittir Karapınar biçimi potur: Ağı olan poturdur Rusçuk biçimi potur: Ağı çalık ve dar olan poturdur Bu poturların ayak bilekleri ve cepleri kaytanlı ve çiçek işlemelidir Cepler ve diğer aksam kaytanlıdır Kaytan işlemeler müşterinin arzusuna göre beş sıradan dokuz sıraya kadar dikilirdi Kulaklı potur: Bu tabirden amaç, paça çiçek işlemeli ve kulak şeklinde olup bu kulaklar ayağa giyilen ayakkabıların üzerini örter şekildedir Poturların dikiş yerleri umumiyetle kaytanlıdır Kaytanın en makbulü, Bulgaristan'dan gelen bu kaytanı kullanırlardı Poturlar, gri, lacivert, mavi bazen de siyah çuhadan dikilirdi Şalvar; üst kısmı bol ve büzgülü, paçaları ayrı ve genişçedir Erkeklerin şalvarı kadınlarınkine göre daha dar ve sadedir Şalvar, ağlı şalvar, yarım ağlı şalvar, elifli şalvar isimleriyle üç şekildedir Şalvarların cep ve paça ağızları hafif kaytanlıdır Şalvar üzerine düz ve harçsız salta giyilir Salta; kaytansız, kol ve yen ağızları yırtmaçlı ve açıktır Bu kısmı kırmızı gezi denilen bir nevi astar kaplıdır Bele, beyaz yapak kuşak, acem şalı veya ipekli Trablus kuşağı sarılır Başa giyilen fesin üzerine ise cenber veya kefiye bağlanır Camadan (camedan); yakası kaytanlı ve çiçek işlemelidir Kolları ve kolçakları (kolların dirsekleri) da yine çiçek işlemeli, kol ağızları açık gümüş veya sarı düğmeli olup, kol ağzından omuz başlarına kadar da gül işlemelidir İşlemelerde iki tür çiçek kullanılmıştır Birisi kesme çiçek, diğeri de selvi çiçektir Bu elbiselerde dikiş ekleri kaytanla tutturulur ve diğerine o şekilde eklenirdi Kolsuz Camadan (camedan); kısa, kolsuz ön tarafı çapraz kavuşur gibi olan bir yelektir Halk ve esnaf tarafından giyilirdi Fermene: Kolsuz, çuha veya abadan kesilirdi Şekil olarak camadana benzer ancak ondan biraz daha uzundur Kollu camadan üzerine giyilir, yelek şeklindedir Bunun da üzeri çiçeklerle süslenmiştir, süslemelerde camadan da olduğu gibi kesme ve selvi çiçekleri kullanılmıştır Süslemelerde kullanılan iplik, bükme ipek siyah ibrişimidir Bunu giyen ler artık üzerine salto giymezlerdi Salto: Salto da çuhadan yapılmıştır, fermene gibi iki çeşit çiçek işlemelidir Arkas ve kolları gül işlemeli, önlerin iki yanı ise selvi çiçek işlemelidir Cepken: Kolları takma ve iğretidir ve istenildiği zaman takılır, çıkartılır Giyildiği zaman kolları giyilmez, iki tarafı omuz başlarından arkaya sarkar Cepken giyenlerin poturlarının ağları boldur Diz bağı tabir edilen püsküllü şeritlerin baldırların üzerine bağlanır Püskülleri de yan tarafa sarkıtılır Cepken ve potur giyenler beldeki kuşağın üzerine silahlık bağlarlardı Erkek giyiminde yağlıkların da ayrı bir yeri vardı Yağlıklar sofra dışında çevre ve mendil gibi yalnız erkeklerce kullanılırdı Yağlıkla çarşıdan alınanlar taşınır, file görevi görmediği zamanlar işlemeli kısmı kuşağın kıvrımından sarkıtılarak yürünürdü Saat köstekleri de kıyafeti tamamlayan unsurlardan birisidir Edirne erkek kıyafetlerinde asmalı gümüş saat kösteği vardır Bu köstekler iki çeşittir Birisi tek ve kalın zincirdir, diğeri de 4-5 sıra gümüş zincirdir Esnaf halk arasında iş görürken önüne futa adı verilen önlük bağlardı HALK OYUNLARI VE FOLKLOR: Edirne'de oyunlar genellikle bitişik ve ayrık olmak kaydıyla iki düzende oynanır Edirne oyunları Trakya ve Balkan oyunlarının etkisi altında olmakla birlikte, kendine özgü bir tavır oluşturur Edirne yakın komşularının müzik ve oyun kültüründen de etkilenmiştir Bu nedenle müzik ve oyun folklorunda kendine özgü bir renklilik gözlenir Edirne halk müziğinin tipik özelliklerinden olan "Mani Atışma" geleneği, çoğunlukla yöre kadınlarının iş ve eğlence ortamlarında çeşitli manilerin okunmasından doğar Edirne'de halk müziği türlerinden en yaygın olanları "Karşılama" ve "Hora" havalarıdır Edirne'de kullanılan halk çalgıları arasında davul-zurna, dilli ve dilsiz kavallar, gayda(tulum), darbuka, def, zil ve bağlamalar bulunur Edirne oyunları Trakya ve Balkan oyunlarının etkisi altında olmakla birlikte, kendine özgü bir tavır oluşturur Edirne'de oyunlar genellikle bitişik ve ayrık olmak kaydıyla iki düzende oynanır Çoğunlukla ayrık düzende oynananlar "Karşılama", bitişik düzende oynananlar "Hora" adıyla anılır |
Edirne Gelenek Ve Görenekleri |
08-02-2012 | #6 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Edirne Gelenek Ve GörenekleriTarihçe Edirne’nin en eski halkı, Traklar soyundan Odrisler’in yörede, Meriç ve Tunca ırmaklarının birleştiği bugünkü Edirne’nin bulunduğu yerde bir kent kurdukları bilinmektedir Odrisler’den sonra yöreye egemen olan Makedonyalılar Dönemi’nde kent, büyük bir olasılıkla Odris yada Odrisia adının değişmesi sonucu, Orestia/Orestas olarak anılmaya başlanmıştır İS II yy’ da Roma İmparatoru Hadrianus, (117-138) Orestia Kasabası’nın stratejik önemi nedeniyle buraya kent statüsü verdi ve kendi adını koydu Böylece, Roma Dönemi’nde kent Hadrianopolis/Hadrianupolis/Adrianupolis/Adrianapolis adlarıyla anıldı Adrianopolis zamanla Adrianople/Adrianopel olarak değişti Osmanlı dönemi başlarında Edrinus/Edrune/Edrinabolu/Endriye diye anıldı 1476’da yazılan Aşıkpaşazade Tarihi’nde kentin adı Edrene olarak geçer XVIyy başlarında kentin Edirne olarak adlandırıldığı görülür Edirne 1361 yılında IMurat tarafından fethedilmiş ve İstanbul’un alınışına kadar 92 yıl boyunca Osmanlı Devleti’nin başkenti olmuştur Tarihinde çeşitli unvanları hak etmiştir Edirne, mutluluk dönemlerinde "Der-i Saadet" (Mutluluk Kapısı) bir "Şenlikler Şehri" dır II Murad'dan IV Mehmet'e kadar zafer kutlamaları, sünnet şenlikleri, IIMehmet'in evlilik törenleri "İstanbul'u kıskandıracak kadar" olurdu Edirne tabii ki her dönemde hatırlarda bir "Der-i Saadet" olarak kalmadı Bu "Serhat Şehri" Evliya Çelebi'nin sözleriyle "Bir İslam Duvan" tarihinde birçok kez felaketle de tanıştı En fazlada kuşatma ve işgallerden bunaldı Şenlikleriyle "Mutluluk Kapısı" olarak hatırlanan Edirne'nin yanına "Daima bağrı yanık olan Edirne'yi de koymak gerekir Edirne her zaman kültür olaylarının yoğun yaşandığı bir kent olmuştur Mimari yenilikler bu kentin yapılarıyla gelmiş; hat ve süsleme sanatının en güzel örnekleri burada verilmiş, çok sayıda medresesi yoğun tartışmalara tanık olmuş, tıp tarihine geçen ilk uygulamalar burda başlamıştır Kimliğini asıl Osmanlı döneminde bulan ve imparatorluğun ikinci kenti olan Edirne, kültürel mirasımızın en yoğun hissedildiği bir kenttir Edime, camileri, çarşıları, köprüleri, tarihi evleriyle ve özellikle de Muhteşem Selimiye ile ülkemize gelenleri ilk karşılayan ve bir sınır kenti olma özelliğini en iyi yansıtan kentimizdir Coğrafya Edirne, Marmara Bölgesi'nin Trakya kısmında yer alır Güneyinde Ege denizi, kuzeyde Bulgaristan, batıda Yunanistan, doğuda Tekirdağ, Kırklareli ve Çanakkale ileri ile çevrilidir Marmara Bölgesi'nin Trakya bölümünde bulunan Edirne'nin denizden yüksekliği 41 metredir Edirne genel olarak geniş düzlüklerle, basık tepelerin yer almış bulunduğu coğrafi konuma sahiptir Karasal bir iklime sahiptir Kışlar, Akdeniz iklimi etkisini gösterdiği zamanlarda ılık ve yağışlı, kara iklimi etkisini gösterdiğinde de sert ve yağışlı geçmektedir Yazlar sıcak ve kurak, bahar dönemi yağışlıdır Türkiye'nin batı sınır topraklarının önemli bir bölümünü içine alan ilin Bulgaristan'la 88km'lik bir sınırı vardır Bulgaristan'la olan sınır, Kırklareli il sınırından başlayarak, Tunca Irmağı'nı kesip, güneybatı yönünde uzanarak Meriç Irmağı'nda sona ermektedir Burada, Türk, Bulgar ve Yunan sınırları birleşmektedir Meriç Irmağı, ilin Yunanistan'la sınırını oluşturur Irmağın doğu yakası Edirne, batı yakası Yunanistan'dır Edirne-Yunanistan sınırının uzunluğu 204 km'dir Bu sınır, Enez'de sona ermektedir İlde en sıcak aylar, Haziran, Temmuz, Ağustos en soğuk aylar ise Aralık ve Ocaktır Yaz ayları ortalama sıcaklığı ise 23,4 cc dir Ulaşım Edirne gerek D-100 devlet yolu, gerekse TEM otoyolu üzerinden İstanbul'a dolayısıyla Anadolu'ya ve D-550 devlet yolu ile Çanakkale'den Ege'ye bağlanan karayollarının üzerindedir Ayrıca Kapıkule Sınır Kapısından Bulgaristan ve Avrupa'ya sadece karayoluyla değil demiryolu ile de bağlanmaktadır Pazarkule ve İpsala Sınır Kapısıyla karayolundan, Uzunköprü demiryolu ile de Yunanistan'a ulaşım sağlanmaktadır Edirne, İstanbul ve Çanakkale üzerinden Anadolu ile düzenli bir ulaşıma sahiptir Edirne'nin komşu ülkeler ve bazı merkezlere olan uzaklıkları; Edirne-İstanbul :235 kmEdirne-Ankara :688 km Edirne-Pazarkule :13 kmEdirne-Çanakkale : 230 km Edirne-İzmir : 534 km Edirne-İpsala :110 kmEdirne-Tekirdağ : 160 km Edirne-Kırklareli : 62 kmEdirne-Kapıkule :18 km Nasıl Gidilir? Karayolu : Edirne gerek D-100 devlet yolu, gerekse TEM otoyolu üzerinden İstanbul'a dolayısıyla Anadolu'ya ve D-100 devlet yolu üzerinden de Çanakkale üzerinden Ege'ye bağlanan karayollarının üzerindedir Ayrıca Kapıkule Sınır Kapısı'ndan Bulgaristan ve Avrupa'ya sadece kara yolundan değil demiryolu ile de bağlanmaktadır Pazarkule ve İpsala Sınır Kapısıyla kara yolundan, Uzunköprü demiryolu ile de Yunanistan'a ulaşım sağlanmaktadır Edirne İstanbul ve Çanakkale üzerinden Anadolu ile düzenli bir ulaşıma sahiptir Otogar Tel : (+90-284) 226 00 20 Demiryolu : Edirne İstasyon Tel : (+90-284) 235 26 71- 4 hat Kapıkule İstasyon : (+90-284) 238 20 36 - 238 23 12 Oto Kuşet : (+90-284) 235 26 29 - 235 25 99 - 235 64 93-94 Faks : (+90-284) 235 24 89 Uzunköprü İstasyon : (+90-284) 513 48 05 Denizyolu : Liman Tel : (+90-284) 811 60 27 |
|