Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
osmanlı, osmanlıca, türkcesı

Osmanlıca (Osmanlı Türkcesı)

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca (Osmanlı Türkcesı)




OSMANLICA (OSMANLI TÜRKCESI)
OSMANLICA (OSMANLI TÜRKÇESI), Kasgarli Mahmud'un Dîvân'inda bahsettigi Oguz ve Hâkâniye diye adlandirdigi iki edebi siveden birî olan Oguz Türklerinin kullandigi dilin devami olan ve Tüklügün îslâmi devlet içinde gelisen, Osmanli hanedanina nisbetle, devlete ve resmî yazisma diline sâmil olarak Osmanlica adini alan, Selçuklularin son zamanlarindan Cumhuriyet Devrine kadar yedi yüzyil kullanilan^ ve kesintisiz eserlerini veren Osmanli Türklügü'nün dilidir Bu itibarla Osmanli Türkçesi olarak adlandirmak gerekir Osmanlica deyimi daha çok müstesrikler tarafindan verilmistir

Eski Türkçe Devresi'nden sonra, Türk kültür târihi içinde eserlerimiz Türklügün göçleri ve yeni yeni kültür merkezlerinin ortaya çikmasi üzerine; içinde Kuzey-Dogu (Kipçak, Çagatay) ve Bati Türkçesini alan onüçüncü asra kadar "Müsterek Orta Asya Yazi Dili" verilmistir Bati Türkçesi adini verdigimiz Oguz Türkçesi; Osmanli Türkçesi, Azeri agzi ile birlikte olan müsterek devrelerini, hemen hemen onbesinci yüzyilin ortalarina kadar sürdürürler Ancak bu zamandan sonradir ki, Selçuklular Devri'nin sonunda yer alan ve Eski Anadolu Türkçesi adi ile andigimiz her iki agizin müsterek olduklari zaman görülen bâzi ayriliklarin bir kismi Osmanli, bir kismi da Azerî Türkçesi'nde umûmîleserek onaltinci yüzyildan baslamak üzere iki agizin kesin çizgilerle ayrilmasina sebeb olur Bunun yaninda her iki sivenin komsularindan alinan kelimeler, Arapça ve Farsça olanlar hâriç, Azerî ve Osmanli Türkçelerinde anlasmada çikacak ikinci bir ayriligi ortaya çikarirlar Azerî Türkçesi daha çok Rusça ve Mogolca ile onlara yakin yerlilerin ve Hintçe'nin kollarindan kelimeler alirken, Osmanli Türkçesi de komsu Avrupa milletlerinin dillerinden kelimeler almistir Gerçekte, kurulan büyük bir imparatorlugun sinirlan içine aldigi pek çok milletin dilinden Osmanli Türkçesi, topraklarla birlikte yeni kelimeler de fethederek onlari millilestirmistir Bu durum az çok Türkçe'nin karekteri icâbi da böyledir Bu kelimeler daha çok, Italyan, Yunan, Arnavut, Sirp, Romen, Bulgar vs gibi milletlerin dillerinden girmistir Ancak bu milletlerin dillerinden alinan kelimeler, Türkçe'nin içinde yogurulurlar

Arapça ve Farsça'dan gelen kelimeler ise yadirganmazlar Çünki Osmanlilarda bu iki dile hiç bir zaman yabanci diller gözü ile bakilmaz Bu sebepledir ki Türkçe basta olmak üzere Arapça ve Farsça gramer unsurlari Osmanli Türkçesine girmis yabanci kelimelerde herhangi bir ayrilik gözetilmediginden, galat da olsalar, Türk zekâ ve kabiliyetinin ürünü olan kelimeler ortaya çikmistir Bu durum tamlamalara da sirayet etmistir

Islâmi devre içerisinde Bati Türklügünün dili olan Osmanli Türkçesi, devre itibariyle Türk Dili Tarihinin Orta ve Yeni Türkçe Devreleri içine girmektedir Tarihî Türkiye Türkçesi adini da verdigimiz Osmanli Türkçesi ilk devir eserlerinde; Türkî, Lisân-i Türkî ve Türkmence olarak adlandirilir Cevdet Pasa ve Fuat Pasa tarafindan yazilan gramerin adi da Kavâid-i Osmaniye'dir Cevdet Pasa daha sonra Osmanli lafzini birakmadan eserini tekrar yazmistir Bu isim daha bâzi gramer kitaplarinda Lisân-i Osmânî, Osmanlica, Osmanli Sarfi, Nahv-i Osmânî, Osmanlica Dersleri gibi günümüze kadar gelmektedir Ancak Süleyman Pasa ve Semseddin Sâmî gibi zevatin yazdigi gramerlerde ilm-i sarf-i Türkî ve Nev usûl Sarf-i Türkî gibi yine Türkî lafzina yer verilir Deny ve Redhouse gibi batililar ise, eserlerinde her iki kelimeye de yer vermislerdir

Onüçüncü yüzyildan yirminci yüzyila kadar devam edenalfâbe olarak Arap menseyli îslâmi Türk alfabesine yer veren Osmanlica'yi; 1 Eski Osmanlica, 2 Klasik Osmanlica, 3 Yeni Osmanlica olarak üç devreye ayirmak gerekir

Birinci devre, yukarida da belirtildigi gibi Osmanli Azeri Türkçelerinin birlestigi onüç-onbesinci yüzyillari içine alan, yabanci dillerden gelen kelimelerin az oldugu anlasilir ve açik Türkçe devresidir Bu devreye Eski Anadolu Türkçesi veya Ilk Osmanli Türkçesi de denmektedir

Ikinci devre Klâsik Osmanlica Devri'dir ki onalti-ondokuzuncu asirlari içine almaktadir Türkçe bu devrede Arapça ve Farsça'dan gelen kelime ve gramer kaidelerine ziyadesi ile açilmistir Ancak bu durum, yazilan eserlerin mevzuuna ve islenisine'göre, dilin açik ve anlasilir veya kapali olmasi sekli, degismektedir Meselâ Bâkî'nin Dîvân'ini anlamak güç olabilir Fakat Meâlimü'l-Yakîn adli siyer kitabi gayet açiktir ve anlamada zorluk çekilmez Ancak belirli kültür seviyesine ulasmamis bir insan, hangi devirde olursa olsun günlük kelimelerin disinda hiç bir sey anlamaz ve cehaletini ortaya konan eserlere yüklemekten kendini alamaz Bu durum göz önüne alindigi takdirde elbette çobanin ve pâdisâhin dili bir olmayacaktir Çünki dünyalari baskadir Fakat umumiyetle onaltinci yüzyildan itibaren Arapça ve Farsça'dan meydana gelen kelimeler agirlik kazanmaya baslar, onyedinci ve on sekizinci yüzyillarda gittikçe koyulasir, anlasilmaz bir hâl alir Türkçe kelimelerin cümlenin sâdece fiilinde kaldigi görülür Nesir dilinde pek fazla anlasmazlik ortaya çikar Nazim dili ise, bir noktada ölçülü bir cümle yapisina sahib oldugu için, kendini pek kaybetmez Bu devre Klâsik Osmanlica olarak adlandirilan devirdir Ancak bunda büyüyen ve gelisen bir devletin, her sahada, dilindeki ihtisam ve ifâda kabiliyetinin bulunmasi ve kültür seviyesi hayatinin yükselmesi de büyük rol oynamistir Devrenin sonunda bu durum halk siirinde de kendini göstermistir Fakat bu iki yüzyilda halk siirinin dili 1908'den sonra gerçeklestirilecek olan ikiligi ortadan kaldirmis ve halk dili ile yüksek zümre dili birbirine yaklasmistir

Yeni Osmanlica Devresi ise, ondokuz-yirminci asirlari Cumhuriyet devrine kadar içine almaktadir Osmanlica'nin bu sonuncu devresi, gazeteci lisâninin basladigi, Arapça ve Farsça tertiplerin çözüldügü Türkçe'nin kendi kaidelerine sahip çikmaya basladigi devirdir Fakat bu devrede de Arap ve Fars dillerinden gelen kelimelerin yaninda bati dillerinden pek fazla kelime gelmistir Hattâ bu durum Cumhuriyet devrinden sonra günümüze kadar uzanmistir

Her ne sekilde olursa olsun Osmanli Türkçesi'ne, kültür dili olmasi hasebiyle, bir yüksek zuma dili olarak bakmak mümkündür Ancak "Arapça, Farsça ve Türkçe'nin karisimi bir dildir" demek yanlistir Eger öyle olsa idi geride kalan kültür hazinesine Araplarin ve Parslarin da sahip çikmasi gerekirdi Halbuki bu hazine, sâdece Türk Milleti'nindir Yalniz bu dil zeki selim sahibi yüksek tabakanin dili olmus ve halk dilinden ayrilmis olarak zuhur etmistir Yazi dili, aradigi açik ve anlasilir sekle ancak yirminci asrin baslarinda kavusmustur Böylece bu devirden sonra yazi ve halk dili birbirine yaklasmis ve zamanla aradaki açigi kapatmistir

Osmanlica içinde ele aldigimiz ilk devre ise sonda yer alan her iki devreden daha açik ve anlasilir bir durum gösterir Bu devrenin eserleri bugün bile anlasilir durumdadir Fakat son devre nisbete ilk devrede, sonradan kullanistan düsen arkaik kelimeler yer almaktadir Bugün milletimizin zevkle okudugu Yunus Divâni ve Mevlid gibi eserler bu devrin mahsûlüdür Her ne sekilde olursa olsun Osmanlica, yedi yüzyil süren uzun ömrü ile Türklüg'ün en büyük yazi dili olmustur

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.