![]() |
Osmanlı Tarihinde Adaletin Yeri |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Osmanlı Tarihinde Adaletin YeriYavuz Bahadıroğlu Osmanlı tarihinde adaletin yeri Adalet ve hukuk… Osmanlı Devleti, kuruluş aşamasından itibaren dört elle bu kavramlara sarıldı ve bu kavramları baş tacı etti… Baş tacı ettiği ölçüde de gelişti, zenginleşti, güçlendi ![]() Gücünü adaletle dengelediği için de zulme kaymadı ![]() ![]() ![]() Geçmişimizde zaman zaman elbette hukuk dışına çıkan yöneticiler de olmuştur, ancak bu çok nadirdir ![]() ![]() ![]() Hz ![]() Osmanlı Devleti’nin başarı kaynağı bu temeller üzerine inşa edilmesidir ![]() Hukuk önünde eşitlik ilkesi Bir gün Osman Bey’in huzuruna bir adam çıktı ![]() ![]() “Bu ne demektir?” diye sordu ![]() “Pazara mal getiren ahâliden bir miktar akçe alınır, bu tahsilatı ben yapayım, size de peşin para vereyim” cevabını alınca, yerinden fırladı ![]() “Ahâlinin pazara getirdiği mal senin midir ki, ondan ücret alasın? Bu nasıl tekliftir?” “Ama Beyim, beyliğin akçeye ihtiyacı var ![]() Adama kapıyı gösterdi: “Zulümle âbâd olan akıbet berbat olur ![]() Her halde Osman Bey’in modern iktisat ilminden haberi olamazdı ![]() ![]() ![]() ![]() İşte bu sırada, Karacahisar Pazarı’nda, Germiyan beyliğinden bir Müslüman tüccarla, bir Hıristiyan alıcı arasında ihtilâf çıktı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mahkemeden kovulan padişah Osmanzade Taib’in Hadikat-üs Selatin isimli eserinde anlatılan, Yıldırım Bayezid dönemine ilişkin ilginç bir hikâye var ![]() 1300’lü yıllar… Osmanlı tahtında genç padişah Yıldırım Bayezid oturuyor ![]() ![]() ![]() Emir Sultan merhum ise, tekmil Osmanlı Devleti'nin “Müftiil enam”ı, yani Yüksek Mahkeme Başkanı ![]() Bir davada Padişahın mahkemeye gelip şahitlik etmesi gerekiyor ![]() Padişah geliyor ![]() ![]() ![]() “Terk-i cemaat eyledüğün şuyu’ bulmağılen, şahadetün caiz değildür ![]() İmparatorluk Türkçesini cumhuriyet Türkçesine çevirelim: “Namazlarını cemaatle kılmadığın söylendiğinden (aksini ispatlayana kadar) şahitliğini kabul etmiyorum ![]() Buna karşılık Padişah’ın tavrı, okul kitaplarımızda, ya da yukarıda adını andığım kitapta iddia edildiği gibi, “Urun kellesini” tarzında değil, çünkü o da adalete inanıyor ![]() ![]() Yani, Yıldırım Padişah, sarayının bahçesinde bir cami yaptırmış (bugünkü Yıldırım Bayezid Camii) ve beş vakit namazını bu camide cemaatle kılmaya başlamış ![]() Böylece adalet tecelli etmiş ![]() “Vezaret kemalat ile kaimdir” Fatih Sultan Mehmed, Mahmut Paşa’yı vezir-i âzamlıktan (başbakanlık) uzaklaştırır ![]() Bir süre sonra tekrar aynı makama getirince, Mahmud Paşa dayanamaz, Padişahın affına sığınarak, sebebini sorar ![]() Padişahın cevabı ibret vericidir: “Arnavutluk’ta Nasuh Bey’in ahaliye zulüm ve gadr ittüğün duyduk ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() “Vezarette kemalât”, bugün de şiddetle özlediğimiz hasletlerden değil mi? Fatih Sultan Mehmed’le Rum mimar İpsilanti Efendi’nin duruşması Aynı çizgide yürüyen padişahların aynı ölçüyü yönetim tarzı yaptıklarına tarih şahittir ![]() ![]() Rivayet olunur ki, Fatih Sultan Mehmed, adını taşıyan camiin inşaatında kullanılacak mermer sütunları kestiren Rum mimarlardan İpsilanti Efendi’ye kızıp elini kestirir ![]() Bunun üzerine İpsilanti Efendi, ilk İstanbul Kadısı Sarı Hızır Çelebi’ye başvurur ![]() ![]() Kadı, Padişah’ı çağırtır ![]() ![]() “Begüm, hasmınla mürafaai şer’ olunacaksın, (beyim, davacı ile hukuk önünde yüzleşeceksin) ayağa kalk!” Padişah kalkar ![]() ![]() ![]() Dinleyenler dehşetten ve hayretten dona kalmışlardır ![]() ![]() ![]() ![]() “Dâvâmdan vazgeçtim ![]() ![]() ![]() Fatih’in eli kesilmekten kurtulur ![]() ![]() ![]() ![]() Mahkeme sona erip herkes çıktıktan sonra, Padişah, Kadıya döner: “Bak a Hızır Çelebi, bu padişahtır deyu iltimas eyleseydin, şer’i şerife mugayır hüküm verseydin şu kılıçla başını koparırdım ![]() Kadı Hızır Çelebi minderini kaldırır, minderin altında duran demir topuzu Padişaha gösterir: “Siz de padişahlığınıza mağruren hükmü tanımasaydınız billahi bu topuzla başınızı ezerdim ![]() ![]() ![]() ![]() İkinci örnek yine Fatih’den: Macar milli kahramanı Jan Hunyad’ın (Hunyadi-Janos), Sırbistan’ı işgal edip bütün Ortodoks kiliselerini yıkacağını söylemesi üzerine büyük bir korkuya kapılan Sırplı yöneticiler Fatih Sultan Mehmed’e bir heyet gönderdiler ![]() “Hunyad bizi ve inancımızı yok etmek istiyor, lütfen ülkemizi siz feth edin, bizi Hunyad’ın zulmünden kurtarın ![]() Fatih “Tamam” dedi ![]() ![]() ![]() Fatih Sultan Mehmed, şu mealde cümlelerle Sırp önderleri rahatlattı: “İnşallah Sırbistan’a hakim olduğumuzda, camiler yaptıracağız, ancak kiliselerinize dokunmayacağız ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kanuni ve Hüsrev Paşa Kanuni dönemi Osmanlı… Hüsrev Paşa, Mısır Beylerbeyi’dir ![]() ![]() “Bakın ki, bu paralar ahaliye baskı yapılarak mı toplanmıştır?” (Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın kulakları çınlasın) Müfettişler Mısır’a gidip aylarca araştırır, soruştururlar; nihayet vergi artışının zorlamayla değil, yeni sulama kanallarının açılması sonucu sulanan arazinin fazla ürün vermesiyle sağlandığına kani olurlar ve kanaatlerini Padişah’a arz ederler ![]() Buna rağmen Kanuni, Mısır’dan gelen vergi fazlasını yol, liman, sulama kanalı inşaatlarında kullanılmak üzere Mısır’a iade eder ![]() ![]() Nasıl bir adalet anlayışı ise, zulmün kendisi değil, sadece ihtimali bile beylerbeyi değiştirtmiştir ![]() “Haram yiyen harami olur” Tarihçi Aşık Paşazade anlatılıyor… Sultan İkinci Murad’a, artan savaş masraflarını karşılamak üzere, âcil para lâzım olmuş ![]() ![]() ![]() ![]() “Sefer masarifati içün akçe gerektür, vadesi geldükte iade etmek şartıyla bir miktar akçe viresun ![]() Çandarlı Halil Paşa: “Tedarük içün biraz mühlet lâzım, kangi miktar virebileceksem bugün, yarun arz iderum ![]() Fazlullah Paşa, Padişah’ın borç istediği haberini nasılsa duymuş ![]() ![]() “Lâzım oldukta başkaca çare kalır mi ki, vezirum?” “Padişahlara hazine gerektür Hünkârım! Müsaade buyrulursa size hazine toplayalum ![]() Sultan İkinci Murad sakin sakin sormuş: “Nasıl toplayacaksun ey benum vezirum?” Fazlullah Paşa cevap vermiş: “Ahali (halk) sayenüzde zengincedur, malları-mülkleri çokçadur ![]() ![]() ![]() ![]() Sultan İkinci Murad öfkeyle yerinden fırlamış: “Bre Fazlullah! ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İşte böyle: Osmanlı Padişahı ile vatandaşı, aynı duyarlılık içinde hayatın “helal” ile çerçevelenmesine dikkat ederlerdi ![]() ![]() ![]() Önce hukuk ve adalet Fransız gezgini ve yazarı A ![]() ![]() “Teb’asının hayatına, namus ve haysiyetine, malıyla mülküne hâkim sayılan padişahın iradesi Kur’an hükümlerinden, şeriat ulemasının kararlarından veyahut Şeyhülislâmın fetvalarından üstün değildir ![]() ![]() ![]() Bu ifadeler Osmanlı adaletinin yabancılar tarafından da tescilidir ![]() Şimdi de M ![]() ![]() “Savaş, ya da barışla Osmanlı hakimiyetine giren Hıristiyan milletlerin malları ve mülkleri güven altına girer ![]() ![]() ![]() “Osmanlılarda insan en değerli varlıktır ![]() ![]() ![]() A ![]() “Bütün Osmanlılar içinde hayat şartlarının eşitsizliğinden şikayet edebilecek yegane insan padişahtır ![]() ![]() ![]() Eski Romanya başbakanlarından meşhur tarihçi Iorga, onbeşinci asırdan on dokuzuncu asra kadar Osmanlı Devleti’ni gezen seyyahların hatıralarını değerlendirdikten sonra dürüst bir tarihçi vicdanıyla şu hükmü veriyor: Tarihçi Chalcondyle yazıyor: “Osmanlı ülkesinin hiç bir tarafında halktan üstün sayılabilecek beylerle asilzâdelerden oluşmuş hiç bir yüksek tabaka, yahut soylular sınıfı yoktur ![]() “Osmanlı memleketini gezerken, bütün insanların eşit olduğunu ilân eden İslâm kanununun dürüstçe uygulanışı karşısında derin düşüncelere daldım ![]() İşte bu yüzden hukuk ve adaleti konu olarak seçen organizasyonlara çok ihtiyacımız var ![]() ![]() ![]() Nereden nereye geldiğimiz hususunda hayrete düşmemek mümkün değil ![]() |
![]() |
![]() |
|