Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
edebi, kanuni, sultan, süleymanın, şahsiyeti

Kanuni Sultan Süleyman'ın Edebi Şahsiyeti

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kanuni Sultan Süleyman'ın Edebi Şahsiyeti




EDEBİ ŞAHSİYETİ
Kanûnî Sultan Süleyman siyasi hayatında gösterdiği başarıyı sanat hayatında da gösterebilmiş bir padişahtır Onun ilim ve sanat adamlarını koruması, sık sık meclislerinde bulunması, şiire olan ilgisi ve şair yaratılışlı bir kişi olması en fazla şiir yazan padişah olmasını sağlamıştır Zaten Osmanlı padişahları şair yaratılışlı kişilerdir Divanları olanların sayısı ondan fazladır Ayrıca diğerlerinin de divan oluşturacak kadar olmasa da parça parça şiirleri vardır (ÇUBUK, 1980, C1, s29)
XV yüzyılın ortalarında Fatih Sultan Mehmet ile başlayan Osmanlı devletinin yükselme devri siyasi ve ekonomik alanda olduğu gibi kültür ve sanat alanında da çok hızlı bir gelişme gösterdi Özellikle Yavuz sultan Selim'in İran ve Mısır'ı fethedip burada bulunan bilgin ve sanatkarları İstanbul'a getirmesi Kanûnî'nin de bunları himaye etmesi kültür ve sanat faaliyetlerinin yüksek düzeye çıkmasını sağladı Padişahtan yardım gören bu bilgin ve sanatkarlar çok değerli eserler ortaya koydular (BANARLI, 1998, C1, SS567-568)
Bu gelişmeler içinde Kanûnî Sultan Süleyman'da edebiyata merak saldı ve güzel şiirler ortaya koydu
Arapça, Farsça, ve Sırpça'yı çok iyi bilen Kanûnî Sultan Süleyman doğu İslam kültürüne vakıf olduğu gibi batı kültürünü de çok iyi tanımaktaydı Devrinde İstanbul'da iki yüz kadar şair ün kazanmış ve bunların bazıları dönemlerini aşarak günümüze kadar ulaşmışlardır Bu kişiler arasında Ahmet Paşa, Necâti Bey, Zâtî, Bâkî, Hayâlî, ve Fuzûlî gibi üstatları söyleyebiliriz Türk divan şiiri bunlar sayesinde en yüksek seviyeye ulaşmıştır
İşte şair Muhibbî mahlaslı Kanûnî Sultan Süleyman da bu şairler arasında çok güzel şiirler yazmış ve onlardan etkilenmiştir
Muhibbî, kelime manası olarak Arapça "hubb" kökünden "seven, sevgi besleyen, dost" anlamlarına gelir Kanûnî, Muhibbî mahlasının dışında Meftûnî ve Âcizî mahlasları ile de şiir yazmıştır Meftûn, Arapça "fitne" kökünden gelir Anlamı ise 1) fitneye düşmüş, 2) gönül vermiş, tutkun, vurgun, 3) hayran olmuş, şaşmış Âcizî mahlası ise kabiliyetsizlik, beceriksizlik ile tevazu ve alçak gönüllülük anlamına gelir
Devrinin ünlü şairlerinden Zâtî, Bâkî ve Hayâlî gibi şairlerin etkisinde kalan Muhibbî, İran şiirinde de başta Nizâmî olmak üzere Selman ve Sâdi'den etkilenmiştir
Aruza genellikle hakim olmasına karşılık bazen vezni bulamamakta ve bu yüzden şekil ahengi bozulmaktadır Zaten devrinde büyük şairlerin yetişmesi, devlet işlerinin ağırlığı dolayısıyla kendini şiire tam olarak verememesi, çok şiir yazması ve yazdıklarıyla yeniden uğraşacak vakit bulamaması gibi sebeplerden dolayı devrinde ikinci sınıf bir şair olarak tanınmıştır Diğer asırlar göz önünde bulundurulursa Muhibbî, kuşkusuz daha başarılıdır Çünkü bu dönem Osmanlı'nın zirvede olduğu bir dönemdir(ÇUBUK, 1980, SS30-31)
Şairler genellikle övülmek veya padişahtan maddi bir karşılık almak için şiir yazarlardı Kanûnî için böyle bir şey söz konusu olmadığından şiirleri şairler tarafından sürekli övgü görüyordu Bu durum da Kanûnî'nin kusurlarını ortadan kaldırmasını engelliyordu
Şiirlerinde babası ile birlikte Şehzade Cem ve Fatih'in de etkileri görülmekle beraber daha çok aşk ve tabiat konularının dışına çıkılmaması şiirlerinin bu iki konuda toplanmasını zorunlu kılmıştır
Kanûnî Sultan Süleyman hemen hemen bütün şiirlerinde aşk ve tabiat konularını işlemiştir Sosyal ve siyasi konulardan tamamen uzaktır Yalnız bir-iki şiirinde kahramanlık duygularına kapılıp İran üzerine askeri ile yürümeyi arzu ettiğini dile getirmiştir Kendine olan övgüsü bile büyük bir tevazu halinde tezahür etmektedir
Muhibbî'nin şiirlerinde nadir olarak dini-tasavvufi unsurlara da rastlanmaktadır Yalnız bu şiirler bir amaç olmaktan uzaktır Bir İslam halifesi olarak dini unsurları çok iyi biliyor, zaman zaman Allah'a olan şükran duygularını dile getiriyor, Hz Peygamber'den övgü ile bahsedip şefaat diliyordu
Kanûnî Sultan Süleyman'ın şiirleri oldukça sadedir O devrin klasik Osmanlıcacısıdır Terkipler fazla değildir Arapça ve Farsça kelimelerin en çok kullanılanlarını seçmiştir Her türlü sana endişesinden uzaktır Şiirlerinde aynı manaya gelen farklı kelimeleri sıkça kullanmıştır Kullandığı kelimelerin çokluğu onun hem kültür hem de kelime hazinesi bakımından oldukça zengin bir yazı diline sahip olduğunu gösteriyor (ÇUBUK, 1980, C1, s32)
Belli başlı Osmanlı şairleri tezkirelerinde Muhibbî'nin edebi yönüne temas etmekteler Sehî Bey, Ahdî, Beyâni, Âşık Çelebi, Riyîzi, Hasan Çelebi, Latîfî ve Seyyit Rıza tezkirelerinde Muhibbî'den övgü ile bahsetmektedir (AK,1987, s2)
Şairleri bu derece koruyan, onları her zaman mükafatlandıran Kanûnî Sultan Süleyman bizzat kendiside edebi eserlerin konusu olmuştur Şairler tarafından hayatını, kahramanlığını ve şahsiyetini anlatan müstakil eserler yazılmıştır Eyyûbî'nin yazdığı Padişah-nâme ve Celâl Zâde Sâlih tarafından yazılmış olan Süleyman-nâme bunun iki güzel örneğidir Kanûnî, ayrıca divanlarda yer alan kasidelerin de konusu olmuştur Bu kasidelerde Kanûnî'ye çeşitli isimler verilmiştir Hükümdar olarak "cihân padişahı, hüsrev-i âfâk (ufukların padişahı), şeh-i hâverâne (doğunun ve batının padişahı), pâdişâh-ı bahr u berr (denizlerin ve karaların padişahı)" dini şahsiyet olarak da "zıllu'llah, sâye-i Hâk, şîr-i Hüdâ (Allah'ın aslanı) ve mücâhit (Allah yoluna cihad eden)" gibi isimler verilmiştir Bu kasidelerde Kanûnî'den çeşitli isteklerde bulunuyorlardı Bunlar umumiyetle ekonomik maksatlı isteklerdi Örneğin Hayâlî; sıkıntılarının giderilmesini, kendi köyünün dirliğinin ona verilmesini ve bir beylik makamı, Fuzûlî; padişahın övgüsünü almayı ve rahata kavuşmayı, Figânî ise turna kuşuna gösterdiği ilgi kadar kendisine de ilgi gösterilmesini istiyor
Kanûnî Sultan Süleyman gerek devleti iyi yönetmesi, gerek sanatkar ve şairlere gösterdiği ilgi gerekse başarılı bir şair olması nedeniyle XVI yüzyıla damgasını vurmuş ve gelecek asırlara da ulaşmış başarılı bir şahsiyettir
Yazdığı aşk, tabiat ve kahramanlık şiirleriyle büyük bir divan meydana getirecek başarıyı gösteren Muhibbî bilhassa ilk beyti dillerden düşmeyen şiiri ile akıllara kazınmıştır Bu şiirin güzelliğinin yanı sıra onu Kanûnî‘nin söylemiş olması ona daha büyük bir değer kazandırmıştır

ESERLERİ
Muhibbî en fazla şiir yazan Osmanlı padişahıdır Ayrıca Zâtî'den sonra en çok gazel yazma rekoruna sahiptir Biri Farsça olmak üzere dört divançesi vardır Bunlardan birincisi 30 yaprak, ikincisi 118 yaprak, üçüncüsü ise 261 yapraktır
Divanları üzerine yapılan araştırmalarda 2799 gazeli, 1 terci-i bendi, 30 murabbası, 18 muhammesi, 56 kıt'ası ve 217 beyti olduğu ortaya çıkmıştır



ç) MUHİBBÎ'DEN ÖRNEKLER
GAZEL I

1- Halk içinde mu'teber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihânda bir nefes sıhhat gibi
1- Halkın gözünde iktidâr gibi, zenginlik gibi değerli bir şey yok Halbuki şu cihânda bir nefes sıhhat gibi hiç mutluluk olamaz
2- Saltanat didükleri ancak cihân gavgasıdur
Olmaya baht ü saâdet dünyede vahdet gibi
2- Saltanat dedikleri sadece bir dünyâ kavgasıdır Bu kavga, gürültüden uzak yalnızlık gibi büyük saâdet ve baht açıklığı olamaz
3- Ko bu ayş ü işreti çünkim fenâdur âkıbet
Yâr-ı bâkî ister isen olmaya tâat gibi
3- Bu eğlenceyi yeme içmeyi bırak, sonu kötüdür Eğer ebedî bir sevgili istiyorsan ibâdetten ayrılma
4- Olsa kumlar sağışınca ömrüne hadd ü aded
Gelmeye bu şîşe-i çerh içre bir saât gibi
4- Ömrün, kumlar sayısınca sınırsız ve hesapsız olsa bile, o, şu dünyâ içinde bir saât gibi geçip gider
5- Gel huzûr etmek dilersen ey Muhibbî fâriğ ol
Olmaya vahdet cihânda kûşe-i uzlet gibi
5- Ey Muhibbî, eğer huzûr içinde olmak istersen, ferâgat sâhibi ol, dünyâdan vazgeç Yalnızlık köşesi gibi dünyâda huzûr olmaz

GAZEL II

1- Müjde ey bîçare dil kim nâzla dilber gelür
Hicr içinde mürde iken yine cisme cân gelür
1-Ey çaresiz gönül, müjdeler olsun sevgili naz ile yanına gelir Ayrılık içinde ölmüşken, ölmüş bedene can gelir
2- Girye ile gözlerüm Ya'kup-veş a'mâ idi
Rûşen adlı gün gibi çün Yûsuf-ı Kenan gelür
2- Gözlerim ağlamaktan Yakup gibi kör olmuştu Şimdi gün gibi aydınlandı Çünki Kenan Yusuf'u gelir
3- Ey dil-i şûrîde bülbül gibi efgân eyle kim
Ol letâfet ma'deni ol gonce-i handân gelür
3- Ey perişan gönül, bülbül gibi sende ağlayıp inle Zira o boşluk madeni, o gülen gonca gelir
4- Firkât ile hâlümi sorsan şehâ görsen ne der
Dem olur kim yâş yirine gözlerimden kan gelür
4- Ey pâdişah, eğer sensiz, ayrılık ile halimi sorarsan, zaman olur gözlerimden yaş yerine kan gelir
5- Bu harâb olmuş gönül ma'mûr olısardur yine
Ey Muhibbî nâz ile çün ol şeh-i hûbân gelür
5- Ey Muhibbî, bu harap olmuş gönül yine yapılacaktır Çünki naz ile güzeller padişahı gelir çeker



GAZEL III

1- Geç kaşıyla gözleri her lahza âl üstündedir
Kırmağa âşıkları her dem hayâl üstündedir
2- Bilse idin rahm ederdin derd-i dil ahvâlini
Görse idin gözlerim yaşı ne hâl üstündedir
3- Dâd sarsaydın Bi'hamdullah ki kurtuldu zemin
Mevsim-i güldür havalar i'tidâl üstündedir
4- Sahn-ı gülşende yine sultan gül divan edüb
Ayak üzre sorular kendü nihâl üstündedir
5- Bağlanup virmez Muhibbî dâr-ı dünyâya gönül
Anınçün kim bilür anı zevâl üstündedir



Kanuni Sultan Süleyman Han’ın Hürrem Sultan için yazdığı gazel

Celis-i halvetim, varım, habibim mah-ı tabanım
Enisim, mahremim, varım, güzeller şahı sultanım

Hayatım hasılım,ömrüm, şarab-ı kevserim, adnim
Baharım, behçetim, rüzum, nigarım verd-i handanım

Neşatım, işretim, bezmim, çerağım, neyyirim, şem’im
Turuncu u nar u narencim, benim şem’-i şebistanım

Nebatım, sükkerim, genc,m, cihan içinde bi-rencim
Azizim, Yusuf’um varım, gönül Mısr’ındaki hanım

Stanbulum, Karaman’ım, diyar-ı milket-i Rum’um
Bedahşan’ım ve Kıpçağım ve Bağdad’ım, Horasanım

Saçı varım, kaşı yayım, gözü pür fitne, bimarım
Ölürsem boynuna kanım, meded he na-müsülmanım

Kapında çünki meddahım, seni medh ederim daim
Yürek pür gam, gözüm pür nem, Muhibbi’yim hoş halim!

Muhibbi (Kanuni Sultan Süleyman’ın mahlası)



Bugünkü dille;

Benim birlikte olduğum, sevgilim, parıldayan ayım,
Can dostum, en yakınım, güzellerin şahı sultanım

Hayatımın, yaşamımın sebebi Cennetim, Kevser şarabım
Baharım, sevincim, günlerimin anlamı, gönlüme nakşolmuş resim gibi sevgilim, benim gülen gülüm,

Sevinç kaynağım, içkimdeki lezzet, eğlenceli meclisim, nurlu parlak ışığım, meş’alem
Turuncum, narım, narencim, benim gecelerimin, visal odamın aydınlığı,

Nebatım, şekerim, hazinem, cihanda hiç örselenmemiş, el değmemiş sevgilim
Gönlümdeki Mısır’ın Sultanı, Hazret-i Yusuf’um, varlığımın anlamı,

İstanbul’um, Karaman’ım, Bütün Anadolu ve Rum ülkesindeki diyara bedel sevgilim
Değerli lal madeninin çıktığı yer olan Bedahşan’ım ve Kıpçağım, Bağdad’ım, Horasan’ım

Güzel saçlım, yay kaşlım, gözleri ışıl ışıl fitneler koparan sevgilim, hastayım!
Eğer ölürsem benim vebalim senin boynunadır, çünkü bana eza ederek kanıma sen girdin, bana imdad et, ey Müslüman olmayan güzel sevgilim

Kapında, devamlı olarak seni medhederim, seni överim, sanki hep seni öğmek için görevlendirilmiş gibiyim
Yüreğim gam ile, gözlerim yaşlarla dolu, ben Muhibbi’yim, sevgi adamıyım, bana bir şeyler oldu, sarhoş gibiyim Bir hoş hale geldim




şiiri neredeyse bir iletişim tarzı haline getirmiştir örneğin; has bahçesini dolaşmakta olan kanuni, meyva ağaçlarını karıncaların sardığını görür aklından ağacı ilaçlatmak geçer ama o kadar karıncayı öldürmenin günah olup olmayacağı da aklına takılmıştır hocası ebusuud efendi'ye danışmaya karar veriri odasına gider, hocası yerinde yoktur bir kağıda sorusunu yazıp rahlenin üzerine bırakır: şöyledir:

meyve ağaçlarını sarınca karınca,
günah var mı karıncayı kırınca

hocası gelir, kağıdı görür ve cevabını yazar:

yarın hakk'ın divanına varınca,
süleyman'dan hakkın alır karınca

sultan süleyman'ın, kendisine isyan edip iran şahı'na sığınan oğlu beyazıt'la mektuplaşmaları da şiir şeklindedir şehzade bayezit babasından şöyle af dilemektedir:

ey serasker aleme, sultan süleymanum baba
tende canım, canımın içinde cananım baba
bayezidine kıyar mısın benim canım baba
bigünahım hak bilir devletli sultanım baba

enbiya serdefteri, iki adem hakkıçün,
hem dahi, musa ile isa, meryem hakkıçün
kainatın serveri, ol ruh'i azem hakkıçün
bigünahım hak bilir devletli sultanım baba


tutalım ki iki elim baştan başa kanda ola,
bir meseldir söylenir ki, kul günah etse ne ola
bayezit'in suçunu bağışla kıyma bu kula
bigünahım hak bilir devletli sultanım baba

kanuni oğlunun ihanetinden dolayı çok yaralı ve üzgündür ama şehzadenin suçu da affedilemeyecek kadar büyüktür şöyle cevap verir:

ey her an başkaldırı ve isyanla meşgul oğul
boynuna fermanımı takmayan oğul,
ben kıyar mıydım sana ey beyazıt hanım oğul,
bigünahım deme, bari tevbe kıl canım oğul

peygamberler veliler ve bütün ulular hakkıçün
nuh, ibrahim, musa ve meryem oğlu hakkıçün
hatm-i asarı nübüvvet, fahri alem hakkıçün,
bigünahım deme bari tevbe kıl canım oğul

adem adın etmeyen mecnuna sahralar durak,
büyüğe itaatten kaçanlar daima düşer ırak,
kader değildir der isen hasretle firak,
bigünahım deme bari tevbe kıl canım oğul

tutalım ki iki elin baştan başa kanda ola,
madem pişman oldun, biz de affetsek ne ola
bayezidim, suçunu bağışlarım gelsen yola
bigünahım deme, bari tevbe kıl canım oğul

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.