Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ahnef, bin, kays

Ahnef Bin Kays

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ahnef Bin Kays




AHNEF BİN KAYS

Tâbiînin meşhurlarından ve hadîs âlimlerinden İsmi, Dehhâk bin Husayn et-Temîmî es-Sa'dî'dir Künyesi Ebû Bahr, lakabı Ahnef'tir Ayağının eğik olması yâhut da ayaklarını arkası üzerine basarak yürümesinden dolayı Ahnef denilmiş ve bu lakab ile şöhret bulmuştur Bâzı kaynaklarda isminin Sahr olduğu kayıtlıdır Babası, Kays Ebû Mâlik künyesi ile tanınırdı Annesi, bir rivâyete göre Amr bin Sa'lebe'nin kızıdır Basra'da doğdu Doğum târihi bilinmemektedir

Ahnef bin Kays, Resûlullah efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem zamânında müslüman olduğu hâlde, mübârek yüzlerini göremediği, gönüllere şifâ olan sözlerini işitemediği için sahâbî olmakla şereflenemedi Kavminin önde geleni idi Kabilesinin müslüman olmasına sebeb oldu Çok hilm sâhibi idi Bu hususta pekçok şey anlatılmıştır

Hasan-ı Basrî onun hakkında şöyle demiştir; "Ahnef bin Kays şerefli bir kimse olup, kavmi arasında ondan daha fazîletli bir kimse görmedim" Hazret-i Ömer'den hazret-i Osman'dan hazret-i Ali'den, Sa'd ibni Mes'ûd'dan, Ebû Zer Gıfârî'den ve diğer sahâbîlerden hadîs-i şerîf rivâyet etmiştir

Kendisinden; Hasan-ı Basrî, Ebü'l-Alâ bin Şehîr, Talk bin Habîb hadîs-i şerîf nakletmişlerdir

Ahnef bin Kays hazretleri şöyle anlatır:

"Hazret-i Osman zamânında Kâbe-i muazzamayı tavâf ediyordum Leys kabîlesinden biri elimden tutarak;

"Sana bir müjde vereyim mi?" dedi "Evet" dediğimde; "Hani hatırlarsın, Resûlullah efendimiz beni İslâma çağırmak için sizin kabîleye göndermişti Onlara İslâmı anlatıp, dâvette bulunuyordum O zaman, sen; "En güzel, en iyi bir şeye, güzel huylara çağırıyorsun, kötü huylardan uzaklaştırıyorsun Bunları hiç duymamıştım" demiştin ve müslüman olmuştun Kabîlen arasında tutulan ilim, irfan sâhibi, zekî bir kimse olduğun için, tavsiyen üzerine kabîlenizin mensupları da müslümanlığı kabûl etmişlerdi Bütün bu durumları, Medîne'ye dönünce Resûl aleyhisselâma anlattım Resûlullah senin için; "Allah'ım! Ahnef'i bağışla!" buyurdu Bunun üzerine; "Benim yanımda, âhiretim için Resûlullah'ın bu mübârek duâsından daha ümit verici bir şey yoktur" dedim ve çok sevindim

Ahnef bin Kays, halîfe hazret-i Ömer'i Medîne'de, Basra halkından bâzı kimselerle birlikte ziyâret etti Halîfe herkesin halini hâtırını sordu O sırada Ahnef bin Kays, bir köşede abasına sarınmış bir hâlde sessizce duruyordu Hazret-i Ömer;

"Senin bir ihtiyâcın yok mu?" diye sorduğunda, o şöyle cevap verdi:

"Ey Mü'minlerin Emîri! Evet var Hayır ve bereketin anahtarı Allahü teâlâdır Diğer şehirlerin halkından olan kardeşlerimiz sulak ve verimli yerlere yerleştiler Biz ise çorak, rutûbetli, bir tarafı tuzlu deniz, bir tarafı çöle çevrili bir yere mekân tuttuk Ne ekin, ne hayvanımız var Yiyeceklerimizi ve faydalanacağımız şeyleri çok zor şartlar altında elde ediyoruz Zayıf bir insan, tatlı su alabilmek için iki fersahlık yol gitmek zorunda Eğer bizim en basit ihtiyaçlarımızı karşılamaz ve fakirliğimizi gidermezsen, yok olup giden kavimler gibi olacağız" Bunun üzerine hazret-i Ömer, Basra halkının çocuklarına Beyt-ül-mâldan, maaş bağladı Vâli Ebû Mûsâ el-Eş'arî'ye, Basra'ya kanalla su getirtmesi için mektup yazdı

Hazret-i Ömer, ona karşı olan sevgi ve muhabbetinden dolayı, bir süre yanında kalmasını istedi Ahnef bin Kays bu istek üzerine bir sene Medîne-i münevverede kaldı Sonra izin alıp Basra'ya döndü Hazret-i Ömer, Ebû Mûsâ el-Eş'arî'ye yazdığı mektubunda; "Ahnef bin Kays'ı kendine yakın tut İşlerinde ona da danış ve sözlerine kulak ver" buyurmuştu

İran imparatoru Yezdicürd, topraklarının büyük kısmı müslümanların eline geçince, Merv şehrine gidip yerleşmişti Yezdicürd buradan İran şehirlerine mektup yazarak, halkı isyân ettirdi ve andlaşmayı bozdurdu Bunun üzerine hazret-i Ömer, Ahnef bin Kays'a Horasan üzerine sefer düzenlemesi için emir verdi Bir orduyla yola çıkan Ahnef bin Kays, İran şehirlerindeki isyânı bastırdı ve Horasan'a yürüdü Önce Herât'ı fethedip Merv eş-Şehcân'a doğru ilerlerken, Nişâbur'a Mutarrif bin Abdullah komutasında, Serahs'a da Hars bin Hassân komutasında bir birlik gönderdi Ahnef bin Kays, Merv eş-Şehcân'a varınca, Yezdicürd, Merv er-Rûz'a kaçtı Buradan, Türk sultânına ve Çin krallarına mektup yazıp yardım istedi İslâm ordusu Merv er-Rûz üzerine yürüyünce, Yezdicürd Belh'e gitti Ahnef bin Kays, Merv er-Rûz'u ordu karargâhı yaptı Kûfelilerden meydana gelen bir birliği Belh'e Yezdicürd'ün üzerine gönderdi Yezdicürd'ün askerleri ile İslâm mücâhidleri arasında şiddetli bir muhârebe oldu Yezdicürd'ün ordusu yenilerek kaçtı Arkadan yetişen Ahnef bin Kays, Kûfelilerden meydana gelen öncü birliğe yardım etti ve Allahü teâlânın izniyle Belh şehrini aldılar İslâm mücâhidleri Belh'in hemen akabinde Nişâbur ve Toharistân'ı da aldılar

Ahnef bin Kays, bu fetihleri anlatan bir mektubu hazret-i Ömer'e gönderince; "Keşke oraya ordu göndermeseydim Keşke bizimle oranın arasında ateşten bir deniz olsaydı" buyurdu Bu sözleri duyan hazret-i Ali; "Neden, ey mü'minlerin emîri!" diye sormaktan kendini alamadı Bunun üzerine hazret-i Ömer; "Çünkü buranın halkı üç defâ yerlerinden dağılacaklar, ayrılacaklar Üçüncüsünde tamâmen imhâ edilecekler Böyle bir musîbet meydana gelecektir Bu musîbet burayı fethettiğimizde, burada bulunacak müslümanlara geleceğine, fethedilmeyip buranın müslüman olmayan halkının başına gelmesi daha iyidir, diye cevâb verdi

Hazret-i Ömer daha sonra, Ahnef bin Kays'a, Ceyhun Nehrini geçmemesini bildiren bir mektup gönderdi Bu sırada Yezdicürd, Türk hâkânından aldığı yardımla geri döndü (Türkler o asırda henüz müslüman olmamışlardı) Ahnef bin Kays, Yezdicürd'ün aldığı yardım kuvvetiyle üzerine geldiğini öğrenince, fikirlerini öğrenmek için, kıyâfetini değiştirerek, gece askerleri arasında dolaşıp onları dinledi Mücâhidlerden birisinin;

Eğer komutanımız bizi dağın eteklerine çekerse, nehir, düşmanla aramızda hendek vazifesi görür Sırtımızı da dağa dayamış olduğumuz için düşman arkamızdan da saldıramaz Biz de düşmanla bir cephede muhârebe yapardık Umarım Allahü teâlâ bize zafer ihsân eder dediğini duydu Sabahleyin namazdan sonra; "Ey mücâhidler! Biz azız, düşman ise kalabalık Bu sizi korkutmasın Nice az bir topluluk, pekçok düşmana Allahü teâlânın izni ile gâlip gelmiştir Allahü teâlâ sabredenlerle berâberdir Şimdi buradan ayrılın Sırtınızı dağa verin Dağ arkanızda, nehir ise bizimle düşman arasında kalsın Düşmanla tek taraftan muhârebe edelim" dedi

Yirmi bin kadar olan İslâm ordusu bu emri yerine getirdi Türk askerlerinden birisi meydana çıkıp er istedi Derhal Ahnef bin Kays ortaya çıktı, onunla çarpıştı Türk süvârisi öldü Bunun üzerine arkasından sırayla iki asker daha çıktı Ahnef bin Kays bunları da öldürdü Türkler, o zaman savaş âdeti olarak, üç süvâri çıkıp karşı taraftan üç kişiyle çarpışıncaya kadar yerlerinden ayrılmazlar, ordu hücûma geçmezdi Üç süvârileri de öldürülünce, durumu hâkanlarına bildirdiler O da bu durum hayra alâmet değil deyip, ordusunu geri çekti

Türk hâkânını müslümanlarla karşı karşıya bırakan Yezdicürd, fırsattan istifâde ile, müslümanların elinde bulunan Merv eş-Şehcân'a gitmişti Orada bulunan Hârise bin Nu'mân komutasındaki küçük mücâhid birliği, kalabalık düşman askerinden korunmak ve vakit kazanmak için, kaleye kapandı Merv eş-Şehcân yakınlarında bir mağarada sakladığı hazînesini çıkartan Yezdicürd, Türk hâkânının yanına dönerken, İranlılardan bir kısmı;

"Ne yapmak istiyorsun?" diye sordular O da; "Türk hâkânının yanına gidiyorum Oradan da Çin ülkesine gitmeyi düşünüyorum" deyince, onlar;

"Bu çok kötü bir düşüncedir Bizimle birlikte müslümanlarla sulh yap Çünkü onlar dindâr, sözlerine sâdık ve bize yumuşak davranıyorlar Muhakkak ki, bizi memleketimizde böyle insanların idâre etmesi, dinsiz ve vefâsız kimselerin memleketine gidip, onların idâresi altında yaşamaktan daha iyidir" dediler Onların bu tekliflerini reddedince; "O zaman hazînelerini bırak Biz onların yönetiminde memleketimizde yaşıyalım" dediler

Yezdicürd bunu da kabûl etmeyince, halk onu azledip, hazînelerine el koydular Yezdicürd de, Türk hâkânının yanına gitti ve Türk illerinde ikâmet etti İranlılar hazîneleri Ahnef bin Kays'a getirip teslim ettiler Onunla andlaşma yaptılar Kendi ülkelerinde mallarına sâhib olarak müslümanların idâresinde, kisrâlar döneminden daha rahat bir şekilde yaşadılar

Ahnef bin Kays tarafından gönderilen fetih haberi ve ganîmetler hazret-i Ömer'e ulaştığında, müminleri câmide toplayıp, gelen mektubu herkesin huzûrunda okuttu Sonra, şu hutbeyi îrâd etti:

"Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde Resûlünü hak din ile gönderdiğini, O'na tâbi olanların dünyâ ve âhiret hayırlarına kavuşacaklarını vâd etti ve meâlen şöyle buyurdu: "O Allahü teâlâ peygamberini, müşrikler istemese de bütün dinlere gâlip kılmak için, hidâyetle (Kur'ân-ı kerîmle) ve hak dinle (İslâmiyet'le) gönderdi"(Tevbe sûresi: 33) Bu vâdini yerine getiren ve İslâm ordusunu muzaffer kılan Allahü teâlâya hamdolsun Şunu iyi bilin ki, mecûsî devleti yıkılmış, mahvolmuştur Artık onlar müslümanlara zarar verebilecek bir karış toprağa bile sâhip değillerdir Muhakkak ki, Allahü teâlâ sizin nasıl hareket edeceğinizi görmek, sizi imtihân etmek için onların mallarını, mülklerini ve halkını sizin emrinize vermiştir Allahü teâlâ vâdini yerine getirir Sakın hâlinizi değiştirmeyin Yoksa Allahü teâlâ sizin yerinize başkalarını getirir Şüphesiz ben bu ümmet hakkında, arasında çıkacak fitneden korkarım"

Hazret-i Ömer'in şehâdetinden sonra, mecûsîler, Yezdicürd'ün kışkırtmasıyla yaptıkları andlaşmayı bozdular Hazret-iOsman bunun üzerine, Horasan bölgesine İbn-i Âmir komutasında bir ordu gönderdi İbn-i Âmir, bölgeyi tanıdığı için Ahnef bin Kays'ı öncü birliklerin komutanı yaptı İslâm ordusu kısa zamanda isyânı bastırdı ve fethedilmeyen diğer yerleri de ele geçirdi

Ahnef bin Kays, 686 (H67) senesinde Kûfe'de vefât etti Cenâze namazını Mus'ab bin Zübeyr kıldırdı Kûfe sırtlarındaki Seviyye semtine Ziyâd bin Ebîh'in kabri yanına defnedildi Defin esnâsında orada bulunan Abdurrahmân bin Ukbe şöyle anlatır: "Ahnef bin Kays'ın Kûfe'deki cenâzesinde bulundum Kabre ben de indim Kabri düzelttiğim zaman, alabildiğine genişlediğini gördüm Bu durumu arkadaşlarıma haber verdim Fakat onlar benim gördüğümü görmediler"

Ahnef bin Kays buyurdu ki:

"Ben şu hususlara çok dikkat ederim Bunları, istifade edeceklere söylerim Başkasına değil Birincisi; beni aralarına almak istemeyenlerin aralarına girmem İkincisi; beni çağırmayan makam ve mevki sahiplerinin kapısına gitmem İnsanların muhtâc oldukları şeyi bana bağışlamalarını uygun görmem"

"Size, sıkıntısı ve zorluğu olmayan, övülecek bir şey söyleyeyim mi? Güzel ahlâk, çirkin ve beğenilmeyen şeyi terk etmek En kötü hastalık da; alçak ve düşük ahlâk, çirkin sözleri söylemekdir"

"Şerefli ve asil kimse, sözünde durur Akıllı olan, yalan söylemez Mümin olan, gıybet etmez"

"Edep ve fazîlet sahiplerine göre; babalar, çoluk çocuğuna, ölüler dirilere, sırf Allahü teâlânın rızâsı için, iyi ve faydalı şeyler hazırlamaktan daha üstün bir şey bırakmamıştır"

"Çok gülmek, heybeti; çok şaka, vakar ve şahsiyeti giderir İnsan ne ile beraberse, onunla bilinir Meselâ bir kimse çok güler ve şaka yaparsa, hafîf olarak bilinir"

"Bizim bulunduğumuz yerde kadınlardan, yiyecek ve içeceklerden konuşmayınız Çünkü, en sevmediğimiz kimse, avret yerlerinden ve yiyip içtiğinden bahsedenlerdir"

"Kişinin, sevdiği yemeği terkedebilmesi, ağırbaşlılık ve şahsiyet yüksekliğindendir"

Ahnef bin Kays'a hilmin ne olduğunu sordular Cevap olarak;

"Alçak gönüllü ve sabırlı olmak" buyurdu

"Bir kimse bana düşmanlık etse, ben ona şu üç halden biriyle karşılık veririm Bu kimse benden yaşlı ise ona saygı duyar, karşılık vermem Benden küçük ise onun için kötü muâmele yapmaya tenezzül etmem Akranım ise ona af ve iyilikle muâmele ederim"

"Bir söze sabretmeyen çok söz işitir"

"Hasetçi kimse için rahat yoktur"

"Mürüvvet; güzel dostluk, doğru konuşmak, her yerde ve her an Allahü teâlâyı hatırlamaktır"

"Nice kınanan kimse vardır ki, günahsızdır"

"Edebin başı akıllıca hareket etmektir Yapılmayan, yerine getirilmeyen sözde hayır yoktur Cömertlik olmayınca malın, vefâ olmayınca arkadaşın hayrı yoktur"

"Hilm, yumuşaklık bana insanlardan daha çok yardımcıdır"

"İdrâr yolundan akıp gelen insan, nasıl kibirli olur, şaşıyorum"

"Aranızdaki düşük ve bayağı kimselere ikrâm ediniz, onlara hediyede bulununuz Çünkü onlar, sizi dünyâda ve âhirette, utanacak duruma düşmekten ve ateşten alıkoymaktadırlar İnsan, utanılacak ve âteşe düşmeye sebep olan şeyleri onlarda görerek, bunlardan kendisini korur"

"Bir sıkıntımı ve başıma gelen bir musîbeti, gözleri görmeyen âmâ birisine şikâyet ettim Bu durumu ona sitem ettim Bunun üzerine beni üç defâ susturdu Dedi ki:

"Ey Ahnef bin Kays! Başına gelen musîbeti hiçbir kula şikâyet etme Çünkü şikâyet ettiğin kişi, bunu söylemekle kendisini üzeceğin bir dost veya kendisini sevindireceğin bir düşmanın olabilir"

"Allah'ım! Eğer beni bağışlarsan Sen buna zâten lâyıksın Eğer azâb edersen ben de buna zâten lâyıkım"

Ona; "Ey Ahnef bin Kays! Sen çok yavaşsın" denildi Buyurdu ki:

"Fakat üç şeyde acele ediyorum Namaz vakti geldiğinde, hemen vaktinde kılarım Cenâzem var ise, zamânında defnederim Kızımı dengi isteyince, onunla evlendiririm"

"Arkadaşlık çok ince bir şeydir Onu korumazsan zarar gelebilir Dâimâ kızgınlığın zamânında kendine sâhip olarak onu koru ki, sana haksızlık eden gelip, senden özür dilesin Olan ile yetin Fazlasını arama Akadaşının kusuruna bakma"

Hazret-i Muâviye, Ahnef bin Kays'ı yanına çağırdı Gelince;

"Ey Ebü'l-Bahr! Çocuklar hakkında ne dersin?" diye sordu Ahnef bin Kays hazretleri; "Onlar gönlümüzün meyveleridir Onlara her türlü şefkat ve kolaylığı gösteriniz Onların sevgi dolu hareketlerinden memnun ol Onlara bir şeyi zorlaştırma Bu yüzden onları hayatlarından bezdirip, usandırma!" buyurdu

"Şu üç hususa tahammül etmek, arkadaşlık haklarındandır: Kızıldığında, azarlandığında, dil sürçmelerinde"

BU KAVİM, BU İNANÇLA DAĞLARI DEVİRİR

Yezdicürd, Ahnef bin Kays'a mağlûb olup, hâkanla Türk ülkesine geri dönerken, Çin hükümdârına bir elçi gönderdi Elçi, mektûbunu ve hediyelerini Çin hükümdârına sundu Çin hükümdârı elçiye;

"Hükümdârların birbirlerine yardımda bulunması karşılıklı vazifeleridir Ancak sen bana, sizi memleketinizden çıkaran kimselerin ahvâlini anlat Görüyorum ki, sen sayı bakımından onların az, sizin ise çok olduğunuzu söylüyorsun Az olmalarına rağmen size gâlip gelmeleri, onlarda, sizde bulunmayan bir takım iyi hasletlerin bulunduğunu göstermektedir" deyince, elçi;

"Siz onlar hakkında soracağınız şeyleri sorun, ben de cevap vereyim" dedi İmparator;

"Bu insanlar ahde vefâ gösteriyorlar mı?" diye sorunca, elçi;

"Evet" cevâbını verdi "Sizinle savaşmadan önce, size ne teklif ediyorlar?" diye sorduğunda;

"Bizi şu üç şeyden birisine dâvet edip, istediğimizi kabûl etmekte serbest bırakıyorlar Ya dinlerini kabûl etmek, ya cizye vermek veya savaşa râzı olmak" dedi İmparator yine;

"Onların komutanlarına itâatleri nasıldır?" diye sorduğunda;

"Onlar komutanlarına son derece itâat ederler ve bağlılık gösterirler" diye cevap verdi "Onlar neyi haram, neyi helâl kılıyorlar? Kendilerine helâl edileni haram, haram edileni de helâl kılıyorlar mı?" diye sordu Elçi;

"Hayır" cevâbını verince, imparator;

"İşte bu insanlar, kendilerine haram kılınanı helâl, helâl kılınanı da haram kılmadıkça hiç bir şey onları mağlûb edemez" dedikten sonra, Yezdicürd'e şu mektubu yazdı:

"Şâyet elçinden bâzı bilgiler öğrenmemiş olsaydım, sana Merv'den Çin'e kadar uzanan bir ordu gönderirdim Fakat elçinin anlattığı bu kavim, bu halleriyle dağlar üzerine hücûm etseler, dağları devirirler Onlardaki îmân gücünü kimse yenemez Eğer benim üzerime gelseler, beni de yok ederler Sana tavsiyem, onlarla sulh yapman ve ülkende kalman, kesinlikle onları tahrik etmemendir"

1) Târih-ül-Ümem vel-Mülûk; c4, s309
2) Vefeyât-ül-A'yân; c2, s249
3) Mu'cem-ül-Udebâ; c19, s297
4) Tabakât-ı İbn-i Sa'd; c2, s93, c3, s110, 112, c7, s97, 99
5) Tehzîb-üt-Tehzîb; c1, s191
6) Fütûh-ül-Büldân; s342, 410
7) Metâli-ün-Nücûm; c2, s150
8) Ikd-ül-Ferîd; c1, s32, 56, 91, 116, 124
9) El-Bidâye ven-Nihâye; c8, s326
10) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c1, s219
11) Nihâyet-ül-Ereb; c7, s239
12) Cemheretü Hutab-il-Arab; c1, s451
13) El-A'lâm; c1, s276
14) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c3, s345

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.