Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
alaeddin, goncdüvânî

Alâeddîn Goncdüvânî

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Alâeddîn Goncdüvânî




ALÂEDDÎN GONCDÜVÂNÎ

Buhârâ'da yetişen evliyâdan İsmi, Alâeddîn, nisbeti Goncdüvânî'dir Buhâra'da Goncdüvan köyünde doğup yetişen Hâce Alâeddîn'in, doğum ve vefât târihleri ve hâl tercümesi hakkında fazla mâlûmât bulunamamıştır Dokuzuncu asrın ortalarında vefât ettiği bilinmektedir Mübârek kabri, Buhârâ'nın güneyinde bulunan Fîl-i Merze isimli beldenin ortasındaki bir tepeciğin üzerindedir

Gençliğinde Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin talebelerinden oldu Behâeddîn-i Nakşibend vefât edinceye kadar, onun hizmet ve sohbetinde bulundu Yanından hiç ayrılmadı Şâh-ı Nakşibend vefât edince, Hâce Muhammed Pârisâ ve Ebû Nasr-ı Pârisâ hazretlerinin sohbetlerine devâm etti

Ömrünü ilim öğrenmek ve öğretmek yolunda harcayan Alâeddîn-i Goncdüvânî, bu yolun edeb ve usûlüne uymakta son derece gayretli idi Tasavvuf halleri kendisini o derece kaplamıştı ki, söz söylerken kendinden geçtiği olurdu Tasavvuf ve hakîkat yolunda emek sarfedip uğraşanlar içinde, yükseklik bakımından, görülen az kimselerden biri de Alâeddîn-i Goncdüvânî'dir Zamânını o kadar kıymetlendirirdi ki, boşa geçirdiği bir ânı yoktu Bir an Allahü teâlâdan gâfil olmazdı Kendini bildiği andan îtibâren uykuda olsun, uyanık iken olsun, bir serçe kuşunun başını suya sokup çıkaracağı zaman kadar bile gaflette olmadı Nâdir insanlarda görülen, gâyet derin, kendinden geçme hâlleri vardı

Muhammed Pârisâ Buhâra'da bulunduğu sırada, Alâeddîn Goncdüvânî doksan yaşlarında idi Birgün Şâh-ı Nakşibend hazretlerinin kabrini ziyâret için Kasr-ı Ârifân şehrine gitti Ziyâretten dönerken, yolda Alâeddîn Goncdüvânî'ye rastladı Alâeddîn Goncdüvânî ona;

"Ben de sizi, geceyi kabrin başında geçirir zannetmiştim Buraya onun için geldim" dedi Bu söz üzerine Muhammed Pârisâ ona katıldı ve geri döndü Birlikte Kasr-ı Ârifân'a gelip yatsı namazını berâber kıldılar Namazdan sonra;

"Sizin gibi Hak yolunda bir merde bu geceyi uyumadan ihyâ edip, ibâdetle geçirmek düşer" dedi Kendisi de, yatsıdan sabah namazına kadar öyle bir kendinden geçme ve teveccüh hâliyle diz çökerek oturdu ki, dizleri bile kıpırdamadı İnsanın rûhunda kendinden geçme hâli olmadan, iki diz üstünde kımıldamadan sabaha kadar durması hiç kimsenin harcı değildir Muhammed Pârisâ genç olmasına rağmen, o gece o kadar yorgun ve hâlsiz düştü ki oturduğu yerde uyuyup kalmamak ve biraz açılmak için ayağa kalktı Alâeddîn Goncdüvânî ona;

"Ağırlığını atmaya mı çalışıyorsun?" dedi Sonra yine murâkabeye vardı"

Hâce Alâeddîn Goncdüvânî, Hâce Ubeydullah-i Ahrâr'a nasîhat ederek buyurdu ki:

"Tasavvuf yolunda ilerlemek için çok çalış Bu çalışmayı aslâ bırakma Şunu iyi bil ki, çalışmadan ele geçen şeyler, devamlı ve kalıcı olamaz"

Hâce Muhammed Pârisâ, yanlarında birkaç büyük âlim ile berâber sefere çıkacaklardı Bu yolculukta, Alâeddîn-i Goncdüvânî'nin de yanlarında olmasını arzu etti HâceAlâeddîn, bu sırada doksan yaşını geçmişti ve yolculuk meşakkatine tahammül edebilecek hâlde değildi Yakınları Hâce Muhammed Pârisâ'ya;

"Efendim, HâceAlâeddîn, yaşının ilerlemesi sebebiyle yolculuğa çıkacak hâlde değildir Ondan bir hizmet beklenmez Onu mâzur görseniz" dediler Bunun üzerine Hâce Muhammed Pârisâ;

"O, öyle bir kimsedir ki, ondan hizmet diye bir şey beklemiyoruz Fakat onun yüzünü gördüğümüz zaman, yolumuzun büyüklerini hatırlıyoruz Yüzünde o büyüklerin sıfat ve latîfelerini görüyoruz Onun bize bunu göstermekten daha büyük yardım ve hizmeti olamaz Bu bize kâfi değil midir?" buyurdu

KERÂMETİNİ GÖREYİM

Ubeydullah-i Ahrâr Semerkand'da iken müthiş bir göz ağrısına tutuldu Kırk gün bu acıyı çekti O zaman içine, üstün vasıflarını, hâllerini çok işittiği Alâeddîn Goncdüvanî'yi görmek arzusu düştü Fakat mübârek yüzlerini görmek nasîb olmamıştı Buhârâ'ya gitti Namaz kılmak için bir mescide girdi Mescidin köşesinde, nûr yüzlü ihtiyar bir zât duruyordu Ona kapılarak, üç gün sohbetinden ayrılmadı Üçüncü günü;

"Günlerdir gelip bizimle sohbet ediyorsun Murâdın nedir? Eğer bu adam şeyhtir, kerâmetini göreyim diye geliyorsan, bizde öyle şey arama! Ama sohbetimizi beğendiysen ve kendinde bir değişiklik hissediyorsan, sana ve bana mübârek olsun" buyurdu Meğer bu zât, Alâeddîn Goncdüvânî imiş, bu sözlerinden sonra da, Ubeydullah-ı Ahrâr'ın göz ağrıları birden kesildi"

1) Reşehât Ayn-ül-Hayât (Arabî); s60
2) Reşehât Ayn-ül-Hayât (Osmanlıca); s103
3) Hadîkat-ül-Verdiyye; s144
4) Nesâyim-ül-Mehabbe; s251

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.