Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
çıraği, dehli

Çırağ-İ Dehli

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Çırağ-İ Dehli




ÇIRAĞ-I DEHLİ

Hindistan'da yetişen Çeştiyye yolunun büyük velîlerinden İsmi Mahmûd, lakabı Nasîrüddîn'dir Sülâlesi Horasan'dan gelip Hindistan'a yerleşmişti Bâzı kaynaklara göre İmâm-ı Hüseyin'in bâzı kaynaklara göre de hazret-i Ömer bin Hattâb'ın neslinden olduğu bildirilmektedir Doğum yeri hakkında değişik rivâyetler vardır Hindistan'ın Uttar Pradeş eyâletindeki Ayodin veya Bane Banki'de doğduğu zannedilmektedir Doğum târihi belli değildir

Çırağ-ı Mahmûd, dokuz yaşında iken babasını kaybetti Yetiştirilmesini annesi üzerine aldı Küçük yaşta mânevî ilimlere ve dînî vecîbelere ilgi duyar, namazlarını cemâatle vaktinde kılmaya titizlikle dikkat ederdiKâdı Muhyiddîn Kâşânî'den Bezûdî adlı eseri,Allâme Kerîm Şirvânî'den ise Hidâye'yi okudu Allâme Kerîm Şirvânî'nin vefâtından sonra Mevlânâ İftihârüddîn Muhammed Geylânî'den ilim öğrendi 25 yaşında dünyâ ile alâkasını kesti Avaz ormanlarında sekiz yıl berâberce uzlet çektikleri akadaşı ile nefsine karşı çetin mücâdele yaptı Bu zaman zarfında gündüzleri oruç tuttu ve iftarını ormandaki otlarla açtı 40 yaşında Dehli'ye gitti ve Nizâmüddîn Evliyâ hazretlerinin talebeleri arasına katıldı Bir gün Nizâmüddîn Evliyâ, dergâhının üst katındaki odasından inerken, bir ağaç gölgesinde, ümitsiz bir vaziyette duran Nasîruddîn Mahmûd'u fark etti Yanına çağırtıp, hâl ve hatırını sordu Kendini tanıttıktan sonra, Nasîruddîn Mahmûd; "Efendim, buraya sâlihlerin ve velîlerin ayakkabılarını tâmir etmek için geldim" dedi Bu tek cümle, onun mütevâzî karakterini ve mânevî yükselmeye müsâid olmasını ortaya koyduğu gibi, Nizâmüddîn Evliyâ'nın himmetini kazanmasına yetti Nizâmüddîn Evliyâ, kendi hocası ile arasında geçen bir olayı hatırladı ve ona bunu şöyle anlattı: "Ben, hocam Ferîdüddîn Genc-i Şeker'in yanında iken, bir gün ders arkadaşlarımdan biri bana geldi ve beni, yamalı, eski bir elbiseyle görünce; "Nizâmüddîn, sen buraya geleli ne kadar oldu ki bu haldesin? Bu şehirde ilim okutsan, dünyâlık bakımından bir sıkıntın olmaz" dedi Ben, onun bu sözüne hiç cevap vermedim ve oradan ayrılarak, doğruca hocamın huzûruna gittim Hocam bana; "Nizâmüddîn! Eğer arkadaşlarından bir kimse gelir ve sana; "Senin bu hâlin nedir? Rahatlık ve bolluk temin eden ilim öğretmeyi niçin terk eyledin?" derse, ne cevap verirsin" buyurdu Ben de; "Siz ne emrederseniz, onu söylerim" dedim Bunun üzerine şöyle buyurdu:

Gittiğim yoldan git demen, arkadaşlık değildir
Mutluluk sana olsun, benim boynum eğiktir

Sonra yemek hazırlanmasını emir buyurdu Yemek hazırlanınca bana; "Nizâmüddîn! Bu sofrayı başına al, o arkadaşının olduğu yere götür" buyurdu Ben de söylenileni yaptım O arkadaşım bu hâle şaşırarak; "Bu sohbet ve bu hal sana mübârek olsun" dedi

Nizâmüddîn Evliyâ, hocası ile arasında geçen olayı anlattıktan sonra, ona, riyâzet ve mücâhedede bulunmasını emretti Nasîruddîn Mahmûd bundan sonra günlerce bir şey yemedi Ekseriyetle, arzu ve istekleri fazlalaştığında, meyve suyu içerdi

Nasîruddîn Mahmûd hocasına çok bağlıydı Bir gün Hâce Behâüddîn Zekeriyyâ'nın talebelerinden Hâce Muhammed Kâzerûnî, Nizâmüddîn Evliyâ'nın dergâhında müsâfir olarak bulunuyordu Bir gece Muhammed Kâzerûnî teheccüd namazı için uyanmış ve paltosunu mescide bırakıp, abdest almaya gitmişti Fakat dönüşte paltosunu yerinde bulamadı Kızgınlıkla bağırmaya başladı Nasîruddîn Mahmûd bu gürültüden şaşkına dönüp, gecenin bu ilerlemiş saatinde Nizâmüddîn Evliyâ'nın bu seslerden rahatsız olacağını düşünerek, Muhammed Kâzerûnî'nin kızgınlığının geçmesi için, hemen paltosunu çıkarıp ona verdi Ertesi sabah, olup bitenler Nizâmüddîn Evliyâ'ya anlatılınca, Nasîruddîn Mahmûd'u yanına çağırdı ve ona yeni bir elbise hediye ederek, duâ etti

Nasîruddîn Mahmûd, bir süre hocasının yanında kaldıktan sonra, izin alıp annesinin yanına gitti Fakat halkın, sohbetlerine çok rağbet etmesi sebebiyle, fazla meşgûl edildiğinden, günlük husûsî vazîfelerini yapamaz hâle geldi Bu durumu ve izin verirlerse gönül huzûru ile ibâdetle meşgûl olmak için sahrâlara gitmek istediğini Nizâmüddîn Evliyâ ile çok yakınlığı bulunan Emir Hüsrev vâsıtasıyla hocasına arz etti Emir Hüsrev, her gün yatsıdan sonra Nizâmüddîn Evliyâ'nın huzûruna gider, o gün herhangi bir durum olduysa onu arz ederdi İşte bu sırada, Nasîruddîn Mahmûd'un isteğini arz etmişti Bunun üzerine Nizâmüddîn Evliyâ ona şu haberi gönderdi: "Allahü teâlânın kulları arasında kalmalı ve onların sıkıntılarına sabır ve müsâmaha göstermelisin Bunun mükâfâtını göreceksin Her insan, bir işe uygun olarak yaratılmıştır O yüzden, talebelerimin bâzısının sessiz oturmalarını, kapılarını dünyâya kapamalarını öğretirken, bâzılarının dünyâya düşkün insanlar arasında kalmalarını, sıkıntılarına tahammül etmelerini, onlarla iyi geçinmelerini tavsiye ederim Zîrâ bu, peygamberlerin ve velîlerin yoludur" Nasîruddîn Mahmûd, bu emir üzerine Avaz'da insanlar arasında kalmaya devâm etti Zaman zaman hocasını ziyârete ve ondan feyz almaya Dehli'ye giderdi Annesinin vefâtından sonra Avaz'dan ayrıldı ve hocasının dergâhında kalmaya başladı Hocası Nizâmüddîn Evliyâ'nın vefâtından sonra ise, bugün kabrinin bulunduğu ve Çırâğ-ı Dehli olarak bilinen mahalle yerleşti Nizâmüddîn Evliyânın halîfelerinin en büyüğü ve mânevî hallerin vârisiydi Nizâmüddîn Evliyâ'nın vefâtından sonra insanları Allahü teâlânın râzı olduğu yolda hizmet ve rehberlik vazîfesi ona geçti Hocasına çok bağlıydı Nizâmüddîn Evliyâ gibi onun yolu da; fakirlik, sabır, Allahü teâlâdan gelene rızâ gösterip hoşnûd olmak ve teslimiyetti

Nasîruddîn Mahmûd'a Çırağ lakabının verilmesi şöyle anlatılır: Nizâmüddîn Evliyâ'nın dergâhında, birçok ileri gelen âlim toplanmıştı Nasîruddîn Mahmûd, toplantıya biraz geç gelmişti Nizâmüddîn Evliyâ ona yer göstererek, oturmasını söyledi Nasîrüddîn Mahmûd ise; "Efendim, oturursam, bu muhterem cemâate sırtımı dönmüş olurum" dedi Bunun üzerine Nizâmüddîn Evliyâ; "Çırağın ve kandilin önü, ardı yoktur" buyurdu Yâni lambanın ne yüzü, ne de arkası vardır O, ışıklarını her yöne saçar, ondan sonra Nasîruddîn Mahmûd bütün talebeler arasında "Çırağ" adıyla anıldı ve bu lakab ile meşhûr oldu

Diğer bir rivâyet ise şöyledir: "Nizâmüddîn Evliyâ'nın dergâhının su ihtiyâcını karşılayacak bir sarnıç inşâ edilmekte idi Gece yapılan bu işi aksatmak için, Sultan Gıyâsüddîn Tuğluk, yağ gönderilmesini durdurdu Bunun üzerine Nizâmüddîn Evliyâ'nın emri ile Nasîruddîn Mahmûd dereden su getirip, kandillere koydu Su, yağ gibi yandı Bundan sonra ona Çırağ lakabı verildi"

Nasîruddîn Mahmûd, fakirlik içinde yaşardı Üst üste hiçbir şey yemeden, iki gün oruç tuttuğu olurdu Kendisini ziyârete gelen olursa; hocasının kıymetli cübbesini giyer, onları öyle karşılardı Onlar gidince cübbeyi çıkarır, eski elbiselerini tekrar giyerdi Hâli vakti iyi olduğu zamanlarda, kendisi her gün oruçlu olur, müsâfirleri ile talebelerine lezzetli yemekler ikrâm ederdi Müsâfirlerine bizzât hizmet etmekten zevk duyar ve onlar yerken tatlı tatlı anlatırdı Bir gün sofrada şöyle buyurdu: "Yemek sırasında insan, Allahü teâlânın kendisini gördüğünü düşünmeli, O'nun rızâsı için yemeli ve yemekten aldığı enerjiyi, Allahü teâlânın rızâsına hasretmelidir"

Bir gün yine Nasîruddîn Mahmûd, lezzetli yemeklerle bir ziyâfet veriyordu Bu ziyâfet sırasında şu hikâyeyi anlattı: "Derviş'in biri, Şeyh Ebû Saîd hazretlerini görmeye gitmişti Şeyhin debdebeli çadırını, ipekten iplerini, altından kazıklarını gören derviş şaşkına döndü Şeyh Ebû Saîd gibi büyük bir velînin, bu lüksünü anlayamadı Ebû Saîd hazretleri, dervişin aklından geçenleri anlayıp, durumu şöyle açıkladı: "Ey derviş, çadırımızın bu altın çubuklarını kalbimize çakmadık, onları yere çaktık Bu dünyâ, senin gölgene benzer, yüzünü güneşe dönersen, gölgen arkada kalır Eğer sırtını güneşe dönersen, güneş arkada kalır"

Hâce Kıvâmüddîn, Nasîruddîn Mahmûd'un talebelerinden idi Sultânın hizmetinde bulunuyordu Bir müddet sonra sebepsiz yere saraydaki vazîfesinden atıldı İşsiz kalınca, arkadaşları, akrabâları ve yakınları ondan yüz çevirdiler Pazara eşyâsını satmaya çıktığında, kimse alıcı olmadı Sonunda çâresiz kalıp, yardım istemek için hocasına gitti Daha sıkıntısını dile getirmeden, Nasîruddîn Mahmûd cevap olarak şu kıt'ayı okudu:

"Dünyâ fânidir, ondan vazgeçmek iyidir
Az veya çok, rızkın ne ise, yaradandan gelir
Malını almıyorlarsa, satmamak daha iyidir
Eğer seni dinlemezlerse susmak daha iyidir"

Sultan Tuğluk, ilim sâhibi bir zât olmasına rağmen Nasîruddîn Mahmûd'a eziyet ederdi Sefer ve yolculuklarında onu da berâber götürürdü Bir kere onu kendi elbiselerine bekçi yapmıştı Nasîruddîn Mahmûd bütün bunlara, hocasının sabır tavsiyesine uyarak tahammül edip katlanıyordu Yine bir gün Sultan Tuğluk, Çırağ-ı Dehli'ye altın ve gümüş kaplar içerisinde yemek gönderdi Bu şekilde yemek göndermesi, şeyhe eziyet ve sıkıntı vermek maksadı ile idi Çünkü, eğer gönderdiğim yemeği yemezse ona eziyet ederim Yerse altın ve gümüş kaptan yedin bu sebeple dînin emrine uymadın derim, düşüncesindeydi Nasîruddîn Çırağ yemek gelince bir şey demedi Et bulunan altın kâseden biraz alıp önce eline koydu Sonra elinden alıp yedi Böylece hem sultanın emrine muhâlefet edip kendisini tehlikeye atmamış, hem de dînin emrine uymayan haram bir işi yapmamış oldu Bu sûretle sultanın kötü plânı Allahü teâlânın izniyle bozuldu

Sultan Tuğluk'un ölümünden sonra Fîrûz Şahın başa geçmesi sırasında Çırağ-ı Dehli ondan tebeasına âdil davranması konusunda söz vermesini istedi Yoksa Allahü teâlâya, millete başka âdil bir sultan vermesi için duâ edeceğini söyledi Fîrûz Şahın âdil davranmaya söz vermesi üzerine Nasîruddîn Çırağ; "Eğer halkına sevgi ve adâletle davranırsan, biz de Allahü teâlâdan sana 40 yıllık bir hükümdârlık nasîb etmesini duâ ederiz Gerçekten de hükümdarlığı 40 sene sürdü

Bir gün Dehli'deki Cahri pazarına tâyin olan müfettiş, Nasîruddîn Mahmûd'un talebesiydi Vazîfeye başlamasından sonra hocası; "Senin bir seyyid olman sebebiyle, özellikle Peygamber efendimize uyman ve o yolda bulunman uygundur Peygamber efendimiz ve Allahü teâlâ tarafından yasak edilenlerden kaçınmalısın Alış-verişte yalan söylememelisin Eğer bir malı 5 dînara satın almışsan, satarken müşteriye 6 dînara satın aldım diye söylememelisin Böyle şeylerle rahata erişilmez Doğruluk hiç zarar vermez Az bir kâra rızâ gösteren kimsenin zenginliği artar O da nasıl arttığına şaşıp kalır" buyurdu

Bir çiftçi; Çırağ-ı Dehlevî'yi ziyârete gelmişti Onun bu ziyâretinden çok memnun olan Nasîruddîn Çırağ; "Çiftçilik saygı değer bir meslektir ve pekçok Allah adamı bu meslekle hayâtını kazanmaktadır" dedikten sonra şöyle nasîhatta bulundu: "Tarlayı sürerken, kalple ve dille Allahü teâlâyı hatırla Bu senin tohumdan iyi hasat almanı sağlayacaktır İyi niyet olmadan, hiç bir işe başlamamalıdır Eğer bir kimse, başkaları namaz kılıyor diye, namaz kılarsa, kulların beğenmesi için kılınan namazı Allahü teâlâ kabûl etmez"

Nasîruddîn Mahmûd'a; "Dervişlerde görülen haller nasıl meydana gelmektedir?" diye sorulunca, şöyle buyurdu: "Hal, doğru amellerin netîcesindendir Amel iki kısımdır Biri beden ile olan amel olup, herkesin mâlumudur Diğeri kalbin amelidir Buna "murâkabe" denir Murâkabe, kalbinde Allahü teâlânın seni gördüğü ve sana baktığı düşüncesini dâimâ bulundurmandır Önce nûrlar, rûhlara iner Sonra onun eseri kalplerde, ondan sonra bedende, âzâlarda zâhir olur Beden ve âzâlar kalbe tâbidir Kalp harekete gelince, beden de hareketlenir Eğer derviş aç uyur, gece yarısında kalkar, ibâdetle meşgûl olur ve kalbini hiçbir şeye bağlamazsa, nûrların rûhlara inişini görür İsterse şimdi bir kimse gitsin kalbinden bütün düşünceleri çıkarsın, mücâhedeyi seçsin bu haller ona hâsıl olur Bunda şüphe yoktur" Sonra şu beyi okudu:

"Eğer kusur varsa, oluyor gözden
Yoksa yârim gizli değil kimseden"

Sultanın memurlarından olan bir talebesine şöyle buyurdu: "Bilmelisin ki, evindeki atların, hizmetçilerin, dînarların ve dirhemlerin bir gün senden alınacak O halde, ilâhî irâde ile elinden alınacak şeyler için niçin endişe ediyorsun? Onlar için endişe etmek faydasız değil mi? Ebedî olan şeyler için endişe etmelisin Gözlerimizin önünden kimlerin geçtiğini ve onlardan kaç tânesinin göçüp gittiğini iyice düşünmelisin Onlar bizden öndeydiler ve bizden önde gittiler"

Nasîruddîn Mahmûd Çırağ, huzûruna gelen herkese namazı zamânında ve cemâatle kılmasını tavsiye ederdi Kendisi de çocukluğundan îtibâren bu husûsa çok dikkat ederdi Namazın faydalarını, Kur'ân-ı kerîm ve hadîs-i şerîflerden ilgili yerleri okuyarak anlatırdı "Hayâtımız iki önemli şeye dayanır Bunlar: Allahü teâlânın ve Peygamber efendimizin emirlerini yapmak, O'nların yasak ettiklerinden kaçmaktır" buyururdu

Çırağ-ı Dehli bir sohbetlerinde şöyle buyurdu: "Mübtedî yâni işe yeni başlayan, vakit sâhibidir Vakit sâhibi, içinde bulunduğu vakti bir daha ya bulurum, ya bulamam deyip, vaktini fırsat bilip, değerlendiren, onu farzları yerine getirdikten sonra, Kur'ân-ı kerîm okumak, nâfile namaz kılmak, Allahü teâlâyı anıp hatırlamakla geçiren kimsedir İşte, tasavvuf yolunda ilerleyen kimse böyle vakitlerini muhâfaza ve mâmur ederse, hal sâhibi olması umulur Mânevî ilimlere ve hallere böyle gayretler, çalışmalar netîcesinde kavuşulur"

Nasîruddîn Mahmûd'un vefâtı yaklaştığı sırada, en sevdiği talebesi Mevlânâ Zeynüddîn Ali, hocasının yerine mânevî bir halef tâyin edilmesi zarûretini hissederek, hocasına şu şekilde arz etti: "Efendim! Talebeleriniz arasında kıymetliler vardır Onlardan birini mânevî halîfeniz olarak tâyin ederseniz, bu yolun eski âdet ve gelenekleri, şimdiye kadar olduğu gibi, devâm etmiş olur" Bu teklif üzerine Nasîruddîn Mahmûd, Mevlânâ Zeynüddîn'den bu vazîfe için uygun bulduğu talebelerin listesini kendisine getirmesini söyledi Mevlânâ Zeynüddîn Ali, talebeleri birinci, ikinci ve üçüncü derece olarak üç sınıf hâlinde seçerek hazırladığı listeyi hocasına arzetti Bu isimleri gözden geçirdikten sonra, Nasîrüddîn Mahmûd; "Şüphesiz bunlar, dînini sevenlerdir Fakat korkarım ki, hiç birisi diğerinin yükünü omuzlarında taşıyamazlar" buyurdu Bu açıkca, verilen listeye hayır mânâsında bir cevaptı Gerçekten öyle oldu Hocasından kendisine geçen bu yolun emânetlerini kimseye vermedi ve kendisinde götürdü

Nasîruddîn Mahmûd Çırağ, 1356 (H757) senesi Ramazan-ı şerîf ayının on sekizinde vefât etti Büyük bir kalabalık tarafından kılınan cenâze namazından sonra Dehli dışına defnedildi Kabri üzerine türbe yapıldı Türbe her gün çok sayıda kimse tarafından ziyâret edilmektedir

GERÇEK SULTAN

Bir gün Nasîruddîn Mahmûd'u, Dehli sultanı zorla Tedted tarafına götürdü Nârnûl yoluna girdiler Nârnûl'a yaklaşınca Nasîruddîn Mahmûd bineğinden indi ve Şeyh Muhammed Türk'ün türbesine yöneldi Bahçenin içinde kabre karşı bir taş vardı Bir süre o taşa doğru ayakta durdu Sonra Muhammed Türk'ün kabrine yöneldi ve ziyâret etti Ziyâret bitince, orada bulunanlar; "Önce taşa dönmenizin sırrı neydi?" diye sordular, o da; "Ben Resûl-i ekremin rûhâniyetini bu taşın üstünde gördüm ve gördüğüm müddetçe oraya baktım Resûl-i ekremin rûhâniyeti oradan kaybolunca, şeyhin türbesine girdim" diye cevap verdi Bundan sonra Nasîruddîn Mahmûd bir müddet murâkabeye daldı Sonunda başını kaldırıp; "Kimin zor bir işi olursa, gelsin bu türbeye yönelsin Umulur ki, Allahü teâlâ bu büyük zâtın sebebiyle zorluğu kolayca hallolur" buyurdu Orada bulunanlardan biri; "Bugün siz bir zorlukla mı karşılaşmıştınız?" diye sorunca; "İşte bunun için söylüyorum Hak teâlâ, benim müşkilâtımı, bu zâtın bereketiyle kolay eyledi" buyurdu Nârnûl'dan üç konak gitmemişti ki, sultan hal' edildi ve Nasîrüddîn Mahmûd rahatça Dehli'ye döndü

1) Ahbâr-ül-Ahyâr; s86
2) The big five of India in Sufism; s178
3) Sefînet-ül-Evliyâ; s100
4) Persian Literatur; c1, s942
5) Hazînet-ül-Asfiyâ; c1, s353
6) Nüzhet-ül-Havâtır; c1, s37
7) Siyer-ül-Ârifîn; No: 12
8) Heft İklim; No: 402
9) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c10, s341

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.